05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 EYLÜL 2014 PERŞEMBE 4 HABERLER Rakka’da IŞİD saflarında çatışan Türk, örgütte Hacıbayramlı komutan olduğunu söyledi İki Ucu da Pis 12 Eylül’ün sillesini yiyip hapishaneye düşmüş bulunan iki kişinin gazeteci olanı, profesör olanına, daha 20. yüzyılın bitimine 15 kala, Sağmalcılar’daki koğuşlarında, 2000’lerin ilk yıllarında siyasal İslamın iktidara gelerek programını uygulamaya başlayacağını, ordunun da duruma seyirci kalmak durumunda olacağını söylüyordu. Öngörü aman aman dedirtecek bir kehanet değildi. Siyasal İslamın orta sağın kanatları altında başladığı yolculuğunda amacına doğru emin adımlarla ilerlediği, orta sağın kanatları altından kurtulup kendisi sağın çekim odağı olduğunda, tek başına iktidar onun olacağı, 12 Eylül’ün ivmeyi hızlandırıcı bir rol oynadığı görülmesi güç gelişmeler değildi. Siyasal İslam Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, kapitalizm ve emperyalizm ile uzlaşarak, “Ilımlı İslam” kisvesi altında. ABD’nin desteğiyle iktidarı ele geçirdi. Siyasal İslamın ABD ile uzlaşan örgütü AKP, kapitalist sistemin işleyişine engel olacak girişimlerde bulunmayacağını, ABD’nin bölgedeki ve dünyadaki çıkarlarına uyacağını garanti ediyordu. Siyasal İslam önce emelleri önündeki iç engeller TSK, yargı ve yarım yamalak demokrasinin kalan son kurumlarını da ortadan kaldırırken Washington’un desteğini aldı. HHH Gerçi, AKP’nin iktidarı büyük bir yol kazası ile başladı. Daha iktidar olmasının üstünden birkaç ay geçmişken, ABD askerlerinin Türkiye’den Irak’a girmelerine izin veren tezkere 1 Mart 2003’te TBMM’den geçemeyince, AKP kendisine iktidar yolunu açan vaatlerinin en önemlisini yerine getirememiş oluyordu. Durum vahimdi, ama Tayyip Bey, BOP’a bağlılığını ifade elli, fatura TSK’ye kesilerek yola devam edildi. “Askeri vesayeti tasfiye ediyoruz, ileri demokrasiyi kuruyoruz. Yargıyı etkilerden arındırıyoruz” söylemleriyle başlatılan girişimler desteklendi, despotizme yönelen hamleler görmezden gelindi. Sonra 2009 başında Davos’ta Tayyip Bey’in “one minute” çıkışıyla yeni bir süreçle birlikte Tayyip Erdoğan’ı model olarak gösterenlerin içine kurt düşmeye başladı. Gerçi başlarda söylemin ötesine geçip, eyleme yansıyan bir çelişki yoktu arada. Çünkü ABD de bölgede kendi emellerine doğru yürürken, mezhep çatışmalarına göz yumuyor, hatta bel bağlıyordu. Bölgedeki “Şii tehlikesi”ni etkisizleştirmek için Sünnilere destek veriyordu. Bu durumda, Tayyip’in Sünni eksenli yaklaşımları fazla da sakıncalı görülmüyordu. Ama Arap Baharı ile birlikte, Batı Siyasal İslama verdiği desteği bir kez daha sorgulamaya başladı. HHH Artık, Tayyip Erdoğan ile ABD arasında ciddi çelişkiler oluşmaya başlamıştı. ABD siyasal İslamın “Ilımlı İslam” döneminin geçici olduğunu, Sünnileri destekleyerek Şiileri dengeleme politikasının, yeni ve daha büyük tehlikeler doğuracağını görmeye başlamıştı. ABD siyasi İslama destek politikasının kendisi açısından yararlarını ciddi biçimde sorgulamaya başlar, Tayyip de Sünni eksenli yaklaşımını daha da artırırken, Washington kulislerinde şu çok ciddi endişe sorusu sorulmaya başlandı: Acaba yanlış adam mı seçtik? Acaba çıkarımızla bağdaştığını sandığımız siyasal İslamın her türlüsü de zararlı mı? Aynı anda, Sam Amca’da ilk defa duyulan değişik sesler çıkmaya başladı: Türkiye müttefikimiz değil!.. IŞİD petrolünü alan kamyonları izliyoruz, gerekirse vururuz! Tayyip de IŞİD konusundaki ikircikli tutumu ile, Türkiye’yi tehlikeli sulara doğru sürüklerken, içinde bulunduğu çelişkinin de farkındaydı: İktidara Amerikan desteğiyle gelmişti, gücünü büyük ölçüde ondan alıyordu. Ama şimdi Sünni İslamcı politikası Washington ile çelişmekteydi. Çelişkinin uzun süre böyle gitmesi beklenemez, er veya geç taraflardan biri öbürünü alt edecek. Ama üstün gelen kim olursa olsun Türkiye kazançlı çıkmayacak, çünkü taraflardan hiç birinin üstünlüğü Türkiye’ye demokrasi ve barışı sağlayamayacak. Geçen hafta 10 kişi gitti SERTAÇ EŞ ANKARA Irak ve Suriye’de katliamlar gerçekleştiren IŞİD’e Ankara Hacıbayram Mahallesi’nden Amerikan basınına yansıyan katılımların halen sürdüğü ortaya çıktı. Şubatmayıs aylarında Suriye’nin Rakka bölgesinde PYD ile çatışmalara IŞİD saflarında katılan Hacıbayramlı 10 Türk’ten biri olan C. A., örgüte son katılımların bir hafta önce gerçekleştiğini, 10 kişilik bir grubun gittiğini söyledi. C. A, örgütün Hacıbayram’daki örgütlenmesini ise “IŞİD’e katılanların hemen hepsi akraba. Suriye’de komutan düzeyde O. isimli bir Türk var. O’nun kardeşi kayıp, büyük olasılıkla öldü. Babası yine IŞİD’e katıldı ve çatışmalara giriyor. Türklerden ailelerini de götürüp IŞİD kontrolündeki bölgelere yerleşenler var” diye konuştu. New York Times’da, Ankara’nın New York Times, Ankara’dan IŞİD’e katılımlara dikkat çekmişti. Hacıbayram Mahallesi’nden IŞİD’e çok sayıda katılım olduğu yönünde yer alan haberin ardından Cumhuriyet Rakka’da çatışmalara katılan ve halen mahallesinde yaşayan bir kişiye ulaştı. önenlerle Ankara sokaklarında karşılaşıyoruz’ Örgüt saflarına şubat ayında katıldığını, Suriye’nin Rakka kentinde 15 günlük silahlı eğitimin ardından çatışmalara katıldığını anlatan C. A., “Rakka’da PYD ile çatışıyorduk. IŞİD’de çatışmalara ‘amele’ diyor ‘D lar. Hemen her gün ameleye gidiyorduk” dedi. Her çatışma başına 150, her ay da 500 dolar para aldıklarını anlatan C. A., yaşam koşullarını ise şöyle anlattı: “Her gün iki saat su, iki saat da elektrikten yararlanıyorduk. İnternete girmek serbest. Gider gitmez herkes Bağdadi’ye biat eder, bunun için bir tören düzenlenir. Ben eroin bağımlısıydım. Rakka’ya giderken tedavi görüyordum, ilaçlarımı da aldım yanımda. Ancak içmeye fırsatım olmadı, krize girince de yapacak bir şey yoktu. Sigara bile yasak. Uyarıdan sonra falakaya yatırdılar ve ayaklarıma sopayla 25 kere vurdular. Biz 10 kişilik bir grup olarak gittik. Sincan’dan, Keçiören’den, Mamak’tan da birer kişi vardı. Yaralanan oldu, elinde bomba patladığı için elleri ve yüzü yanan oldu. Bizim gruptan 45 kişi geri döndü. Geri dönenlerle sokakta rastlaşıyoruz.” Aileleriyle birlikte IŞİD’e katılıyorlar IŞİD’e katılmadan önce yalnızca “Cuma namazını” kılmaya çalıştığını belirten C. A., örgüt içinde hayatın tamamen ibadete odaklı olduğunu dile getirdi. Türklerin ve Ankara’dan gidenlerin IŞİD’deki konumuna ilişkin sorumuza C. A., şu yanıtı verdi: “Bizim buradan giden biri var. Adı O. Rakka’da komutan. Kardeşi İ., şu an kayıp. Büyük olasılıkla öldü. Babası E. de Rakka’da ve çatışmalara katılıyor. Bu aile çocuklarını ve eşlerini de beraber götürdü. IŞİD kontrolündeki bölgede yaşıyorlar. Ailesiyle birlikte IŞİD’e katılanlar da var. Kadınlar çatışmaya girmiyor, çok az evden çıkıyorlar. Hamile kadınlar hiç evden çıkmıyor. IŞİD’ciler türbeleri bombalıyorlar, Şii mezarlarını bombalıyorlar, yıkıyorlar.” C. A., IŞİD’in tepki toplayan “infazlarına katılıp katılmadığı” yönündeki sorumuz üzerine, “İnfaz yapmadım. İnfazları gördüm. PYD’den üç kişiyi kurşuna dizdiler. Ben cami bombalamadım. Ama Şiilerin camisini bombaladıklarını da gördüm” dedi. IŞİD’e katılma nedenini, “Eroin kullanıyordum, ikiz çocuğum var, ailemle eşimle aram bozuldu, çevremdeki tanıdıklarım ve uzaktan akrabalarım IŞİD’e gidince ben de gittim. Hem cahilsin, hem de boşlukta olunca oluyor işte” diye açıklayan C. A, ayrılma nedenini de şöyle anlattı: “Bana bir faydası oldu, eroinden zorla da olsa mecburen kurtuldum. Birlikte gittiğimiz arkadaşlar da rakı içerlerdi, onlar da bu alışkanlıklarından vaz geçti. ‘Türbeye biat edilmez’ diyorlardı, bunu anladım da, cami bombalamaları zoruma gitti. Çocuklarımı göreceğim diye izin aldım. Beni Gaziantep’te sınır bölgesinde akşam üzeri tarladan Türkiye’ye geçirdiler. Bir daha da geri dönmedim, dönmeyi de düşünmüyorum. İş bulup çalışmak istiyorum.” Mahalleli: Azınlıkta kaldık Cumhuriyet Ankarası’nın ilk mahallelerinden olan İsmetpaşa olarak anılan Hacıbayram Mahallesi’nde son yıllarda her türlü çöküntü yaşanmış. Bölgede yaşayan “Türklerle” konuşunca, son yıllarda mahallede azınlıkta olduklarını söylüyorlar. Mahalleli, “Bir dönem burada bizden fazla Afganlı, Somalili, Iraklı vardı. Şimdi de bizden fazla Suriyeli var. Jamaikalılar bile buraya geldi” diye değerlendirme yapıyorlar. IŞİD’in mahalledeki kökenini soruşturduğumuzda ise mahalleli şu bilgileri verdi: “2000 yılında Mamak’tan S., isimli bir kişi geldi buraya ve Selefi anlayışına göre örgütlendi. Şu anda yaklaşık 300 kişilik bir grup oldular. Suriye’de savaş başladıktan sonra IŞİD ortaya çıktı. Mahalleden IŞİD’e 100’ün üzerinde insan gitti.” İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN işmanlık yok, çünkü Allah yolu IŞİD’e katılanlarda bir pişmanlık olmadığını, “Çünkü Allah yoluna gittiklerini düşünüyorlar” diye açıklayan C. A, kendisiyle birlikte Rakka’ya gidenlerin adlarını, “S., B., A., A., K., E., D. ve S.” olarak sıraladı. IŞİD’e katılanların büyük çoğunluğunun Avrupa’dan gelen Müslümanlar olduğunu belirten C. A., “Son dönemde IŞİD’e katılanlar oldu mu?” şeklindeki sorumuza şu yanıtı verdi: “En son bir hafta önce 1015 kişilik bir grup gitti. Bunlardan da bazıları ailesiyle birlikte gitti.” P [email protected] ne kedisiz ne kitapsız l Erdoğan’dan New York Times’a ‘Edepsiz, alçak, adi...’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Ankara Hacıbayram’dan IŞİD’e 100’e yakın kişinin katıldığını yazan New York Times gazetesine ateş püskürdü. Gazeteye ağır eleştiriler yönelten Erdoğan, daha önce “terör örgütü” demediği IŞİD hakkında da, “Dün uluslararası bir gazete, benim ve Sayın Başbakan’ın Hacı Bayram Camisi’nde namazdan çıkarken çekilmiş fotoğrafımızı kullanıyor, altına da bir terör örgütünün o caminin bulunduğu bölgeden terörist devşirdiğini yazıyor” ifadelerini kullandı. Erdoğan, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu’nun (TESK) 19. Olağan Genel Kurulu’na katıldı. Geride bırakılan 1.5 yıllık sürecin Doğu ve Güneydoğu’da ekonominin ciddi manada canlanmasını sağladığına ve esnafın artık kepenk kapatmadığına işaret eden Erdoğan, “Kimi illerimizde, ilçelerimizde çözüm sürecini tahrip etmek amacıyla sabotaj amaçlı kurulmuş tuzaklara asla düşmeyeceğiz” dedi. Şu anda içeride ve dışarıda belli medya kuruluşlarının son derece sistemli şekilde Türkiye ile terörü aynı kefeye koyma çabası içinde olduklarının görüldüğünü kaydeden Erdoğan, şunları söyledi: “Dün uluslararası bir gazete, benim ve Sayın Başbakan’ın Hacı Bayram Camisi’nde namazdan çıkarken çekilmiş fotoğrafımızı kullanıyor, altına da bir terör örgütünün o caminin bulunduğu bölgeden terörist devşirdiğini yazıyor. Çok açık söylüyorum; bu en hafif tabiriyle, edepsizliktir, alçaklıktır, adiliktir. Türkiye’yi teröre destek veren, göz yuman bir ülke gibi göstermek densizliktir. Yok Türkiye petrol alıyormuş, yok Türkiye silah veriyormuş, hastanede yaralıları tedavi ediyormuş. Bunu defaatle Enerji Bakanım da açıkladı, biz de açıkladık, böyle bir şey asla kesinlikle söz konusu değil.” Erdoğan, bu haberlerin nereden pompalandığını, bu haberlere nereden yalan malzeme üretildiğini de aslında çok iyi bildiklerini söyledi. Türkiye’nin bu algı operasyonlarına boyun eğmeyecek kadar büyük bir ülke olduğunu, Türkiye’nin böyle yalan haberler karşısında diz çökmeyeceğini kaydeden Erdoğan, “Şunu da hatırlatmak durumundayım; bizim için Musul’da alıkonulan 49 can her şeyden önemlidir. Biz konuşurken dikkatli konuşmak zorundayız. Biz deriz ki bu ülkenin medyası da bu ülkenin siyasi partileri de aynı hassasiyeti taşısınlar. Ama üzülerek ifade ediyorum, bu hassasiyetin taşınmadığını, 49 canın hayatını hiçe sayarak, ihanet şebekelerinin değirmenine su taşındığını görüyoruz. Bu ahlaksızca saldırı girişimlerinin de inşallah tamamını boşa çıkaracağız” değerlendirmesini yaptı. Erdoğan, pazar günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için New York’a gideceğini ve orada hem genel kurulda hem görüşeceği dünya liderlerine, muhataplarına bu çirkin algı operasyonunu anlatacaklarını kaydetti. ‘Yaralıları tedavi ettiğimiz yalan’ Yargıtay’da HSYK seçimleri 23 Eylül’de ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Hükümet ile cemaatin ölüm kalım savaşına çevirdiği HSYK seçim sürecinde Yargıtay’dan kritik bir karar geldi. Yargıtay, üyeleri arasından HSYK’ye asil, 3 yedek üye belirlemek için yapacağı seçimin tarihini 23 Eylül olarak kararlaştırdı. Yüksek Seçim Kurulu adli ve idari yargıdan gelecek 10 asil 6 yedek üyenin seçimi için 12 Ekim’i oy verme günü olarak belirlemişti. 12 Ekim’e sayılı günler kala Yargıtay da kendi seçim tarihini belirledi. Yargıtay’daki seçim sonucunun 12 Ekim’deki seçim sonucunu etkileyeceğini belirten bazı adaylar tarihin ötelenmesini talep etti ancak sonuç değişmedi. 23 Eylül’deki seçimlerde Yargıtay üyesi 16 kişi, HSYK üyesi olabilmek için yarışacak. Bu adaylardan 3 ya da 4’ünü Yargıtay’da önemli bir güce sahip olan cemaatin desteklediği belirtiliyor. Hükümete yakın olan Zerrin Güngör’ün başkanlığını yaptığı Danıştay’da ise HSYK üye seçimi 12 Ekim’de yapılacak. HSYK’ye 2 asıl, 2 yedek üye gönderecek Danıştay’ın bu kararı adli ve idari yargı seçimlerini etkilememek için aldığı belirtildi. ‘BM’de bu çirkinliği anlatacağım’ YIN, ALMA İTAP AN K AYIN!.. S R O K O KU M
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle