19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 OCAK 2015 CUMARTESİ 12 DIŞ HABERLER [email protected] Obama’nın isteği üzerine son aylarda petrol fiyatlarını düşürüp Rusya’ya ağır darbe indiren, İran’ı ezmek uğruna Esad’a karşı isyancıları destekleyip Suriye’deki yıkımda önemli rol oynayan, Mısır’da İhvan’a karşı Sisi’yi destekleyen Suudi Kralı Abdullah, dün Riyad’da isimsiz bir mezara gömüldü. Suud’da belirsizlik dönemi Sevda Tepesi’nin sahibiydi İSTANBUL /ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Suudi Kralı Abdullah, 30 yıl önce satın aldığı Kandilli sırtlarındaki Sevda Tepesi ile uzun süre tartışıldı. Turgut Özal’ın başbakanlığında Boğaziçi Yasası değiştirilip yabancıların “mütekabiliyet beklenmeden” mülk edinmeleri için yasa çıkarılmıştı. Anayasa Mahkemesi’nde yasanın iptaline karşın 1984’te dönemin Veliaht Prensi Abdullah’a Sevda Tepesi 431 milyon 941 bin 614 lira karşılığı satılmıştı. Tepenin sahipleri de 340 milyon 668 bin 591 lira almıştı. Ama kamuoyunun tepkisi üzerine Sevda Tepesi’nin imara açılması 28 yıl boyunca engellendi. Tayyip Erdoğan başbakan sıfatıyla 13 Nisan 2012’de Riyad’da Abdullah ile tepeyi görüştü. 26 Nisan’da Riyad, Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu TÜRGEV’e 99 milyon 990 bin 990 dolar yatırdı ve Mayıs 2012’de 57 bin 470 metrekare araziye yapı izni verilmesi için Çevre Bakanlığı’na başvurdu. Bakanlık “yapılanma hakkı” istemiyle Büyükşehir Belediyesi’ne iletti. İBB 16 Haziran 2012’de plan değişikliği yaparak tepeyi imara açtı. Ama Aralık 2014’te Şehir Plancıları Odası’nın açtığı dava sonucu iptal edildi. Dış Haberler Servisi Kadınların araba bile kullanamadığı, temelde IŞİD’inkinden farklı olmayan bir ceza sisteminin uygulandığı, petrodolar kraliyetinin yönettiği Suudi Arabistan’da, Kral Abdullah bin Abdulaziz’in 91 yaşında ölmesiyle yerine kardeşi Selman kral oldu. Yeni kralın Mekke ve Medine üzerinden Sünni İslamın ruhani lideri, ABD ile İsrail’in sıkı müttefiki ve 1 numaralı petrol ihracatçısı Suud’u Ortadoğu’nun en önemli aktörlerinden yapan dış ve enerji politikalarını “aynen devam ettirme” sözünü ne kadar tutabileceği meçhul. Dün Vahhabilik uyarınca Abdullah’ın sade cenaze törenine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da katıldı. Başkent Riyad’daki İmam Türki bin Abdullah Camisi’nde Erdoğan Kral Selman ile saf tutarak ikindi namazını kıldı. Ardından Abdullah’ın naaşı, prenslerin sırtında, tabuta konulmadan kefen içinde getirildi ve yere konuldu. Erdoğan, Katar dahil Körfez liderleri ve Pakistan Başbakanı Navaz Şerif’in protokol bölümünden katıldıkları cenaze namazının ardından Abdullah’ın naaşı sırtta taşınarak Ud Kabristanı’na götürüldü ve isimsiz bir mezara defnedildi. 79 yaşındaki yeni Kral Selman, ilk açıklamasında, “Ülkenin kuruluşundan beri takip ettiği doğru yolda gitme, kurucu Kral Abdulaziz’in çizdi ği yoldan sapmama” vurgusu yaptı. Şii İran’la her yolla rekabet eden Sünni ülkelerin başını çeken Suudilerin yeni lideri, “Arap halkı ve İslam ümmetinin Yeni Kral Selman. günümüzde en çok birlik ve beraberliğe muhtaç olduğunu, ümmetin davalarını müdafaa etmeye gayret edeceklerini” söyledi. Kral Selman, 69 yaşındaki kardeşi Mukrin bin Abdulaziz’i 2. veliahtlıktan veliahtlığa yükseltti ve başbakan yardımcısı atadı. 55 yaşındaki yeğeni İçişleri Bakanı Prens Muhammed bin Nayif’i 2. veliaht tayin eden Selman, 34 yaşındaki oğlu Muhammed bin Selman’ı da daha önce kendisinin üstlendiği Savunma Bakanlığı’nın yanı sıra Kraliyet Divanı Başkanı olarak atadı. Bugüne dek Abdülaziz’in farklı annelerden 45 oğlu taht için sıralanırken, Veliaht Nayif ile ilk kez torunu, yani 2. nesil iktidara hazırlanıyor. Ama bunun iktidar savaşını önleyip önlemeyeceği kestirilemiyor. Abdullah, ülkeyi fiilen 20, resmen 10 yıldır yönetiyordu. Zatürreden ölmesinin ardından, tüm dünyadan taziye yağdı. IŞİD’in yükselişinde rol oynayan ama Suud’u devirmekle tehdit edecek kadar güçlenmesi üzerine örgüte savaş açan Abdullah için ABD Başkanı Barack Obama “Değerli müttefikti, açık sözlüydü, kararlarında cesurdu” diyerek Yardımcısı Joe Biden’ı taziye ziyaretiyle görevlendirdi. Abdullah’ın yerine Suudi Kralı olan Selman ‘aynı yoldan gitme’ sözü verdi, ama bazı soru işaretleri var Türkiye 1 günlük yasa girdi Yeni veliahtlar Erdoğan da katıldı ısır’da ters düşmüşlerdi Erdoğan, Afrika ziyaretine ara vererek cenazesine koştuğu ve ardından övgü dolu mesaj yayımladığı Abdullah’ın “başta Filistin ve Suriye, İslam dünyasının sorunlarının çözümü için fevkalade gayretler sarf ettiğini” savundu. Ama Erdoğan ile Abdullah Mısır konusunda fikir ayrılığına düşmüştü. Suudi Dışişleri’nin “Kralın isteği bütün gücünüzü göstererek Muhammed Mursi’nin seçilmemesini sağlamanız, çünkü İhvan bizim için gerçek tehlike. Tedbir almazsak Arap ve İslam âlemlerinin liderliğini kaybederiz. Her türlü yol kullanılarak bunların seçilmemesi için çalışılmalı” belgesine rağmen Mursi seçilse de, onu devirip yerine geçen Sisi’ye Suudiler yüz milyonlarca dolar yağdırdı. M Eski İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres “Ortadoğu barış planı sunma cesaretini” övdü. İran taziye mesajı yayımlayıp Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’i Riyad’a gönderdi. Bahreyn 40, Mısır 7, Ürdün, Tunus, Lübnan ve Katar 3, Türkiye 1 günlük yas ilan etti. “Merhum Kral Majesteleri” için bugün Türkiye ve dış temsilciliklerde bayraklar yarıya inecek. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da taziye mektubu gönderdi. 7. Kral Selman’ın “din adamları, aşiretler, kraliyet ailesi ve Batı’nın çıkarları arasındaki hassas dengeyi gözetme becerisine sahip pragmatik” bir lider olduğu söyleniyor. En az bir kez inme geçiren, sağ kolu kısıtlı hareket eden Selman’ın “Parkinson veya Alzheimer hastası olduğu, hatta bunadığı” söylentilerine karşı, diplomatlar, “saatler süren toplantılara tam manasıyla müdahil olduğundan” söz ediyor. “Kimi özgürlüklere gereken toplumsal zemin henüz sağlanmadığı için karşı çıkan” Selman, WikiLeaks’in 2007’de yayımladığı belgelere göre “Krallığın demokrasiye hazır olmadığı” görüşünde. Selman’ın 50 yıllık Riyad Emirliği sırasında başkent hem çölde sıkışmış yerleşimden metropole hem de ülkenin en muhafazakâr kentine döEn yaşlı monark Abdullah’ın Vahhabilik uyarınca naaşı tabuta konulmadan kefenle getirildi, nüştü. Riyad’da dini polis toplumyere konularak cenaze namazı kılındı. Kefen sırtta taşınarak mezarlığa götürüldü. sal hayata tümüyle hükmediyor. ‘Yeni kral bunak’ iddiası Palermo’dan aldığım eski bir tişört var. Mafya ile mücadelesinde bombalı bir saldırıda ölen savcı Giovanni Falcone’nin sözlerini taşıyor: “Beni yok etseniz de fikirlerim başkalarının bacakları üzerinde yürüyecektir!” Ne zaman o yazıya gözüm takılsa hep Mumcu’yu düşünürüm… Mumcu’nun yok edilişinin bugün 22. yıldönümü. Dile kolay, ölümünden neredeyse çeyrek yüzyıl geçmiş... Ama savunduğu fikirler ve düşünceleriyle hâlâ o öyle canlı ve diri ki; insan bunca zaman aramızda olmadığına inanmakta güçlük çekiyor. TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer’in görev teslim konuşmasını da dinlerken gene Sevgili Uğur Mumcu’yu hatırladım. “Türkiye’nin tarihinden edindiği deneyim ve birikimin önemini bir kez daha vurgulamak gereği duyuyorum” diyen Dinçer ve şunları ekledi: “Cumhuriyet döneminin kıymetini anlamak istemeyenlerin bu deneyim ve birikimin kapsam ve derinliğini, dünya ve İslam tarihi açısından yeterince incelemediklerine hükmedebiliriz. 200 yıl önce Osmanlı İmparatorluğu derin krizden bir modernleşme politikasıyla çıkma iradesi göstermişti. Osmanlı İmparatorluğu insanlık tarihinin en önemli siyasi, kültürel etki kaynaklarından biridir. Fakat imparatorluğun sanayi devrimini yapamamış çağdaş devlet sistemine, demokratik yurttaşlık toplumlarına geçememiş dönemine özlem anlamsız olur… Cumhuriyet, Osmanlı’nın son döneminde yeşermeye başlayan çağdaşlaşma girişimlerinin ulus devlet, hukuk devleti ve demokrasiye geçiş boyutlarında devam ettirildiği bir dönemdir… Laikliğin, din ve siyasetin ayrı tutulmasını, din ve vicdan özgürlüğünün önemini, demokratikleşmede mesafe katetikçe daha iyi anladık.” Nerdeyse “tabu” haline gelen “laiklik” demek hâlâ ölmedi, yaşıyor diye düşündüm önce… Böyle yüksek sesli bir “laiklik” vurgusu duymayalı ne çok zaman oldu dedim kendime. Kulaklarımın pasının gittiğini hissettim. Bazı düşüncelerin bazen böyle tamamen yok olduğunu ve kazındığını varsaydığınız anda, hiç umulmadık bir noktada, umulmadık birilerinin ağzından telaffuz edilmesi ve tekrardan can kazanması tabii çok heyecan verici. Bu haliyle çok iyi bir şey. Demek laiklik o kadar da sahipsiz değil, bir gerisi, devamı var… umuduna kapıldım. Ancak bu “asırlık birikimin” nasıl böyle hoyratlıkla har vurup harman savrulup, bu yitirme noktasına dek ulaştığımızı da aynı anda düşünmeden edemedim. Gazetecilik yaşamını ısrarla bu konuyu araştırmaya veren Mumcu’nun, zamanında kâhin gibi yaptığı uyarılar aklıma geldi. “Google”da “Uğur Mumcu laiklik” yazdığınızda karşınıza hemen yazarın 1990’da Nazlı Ilıcak’la yaptığı bir açık oturum geliyor. Uğur o oturumda, Türkiye’de düzenin en laik olduğu dönemlerde dahi laikliğin “nasıl bire bir devlet eliyle” yerle yeksan edildiğini anlatıyor. Laikliğin bugün can çekişir olmasının ilk nedeni bu: Vaktiyle “laik” diye sırtımızı yasladığımız devletin, gerçekte bu modeli bugün “reklam arası” olarak tanımlanan dönemde terk etmesi… Bir başka neden de Türkiye’de hiçbir zaman gerçek bir “hukuk devleti” dayanağının bulunmaması. “Laik yasaların” bu sebeple kolaylıkla delinmesi. Fiili bir “hukuk devleti” olmadığı için, kendisini şeklen “laik” diye tanımlayan devlet; laikliği çiğneyen yasal ihlallere göz göre göre cevaz veriyor… Mumcu’nun analizi alabildiğine çarpıcı: Türkiye’de bir “siyasetticaretdin üçgeni” kurulduğunu anlatıyor büyük araştırmacı yazar. Ve bu antilaik şeytan üçgeninde İslamcı sermaye ile bankaların sistemi nasıl teslim aldıklarını açıyor: “İslamcı bankerler öyle ayrıcalık sahibidir ki” diyor: “Diyelim ödeme güçlüğü çekti ve battı. İcra iflas kanunu yürürlükte değildir. Ticaret kanunu yürürlükte değildir. Ne yürürlükte dir? Başbakanın takdirleri! İslam Kalkınma Bankası’na vergi muafiyeti sağlanmıştır. Hiçbir bankada, hiçbir yabancı sermayede sağlanmayacak ölçüde sağlanmıştır. Bunlar Arap kapitülasyonlarıdır. İslamcı ideoloji ve siyasi hareket, bunlarla mali kaynak buldu. İslamcı ideoloji ve tarikatlar Türkiye’de yasaları aşan bir ayrıcalık sahibi oldu!” Diğer unsur “imam hatip kadrolaşması”... “İmam hatip okulları şüphesiz açılmalı” diyor Mumcu; “Ama rakamlara bakacaksınız. 435 bin imam hatip mezunu var. Bunun onda biri Diyanet İşleri’nde çalışıyor. Diyanet İşleri’nde çalışanların yüzde 26’sı ise ilkokul mezunu. Müftü ilkokul mezunu. İmam ilkokul mezunu. Din hizmetlerini ilkokul mezunlarına veriyor, onlara teslim ediyorsunuz. (Beri yandan) okul açıyor, din eğitimi veriyorsunuz. Bunları devletin diğer kadrolarında çalıştırıyorsunuz. Bu İslamcı kadrolaşmadır. ...Emniyet müdürü günün birinde imam hatip mezunu... Savcı imam hatip mezunu. Yargıç imam hatip mezunu ise tevhidi tedrisat kanununa bakmak gerekir… Laiklik, Türkiye’de devlet eliyle son on yılda yok edildi. Bunun içinde askeri rejim de var.” Filmi bugün Dinçer’in sözünü ettiği “eşit vatandaşlık, toplumsal cinsiyet eşitliği, laiklik ilkelerine tüm gücümüzle sahip çıkalım” çağrısına sardığımızda; mücadeleye kalınan yerden falan da değil, aslında sıfırdan, sil baştan başlamanın gereği ortaya çıkıyor. “Laikliğe sahip çıkalım” demek iyi hoş da.. bahis çok büyük. Laiklik, Mumcu, TÜSİAD… Laiklik ‘tabu’ değilmiş ‘Devlet eliyle yıkıldı’ Abdullah ‘yılanın’ peşindeyken... Dış Haberler Servisi Ölen Suudi Kralı Abdullah İran’ı zorlayan, Suriye’yi karıştıran politikaların Sünni lideriydi, Şiiliğe karşı mücadele ederken İsrail’in doğal müttefiki oldu. WikiLeaks belgelerine göre 2008’de ABD’yi İran’a saldırmaya iknaya çalışırken “yılanın başının kesilmesinden” söz etti, İran dışişleri bakanını da “Persler Arapların içişlerine karışamaz” diye azarladı. Suriye’de Esad’ı devirmekten vazgeçtiği ve İran ile nükleer müzakereleri anlaşmaya bağlamaya çalıştığı için kızdığı Obama yönetimini bir ara müttefikliği terkle tehdit eden Abdullah, daha sonra IŞİD kontrolden çıkınca, cihatçı Suudi vatandaşlarını 320 yıl hapse atma kararı çıkardı ve IŞİD’e karşı ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyona katıldı. Son aylarda ABD’nin isteği üzerine petrol fiyatlarını düşürüp Rusya’yı çok zor durumda bıraktı. 2011 Arap isyanlarına karşı çıktı, Bahreyn’e Şii protestolarını bastırmak için Suudi ordusunu gönderdi, Mısır’da İhvan’a karşı askeri darbeci Abdülfettah Sisi’yi destekledi, Katar’ı İhvan’a desteği kesmeye mecbur etti, KatarSisi uzlaşmasına arabuluculuk etti. Yemen, Mısır, Suriye, Irak, Lübnan, Filistin ve İran’a dek tüm Ortadoğu’ya eli uzandı. Yemen’de Cumhurbaşkanı Hadi’nin istifasının ardından, ABD bir günde bölgede iki müttefikini kaybetti. Suudi standartlarında reformcu Abdullah, içerde eğitim ve ekonomiyle ilgili bazı gelişmelere imza attı, üniversite sayısını 8’den 21’e çıkardı, bir dizi ekonomi kenti kurdu. Dini polisi sınırlandırdı, 2013’te ilk kez Danışma Meclisi’ni kadınlara açtı ve 30 kadını meclis üyeliğine atadı, kadınlara 2015 yerel seçiminde seçmeseçilme hakkı tanıdı. Ama Arap isyanları karşısında her tür muhalefete demir yumruk indirdi. 2009’da 69, 2010 ve 2011’de 82, 2012 ve 2013’te 79, 2014’te 83 kişi idam edildi. Geçen hafta Mekke’nin ortasında bir kadının kılıçla kafası kesildi. Araba kullanan iki kadın aktivist aralıktan beri hapiste. Blogcu Raif Bedevi 10 yıl hapsin yanısıra 1000 kırbaç cezasına çarptırıldı. Arap kapitülasyonları ayrıcalığı Bir gıdım hürriyet bir dolu idam Avrupa yarın ilk radikal solcu iktidarı bekliyor Dış Haberler Servisi Yunanistan’da yarınki erken seçim için nefesler tutuldu. AB’nin de heyecanla takip ettiği seçimle Avrupa’nın ilk radikal solcu hükümeti Atina’da kurulma yolunda. Anketlerde haftalardır önde giden Radikal Sol Koalisyon (SYRİZA) arayı giderek açtı. SYRİZA lideri Aleksis Çipras, Atina’da düzenlediği son mitingde seçmenlere “ulusun aşağılanmasına son vermeleri, kendilerini tek başına iktidara taşımaları” çağrısı yaptı. Çipras, İspanya’da Öfkeliler hareketinden doğan ve anketlerde en önde giden alternatif solcu parti Podemos’un lideri Pablo Iglesias ile birlikte kürsüye çıktı. Metron anketine göre iktidardaki Yeni Demokrasi’ye attığı fark 4.6’dan 5.3 puana çıkan SYRİZA, oyların yüzde 36’sını alıp tek başına iktidar olmanın eşiğinde. Merkeze yakın PASOK, PASOK’un eski lideri Yorgo Papandreu’nun yeni kurduğu KIDISO dahil solcu partiler SYRİZA ile koalisyona hazır, ama Avro bölgesinde kalmak şartıyla. AB ile ilişkilerini düzeltmeye çalışan, Avro’dan çıkma yerine borçların yeniden yapılandırılmasına odaklanan SYRİZA’nın potansiyel koalisyon ortağı olarak Potami (Nehir) partisi görülüyor. TV sunucusu Stavros Theodorakis’in kurduğu Potami’nin yüzde 5 oyla koalisyon pazarlıklarında kilit rol oynaması bekleniyor. Dün Alman Başbakanı Angela Merkel‘den Yunanistan’a “Bizim (AB) hikayemizin bir parçası olarak kalın” çağrısı geldi. Çipras,kürsüye Iglesias ile sarmaş dolaş çıktı C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle