27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 AĞUSTOS 2014 PERŞEMBE 6 HABERLER Kapatılan Selam Tevhid dosyasından Eti Maden üzerinden İran’a yapılan satışlar da çıktı Sarraf’ta ‘bor’ da var u Tevhid Selam Örgütü/Kudüs Ordusu soruşturması dosyasından Eti Maden İşletmeleri’ne ilişkin ilginç telefon konuşmaları çıktı. Telefon kayıtlarına göre, Faruk Koca Başbakan’ın adını kullanarak İran’a bor satıyor, satılan borun parasını da Sarraf getiriyor. ALİCAN ULUDAĞ ETİ MADEN YÖNETİCİSİ: Gül, Tasfiye, Seçim Sistemi İradesi Abdullah Gül, İstanbul’a yerleşecek, çalışmalarını ofisinde sürdürecek. Günlük siyasetin dışında akil adamlık yapacak; üniversite ve sivil toplum örgütlerinde Türkiye ve uluslararası meseleler üzerine görüş paylaşacak... Utku Çakırözer böyle yazdı. Doğrudur, bunu daha önce de Fehmi Koru yazı ve konuşmalarında “Gül, deneyimli bir siyasetçi olarak toplumsal konularda çalışmalarını yapar, konuşmalara gider” biçiminde belirtmişti. Evet bunlar günlük hayatını dolduracak vitrin işleri olacak ama Gül’ün hayatının ve çalışmalarının can damarında siyasetin olacağına eminim. Gül’ü şüphesiz partiye üye olarak tekrar geri alacaklar. Artık tasfiyesinin o kadarı ayıp olur! Ama Gül, parti içinde şüphesiz ki potansiyel odak olarak varlığını sürdürecektir. Başka türlüsünü düşünmüyorum. Milletvekilliğinden yani siyasetin can damarından, Davutoğlu’nun başbakanlığı ve yeni hükümetin kurulması sürecinden itibaren ama esas 2015 seçimlerinden sonra tasfiye edilecek olan “kurucu/ çekirdek” kadro, veya partinin “babaları”nın varlığını da düşünün. Gül ve benzer yazgıyı paylaşacak bu kadro, bugünkü koşullarda ancak RTE’ye seçenek bir potansiyel gölge parti çekirdeği/odağı olarak varlıklarını sürdürecekler. Çalışarak, bekleyerek, istişarelerde bulunarak, iletişim içinde kalarak. Ne zamana kadar? Ta, yeni cumhurbaşkanı yönetimindeki yeni hükümet ve 2015 Haziranı’ndan itibaren başlayacak olan ikinci yeni hükümet ve siyasal süreçte, RTE’nin bütünleşik devlet ve ülke yönetimi, ciddi çıkmazlara girinceye kadar... İktidarda bir kişide büyük bir güç birikimi varken ve seçmen de seçim sistemi itibarıyla arkalarında görünürken... Oradan, “potansiye muhalefet odağı”na ekmek çıkmaz.. Siyasetin yasası öyle işliyor. HHH Oysa, seçmen desteği güçsüzleşmiş bir RTE iktidarının varlığını unutmayalım.. Cumhurbaşkanlığı seçimine, 14 milyon seçmen katılmadı. (Katılım yüzde 74.) Bu önceki seçimleri düşünürsek (Katılım yüzde 89.), hiç normal değil. Seçmenlerin yüzde 36’sının oyuyla cumhurbaşkanı seçildi. Bu temsiliyette büyük bir eksidir. Mursi de Mısır’daki seçimlerde hemen hemen RTE ile aynı oyu (yüzde 51.73) alarak seçilmişti. (Yaklaşık 52 milyon seçmen...) Ama Mısır’daki tam bir kriz; seçmenlerin sadece yüzde 51.85’i seçimlere katılmıştı. Yani Mursi, seçmenlerin yarısının yarısının oyuyla (51.58’in 52.73’ü) seçilmişti. Toplam seçmeni dikkate alırsak Mısır halkının yüzde 26’sının oyuyla Mısır’ın başına gelmişti. Cumhuriyet yazmış müfettişi işten atalım Cumhuriyet, Eti Maden’de müfettiş Musa Duran’ın kurumun ihale ettiği 3 işte yapılan yolsuzlukları raporlaştırmasını ve bunun sumen altı edilmesini 27 Eylül 2013’te manşetten duyurmuştu. Selam Tevhit dosyasına göre Faruk Koca, haberin çıktığı gün 27 Eylül 2013’te saat 09:07’de Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne ait bir telefon ile görüşme yapıyor. Eti Maden’in üst düzey yöneticisi olduğu tahmin edilen görüşmede Faruk Koca, karşısındakine “Ankara’da mısın” diye soruyor. Dosyaya “X Erkek” olarak giren Eti Maden yöneticisi, “Ankara’dayım da. Cumhuriyet gazetesi bizi manşet yapmış” bilgisini veriyor. Koca, “Ne diye” diye sorunca, “Burada yolsuzluklar yanlış ihale... Şimdi Bakan beye (Enerji Bakanı Taner Yıldız’a) bilgi hazırlıyoruz. Yazan müfettiş de kendini ifşa etmiş. Onu da işten atacağız, muhtemelen iyi oldu gerçi” yanıtını veriyor. Bunun üzerine Koca, “Tamam. Sen yoğunsun” diyerek pazartesi görüşeceklerini söylüyor. Cumhuriyet’in bu haberinin çıkmasının ardından Eti Maden İşletmeleri yönetimi, müfettiş Duran hakkında hemen disiplin soruşturması başlatmıştı. Duran’ın aleyhinde daha önce 3 disiplin soruşturması daha vardı. 4. soruşturma sonucunda Duran’ın başmüfettişlik yetkileri alınarak tenzili rütbe ile başuzman yapıldı. Bu durum 20 Kasım 2013’de “Sen misin yolsuzluğu gören” başlığıyla Cumhuriyet’te haber olmuştu. Musa Duran, bunun üzerine hukuk mücadelesi başlatmıştı. İdare mahkemesi, Duran’ın unvanının iade edilmesine hükmetmişti. ANKARA 17 Aralık operasyonu sonrası İstanbul’da Tevhid Selam Örgütü/Kudüs Ordusu soruşturması dosyasından Eti Maden İşletmeleri’ne ilişkin ilginç telefon konuşmaları çıktı. İstanbul’da cemaate yakın poli slere yönelik operasyonunun ana dayanaklarından biri olan ve hükümet müdahalesiyle kapatılan Selam Tevhid dosyasına takılan telefon görüşmeleri, soruşturmanın şüphelilerinden eski AKP Ankara Milletvekili Faruk Koca’nın Eti Maden ile yakın ilişkisi olduğu anlaşıldı. Başbakan'ın adını kulanıp mal alıyor Dosyada Faruk Koca’ya ilişkin 17 Aralık operasyonunun kilit ismi Reza Sarraf ve İran’a bor satışı konusunda konuşmalar yer aldı. Selam Tevhid örgütü şüphelisi olan ve 28 Şubat döneminde Sincan’daki Kudüs Gecesi’nin organizatörü olduğu savlanan Hüseyin Avni Yazıcıoğlu, dosyanın diğer şüphelileri ile konuşurken, Faruk Koca’nın İran’a yaptığı “bor ihracatını” şöyle anlatıyor: “...Al işte en önemlisi Halis konuştuğunda ben ona evet diyor, kötü gidiyor, şöyle oldu böyle oldu diyor. Fakat kardeşim ordan gelecek makam adına yapmadığı şey yok. Yapmadığı şey de olmaz diye düşünüyorum. Üstat makam para kazanıyor. Tayyip’in adına ‘başbakan söyledi’ diyor Eti Bor’a. Eti Bor madenleri var. İran’a bor madeni satıyor Faruk. Ordaki Eti Bor ona mal vermek istemiyor. O Başbakan’ın adını kullanarak ordan mal alıyor, bor madeni satıyor İran’a.” Selam Tevhid/Kudüs Ordusu Örgütü’nün Türkiye yapılanmasını kurduğu öne sürülen ve Umut Davası’nda ceza alan Hakkı Selçuk Şanlı, dosyada yer alan 20 Haziran 2013 tarihli konuşmasında Eti Maden’e olan borcun ödenmesi için İran’a satılan borun parasının nasıl gönderileceğinden bahsediyor. Şanlı, görüştüğü Mustafa Yunus Polat’a, “Ordan resmi olaraktan Eti Maden’e olan borcumuzu ödettiriyo ruz. Biz şimdi gidip şeyden paramızı geri alacağız İran’dan alacağız paramızı. İran’dan almayacağız da İran da buraya Sarraf’la yollayacak ve yaramız bu yolla siwift geldiği anda şeyden git işlemlerini bitir, paramızı aldık anlamında işlemlerini bitir neydi onun adı” diyor. Polat, “Bank Mellat” derken, Şanlı, “Bank Mellat’ta yalnız Bank Mellat’a git, gittiğin anda savaşacaksın. Niye ben konuştum şeylerle ‘tek kuruş para vermeyin’ diyorlar yani bizi iki aydan beri uğrattıkları zararın haddi hesabı yok . Haddi hesabı yok haberin olsun” ifadesini kullanıyor. Faruk Koca, bir görüşmesinde “Ha tamam önemli değil ya bu benim enişte var. Bu İran’a mal götürüyorlar da. Bu tren ile ilgili bir sıkıntı varmış¸bor götürüyorlar da, size uğramak, sıkıntıları aşmak için” diyor. ERDOĞAN İÇİN TAKİPSİZLİK İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN ERGENEKON DAVASI u Savcılık, Gezi Direnişi’nde Başbakan Erdoğan’ın “Polise talimatı ben verdim” açıklamasını dikkate almadı. Kırmızılı kadın olarak bilinen Ceyda Sungur’un Erdoğan ve diğer kamu görevlileri hakkındaki şikayeti takipsizlikle sonuçlandı. ve Çapkın’ın hakkındaki takipsizlik kararı kesinleşmiş oldu. Kararda Sungur’a yönelik eylemi gerçekleştiren Emniyet görevlisi hakkında dava açıldığı ve yargılamanın devam ettiği anımsatıldı. Anayasanın 100. maddesi gereğince görevde bulunan veya görevden ayrılan başbakan ve bakanlar hakkında Meclis soruşturmasının açılmasının TBMM üye sayısının en az 10’da birinin vereceği bir önerge ile istenebileceğinin altı çizildi. Kararda ayrıca, diğer memurlar ya da kamu görevlileri hakkında öne sürülen iddiaların ciddi bilgi ve belgelere dayanmasının zorunlu olduğuna, ancak delil ve belge ibraz edilmediğine dikkat çekildi. CANAN COŞKUN Gezi Parkı eylemlerinde polis tarafından yüzüne yakın mesafeden biber gazı sıkılırken çekilen fotoğrafı ile direnişin simgesi haline gelen “Kırmızılı Kadın” Ceyda Sungur’un yüzüne gaz sıkılmasıyla ilgili şikâyetçi olduğu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın hakkında takipsizlik kararı verildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı eylemleri sırasında, “İçişleri Bakanıma ‘24 saat içinde AKM’yi ve Cumhuriyet Alanı’nı temizleyin’ dedik. Şimdi soruyorlar ‘Polise talimatı kim verdi’ diye. Polise talimatı ben verdim” demişti. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) araştırma görevlisi olan 28 yaşındaki Ceyda Sungur’un avukatı aracılığıyla yaptığı suç duyurusunu inceleyen İstanbul Cum huriyet Başsavcı Vekili Ali Cengiz Hacıosmanoğlu şikâyete takipsizlik verdi. Sungur’un avukatının yaptığı itiraz ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek reddedildi. İtirazın reddedilmesiyle Başbakan Erdoğan, Güler, Mutlu İzmir’deki ‘paralel yapı’ operasyonunda aranan kalmadı Üç polis daha teslim oldu İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir merkezli 13 ilde yasadışı dinleme iddiasıyla yürütülen ve kamuoyuna “paralel yapı” olarak yansıtılan örgüte yönelik operasyonda, gözaltına alınan 29 polisin sorgusu sürüyor. Hakkında arama kararı verilen 3 polis de dün akşam saatlerinde gözaltına alındı. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü operasyon kapsamında önceki sabaha karşı 28 polis gözaltına alınmıştı. Hakkında yakalama kararı bulunan eski İzmir Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar Şube Müdür Yardımcısı Taner Aydın’ın da teslim olmasıyla sayı 29’a çıktı. Aydın, polislerin ifadelerinin alındığı İzmir Emniyet Müdürlüğü Terörle Şube Müdürlüğü’nün Bozyaka’daki hizmet binasına avukatıyla birlikte geldi. Girişte gazetecilere açıklama yapan Aydın, 7 Ocak’ta açığa alındığını bildirdi. Hakkında yakalama kararını öğrenince teslim olmaya karar verdiğini söyleyen Aydın, “Sadece şehit ailelerinden, uyuşturucudan çocuğu ölen ailelerden özür diliyorum. Çünkü biz daha çok çalışarak bu ölümleri engelleyebilirdik. Onun dışında polisler hiçbir zaman hırsızlardan özür dilemezler” dedi. Aydın’la birlikte 29 polisin ifade verme işlemi devam ederken, hakkında yakalama kararı bulunan eski Batman Emniyet Müdürü Hasan Ali Okan, eski il emniyet müdür yardımcısı Ramazan Karakayalı, polis memuru Osman Karakuzu, dün akşam saatlerinde İzmir Emniyet Müdürlüğü Bozyaka Hizmet Binasına gelerek teslim oldu. HASAN FERİT ANMASINDA ÇADIR ‘GÖZALTINA’ ALINDI Galatasaray Lisesi önünde toplanan Halk Cephesi “Hasan Ferit Gedik için adalet arıyoruz” yazılı pankart açarak çadır kurmaya başladı. Bu sırada 4 otobüs dolusu çevik polisi ve bir TOMA, eylemcilerin etrafında güvenlik önlemi aldı. Polisler, grubun çadır kurmasına engel olarak sadece basın açıklaması yapabileceklerini söyledi. Ancak eylemciler adalet nöbeti tutmak için çadır kurma konusunda ısrar edince polis grubun elinden çadırını zor kullanarak aldı. Bu sırada polis ile eylemciler arasında arbede yaşandı. Halk Cephesi, sloganlarla polisi protesto etti. Eyleme Hasan Ferit Gedik’in annesi Nuray Meray (Gedik) de katıldı. (FOTOĞRAF: UĞUR DEMİR) İKİ YILDIR SURİYE’DE KAYIP GAZETECİ KADUMİ İÇİN EYLEM Al Hurra televizyonu adına Suriye’ye giden ve 2 yıldır kendisinden haber alınamayan gazeteci Başhar Fehmi Kadumi’nin serbest bırakılmasını isteyen meslektaşları, Suriye İstanbul Konsolosluğu önünde “Suriye Başhar’ı bize geri ver” sloganıyla eylem yaptı. Eyleme çocukları ile birlikte katılan Kadumi’nin eşi Arzu Kadumi, girişimlerinden sonuç alamadıklarını belirtirken TGC Başkan Yardımcısı Recep Yaşar, Suriye’den açıklama beklediklerini kaydetti. [email protected] ‘Suç benim’ demesi de işe yaramadı Dalan’ın arama kararı kalkmadı İstanbul Haber Servisi Ergenekon soruşturması kapsamında ifade vermediği için 12 Nisan 2010’da hakkında yakalama kararı çıkarılan Ergenekon davasının firari sanığı İSTEK Vakfı Başkanı Bedrettin Dalan’ın yakalama kararının kaldırılması istemi reddedildi. Mahkeme kararında, Dalan hakkında iddia olunan eylemlerle ilgili savunmasının delil mahiyetinde olduğunu kaydederek dosya kapsamında yer alan tüm delil, belge, bilgiler bir bütün halinde değerlendirilerek hüküm kurulması gerektiğini belirtti. Mahkeme, Dalan’ın Türkiye’ye gelmesi durumunda bu suçtan tutuklanmayacağı konusunda kendisine yasal güvence belgesi verilmesi talebini de kabul etmedi. Millet iradesi = seçim sistemi iradesi değildir Erdoğan ise Türkiye toplam seçmeninin yüzde 36’sı ile. Temsiliyet ve destek sayısının azlığı, RTE’nin çok önem verdiği “millet iradesi”nin zayıflığına da işaret eder. Seçime kimlerin hangi nedenlerle katılmamış olmasının önemi yok. Bunu neden yazdım? Seçimin sonucunu büyük zafer olarak ilan eden AKP ve yazarlarının, zaferin ardında yatan gerçek sonucu vurgulamak için. Yarın yayımlanacak Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji’de Doğan Kuban Hoca’nın, “Türkiye cehaletiyle övünen olağanüstü bir ülke çağdaşı oynayan ortaçağ insanları” yazısı da kışkırtıcı oldu. Kuban “Bu sisteme göre 80 milyon nüfusun 10 milyonu bile cumhurbaşkanı seçebilir. Demek demokrasinin çoğunluk iktidarı olduğu bir yalan.. 21 milyon demokrasi kurtaran, 31 milyon azınlık.. 14 milyon seçmenin kimin cumhurbaşkanı olacağına önem vermemesi ve seçimi boykot etmesi politik yaşam için endişe vericidir. 52 milyon seçmenin 21 milyonunun oyunu alan adayın da düşünmesi gerekir” demekte! RTE düşünür mü?! Düşünsün.. Derin derin düşünsün! Yüzde 36 oy ile diktatörlüğe mi soyunacak, fiili başkanlık rejimi mi uygulayacak, anayasayı mı değiştirecek.. Demokrasi, azınlığın çoğunluğa hükmetme oyunu değilse.. Hele hele demokrasi=seçim sistemi/yöntemi hiç mi hiç değilse... Erdoğanı’nki millet iradesinden çok seçim sistemi iradesi oluyor.. Bunu da bilmesinde büyük yarar var.. HHH Yazının anafikrine dönersek: Gül ve tasfiye edilenedilecekler, parti içinde Büyük Otoritenin sonuçlarını bekleyeceklerdir. Doğru bir bekleyiştir. Çünkü yol açacağı bir dizi kriz olacaktır ve Türkiye parlamenter sistemi ile böyle bir yönetimi sürdürebilecek bir birikime sahip değildir, müktesebatımız çok daha içerikli ve hacimlidir ve RTE’nin don biçtiği böyle bir ülke de değildir. Ben buna inanıyorum, herkes de inansın.. CHP yönetimi de inansın! Oylar RTE’de, tabii ki sağın seçmenine yöneleceğiz, diyen ve sağcılaşmayı bir strateji olarak gören bir siyasal yönetimin, Türkiye için tasarlayabileceği bir geleceğini göremiyorum. (Tabii, salt “ulusalcı” diye ortaya çıkanlarda da göremiyorum.. Söyleyeyim, ulusalcı deyimi de tepeden tırnağa yanlıştır!) Özetlersek günler, aylar çok şeye gebe.. Pazara inşallah, Yeni Türkiye’yi değil de Yeni AKP’yi yazacağım.. İstanbul Haber Servisi İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün çeşitli kademelerine “usulsüz dinleme ve casusluk” iddialarıyla yapılan operasyon kapsamında mahkemece serbest bırakıldıktan sonra savcının itirazı üzerine haklarında yakalama kararı çıkarılan eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Ömer Köse İstanbul Adliyesi’ne gelerek teslim oldu. Köse, işlemlerin ardından tutuklandı. Köse ile birlikte yakalama kararı çıkarılan tüm polisler adliyeye gelmiş oldu. Operasyon kapsamında İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından ifadeleri alınamadığı gerekçesiyle serbest bırakılan, soruşturma savcısı İrfan Fidan’ın itiraz etmesiyle haklarında yakalama kararı çıkarılan 17 polisten şimdiye dek 5 tutuklandı. Eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün’ün de aralarında bulunduğu 11 kişi ise 31 Temmuz’da tutuklanmıştı. Ömer Köse tutuklandı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle