19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 4 HABERLER Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Bakanlar Kurulu’nu bugün topluyor CUMHURİYET 19 OCAK 2015 PAZARTESİ Saray’da başkanlık provası İKLİM ÖNGEL ANKARA Bakanlar Kurulu, bugün ilk kez Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda toplanacak. Toplantıda Cumhurbaşkanlığı yapısında gerçekleşecek değişikliklerin konuşulacak olması “fiili başkanlık” tartışmaların da tekrar gündeme getirecek. Toplantı sonrasında açıklamayı yine Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç yapacak. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki toplantı saat 11.00’de başlayacak. Milli Güvenlik Kurulu toplantısının yapıldığı salonda gerçekleşecek toplantıya, saat 13.30’da öğle yemeği için ara verilecek. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçildiği ilk günden itibaren Bakanlar Kurulu’na ne zaman başkanlık edeceği kamuoyunda konuşulmaya başlandı. Başkanlık tarihini ilk olarak katıldığı bir televizyon programında Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Binali Yıldırım, “5 Ocak” olarak açıkladı. Başbakan Ahmet Davutoğlu Yıldırım’ı “5 Ocak’ta böyle bir toplantı yok” diyerek yalandıktan sonra Erdoğan, tartışmaya son noktayı koydu ve kurulu 19 Ocak günü Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda toplayacağını açıkladı. Kamuoyunda “Başkalık Provası” olarak nitlenen Bakanlar Kurulu toplantısı bugün gerçekleşiyor. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı’ndaki başkanlık sayısının 7’den 13’e çıkacağı, 3 olan genel sekreter yardımcılığına bir tane daha eklenecek yeni teşkilat sistemini bu toplantıda anlatacak. Buna göre, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda, güvenlik politikaları, uluslararası ilişkiler, strateji, sosyal ve kültürel, ekonomi izleme ve koordinasyon, bilgi teknolojileri, kurumsal iletişim, halkla ilişkiler, idari ve mali işler, insan kaynakları, hukuk hizmetleri, kanun ve kararlar başkanlıklarının kurulacağı belirtiliyor. Yeni teşkilat şemasında başkanlıklara, AKP’de 3. dönemini dolduran siyasetçilerin getirilmesi bekleniyor. Toplantıya, bakanlar, bakanlık müsteşarları ve Bakanlar Kurulu Sekreteri’nin dışında katılım olmayacak. Toplantının ardından açıklamayı yine Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç yapacak. 19 Ocak günü Bakanlar Kurulu toplantısının dışında bir de yurtdışı seyahati bulunan Davutoğlu, akşam saatlerinde İngiltere’ye uçacak. Davutoğlu’nun İngiltere’ye gidişinin Erdoğan’ın 19 Ocak’ta Bakanlar Kurulu’nu toplayacağını acıklamasının ardından planlanması dikkat çekiyor. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki toplantıda Anadolu Ajansı kamerasına kısa bir görüntü verilecek. DAVUTOĞLU GİDİYOR Kendi Ülkesini Fethetmek… Viyana belediye başkanını ziyaretimizde binanın girişinde iki taraflı merdivenlerde büstler görmüştük. Dünya uygarlığına imza atmış insanların büstleriydi bunlar. Sokrates, Solon, Diderot gibi kişiler aklımda kalmış. Düşünce dünyasının, insan haklarının, hukukun, siyasetin insanları uygarlığın mimarları olarak anılıyordu. Bizim Cumhurbaşkanlığı sarayının girişine dizilen 16 Türk devletinin askerlerinin kılıçlı kalkanlı heykellerini görünce aklıma bu ziyaret geldi. Acaba, bu saraya gelecek olanlara kılıçtan kalkandan başka gösterecek bir şey kalmamış mıydı 16 Türk devletinden? Elbette vardı, elbette kalmıştı. Yüzyıllar boyunca İbni Sina’lar, Farabi’ler, Ali Kuşçu’lar, Mevlana’lar, Yunus Emre’ler de vardı. Ya bu son Cumhuriyetin yaratıcıları neredeydi? Paraların üstüne koyduğunuz mimarlar, matematikçiler, tıp insanları yok muydu? Elbette vardı. Ama seçilen figürler kılıçlı kalkanlı askerlerdi. Viyana, “aklın temsilcileri”ni seçmişti. Ankara, “askeri fethin temsilcileri”ni seçiyordu. Peki ama neden? Neden ordular gönderip fethetmenin özlemini çekiyor bu ülkenin yöneticileri? Akıl, onu seçen ülkelere yeni buluşlar, yeni icatlar ile bilimde, teknikte ilerlemeler kazandırmıştı. Aklı seçen ülkeler her alanda başarılar kazandı. Bugün yaşanan fark budur. Şiddeti, kılıcı, fethi seçen ülkeler ise giderek geriledi, fethettiği ülkeleri terk etmek zorunda kaldı, geride bıraktığı acıların, kanın, gözyaşlarının bedellerini çok acı ödedi. Osmanlı İmparatorluğu da böyle çöktü, İngiliz İmparatorluğu da adalarına böyle çekildi, Fransa da, İspanya da, Portekiz de bugünkü sınırlarına böyle çekildi. Ders alan aldı, almayan öğrenmeye devam ediyor. Ama artık Türkiye’nin fethedeceği ülke de kalmadı. Kılıçla kalkanla ülke fethetmek tarihin geçmişine gömüldü. Şimdi ne yapacaksın? Elinde iktidarın kılıcı var. Fetih diye yanıp yakılıyorsun. Çevrende fethedilecek ülke yok. Bu durumda yapılacak şey, “Kendi ülkeni fethetmek.” İşte, AKP iktidarı da bunu yapıyor. Kendi topraklarını fethediyor. Yüzyıllık ağaçları fethediyor. Kesiyor, yıkıyor, köklerinden söküyor. Zeytin ağaçları, meşeler, köknarlar, sedir ağaçları, ormanlar fethediliyor. Arsa olarak ölçülüyor, biçiliyor, satılıyor, yağmalanıyor. Yurt toprakları fethediliyor. Deşilip altından maden çıkarılıyor, bağrına siyanür dökülüp zehirleniyor. Yıllarca ot bitmeyecek duruma getiriliyor. Dahası, köle pazarlarında satılır gibi yabancılara satılıyor. Araplar en gözde müşteriler. İsrailliler, Almanlar, İngilizler kilometrekarelerce toprak alıyor, satanlar ellerini ovuşturup seviniyor. Atatürk Orman Çiftliği fethediliyor. Üzerine izni alınmamış bir saray yapılıyor. Olsun, nasıl olsa hesap soracak kimse yok. Sıra Anıtkabir’in fethinde ama onun daha zamanı var. Şimdi sırası değil. Onun da sırası gelecek. HHH Fetih dedin mi sınırı olmaz. Hukuk fethediliyor. Yasasıyla, kurullarıyla, yargıçlarıyla, savcılarıyla hukuk fethediliyor. Eğitim fethediliyor. Laik eğitim kılıçtan geçiriliyor. “Dindar ve kindar nesiller” yetiştirilmek için din eğitimi araç yapılıyor. Aklın özgürlüğü ortadan kaldırılıyor ki dogmanın robotları istenileni sorgusuz sualsiz yapsın. Özgür iradeye ambargo konsun ki kişi efendisinin kulu kölesi olsun. Piyasa fethediliyor. Piyasada iş yapacaksan fatihlerin yanında olacaksın. Eğer fetihçilerin yanında değilsen hiçbir alanda iş yapamazsın. Basınyayın fethediliyor. Siyasal iktidarın yanında değilsen kuşatma altına alınıyorsun. Her yönden baskı altına alınıyorsun, yaşama koşulların ortadan kaldırılıyor. Kolay değil, kendi ülkeni fethediyorsun. HHH Her fethin ciddi sorunları vardır. Fetih ganimet demektir. Yağmalanan yerler, esir edilen köleler, sönen yuvalar, acı çeken insanlar, fetihlerin görünmeyen yüzleridir. Fetihlerin sonu da vardır. Ganimet paylaşımında kavga çıkar, esirler ayaklanır, köleler isyan eder, acı çeken insanlar hesap sorar. Gün gelir, imparatorluklar çöker. Ve güneş gibi bir Cumhuriyet doğar. Ampul söner, güneş dünyayı yeniden ısıtır. ‘Uzun’un psikolojisi bozuk’ SİNAN TARTANOĞLU Hablemitoğlu, eski İstihbarat Daire Başkanı’nın iddialarına güvenmediğini söyledi BabuşÇu: Film 2023’te vizyona girecek Haber Merkezi Sosyal medya Twitter üzerinden Cumhuriyet dönemi için “Osmanlı’nın 90 yıllık reklam arası bitti” nitelemesinde bulunan AKP milletvekili Tülay Babuşçu gelen tepkilere yeni bir mesajla yanıt verdi. Babuşçu’nun önceki gün yayımladığı mesajdan bazı bölümler şöyle: “Arkadaşlar reklam arası bitti, film başladı ve 2023’te isteseniz de istemeseniz de vizyona girecek. Yeni, güçlü, istikrarlı büyük Türkiye’nin filmi bu. Ancak Marmara’yı, 3. havaalanını, Kanal İstanbul’u istemeyen aynı zihniyet doğal olarak bunu da istemeyecektir... Cumhuriyet elden gidiyor diyerek konuyu saptırıp gündem doldurdu. Ey yaygaracılar keşke sizi Kobani eylemlerinde de, Güneydoğu’da da bu kadar aşk dolu görebilseydik...” ANKARA Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’un “İn” adlı kitabında, Necip Hablemitoğlu cinayetini, cemaatin dönme cemaatçiler eliyle “kriz çıkarma” amaçlı bir eylem olarak tanımlayıp cinayeti aydınlatma görevini “cemaatin şakirdine verdiği” ifadelerine, Hablemitoğlu’nun eşi Şengül Hablemitoğlu’ndan yanıt geldi. Şengül Hablemitoğlu, Uzun’un iddialarına güvenmediğini söyledi. Uzun, kitabında cinayeti, cemaatin “Çenççakmadönme cemaatçiler” eliyle gerçekleştirdiği “kriz çıkarma” amaçlı eylemler olarak değerlendirdi. Hablemitoğlu cinayetini aydınlatmak için çok gayret gösterdinin bozuk” olduğunu beğini, görevlendirdiği şube lirten Hablemitoğlu, Uzun müdürünün her defasında için, “Ben sütten çıkmış kendisine “Tespitimize ak kaşığım, bunların gügöre katil İstanbul’dan cünü fark etmemişim digelip, cinayeti işleyip geyor; ama bunlarla birlikte ri dönmüş” bilgisini verçalıştım, al tekke ver külah diğini aktaran Uzun, “Meben de bunlar gibiydim, ğerse ben, cinayeti aydemiyor” değerlendirmedınlatma görevini, cesini yaptı. Hablemitoğlu maatin şakirdine (tabecinayeti dava dosyasının le, çırak) vermişim. Bu Şengül Hablemitoğlu savcının Yargıtay’a atankonuyu kapatıyorum” dığını dile getiren Şengül ifadelerini kullandı. Hablemitoğlu, “Dosya şu anda ‘GraHablemitoğlu’nun eşi Şengül Hablevity’ filmindeki gibi fezada uçuşumitoğlu, Cumhuriyet’e yaptığı açıklayor, sahipsiz” dedi. mada, Uzun’un iddialarına güvenmeUzun’un kitabında gündeme getirdiğini söyledi. Uzun’un “psikolojisidiği bir diğer iddia şöyle: Geç gelen narkozcu: (MİT Soruşturması) İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya, başlattığı KCK soruşturması kapsamında, 7 Şubat 2002’de zamanın Başbakanlık Müsteşarı (halen MİT Müsteşarı) Hakan Fidan, eski MİT Müsteşarı Emre Taner, MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ve iki personelini ifadeye çağırmıştı. İlginçtir o ifade alma saatinde Başbakan Erdoğan, ameliyat masasında olacaktı. Bu özel durumu bilenler Başbakan’ın yakın korumalarıydı. Ameliyat 15 dakika gecikince, Başbakan “ifadeye çağırma” konusundan haberdar oldu. MİT soruşturması, Başbakan Erdoğan’ın “irade koymasıyla” durdurulmuştu. Küba Ankara Büyükelçisi Casals: nedeniyle yaşamını yitirdi İstanbul Haber Servisi Küba’nın 56’ncı yıldönümü dolayısıyla İstanbul Barosu ve Jose Marti Küba Dostluk Derneği’nin düzenlediği panele katılan Küba Büyükelçisi Alberto Gonzales Casals, “Fransa’daki saldırının ardından herkes sokaklara döküldü. Fakat Küba Havana’daki saldırılarda ölenler için Küba’da insanların sokaklara döküldüğünde bundan hiç kimse söz etmedi. O dönemde bu terör olaylarını gerçekleştirenler Maimi’de dolaşıyordu. Bu tür olumsuzluklar nedeniyle adada yaklaşık 5 bin tane vatanda şımızı kaybettik” dedi. “Direnen Ülke KübaABD Ablukası ve Küba Beşlisi Davası” konulu panelde konuşan Casals, bir avukatın “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Latin Amerika’yı Müslümanlar keşfetti” sözleri hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusunu şöyle yanıtladı: “Küba laik bir ülke. Küba’da yaklaşık 5 bin Müslüman var. Şu anda bu kişiler ibadetlerini Havana’da bir mescitte gerçekleştiriyor. Fakat ilginç yanı birinci kattaki mescidin alt katında diskotek var. Hükümetin iki yıl sonra inşa edeceği cami turistik bir yerde.” si Alberto Gonzales Casals, İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Mehmet Durakoğlu, İstanbul Barosu Dış İlişkiler Merkezi Başkanı Metin Uracin, Küba Beşlisi Dayanışma Komitesi Türkiye Sözcüsü Ayhan Erdoğan, Jose Marti Küba Dostluk Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Gülzerin Kızıler ve çok sayıda hukukçu katıldı. Konuşmaların ardından İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Mehmet Durakoğlu, Küba Büyükelçisi Alberto Gonzales Casals’a plaket takdim etti. Casals, plaket töreninin ardından “Che Guevara” beresi takan avukatlar ve hukuk fakültesi öğrencileriyle hatıra fotoğrafı çekildi. Kanlıca’daki Baro CHE GUEVARA BERESİ TAKTILAR Bahçe’de düzenlenen panele Küba Büyükelçi 3 BİN 462 DAVAYA 12 AVUKAT BAKIYOR DHMİ’de dava çok avukat yok MAHMUT LICALI Casals 5 bin Kübalı terör ANKARA Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ), havalimanlarında çalışan işçilerin özlük haklarıyla ilgili kurum aleyhine açtığı davaları, kurumun, hukuk müşavirliğinin yetersiz olması nedeniyle takip etmekte zorlandığı belirlenirken yüklenici firmaların işçilerin özlük haklarını vermemesi nedeniyle DHMİ aleyhine açılan davaların yüzde 95’ini de kaybetti. Sayıştay; kurumun binlerce davayla ilgili acilen önlem alınması ve işçilerin özlük haklarının yerine getirilerek çözüm üretilmesi gerektiği bildirdi. TBMM KİT Komisyonu’nda geçen hafta görüşülen DHMİ’nin hesaplarına ilişkin toplantıda kurum aleyhine açılan dava sayısında son yıllarda yaşanan artış da gündeme geldi. Sayıştay’ın DHMİ 2013 raporunda da ayrıntılarıyla yer alan dava artışı nedeniyle kurum bu davaları takip etmekte bile zorlanıyor. Sayıştay raporuna göre; ihale yoluyla hizmet alımı yapılan yüklenici firmalarda çalışan işçilerin ücret, izin, fazla mesai, ihbar ve kıdem tazminatı gibi özlük haklarını yüklenici firmalardan alamadıkları gerekçesiyle DHMİ aleyhine açılan alacak ve tazminat davalarında büyük artış yaşandı. DHMİ Hukuk Müşavirliği bünyesinde 2’si Atatürk Havalimanı, 10’u merkezde olmak üzere toplam 12 avukat görev yaparken, yıllar içinde özlük hakları dolayısıyla açılan davalar nedeniyle kurum dava takibini yapmakta sıkıntılar ya şayamaya başladı. Sayıştay raporunda da DHMİ’nin iş hacmi ve faaliyet alanındaki genişlemeye paralele olarak müşavirliğin iş hacminin giderek arttığı, ancak buna karşılık avukat sayısının yıllar itibarıyla aynı düzeyde kaldığı ifade edildi. Haziran 2014 itibarıyla DHMİ’nin sorumlu olduğu devam etmekte olan dava sayısının 3 bin 462’ye ulaştığı belirtildi. Buna göre avukat başına yaklaşık 300 dava (3462 davaya karşı 12 avukat) düşürken, 2005 yılında bu oranın avukat başına yaklaşık 130 dava (1407 davaya karşı 11 avukat) olduğuna işaret edildi. avaların yüzde 95’i özlük hakkı talebi DHMİ aleyhine açılan davalar içerisinde yüklenici işçilerin açtığı davaların önemli bir yer tuttuğu tespiti yapılan raporda, “İhale yoluyla hizmet alımı yapılan yüklenici firmaların çalıştırdığı işçilerin ücret, izin, fazla mesai, ihbar ve kıdem tazminatı gibi özlük haklarını yüklenici firmadan alamadıkları iddiasıyla DHMİ aleyhine alacak ve tazminat davası açtıkları ve davaların giderek arttığı gözlemlenmektedir” değerlendirmesi yapıldı. Söz konusu davaların tamamına yakınının (yüzde 95’inin) kurum aleyhine sonuçlandığı belirtilen raporda, talep edilen tazminat tutarının kişi başına 25 bin TL’ye tutarına kadar vardığına, mahkeme masraflarıyla birlikte ödemelerin daha da arttığına dikkat çekildi. D C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle