27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 OCAK 2015 CUMA 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada ... ülkeye yayılan Gezi eylemlerine, hükümeti devirmeye yönelik darbe girişimi damgasını vurdu. 17 Aralık’ta Cumhuriyetin savcıları, rüşvet ve yolsuzlukla suçladıkları dört bakan ve oğullarına yürüttükleri soruşturma Türkiye’den dünyaya dal budak salınca, bir telaşla 25 Aralık gününü de hükümeti devirme girişimi ilan ediverdi. Peki, kimdi hükümeti devirmeye çalışan? 12 yıl kucak kucağa yaşadığı, ne dediyse yerine getirdiğini itiraf ettiği Pensilvanya tabii. Ve... ... Şimdi de 25 Aralık darbe girişiminin kurbanı saydığı 4 bakanı Meclis’te AKP oyları ile beraat ettirdi ya, son darbenin de izini böylece sildiğine inanarak Saray’da istirahata çekildi. Eskiden olsa, hani TV’lerin rahat nefes alıp verdiği günlerden bir gün yaşasak, gizli kapaklı manevralarla rakiplerinden kurtulan adamı ekranda görenler, bir zamanlar halk arasında moda bir söylemle, “vay anasına reis beyefendi hazretleri” diyerek, iki eli sopalı uzun boylu, badem bıyıklı birini izleyince gülerdik! HHH Ama şimdi, halkın oylarıyla tepedeki saraya taşınan, devleti tek elden bir zamanlar Almanya’da, İtalya’daki gibi yöneten adamı görünce, yazarın da, konuşmacının da, halkın da korkudan gıkı çıkmıyor. Ve... ... İddia edildiğine göre, tarihte halkın oyu ile iktidara gelip halkın tepesine dikilen Almanya’dan İtalya’ya, hatta İspanya’dakine dek despotların bir örneğini yaşıyoruz ülkemizde. Burada da halk oyları ile kudret sahibi olanın, halka karşı kafasına koyduğu zorba rejimi uygulayarak darbeler tarihine yeni bir örnek verdiğine tanık oluyoruz. HHH Ama Meclis’te gizli oylama sonucuyla, rüşvete, yolsuzluğa tepeden gelen buyruk gereği 276 oyla evet demeyenler, olası oyunları bozdular. Ve... ... Kendi içlerinde vicdanları körelmemiş olanları, rüşvete, yolsuzluğa evet demeyenleri hain ilan ediyorlar şimdi. Oysa demokrasiye, hukuka hainlik nerede başladı, bir türlü neden sonuçlanmıyor diye araştırma yapacakları yerde, vay efendim zorbanın emrine karşı gelerek ona ihanet etmek ne demek, diye ekranları dolduruyorlar. HHH Meclis’teki oy manzarasına bakarak muhalefetin eleştirilerini, muhalefet yapmak diye yorumlayanlar ne kadar yanılıyorlar. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın şu sözleri iktidarın muhalefete bakış açısına çok ölçülü ve gerçekçi bir yanıt: Eş Genel Başkan, “Yoksula, emekçiye, muhalefete tıkır tıkır işleyen adli mekanizma, parlamentodaki oylama gibi, kendi eşkıyalarına işlemiyor. Peki, toplumun vicdanındaki dosyayı da kapatmış olacak mısınız? Elbette hayır!” diyor. HHH Medyamızın görmek istemediği bir gerçeği, Ertuğrul Özkök’ün dün Davos izlenimleri yazılarında gördük. İktidar G20’lerin dönem başkanlığı ile övünüyor. G20, 2015’i “yolsuzlukla mücadele yılı” ilan etti. Ve… Başbakan AD, çıkmış Davos’ta dünya önüne “Türkiye’nin G20 vizyonunu” anlatıyor. Ama bir gün önce ülkesinin parlamentosunda 4 bakanın “aleni yolsuzluk” iddiası oylanmış ve neredeyse bütün dünyanın yolsuzluk dediği şeye partiniz değil demiş. Ve... ... G20’nin dönem başkanı TC Başbakanı AD, Davos’ta dünyaya G20’nin yolsuzlukla mücadele vizyonunu anlatıyor. Ve... HHH ... Bu iki gerçeği yan yana getirince, ekranda kısa, gülünç bir öyküyü canlandıran Şarlovari kısa bir film izliyor duygusuna kapılıyor insan. 2015 genel seçimine kadar bu iktidarın başrol oynadığı, hukuka, demokratik ahlaka aykırı kim bilir daha nice filmler izleyeceğiz?.. HABERLER Adalet Bakanlığı, AYM’deki Uludere katliamı davasında skandal bir savunmaya imza attı ‘Makul inanç’mış ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Adalet Bakanlığı 34 kişinin öldüğü Uludere katliamına ilişkin Anayasa Mahkemesi’ne skandal bir savunma gönderdi. Davaya ilişkin görüşünü Genelkurmay’dan istediği ve olay “meşru müdafaadır” sonucuna varılan yazıya dayandıran Adalet Bakanlığı, “Bununla birlikte olayın içinde bulunduğu koşullar, güç kullanılmasını gerektiren makul bir inancın varlığını göstermektedir” dedi. Bakanlar Kurlu’nun bu olayda bir sorumluluğunun olmadığını iddia ederek hükümeti aklayan bakanlık, devletin madur ailelere tazminat teklif ettiği için başvuruların reddedilmesini istedi. Adalet Bakanlığı, Uludere katliamıyla ilgili yaşam hakkı ihlali ve etkin soruşturma yapılmadığı şikâyetleriyle ilgili Anayasa Mahkemesi’ne 28 sayfalık görüş sundu. Bakanlığın, görüşünü Genelkurmay Başkanlığı’nın 29 Aralık 2014 tarihli yazısı ve ekindeki belgeleri esas alarak hazırladığı belirtilen savunmada, “Bakanlığımız, başvurucuların şikâyetlerinin anayasanın yaşam hakkı ve insan hassasiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağına ilişkin hükümleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. ve 3. maddeleri ile bu maddelere ilişkin AİHM içtihatları ışığında yorumlanması ve uygulamasının doğru olacağı kanaatindedir” denildi. Başvurunun kabul edilebilirlik kısmını değerlendiren bakanlık, Yüksek Mahkeme’nin 23 Eylül 2012 tarihinden önce meydana gelmiş olaylara ilişkin şikâyetleri de esastan incelediğine dikkat çekti. Bakanlık, başvuruya konu olayın 28 Aralık 2011 tarihinde gerçekleştiğini belirtirken, “Bakanlığımız, yürütülen soruşturma kapsamında olayın koşullarının incelendiğini ve olayın meydana gelmesinde etkili olan ‘kaçınılmaz hata’nın tespitinin yapıldığını belirtmek ister. Ayrıca başvuruculara olay nedeniyle mağduriyetlerinin giderilmesi maksadıyla tazminat ödenmesi teklifinde bulunulduğunu AYM’nin dikkatine sunar” ifadesini kullandı. Bu teklif ile Başbakanlık’ın Uludere mağduru ailelere vermek istediği tazminatlar kastediliyor. Tazminat konusunda İran’da yaşanan ve AİHM’e taşınan bir olaya atıf yapan Adalet Bakanlığı, AİHM’in tazminat ödemenmesiyle İran’ın yükümlülüğünü yerine getirdiği kaanatine vardığı savunuldu. Yaşam hakkının ihlali ve etkin soruşturma yapılmadığı şikâyetine değinen bakanlık, bu konuda AİHM’in ölümcül gücün kullanıldığı durumlarda sadece devlet görevlerinin eylemlerinin değil, olaya ilişkin gelişmelerinin Mağdur aileler adına konuşan Roboski Derneği Başkanı Veli Encü, bakanlığın görüşünün adalete olan inançlarını bir kez daha kırdığını vurgulayarak şunları söyledi: “Operasyonu kimlerin yönettiği, katliamın emrinin kimler tarafından verildiği devlet yetkilileri tarafından zaten biliniyor. Herşey ortadayken Adalet Bakanlığı’nın böyle bir görüş bildirmesi adalete olan inancımızı bir kez daha kırdı. İnsan hakları ve hukuk açısından çok tartışmalı ifadeler kullanılmış. Adalet Bakanlığı, ölenleri suçlu, öldürenleri haklı çıkarmış. Buna şaşırmadık. Katliamın ardından en başından beri hükü Encü: Adalete inancımız kırıldı met, yargı bunu kapatmak, üzerine örtmek için çalıştı. Herşeye rağmen Anayasa Mahkemesi’nin vereceği kararı bekliyoruz. Onlar da dosyanın kapatılması yönünde karar verirse AİHM ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvuracağız. Sonuna kadar mücadele edeceğiz. Adalet bakanlığı’nın görüşü üzerine söyleyecek söz bulamıyorum, bu açıklamayı lanetliyorum” diye konuştu. Uludere Komisyonu üyesi CHP Milletvekili Levent Gök, bugün mağdur ailelerin avukatlarıyla birlikte TBMM’de basınn toplantısı düzenleyecek. ışığında başvurucuların yaşam hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetinin değerlendirilmesi konusunda takdirin Anayasa Mahkemesi’ne ait olduğunu belirtmektedir” yorumunu yaptı. Bakanlık görüşünde, başvurucuların 2 yıl 7 ay süren soruşturma süresinin makul olmadığı iddiası konusunda, “Bu kapsamda soruşturma dosyasının kapsamı ve mahiyeti, mağdur sayısı, dinlenen tanık ve ifadesi alınan şüpheli sayısı gibi hususların da göz önünde bulundurulması gerekmektedir” denildi. Bakanlık, soruşturmayı yürüten askeri savcı ile takipsizliğe itirazı değerlendiren askeri mahkemenin bağımsız olmadığı yönündeki şikâyete ilişkin olarak o da “askeri yargının bağımsız olduğu ve soruşturmanın niteliğine zarar verecek bir tutum tespit edilemediği” görüşünü savundu. sını gerektiren makul bir inancın varlığını göstermektedir.” Adalet Bakanlığı, görüşünün 3 sayfasında Genelkurmay’ın kendisine gönderdiği yazıya yer verdi. Görüşte, Genelkurmay’ın özetle şu ifadeleri açıklandı: bel bağladı Bakanlık Genelkurmay’a tamamının, bilhassa eylemlerin hazırlanışının değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Görüşte, AİHM’in bir başka kararına işaret edilerek şöyle denildi: “Öte yandan güvenlik güçleri, bir terör veya yakalama operasyonunda, henüz fiili saldırıyla karşılaşmamış olsalar bile AİHS’nin 2. Maddesinin 2. Fıkrasındaki amaçları gerçekleştirmek için güç kullanabilirler. Ancak bu durumda güç kullanmalarının o sırada geçerli gibi görünen sağlam sebeplere dayandığına dair samimi bir inançları bulunmalıdır. Daha sonra bir hata olduğunun anlaşılması, kullanılan gücün otomatik olarak haksız hale getiremez; aksini düşünmek devlete ve kanun adamlarına görevlerini yaparken, belki de kendilerinin ve diğerlerinin yaşamlarına zarar verebilecek gerçekçi olmayan bir külfet yüklemek olur. Bununla birlikte olayın içinde bulunduğu koşullar, güç kullanılma Katliama kılıf “Başvuru konusu olaya, tek bir olay olarak bakmanın yanıltıcı sonuçlara varılmasına neden olacağı, olaya bir bütün olarak bakıldığında, terör örgütü mensuplarının saldırılardan önce toplandığı bir bölgede, gece vakti saldırı yapmaya elverişli insan sayısının tespit edildiği ve sivillerin sergilemeyeceği davranışlar sergilemesinden dolayı, grubun bölücü terör örgütü mensubu olduğunun düşünülmesinin kaçınılmaz olduğu ve gerçek ve yakın bir riskin bulunduğunun hayatın olağan akışına uygun olduğu Genelkurmay Başkanlığı tarafından değerlendirilmiştir.” Adalet Bakanlığı, bununla da yetinmedi ve Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın katliama ilişkin verdiği 6 Ocak 2014 tarihli kovuşturmaya yer olmadığı kararının gerekçelerini görüşüne ekledi. Olayda yaralı kurtulanlara zamanında müdahale edilmeği ve bu nedenle hayatlarını kaybettiği suçlamasına da değinen bakanlık, bu konuda Genelkurmay’ın “Zorlu kış şartlarında, terör örgütünün yoğun olduğu bölgeye böyle bir intikal birkaç günü alabilir” savunmasına yer verdi. Adalet Bakanlığı, tüm açıklamalardan sonra “Bu itibarla bakanlığımız, söz konusu AİHM içtihatları ve yukarıda belirtilen hususlar Askeri yargı bağımsızmış... skerin kusuruyla hükümet suçlanamaz Bakanlar Kurulu ve Genelkurmay Başkanı’nın olaydaki sorumluluğunun tespit edilmemesine ilişkin şikâyet konusunda hükümeti aklamaya çalışan Adalet Bakanlığı, Meclis’ten çıkarılan tezkere kapsamında Bakanlar Kurulu’nun TSK’ye sınır ötesi operasyon konusunda yetkilendirdiğini kaydetti. Bakanlar Kurulu’nun bu kararının düzenleyici işlem niteliğinde olduğu belirtilen görüşte, “ceza sorumluğunun şahsiliği ilkesi anayasal bir hükümdür” denilerek askerin kusuru nedeniyle hükümetin suçlanamayacağı yorumuna yer verildi. A 11 yılda 241 çocuk öldürüldü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen’le Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, toplumsal olaylarda yaşamını yitiren çocuklarla ilgili soruşturma ve yargılama süreçlerinin usulüne uygun işlemediğini söyledi. Sadece Cizre’de yaşamını yitiren birden fazla çocuk olmasına karşın, “ortada bir tek failin bile bulunmadığını” belirten Tanrıkulu, 2002 yılından 2014 yılına kadar olan döneme ilişkin “faili meçhul cinayetler” ile 2004 yılından 2015 yılına kadar olan dönemde öldürülen çocukların isimlerinin yer aldığı listeyi gazetecilere dağıttı. Tanrıkulu, şunları kaydetti: “2004’te evinin önünde öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ile Gezi olayları sırasında eve ekmek almaya çıkan 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın öldürülmesi arasında geçen sürede AKP’nin çocuk avı politikasında hiçbir değişiklik olmamıştır. Uğur Kaymaz davası başta olmak üzere çocuk cinayetlerinin hepsi ya cezasız bırakılmış veya ödül gibi cezalarla sonuçlandırılmıştır. 2006 yılında 18, 2007’de 3, 2008’de 1, 2009’da 12, 2010’da 14, 2011’de yine 31 çocuk katledilmiştir. 2011’de Roboski’de öldürülen 34 kişiden 22’si çocuktur. 2012 yılında 10, 2013’te 1 ve 2014’te 3 çocuk öldürülmüştür. 2015’in ilk ayında, Cizre’de yaşanan olaylarda Nihat Kazanhan (12) Cizre’de arkadaşlarıyla oyun oynarken başından vurularak öldürülmüştü. Türmen: Yargılama süreci şeffaf değil. Tanrıkulu: Cinayetler cezasız bırakılıyor Aydar, Cizre için gözlemci istedi DİYARBAKIR (Cumhuriyet Eski DEP milletvekili ve PKK’nin Avrupa sorumlusu Zübeyir Aydar, Avrupa’dan yayın yapan Med Nuçe TV’ye Cizre’de yaşananlar ve çözüm süreciyle ilgili açıklamalarda bulundu. Cizre’deki olaylarla ilgili konuşan Aydar, “Biz, bu hareket, bu işi sabote etmek isterse Cizre gibi bir yerde yapmayız. O kadar karakol ve benzeri şeyler var. Bu hareket söylediğine sadıktır, söylediğini yapan ve üstlenen bir harekettir. Aylardır, yıllardır, başından itibaren söylüyoruz. Bu iş sadece 2 taraflı gitmez. İster içeriden, ister dışarıdan tarafsız gözlemci gerekir. Bu olsa, Cizre’de kim ateşkesi bozuyor, kim ne yapıyor bunları gidip açıklayabilir, hakemlik yapabilirdi” dedi. Çözüm sürecinde samimi olduklarını söyleyen Aydar, “AKP’ye, hükümete verdiğimiz bir söz var; çözüme gideceksek çatışmayacağız” dedi. Sezgin Tanrıkulu ve Rıza Türmen Meclis’te basın toplantısı düzenledi. (AA) Kazanhan soruşturması artık gizli MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Şırnak’ın Cizre ilçesi Yafes Mahallesi’nde 14 Ocak günü başından vurularak öldürülen 12 yaşındaki Nihat Kazanhan’ın ölümüyle ilgili soruşturmada savcılık tarafından dosyaya gizlilik kararı getirildi. Görgü tanıklarının ifadesine göre arkadaşlarıyla oyun oynarken başından vurulan 12 yaşındaki Nihat Kazanhan’ın ölümüyle ilgili önce ‘emniyet güçleriyle bir ilişkisi yok’ açıklaması yapılmış mülkiye müfettişlerinin incelemesinin ardından İçişleri Bakanlığı “Olay yerinde bulunan aracın içindeki güvenlik görevlilerinden bazılarının olayda kusurlu olabileceği değerlendirilmektedir” açıklamasında bulunmuştu. Kazanhan’ın ölümüne neden olan mühimmat belirlenemezken dün savcılık dosyayla ilgili gizlilik kararı verdi. Kazanhan’ın ölümüyle ilgili soruşturmada savcılığın otopsi raporu ve dosyayı en başından beri kendilerine vermediğini belirten Kazanhan ailesinin avukatı Filiz Ölmez, olaydan ancak 3 gün sonra olay yerinde inceleme yapıldığını, delillerin sağlıklı şekilde toplanmadığını söyledi. Ölmez, “İçişleri Bakanlığı’nın kusurlu memurlar olabileceğini açıklaması, aslında bizde faillerin tespit edildiği ve bulunduğu kanaatini uyandırdı. Gizlilik kararını tespit edilmiş bu faillerin korunması amacıyla alınmış olarak değerlendiriyoruz” dedi. hayatını kaybeden 6 kişiden 4’ü çocuktur. Dün Ali İsmail Korkmaz davasında sanıklara verilen ceza, Türkiye’de adalet mekanizmasının yeni mağduriyetler üretme mekanizmasına döndüğünü bir kez daha kanıtlamıştır.” CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen de “Son 11 yılda devlet tarafından öldürülen 241 çocuk var” iddiasında bu lundu. Söz konusu çocuklarla ilgili soruşturma ve yargılama süreçlerinin şeffaf işlemediğini, korumacı bir anlayışla hareket edildiğini dile getiren Türmen, “Çocukların devlet tarafından öldürülmesini durdurmak hepimizin borcudur, yükümlülüğüdür. Dava açılması önemli değil, asıl sonucu ne oluyor?” diye konuştu. ADALET BAKANI, ERDOĞAN’A HAKARET ETTİĞİ İDDİA EDİLEN M.E.A’NIN YARGILANMASININ YOLUNU AÇMIŞ Hendekler kapatılacak DİYARBAKIR (Cumhuriyet)Şırnak’ın Cizre ilçesinde 26 Aralık’tan bu yana çıkan olayların ardından ilçede durum sakinleşti. PKK’nin gençlik yapılanması Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDGH) üyelerinin ilçenin Nur, Sur, Cudi ile Yafes Mahallesi’ne güvenlik güçlerinin girmesini engellemek için kazdığı hendekler dururken, bazı sokaklara da PKK Lideri Abdullah Öcalan posterleri ile PKK flamalarının asıldı. Hendeklerin en kısa sürede kapatılacağını belirten HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, “Hendeklerin kapatılması konusunda toplumun farklı kesimleri ikna olmuş durumda. Bir kaç gün içinde hendekleri gündememizden çıkartacağız” dedi. KCK ve PKK Lideri Abdullah Öcalan da hendeklerin kapatılması yönünde çağrıda bulunmuştu. Liseli gence jet hızıyla dava izni ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Konya’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği suçlamasıyla tutuklanan ve tepkiler üzerine serbest bırakılan 16 yaşındaki M.E.A. hakkında 4 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Konya Başsavcılığı’nın, M.E.A. tutuklandıktan bir gün sonra Adalet Bakanlığı’na başvurarak dava açma izni istediği, Bakan Bekir Bozdağ’ın da aynı gün içerisinde izin verdiği anlaşıldı. Radikal gazetesinin haberine göre, Konyalı lise öğrencisi M.E.A., geçen yıl 23 Aralık’ta “Halkçı Liseliler” adlı Facebook sayfası adıyla Gedavet Parkı’nda yaptığı basın açıklamasında, “Erdoğan’ı bu ülkenin cumhurbaşkanı olarak değil kaçak sarayın hırsız Tayyib’i olarak görüyoruz” dediği için bir gün gözaltına alındı. Mahkemeye çıkarılan liseli, Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla tutuklandı. Kamuoyunda oluşan yoğun tepki sonrası M.E.A., 26 Aralık’ta tahliye edildi. Konya Savcısı Hasan İşleyici, M.E.A. hakkında iddianame düzenleyerek mahkemeye gönderdi ve iddianame kabul edildi. İddianameye göre savcılık, M.E.A’nın tutuklanmasından bir gün sonra, 25 Aralık’ta Adalet Bakanlığı’na başvurarak soruşturma izni istediği ortaya çıktı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın da aynı gün jet hızla kovuşturma izni verdiği anlaşıldı. M.E.A bir günlük tutukluluğun ardından annesiyle böyle hasret gidermişti. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle