19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
C 25 OCAK 2015 PAZAR www.cumhuriyet.com.tr ORMAN KANUNU’YLA SON 5 YILDA TAHSİS EDİLDİ 130 bin hektar İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) CHP İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın 20072011 yılları arasında çeşitli gerekçelerle 129 bin 746 hektar orman alanını tahsis ettiğini belirterek “Tahsisler ve kesimlerle ormanlarımız hızla yok ediliyor” dedi. Konuya ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanı DHA Veysel Eroğlu’nun yanıtlaması istemiyle TBMM’ye soru önergesi veren Moroğlu “Kamuoyu 2014 yılında ne kadar orman alanını kimlere tahsis ettiniz, bilmek istiyor” diye konuştu. Moroğlu, önergesinde şu görüşlere yer verdi: “Orman Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve 20132017 yılları arasını kapsayan Stratejik Plan’da, Orman Kanunu’nun 16 ve yok oldu 18. maddelerine göre verilen izinler cetvelinden 20072011 yılları arasında maden işletme, maden tesis, petrol, kereste fabrikası, su ürünleri tesisi ve RES kurulumu gibi gerekçelerle 19 bin 483 başvuru karşılığında, 42 bin 510 hektar (1 hektar yaklaşık 1 futbol sahası) orman alanının tahsis edildiğini görüyoruz. Orman Kanunu’nun 17. maddesine göre verilen izinler kapsamında ise bedelli, bedelsiz, turistik tesis yapımı, üniversite alanı, özel ağaçlandırma gibi gerekçelerle ise 2 bin 64 başvuru karşılığında 87 bin 236 hektar orman alanının tahsis edildiği ortaya çıkıyor. Bu rakamlar bize, sadece 5 yıl içinde 129 bin 746 hektar orman alanının tahsis edildiğini, yani bunları kaybettiğimizi gösteriyor.” Adına yakışır destek l Kültür Servisi Kütüphaneciler, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Tıp Bilimleri Yoğun Bakım Ünitesi’nde tedavisi devam eden usta yazar Yaşar Kemal’i ziyaret etti. Türk Kütüphaneciler Derneği Genel Merkezi, İstanbul Şubesi ve Okul Kütüphanecileri Derneği olarak Türk edebiyatının ulu çınarı için açılan ziyaretçi defterini imzaladı. Kütüphaneciler, ziyaret sonrası Yaşar Kemal’e şifa niyetine hastane bahçesinde yanlarında getirdiği Yaşar Kemal kitaplarını okudu. Kitapların ve edebiyatın iyileştirici gücüyle ve usta yazarın kahramanlarıyla yazara seslenerek acil şifalar diledi. Atışma tatlıya bağlandı l Kültür Servisi Beyaz Candan Erçetin atışması Beyaz Show’da tamamlandı. Candan Erçetin, altıncı atışmada, Beyaz’a yeni bir şarkıyla yanıt verdi. Erçetin’in yanıtı klibinde; Cem Yılmaz, Ata Demirer, Yılmaz Erdoğan, Emel Sayın, Demba Ba, Mazhar, Fuat, Özkan rol aldı. Erçetin, klibin finalini ise canlı yayında Beyaz Show’un stüdyosunda yaptı. Beyaz da Candan Erçetin’in elini öperek özür diledi. Haftalarca süren atışma tatlıya bağlanarak bitti. Güneş ısıtmaz… Yürek usulca pas tutar/ Terlemez avuçların/ Düşsüz uykular başlar/ Şaşmayı unutursun… Yürek usulca pas tutar/ Fark etmez geçmiş gelecek/ Fark etmez akla kara/ Fark etmez doğru yanlış… Bir zamanlar yüreğim/ Sonsuz bir sevinçle çarparken/ Deli gibi… Ne hayaller kurardım/ Ne hayaller kurardım Dolaşırdım bulutlarla birlikte/ Konuşurdum dünyanın gözleriyle/ Sevgili okurlarım bugün dehşetli Bitmez tükenmez sanırdım sevgilerim/ canım sıkılıyor. Çünkü kendi kendime Avuçlarımdaydı hayat/ Avuçlarımdaydı sorduğum hiçbir sorunun yanıtını dünya!/ Avuçlarımdaydı dünya! veremiyorum. Dünyada ve ülkemde Yürek usulca pas tutar/ Gelip geçerken neler oluyor, nereye doğru gidiyorum, günler/ Sevgi uçup gider/ Güneş gerçekten anlamıyorum. Bütün ısıtmaz… dünya beyaz kuğunun siyah kuğuya Yürek usulca pas tutar.” dönüşmesi halini yaşıyor. Yani hiç Fazla karamsar oldu, sarı sayfalardan kimse ne olacağını bilemiyor. Ve ben teselli edici bir şeyler bulalım: çokbilmişlere hayret ediyorum. “Uzanıp yatmalıyım Öyle senaryolar yazıyorlar ki, çimenlere/ Güneş ısıtmalı şaşmamak elimde değil. beni/ Küçük bir bulut Senaryolar öylesine dehşet gülümsemeli bana/ Uzanıp verici ki, bunlar karşısında yatmalıyım çimenlere… dilim tutuluyor. Bu arada Bir ırmak akmalı bilinmeyen CIA’ya bile akıl veren köşe bir yere/ Seslenmeli bir yazarlarına derin bir hayranlık çayır kuşu dişisine/ Rüzgâr duyuyorum, meseleleri “şıp” okşamalı söğüt dallarını/ diye çözüyorlar, ben haddimi Buğusunda yitmeliyim bilirim, hayata dair pek çok ormanların… senaryo yazdım ama bu Unutmalıyım bütün ülke için yazılan senaryoları Anası kızına bildiklerimi/ Teorik, bilimsel çözmekte acayip zorlanıyorum. ve her şey üstüne/ Avcumda masal anlatır. Ve gerçekten canım hiçbir toprak ve yeşil kokusu/ şey yazmak istemiyor. Elimden Yüreğimde ferahlığı denizlerin… gelen bu, bir günlük de olsa figüran Sessizce yanaşmalı bir gemi olmayı reddediyorum. Şimdi hep birlikte yamacıma/ Denizin çağrısı iliklerimde/ bir kayığa binelim ve eski, sarı sayfalı bir Kimseler, ah kimseler bilmemeli/ Gittiğim defteri birlikte çevirmeye başlayalım: uzak limanları…” *Çocuk güneşin resmini çizdi/ Bir çift Vay canına, sarı defter sayfalarında şaşkın göz/ Sevecen bir ağız/ Altın telli neler varmış!.. saçlar/ Böyle yalın bir şey olmalı sevgi… Hadi bir tane daha: Ağ balık dolu/ Keyiflendi balıkçı/ Kıyıda “Sokaktaki kadın, naylon torba tekir kedi/ Sabırsız bekler payını/ Böyle taşıyanı/ Torbanın içi, kirli çamaşır dolu/ yalın bir şey olmalı sevgi… Sokaktaki kadın az önce bir tel örgünün Küçük kızın düşünde/ Saygonlu içindeydi/ Tel örgünün öte yanında bir robotlar/ Ölüm saçıyor/ ‘Anne! diye erkek/ Kadının sevdiği, kadını seven bir bağırdı küçük kız/ ‘Anne kurtar beni!’/ erkek/ Kadın neler söyledi, erkek neler…/ Böyle yalın bir şey olmalı sevgi… Anımsamıyor sokaktaki kadın/ Unuttu Susayınca adam/ Bıraktı işini/ Uzandı sözleri/ Tek bir şey düşünüyor şimdi/ Kirli testiye/ Kana kana su içti/ Böyle yalın bir çamaşırları aklamayı/ Bir de bir yerlerden şey olmalı sevgi… bir miktar para bulmayı…” Demir parmaklıklar ardında/ Göğe Sarı defter sayfaları da pek neşeli, pek baktı bir mahkum/ ‘Kuş olup uçmalı umutlu değilmiş ama en azından bizi bu sevgilinin diyarına’/ Diye geçirdi içinden/ karanlık günlerin içinden sakince geçirip, Böyle yalın bir şey olmalı sevgi/ Seni bir uzak limana götürebilirler… seviyorum/ Seni seviyorum/ Böyle yalın Yürek Usulca Pas Tutar bir şey olmalı sevgi.” Sarı sayfaları çevirmeye devam edelim: “Yürek usulca pas tutar?/ Gelip geçerken günler/ Sevgi uçup gider/ * Bütün metinler Işıl Özgentürk’ün “Küçük Sevinçler Bulmalıyım” adlı tek kişilik oyunundan alınmıştır. Ölümünün 125. yılında uzun metraj animasyon filmi hazırlanıyor DijitalVan Gogh Servisi Don Kişot romanının yazarı dünyaca ünlü İspanyol edebiyatçı Miguel de Cervantes’in kayıp mezarını bulma çabaları sürüyor. Madrid’deki Convento de las Trinitarias Kilisesi’ne gömülenler arasında Cervantes’in de bulunduğuna yönelik kimi kaynağa işaretle yola çıkan bilim insanları geçen yıl araştırma başlatmıştı. Araştırmada dün yeni bir aşamaya geçildi. Uzmanlar 22 Nisan 1616’da yaşamını yitirmesinden bir gün sonra bu kilisenin yeraltı mezarlığına gömüldüğü tahminiyle Cervantes’in kalıntılarını bulmak için yazarın 1571’de Osmanlı devleti ile Haçlı donanmaları arasındaki İnebahtı Deniz Muharebesi’nde aldığı yaraların kendilerine yol göstereceğini belirtiyor. Araştırmayı yürüten antropolog Francisco Etxberria önceki gün düzenlenen basın toplantısında, “Yaklaşık 70 yaşlarında bir erkek cesedi arıyoruz. Ağzında 6 veya daha az diş olan, sol elinde ve kolunda yarası bulunan biri” diye konuştu. l Dış Haberler Adım adım Cervantes l Kültür Servisi 70 kadar sanatçı, ünlü ressam Vincent van Gogh’un sanatını ve acılı yaşamını konu alan bir canlandırma filmi üstünde çalışıyor. 1890’da ölen Van Gogh’un bu yılki 125. ölüm yıldönümü için hazırlanan filmin, tümüyle özel olarak hazırlanmış tuvallerden oluşan ilk uzun metraj canlandırma filmi olacağı belirtiliyor. “Loving Vincent Vincent’ı Sevmek” adlı filmin 4.5 milyon Avro’ya mal olacağı belirtiliyor. Filmin yapımcısı BreakThru şirketi, 2008 yılında, Rus besteci Sergey Prokofiev’in “Peter ile Kurt” adlı yapıtının kısa animasyon filmiyle Oscar ödülüne değer görülmüştü. Yaşamının son dönemini ruhsal bunalımlarla geçiren ve 37 yaşında ölen Van Gogh yaşamı boyunca yalnızca bir resim satabilmiş, ancak sanatçının yapıtları sonradan milyonlarca dolara satılmaya başlamıştı. “Vincent’ı Sevmek” filmini hazırlayan BreakTru sanatçıları Polonya’nın Gdansk kentindeki bir stüdyoda 6 aydır çalışıyorlar ve filmi yıl sonuna kadar tamamlamayı tasarlıyorlar. 80 dakika olarak düşünülen filmin grafik tasarımcısı Bartosz Dluzewski “Yüksek teknolojiye dayalı dijital yöntemler kullanarak Van Gogh’la oynuyor ve Van Gogh oluyoruz” diyor. Filmin bir stüdyoda oyuncularla çekilen sahneleri, daha sonra Van Gogh’un tablolarının tarzında tuval üstüne boyanıyor. Böylece film bir tuvale dönüşüyor ve dijital imajlar resme dönüştürülüyor. 100’den fazla Van Gogh resminden ve sanatçının mektuplarından yararlanılan filmde, Van Gogh’un 29 Temmuz 1890’daki ölümünün ardındaki sır da araştırılıyor. Filmin yapımcıları, “Van Gogh gerçekten intihar mı etti, yoksa kendini kazara mı vurdu?” sorusuna yanıt ararken çeşitli savları ortaya koyduklarını ve kararı izleyiciye bıraktıklarını belirtiyorlar. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle