05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 EYLÜL 2014 PERŞEMBE 8 GÜNCEL n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK ...tıkırında işliyor. Hâlâ başbakanmış gibi konuşan, yürürlükteki anayasayı tanımayan bir cumhurbaşkanını halk yüzde 51 oyla başımıza musallat etti. Bir de olan bitenin sorumlusu, muhatabı olduğunu muhalefete ve kamuoyuna kabul ettirmeye çalışan bir başbakan var. Ama Cumhurbaşkanı, Başbakan’ın bu sözlerini dikkate almış görünmüyor. Örneğin Batı’da Doğu’da terörist olduğu kanısının egemen olduğu Müslüman Kardeşler’in elebaşılarını Katar da kovduktan sonra Türkiye’nin kabul edeceğinden Başbakan’ın bilgisi olup olmadığı kuşkulu. Bilmezlikten geliyor ama Müslüman Kardeşler’e (İhvan) kapıları açmasından çok önce örgütün Dış İlişkiler Sorumlusu çoktan kapağı İstanbul’a atmış, gidecek ülke arayan arkadaşlarının gelmesini bekliyor. İhvan’ın lider kadrosu burada yerleştikten sonra; Sisi iktidarının devrilmesi için RTE’nin daha önceleri açıkladığı görüşlerin himayesinde Mısır’a yönelik kuşkusuz toplumsal eylemleri hazırlayan ve kışkırtan çalışmalar yapacaklar. Nihayet Cumhurbaşbakan sayesinde ülkemizin terörist bir örgütün elebaşlarının rahat çalışmalarına olanak sağladığına da tanık olduk. HHH Bu davranışına Mısır’ı yönetenlerin karşı çıkması Cumhurbaşbakan’ın umurunda bile değil. O, Müslüman Kardeşler’e kapılarımızı açmasını eleştireceklere yalnız kendini kandıran bir gerekçe de buldu. “Türkiye ile Mısır arasında vize olmadığı için iki ülke arasında bizim açımızdan sorun yok” diyor. Terörist bir örgütün yöneticilerini bağrımıza basmamızı işte böyle, ben söyledim ya herkes bu davranışımızı nasılsa sindirir, mantığına sarılarak açıklıyor. HHH Üst düzeyde gizli kapaklı 2015 seçimiyle ilgili hazırlıkların olası yaptırımları yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Güneydoğu’daki Kürt oylarına yönelik yaptırımlar bunlar. AKP hükümetleri öteden beri çözüm sürecinde izleyeceğini vaat ettiği politikaların takvimini son Bakanlar Kurulu toplantısından sonra sözcü Bülent Arınç açıkladı. Çözüm süreci ta seçim ayına dek dört ayrı bölümde uygulanacak. Yani Kürt oyları AKP’ye yanlı olduğu saptandıkça uygulamada bir bölümden diğerine geçilecek! Fakat Güneydoğu’da giderek azgınlaşan PKK eylemlerine karşı hükümetten bir açıklama yok. Süreci baltalamak isteyenlerin marifeti deyip geçiyor. PKK ve ona yandaş olanlar devlet tanımaz tavırlarını eylemlerle kanıtlıyor. Yasalar gereği izin alması gereken, Kürtçe eğitim yapacak bir okul açıyorlar. Vali bu okulu mühürlüyor. Ama ertesinde mühür kırılıyor. Bir ayda 17 okulun yakıldığı haberlerine hükümet suspus! HHH Bu sırada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Türkiye’nin zorunlu din dersi uygulamasına derhal son vermesini içeren, oybirliğiyle aldığı karar dün manşetlerde. Darbenin komutanları 1982 Anayasası’na son şeklini verirken bugün başımıza onca sorun açan bu maddenin anayasaya konulmasını Kenan Evren sağladı. AİHM’nin kararını okuyunca güldüm. AKP iktidarının bu kararı olumlu karşılayacağını umut etmek bile abes! Ana muhalefete gelince; “toplumun tüm kesimlerinden oy alabilmek için din düşmanı algısının yıkılmasına dönük politika izleyeceklerini” açıklayan Kılıçdaroğlu’nun laiklik umurunda değil. Oy alacağı sanısıyla üstelik bu politikayı halka tanıtmak için genel başkan yardımcılığına Saadet Partisi’nden devşirdiği, Atatürk’e “kefere Kemal” diyen Mehmet Bekaroğlu’nu getirdi. Zaten partiyi laiklik başta temel yörüngelerinden ayıran politikalar izledi. Okullarda din derslerine karşı çıkmadı. Türban ve benzeri uygulamaları din algısını yıkmak için eleştirmedi. Bu politikaların önderi Kılıçdaroğlu’nun AİHM kararına destek olması düşünülebilir mi? Polis hayal görmüş! 42 yıl önce çöken “THKPC örgütü üyeliği” suçundan dinlenenlerle ilgili LEVENT GENCELLİ / SELİN GÖRGÜNER GÜNDEM n Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY fezlekede polis, Gezi Direnişi’nde hiç olmayan olayları olmuş gibi göstermiş Bursa’da Gezi Direnişi nedeniyle TMOBB, Halkevi, ÇHD yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 21 kişinin dinlenmesi için polis tarafından hazırlanan fezlekeler skandalın boyutlarını ortaya koydu. 42 yıl önce çöken “THKPC örgütü üyeliği” suçundan dinlenenlerle ilgili fezlekede polis, Gezi Direnişi’nde hiç olmayan olayları olmuş gibi göstererek, “Başbakanlık binası, TBMM, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık resmi konutu, AKP Genel Merkezi gibi binalara saldırıldığını”, “TMMOB, ÇHD, TTB, Barolar, İHD gibi kuruluşların eylemcileri teşvik ettiğini” savunurken, CNN, BBC, El Cezire, The Ekonomist gibi uluslararası medyayı suçladı. CNN televizyonu, “Cumhuriyet tarihinde yapmadığı kadar çok yayın yapmakla” eleştirildi. Bursa’da Gezi Direnişi sırasında TMOBB, Halkevi, ÇHD yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 21 kişi eylemlere katıldıkları ve yönlendirdikleri idddiasıyla aylarca mahkeme kararıyla dinlendi. Dinlemelerde suç unsuruna rastlanmaması üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı, 21 kişiye bilgilendirme yazısı göndererek dinlendiklerini belirtti. Ancak avukatların uzun uğraşlar sonucu savcılıktan aldığı dinleme talep yazıları ve dinlemeyle ilgili polis raporları bir skandalı ortaya çıkardı. Polis tarafından dinleme için savcılığa sonulan raporlarda söz konusu 21 kişi “THKPC / Devrimci Yol Devrimci Gençlik Örgütü’nün açık alan yapılanması olduğu değerlendirilen Halkevi, Öğrenci Kolektifleri ve Genç Umut” üyesi olduğu iddia edildi. Terörle Mücadele Şubesi tarafından, BurHükümetin de Gezi Direnişi sırasında hedef aldığı CNN, BBC, The Economist, El Cezire, Reuters gibi uluslararası medya polis fezlekesinde de “olayları abartarak/çarpıtarak dünyaya servis etmekle, Türkiye’de halk ayaklanması çıktığına dair yanlış ve taraflı haber vermekle” suçlandı. Polisin savcılığa gönderdiği yazıda, “CNN televizyon kanalı 90 yıllık Cumhuriyet tarihinde yapmadığı yayının çok fazlasını eylemler boyunca canlı ve taraflı olarak tüm dünyaya yaymış, Başbakan’ın danışmanı yayına katıldığında sözü yarıda kesilerek yayın sonlandırılmıştır” ifadesi dikkat çekti. rak, emniyet ve yargı mensupları üzerinde baskı oluşturmaya çalıştığı savunularak, bu STK’ler “Eylemcilere yapılan müdahalelelerde polis tarafından yapıldığı iddia edilen orantısız güç kullanımı ile ilgili savcılığa bireysel suç duyurusu yapılması yönünde teşvik etmekle” suçlandı. sa Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan raporda, Gezi Direnişi’ni 42 yıl önce çöken THKPC’nin yanı sıra, MLKP, DevYol Devrimci Hareket, MKP, TKPML, DSİH, TKİP, TİKB, TKEPL adlı örgütlerin açık alan yapılanmalarının kışkırttığı savunuldu. Hemen sonraki satırda ise “metropol iller başta olmak üzere diğer illerde de Taksim Gezi Parkı protesto eylemleri marjinal sol gruplar ve İşçi Partisi / TGB öncülüğünde başlamıştır” denildi. “Süreç içerisinde yakalanan gözaltına alınan şahısların serbest bırakılmaları eylemcilere cesaret vermiş ve katılımcı sayısında artışa sebep olmuştur” denilirken, “Eyleme katılan şahısların çoğunun örgütsel bir yapı içerisinde olmamalarından dolayı, hükümet karşıtı basın yayın kuruluşları, gazeteciler, STK’ler, taraftar grupları ile sanat camiası mensupları ve marjinal gruplar tarafından eyleme katılanların kışkırtıldığı” ileri sürüldü. TMMOB, ÇHD, barolar, İHD gibi “hükümet muhalifi” sivil toplum örgütlerinin eylemci gruplara kamuoyu desteği sağlaya Dinlenenler ne diyor? Çağdaş Hukukçular Derneği Bursa Şube Başkanı Aslı Evke Yetkin, 21 kişinin yaklaşık 1 yıl süresince dinlendiğini belirterek, “Polis raporu/fezlekeleri hukuk dışıdır. Ayıplıdır. Baskı ortamı yaratılmaya çalışılmıştır. Hukuk dışı dinlenilen kişiler üzerinden TBB, Bursa Barosu, TMMOB, ÇHD, İHD gibi kurum ve kuruluşlar da baskı altına alınmaya çalışılmıştır” diye konuştu. TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Merkez Yönetim Kurulu üyesi Ali Uluşahin, “Komik bile değil. Topyekun bir yıldırma politikasının bir parçası. Bursa Halkevi Başkanı Emine Elif Güven, “AKP sıkıştıkça güvenlik devletine yöneliyor. İleri demokrasi falan sözleri lafta kaldı” dedi. Polis kızmış CHP’Lİ UMUT ORAN: TİB AKP VE ERDOĞAN’IN KURUMUNA DÖNÜŞTÜRÜLMEK İSTENİYOR TİB’e ‘çok gizli’ yapılanma AYŞE SAYIN ANKARA 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasında paralel yapı dinlemelerinde “yer aldığı” gerekçesiyle hükümetin hedefi haline gelen Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) ile ilgili çok kritik ve “gizli” bir kararın uygulamaya konulduğu ortaya çıktı. Bakanlar Kurulu’nun “gizli” kararıyla 75 özel personel alındı. 12’si hukukçu 63’ü mühendis olan ve “kendi istediği zaman işten ayrılmak”, “disip lin suçu işlemedikçe işten çıkarılmamak” koşullarıyla, “1017 bin lira” gibi çok özel maaş ve yetkilerle donatılan gizli personeli CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran Meclis gündemine taşıdı. Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan bilgi isteyen Umut Oran, TİB’in artık iyice “AKP ve Tayyip Erdoğan kurumu” haline dönüştürülmek istendiğini belirterek, “Padişahın dinleme teşkilatı oldular” dedi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 17 Aralık operasyonu sonrasında internete düşen ve yine hazırlanan fezlekelerdeki yasal ses kayıtları nedeniyle büyük sıkıntı yaşadıktan sonra geçen temmuz ayında TİB’le ilgili bir çalışmalarının olduğunu açıklamıştı. Erdoğan, “Böyle bir TİB olmaz. Zaten MİT de bu işi yapabiliyor. TİB’i kurumsal olarak kaldırıp, yetkilerini MİT’e devredeceğiz” ifadelerini kullanmıştı. Erdoğan’ın bu açıklamasından 1 gün sonra kurumun personel yapısında Resmi Gazete’de yayımlanmayan bir Bakanlar Kurulu kara ‘Ampul Tayyip’ suç değil ANTALYA (DHA) Antalya’da bir grup öğrenci, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan için 24 Ocak’ta temsili karne şeklinde hazırlanan pankartla eylem yaptı. Karne eylemine katılan birkaç Akdeniz Lisesi öğrencisine soruşturma açıldı, ancak daha sonra takipsizlik kararı verildi. 5 Haziran’da ise Liseli Genç Umut adlı grubun öğrencileri, 2 öğrenciye soruşturma açılmasını protesto etti. Bu protestoya katılan 6 lise öğrencisi hakkında “Ampul Tayyip” ve bazı sloganlar nedeniyle soruşturma açıldı. Çocuk Suçları Soruşturma ve Çocuk İzleme Bürosu savcısı tarafından ifadeler alındı. Savcılık soruşturmasında eylemin “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçu oluşturmadığı, düşünce ve kanaat özgürlüğü olduğu yönünde Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki maddeler de örnek verilerek, kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. “Ampul Tayyip” sloganı “Türk milleti, Cumhuriyeti ve TBMM’yi alenen aşağılama” suçu sayılmazken, öğrencilerden birinin Erdoğan’ı hedef alan bir sloganı ise suç sayıldı. Bu öğrenci hakkında Antalya 2. Çocuk Mahkemesi’nde 14 aydan 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. İlk duruşma 4 Aralık 2014’te. l Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Korkmaz’ın dayak yedikten sonra Yaşar Bolkuvvet ve Tunç Tiryaki adlı kişilerle telefonla görüştüğü bilgilerine ulaştı. rı alındığı ortaya çıktı. CHP’li Umut Oran, Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından yanıtlanması istemiyle verdiği önergeyle gizli kararı Meclis gündemine taşıdı. Oran, Davutoğlu’na, “Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nca (BTK) hazırlanan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nda Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına Dair Esaslar” 21/07/2014 tarihli ve 2014/6699 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kabul edilerek yürürlüğe girdi mi?” sorusunu yöneltirken, bu kararın neden Resmi Gazete’de yayımlanmadığı konusunda da bilgi istedi. Oran, “Söz konusu 2014/6699 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ‘GİZLİ’ gizlilik derecesine mi haizdir, neden Resmi Gazete’de yayımlanmadı?” görüşünü dile getirdi. AKP’ye yakın isimler mi alınacak? Umut Oran, söz konusu Bakanlar Kurulu kararının Resmi Gazete’de yayınlanmamasının altında kamu ücret skalasının çok üstünde ücret alacak pozisyonda çalışacak kişilerin “AKP’ye yakın isimlerden seçilmesinin sağlanması” amacının yattığı kuşkuları olduğuna işaret etti. Oran, söz konusu personelin sadece “kendi isteğiyle işten ayrılabileceği” ve memuriyetten çıkarılmayı gerektirecek ağırlıkta disiplin suçu/adli ceza işlemediği sürece işten çıkarılamayacağı yönünde duyumlar aldığını da belirtti. Oran, bu 75 personelin işe alımında tüm yetkinin TİB’de oluşturulacak 3 kişilik komisyonda olacağı bilgisinin de kendilerine geldiğini ifade etti. Umut Oran, Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmede, hükümetin bu “gizli” düzenlemeyle “koca kulak” yapılanmasını en üst noktaya taşıyacağını söyledi. MİT’in bile zaman zaman personel alımını gazete ilanlarıyla duyurduğuna işaret eden Oran şunları söyledi: “TİB artık iyice AKP ve Erdoğan kurumuna dönüşüyor. Padişahın dinleme teşkilatı oldular, istibdat dönemini kendisine örnek alıyor beyefendi sanırım. Utanacak bir şeyin yoksa, niyetin temizse neyi gizliyorsun, açarsın sınavını 5 mezunundan birisinin işsiz olduğu üniversiteli kardeşim de gelir girer sınavına en uygununu başarılı olanı seçersin. Bu kadar keyfiyet kabul edilemez.” ... tartışması çıktı. Biz de kendimizi suyun içinde bulduk. Daimi konuk olarak katıldığım, Halk TV’de Şaban Sevinç’in hazırlayıp sunduğu Basın Koridoru programında her salı olduğu gibi bu hafta da öncelikle siyasi gelişmeleri konuşmak üzere hazırlanmıştım. Latif Şimşek’in de katıldığı program, Ankara’nın bir süredir tartışılan içme suyu ile başlayınca Melih Gökçek yanıt hakkını kaçırmadı. Aramızda üslup farkı olsa da kentin içme suyunu konuşmamak olmazdı. CHP Ankara milletvekilleri Aylin Nazlıaka ve Levent Gök bir süredir konuyu gündemde tutuyor. Nazlıaka ve Gök kentin değişik bölgelerinden gelen yakınmaları da dikkate alarak Ankaralıları uyardılar, Gökçek’i de kamuoyunu doğru bilgilendirmeye ve sorumluluğa çağırdılar. Gökçek’in canlı yayında verdiği bilgilere bakılırsa Ankara suyunu elmas niyetine sat, dünyanın çok az ülkesinde bu kadar temiz, arındırılmış, damıtılmış su var. Her gün 400 ayrı bölgeden alınan numunelerin ölçümü de bunu kanıtlıyor. Kaldı ki Ankara’nın çeşmelerinden akan su Gökçek’in ağzından dökülen sözcükler kadar hızlı olsa başkent tropikal iklime dönerdi. HHH Gökçek’in rakamlarına karşın Ankara’daki hastanelerin acil servislerine özellikle son bir aydır normalin üzerinde sindirim yolu rahatsızlığına dayalı başvuru yapılıyor. Doktorların genel anlatımla söylediği şu: “Bu aralar Ankara’nın sularında bir şey var!” İçme suyu bir kentin can damarıdır. En küçük bir şüphenin bile dikkate alınması, toplumu tatmin edici bilgi verilmesi gerekir. Gökçek bir yandan art arda sıraladığı rakamlarla bunu yaptığını söylerken bir yandan da Ankara’nın sularında sorun olduğunu söyleyen hekimler hakkında suç duyurusunda bulunacağını haykırıyor. Bu yönde çok umudumuz yok ama olması gereken o hekimi can kulağıyla dinlemek. Gökçek’in mantığıyla hareket edilirse, hastalıklara neden aramaya gerek yok; başlıca suçlu bunu saptayan doktor. Teşhis etmese, hastalık da ortaya çıkmış olmaz! 2000’li yılların başında Ankara’nın su gereksiniminin Bolu çevresinden mi yoksa Kızılırmak’tan mı sağlanması gerektiği ikilemi yaşanmıştı. Bolu pahalı ama temizdi, Kızılırmak ucuz ama ağır metallerle dolu idi. Gökçek ikincisini tercih etti. Kızılırmak suyu çok değerlidir; madenciliğe ve kimya sektörüne birebirdir! Gelinen noktanın özeti bu. HHH Konuşmalarda medya ile ilgili soru sorulduğunda şöyle başlardım: Medya içme suyu gibidir. Bir kentin içme suyu kirlendiğinde insan bedenine ne olursa, medya kirlendiğinde de topluma o olur. Ankara’nın içme suyunda yaşanan sorun bir bakıma her iki kirliliği de anımsatıyor. Günlük tartışmaların içinde su sorunu basit bir konu gibi gelebilir. Ancak daha şimdiden 21. yüzyılın en ciddi konularından biri haline geldi. Suda üçlü kıskaç var: Dünya nüfusu artıyor, her bireyin kullandığı ortalama su miktarı artıyor, temiz su kaynakları azalıyor. Örneğin 1900’lu yılların başında dünya nüfusu 1.5 milyar iken kişi başına yıllık su tüketimi 350 metreküp idi, nüfusun 7 milyarı aştığı günümüzde tüketim 750 metreküpü buluyor. Türkiye sanıldığı gibi su zengini bir ülke de değil. Bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için kişi başına yılda 8 bin metreküp suyun düşmesi gerekiyor. Bizdeki rakam 1500 metreküpün altında. Hal böyleyken barajlardan plansız kentleşmeye kadar her yöntemle temiz su kaynaklarımızı kurutuyoruz, kirletiyoruz. Başkentteki temiz su tartışmasının sorunun gerçek boyutlarını gündeme taşımasını dileyelim. EYY CNN! 10 İŞÇİ HAYATINI KAYBETMİŞTİ Asansör faciasına suç duyurusu Ali İsmail, beyin kanaması geçirmeden önce arkadaşına anlattı dişim kırıldı, omzum çıktı’ CAN HACIOĞLU ‘Kafama sopa yedim, kat altıyedi yıldır kendisi tarafından kullanıldığını söyledi. Sakarya Üniversitesi’nde okuyan Bolkuvvet, Ali İsmail Korkmaz ile internette tanıştıklarını, birbirlerine telefonlarını verdiklerini, en son 1 Haziran 2013’te yüz yüze görüştüklerini ifade etti. Bolkuvvet, “Kendisiyle ESPARK civarında görüştük. Bana ev taşıdıklarını söyledi. Bu sebeple çok fazla görüşemedik. On dakika görüştükten sonra oradan ayrılıp eve geldim. Aynı gün saat 21.0022.00 gibi telefonla ‘Neredesin, ne yapıyorsun?’ gibi bir görüşmem de oldu” dedi. Korkmaz’ın dövüldüğü gecenin sabahında da telefonlaştıklarını kaydeden Bolkuvvet, “Kafasına cop yediğini, dişinin kırıldığını ve omzunun çıktığını bana söyledi. Ondan sonra kendisine ulaşamadım” dedi. ‘Bu bir keyfiyet’ Vali Mutlu, şükrederek gitmiş İstanbul Haber Servisi Valiler Kararnamesiyle merkeze alınan Hüseyin Avni Mutlu, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın ölümlerinin 53. yılı dolayısıyla Anıt Mezar’da anma programına katıldı. Mutlu, İstanbul Valiliği’nden ayrılmasıyla ilgili “Ne zaman göreve başladıysak. Rabbimize şükrederek başladık. Ne zaman ayrıldıysak, iki rekat şükür namazımızı kıldık. Rabbimize şükrettik” dedi. ESKİŞEHİR Eskişehir’de Gezi Direnişi sırasında 1 Haziran gecesi polisler ve eli sopalı kişilerce öldüresiye dövülen, ertesi gün geçirdiği beyin kanamasının ardından 38 günlük yaşam mücadelesini kaybeden 19 yaşındaki Anadolu Üniversitesi öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın ölümüyle ilgili Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Korkmaz’ın cep telefonu sinyallerini içeren baz istasyonu kayıtlarına ulaştı. Evrakların mahkemeye ulaşmasıyla Korkmaz’ın dayak yedikten sonra Yaşar Bolkuvvet ve Tunç Tiryaki adlı kişilerle telefonla görüştüğü belirlendi. Avukatların talebi üzerine Yaşar Bolkuvvet adına kayıtlı telefonu kullanan kızı Duygu Bolkuvvet, geçen günlerde Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ifade verdi, Bolkuvvet, telefon numarasının babasına ait olduğunu fa İstanbul Haber Servisi Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi, 6 Eylül’de eski Ali Sami Yen Stadı arazisindeki Torunlar Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO) inşaatında 10 kişinin hayatını kaybetmesine yol açan asansör faciasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı (SGK) Faruk Çelik, Torunlar GYO Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Torun, SGK Başkanı Yadigar Gökalp İlhan, Sosyal Güvenlik İstanbul İl Müdürü Murat Göktaş, Geda Majör Limitet Şirketi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanı Mehmet Tezel ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürü hakkında suç duyurusunda bulundu. “Olası kasıtla ölüme sebebiyet vermek” suçlaması yönetilen kişiler hakkında soruşturma yürütülerek cezalandırılmaları istendi. Dilekçede, delillerin karartılması ve şüphelilerin kaçma ihtimali nedeniyle, şüphelilerin tutuklanması da istendi. Ayrıca iş cinayetlerini ve katliamları ‘işin fıtratında var’, ‘kader’, ‘kaza’ gibi değerlendirmenin “Hafife almak, sorumluların hak ettikleri cezayı almaması sonucunu doğurmaya dönük, bilinçli söylemler” olduğu kaydedildi. Kartal’da geçtiğimiz mayıs ayında Metsan Nexus isimli 16 katlı bir inşaatın en üst katında çalışırken iskelenin çökmesi sonucu hayatını kaybeden 3 işçinin ölümüyle ilgili yürütülen soruşturma tamamlandı. Savcılık, inşaatı yapan iki firmanın sahipleri ile şantiye şefi hakkında “Taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma” suçundan 3’er yıldan 15’er yıla kadar hapis cezası istemiyle ağır ceza mahkemesine dava açtı. Kartal’da yöneticilere hapis istemi ‘Sonra kendisine ulaşamadım’ Sedyede öldüren dayağa ceza yok ANTALYA (DHA) Bilecik’te 8 yıl önce askerlik yaparken mide kanaması sonucu yaşamını yitiren Akın Ergün’e “Kalk numara yapma” diyerek sedyede tokat attığı gerekçesiyle yargılanan dönemin tabip üsteğmeni M.A.D.’ye, 25 gün hapis cezası verildi. Bu ceza da ertelendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle