23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 EYLÜL 2014 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER ORTAÖĞRETİMDE TÜRBAN YASAĞINI KALDIRMAYI ‘BAŞARAN’ YANDAŞ SENDİKANIN DAHA ‘İLERİ’ TALEPLERİ VAR 7 İkinci adım ‘karma eğitim’ MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Diğer konfederasyonlar tarafından hükümete yakın olmakla eleştirilen MemurSen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu’nun başkanlığını yaptığı EğitimBirSen, ortaöğretimde türbanın ardından gelecek yeni adımların işaretini verdi. Talepleri hükümet tarafından birer birer kabul edilen EğitimBirSen, kız ve erkeklerin birlikte öğrenim gördükleri Ahmet “karma eğitimin” de kaldırılmasıGündoğdu nı istedi. Karma eğitimin kaldırılması halinde kızlar ve erkekler ayrı ayrı öğrenim görecek. Eğitimde “harem likselamlık” uygulaması başlayacak. En fazla üyeye sahip konfederasyon olduğu için toplusözleşme masasında sendikalara başkanlık yapan MemurSen’e bağlı EğitimBirSen de eğitimde yetkili sendika. Sendikanın başkanı aynı zamanda MemurSen Genel Başkanı olan Ahmet Gündoğdu. Kamuda türbanın serbest bırakılması için eylem yapan, 12 milyon 300 bin imza toplayan EğitimBirSen’in bu talebi yerine getirilmişti. Sendika Antalya’da 1921 Eylül günleri arasında gerçekleştirilen 29. Başkanlar Kurulu toplantısında yeni taleplerini sıraladı. Kurulun so nuç bildirgesinde, “Kamuda başörtüsü özgürlüğünden, imam hatip liseleri, imam hatip ortaokulları ve çok programlı liseler bünyesindeki imam hatip programını takip eden öğrenciler dışında kalan diğer öğrencilerin de yararlanabilmesinin yolu açılmalıdır” denildi. Başörtüsü yasağı bir gün sonra kalktı Sendikanın bu talebinden bir gün sonra hükümet, ortaöğretimdeki türban yasağını kaldırdı. EğitimBirSen bu kararı memnuniyetle karşıladı. Ancak bildirgede sendikanın eği tim sistemine ilişkin başka taleplerine de yer verildi. Aynı bildirgede, kız ve erkeklerin birlikte öğrenim gördükleri “karma eğitime” son verilmesi istendi. Bu talep bildirgede, “İnsanların temel tercihlerini sınırlayan demokratik eğitim hakkının önündeki engeller kaldırılmalı; insan iradesine ve tercihine ipotek koyan eğitimdeki ‘karma’ mecburiyetine son verilmeli, devlet bu konudaki dayatmadan vazgeçmelidir” şeklinde yer aldı. Bildirgede ayrıca sadece temel eğitimde değil, yükseköğretimi yani üniversiteleri de kapsayan müfredat değişiklikleri yapılması talep edildi. Dış Politika Dediğin... IŞİD, rehine Musul Konsolosluğu mensuplarını serbest bıraktı. Nerede bıraktığını sormayın, önemi yok. Herkes mesut, mutlu ve bahtiyardır. Gösteri muhteşem olmuş, Türk dış politikasının önü açılmış, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da BM’de rahat rahat “derin” siyaset yapması mümkün hale gelmiştir. Her ne kadar Sayın Erdoğan’ın az sayıda dinleyiciye hitap ettiği söylense de bu çok saçma bir iddiadır ve zaten de konuşma metni herkese dağıtılmamış mıdır? Önemli olan kimin dinlediği değil, onun ne söylediği, kime seslendiğidir. HHH Ne söyledi Sayın Cumhurbaşkanı? Daha bir iki gün öncesine kadar diplomasi diline yakışır müphem çizgilerde gezinmekte olan dış politikanın ABD temasları sırasında, büyük bir öngörü mü demeli, uzgörü mü demeli, istiare üzerine hızlı beyin fırtınası ya da istişare sonrası şimşek çakması mı demeli bilemedim, yerine oturduğu görülüyor. Önemli olan neticedir ve netice; iç politikanın dış politika ile olan korelasyon katsayısının hızla irtifa kazanması ile maksadın, maksudun ve dahi 910 yaşlarına inen ve milletimizce büyük bir memnuniyetle karşılanan türban özgürlüğünün hasıl olmasının, gönüllerde yarattığı mehabetin... HHH Ne diyon len sen!.. Bunlar münafık laflarıdır. Gerçek biraz daha başka bir yerde geziniyor. İşin aslı hızlı U dönüşlerinin içeride atılan adımlarda herhangi bir sapmaya yol açmamasıdır. Dış politika dışarıdakilerle yapılır. Kıvrak olacaksın. IŞİD’se IŞİD’le, Obama ise Obama ile, Esad ise Esed ile. Durmayacak ve düşmeyeceksin. AKP’nin alaylı diplomatlarının, devlet ve hükümet adamlarının diplomatik konuşmaların lastikli üslubundan anlamadığını zannedenler yanılıyorlar. Pekâlâ da oluyor işte. Ters köşeye yatanlar kalksınlar da baksınlar manevralardaki kıvraklığa. HHH Peki, sadede gelelim. Obama dedi ki: Şu Suriye işinde artık işin muhaliflerin silahlı zaferi ile sonuçlanacağı hayalini bir yana bırakın. Muhaliflere, ki onlar da gücü kırılmış ÖSO’nun takım elbiseli kravatlı takımıdır, destek olacağız Esad’lı ya da Esad’sız gerekli siyasi sonucu elde edeceğiz. Pekâlâ, öyleyse öyledir. Obama dedi ki: Biz havadan, Arap ülkelerinin desteği ile Irak ordusu, Kürtler, Suriye’deki muhalifler karadan IŞİD’i bitireceğiz. IŞİD’e destek verenler de artık desteği kessin. Pekâlâ, zaten yoktu; peki, tamam kestik. Bize de bir iş düşerse... HHH Sadede gelemiyoruz. Gelemiyoruz, çünkü durum karışık. Obama dünya lideri olarak konuşuyor; yalnız Suriye, Irak, İsrail. Filistin konularında nizam vermiyor, Ukrayna’yı da diline doluyor. Ve öteki dünyanın temsilcisi Lavrov müstehzi bir edayla dinliyor. Tepişme yakındır diye geçti içimden. Yakınmış. Lavrov, Obama’nın konuşmasını “uluslararası hukuki belgelere bağlı kalmadan aklına estiği gibi güç kullanmayı bir hak olarak gören adamın konuşması” diye nitelemesin mi! Nitelesin, bana ne! Ben bu kargaşada memlekette ne olup bittiğine bakarım. Türban anaokuluna ne zaman inecek diye meraklanırım. Milis kuvvetleri ne zaman kurulacak, münafıkların sesi ne zaman kesilecek, namaz polisi ne zaman işbaşı yapacak, diye sorarım. HHH Dış politika, Osmanlı hayalleriyle göz boyamanın, din devleti planını yürütmenin, iç politikanın selametinin öteki adıdır. Fazla dert etmeye gerek yoktur. Adı üstünde dıştır; gerektiğinde dışarıdaki güçlerin ne yaptığına, ne istediğine bakarsın, dönersin, çizersin; U olur, L olur, O olur, ne önemi var. Aslolan hak bellediğin yolda gitmektir. Ayak sürüyene de... Ergenekoncu dersin, Paralelci dersin, eh artık Allah ne verdiyse... Uzmanlar, dini ve siyasi sembollerin okullara girmesinin sakıncalarına dikkat çekti: Türban siyasileştirir u Okullarda türban serbestisi için önce önlük ve üniforma giyilmesi zorunluluğu kalkmıştı. Şimdi de “özgürlük” adı altında diğer politik ve dini simgelerin yolu açılıyor. Uzmanlar simgelerin okullara girmesinin çocuklar arasında bölünme kültürü yaratacağını, bunun da şiddete davetiye çıkartacağını düşünüyor. FİGEN ATALAY Okullarda tüm dini ve politik simgelerin serbest bırakılması halinde çocuklar, çok küçük yaşlarda açık ya da örtülü, az ya da çok siyasileşmiş bir okul kültürü içinde kalacaklar. İstanbul Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Şimşek, Milli Eğitim Bakanlığı’nın, geçmişte türban düzenlemesinin yolunu açmak için önlük ve üniforma giyilmesini zorunluluk olmaktan çıkardığını hatırlatarak “Daha sonra bu karar konusunda okul yönetimlerini serbest bırakmak zorunda kalmıştı, çünkü karar yanlıştı” dedi. Okullarda “siyasi sembol içeren sim ge, şekil ve yazıların yer aldığı fular, bere, şapka, çanta ve benzeri giysiler giyilemez” koşulunun kalkmasının ilk bakışta özgürlükçü bir adım olarak algılanabileceğine dikkat çeken Şimşek, şöyle devam etti: “Ancak, hiçbir özgürlük sınırsız değildir. Yönetmeliğin bu yeni hali pek çok soruna yol açacaktır. İlk etapta Türkiye’nin en önemli sorunu olan Kürt sorunuyla ilişkili olarak okullarda ciddi sorunların yaşanma potansiyeli vardır. Türkiye’de Kürt sorunu gibi radikalleşmiş bir konunun bu yönetmelik değişikliği yoluyla okullara yansımaması mümkün değil. Pedagojik açıdan düşünüldüğünde bu kadar ‘özgürlükçü’ bir yaklaşım eğitimin kalitesine katkı yapabilir mi? Çocuklar arasındaki bölünme kültürü sadece etnik sorunlar bağlamıyla sınırlı kalmayabilir. Çocuklar arasında yaygın olan pop kültürünün ikon sembolleri ve karakterleri de yaygın bir şekilde okullara girecek. Okullarımızda eğitimin temel öğesi olan (yapıcı) disiplin konusunda ciddi bir erozyonun yaşanması bana kuvvetle muhtemel geliyor.” İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Tehlike ciddi Doç. Dr. Aylin İlden Koçkar ise hem Amerika hem de Avrupa’da, özellikle devlet okullarında dini veya politik sembollerin olduğu takı veya giysilerin okullarda yasaklandığını hatırlattı. Özellikle politik içerikli sembollerin takılarak okullara gidilmesinin engellenmesindeki temel gerekçenin, gruplar arası kavgaların önüne geçmek olduğunu vurgulayan Koçkar, şunları söyledi: “Öğrenciler, okulda, grup ile özdeşimi sağlayan sembolleri açıkça kullanamadıkları durumda, bu, okulda şiddeti azaltabilmektedir. Politik içerikli sembollerin okullarda kullanılmasının serbest bırakılması, kutuplaşmanın yoğun bir gündem oluşturduğu ülkemizde, öğrenciler arası kavgalara davetiye çıkartmak anlamına gelecektir.” Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı İstanbul Feshane’de düzenlenen Adıyaman Tanıtım Günleri’nin açılışına katıldı. Avcı etkinlik sonrasında gazetecilerin ısrarlı başörtüsü sorularına yanıt vermek istemedi. (Fotoğraf: DHA) Nabi Avcı, türban serbestisine ilişkin soruları yanıtlayamıyor Bakan’a göre kaygılar ‘magazin’ İstanbul Haber Servisi Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, başörtüsü konusunda gerekli açıklamaları yaptığını ifade ederek “Artık bu konunun böyle magazine edilmesine de müsaade etmemek lazım” dedi. Bakan Avcı, Feshane’de düzenlenen etkinliğe katıldı. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Avcı, ortaöğretimde başörtüsünün serbest bırakılması tartışmalarına ilişkin olarak, “Başörtüsü konusuyla ilgili evvelki gün gerekli açıklamaları yaptım. Dün de o konuda hâlâ tereddütler varsa onları da açıklığa kavuşturacak açıklamaları yaptım. Artık bu konunun böyle magazine edilmesine de müsaade etmemek lazım” diye konuştu. Bir gazetecinin, “İlkokul ve anaokullarında mescit açılmasına yönetmelikle izin verileceği iddia ediliyor, doğru mu” sorusuna, “Bakın siz benim dünkü açıklamamı okudunuz mu? Ne dedim ben orada. Dünkü açıklamamı okudunuz mu, duydunuz mu? Ne dediğimi biliyor musunuz” karşılığını verdi. “Onlar başörtüsü ile ilgili. İlköğretim ve anaokullarında ibadethane açılmasına izin verilecekmiş yönetmelikle. Bu doğru mu” sorusu üzerine Avcı, “Anlaşılan burada epey magazin çıkarılmak isteniyor” dedi. İstanbul’da Kuranıkerim dersine girmek istemeyen Alevi öğrencilere baskı Okulda ‘seçmeli’ esaret ALİ AÇAR İstanbul Sultangazi ilçesindeki Orhangazi Ortaokulu’nda din kültürü öğretmeni Y.E.Ç’nin seçmeli olan “Kuranıkerim Öğreniyorum” dersini almak istemeyen Alevi inancına sahip T.İ.Ç. ve A.S. isimli 2 kız öğrenci hakkında “Neden derse girmiyorlar? Hıristiyan mı bunlar” diyerek arkadaşlarına sorduğu ve öğrencilere baskı yaptığı ortaya çıktı. Sultangazi ilçesindeki Orhangazi Ortaokulu’nda 22 Eylül günü meydana gelen olayda iddiaya göre Alevi inancına sahip T.İ.Ç. ve A.S. isimli kız öğrenciler aileleri tarafından okuldan alınarak derse sokulmadı. Derse giren Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni Y.E.Ç. yoklama sırasında öğrencilerin derste olmadığını görerek sınıftaki çocuklara “Bu öğrenciler nerede? Neden derse girmiyorlar. Hıristiyan mı bunlar” diye sordu. Bunun üzerine sınıftaki çocuklar arkadaşlarının Alevi olduğuna dikkat çekerek “O Tuncelili Alevi” diye yanıt verdi. Ertesi gün ise iki kız öğrenci öğretmenleri tarafından çağrılarak “Kuran, cüz getirmeyin ama derse girin” baskısıyla karşılaştı. Durumu ailelerine anlatan öğrencilerin velileri okul müdürlüğüne dilekçe verdi. Sevgi Ç. ve Selda S. ta Hıristiyan mı bunlar? rafından verilen dilekçede “Kızımın dini inancı, kimliği ne olursa olsun hiç kimsenin kişisel haklarına sözlü veya bedensel şiddet, tepki, ayrımcılık yapamaz hele bu bir eğitimci ise asla kabul edilemez. Devletin kızıma tanıdığı hakkı kişisel olarak göz ardı ediyor. Bu olay sınıfta kızımın deşifre olmasına, demokrat kişisel haklarına, eğitim hakkına saldırıdır. Bu konuyu bilgilerinize arz ettiğim gibi gerekli merci ve makamlara da baş yapıyorlar. Zorunlu din dersinden kurtulamadan başka bir derse zorunlu kayıt yapıyorlar. Ben çocuğumun din dersi almasını istemiyorum. Hiçbir zihniyet benim çocuğumun inancını yargılayamaz. Ateist de olabilirdi. Bir eğitimci Hıristiyan veya bir başka şekilde insanların inancını uluorta sorgulayamaz” dedi. Okulda proje odasının da mescide çevirildiğini anlatan Sevgi Ç., “Okulun bütün ihtiyaçları için bizde yardımda bulu u AKP’nin ‘özgürlük’ anlayışıyla yönetilen okullarda farklı inançlara nasıl davranıldığının son örneği İstanbul Sultangazi’de yaşandı. Orhangazi Ortaokulu Din Kültürü Dersi öğretmeni Y.E.Ç, Alevi oldukları için seçmeli Kuranıkerim dersini tercih etmeyen öğrenciler için önce ‘Hıristiyan mı bunlar?’ dedi, ardından da öğrencilere derse girmeleri için baskı yaptı. vuracağımı beyan ederim” ifadelerine yer verildi. Çocuğuna dini ders aldırmak istemediğini belirten T.İ.Ç’nin annesi Sevgi Ç. kızının geçen yıl seçmeli Kuranıkerim dersinden muaf olduğunu bu yılda dilekçe ile bildirmesine karşı zorla derse kayıt yapıldığını söyledi. Okul idaresi ile görüştüğünü ve kendisine 6 saat seçmeli ders seçmesi gerektiğinin söylendiğini anlatan Sevgi Ç., “Okulun çoğunluğu o dersi seçtiği için benim bilgim dışında çocuğu oraya kayıt nuyoruz. Mescit için proje odasını ayıran okul yönetimi neden çocukların bilimsel eğitimi için alan açmıyor” diye sordu. Sevgi Ç. okulda dini baskı, nefret suçu, ayrımcılık yapıldığı gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulunacağını söyledi. Selda S. ise çocuğuna din dersi verilmesini istemediğini, bunun için gerekeni yapacağını belirtti. İddialar üzerine okulu müdürü Kemal Kavgacı ile odasında görüş tük. Görüşme sırasında müdür yardımcıları ve öğretmen Y.Ç.E. ile toplantı halinde olan Kavgacı, ailenin dilekçesini işleme aldıklarını ve amirlerinden izin almadan herhangi bir açıklama yapamayacağını söyledi. Kavgacı, gerekli incelemeyi sürdürdüğünü ancak “öğretmenin kasıtlı bir davranışta bulunmadığını” savundu. Görüşmenin ardından okuldan ayrılırken, aynı bahçe içerisindeki 9 yaşındaki ilkokul çocuğu kızların türbanla derslere girdiğini gözledik. Dün sabah okul müdürü Kemal Kavgacı ile görüştükten sonra Sevgi Ç. ve Selda S. Sultangazi İlçe Milli Eğitim Müdürü İbrahim Demir tarafından çağırıldı. Makamında yaklaşık 30 dakika boyunca ailelerle görüşen Demir’in ailelere yönelik “Neden daha önce bana bildirmediniz? Pedagoga aldırsaydım. Basına neden yansıttınız. Öğretmen hakkında gerekli soruşturma yapılacak. Bu ülkede hiç kimsenin Alevi Sünni, TürkKürt şeklinde yargılaması söz konusu değil” dedi. CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün de tepkisini sosyal medya adresi üzerinden yaptığı açıklama ile gösterdi. Aygün tweeti’nde “Ha IŞİD’in kurduğu İslam Devleti, ha Türkiye Cumhuriyeti, fark kalmamıştır!” ifadelerini kullandı. ÖLÜMÜNÜN 2. YILDÖNÜMÜ Bozkırın tezenesi Neşet Ertaş anıldı KIRŞEHİR (Cum huriyet) Abdallık geleneğinin en önemli temsilcilerinden halk ozanı Neşet Ertaş, ölümünün 2. yılında memleketi Kırşehir’de anıldı. Türkiye’nin dört bir yanından gelen sevenleri, Bağbaşı Mezarlığı’nda babası ozan Muharrem Ertaş’ın mezarının yanında bulunan Ertaş’ın anıt mezarını ziyaret etti. Sevenleri, Ertaş’ın mezarına çiçek bıraktı. Ziyarete gelen Mehmet Gazi Bilge, büyük ustanın ölümünün 2. yıldönümünde arkadaşlarıyla birlikte mezarını ziyaret ettiklerini söyledi. Ankara’dan Neşet Ertaş’ın mezarını ziyaret etmek için Kırşehir’e geldiğini belirten Ercan Erdoğdu ise “Çok büyük bir değeri kaybetti bu ülke” dedi. Aygün’den sert tepki Dilekçeyi işleme aldık
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle