09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 AĞUSTOS 2014 CUMA CUMHURİYET [email protected] SAYFA KÜLTÜR 15 ‘Şef’ kadrosunda bir atama söz konusu olmazsa, Rengim Gökmen bakanlığa dava açabilir SELDA GÜNEYSU Gökmen’e yeniden CSO vizesi ANKARA Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca hem Devlet Opera ve Balesi (DOB) Genel Müdürlüğü hem de Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) Müzik Direktörlüğü görevinden alınan Rengim Gökmen’in yeniden CSO’ya getirileceği bakanlıkta konuşulmaya başladı. Bakanlığın, “sanatçı genel müdür” kadrosunda yer alan Gökmen’i hukuken yine “sanatçı/şef” kadrosunda bir orkestranın başına atamak gibi bir zorunluluğunun bulunduğu belirtilirken, eğer “şef” kadrosunda bir atama söz konusu olmazsa Gökmen’in bakanlık aleyhine dava açacağı da kaydedildi. Gökmen, bir yıl kadar daha CSO’nun müzik direktörlüğü görevini yaparken, yaklaşık bir ay önce bakanlık tarafından çağrılmış ve hem DOB Genel Müdürlüğü hem de CSO müzik direktörlüğü görevinden yeniden alınmış, bakanlık müşaviri yapılmıştı. Ancak bu durumun bakanlığı hukuken bir sıkıntıya soktuğu konuşuluyor. Gökmen’in kad rosu aynı zamanda “sanatçı/şef” olduğu için bakanlığın kendisini uzun süre “müşavir” kadrosunda tutamayacağı, bir orkestraya şef olarak ataması gerektiği belirtiliyor. Bu nedenle bakanlıkta Gökmen’in yeniden CSO Müzik Direktörlüğü görevine getirileceği tartışılıyor. Söz konusu görevi yeni atanan Selman Ada’nın da istemediği kaydedilirken, Gökmen’in yeniden CSO Müzik Direktörlüğü görevine getirilmesinin “büyük olasılık olduğu” kaydediliyor. Ancak Cumhuriyet’in edindiği bilgiye göre, DOB ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nden de sorumlu Müsteşar Yardımcısı Nihat Gül’ün, “CSO yapboz tahtası değil” gerekçesiyle, Gökmen’in yeniden CSO’da görevlendirilmesine karşı çıktığı da dile getirildi. Gökmen için son sözü Bakan Çelik söyleyecek. Gökmen’in de “şef kadrosunda” herhangi bir göreve atanmaması durumunda bakanlık aleyhine dava açacağı öğrenildi. Verona Arenası’nın ayrılmaz ikilisi: Zeffirelli ve görkem... Cumhurbaşkanlığı seçimlerine öyle bir kaptırdık ki kendimizi, seçimden önce gittiğim Arena di Verona Opera Festivali’nin izlenimlerini sizlerle paylaşmadım... Şimdi bundan böyle sadece sanat haberleri, izlenimleri... Tam bu düşüncemi bir dostuma açtım ki, “Elini çabuk tut, yakında Türkiye’de sanat olayı kalmayacak!” demez mi! Yok artık deve! (Ertuğrul Özkök, “Siyasi detoks yapın!” diyor ama gelin görün, sanat siyasetten ayrılamıyor. Hele bizim ülkede!) Bu yaz Orta Avrupa’yı sarsan yağmurlar, Verona’ya dek uzandığı için festival ciddi bir sorun yaşıyor. Yağış yüzünden kimi iptaller yaşanmış. Şimdi İtalyan yetkililer ciddi ciddi o dev arenanın değilse de “yeryüzünün en büyük sahnesi” diye bilinen sahnenin üstünü nasıl kapatırız diye düşünüyorlar. Ben şanslıydım, dört opera akşamında da yağmur yoktu. Dün kaldığım yerden devam ediyorum. Sıra büyük usta Franco Zeffirelli’nin sahnelediği “Turandot” ver “Carmen” operalarında. Franco Zeffirelli bugün 91 yaşında. Sahne tasarımıyla başladığı sanat yaşamı, Rossellini, De Sica, Visconti, Antonioni gibi büyük ustaların asistanlığını yapmakla değişmişti. O gün bugün sinema, tiyatro ve opera, her üç alanda da birbirinden başarılı eserler yarattı. Daha önce onun “Il Trovatore”, “Aida” sunda büyücü bu adam! Perdesi olmayan dev bir sahneden söz ediyorum: Düşünsenize elips biçimindeki arenanın, “sahne” olarak kullanılan ucundaki alan, 50 metreye 30 metre boyutlarında. Sahnenin iki yanına eklenen platformlarla “sahne ağzı” 60 metre uzunluğunda. Yüksekliği gökyüzüne uzanan bir sonsuzluk.… Bu boş alanı Zeffirelli en çok koroyu ve koronun taşıdığı tasarım öğelerini kullanarak dönüştürüyordu. Dört perde boyunca Güneşli Sevilla meydanından, bir tavernaya, engebeli dağ patikalarından boğa güreşlerinin yer aldığı arenaya sürüklendik. Ve bir an onsun Şef Henrik Nanasi yönetimindeki müzikten kopmadık. Dört solist de sesleri kadar oyunculuklarıyla da ustaydılar. Ancak Carmen rolünde Gürcü Mezzo Soprano Anita Rachvelishvili, işte o görülecek ve duyulacak bir şeydi! (2009’da La Scala’da Baremboim yönetiminde Carmen’i oynadığından beri, dünya operaları bu rol için onu paylaşamıyor!) Neden mi “kıpkırmızı” Carmen? Aşk kırmızısı, kan kırmızısı, kıskançlık ve intikam kırmızısı, Flamenko kırmızısı, Çingene kırmızısı, karanfil ve şarap kırmızısı... Rivayet o ki, maestroların maestrosu Toscanini: “Açık havada futbol evet, ama opera seyredilmez” demiş. O yüzden Verona’yı sevmezmiş... Zaman zaman ona hak verecek gibi olurdum. (Seslerin kaybolduğu, kimi seyircinin elinde gazoz, kiminde şampanya, hafif bir piknik havası...) Ama Zeffirelli’nin Sapsarı Turandot’u ve Kıpkızıl Carmen’inden sonra Yaşasın Demokratik Opera Festivalleri yaşasın Arena di Verona diye haykırmaktan kendimi alamadım. “Carmen” Sapsarı ‘Turandot’ Celine Dion sahne kariyerine ara verdi Kültür Servisi Ünlü Kanadalı sanatçı Celine Dion, kendisinin ve kocasının sağlık durumu sebebiyle süresiz olarak sahne kariyerine ara verdi. Dion, gücünün her zerresini kocasının sağlığına adamak ve çocuklarına ayırmak istediğini söyledi. Dion’un, ABD’deki Colosseum programı ile sonbahardaki Asya turnesi de iptal edildi. Dion’un kocası, Rene Angelil geçen aralık ayında kanser tanısıyla ameliyat olmuş, Dion ise boğaz kaslarındaki iltihabın neden olduğu hastalıkla uzun bir süre mücadele etmişti. 29 Temmuz’dan beri Las Vegas’ta planlanan şovlarda istediği performansı gösteremeyen sanatçı, hayranlarının sevgi ve destekleri için teşekkür ederek hepsinden özür diledi. ve “Madam Butterfly” sahnelemelerini görmüştüm. Bu kez “Turandot” ve “Carmen” i izledikten sonra artık hiç kuşkum yoktu.: Zeffirelli görkem ve şatafat tutkunuydu. Üstelik bu görkem ve şatafat sadece görselliğe yansımıyor, bestenin, eserin özüyle ayrılmaz, organik bir bütünlük oluşturuyordu. Eserin ruhunu bize sunuyordu. Tüm sinema ve tiyatro birikimini sahneye taşırken görselliğin, müziği ve o muhteşem aryaları ezmesine, geri planda bırakmasına asla izin vermiyordu. Her eserde bu böyleydi: Görkemi ve görselliği amaç değil, araç kılıyordu! Puccini’nin ölümsüz bestesi “Turandot” da Arena di Verona Orkestra ve Korosu’nu ünlü Maestro Daniel Oren yönetiyordu. Solistler arasında beni büyüleyen Liu rolündeki İtalyan Soprano Carmen Giannattasio oldu. Bol ödüllü Japon sanatçı Emi Wada’nın kostümleri, görkemin doruğuna ulaşan bu prodüksiyona büyük katkıda bulunuyordu. Neden mi “Sapsarı” dedim? Çin efsanesi... Konu Çin Sarayı ve çevresinde geçiyor... Ve sahnede gözleri kamaştıran sarı ışık: Altın sarısı, yaldız sarısı, sim sarısı, şampanya sarısı, kehribar sarısı... Gelelim Bizet’nin “Carmen”ine. Gerçek insanlara, gerçek duygulara, evrensel temalara sahip olduğu için opera repertuvarının en popüler eserlerinden biri... Tıpkı “Turandot”taki gibi burada da yalnız sahneye koyuş değil, sahne tasarımı da Zeffirelli’ye aitti. Zeffirelli ve görkem yine ayrılmaz ikiliydi... Sahne tasarımı konu Kıpkızıl ‘Carmen’ Büyük İskender dönemine ait mezar ‘politik’ açıdan da önem taşıyor Mezardan kim çıkacak? Kültür Servisi Kuzey Yunanistan’daki Amphiopolis antik kentinde bir höyüğü kazmakta olan arkeologlar, Büyük İskender’in hükümdarlığının son dönemine ait önemli bir mezar girişini ortaya çıkardılar. Sıkı bir korumaya alınan kazı alanını ziyaret eden Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras, buluntunun açıkça çok önemli olduğunu ve İS 325300 yıllarına tarihlendiğini söyledi. Kuzey Yunanistan ve Makedonya bölgesinden başlayarak Hindistan’a kadar uzanan dev bir imparatorluk kuran Büyük İskender’in İÖ 323 yılında öldüğü ve Mısır’da gömüldüğü biliniyor. Büyük İskender’in babası II. Filip’in mezarı ise 1970’li yıllarda Amphiopolis’in batısındaki Vergina’da bulunmuştu. Arkeologlar, Amphiopolis’te hiç yağmalanmamış olarak bulunan, mermer bezemeli uzun bir duvarla çevrili mezarın, dönemin yüksek bir görevlisine ait olabileceğini düşünüyorlar.Kazıdaki arkeologlardan Katerina Peristeri, höyüğün tepesinde aslında taştan bir aslanın bulunduğunu, aslan yontusunun yüz yıl önce kazı alanından 5 km. ötede ortaya çıkarıldığını ileri sürdü. Aslan yon SARAYBOSNA FİLM FESTİVALİ Türkiye’den 6 film gösterilecek SARAYBOSNA (AA) Bosna’daki savaşın izlerini silmek ve başkent Saraybosna’yı yeniden kültür ve sanatın merkezi yapmak amacıyla bu yıl 20’ncisi düzenlenen Saraybosna Film Festivali (SFF) bugün başlayacak ve 23 Ağustos’a kadar sürecek. Türkiye’yi festivalde Nuri Bilge Ceylan’ın Altın Palmiye kazanan filmi “Kış Uykusu”nun yanı sıra “Ben O Değilim”, “Mavi Dalga”, “Annemin Türküsü”, “Kuzu” ve “Bir Varmış Bir Yokmuş” gibi filmler temsil ederken, Halit Ergenç de festivale konuk olacak. ALTIN PORTAKAL FİLM FESTİVALİ’NİN HAFIZASI İZLEYİCİLERLE OLUŞACAK Festivali nasıl bilirsiniz? Kültür Servisi Antalya Altın Portakal Film Festivali, Türkiye sinemasının 100. yılında kendi tarihini ilk defa izleyicileriyle birlikte arşivleştirecek. Antalya Altın Portakal’ın “hafızası”, festivalin resmi internet sitesindeki blog’da oluşturuluyor. Yarım aşırı geride bırakan festivalin hafızası, kişisel takipçilerinden festivale dair gelecek her türlü anı, bilgi ve görsel ile oluşacak. Bu yıldan başlayarak hayata geçecek ve özellikle dijital dünyada aktif olacak “12 ay boyunca Antalya Altın Portakal” projesinin de ilk ayağı olan “Festival Hafızası”, bu yıl 51’incisi düzenlenecek Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne dair hatıraları da yayımlayacak. tusu, Büyük İskender’in komutanlarından, İskender’in ölümünden sonra Suriye valisi olan Midillili Laomedon’la bağlantılandırılıyordu. İki haftaya kadar açılacak olan mezar Büyük İskender’in kendisine ait olmasa da, Yunanistan ile Makedonya arasında yıllardır süregelen çekişme yüzünden “politik” bir önem de taşıyor. Bir süre önce kurulan Makedonya devletini hâlâ tanımayan Yunanistan, Makedonyalı Büyük İskender’in komutanlarının birinin mezarının kendi topraklarında gün yüzüne çıkarılmasını bugüne kadar iddia ettiği tezleri açısından önemli sayıyor. “Turandot”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle