05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 EYLÜL 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 Belediye Başkanı Sözlü’nün festivalin adından ‘Altın Koza’nın çıkarılması önerisi tepki çekti ‘Ardında siyaset yatıyor’ CEREN ÇIPLAK Okullar Açıldı Ama… Pazartesi günü 16 milyon 400 bin öğrenci ve 873 bin öğretmen ders başı yaptı. Ülkemde okula gitme yaşında olduğu halde okula gidemeyen çocukların sayısı açıklanmadığından, kaç çocuğun, hele hele kaç kız çocuğun maddi olanaksızlıktan, eve ya da küçük kardeşlere bakmak zorunluluğundan, tarlada ya da sokakta çalışmak zorunluluğundan ders başı yapamadığını bilmiyoruz… Ancak eşitsizliğin, eğitim dağılımındaki eşitsizliğin, hele hele toplumsal cinsiyet eşitsizliği açısından dünyada en gerilerde olduğumuzu biliyoruz… Bildiklerimi alt alta koymak bile dünyamı karartmaya yetiyor! 12 yılda 5 eğitim bakanı değişti. Her birinde sil baştan. OECD üyesi, 34 ülkenin eğitimdeki en geri üç ülkesinden biri olduk. (Kaynak: PİSA. Öteki ikisi Meksika ve Şili.) Yaz aylarını, 4+4+4 sisteminin hiç hazırlıksız uygulamaya konan TEOG denilen (yani Temel eğitimden ortaöğretime geçiş) işkencesiyle; tercihlerle seçimler arasındaki girdaplarda boğularak geçirdi çocuklar ve aileler. Tamam çok konuşuldu çok eğlenildi, Rum ya da Ermeni çocuğun “imam hatip”e konmasına; Bağcılar’da yaşayan çocuğun Tuzla’ya yönlendirilmesine, ama inanın hiç eğlenceli ya da gülünç yanı yoktu. Resmen işkenceydi. Kaos hâlâ sürüyor… İşkencenin bir başka kolu da öğretmenlere… 7 bin okul müdürü görevden alındı. Gerekçe kararnameye göre 4 yıllarını doldurmaları… Ancak nedense görevden alınanlar hep hükümete yakın olmayanlar ya da hükümete yakın sendika üyesi olmayan… Öğretmenlerin çilesi bitmiyor. Halen 300 bin öğretmen atama bekliyor… Ve Türkiye’nin öğretmen açığı (Bağımsız Eğitim Sendikası’na göre) 100 bin. Ve yapılan bir araştırmaya göre, ataması yapılmayan öğretmenlerin yüzde 35’i intihar eğiliminde… Öğretmenlerin çilesi bitmiyor. İşte bu ortam içinde Milli Eğitim Bakanı açıkladı okullardaki ibadethanelerin “günışığı alan yerlerde açılması” gerektiğini… Okullarda ibadet zorunlu mu diye üzerine gidilince “Hayır değil” dediyse de yönetmelikten “talep edilirse” koşulunun çıkarıldığı öğrenildi. O madde şöyle: “Okullarda ibadet ihtiyacı için doğal aydınlatmalı mekân ayrılır.” Şimdi sıkıysa okul yönetimi böyle bir mekân ayırmasın. İbadethane denilince, sanırsınız ki Hıristiyan çocuk, Musevi çocuk, Ortodoks ya da Budist çocuk, tenefüste gidip ibadet edecek; Alevi çocukları cem ayini yapabilecekler… AKP çoktan açıkladı, kimseden gizlemedi, tek din, tek mezhep idealini! Orası sadece Sünni Müslümanların hizmetine açılacaktır! Sıkıysa müdür ve öğretmenler namaz kılmasın… Derken hangi çocuk ibadet ediyor, hangisi etmiyor ayrımı başlayacaktır. Haydi hayırlısı! İşte tam da bu tartışılırken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden gelen “Zorunlu din dersine son ver” kararı çok önemli. Dünkü gazetemizde Rıza Türmen’in değerlendirmesini okumuşsunuzdur. Türkiye bu karara uymak zorunda… Eğitim üzerinden din ve inanç istismarını önlemek zorunda! Çocuklara ve ailelerine sesleniyorum: Okullarda önce kütüphane isteyin. Önce tiyatro salonu isteyin. Önce oyun odası, önce sinema odası, önce dans stüdyosu, önce jimnastik salonu, önce satranç odası isteyin. Bunları elde edinceye dek taleplerinizden vazgeçmeyin. İbadetimizi evde yaparız deyin. Daha çok ayrımcılığa geçit vermeyin! ADANA 21. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin adının değiştirilmesi önerisi tepkiyle karşılandı. Önceki gece düzenlenen açılış töreninde konuşma yapan Adana Büyükşehir Belediyesi Başkanı Hüseyin Sözlü’nün, film festivalinin adından Altın Koza’nın çıkarılarak Adana Film Festivali olarak anılmasını planladıklarını söylemesi, hem festival yetkilileri hem de festival konuklarında şaşkınlık ve tepki uyandırdı. Sinema yazarları, Adana Altın Koza Film Festivali’nin adından “Altın Koza”nın çıkarılması önerisine tepkilerini şöyle dile getirdiler: Sungu Çapan: Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü’nün önerisi, bence son derece yersiz ve gereksiz. Sayın belediye başkanı, festival açılış töreninde Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali adından her nedense Altın Koza’nın çıkarılmasını istemiş . Daha önce aklı neredeymiş? Ve hangi gerekçe ile bunca yıllık Altın Koza adına karşı çıkıyor? Şimdilik bilemiyoruz. u Sinema yazarları, Adana Belediye Başkanı’nın önerisini ‘siyasi bir müdahale’ olarak nitelediler. Sungu Çapan, “Adana Büyükşehir Belediye Başkanı’nın önerisi, bence son derece yersiz ve gereksiz“ diyor. Açılış töreninde politik figürlerin sahneye çağrılması da tepkiyle karşılandı. Atilla Dorsay: Belediye başkanı değiştiği zaman her şeyi değiştirmeye kalkan film festivallerinden bana gına geldi. Altın Koza’nın Adana’nın tarihi ve Adanalı sanatçılarla, özellikle de Yılmaz Güney’le ilgili o kadar çok anısı var ki bunları silip atmak olanaksız. Hele bir belediye başkanının buna kalkışması gereksiz! Fırat Sayıcı: Başkanın Adana’yı ön plana çıkarmak adına istediği bu durumun siyasi bir durum olduğunu düşünüyorum. Ama, mantıklı bir hamle değil. Sanata siyaset katmak festivalin niteliğini bozar. Her gelen siyaset adamı festivalin adını değiştirmeye kalkarsa işler çığırından çıkar. Alper Turgut: Adana, Orhan Kemal’in “Bereketli Topraklar Üzerinde” dediği yerdir. Altın Koza, Adana’nın gelenekselleşmiş bir festivalidir. Sinemaya gönül vermiş insanlar isim değişikliğini tartışmalı. Ayrıca festivali nasıl daha iyi bir noktaya taşırızla diye uğraşılmalı, isimle değil. Serdar Akbıyık: Başkan neden isim değişikliğini gerek gördü anlamış değilim. Yeşilçam filmlerinin ilk yapımcıları Adana’nın pamuk tarlalarının sahipleriydi. Kozadan çıkan o pamukları satarak film çektiler. Altın Koza adı bundan kaynaklanıyor. Festival adı üzerinden politika yapmak ne Adana’ya ne de Başkana bir şey kazandırmaz. Ucuz bir politika olur sadece. Öte yandan, dün, festivalin Ulusal Uzun Metraj Yarışması’nın 4 filminin gösterimi ve galası yapıldı. Kenan Korkmaz’ın “Gittiler: Şair ve Meçhul”, Nisan Dağ ile Esra ‘Sanatçılar öne!’ Saydam’ın “Deniz Seviyesi”, Murat Düzgünoğlu’nun “Neden Tarkovski Olamıyorum” ve Mahur Özmen’in “Beni Sen Anlat” adlı filmleri jüri üyelerinin karşısına çıktı. Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes Altın Palmiye ödüllü “Kış Uykusu”nun da film ekibinin katılımıyla özel gösterimi gerçekleştirildi. Orhan Kemal’in 100. doğum yıldönümünün de kutlandığı festivalde “Sessizlerin Sesi: Orhan Kemal” adlı belgesel gösterimi yapıldı. Bu arada, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Sözlü’nün, açılış töreninde sinema emekçilerine plaket verilmek üzere sahneye davet edildiği sırada törendeki siyasi figürleri de tek tek sahneye davet etmesi de tepkiyle karşılandı. Siyasi isimlerin sahneye tek tek çıkması üzerine Filiz Akın sahnede arka tarafta kaldı. Bunun üzerine bazı seyirciler “Sanatçılar öne!” şeklinde slogan attı. Çok yönlü işkence ARTER’de Dilmen’in oyununu, yücel erten sahneye koyDu ‘Göçebe Bakış’ Kültür Servisi Güneydoğu Asya çağdaş sanatına odaklanan “Göçebe Bakış” adlı toplu sergi ARTER’de açıldı. Serginin küratörlüğünü eleştirmen ve araştırmacı Iola Lenzi’nin üstlendiği sergi, 4 Ocak’a kadar görülebilecek. Sergide Güneydoğu Asya bölgesinin farklı ülkelerinde üretimlerini sürdüren 36 sanatçının 40’tan fazla yapıtı gösterilecek. Endonezya, Tayland, Filipinler, Singapur, Myanmar, Kamboçya, Vietnam ve Malezya’dan çağdaş sanatçıların yapıtları böylelikle Türkiye’de ilk kez kapsamlı bir sergide bir araya gelmiş olacak. Sergi, özellikle bölgenin çağdaş sanat üretiminde merkezi önem taşıyan “birey” ve “toplum” kavramlarına ilişkin çoklu bakış açılarını tartışmaya açıyor. Sergi aynı zamanda izleyicileri Güneydoğu Asya performans sanatıyla da tanıştıracak. Açılış gününde gerçekleşecek etkinlikler arasında, Melati Suryodarmo’nun beş saatlik “Seni Seviyorum” başlıklı performansı ile Bui Cong Khanh’ın ve Jason Lim’in performansları yer alacak. ‘Deli Dumrul Polonya’da Kültür Servisi İki yıl önce yitirdiğimiz değerli oyun yazarı Güngör Dilmen’in “Deli Dumrul” oyunu, Yücel Erten’in yönetmenliğinde, 13 Eylül’de Polonya’daki Teatr Rozrywki’de dünya prömiyerini yaptı. İlk kez 600 yüzyıl önce Dresden Kütüphanesi’nde bir el yazması bulunan büyük Türk destanı Dede Korkut Kitabı 12 öyküden oluşuyor. Bunlardan Deli Dumrul öyküsü üzerine Dilmen’in yazdığı oyun, Türkiye Polonya arasındaki diplomatik ilişkilerin 600. yılı çerçevesinde Polonya’da sergilendi. Böylece ilk kez bir Türk oyun yazarının yapıtı, bir Türk yönetmen tarafından Polonya’da sahnelenmiş oldu. Müzikleri Babür Tongur’a, çevirisi Maugojata Vabeska Köcherova’ya ait oyunun koreografisi Salima Sökmen, müzik direktörlüğü Ewa Zug, dekor Jacek Zagajewski, kostüm Magdalena Wilus, ışık Marek Mroczkowski, oyunun afişi ise Andrzej Dudi Dudzinski tarafından yapıldı. Okulda ibadet Melati Suryodarmo’nun ‘Seni Seviyorum’ adlı performansı. Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. AYŞE KARAHAN Nüfus cüzdanımı, ehliyetimi ve İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden almış olduğum öğrenci kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. SEVGİ YAVAŞ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle