27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 OCAK 2015 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 kendi duygularıyla; linç girişiminde bulunamaz... O gencin elinde silah yoktu, terörist değildi Ali İsmail... Gaz kapsülünden kaçıyor, kıstırılıp kıyasıya dövülüyor. Cinayet işleniyor, üniversiteli genç günlerce komada kalıyor... Bingöl’de polis müdürleri gece teröristlerce öldürülüyor değil mi? Kim öldürüyor onları? Bilinmiyor, çünkü dava sürecine yasak geliyor, gazeteciler bu konuyu ayrıntısıyla yazamıyor... Yazarlarsa suç! Benim ülkemde demokratik tepkiler, eylemler nedense antidemokratik oluyor. Cinayet işleyenler AKP iktidarınca korunup kollanıyor, elinde döner bıçağıyla sağa sola saldıranlar kahraman olarak görülüyor... Acılarımız, kaygılarımız yumak yumak olmuş! Hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, vurgun aklanır olmuş... Halkın Meclisi karar vermiş, 50’ye yakın fireyle... Oh ne güzel, dört bakan Yüce Divan’a gitmekten kurtulmuş... Vatan sağ olsun! HHH Cizre’de neler oluyor, niye öldürülüyor insanlar? Ortada kışkırtıcıların olduğu kesin. Kaç kişi öldürüldü bugüne dek? Son 20 gün içinde altı insan öldü... Ölenlerin dördü çocuk! Çocuklarımız, gençlerimiz öldürülüyor... Öldürenlerin tek savunma silahı var: “Biz hükümeti devirmek isteyenlerle mücadele ediyoruz, kimseyi öldürmedik” Kim öldürdü o zaman? “O çocukları sokağa çıkaran, darbe girişimi yapanlar...” Her demokratik eyleme böyle bir kılıf uyduruluyor... Hrant Dink de böyle öldürüldü... Önce valinin makamına çağrılıp “ayağını denk al” denildi... İstanbul’un en işlek caddesinde infaz edildi... Aradan sekiz yıl geçti, dosya yeniden açılıyor... Oysa Nedim Şener, bunu çok önceden yazdığı için, gözaltına alınıp tutuklanmamış mıydı? Alıştık ölümlere... İki gün sonra Uğur Mumcu’yu anacağız... Aradan 22 yıl geçip gitmiş... Uğur’un öldürüldüğü gün doğan çocuklar 22 yaşında... Ya ölenler kaç yaşındaydı? 1222 yaşında! ‘Holokost Kurbanları’ için önemli adım DUYGU GÜVENÇ İsrail ile ilişkilerin normalizasyonu askıya alınırken Türkiye, Ankara’da anma töreni yapacak Ölü Çocuklar Ülkesi... Mağdurun, ezilenin, linç edilenin, zindanda öldürülenin bağışlandığı bir ülkede yaşamak zor arkadaş... Devletpolis şiddetinde “her şey vatan için” denilen bu topraklar kanla sulandı... Ölümler, kıyımlar! Acılar, hüzünler! Annelerin o çığlıklarından birini daha duyduk Kayseri’de: “Lanet olsun böyle adalete!” Ali İsmail Korkmaz davası karara bağlandı. Yargı üçü polis, dördü fırıncı, biri ocakçı sekiz kişinin yargılandığı davanın yedinci duruşmasında en fazla 10 yıl 5 ay ceza verdi. Sanık Mevlüt Saldoğan duruşma salonuna SEGBİS’le bağlandı ve şöyle dedi: “Gezi eylemleri hükümete karşı bir darbe girişimidir. Halkın canına, malına kastetmişlerdir. Gerçek katil o çocukları sokağa çıkaranlardır.” Öteden beri hep böyledir... Laik, demokratik hukuk devleti olan Türkiye’de yurttaşlar yasal ve anayasal demokratik haklarını kullanamaz. Eğer kullanırlarsa ya öldürülür ya da terör örgütü üyesi yaftasıyla yakalanıp gözaltına alınır. Bu da yetmez! Sorgusu yapılır, tutuklanır, zindana atılır, orada çürütülür... Ali İsmail Korkmaz Gezi eylemlerine katılan bir üniversite öğrencisiydi... Eskişehir’de nasıl dövülüp 38 gün komada kaldığını unutmadık... Nasıl kovalıyorlardı, yere yatırıp odunla dövüyorlardı... Katiller üç polis ve fırıncılar değilmiş! Dava Eskişehir’de niçin görülmedi? Kim verecek bu sorunun yanıtını! HHH Güneşli bir günün ortasında yazıyorum yazımı... Yazarken nice ölümleri, kıyımları düşünüyorum... Acıları! Annelerin çığlıklarını! İster Cumhurbaşkanı olun; Başbakan, Başbakan Yardımcısı, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, vali, emniyet müdürü... Teorik olarak polis kimin polisi? Sizin mi, devletin mi, kamunun yani halkın mı? Halkın polisidir, halkın! İster müdürü emir versin, ister ANKARA İsrail ile Türkiye ilişkilerinin normalizasyonu için üzerinde büyük oranda mutabakat sağlanan tazminat anlaşması askıya alınırken Ankara, ‘Holokost’ (Yahudi Soykırımı) için büyük bir adım atmaya hazırlanıyor. ‘Yahudi ‘Soykırımı’ günü nedeniyle anma törenleri ilk defa Ankara’da yapılacak ve törende Türkiye, protokolün iki numaralı ismi ile Meclis Başkanı Cemil Çiçek tarafından temsil edilecek. Çiçek, aynı gün önce Prag’da 70’inci yıl nedeniyle yapılacak anma töreninde Türkiye’yi temsil edecek, ardından da Ankara’daki törenlere katılacak ve bir konuşma yapacak. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Auschwitz’deki törene katılmak için Polonya’ya gidecek. Yıllarca Türkiye’deki Yahudilerin sinagoglarda yaptıkları törenler 5 yıldır kamusal alanlarda sürdürülüyor. Türkiye, geçen yıl 27 Ocak’ta anma törenlerinde ilk defa Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru ile katılarak bir adım atmıştı. Dışişleri Bakanlığı ile Türk Yahudi Cemaati’nin ortaklaşa düzenlediği törenler geçen yıl ilk defa sinagog dı şına taşınmış ve Kadir Has Üniversitesi’nde gerçekleşmişti. Ancak Türkiye bu yıl, törendeki katılım düzeyini en üst düzeye çıkarttı. Ayrıca bugüne kadar İstanbul’da yapılan törenin Ankara’da yapılmasına Dışişleri izin verildi. Bilkent Otel’de gerçekleşecek törende İkinci Dünya Savaşı sırasında kurulan en büyük toplama ve ölüm kampı olan AuschwitzBirkenau’dan kurtuluş günü olarak kayıtlara geçen 27 Ocak’ta kampta ölen milyonlarca kişi anılacak. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, Türkiye dahil 104 ülkenin oybirliği neticesinde 2005 yılında aldığı bir kararla 27 Ocak gününü Nazi kurbanlarının anılmasına adayarak Uluslararası Holokost Anma Günü ilan etmişti. Bilkent Üniversitesi’nde düzenlenecek törende “Holokost Simgeleri” başlıklı Alberto Modiano’ya ait bir fotoğraf sergisi yer alacak ve bir de müzik dinletisi yapılacak. Tören sonunda ise Auschwitz’de ölenler anısına mum yakılacak. İsrail ile ilişkilerin düzelmesi için atmosferin sağlanamadığının ortada olduğunu söyleyen Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, “Her şey den önce İsrail’i çok daha sorumlu davranmaya davet ediyoruz. Uygun atmosferle bu konuların hepsi tekrar gündeme gelebilir. Ama şu aşamada öyle bir durum yok” değerlendirmesinde bulundu. Mutabakatın Gazze’ye yönelik ablukanın kalkmaması nedeniyle gerçekleşmediğini ve İsrail’in yeni yerleşim yerleri yapmasının ve Filistinli bakanın ölümüne sebep olmasının durumu daha da kötüleştirdiğini söyleyen Bilgiç, “Bütün bunları koyunca Türkiyeİsrail ilişkilerinin düzelmesi için gerekli atmosferin oluşmadığı apaçık ortada” dedi. Auschwitz’in 60’ıncı yılında yapılan törene dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül katılmıştı. Bu defa Türkiye’yi Çavuşoğlu’nun temsil edeceği törenlerin yanı sıra Prag Kalesi’nde yapılacak törenler ise dünya liderlerini buluşturacak. Fransa Cumhurbaşkanı Francois Hollande, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Almanya Şansölyesi Angela Merkel törenin başlıca katılımcıları olacak. Çiçek de bu törene katılacak çok sayıda lider arasında yer alacak. Prag Kalesi’nde büyük buluşma ‘Atmosfer yok’ TİB VE TÜBİTAK’A YÖNELİK OPERASYONDA HAKLARINDA YAKALAMA KARARI OLAN PALAZ VE ŞEN TESLİM OLDU İstesek de dinleyemezdik ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TÜBİTAK tarafından üretilen ve devletin zirvesi tarafından kullanılan telefonların dinlenmesi ile ilgili operasyonda bir gün boyunca arandıktan sonra teslim olan eski TİB Başkanvekili Osman Nihat Şen, avukatı Nihad Karslı aracılığıyla yaptığı açıklamada, TİB’in istese de bu telefonları dinleyemediğini belirterek “TİB, MİT dahil Türkiye’de en güvenli bir binaya sahiptir. Buradaki asıl amaç özellikle 1725 Aralık dönemlerinde yaşananların ‘sıfırlanamayan paraların’ izlerinin, geçmişinin silinememesinden kaynaklıdır” görüşünü savundu. TİB ve TÜBİTAK’a yönelik operasyonda haklarında yakalama kararı çıkarılan eski TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Hasan Palaz ve eski TİB Başkanvekili Şen dün Gölbaşı Adliyesi’ne giderek teslim oldu. Soruşturması kapsamında ifadesi alınan 26 kişiden 11’i tutuklama talebiyle Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edildi, 15 kişi ise savcılıktaki ifadelerinin ardından serbest bırakıldı. Şen, teslim olmadan önce avukatı Nihad Karslı aracılığıyla önemli açıklamalar yaptı. Şen’in hesabını veremeyeceği hiçbir iş ve işleminin olmadığını belirten Karslı, “Nitekim başarılı çalışmalarından dolayı bizzat Başbakan’dan takdirname almıştır” dedi. Şen hakkındaki arama ve gözaltı kararının TİB’deki bazı kayıtların silinmesine ilişkin olduğu bilgisini veren Karslı, tüm dinleme işlemlerine ilişkin evrakların TİB arşivinde mevcut olduğunu ve polis müfettişleri tarafından aylardır incelendiğini ve kayıtların yok edilmesinin mümkün olmadığını ifade etti. Karslı, “TİB’de bulunan yaklaşık 1500 sunucuda yasal olarak tutulan milyarlarca data hem TİB’de tutulduğu gibi hem de dataların TİB’e gelişi sırasında 45 yerde daha iz bırakması nedeniyle silinememektedir. Bu nedenle TİB binasının gömülmesi isteniyor” dedi. Karslı operasyonun asıl amacının 1725 Aralık dönemlerinde yaşananların, “sıfırlanamayan paraların” izlerinin geçmişinin silinememesinden kaynak ‘Fidan’a bilgi verdik’ Eski TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Palaz, avukatıyla geldiği adliyede teslim olmadan önce önemli açıklamalarda bulundu. TÜBİTAK’ta sahte diploma ile iki kişinin işe alındığı iddiasına yönelik açıklama yapan Palaz, “Bu benimle alakalı bir durum değil. Sahte diploma ile işe alındığı iddia edilenlerden biri insan kaynaklarına diplomanın noter tasdikli belgesini sunmuş. Noter mühürü de gerçek. Bu durumda bundan mührü vuran noter ve işe alımı yapan bölüm sorumludur. Öteki kişi H.B. ise bizzat TÜBİTAK başkanınca işe alınmış, ayrıca eski bakanlardan Nihat Ergün’ün akrabası olduğunu biliyorum. CV’sinin de bakanlıktan gönderildiğini duymuştum” diye konuştu. Binali Yıldırım’ın 1725 Aralık öncesi yasadışı dinlemelere ilişkin dile getirdiği “Kanunsuz bir işiniz yoksa dinlenmekten korkmayın” sözlerini anımsatan Palaz, o dönemde MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile odasında görüştüğünü belirtti. Palaz, “Bu konuya ilişkin kendisine bilgi verdim. Kendisi çağırmıştı. 2013’ün Kasım ayı diye hatırlıyorum. Brifing verdim. Bu telefonlarla ilgili güvenlik sistemleri yine MİT tarafından incelendi. Onlar okey verdi, bunun üzerine dağıtım oldu” dedi. Palaz, Pensilvanya’ya gittiğine yönelik iddialara ilişkin olarak ise “Bu iddiaya ilişkin suç duyurusunda bulundum. Biz Amerika’ya MİT ile birlikte bir firma ile görüşmeye gittik. Bu konuda da Hakan Fidan’ın bilgisi ve talebi vardı” dedi. Kriptolu ve normal telefonların usulsüz dinlendiği iddialarına ilişkin soruşturması kapsamında hakkında gözaltı kararı bulunan TÜBİTAK BİLGEM’in eski başkanı Hasan Palaz teslim oldu. Polisin, adliye girişinde basın açıklaması yapmak isteyen Palaz’a izin vermemesi üzerine kısa süreli tartışma yaşandı. Fotoğraf: AA landığını ifade etti. Karslı, operasyonun 4 bakan ile ilgili Yüce Divan oylamasının yapıldığı güne ayarlanmasının ise manidar olduğunu söyledi. nın da dinlenemediğini, güvenlik birimlerinin bunun için TİB’e başvurduğunu ancak reddedildiğini dile getiren Karslı, “Fuat Avni gibi Twitter hesaplarını kimin kullandığı bilinememekte, kullanıcı IP tespiti için Facebook, Twitter, Google şirketlerine başvurma ihtiyacı duyulmaktadır” dedi. Yeni TİB yönetimi işbaşına geldikten sonra, kuruma, TİB’de görevli olmayan bazı MİT personelinin sıklıkla geldiğini ve yüksek gizlilik derecesine sahip odalara ve sistemlere yetkisiz olarak giriş yaptığının bilindiğini ifade eden Karslı, “Bu durumla ilgili tespitler birkaç farklı TİB çalışanı tarafından somut olay, yer ve zaman belirtilerek Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurusunda açıklanmıştır. 23 Aralık 2013’ten sonra TİB’de yapılan tüm işlemler şaibelidir. İmajı alınmayan tüm sistemlere her türlü müdahale edilmiş, veri girilmiş ya da bazı veriler silinmiş olabilir” ifadelerini kullandı. Devletin zirvesinin kullandığı kriptolu telefonların dinlenmesi iddiası ile ilgili olarak da Karslı, “TİB’de söz konusu kriptolu telefonların dinlenmesi mümkün değildir. Mühendislik bilimine göre bu telefonların TİB’de dinlenmesi imkânsızdır. TİB bu telefonları dinlemek istese bile dinleyemez” dedi. Karslı, “Bu telefonların TİB dışında hangi yöntemlerle dinlenebileceği konusunda kripotoloji uzmanlarının bilgisine başvurulması gerektiğini” belirterek kriptolu telefonların “TİB dışında dinlendiğini” iddia etti. Kriptolu haberleşme olanağı sunan Twitter, Facebook gibi iletişim araçları dışında dinlendiği iması’ ‘TİB YASAKLILAR ARASINDA GAZETECİLER DE BULUNUYOR Çok sayıda tweet, hâkim kararıyla engellendi Haber Merkezi Twitter fenomeni Fuat Avni’nin hesabına ilişkin önceki gün alınan kapatma kararının ardından, aralarında gazetecilerin de olduğu 30’a yakın kişinin attığı tweet’lere erişim engeli kararı çıktı. Karar, İstanbul Sulh Ceza Hâkimi Bekir Altun’un talebi sonrası alındı. Hürriyet.com.tr’de yer alan habere göre, Twitter üzerinden yapılan bildirimde, kullanıcılara “Bu tweet(ler) hakkında ileride bir işlem yapmak durumunda kalabiliriz” uyarısı yapıldı. Hesapları hakkında mahkeme kararı alınan gazetecilerden Arzu Yıldız Twitter hesabından yaptığı açıklamada, mahkemenin karar aldığı Twitter adreslerinin listesini de yayımladı. Listede aralarında Nazlı Ilıcak’ın da bulunduğu çok sayıda gazetecinin Twitter hesabının yanı sıra, bazı internet haber sitelerinin Twitter adresleri de bulunuyor. Listede, halen tutuklu bulunan eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer adına açılmış hesap da yer alıyor. Arzu Yıldız karara tepkisini ise “Hesap adresimin kapatılması istenmiş. Yeni Türkiye’de başka türlüsü beklenemezdi. Bu zihniyetle bırakın Yeni Türkiye’yi, ortaçağı bile değiliz. Herkese küfreden aktrollere yönelik bir rahatsızlık yok anlaşılan. Onların hesaplarına bir şey yok” mesajıyla dile getirdi. Listede adı yer alan gazeteci Hanım Büşra Erdal da Twitter adresinden yaptığı açıklamada, erişim yasağı kararının “hesaplara” değil, atılmış olan bazı tweet’lere yönelik olduğunu söyledi. Erdal, “Mahkeme kararında onlarca kişinin hesabına erişimin engellenmesinden değil, haber içeriğine erişimin yani tweet’lerin engellenmesi yazıyor” ifadesini kullandı. Sahibi olduğu internet haberi sitesi gercekgundem.com da engellenen hesaplar listesinde bulunan gazeteci Barış Yarkadaş ise “6. Sulh Ceza Mahkemesi’nin ilgili kararına itiraz edeceğiz. Haberde iftira yok, hakaret yok, suç unsuru yok. Sadece Hâkim Bekir Altun’un demeci üzerine yapılmış bir haber” dedi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), iktidara muhalif Twitter hesaplarına erişimin mahkeme kararıyla engellenmesine ortak açıklamayla tepki gösterdi. Twitter hesaplarına erişimin engellenmesinin basın ve ifade özgürlüğünden duyulan korkunun yeni bir yansıması olduğu vurgulanan açıklamada, “Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünü serbest bırakın. Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünden bu kadar korkulan bir ülkede gazetecilik mesleği artık yapılamaz hale gelmiştir. Türkiye’yi ‘yasaklar ülkesi’ olarak dünya gündeminde tutmak için bu denli çaba gösterilmesi şaşırtıcıdır” denildi. TBMM yine şanlı günlerinden birini yaşadı. AKP’nin dört mümtaz evladına yönelen iftiraları boşa çıkardı; bakanlarını akladı, pakladı, düşmanlarından sakladı, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, kara para, yeşil dolar, nüfuz ticareti, rant cambazlığı iddialarını atlattı. Sanırım kimse de sonuca şaşırmadı. Ancak AKP elebaşılarının bu başarısını gölgeleyen bir güzellik kusur var. 40 dolayında AKP milletvekili dört bakanı aklamadı, paklamadı, “Yüce Divan” yolunu gösterdi. AKP cephesi “Olabilir. Muhalefet 276’yı bulamadı ya siz ona bakın” pişkinliğine sığınıyor ya da “Onlar tüzük gereği yeniden milletvekili olamayacakları için karnı ağrıyan arkadaşlar” avuntusuyla idare etmeyi yeğliyorlar... Buna şaşıramayız. AKP tayfası kuyruğu dik tutmak için elbette bahaneler, mazeretler, avuntular arayacaklardır. İyi hoş da AKP’den kurtulmak gibi doğru bir siyasi özlem içinde olanlara ne demeli? Dün sabahtan beri bir sevinç, bir sevinç. Neymiş? AKP’de nihayet çatlak ortaya Ne Yani, AKP’de Çatlağa mı Bel Bağlayacağız? çıktı. 40 milletvekili az buz bir çatlak değildir. Tayyip Erdoğan ve takımının iktidar günleri sayılı(ymış)... Sahiden öyle mi acaba? “Allah’a bin şükürler olsun, Cumhuriyet tarihinde ilk kez Müslümanlar iktidara geldi” diye el çırpıp yürek serinletenlerin; İstanbul’a yeni havalimanı, Boğaz’a üçüncü köprü gibi dev ihalelerden dereleri beton prangalarla boğacak HES ihalelerine, oradan bilmem ne köyünün çeşme yenilemesi, köprü onarımı, okul kenefi inşaatı gibi küçük çaplı ihalelere kadar devletin sağladığı rantlara doymayan ve doymayacak olanların Meclis’teki oylamadan sonra siyasal tercihlerini değiştireceklerini ummak, buna bel bağlamak aymazlık değilse nedir? Siyasette “armut piş ağzıma düş” tembelliği sökmüyor. HHH Erdoğan ve takımını sandıkta da yenmek gerekiyor ve bu AKP içinde patlak verecek çatlaklarla mümkün olmayacak. Seçime beş buçuk ay var. Yani hazırlanmak, çalışmak, yurttaş sorumluluğu, seçmen çalışkanlığı ile kolları sıvamak için yeterli süre var. Sosyal demokratlar kendi iç çekişmelerinden sıyrılıp, siyaseti Erdoğan Davutoğlu Arınç gibilere laf yetiştirmek ve laf yarıştırmakla sınırlamaktan kurtulup “Biz bu ülkeyi daha iyi yönetir, daha adil bir ülkeye dönüştürebiliriz ve bunu şöyle şöyle yapacağız” deyip güven veren bir programla karşımıza çıkmak zorundalar. Bunu başaracaklar mı? Bilmiyorum. Ama başaramazlarsa yüzde 30 oy oranına yaklaşmayı başarı saymaya devam ederler. Bu da parlamento aritmetiğinde ciddiye alınacak bir değişikliğe yol açmaz. Bugün bir “fikir jimnastiği”ne yol açması umuduyla kestirme bir soru soracağım: Seçimlere parti olarak katılacağını açıklayan ve bundan geri adım atmayacağını vurgulayan HDP söz konusu Meclis aritmetiğini değiştirebilir mi? Bence “evet” ve “hayır”... Güvendiğim ve istatistik konusunda sahiden uzman akademisyen dostlarım var. Onlarla defalarca konuştuk, tartıştık. Söyledikleri pek net: Bir: Eğer HDP yüzde 10 barajını aşabilirse en düşük 56 en çok 69 milletvekili çıkarır. Hatta 70’in üstüne bile çıkabilir. İki: Eğer HDP barajın altında kalırsa AKP anayasayı tek başına değiştirebilecek (mesela başkanlık sistemini getirebilecek) bir Meclis çoğunluğu elde edebilir. Bunun anlamı da pek açık: 2015 Haziranı’ndaki seçimlerde bugüne kadar Kürt siyasal hareketine oy vermemiş Kürt seçmenler, hele hele Kürt siyasal hareketine çok uzak duran Türkler, oy kullanmadan önce bir seçme ile karşılaşabilirler: “AKP’nin anayasayı tek başına değiştirebileceği bir oy tercihim mi olsun, yoksa AKP’nin tek başına hükümet bile kuramayacağı bir Meclis aritmetiğini mi tercih etsem?” Karışık bir cümle mi oldu? Peki sadeleştireyim: HDP’ye oy verip AKP’yi koalisyonlara zorlayacak bir sonuçtan mı yana olmalı, yoksa Kürtleri ve Türk bileşenlerini Meclis dışında bırakacak bir sonuçtan mı? Zor soru değil mi? Ama kabul edin ki bir fikir jimnastiği için çok doğru bir soru. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle