03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET [email protected] 2 TEMMUZ 2014 ÇARŞAMBA 16 KÜLTÜR TYB’nin Özel Ödülü’nü alan müebbede mahkum Tonguç Ok üç dilden kitap çeviriyor Hapisten Kürtçe ‘Manifesto’ Çok zaman oldu; Mamak Askeri Cezaevi’nde kaldığım yıllarda çeviri uğraşı imdadıma yetişmişti. İngiliz büyükusta Harry Golombek’in “Satranç Oyunu”, İrlandalı yazar Liam O’Flaherty’nin “Kıtlık”, Amerikalı araştırmacı Dee Brown’ın “Kalbimi Vatanıma Gömün” (sevgili arkadaşım Fevzi Yalım’la birlikte) adlı kitaplarını babamın evden getirdiği Facit daktilomda çevirirken o tekdüze kafesten uçup bambaşka dünyalara kanat açıyor, dört yanımı kuşatan baskı ortamına inat dinginliğe erişiyordum. Bu yıl Türkiye Yayıncılar Birliği’nin Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri arasında bir de Özel Ödül vardı. Özel Ödül, tam 17 yıldır hapiste yatan Tonguç Ok’a verilmişti. Tonguç, cezaevine girdikten sonra İngilizcesini geliştirmekle kalmamış, İtalyanca, İspanyolca ve Kürtçe öğrenmişti. Dahası, onca dili öğrenmekle de kalmamış, J. D. Bernal, Maurice Cornforth, John Eaton, Pablo Neruda gibi yazar ve şairlerin kitaplarını Türkçe ve Kürtçeye çevirmişti. Tonguç’un çevirdiği kitaplar arasında Lenin ve Stalin’in yapıtları da vardı. Daha da önemlisi “Komünist Parti Manifestosu”nu Kürtçeye çevirmişti: “Manifestoya Partiya Komunîst”. Tonguç Ok, çok uzun süredir hapiste çeviri uğraşını sürdürüyor. 1997’de gözaltına alınmış. Uzun zaman yattıktan sonra 2009’da “Anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs ettiği” gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilmiş. Ama “müddetname”sinde “Ölünceye kadar cezaevinde kalır” yazıyor. Tonguç, acı bir alaycılıkla, “Biraz nezaket gösterip ‘hayatının sonuna kadar’ diyebilirlerdi” demekten alamıyor kendini. Tonguç Ok’la, sağ olsun, avukatı Ziya Çelik aracılığıyla “konuştum”. Ben soruları gönderdim. O yanıtladı. Ziya Çelik’le bana yolladı. Belki tuhaf gelecek ama Tonguç Ok’un adını merak ettim ilkin. Öğretmen bir anababanın çocuğu olduğuna göre, Tonguç adı büyük olasılıkla Köy Enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç’tan geliyordu. “Evet. Babam Sivas’ta, kapatılan Köy Enstitülerinin yerine kurulan bir öğretmen okulunda okumuş. Enstitüden kalma kimi geleneklerin hâlâ yaşatıldığını anlatırdı” diyor ve Bakanlık ‘müzede sünnet düğünÜ’ yapılmasına izin veren müze müdürünün biletini kesti... u Bu yıl Türkiye Yayıncılar Birliği’nin Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri arasında bir de Özel Ödül vardı. Özel Ödül, tam 17 yıldır hapiste yatan Tonguç Ok’a verilmişti. Tonguç, cezaevine girdikten sonra İngilizcesini geliştirmekle kalmamış, İtalyanca, İspanyolca ve Kürtçe öğrenmişti. Ok’un çevirdiği pek çok kitap arasında, İngilizceden Kürtçeye çevirdiği ‘Komünist Parti Manifestosu’ da yer alıyor. babasından dinlediği bir “özgüven öyküsü”nü aktarıyor: “Bir gün vali gelmiş okullarına; sıraya girmeden yemek almak isteyince, görevli öğrenci valiye sıraya geçmesi ve beklemesi gerektiğini söylemiş. Dinlerken, müfettişin karşısında eğilip bükülen ilkokul müdürümüz aklıma gelmiş, o çocuğun özgüvenine hayran kalmıştım.” Tonguç, lise yıllarında arkadaşlarıyla evlerde ya da piknik yerlerinde buluşup seminerler düzenlediklerini, adından dolayı da Köy Enstitülerini anlatmanın kendisine düştüğünü söylüyor. O yüzden olsa gerek bu konuda hazırlıklı. Köy Enstitülerinin, zamanla, yoksul köylü çocukların bilimle buluştuğu Aydınlanma ocaklarına dönüştüğünü söylüyor: “Bilimle emekçilerin buluştuğu her yerde insanlar yönlerini ileriye, sosyalizme dönmüşlerdir. Burada da öyle olunca, mütegallibenin baskısıyla yine CHP eliyle kapatılmış. Kapatılmasalardı eminim, bugün farklı bir ülkede yaşıyor olurduk.” Tonguç’un hapse girdikten sonra dil öğrenmeye karar vermesi bir rastlantı değil, çünkü dil oldum olası ilgisini çekmiş. Yalnızca yabancı dillere değil, Türkçenin yerel ağızlarına da merak duymuş: “Ayrıca okulda ve yurtta anadili farklı olan Hemşinli, Laz, Kürt arkadaşlara sürekli sorardım şu ne demek, bunu nasıl söylüyorsunuz diye.” İçeride yabancı dillere yönelmesi ise bambaşka bir serüven. Ben de yıllar önce hapiste İspanyolca öğrenmeye kalkıştığım için çok iyi biliyorum. Hiç kolay değil o koşullarda yabancı dil öğrenmeye çalışmak ama Tonguç’un durumunda hapishanenin elverişsiz ortamına doğadan gelen deprem de eklenmiş: “Akıllı uslu bir öğrenci değildim ama Türkçeden/edebiyattan ve İngilizceden daima yüksek notlar almışımdır. İçeride fırsatını bulunca, liseden de biraz bildiğim Almancamı geliştirmek istedim. Tam rayına oturtuyordum ki deprem oldu; Sakarya hapishanesinden Gebze’ye getirildik. O hemgâmede ara vermek zorunda kaldım…” Almancaya ama bu kez de insan eliyle gerçekleştirilen bir “deprem” çıkmış karşısına: “Bu sefer de onlarca devrimcinin katledildiği 19 Aralık ‘Hayata Dönüş Operasyonu’ gerçekleşti. Kitaplarımız toplandı (kalorifer kazanında yakmışlar, sonradan öğrendik), defterlerimiz parçalandı… Almanca çalışmayı bıraktım artık, bir daha dönmemek üzere. Doğrusunu isterseniz, dil öğrenecek zaman da değildi. Sonra F tiplerinde, sesletimi çok hoşuma giden İtalyancayı öğrenmeye karar verdim.” Tonguç’un İspanyolca ve Kürtçeye yönelmesinde ise hapishanedeki arkadaşlarının büyük payı var. Başlangıçta İspanyolca öğrenmek yokmuş kafasında. Üçlü hücrelerde kaldıkları dönemde, aynı dosyadan yargılandığı, çok iyi bağlama ve gitar çalan, güzel besteler yapan arkadaşı Dursun (Yaman), ‘Madem ben bu gitarı çalıyorum İspanyolca da öğrenmeliyim arkadaş’ diyerek çalışmaya başlamış. Tonguç da ona yardımcı olayım, yol yordam göstereyim derken İspanyolcaya da el atmış bulunmuş. Ne ki, Dursun yarıda bırakmış, o bırakamamış. Kürtçe öğrenmeye de yan hücrede kalan Nedim Yılmaz’ın “haklı sitemi” üzerine karar vermiş: “Heval Tonguç, İngilizce biliyorsun, İtalyancayı ve İspanyolcayı öğrendin. Peki, biz komşularının dilini öğrenmeyi düşünmez misin?” O da, “Sen kitap gönderir ve yardımcı olursan neden olmasın!” diyerek hemen ertesi gün başlamış Kürtçeye: “Kürtçede hiç zorluk yaşamadım. Hapishanedeyseniz, Kürtlerin mahallesindesiniz demektir. Arkadaşlarla yazışmalarımı ve sohbetlerimi Kürtçe yapıyordum. ‘Azadiya Welat’ gazetesi haftalıktı o zaman, abone oldum. İspanyolca için aylık ‘Octubre’ dergisini takip etmeye başladım. Kısa dalgadan Çin Enternasyonal Radyosu’nun İspanyolca yayınını buldum, dinledim.” YARIN: Çeviri, ‘Manifesto’ ve bilgisayar. görevden alındı SELDA GÜNEYSU O müdür İspanyolca ve Kürtçe Biraz nezaket! ANKARA Kültür ve Turizm Bakanlığı, Eskişehir ETİ Arkeoloji Müzesi’nde “sünnet düğünü yapılmasına ve tarihi heykellerin yanına ses düzeni kurulmasına” izin veren müze müdür vekili Cemal Baykal Aydoğan’ı görevden aldı. Aydoğan’ın yerine Asuman Arslan müdür olarak atandı. Arslan’ın dün itibarıyla görevine başladığı belirtildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Eskişehir ETİ Arkeoloji Müzesi’nde, geçen hafta, tarihi heykellerin bulunduğu alanda “sünnet düğünü” yapıldığına ilişkin fotoğraflar sosyal medyaya yayılmış ve büyük tepki toplamıştı. Fotoğraflarda tarihi heykelu Müze lerin yanına ses sistemlemüdür vekili rinin konulduğu da görülmüştü. Müze yetkilileri Cemal Baykal de sosyal medyada tepAydoğan ki çeken fotoğraflar için görevden “salonun çok amaçlı saalınırken lon olarak kullanıldığını, daha önce nikâh, yerine Asuman seminerler, konferans Arslan müdür lar, sergiler ve kokteyller düzenlendiğini” be olarak atandı. Soruşturma lirterek, “Burada sosyal ve kültürel amaç devam ediyor. lı etkinlikler yapılıyor. Salonda birkaç heykel bulunuyor. Ancak asıl eserler üst katta yer alıyor” açıklamasında bulunmuşlardı. Yetkililerin bu yöndeki açıklamaları da tepkiyi artırmış ve Kültür ve Turizm Bakanlığı müze yetkilileri hakkında soruşturma başlatmıştı. Bakanlıktan Cumhuriyet’e yapılan açıklamada, söz konusu müzede daha önce müdür olarak görev yapan Mustafa Dursun Çağlar’ın yaşamını yitirmesinden sonra yetki anlamında bir sorun yaşandığı, daha sonra vekâleten Aydoğan’ın atandığı belirtildi. Ancak Aydoğan’ın vekâletliği sırasında da müzede bu tür faaliyetlere izin vermesinin de “soruşturmaya konu olduğu” dile getirildi. Bakanlıktan yapılan açıklamada ayrıca soruşturmanın devam ettiği de kaydedildi. Densiz vali… Müjdat Gezen’e kınama Kültür Servisi Müjdat Gezen’e, katıldığı bir televizyon programında ve kendisine ait internet sitesinde “AKP’ye oy verenleri aptal olmakla itham ettiği” gerekçesiyle kınama cezası verildi. Konuya ilişkin Gezen’e açılan manevi tazminat davası, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nce daha önce verilen bozma kararının ardından tekrar görüldü. Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki duruşmada hâkim Bülent Katar “Gezen’in davacılara tecavüzünün kınanmasına” karar verdiğini açıkladı. Gezen’e, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da dahil 15 davacı 10’ar bin TL tazminat davası açmıştı. Dil serüveni Bir başka ‘deprem’ Gebze’ye yerleşince tekrar başlamış İngiliz PEN’inin Etkinliğine Türkiye’den Matur Katılıyor ‘Şiir en güçlü protesto biçimi mi?’ Kültür Servisi İngiliz PEN’i tarafından 20 Tem muz Pazar günü düzenlenecek “Edebi Aktivizm: Şiir En güçlü Protesto Biçimi midir?’ başlıklı etkinliğe Türkiye’den şair Bejan Matur katılacak. Londra’daki Royal Festival Hall’da gerçekleşecek etkinlikte Ukrayna’dan Serhiy Jadan, Hindistan’dan Kutti Revathi ve Mısır’dan Mohammed el Deeb de yer alacak. Southbank Centre’ın Uluslararası Şiir Festivali’nin bir parçası olarak düzenlenen etkinlikte şairler yapıtlarından örnekler okuyacaklar ve edebi aktivizmin ön saflarında olmaya ilişkin görüşlerini ve deneyimlerini paylaşacak. Toplantıyı yazar ve BBC sunucusu Harriett Gilbert yönetecek. Etkinlikte yer alacak şairlerden Bejan Matur, öğrencilik döneminde gerçekdışı politik suçlamalarla hapse atılmıştı. Uluslararası ölçekte tanınan şiir kitaplarının yazarı Matur, daha önce Diyarbakır Sanat Merkezi’nin yöneticiliğini yapmıştı. Şair, romancı, müzisyen ve aktivist Serhiy Jadan, ülkesi Ukrayna’nın yanı sıra Almanya ve Rusya’da da ünlü bir sanatçı. Ukrayna’da bu yılın başlarında meydana gelen protesto hareketleri sırasında saldırıya uğraması dünya çapında tepkiyle karşılanmıştı. Üç şiir kitabı bulunan Kutti Revathi, Tamil dilinde yayımlanan ilk feminist dergi “Panikkudam”ın yayın yönetmeni. MÜYORBİR’e bakanlıktan inceleme Fotoğraf: UĞUR DEMİR Telif ödemelerinde yolsuzluk iddiası Bejan Matur Boğaziçi Üniversitesi tarafından fahri doktora unvanı verilen Ara Güler ‘Daha iyi bakacağım dünyaya’ CEREN ÇIPLAK Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanlığı tarafından foto muhabiri Ara Güler’e, teknik ve sanatsal niteliği yüksek başarılı fotoğraf çalışmaları ile Türkiye’nin tarihini ve gündelik yaşamını tüm dünyaya tanıtmış olması nedeniyle “Fahri Doktora” unvanı verildi. Törende konuşan Ara Güler, “Bu benim üçüncü doktoram. Bu tür onurlandırmalar birtakım dürtüler yaratıyor... Artık sizin için daha iyi bakacağım dünyaya, buna başka şeyler de ekleyeceğim” dedi. Ara Güler hakkında konuşma yapan Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, Ara Güler’in fotoğraf arşivinin korunması gerektiğini vurguladı: “Ara Güler’in İstanbulu benim İstanbulumdur. Hep derdim acaba ne kadar meşhur olmam gerekiyor, Ara Güler’in benim fotoğrafımı çekmesi için. Ne zaman ki Ara Güler benim fotoğrafımı çekti o zaman ‘yazar oldum’ dedim kendime. Ara Güler’in başarısı bir gazeteci gibi davranarak şehrin ruhunu tespit etmesi ve bunu arşivleyerek saklamasıdır. Bize düşen yaklaşık 700 bin fotoğraftan oluşan bu arşivi korumak ve saklamaktır; önce korumak sonra dijitale geçirerek sınıflandırma ve bir vakfa bağlamaktır. Var olsun, sağ olsun Ara Güler.” Bir hiphop sanatçısı olan Mohammed el Deeb’in “Masrah Deeb” adlı şarkısı, 2011’de Kahire’deki Tahrir Meydanı’nda patlak veren ayaklanmanın simge şarkılarından olmuştu. ‘Tepecik Hayal Okulu’ Güliz Sağlam’ın Ahmet Uluçay’ı anlattığı belgeseli Kültür Servisi 2009 yılında aramızdan ayrılan, ‘Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’ filminin yönetmeni Ahmet Uluçay’ı anlatan ve 33. İstanbul Film Festivali’nde gösterimi gerçekleşen “Tepecik Hayal Okulu” belgeselinin 4 Temmuz Cuma günü saat 19.00’da Cezayir Salonu’nda gösterimi yapılacak. Güliz Sağlam’ın yönetmenliğini üstlendiği film, Uluçay’ın bundan on iki yıl önce beynindeki tümör ile tanışmasını ve düş ile gerçeklik arasında gidip gelen yaşamını konu alıyor. Film, 7. Documentarist İstanbul Belgesel Günleri’nde FIPRESCI ve 25. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde ise “En İyi Belgesel” ödüllerini almıştı. Yapımcılığını İlker Berke’nin yaptığı filmini gösterimi yönetmen Güliz Sağlam’ın katılımıyla gerçekleşecek. Kültür Servisi Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, Müzik Yorumcuları Meslek Birliği’ni (MÜYORBİR) incelemeye aldığı öğrenildi. Müfettişlerin hazırladığı raporda, birliğin önceki müdürü Ahmet Koç’la ilgili yolsuzluk iddialarına ve kurumda tespit edilen usulsüzlüklere yer verildiği belirtiliyor. Öncesinde şarkıcı Gülşen, kendisine hak ettiğinden daha az telif ödendiği gerekçesiyle MÜYORBİR hakkında İstanbul Fikir ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne dava açmış, 1 milyon 58 bin lira gelir elde etmesine karşın, sadece 1800 lira ödeme yapıldığını iddia etmişti. Müfettişlerin incelemesiyle hazırlanan rapora göre ayrıca, Ahmet Koç’a murassah üye olarak maaş bağlanmaması gerektiği halde üç yılda toplam 118 bin 756 lira ücret ödendiği, üyelere ait hak ediş dağıtımlarında da usulsüzlük yapıldığı belirtiliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle