22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 EYLÜL 2014 PAZARTESİ 6 HABERLER Taslağı büyük ölçüde tamamlanan AB İlerleme Raporu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı çok kızdıracak ‘Geriye gidiş var’ DUYGU GÜVENÇ RTE ‘İkinci Atatürk’!? Dün, “Recep Tayyip Erdoğan Atatürk’e ve Atatürk dönemine yeni bir bakışla mı yaklaşıyor” sorusunun peşinde, son konuşmalarından parçalar vermiş ve Atatürk dönemine bakışlarında bir “restorasyon” mu görülüyor, merak etmiştim... Bunun doruk noktası da Anıtkabir’de yazdığı nota “Aziz Atatürk” diye başlamasıydı. Nedir RTE’nin sorunu?! HHH Dikkatli okurlar anımsar, en az beş yıldır yazılarımda arada sırada, RTE’nin kendini Atatürk’ün yerine geçirmeye çalıştığına işaret ederim. Çırpınır durur hazret... Şimdi onları bulup çıkartacak zamanım yok! Ama, o yazılarıma sinen düşünce şuydu: RTE ve adamları kendilerine kadar olan Cumhuriyet dönemini, Kurtuluş Savaşı’ndan hemen sonra kesip atıyor ve yerine kendi dönemlerini yapıştırıyor. Davutoğlu’nda bu net görülür: Ulusculuk ve ulusal devletle hesaplaşma, bir tarihi yanılgı vb... Bu Cumhuriyete reddiye, açıkça inkârcılığın dünyada eşi benzeri görülmemiş bir örneğiydi... Reddetsen ne olur! O bütünüyle orada ve bugün de yaşayan bir olgu! AKP tabanının büyük kısmı dahil, milletin yüzde 75’i! Tarihi yok saymanın, belki de çok sık görülen bir İslamcı versiyonu daha, der geçersiniz... Ama bu düşünce sahipleri iktidarda olunca, bir sürü kaba beyinde, doğruymuş gibi bir algı oluşuyor... ANKARA Tayyip Erdoğan’ın 12 yıllık dönemin ardından Köşk’e çıkmasıyla “Yeni Türkiye” sloganıya yeni bir dönem başlatma iddiasını ortaya koyan AKP iktidarı ilk sınavını ekim ayında açıklanacak AB İlerleme Raporu ile verecek. Büyük oranda hazır olan İlerleme Raporu’nda, Türkiye için hükümetin “yeni” iddiasının tersine “geriye gidiş” tespiti yer alıyor. AB’li kaynaklar rapora ilişkin, “Son dönemde Türkiye’de olumlu yönde nasıl bir gelişme var ki pozitif bir dil kullanılabilir” değerlendirmesini yapıyor. Raporda, AB’nin 17 Aralık sonrası Türkiye’de en kritik tartışma konusu olan ‘güçler ayrılığı’nın önemine vurgu yapacağı öğrenildi. AB’nin İlerleme Raporu Ekim ayının ilk yarısında yayınlanacak. Raporun büyük oranda tamamlandığı belirtilirken, son 1 yılda Türkiye’deki gelişmelerin raporda yer alacağı belirtildi. Kaynaklar, geçtiğimiz yıla göre daha olumsuz bir içerik taşıyacağını belirttikleri raporda, üyelik için siyasi kriterler anlamında Türkiye’deki gelişmelerin ‘objektif’ olarak yer verileceğini belirtti. Bu çerçevede ‘çoğulculuk, demokrasi, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı, insan hakları, medya özgürlüğü’ gibi konuların raporun Kopenhag Siyasi Kriterleri bölümünde yine ağırlıklı yerini koruyacağı kaydedildi. Ayrıca, 30 Mart yerel seçimleri ve bu seçimlere yönelik iddialarla, cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin de raporda yer alacağı belirtildi. Edinilen bilgilere göre raporda yer alacak, AB’nin kaygılarına ilişkin başlıklar ise şöyle: “Yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı ve ifade, – internet de dahil olmak üzere basın özgürlüğü, polis teşkilatı, yargı ve içişlerinde yaşanan çok sayı ‘Yolsuzluklar soruşturulmalı ‘ “Raporda tamamen Türkiye’nin son bir yıldaki performansı yer alacak” diyen Batılı kaynaklar, Kopenhag kriterleri arasındaki ‘yargı bağımsızlığının, yolsuzlukların soruşturulması ve şeffaflığın’ önemine işaret ediyor. AB’nin, 17 Aralık’tan başlayarak polis, hakim ve savcı atamalarından HSYK’deki oylama sürecine kadar gelişmeleri yakından takip ettiğine işaret edilirken, raporda bu atamalarla birlikte ‘etkin yolsuzluk soruşturması yapılmadığı’ kaygısı da yer alacak. AKP’nin, Fethullah Gülen ile kavgasına da yer verilecek raporda, hükümetten gelen ‘paralel’ ve ‘darbe’ argümanlarının yer alması ise beklenmiyor. Raporda, Youtube ve Twitter’da uygulanan yasakların ve internet yasasında devlete takip hakkı veren son düzenleme de yer alacak. Gezi’deki polis şiddeti yine raporda 2013 yılı raporunda, polisin göstericilere yönelik aşırı şiddet kullanması ve gösteri hakkına izin verilmemesini eleştiren AB, bu yıl da Gezi protestoları sırasında hayatını kaybeden, yaralanan ve yargılananların davalarına yer verecek. Gezi’deki ölümlerden sorumlu polislerin serbest yargılandığına işaret edilirken, Gezi’de hayatını kaybedenlerin davaları sırasında ‘polis ablukası, hâkimlerin uyuması, sanık polislerin bıyıkla çıkması, Emniyet’in olay anlarına ilişkin kamera kayıtlarını vermemesi’ gibi birçok hukuksuzluk yaşanmıştı. Milletle irtibatı kuran büyük adam pozu! RTE’cilerin düşüncelerini incelediğinizde yukarıdaki saptamamın, genellikle doğruluğunu koruduğunu görürsünüz, ama bir küçük revizyon var. Baktılar ki, ayyaşmayyaş, faşist, diktatör gibi bin bir kötüleme malzemesinin, Mustafa Kemal’in tarihteki ve yarattığı Ulus’un yüreğindeki yerini milim kıpırdatacak hali yok, üstelik tam tersine Atatürk’ü daha da fena canlandırıp güncelleştirdiler milletin içinde, şimdi Ata’ya ve dönemine fazla laf etmeden, Ata’nın 1938 sonrası gerçekleştirilemeyen büyük Türkiye ruhunu, özünü, hayal ve ideallerini dirilttiklerini söylemeye giriştiler. RTE, Anıtkabir’de bu diriltmeyi, özellikle Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle başladığını yazdı. “Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanıyken 10 Kasım 1938’de vefatınızın ardından cumhurbaşkanlığı makamı ile cumhur arasındaki irtibat maalesef zayıfladı” diyordu notunda. Atatürk’ün, Anadolu’da bir ulus oluşturma girişimini ise hâlâ “tek tipçi anlayış” olarak nitelemeyi sürdürüyorlar, ama RTE’ye bir mazeret sunmuşlar: “Cumhuriyet bu büyük tarihin ayrılmaz bir parçasıdır, Cumhuriyetimizin içe kapanmanın, hiyerarşi ve homojenleşme arayışlarının egemen olduğu bir dünyada kurulduğunu biliyoruz... Günümüzde ise siyasi dinamikler tamamen değişmiştir… Hepimiz Osmanlı’nın yan yana yaşayan farklılıklara sahip topluluklarından geliyoruz. 20. yüzyılın tüm farklılıkları bir potada eritmeye çalışan tekçi anlayışları ve bunların önümüze de konduğu sorunlar artık geride kalıyor...” (Adaylığını açıklama konuşmasından) HHH İçe kapanma, sınırları çizerek, neredeyse sıfırdan bir devlet ve millet oluşturmayı ve büyük var olma mücadelesini mi kastediyor? Çok ayıp bir düşünce! Osmanlı’nın tamamen çöktüğü, işgal edildiği ve onlarca ulusdevletin doğduğu biri zaman... Hiyerarşi ne demek? Herhalde, milletten kopukluk olsa gerek, RTE ve Davutoğlu sözlüğünde. Milletten kopuk bir devlet ve hükümet/ yönetim... Belki de diktatörlük... RTE şimdi “doğrudan demokrasi”nin lideri mi? Evet. Halk seçti çünkü! Bu nedenle de artık halka sorma ihtiyacı yok her şeyi yapma gücüne sahip! Ya homojenleşme? Bu millet/ulus oluşturma süreci… Bunu tek tipleşme olarak açıklıyorlar... Osmanlı dağılmış ve elde kala kala Türkler kalmış ve Kürtler... Tabii daha küçük bir sürü dini ve etnik azınlıklar… Bir devlet/ulus olma ve bu yolla ayakta kalabilme mücadelesinde, şüphesiz hatalar yapıldı, hemen her ülke böyle süreçlerden geçti... Tarihe bir bütün olarak da bakmak zorundayız... Bugün hepsi varlığını sürdürüyor ülkemizde... Sık sık dile gelen bu “tek tipleşme”nin aşılıyor olması meselesi, şüphesiz iktidarın Kürt Açılımıyla yakından ilgili... Ama bugün ülkemizde bir ulus, bir devletten bahsedebiliyorsak, “beni millet seçti” diyebiliyorsanız, ulus ve devlet oluşturma çabalarının bir sonucunu kullanıyorsunuz... da yer değişiklik ve görevden almalar...” Raporda, HSYK yasası ve twitter yasağının kaldırılması başta olmak üzere Anayasa Mahkemesi’nin hükümetin büyük tepkisini çeken iptal kararlarına da işaret edilmesi bekleniyor. Hrant Dink cinayetiyle ilgili etkin soruşturma yapılmadığına yönelik kararın da raporda yer alacağı belirtiliyor. Rapor, AB’nin Genişlemeden Sorumlu üyesi olarak Stefan Füle’nin Türkiye ile ilgili son raporu olacak. Raporda, son dönem AB’nin kaygıları HSYK yasası ve Twitter yasağı deki gelişmelere de yer verileceği ve analizinde de, ‘kriterlerin karşılanmasına’ değinileceği belirtilirken, 3’ncü ve 4’üncü reform paketlerinde yer alan ancak gerçekleşmeyen hükümlere de gönderme yapılması bekleniyor. Raporda, Kürt sorunu ile ilgili çözüm sürecine yönelik olumlu değerlendirmenin yer alacağı, ayrıca son dönemde IŞİD’e katılmak için Türkiye’den geçenlerle ilgili Batı ile yapılan işbirliği ve Geri Kabul Anlaşması ise yine olumlu değerlendirmeler arasında sayılacağı kaydedildi. YÜZDE 80 ÖZÜRLÜ RAPORU OLAN KEMAL GÖMİ TAHLİYE EDİLMİYOR ALİ AÇAR 1993 yılından beri cezaevinde olan siyasi tutuklu Kemal Gömi, “rezidüel şizofreni” hastalığı nedeniyle yüzde 80 oranında özürlü raporu bulunmasına karşın tahliye edilmiyor. Gömi’nin ağabeyi Feyzullah Gömi, “Devletin hasta tutuklular konusunda vermiş olduğu bir söz var. Yerine getirmesini bekliyoruz. Bu insanları cezaevinde öldükten sonra ya da ölmeden bir kaç gün önce mi bırakmayı planlıyorlar” dedi. Gömi, 1993’te İTÜ’de öğrenciyken Kadıköy’de 5 polisin öldürüldüğü bir olaya karıştığı iddiasıyla “DevSol üyesi olduğu ve anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs ettiği” gerekçesiyle tutuklandı. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen ve tutuklanmadan öncede sara hastası olan Gömi, 2000’de ölüm orucuna da katıldı. Bu sırada şizofreni hastalığına yakalandı. 21 yıldır cezaevinde yatan Gömi hakkında Adli Tıp tarafından Kemal Gömi “cezaevi koşullarında yaşamayamaz, cumhurbaşkanı affına uygundur” yazısı bulunmasına karşı 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, serbest kalmasına izin vermedi. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde tedavi gören Gömi’nin durumu gittikçe kötüleşiyor. Ağabey Gömi, “Sürekli olarak ‘Hapishanede çok rahatım, orası benim evim’ gibi sözler sarf ediyor. Hastaneye yatalı 6 ay geçti. 15 günde bir yapılan bir iğne var ve yan etkisi 45 gün sürüyor. Hayatını tek başına idame ettirebilecek durumda değil”dedi. Kalıntı (Rezidüel) şizofrenide hastada toplumdan kopukluk, vurdumduymazlık ve ilgisizlik hâkimdir. Bakımsızdır, düşünceleri yoksunlaşmış ve somutlaşmıştır. Fotoğraf: VEDAT ARIK ‘Devlet sözünü tutsun’ İstanbul Haber Servisi İstanbul Valiliği tarafından Kadıköy İskele Meydanı’nda 1 Eylül Dünya Barış Günü kutlamalarının yasaklanmasına karşın yüzlerce kişi Haldun Taner Sahnesi önünde bir araya gelerek barış gününü kutladı. Ortadoğu’daki IŞİD’in saldırılarına karşı ortak mücadele çağrısı yapılan etkinlikte, Türkiye’nin IŞİD’e karşı lojistik desteğinin ve açılan yolların kapatılması istendi. Kadıköy’de dün polis yoğun güvenlik önlemi aldı. İskele Meydanı polisler tarafından kapatılırken, aralarında HDP, DİSK, KESK, TTB, TMMOB, EHP ve Halkevleri’nin de bulunduğu yüzlerci kişi Haldun Taner Sahnesi önünde bir ‘Hemen şimdi barış’ araya geldi. Ortak açıklamayı okuyan Dr. Deniz Mardin “Filistin’de her gün insanlık ölürken Türkiye’nin İsrail ile askeri, siyasi, ticari ilişkilerine bile son verilmiyor. Bizim için Filistin Rojava’dır. Rojava Gazze’dir. Gazze Şengal’dir. O acıya pasaport soranlar bizden değildir” dedi. Filistin Dayanışma Ağı FHK adına konuşan Nicola Safin “Filistin’de 25 yıldır barış görüşmeleri adı altında işgal, katliam, sömürge devam ediyor ” diye konuştu. Eski Avrupa Parlementosu üyesi Feleknas Uca ise Avrupa’nın Şengal’de katliama sessiz kaldığına dikkat çekti. HDP’li Sebahat Tuncel, Ertuğrul Kürkçü ve Levent Tüzel halkı selamladı. Boya döküldü: 6 gözaltı Harbiye Askeri Müze ve Kongre Merkezi önündeki Cumhuriyet Caddesi trafik ışıklarına gelen 3 kişi ellerindeki 4 kova sarı, mavi ve kırmızı boyayı yola döktükten sonra kaçtı. Fotoğraf kulübü üyesi olduklarını ve tesadüfen oradan geçtiklerini söyleyen 4’ü kadın 6 kişi şüpheli oldukları gerekçesiyle gözaltına alınarak Feriköy polis merkezine götürüldü. Olayın 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle gerçekleştirilen bir eylem olduğunu düşünen polis, soruşturmayı sürdürüyor. Gözaltındaki yurttaşa şiddet uygulayan üç polisle ilgili dava 7 yıl sonra sonuçlandı Dayakçı polislere hapis CANAN COŞKUN Şişli’de komşusu ile yaşadığı tartışma sonucu 9 Eylül 2007’de gözaltına alınan ve polislerin darp etmesi sonucu beyin kanaması geçiren İbrahim Ç.’nin davası 7 yıl sonra sonuçlandı. Haklarında dava açılan 3 polis 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. İbrahim Ç., 9 Eylül 2007’de komşusu ile yaşadığı tartışmanın ardından 3 polis tarafından gözaltına alındı. Polisler tarafından darp edildiğini belirten İbrahim Ç’nin ilk muayenesinde, darp izine rastlanmadı. İbrahim Ç, ertesi gün yapılan muayenede başında ağrı bulunduğunu belirtti. Kolunda ve dudağında da darp izine rastlandı. Gözaltına alındıktan 35 gün sonra da başındaki uyuşmadan dolayı gittiği hastanede beyin dış zarı kanaması yaşadığı ortaya çıktı. Hayati tehlike geçirdiği belirtilen İbrahim Ç. ameliyat edildi. Ameliyattan önce çekilen tomografide ise görünümün iddia edilen darp tarihi ile uyumlu olduğu, yaralanmanın kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğuna dikkat çekildi. Polis memurları H.D., İ.Ö. ve M.A.U’nun şikâyeti üzerine İbrahim Ç. hakkında görevli memura mukavemet suçundan dava açıldı. Yargılama sonunda İbrahim Ç., beraat etti. İbrahim Ç., “Sanıklar kolumdan tutarak sürükledi. Masayı devirdiler. Bıçak yere düştü. Yerden almak isterken H.D. yaralandı. Hastaneye götürüldüğümde doktor muayene etmedi” dedi. İbrahim Ç.’nin şikâyeti üzerine 3 polis memuru hakkında yaralama davası açıldı. Dosyayı karara bağlayan mahkeme, sanık polislerin müştekiye karşı zor yetkisini aştığını belirterek şikâyetçinin tavırlarının haksız tahrik olarak değerlendirilemeyeceğini vurguladı. Kararda polis M.U’yu 3 yıl 9 ay hapis, diğer sanıklar İ.Ö. ve H.D’yi de 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırdı. Saygı evet, ama Ata’nın pabucu da çöpe Sonuca gelelim: RTE diyor ki “91 yıllık Cumhuriyet tarihimizde hatta diyebilirim ki 2000 yıllık Türk tarihinde ilk kez devletin başındaki isim milletimizin... doğrudan doğruya kendi tercihiyle bir Cumhurbaşkanı belirlenmiştir... halkın oylarıyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olmanın da iftiharını yaşadığımı özellikle ifade etmek istiyorum… Bugün kapanan dönem eski Türkiye dönemidir. Kapıları ardına kadar açılan yeni dönem ise Cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki öz ve ruhu taşıyan yeni Türkiye, büyük Türkiye dönemidir…” RTE, bırakın Cumhuriyeti, 2000 yıllık Türk tarihinde, padişahları bir kenara bırakıyorum konumuz değil, Atatürk’e üstünlüğünü de, milletin seçtiği ilk başkan, bir ilk insan olarak kendini ilan ediyor… Ve aslında, seçildiği güne kadar olan Cumhuriyeti, eski Türkiye olarak silip atıyor ve tarihi kendisiyle yeniden başlatıyor... Yeni Türkiye ve büyük Türkiye dönemini başlatan adam... İkinci Atatürk? Atatürk’e saygı evet, ama pabucu da çöpe... Yine gaz kapsülü iddiası Haber Merkezi Mardin’in Nusaybin ilçesinde slogan attığı iddia edilen bir grup çocuğa polisin, gaz bombaları ile müdahale ettiği bu sırada 9 yaşında bir çocuğun başından gaz kapsülüyle vurulduğu iddia edildi. Dicle Haber Ajansı’nın haberine göre; Mardin’in Nusaybin ilçesinde dün akşam saatlerinde toplanan bir grup çocuğun slogan attığı ileri sürüldü. Polislerin, gaz bombaları ile çocuklara müdahale ettiği, müdahale sırasında gaz bombası kapsülünün başına isabet ettiği iddia edilen 9 yaşındaki H.E.’nin ağır yaralandığı kaydedildi. H.E’nin ailesi, çocuklarının kapı önünde oyun oynarken polis tarafından hedef gözetilerek vurulduğunu ileri sürdü. Rezidüel şizonfreni nedir?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle