09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 AĞUSTOS 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Liman yolsuzluğunu ortaya çıkaran polislere yönelik soruşturmada 29 kişi gözaltına alındı İzmir’de ‘Yıldırım’ iddia EMRE DÖKER İZMİR İzmir’de liman yolsuzluğu ve rüşvet operasyonuyla sözde Askeri Casusluk davalarında görev aldığı belirtilen Emniyet personeline dün sabaha karşı baskın yapıldı. İzmir Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından, yeni kurulan sulh ceza hâkimliğinden alınan karar doğrultusunda, hakkında yakalama kararı çıkartılan 32 polisten 29’i gözaltına alındı. “Fuatavni” baskını yine önceden Twitter hesabından haber verdi. İzmir merkezli 12 ilde başlatılan operasyonda, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek ve üye olmak suçlamasıyla 32 polis hakkında gözaltı kararı verildi. Yasadışı dinleme iddiaları ile ilgili olarak İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında, dinlemelerle ilgisinin bulunduğu öne sürülen emniyet personeline yönelik belirlenen adreslere operasyon düzenlendi. Başsavcılık, geçen haftalarda “paralel yapı” olarak tanımlanan Gülen cemaatine bağlı polisler tarafından dinlendiği öne sürülen 62 kişinin şikâyeti üzerine soruşturma başlatıldığını bildirdi. Bu kapsamda 19’u İzmir’de, diğerleri İstanbul ve Yalova’nın da aralarında bulunduğu 12 ilde yakalama kararı çıkartıldı. Gözaltına alınanlar arasında, 1. sınıf Emniyet amiri bir şüpheli de bulunuyor. Gözaltına alınan komiserlerden E.Ç. ile R.B.’nin avukatı İsmail Hakkı Küçük, E.Ç.’nin Aydın, R.B.’nin ise Erzurum’da gözaltına alındığını belirtti. Küçük, “E.Ç. gözaltına alınırken ben de oradaydım. Müvekkillerimin yaptıkları önleme dinlemesidir. Daha çok uyuşturucu ve terör operasyonlarında görev aldılar. Bu suçlama ve gözaltılar hukuksuz yapılan işlemler” dedi. Küçük, müvekkillerinin liman yolsuzluğu ve rüşvet operasyonunda görev alıp almadığı sorusunu “Onlar aslında istihbaratta görevliydiler ancak bu tür operasyonlara destek veriyorlardı” diye yanıtladı. Sözde Askeri Casusluk davasında çok sayıda sanığın avukatlığını üstlenen Murat Ergün ise, “Yaptıkları yanlarına kâr kalır sandılar, onlar da bir sabah polisi karşılarında buldular” dedi. Öte yandan Van’ın Özalp ilçesinde 1 komiser, Çatak ilçesinde 1 polis memuru gözaltına alındı. Hakkâri’de de operasyon kapsamında 2 polis gözaltına alındı. Operasyon kapsamında toplam gözaltı sayısının 29 olduğu kaydedildi. Twitter’deki “fuatavnifuat” adresinden önceki gün paylaşılan mesajda, Başbakanlığa, İzmir Sulh Ceza Hâkimi Dilek Çeliktaş’ın operasyon izni verdiğine ilişkin bilgi ulaştığı vurgulandı. Önceki gece Fotoğraf: DHA u Baskını yine önceden Twitter hesabından duyuran ‘Fuatavni’, operasyonun başbakanlık için adı geçen eski bakan Binali Yıldırım’ın önünü kesmeyi amaçladığını savundu ve ‘zamanlama manidar’ dedi. ya da dün sabaha karşı operasyonun başlayacağı belirtildi. Hesaptan ayrıca dün de, “Binali, ‘Bacanak’ olayını unutturmak için her şeyi yaparken AtalayDavutoğluEfkan kliği bunu gündeme taşıyarak Binali’yi sıfırlıyor” iddiası paylaşılarak, “zamanlamasının manidar” olduğunu savundu. AKP’deki genel başkanlık ve Başbakanlık mücadelesinde asıl hedefin, operasyonla Yıldırım olduğu tartışması başladı. İzmir Valiliği’nden yapılan açıklamada ise “Fuatavni”nin iddiaları yalanlanarak, “Bu tür haberlerin kamuoyunu kasıtlı olarak yanıltmak amacıyla yapıldığı değerlendirilmektedir” denildi. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar Bürosu Savcısı Ali Çelik ocak ayında operasyon kararı vermişti. İzmir Emniyeti Mali Şuçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, 5 ilde TCDD Liman İşletme Müdürlüğü’ne yönelik operasyon düzenlemiş, aralarında dönemin Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Başkanı Yıldırım’ın bacanağı Cemalettin Haberdar’ın da bulunduğu 24 kişi hakkında yakalama kararı verilmişti. Haberdar, nöbetçi mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Der Spiegel ve Cumhuriyet Federal Alman Şansölyesi Angela Merkel’in istihbarat örgütü BND’ye (BundesnachrichtendienstFederal Haberalma Servisi) “Türkiye’yi de dinleyin” emrini verdiği Almanya’nın önde gelen dergi ve gazeteleri tarafından ortaya çıkarıldı ve kamuoyuna sunuldu. Alman hükümetinin zor durumda kaldığı bir gerçek. Çünkü tam da o günlerde ABD’nin Almanya’yı dinlediği de ortaya çıkmış ve Almanya “ihtiyatlı bir dille kıyameti koparmıştı”. “İhtiyatlı dille kıyamet nasıl koparılırmış” diye aklınıza bir soru gelirse Türk Dışişleri’nin ve hükümetinin tutumu, tavrı da bir fikir verebilir. HHH Konu, tarihin en eski mesleklerinden biri olan “ülkelerin birbirini dinlemesi, izlemesi, kısaca casusluk” olunca bu alanda övgü ile yerginin birbirine karıştığı malumdur. Uluslararası siyasetin bu kaçınılmaz aracı, kimi ülkelerde ayağa düştüyse de çapından bir şey yitirmemiş, teknolojinin gelişen nimetlerinden de alabildiğince yararlanmıştır. Bu işlerin hep karşılıklı, neredeyse eşit düzeyde olduğu düşünülür. Öyle olmadığı en azından bir eşitlikten söz edilemeyeceğini biliyoruz artık: ABD herkesi, bu arada Almanya’yı da dinliyor. Almanya Türkiye’yi ve kuşkusuz daha pek çok ülkeyi dinliyor. Türkiye kimi dinliyor bilmiyoruz. Bildiğimiz onun içeride çok meşgul olduğudur. HHH Ama ben bu yazıda konunun başka bir boyutuna dikkat çekmek istiyorum izninizle. Geçen aylarda aralarında Cumhuriyet’in de bulunduğu bazı yayın organları Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan ve kayıtları ortaya dökülen bir gizli toplantı ile ilgili yayın yaptılar. Şimdi yargılanıyorlar. Üzerinde yayın yasağı da var ve artık içeriğini herkesin bildiği bu toplantıda konuşulanlar ile ilgili yazıp çizemiyoruz. Dava da açıldı zaten ve Cumhuriyet şimdi o davada “kamuoyunun haber alma hakkını” savunmak gibi bir görevle karşı karşıya. HHH Peki, Almanya’da Alman MİT’i BND’nin Türkiye’yi dinlediğini ortaya çıkaran Der Spiegel ve diğer yayın organları mahkemeye çıkarılacaklar mı? Alman “derin devletinin” ne yaptığını ne yapacağını bilemem ama derin olmayan devletin bu tür bir işe girişeceğini sanmıyorum. Federal Alman hükümetinin başbakanı Angela Merkel, geçen pazartesi günü Letland ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, “BND’nin çalışmaları konusunda detaylı bir açıklama yapmayacağını, konunun, gerektiği ölçüde istihbarat faaliyetlerinin denetiminden sorumlu Parlamento Denetleme Komisyonu (PKGr/ Parlamentarischen Kontrollgremium) tarafından ele alınacağını” söyledi. Demek ki orada böyle bir Meclis Komisyonu da varmış. Bu komisyonun işleri örtbas edip etmediğini de tartışıyor şimdi Almanlar. HHH Bu kadar da değil, Almanlar çıldırmış olmalı, siyasi partiler açıklama üstüne açıklama yapıyor, “Hakkımızdır, dinleriz; Türkiye dost kategorisine girmez” diyen var, “Ne münasebet hiç olur mu öyle şey, beceriksiz BND Almanya’nın güvenilirliğini zedeledi” diyen de. Ama “Ulan alçak Der Spiegel, ulan haddini bilmez Süddeutchezeitung size şimdi devletin gizli bilgilerini yayımlamaktan bir dava açalım da görün gününüzü” diyen yok. Orada YSK’nin resmi açıklamasını sumen altı eden Resmi Gazete de yok. Basın özgürlüğü var mı? Kılcal damarlara kadar nüfuz etmiş kendine aşırı güvenen sistemin varlığını tehlikeye sokmadığınız sürece var. Bizde ise sistemin kendine güveni daha çok “heeyyt ya da eyy” modundadır ve bu nedenle basın hem sistemi eleştirmek hem de “eyy... heeyt” düzenine karşı kendini korumak durumundadır. Bu arada havuz doldu taştı; özgürlükçü olduğunu söyleyen kimileri ise rakiplerinin değil, refiklerinin tökezlemesini dört gözle bekliyor. Bu da işin bir başka boyutu ama üzerinde durmak zaman kaybı olur... ‘Bacanak’ serbest kalmıştı ‘Binali’yi sıfırlamak’ BERKİN ELVAN’I HEDEF ALMIŞTI TÜİK’in araştırmasına göre suça sürüklenen çocukların sayısı artıyor Küfürcü polis yargılanıyor İstanbul Haber Servisi Gezi Parkı eylemlerinde polisin attığı gaz kapsülünün başına isabet etmesi sonucu yaşamını yitiren Berkin Elvan’ın ölümünden sonra kendi Facebook sayfasında “Amk Berkin misin nesin? Senin yüzünden iznim kapandı. Nesiniz lan siz kimsiniz. Neymiş ekmek almaya gidiyomuş. Kafana sıkan çeviğin ellerinden öperim. Böyle ekmek almaya gidersen ananı böyle s... o... ç...” diye küfreden polis memuru U.Ç. hakkında iki yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. İstanbul 51. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın ilk duruşması 23 Aralık 2014’te görülecek. İstanbul Savcısı Ufuk Büyükşengün, yürüttüğü soruşturma sonunda, Elvan ailesinin bir müracaatının olmadığını kaydederken, atfedilen suçlar yönünden de karşı karşıya gelmiş iki halktan söz edilemeyeceğini, soruşturma halen sürdüğü için bir suçludan bahsedilemeyeceğini, görevini kötüye kullanma iddiasının ise oluşmadığını belirtti ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Hukuk Bürosu’nun itirazını değerlendiren Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi, TCK’nin 215. maddesine göre “suçu ve suçluyu övme” yönünden dava açılmasına hükmederek kararı bozdu. Bu karar üzerine polis U.Ç. hakkında dava açıldı. Bonzai yaşı 11’e indi Kadın ceza infaz kurumlarından birinin kreşinde çocuklar etkinlik saatinde ‘Dışarıyla temas artmalı’ 06 yaş arası 334 çocuk, anneleriyle birlikte cezaevinde kalıyor. Çocukların gelişiminin akranlarından geride kaldığı belirtiliyor FİGEN ATALAY Onlar, “masum mahkum”lar. Anneleri cezalarını çekene kadar demir parmaklıklar arasında yaşamak zorundalar. “Dışarıda” ve özgür olsalar annelerinden ayrı kalacaklar. “İçeride” ve annelerinin yanındalar ama o kadar yoksunluk içindeler ki, gelişimleri özgür akranlarına göre daha yavaş gerçekleşiyor. Kadın ceza infaz kurumlarında kalmak zorunda olan 06 yaş arası çocukları, sistem görmüyor. Yasal düzenlemeye göre bu çocukların gündüzleri kreş ve yuvalara gönderilmesi, akşamları annelerinin yanına getirilmesi gerekiyor ama, çoğunlukla uygulamaya geçemiyor. Kurumdaki kreşlere sadece 36 yaş arası çocuklar alınıyor. Mevcut yasal düzenleme, bu çocukların gelişimlerine uygun besin takviyeleri alacağından söz etse de; koşullar çocukların ancak annelerine düşen yiyeceklerden yararlanmalarına olanak tanıyor. Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı Başkanı Nevin Özgün’ün verdiği bilgilere göre 06 yaş arasında 334 çocuk, anneleriyle birlikte cezaevlerinde kalıyor. Vakfın, Sabancı Vakfı, Sabancı Üniversitesi ve CISST Derneği desteği ile yürüttüğü proje kapsamında, “besin”, “uygun ortam”, “oyuncak”, “eğitim”, “dışarıyla temas” gibi eksikliklerin çocuk gelişiminde etkili olduğu görüldü. Çocuğu ile birlikte kalan annelerin en büyük engeli, çocuklarının özgürlüklerini de kısıtlıyor olmalarından ötürü duydukları suçluluk duygusu. Mahpus anneleriyle birlikte kalan çocuklara: l Oyun odaları oluşturulmalı. l Mahpus anne ile çocuğun odası diğer mahpuslardan ayrı olmalı, çocuklu annelere ayrı bir yer düzenlenmeli, bu mekânlar çocuk dostu olmalı. Yeni mekânlar inşa edilemiyorsa çocuklu mahpus anneler için ayrı bir koğuş ayarlanmalı. l Mahpuslara verilen yiyecekler çocuk ve bebeklere, emziren annelere, hamile kadınlara verilmemeli. l Çocuğun dışarıyla, diğer aile üyeleriyle (babası ve kardeşleri) teması kesilmemeli, çocuk mümkün olduğunca dışarı gönderilmeli. l 03 yaş grubu akranlarıyla zaman geçirebilmeli. 36 yaş grubu kurum dışındaki kreşlere gönderilmeli, okul öncesi eğitim desteği sağlanmalı. l Kurumlarda sürekli olarak doktor bulunmalı, çocuk doktoruna erişim kolaylaştırılmalı. Psikososyal servis uzmanları artırılmalı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TÜİK’in, güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların durumlarını açıkladığı veriler, suça sürüklenen çocuk sayısının arttığını ortaya koydu. Çocukların çoğunun yaralama olayına karıştığı ortaya çıktı. Araştırmaya göre yol açtığı ölümlerle kamuoyunun gündeminde olan uyuşturucu madde bonzainin Türkiye’de kullanım yaşının 11’in altına düştüğü açıklandı. Geçen yıl 48 binden fazla çocuk bağımlılık yapan madde kullanımından güvenlik birimlerine getirildi. Çocukların yaklaşık 4 bin 500’ünün esrar, 213’ünün bonzai, 118’inin eroin ve 171’inin de hap kullandığı tespit edildi. Geçen yıl güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuk sayısı, bir önceki yıla göre yüzde 11.6 arttı ve 273 bin 571 oldu. Suç işlediği gerekçesiyle güvenlik birimlerine gelen 115 bin 439 çocuğun yüzde 88.7’si erkek, yüzde 11.3’ü kız. Suça sürüklenen çocuk sayısının geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 14.5 artması dikkat çekti. üzde 85’i adliyeye sevkedildi Çocukların yüzde 44.5’inin mağduriyet, yüzde 42.2’sinin suça sürüklenme, yüzde 5.9’unun kayıp, yüzde 3.1’inin bilgisine başvurma ve yüzde 4.2’sinin de diğer nedenlerden dolayı güvenlik birimlerine geldiği, getirildiği belirlendi. Güvenlik birimlerine getirilen 115 bin 439 çocuktan 42 bin 540’ı yaralama suçu ile isnat edildi. Bu suçu hırsızlık, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak suçu izledi. Geliş nedeni suça sürüklenme olarak değerlendirildiğinde, çocukların yüzde 85.2’si adli birimlere sevk edilirken, yüzde 13.5’i ailesine teslim edildi. Mağdur olarak gelen çocukların yüzde 87.8’i ailesine, yüzde 3.3’ü yakınlarına, yüzde 2.3’ü sosyal kurumlara, yüzde 2.9’u da adli birimlere gönderildi. Y HSYK, horlamayı duymadı u Hayata Dönüş operasyonunda görevli askerlerin yargılandığı davada, avukat Güçlü Sevimli’nin üye hâkim Önen’in duruşmada horlaması gerekçesiyle yaptığı başvuru HSYK tarafından dikkate alınmadı. CANAN COŞKUN Teslim olmayan tek polis kaldı İstanbul Haber Servisi İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün bazı birimlerine “usulsüz dinleme ve casusluk” iddialarıyla yapılan operasyon kapsamında mahkemece serbest bırakıldıktan sonra savcının itirazı üzerine haklarında yakalama kararı çıkarılan 17 polisten 2’si daha teslim oldu. Böylelikle eski Terörle Mücadele Şube Müdürü Ömer Köse dışında hakkında yakalama çıkarılan tüm polisler teslim oldu. İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından ifadeleri alınamadığı gerekçesiyle serbest bırakılan, soruşturma savcısı İrfan Fidan’ın itiraz etmesiyle haklarında yakalama kararı çıkarılan 17 polis arasında bulunan başkomiserler Mehmet Işık ve Erkan Ünal dün avukatlarıyla birlikte Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na gelerek teslim oldular. Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği’ndeki ifadelerinin ardından Ünal tutuklanırken, Işık serbest bırakıldı. Ümraniye Cezaevi’nde 19 Aralık 2000’de düzenlenen Hayata Dönüş operasyonunda görevli askerlerin yargılandığı davaya bakan mahkemenin üye hâkiminin duruşmada horlaması Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu rahatsız etmedi. HSYK, avukat Güçlü Sevimli’nin sanıkların mahkemeye getirilmemesi, müdahil avukatlara sanıklara soru sorma hakkı verilmemesi, “Bora” ve “Atmaca” isimli harekât planlarının işleme konmaması, avukatların tüm taleplerinin reddedilmesi ve üye hâkim Mehmet Ali Önen’in duruşmada horlaması gerekçe leriyle yaptığı başvuruyu değerlendirdi. HSYK, “operasyona katılan güvenlik güçlerinin sanık olarak gösterilerek” kamu davası açıldığını, yargılamanın da uzun sürmesinin normal olduğu tespitini yaparak, horlamaya ilişkin herhangi bir ibareye yer vermedi. Operasyona katılmaları nedeniyle “faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek” suçundan yargılanan 267 jandarmanın davasına bakan eski Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, HSYK’ye şikâyet edilmişti. HSYK, şikâyet dilekçesini değerlendirerek, heyet hakkında soruşturma izni vermedi. Sanık ifadelerinin alınamaması nedeniyle sürekli olarak ertelenen yargılamaya 10 Eylül 2004’te başlanmıştı. HSYK 3. Dairesi’nin 29 Nisan 2014 tarihli kararında, kapatılan Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin dava dosyasını incelediğini belirterek, operasyona ilişkin iddianamede, Ümraniye E Tipi Cezaevi’nde bulunan müştekiler ve ölenlerin DHKPC, TKPML TİKKO ve TKİP isimli örgütlere mensup olarak geçtiğini kaydetti. Kararda iddianame ile müşteki ve ölenlerin kaldıkları koğuşu örgüt yuvası haline getirdikleri belirtilerek, tutuklu ve hükümlülerin birbirlerinin koğuşlarına rahatlıkla girebildikleri, örgütsel çalışma yaptıkları ve bu kişilerin mahkemelere götürülemedikleri öne sürüldü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle