19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 OCAK 2015 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Ergenekon zorbalığı ile onuru zedelendiği için hastalanarak aramızdan ayrılan değerli dostum, Cumhuriyet devrimcisi Engin Aydın, İlhan Selçuk’un bir sözünü paylaşmıştı benimle: “İlhan Ağabey, senin için hep ‘Işık, Cumhuriyet gazetesinin vicdanıdır’ derdi.” Bu söz benim için, neredeyse tüm ömrümü geçirdiğim gazetem Cumhuriyet’e verdiğim değerin sol göğsümün üzerinde duyumsadığım nişanesidir. Birkaç gündür bu sorumluluğun ağırlığı altında dinlediğim vicdanımın sesini okurlarıma duyurmak istiyorum: Fransa’da Charlie Hebdo dergisine düzenlenen aşağılık saldırı sonrası Cumhuriyet gazetesi, geleneksel ilkeleri çerçevesinde, hem düşünce ve basın özgürlüğünden yana tavrını, hem de birçok yazarını benzer saldırılarla yitirmiş bir gazete olarak teröre karşı tepkisini haberleri, yorumları ve çizgileriyle kamuoyuna aktarmıştı, aktarmaya da devam ediyordu. Bu çaba tutarlı bir biçimde sürerken 14 Ocak Çarşamba günü Charlie Hebdo dergisi ile dayanışma gerekçesiyle yaptığımız yayınımıza Niçin Karşıyım? katılmadığımı vurgulamak isterim. Cumhuriyet gazetesi; Atatürk’ün adını verdiği, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu kadrosundan Yunus Nadi’nin öncülük ettiği, tüm dünyada ciddiyetle izlenen, Türkiye’nin en köklü gazetesidir. Kuruluşundan bu yana konulmuş ilkeleri ve tarihsel deneyimleri açısından gazetemiz kimliğini “Ben Cumhuriyetim” diyerek koymuştur. Cumhuriyet gazetesinin bunun dışında “Ben ayrıca şuyum” gibi bir başka kimliği üstlenme çabası olamaz. Gazetemizin belgeliği; başyazarlarımızdan Nadir Nadi ile İlhan Selçuk gibi, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu gibi, Melih Cevdet Anday gibi bilgelik aşamasına ulaşmış yazarlarımızın, gerek 1923 Devrimi’nin, gerekse Tanrı’nın ve insanın birliğini sevgi potasında eriten Anadolu Müslümanlığı ve tasavvuf anlayışının, her türlü yobazlığı reddettiği üzerine yazıları ile doludur. İlhan Selçuk, yaşama gözlerini yumduktan sonra isteği üzerine; Tanrı’yı bilen, Hazreti Muhammet’i verilmiştir. Cumhuriyet gazetesi ve çalışanları; Aydınlanmanın, bilimin ve aklın yanındadır. Dini siyaset ve ticaret amacıyla kullanan sömürücülerin karşısındadır. Laikliğin hem demokrasinin birincil koşulu, hem de vicdan özgürlüğünün güvencesi olduğuna inanır. Cumhuriyet gazetesi aynı zamanda, evrensel gazetecilik ilkelerinin ötesinde, kendi dünya görüşü ve değerleri açısından da, halkın kutsal bildiği simgeler dahil hiç kimseye, hiçbir düşünce ya da inanca saygısızlık yapmamayı bugüne değin özenle savunmuştur. Bundan sonra da savunmaya devam edeceğine inanıyorum. Cumhuriyet gazetesine 1978 yılında terör olaylarını izlemek üzere polisadliye muhabiri olarak başladım. Türkiye’yi sarsan birçok terör olayına ve soruşturmasına bizzat tanıklık ettim. Tehditler aldım, peygamber sayan, Hazreti Ali’yi seven Anadolu ermişi Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin türbesinin yamacındaki bir tepede toprağa ölümle burun buruna geldim. Bu arada, kalbimle birlikte gazetem gömütlüğe döndü. Vurulan, parçalanan, öldürülen, yakılan; öğretmenim Muammer Aksoy’u, gazetecilikten ustam Uğur Mumcu’yu, Kemalist toplumculuğunun izcisi olduğum Ahmet Taner Kışlalı’yı, sevgili şair ağabeyim Behçet Aysan’ı, karikatürist kardeşim Asaf Koçak’ı, değerli büyüğüm Muzaffer İlhan Erdost’un kardeşi İlhan Erdost’u hiç unutmadık; ben ve gazetem Cumhuriyet. Andık, sorduk, soruşturduk, cinayetlerinin peşini bırakmadık. Anladık, bildik, gördük, dersler çıkardık. Dolayısıyla; her büyük terör eyleminin ardında kirli tezgâhlar yattığını çalışmaları, kitapları ve yazıları ile kanıtlamaya çalışmış bir gazeteci olarak, gazetemiz Cumhuriyet’in çeşitli bahanelerle hedef haline getirilmesinin ya da gösterilmesinin ve adeta kuşatılmasının, boğazlanmak istenmesinin perde gerisinde mutlaka kötü niyetler olduğu kanısındayım. Okurlarımdan, yazılarıma bir süre ara vermek için de izin istiyorum. İslam Barış Dini midir? El Kaide militanlarının Paris’teki Charlie Hebdo kıyımıyla birlikte dünya kamuoyunun gündemine oturan tartışma konularından biri de İslamın bir barış dini olup olmadığıydı. Türkiye’de Cumhurbaşkanı’ndan Diyanet İşleri Başkanı’na kadar tüm devlet yetkilileri ile birlikte inanç sahibi köşe yazarları, televizyon yorumcuları ağız birliğiyle İslamın bir “barış dini” olduğunu savundular. Öte yandan dünyanın dört bir yanında faaliyet gösteren El Kaide, El Nusra, IŞİD, Boko Haram ve benzeri “savaş/terör” örgütlerinin hareketlerinin/eylemlerinin kaynağının İslam olduğunu iddia ettiklerini biliyorduk. Bu çelişkiye Yeni Akit yazarı Faruk Köse, 12.1.2015 tarihli, “Kim Demiş ‘İslam Barış Dinidir’ Diye?” başlıklı yazısında açıklık getirdi. Yazısının bir bölümünü noktasına, virgülüne, vurgulamalarına dokunmadan aşağıya alıyorum. HHH “İslam barış dinidir” söylemi, “İslam barışı önerir/önceler”in önemini vurgulamaya yönelik değil. Bu tür söylemleri genelde “müslüman olmayanlar”ın veya “gayrimüslimlere hoş görünmek isteyenler”in kullandığına dikkat etmenizi isterim. Bu, “cihad ve kıtal ayetleri olmayan bir uysallaştırılmış ve vicdanlara hapsedilmiş İslam” tarifinden başka bir anlama gelmiyor. İslam sadece “barış dini” ise, Kur’ânı Kerim’deki “savaş ve cihad ayetleri” ne oluyor? Kur’an’da “Savaş” anlamına gelen “kıtâl” kelimesi 13 yerde, “karşılıklı savaş” anlamındaki “mukatele” ve türevleri 57 yerde, bu kavramların kökü olan “katl” kelimesi ve türevleri 170 yerde, “harb” kelimesi ve türevleri 11 yerde, “cihad” kelimesi ve türevleri 41 yerde geçiyor. “Barış” anlamındaki “silm” kelimesi ise, “barış” anlamında sadece 6 yerde geçiyor. Bu noktada sormak istiyorum: Müslüman Kur’an’ın tamamına muhatapken, savaşmayan bir müslüman tipi, Kur’an’ın önerdiği bir müslüman tipi olabilir mi? Bu Kur’ani gerçeklerin yanında, “Ben rahmet ve savaş peygamberiyim” buyuran Rasulullah (sav)’in, 10 yıllık Medine hayatında 25 kez bizzat savaşa iştirak ettiği, 50 de seriyye gönderdiği biliniyor. Hal böyleyken “İslam barış dinidir” sözünün ne anlama geldiğini; nasıl bir “müslüman tipi” çizdiğini, dünyanın her yanında müslüman kanı akıtılırken müslümanlara nasıl “uysal koyun” olmak öğütlendiğini görmek, bunun arkaplânında oluşturulan “İslam” ve “müslüman” tipolojisinin farkına varmak lazım. HHH Açık konuşmak gerekirse yazarın açıklamalarını hem yaşanan gerçeklere hem de zamanın ruhuna uygun saptamalar olarak doğru buluyorum. Çünkü gerçeklerle bağdaşmayan savların, söylemlerin kimseye bir yararı olmuyor. Siz onları istediğiniz kadar teröristlikle, kıyıcılıkla, katillikle suçlayın, o örgütler bildiklerini okumayı sürdürüyorlar. Bu suçlamalar, gelişmiş Batı ülkelerinde doğup büyümüş, okumuş yazmış binlerce genç insanın ölüme/öldürmeye koşma nedenlerini açıklamıyor. Aktardığımız yazı, bize barışı vaaz eden öbür dinler gibi İslamın da sırasında savaşçı olabileceğini gösteriyor. Etkili olmak için gerçekleri isteğe göre çarpıtmadan görmek gerekiyor. Bu nedenle gerçeklerin derinine inecek, olanların nedenleri üzerinde düşünüp öneriler geliştirecek bilim insanlarına, özellikle de İslam ilahiyatçılarına ihtiyaç var. Adımlarını, bir oy daha fazla kaygısı ile atan siyasetçilerin söylemleri ise yarardan çok zararlara yol açıyor, toplum kutuplara ayrılıyor, insanlar birbirlerine düşmanlaşıyor. HHH 8. Çukurova Kitap Fuarı nedeniyle bir süredir Adana’dayım. Fakat aklım da yüreğim de gazetemde. Cumhuriyet’in ve gazetedeki arkadaşlarımın düşünce özgürlüğünü bayraklaştırmasıyla, dik duruşuyla, yürekliliğiyle gurur duyuyorum. Özgürlükler Yeşilay ve Kızılay torbada YÖK de sözlüye çıkıyor tırpanlanıyor MUSTAFA ÇAKIR İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), TBMM’ye gelen İç Güvenlik Paketi’yle ilgili görüşlerini içeren bir raporu yayımladı. Raporda İçişleri Bakanlığı’nca hazırlanan tasarı ile özgürlüklerin daraltılacağına dikkat çekilerek geri çekilmesi istendi. TGC tarafından hazırlanan raporda yapılan değişikliklerin ortak özelliğinin kolluk kuvvetlerinin daha da güçlendirilmesini amaçladığı belirtilerek “Hiç şüphesiz bu kanun değişikliklerinin temel felsefesi, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin çoğaltılması değil kısıtlanması olmuştur” denildi. Tasarının, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun sistematiğini bozduğu gibi hukuk güvenliğini, hukuk devleti ilkesini de açıkça zedelediği kaydedilen açıklamada, “Polis artık daha rahat silah kullanabilecektir, mülki amirin görevlendireceği kolluk amirinin yazılı ve sözlü emriyle arama yapılabilecektir. Tasarı bu şekliyle yasalaşırsa polisin günlük yaşamda istediği şekilde keyfi olarak arama yapacağına hep birlikte şahit olacağız. Silah kullanma yetkisini ne kadar yanlış uygulayacağını, barışçıl gösterilerde dahi silah kullanılabileceğini hep birlikte göreceğiz. Bu nedenle bu uyarıları yapmayı bir görev olarak görüyoruz” ifadelerine yer verildi. Yasa tasarısı ile protesto etme, gösteri yürüyüşü düzenleme ve hatta bu eylemleri dışardan izlemenin bile artık tehlike altında olduğuna vurgu yapılan açıklamada şu görüşlere yer verildi: “Polisin yoğun gaz kullandığı durumlarda yüzünüzü kapamayın, gaz maskesi kullanmayın. Aksi takdirde Terörle Mücadele Kanunu’na göre 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıyla, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na göre de 2 yıldan 4 yıla kadar hapisle cezalandırılabilirsiniz. ‘Demokrasiye geçebilir miyiz? Terörle Mücadele Kanunu’nun kaldırılmasının gerekliliği’ tartışmaları yapılırken böyle bir düzenlemenin getirilmesi, muhalefet etme, sokağa çıkma, gösteri ve toplantı yapma hakkı gibi anayasal hakları zedelemiştir. Tasarıdaki bazı düzenlemelerin ana amacının, öncelikle polisin, zaten hali hazırda var olan inisiyatifi ele alan faaliyetlerini iyice serbestleştirmek olduğu görülmektedir.” ANKARA AKP, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak’ın da yönetiminde yer aldığı Türkiye Yeşilay Cemiyeti ile Kızılay’a, Hazine ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait yerleri 49 yıllığına bedelsiz kullanma hakkı veren “torba yasa önerisini” Meclis’e sundu. Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler için de bedelsiz kullanım izni verilecek. Öneri ile ayrıca Türkiye Yeşilay Cemiyeti tarafından kurulan Türkiye Yeşilay Vakfı’na da bu yıl 15 milyon lira aktarılacak. Bundan böyle de vakfa her yıl ocak ayında Sağlık Bakanlığı bütçesinden ödenek verilecek. AKP milletvekilinin Meclis’e sundukları çeşitli yasalarda değişiklik yapan “torba yasa önerisinde” diğer düzenlemeler şöyle: l Yurttaşlara ait taşınmazların altından metro ve benzeri raylı taşıma sistemlerinin yanı sıra “tünel” de geçirilebilecek. Bunun için kamulaştırma da yapılmayacak. Taşınmaz sahiplerine tünel nedeniyle hiçbir ödeme yapılmayacak. l Suriyeli Mülteciler İnsani Yardım Operasyonu başta olmak üzere Kızılay’ın yurtiçindeki ve yurtdışındaki faaliyetleri için kullanacağı mal ve hizmet alımları KDV’den istisna tutulacak. Öneriyle YÖK’te de sözlü sınavla atamaların önü açılıyor. Daha önce de YÖK’te bulunan YÖK uzmanı ve YÖK uzman yardımcılığı kadrolarına alım için yazılı sınavın yanı sıra sözlü sınav şartı da getiriliyor. Uzman kadrolarına atama için YÖK Başkanı’nın onayı gerekiyor. Öte yandan öneri ile daha önce tepkiler üzerine vazgeçilen Sağlık Bakanlığı’na bağlı Sağlık Bilimleri Üniversitesi kurulması da yeniden gündeme getirildi. Üniversitenin mütevelli heyeti Sağlık Bakanı, müsteşarı, rektör, bakanın seçeceği bir üye ve Yükseköğretim Kurulu tarafından seçilen profesör ünvanlı bir üyeden oluşacak. Marmara Üniversitesi’ne ait olan Haydarpaşa Kampusu üniversiteye verilecek. TGC’DEN İÇ GÜVENLİK PAKETİNE TEPKİ: Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait yerleri 49 yıllığına bedelsiz kullanacak l Yapişletdevret modeli ile yapılan kamu yatırımları için şirketlere 31 Aralık 2023 tarihine kadar Maden Yasası ile kamu kurum ve kuruluşlarına tanınan muafiyet hakkı sağlanarak hammadde üretim izni verilecek. l İstanbul Gaz Dağıtım Sanayi ve Ticaret AŞ (İGDAŞ) özelleştirilecek. İGDAŞ’ın hisselerinin özelleştirilmesine dair hisse satış sözleşmesinin imza tarihinden itibaren 10 yıl boyunca sistem kullanım bedeli (birim hizmet ve amortisman bedeli) 0,062378 dolar/m3 karşılığı TL, sistem kullanım bedeli (taşıma bedeli) 0,01480 dolar/m3 karşılığı TL olarak uygulanacak. l İGDAŞ’ın ve BOTAŞ’ın karşılıklı gecikme zammı, taşıma bedeli alacakları ile cezalar silinecek. Yargıdaki davalar da düşecek. l Kızılay ile Türkiye Yeşilay Cemiyeti, şimdiye kadar bedelini ödeyerek kullandıkları Hazine, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait yerleri de yasanın yürürlüğe girmesinin ardından 49 yıl bedelsiz kullanabilecek. Bunun için 1 ay içerisinde başvuruda bulunmaları yeterli olacak. Kızılay ve Yeşilay tarafından kullanılan diğer taşınmazların kullanımıyla ilgili olarak da ecrimisil alacakları, kira alacaklarından vazgeçilecek. l Kızılay’a ait iktisadi işletmelerin vergi cezalarının tahsilinden, açılan davaların geri çekilmesi şartıyla vazgeçilecek. İktisadi işletmelere ait kurum kazançlarının tamamının Kızılay’a aktarılması koşuluyla bu işletmelerin kazançları üzerinden sonraki vergilendirme dönemleri de dahil olmak üzere kurumlar vergisi ve kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi alınmayacak. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] 1 YILDA 40 HASTA KAYBEDİLDİ Cezaevleri öldürüyor SAVAŞ KÜRKLÜ ADANA İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre, son 15 günde 4, son bir yılda ise 40 hasta tutuklu ve hükümü, tedavi hakları ellerinden alındığı için cezaevlerinde yaşamını yitirdi. Cezaevlerinde hâlâ 228’i ağır 578 hasta tutuklu ve hükümlü bulunuyor. İHD Adana Şube Başkanı İlhan Öngör, son 15 gün içerisinde hasta tutuklu Mehmet Canpolat, Lütfü Taş, Abdülmecit Aslan ve Haşem Arduçlu’nun yaşamını yitirdiğini belirterek hasta tutuklu ve hükümlülerin infazının ertelenmesinde Cumhuriyet Savcıları’nın takdir yetkisinin kaldırılmasını ve hastanelerin verdiği raporların esas alınmasını istedi. Öngör, “Cezaevleri mahpusları hasta ediyor, ölümlerine neden oluyor. Ve bizler biliyoruz ki; cezaevlerinde mahpusların sağlık haklarına erişimleri, hukuka uymayan yöntemlerle engellenmektedir. Yani kötü koşulları bulunan cezaevleri hasta ediyor, sorumlular da duyarsız kalarak ölmelerine neden oluyor” dedi. Türkiye’deki cezaevlerinde halen 228’si ağır olmak üzere, 578 hasta mahpus bulunduğuna dikkat eken Öngör, politik kaygıların vicdani ve ahlaki değerlerin önüne geçtiğini, hasta tutuklulara ilişkin adım atılmadığını söyledi. Cezaevlerinde yaşanan ölümlerden başta Adalet ve Sağlık bakanlıkları olmak üzere, Adli Tıp Kurumu, İnfaz Savcılıkları ve cezaevi yönetimlerinin de sorumlu olduğunu belirten Öngör, hükümetin ölümlere duyarsız kaldığını ifade etti. Adana Kürkçüler Cezaevi’nde Kemal Özelmalı, Sabri Kaya, Hacı Demir, Abdurrahman Çokur, Ünal Yaşar, Ceyhan Cezaevi’nde Ömer Güloğlu ve Hüseyin Güloğlu, Karataş Kadın Cezaevi’nde Sultan Özer, Osmaniye T Tipi Cezaevi’nde Yakup Demir ve Murat Bayram’ın gerekli tedavileri yapılmadığı için yaşamlarını yitirdiğine anlatan Öngör, Adana E Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan kalp ve şeker hastası Hasan Değirmenci’nin (58) geçen yıl 18 Ağustos’ta kaldığı koğuşta rahatsızlandığını, hastaneye götürülürken yaşamını yitirdiğini, geçen yıl 21 Mayıs’ta Kürkçüler Cezaevi’nde hükümlü bulunan ve ağır hasta olan Mehmet Beşir Alto’nun da akciğer yetmezliği nedeniyle öldüğünü anımsattı. BULMACA SEDAT YAŞAYAN ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com HARBİ SEMİH POROY SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Gaziantep yö 1 resine özgü, içi 2 ne bol domates ezilerek yapılan 3 pirinç pilavı. 2/ 4 Nazilerin politi 5 kasında Germen 6 ırkından kimselere yakıştırılan 7 ad... Buğday, 8 nohut, fasulye 9 ve çeşitli yemişlerle yapılan bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 tatlı. 3/ Sarhoş ya da 1 K R E M L İ N V külhanbeyi bağırma 2 S O T E M O K E sı... Uzak. 4/ Büyük 3 A F T O S ve süslü çadır... Ku 4 A D A N İ M E T İ N İ zu sesi. 5/ Peygam5 T İ K A R O S berleri Hud’u dinleA NO T medikleri için Tanrı 6 H O N A B A D L A tarafından yok edilen 7 O K kavim... Mitoloji. 6/ 8 S E M İ R A M İ S Arap harfleriyle ya 9 Y A R R O T A zılan bir yazı türü. 7/ Bir gösterme sıfatı... Bir işte bir kimse ya da şeyin üstüne düşen görev. 8/ Argoda marka ve moda düşkünü genç kızlara verilen ad... Kurutulan tohumları çemen yapımında kullanılan otsu bir bitki. 9/ Güney Anadolu’daki konargöçer Türkmenler arasında, göç kervanını yöneten genç kıza verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çorbası ve yemeği yapılan karalahanaya verilen bir başka ad... Uzaklık işareti. 2/ Karakter... Zayıf yapılı, güçsüz. 3/ İş hacmi... “Avizeağacı” da denilen ve süs bitkisi olarak yetiştirilen, odunsu gövdeli bir ağaççık. 4/ Bunama, bunaklık... İlkel benlik. 5/ Eski Mısır’da güneş tanrısı... Başlıca, temel niteliğinde olan. 6/ Kabuğundan siyah boya elde edilen ve ormanlarda yetişen bir ağaç... Brezilya’nın plaka imi. 7/ Yabancı paraların ulusal para cinsinden değeri... Avusturya’nın bir eyaleti. 8/ Lifleri dokumacılıkta kullanılan değerli bir bitki... İnce dantel. 9/ Nükleer etkinliğin ölçümünde kullanılan birim. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle