26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 OCAK 2015 PERŞEMBE 6 HABERLER Yalnız Yalancı Dese Hadi Neyse... Obama’nın başkan adaylığı sırasında, Demokratlar tarafından oluşturulmuş bir düşünce kuruluşu olan Center for American Progress’in (CAP) Türkiye uzmanı Micheal Wetz ile Hürriyet’ten Cansu Çamlıbel’in yaptığı, pazartesi günü yayımlanan söyleşi çok ilginç. CAP aynı zamanda Obama yönetimine yakın bir düşünce kuruluşu olarak başkanın ve yönetimin eğilim ve niyetleri konusunda da değerli ipuçları verecek bir odak. Micheal Wetz’in sözlerini bu açıdan dikkate almak doğru olur sanırım. Wetz’in, konumunun el verdiği nezaket sınırları dahilinde söylediklerine bir göz atalım: Türk hükümeti, iki ülke üst düzey yetkilileri arasındaki konuşmaların içeriğine dair yanlış beyanlarda bulunduğu için, ABD yönetimi iki kez düzeltme yapmak zorunda bırakıldı. CAP Türkiye temsilcisi Obama ile dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın Fethullah Gülen’in durumuna ilişkin olarak yapılan görüşmenin Türk hükümeti tarafından yanlış aksettirildiği, adeta zabıtların değiştirildiği, siyasi konulardaki ihtilafların yanı sıra bir de bu durumun Türkiye ile ortaklığın yeni bir değerlendirmeye tabi tutulmasına neden olduğunu söylüyor. Adam siyasi nezaketin sınırları içinde açıkça şunu diyor: Bizimle ilişkileriniz konusunda herkese yalan söylüyorsunuz. Adam düpedüz yalancı demekle kalmıyor onun ötesinde daha başka şeyler de söylüyor. HHH Wetz şunları da eklemeyi unutmuyor: Türk hükümeti IŞİD karşıtı koalisyonu destekler görünmüyor. Bazılarına göre, İncirlik üssünün kullanılmasına izin vermeyerek Türkiye NATO kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmiyor. Gerçi AKP iktidarı terörün her türlüsüne karşı olduğunu sürekli ileri sürmekte ve IŞİD ile mücadelede yer aldığını beyan etmekte; ama öyle görünüyor ki bütün bunlar Washigton’a hiç de inandırıcı gelmiyor. Türkiye’nin yalnızca IŞİD militanlarının serbestçe gezip dolaştıkları bir ülke olmakla kalmayıp aynı zamanda silah ve malzeme yardımı da yaptığı yargısı yaygındır. Suriye’ye giderken çevrilen TIR’ların içinde neler olduğu herkesin bildiği bir sırdır. Türk resmi makamlarının ısrarla sıhhi malzeme ve insani yardım taşıdığını ileri sürdükleri TIR ile ilgili olarak Hollanda muhalefet lideri “Suriye’ye yardım götüren TIR’ın içindeki silah envanteri elimizde” açıklamasını yapmıştır. Böylelikle yanlış hesap bu kez Bağdat’tan ya da Şam’dan değil, dünyanın çok başka köşesindeki bir NATO ülkesinden dönmüştür. Bu iki olayı birlikte ele aldığımızda, Tayyip Erdoğan Türkiyesi’nin görüntüsü şudur: Türkiye en yüksek düzeydeki yöneticileri yalan söyleyen bir ülkedir. Türkiye NATO kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmemektedir. Türkiye IŞİD karşıtı koalisyonu desteklememektedir. Türkiye IŞİD militanlarının serbestçe girip çıktıkları bir ülkedir. Türkiye IŞİD’e silah ve cephane yardımı yapmıştır. HHH Bir haber de Fransa’dan. Eski İçişleri Bakanı Pierre Lelouch’un Paris Match dergisine verdiği demeçte belirttiğine göre, Fransa’da Hollande iktidarının elinde, altında Pierre Lelouche ve eski başbakanlardan François Fillon’un da imzası olan bir rapor bulunmaktadır. Bu raporda yer alan en önemli husus ise teröre yardım ve yataklık eden (yani teröristlerin ellerini kollarını sallayarak girip çıktıkları ve ona finansal yardım yapanlar ile silah gönderenler) ülkelerin teröre yardım ve yataklıktan Lahey Adalet Divanı’na şikâyet edilmeleri önerisidir. Bütün bu bu açıklama ve gelişmeleri birlikte ele aldığımızda, Erdoğan Türkiyesi’nin de böyle bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu görmezden gelmek mümkün değildir. Teröre yardım ve yataklık eden, terörü destekleyen ülkeler arasında yer almak yüzünden gösterilen tepkinin; demokrasiyi ezen, özgürlükleri çiğneyen ülkeye gösterilen tepkiyle aynı olmayacağını bilmem ki söylemeye gerek var mı? Eve dönüş hazırlığı MAHMUT ORAL SURUÇ Kobani’nin 134 gün sonra IŞİD’den temizlenmesinin ardından Şanlıurfa’nın Suruç ilçesindeki kamplarda bulunan Kobanili sığınmacıları geri dönüş heyecanı sardı. IŞİD saldırısının ardından Kobani ve çevresindeki 380 köyden kaçarak Türkiye’ye sığınan 200 bin sığınmacının bir kısmı daha sonra geri dönse de önemli bir kısmı savaşın bitmesini bekledi. Kobanili sığınmacılar ise artık topraklarına dönecekleri günün heyecanını yaşıyor. Kobani’de taş üstünde taş kalmamışken ve köylerdeki çatışmalar sürerken sığınmacılar dönüş hazırlıklarına başladı bile. Çadırkentlerde kalan sığınmacılar biz sormadan “Bir an önce dönmek istiyoruz” diye başlıyor söze. Kamp sakinlerinden biri de Şirin Hacı adlı 25 yaşlarındaki genç bir kadın. Dört ay önce 5 kız kardeşi, anne ve babasıyla Türkiye’ye sığınmış. Erkek kardeşleri ise IŞİD ile mücadele etmek için Kobani’de kalmışlar. İlk geldikleri zaman çok sıkıntı çektiklerini ancak göç dalgası durulduktan sonra işlerin rayına oturduğunu belirten Şirin, Kobani’ye dönmeleriyle birlikte zor günlerin tamamen geride kalacağını söylüyor. Buraya gelmek istemediklerini ama IŞİD’in namuslarına, mallarına ve canlarına el uzatması nedeniyle ülkelerinden ayrılmak zorunda olduklarını belirten Şirin, “Kobani’ye dönmek için gün sayıyoruz. Dünyaya ve insanlığa da çağrımız var. Vatanımız yerle bir oldu. Bize yardım etsinler, hep birlikte özgür, demokratik ve mutlu bir Kobani’yi yeniden inşa edelim. İslam adına İslamı kirleten bu terör örgütünün geride bıraktığı tüm pislikleri hep birlikte toprağın altına gömelim” diye konuştu. Mizgin Kobani ise kampta gönüllü öğretmenlik yapıyor. Bulundukları kampta yaklaşık bin kişi olduklarını, bunlardan 250 kadarının da okul çağındaki çocuklar olduğunu dile getiren Mizgin, okul olarak kullandıkları odada Kürtçe dil dersleri ve zihin geliştirici etkinlikler yaptıklarını belirtiyor. Mizgin, “Milletin artık sabrı kalmadı, buradaki geçici hayat artık bitsin isti Sığınmacılar evlerine dönmek için kanton yönetiminin çağrısını bekliyor T ürkiye’ye geldikleri ilk günlerde açık havada, kaldırımlarda, parklarda, cami avlularında hatta boş ambarlarda kalan Kobanili misafirler için hem DBP’li belediyeler hem de AFAD tarafından birçok çadır kent kuruldu. Şu anda Suruç’da Kobanililer için DBP’li belediyeler tarafından kurulmuş 6 çadırkent bulunuyor. Burada kalanların gıda, giysi gibi temel ihtiyaçları, belediyeler ve halkın desteği ile gideriliyor. AFAD ise Suruç’ta geçen günlerde 35 bin kişilik bir çadırkent kurdu. Bu çadır kente 7 bine yakın Kobanili alındı. SYRİZA, Dünyanın İhtiyacı Olan Büyük Öfke mi? SYRİZA hareketi Türkiye, Avrupa ve dünya için çok önemli de olabilir, veya kendini önemsizleştirebilir, ama AB tarafından çökertilebilir de... İnsanlığın, bu köhne siyasal anlayışla kesin ve radikal bir çözüme ihtiyacı var. Stephen Hessel’in “Öfkelenin” kitapçığı, dünyanın içinde bulunduğu toplumsal, ekonomik ve siyasal rezilliğe karşı milletleri büyük isyana çağrıydı. Öfkelenin! Hessel’in milyonlarca satan bu çağrısını Cumhuriyet Kitap yayımladı. Hiç şüphesiz, bir manifesto, bir kitap, büyük bir fikir ve bir çağrı ile dünya hemen değişmez. Ama değişim için birikim yaratır. Acaba Yunanistan halkının iktidara getirdiği SYRİZA hareketi, Hessel’in Öfkelenin çağrısına bir yanıt mı? Veya ne kadar yanıt? SYRİZA’nın, dünyanın kurulu haksız, adaletsiz düzenine öfkelenmekle ilişkisi var mı? Avrupa’ya ve dünyaya öncülük edebilecek mi? SYRİZA hareketi, kendisini iktidara getiren savlarını, düşüncelerinı uygulama alanı bulabilecek mi? SYRİZA Avrupa için bir ilk, iktidara gelen yeni bir hareket... Bileşenleri, ideolojileri ve birliktelikleri açısından, Avrupa’da başka bir örneği yok. Bu açıdan bakıldığında SYRİZA Avrupa’nın (ve küresel egemen siyasetsermayenin) ana politikalarına karşı, egemene uyumsuz… Mesela IMF Başkanı Bayan hemen parmağını salladı: Bizimle yaptığın anlaşmanın koşullarına sonuna kadar uyacaksın! Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası vb. hemen pozisyonlarını almaya yöneldiler. AB içinde iki eğilimin çarpışacağı görülüyor: Almanya’nın başını çektiği sertlikten yana olanlar, yani bizim belirlediğimiz ekonomik kurallara göre oyununu oynayacaksın, diyenler... Bir de zayıf ama hele durun bir dinleyelim, uzlaşma yolları bulabiliriz belki tutumunu alanlar... SYRİZA ile AB’nin, daha doğrusu dünya finans kapitalinin çıkarları örtüşür cinsten değil. Bu durumda bir çatışma kaçınılmaz. Bu çatışmaya SYRİZA ve arkasındaki Yunan halkı hazır mı? Şimdi bir laboratuvar kuruldu ve yeni bir deneyim başlıyor... yorlar. Orada kendi yönetimimiz, kendi okullarımız, kendi vatanımız vardı. Kobani harabe de olsa oraya dönmeyi ve kentimizi yeniden inşa etmeyi istiyoruz. Kanton yönetimi ne zaman çağrı yaparsa Türkiye’ye gelen tüm Kobanililer aynı anda dönmeye hazırdır. Önümüzdeki günlerde herkesin koyacağı bir kerpiçe ihtiyacımız var. Belki ilk günlerde açıkta, toprak üstünde yatarız ama kentimizi yeniden yaratabiliriz. İnsanın vatanı gibi yok” diyor. “Burada arkadaşlarımız bize iyi baktı ama artık evime dönmek istiyorum” diyen Mustafa Şevket ise eşi ve 6 çocuğuyla birlikte sığınmış. Kardeşi ve yeğenlerinin IŞİD’e karşı savaştığını anlatan Şevket, “Kobani’nin kurtuluş haberi geldikten sonra hepimizde heyecan oluştu. Artık kamplarda herkesin gözü kulağı oradan gelecek haberlerde, bir işaret bekliyoruz. Gelin demelerini bekliyoruz. Her şeye yeni baştan başlayacağız.” diye konuşuyor. 5 milyar TL gerekli Kobani’nin tamamının veya bir kısmının “savaş ve IŞİD’in vahşetini” gözler önüne sermesi için açık hava müzesi olması tartışılıyor. HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, “Kobani müze yapılmalı ki 21. yüzyılda bile insanlık içinde hâlâ barbarlık yapan grupların olduğu tüm gerçekliğiyle gelecek nesillere aktarılsın” dedi. DTK Eşbaşkanı ve Şırnak HDP Milletvekili Selma Irmak, yeniden inşanın nasıl olacağına kanton yönetiminin karar vereceğini, kendilerinin de onlara destek olacağını söyledi. “Bombalanan yerleri kim onaracak?” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tepki gösteren Irmak, “Kobani’yi rant kapısı yaptırmayız” diyor. Kentin tamamı ya da bir kısmı müze yapılmak istense de sonunda Kobani’nin bir şekilde yeniden inşa edilmesi gerekecek. İnşaat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Başkanı Turan Kapan’ın hesaplamalarına göre kentin yeniden inşaası için 56 milyar TL’ye ihtiyaç var. Kapan, en az 200 bin kişinin Kobani’ye geri döneceği düşünüldüğünde, aileleri ortalama 7 kişi kabul etsek bile en az 30 bin konut yapılması gerektiğini belirterek, 150 metrekarelik konutların toplam maliyetinin 3.5 ila 4 milyar TL arasında olacağını anlattı. Bunun yanında, altyapı ve üstyapıya da ihtiyaç olacağını belirten Kapan, bunların da 1.5 ila 2 milyar lira arasında bir maliyetinin olduğunu bildirdi. Selma Irmak ise kış koşulları bitmeden sığınmacıların geri dönmesinin doğru olmayacağını vurgulayarak,“Yeniden inşanın nasıl olacağını, nasıl bir destek kampanyası yürütüleceğine kanton yönetimi karar verecek, biz de onlara gerekli desteği vereceğiz. Halkımızı ve dünya halklarını Kobani’nin yeniden inşaasına katılmaya çağıracağız” dedi. Avrupa ve dünya için bir ilk Dünya ve insanlığı bitiren sistem sona ermeli Kurulu egemen sistem kendiliğinden kendi kendini yok etmez veya kendini kendiliğinden başka türlü kurgulamaz... Mümkün olduğu kadar uzun süre, canını verinceye kadar varlığını sürdürmeye çalışır. Mesela 8 yıldır yaşanan küresel ekonomik krize rağmen, kapitalist emperyalist yapı, kriz öncesi niteliğini hemen hemen eskisi gibi sürdürüyor. Krizin yeniden derinleşmesini bekleyen uzman çok. Belki de küresel mali karmaşa, o noktaya kadar büyüdü ki ve limitlerine ulaştı ki; belki de bundan sonra parçalanarak kendi içinde büyük bir dönüşüme uğramak zorundadır. Bilmiyoruz. Dünya sistemi ekonomistlerinin, bu büyüklük karşısında önümüze koydukları bir çözümleme yok. Kapitalistemperyalist sistem, müthiş eşitsiz bir düzen yarattı. Arap Baharı’nın aslında bir yönüyle dünyadaki bu eşitsizliğe karşı başkaldırı yönünü görelim. Latin Amerika’yı da... İslam dünyasını neredeyse esir alan köktendinci saldırının, toplumlar, ülkeler, kamplar, uygarlıklar arasındaki çok yönlü büyük uçurumla ilgili olduğunu da... Kapitalistemperyalist sistem, örneğin savaşçı özelliğini hiç yitirmedi; ülkeleri, etnisiteleri, mezhepleri, ekonomik ve siyasal çıkarları nedeniyle birbirine düşürme politikasını sıkı sıkı sürdürüyor. Bu düzen, insanievrimsel dayanışmayı/varoluşu değil, birbirini boğazlamayı teşvik ediyor. Doğayı bitiriyor, iklim felaketlerini insanlığın kapısı önüne koyuyor. Ve kıyıcı savaşları körüklüyor, kendisi de buna hazırlanıyor. Kapitalist emperyalist sistem krizin üstesinden geçici olarak gelse bile, ekonomiksiyasal yapısı değişmediği sürece, dünya ve insanlık için büyük sorun yaratmayı ve olmayı sürdürecektir. Köyler de temizleniyor DİYARBAKIR (Cumhuriyet) YPG, Peşmerge ve Kürt güçlerinin köylerde başlattığı operasyonlar sürüyor. Kobani’nin güneyindeki Gulmet köyü IŞİD’den temizlendi. Burada 13 IŞİD militanı öldürülürken çok sayıda silah ve mühimmata da el konuldu. Doğuda Helinci köyündeki operasyonda ise 10 IŞİD militanı öldürüldü. Batıdaki Menaze köyünü kuşatan Kürt güçlerinin operasyonu sürüyor. Etkili olan toz bulutu nedeniyle görüş mesafesinin düştüğü bölgede keşif uçuşunu sürdüren koalisyon güçlerine ait savaş uçaklarının sesi duyuluyor. Kobani vurgusunun dikkat çektiği HDP Diyarbakır Kongresi’nde konuşan Yüksekdağ: Zaferimizi bugünden ilan ediyoruz Sınıra dev Türk bayrağı Şanlıurfa’nın Suruç ilçesine bağlı Mürşitpınar Mahallesi’nde, IŞİD’in saldırılarında ağır hasar alan sınırdaki Toprak Mahsulleri Ofisi silolarında 40 metre yüksekliğindeki direğe 100 metrekarelik Türk bayrağı asıldı. Suruç Kaymakamı Abdullah Çiftçi, valinin talimatıyla bayrağın hazırlandığını açıkladı. 2. Hudut Tabur Komutanlığı askerleri tarafından getirilen dev Türk bayrağı göndere çekildi. (Fotoğraf: AA) DİYARBAKIR (Cumhuriyet) HDP Diyarbakır İl Kongresi’nde Kobani vurgusu, 68 kuşağının devrimci önderlerinden Mahir Çayan, Deniz Gezmiş ile Erdal Eren, Hasan Ocak, Metin Göktepe’nin posterlerinin asılması dikkat çekti. SYRİZA örneğine dikkat çeken HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, “Baskıcı diktatörlük anlayışını savunanların karşısında devrimin günleri başladı” derken, Selahattin Demirtaş da “Bizi tehdit ederek yöneten hükümet anlayışını tarihin çöp sepetine göndermek zorundayız” dedi. Seyrantepe Kapalı Spor Salonu’ndaki kongrede PKK, YPG ve Öcalan lehine sloganlar atılırken Kobani’nin IŞİD’den temizlenmesi damga vurdu. HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ, seçim barajını aşacaklarını belirterek “Baskıcı diktatörlük anlayışını savunanların karşısında devrimin günleri başladı. Dış politikanız da yerlerde sürünüyor, içte de bütün siyasi programlarınız dikiş tutmuyor. Biz zaferimizi bugünden ilan ediyoruz. Karşımıza çıkardıkları baraj asla bize engel değildir. Yunan halkının önündeki baraj nasıl aşıldıysa, bu seçim barajını da aşacağız” dedi. Eş Genel Başkan Demirtaş da IŞİD’in Kobani’den temizlenmesinin bütün Ortadoğu’da dengeleri değiştireceğini belirterek “AKP Rojava politikasını değiştirme şansına sahiptir. Rojava’nın statüsünün tanınması ve Kobani’nin yeniden inşasında görev üstlenebilirler” dedi. İslami hareketlere, Alevilere, kadınlara, emekçilere çağrıda bulunan Demirtaş, “Gün birlik günüdür. Ama ulusal birliğimizi sağlayamazsak asıl o zaman kıyamet kopar. Erdoğan ve Gülen gibi 12 Eylül’de sizin gibi Kenan Evren’e ‘Tankının paleti olayım’ diye dilenmedik” dedi. Önce büyük palavracıların defteri dürülecek SYRİZA, Avrupa’da ilk büyük iktidar itirazıdır. Yunan halkının, önce düzen partilerini eleyerek “ekonomik düzeylerini koruma” refleksiyle seçim yapmış olsa bile.. Yani, Hessel’in öfkelenme gerekçelerine doğrudan yanıt olmasa bile... Ama hiç unutmayın ki, Yunanistan halkının krizlerini yaratan, dünyadaki krizlerin sahipleri olanlardır! Her büyükküresel öfkelenme gerekçelerinin gelip dayandığı kapıdır, egemen düzen... Bu açıdan, soruyoruz... SYRİZA Hareketi, Avrupa’da ve küresel yapıda değişim için bir kıvılcım olabilecek mi? SYRİZA Hareketi’nin en büyük başarısı, kurulu düzenin parçası olan sosyal demokrat kılıklı, eskimiş ve bitmiş Papandreu palavrasının defterini dürmesindedir. Bu bir ilk adımdı, dünyada da bir ilk... Mesela Fransa, sosyalist kılıklı emperyalistdüzenin parçası olan partiyi temizleyemedi... Fakat İspanya’da, İtalya’da yeni sözü olan, geçmişe değil geleceğe yönelik programı, düşüncesi olan partilerin de ihtiyaç olan atılımı ile, AvrupaMerkez güneyden sarılabilir ve sarsılabilir. Avrupa Birliği önemli bir projedir, ama tüm birlik ve dünya için adalet, eşitlik, dayanışma, koruma yaratmadığı sürece, bir gelecek projesi olmaktan çok, merkezi ve sistemi koruma projesi olarak kalacaktır. Böyle bir projenin geleceği olamaz. SYRİZA, Avrupa’nın ihtiyacı olan değişimin çekirdeği görevini yerine getirebilir mi? HHH Bir not daha: Bugün dünyayı yöneten veya muhalefette olan tüm partiler geçmişin, kirli geçmişin, kirli bugünün partileridir. Bagajları, tüm tarihsel yaşanmışlığın, dinsel, toplumsal, öyküsel, ayrımcı, mahvedici yükleriyle doludur. İnsanlık bu köhne siyasal anlayışla geleceğe yürüyemez; kesin ve radikal bir çözüme ihtiyaç vardır. SYRİZA, acaba geleceğin anlayışı olabilir mi? İşçi Partisi ve lideri Doğu Perinçek’in İsviçre’de başlattığı düşünce özgürlüğü hareketi ve mücadelesi, “soykırım olmamıştır” demeyi yasaklayan Avrupa’ya büyük bir derstir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yasakları iptal etmek için götürülen bu proje, başarıya ulaşmış sayılır. Bu mücadele, Türkiye’nin önünü açacak, üstelik Türkiye ile Ermenistan arasındaki bu yüzyıllık dümanlığın, belki de insani boyutları ile yeni bir düzlemde ve yeni bir anlayışta ele alınmasını sağlayacaktır. Doğu Perinçek ve arkadaşlarının bu başarısı, her türlü övgüye layıktır. DBP’li başkana polis dayağı 3.5 yıl sonra tahliye VAN (Cumhuriyet) Van’ın Muradiye ilçesinde HDP ve DBP’nin Kobani kutlamaları sırasında Abdullah Öcalan posteri açılması nedeniyle polis ile partililer arasında gerginlik yaşandı. Arbede sırasında DBP’li Muradiye Belediye Başkanı Safure Güneş, başına aldığı cop darbeleriyle yaralandı. Polis biber gazı ve basınçlı su ile göstericileri dağıtırken Güneş, hastaneye kaldırıldı. Güneş’in kafatasında kırıklar olduğu belirtildi. Nâzım’ın tam tersiyim MAHMUT LICALI ANKARA Türkiye’de çözüm süreciyle ilgili görüşmeler başlamadan önce Abdullah Öcalan’ın 2010’a kadar İmralı’da tuttuğu notlardan derlenen “Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü” adlı serinin beşinci cildi Asrın Yayıncılık tarafından yayımlandı. Öcalan, 2010 öncesi notlarında AKP’yi Kürt inkârcılığı ekseninde sert bir dille eleştirirken, kendi hayatıyla ilgili çeşitli değerlendirmeler de yapıyor. Öcalan’ın İmralı’daki yaşamıyla ilgili bölüm şöyle: “Sanırım en çok merak edilen konu bu mutlak yalnızlığa ve durağanlığa karşı geliştirdiğim yaşam deneyimlerimdir. Daha çocukluk dönemimde köyün güngörmüşlerinden olan ve bilge sayılan biri, hal ve hareketlerimi gözlemlerken halen hatırımda olan şöyle bir cümle sarfetmişti: ‘Lo li ciye xwe rune, ma di te de ciwa heye?’ Türkçesi ile ‘Yerinde otur, sende civa mı var?’ Ben de işte öyle hareketli birisiydim. Mitolojik tanrılar düşünselerdi İmralı kayalarına bağlamak kadar ağır bir cezayı herhalde akıl edemezlerdi.” Öcalan, henüz İmralı’ya gelmeden kendini hem yalnızlaştırdığını hem de yalnızlığa karşı hazırladığını belirterek “Çok önemli bir bağımlılık ilişkisi olan aile, yakın akraba, hatta yakın arkadaş ve yoldaş ilişkisini soyutlaştıracak deneyimlerim olmuştu. Kadınla ilişki önemli olmakla birlikte o da soyutlaştırdığım bir ilişki alanıydı. Nâzım Hikmet’in tam tersiydim” değerlendirmesini yapıyor. Neden çocuk sahibi olmadığına değinen Öcalan, kitapta şunları dile getiriyor: “Çocuk edinmemeye ahtım vardı. Daha lisedeyken edebiyat hocasından 10 puan alan kompozisyon yazımın başlığı şöyleydi: ‘Sen benim için hiç doğmayacak çocuksun!’ Sanırım bu yazıyla zorlu geçen çocukluk yaşamlarını konu edinmek istemiştim. Fakat tüm bu deneyimler İmralı’daki dayanma gücümü izah etmeye yetmez.” Öcalan, çözüm süreci öncesinde 2010’a kadar aldığı notlarda AKP’ye ilişkin görüşlerini de sıralıyor. Öcalan, AKP hegemonyasının Kürt politikasının CHP hegemonyasının politikalarından farklı olmadığını belirterek “Her iki parti de Kürtleri inkâr ve imha politikasını eskisi gibi sürdüremiyorsa, bunun temelinde PKK’nin yürüttüğü ve bastırılamayan mücadelesi yatmaktadır. Yoksa kendisine kalsa, AKP’nin Kürt inkârcılığı ve imhacılığı CHP’ninkinden geride kalmış. ” değerlendirmesini yapıyor. Notlarından derlenen serinin 5. cildinde Öcalan özeline de yer veriyor DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Şırnak’ın Silopi ilçesinde 23 Eylül 2011’de düzenlenen KCK operasyonunda tutuklanan eski Silopi Belediye Başkanı Emin Toğurlu, Elazığ Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada önceki gece tahliye edildi. Toğurlu’yu, Silopi’de Silopi Belediye Başkanı Emine Esmer, HDP, DBP ilçe yöneticileri ve yüzlerce kişi karşıladı. Dağlıca’ya taciz ateşi Soykırıma reddiye Yurt Haberleri Servisi Genelkurmay Başkanlığı, Hakkâri’nin Yüksekova ilçesindeki Dağlıca Üs Bölgesi’ne önceki gün saat 07.25 sıralarında PKK’liler tarafından uzun namlulu silahlarla taciz ateşi açıldığını bölgede bulunan askerlerin ateşle karşılık vermesi üzerine ateşin kesildiğini belirtti. Açıklamada, 25 Ocak günü de yine aynı bölgedeki Gevanakurki Tepe bölgesinden, Hakkâri YüksekovaDağlıca bölgesinde bulunan İleri Emniyet Üs Bölgelerine, uzun namlulu silahlar ile taciz ateşi açıldığı ifade edildi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle