02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 TEMMUZ 2014 ÇARŞAMBA 8 HABERLER GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada düşmesine neden oldu diye Fenerbahçe’den şu bu nedenlerle kovulmasaydı, böyle disiplinli, kişiselliğini tatmin için değil, takımın zaferi için oynayan bir onbir yetiştirme olanağını bulabilir miyd? Yatsınlar kalksınlar Türkiye’nin önüne gelen değerlerin kıymetini anlamayıp ülkeden sepetlemesine dua etsinler. Löw bir son örnek. HHH Düşünebiliyor musunuz: Atatürk’le yüzünü Mekke’den Batı uyarlığına çeviren bu ülkenin son Başbakanı, şimdilerde de TC’nin cumhurbaşkanı olmaya soyunan RTE; (ve AKP’nin bugünkü cumhurbaşkanı) yaşamı boyunca bir kez olsun filarmoni orkestrası konserine gitmemiş, bir kez olsun bale ya da opera izlememiş, yalellere meraklı... Dahası var. Dünya çapında ünlü tenor Pavarotti’yi buraya çağıran, ne ki dinledikten sonra bize yaramaz diye derdest edip ülkesine yollayan biz değil miyiz? Bu ülkenin yetiştirdiği dünya çapında bir piyanist ve bestekâr olan Fazıl Say’ı neredeyse ülkesini terk etmeye sürükleyen mahkeme eziyeti ve hapisle tehdidin üstünü nasıl örteceğiz? HHH Bu ülkenin bir numaralı yöneticisi; uydurma arabesk müziğinin mucidi, en büyük eseri “Batsın Bu Dünya” olan Orhan Gencebay’ı baş köşelerde ağırlıyor ama saçma sapan bir davadan usanan Fazıl Say’ın başka bir ülkede yaşamaktan söz etmesini, “gitsin, gitsin” diye adeta kovarcasına karşılıyor. Bu örneklerden yola çıkarsak diyebiliriz ki; ülkemizi yöneten, üstelik boyunbağı taktığı ve arada bir AB üyesi olmaktan söz ettiği için Batılı düşünce sahibi insan diye başımızdan ayrılmaya hiç niyeti olmayan birini övmekte yarışıyoruz. Bir ülkenin insanları Batı musikisinden nefret eden baş yöneticiye hâlâ Avrupalı diyebiliyorsa, bu iddiaya ancak havadaki kargaları inandırabilir. Oysa bir ülkenin Batılı olup olmadığı, yöneticisinin sanatkârlarını yüceltmesiyle orantılı. Bizim dünya liderimiz ise tiyatroları kapatmaya, opera ve baleyi gündemden kaldırmaya çalışıyor. Biz başka ülkelerin kıvancına, kovduğumuz spor adamlarının ve opera sanatçılarının o ülkelerdeki başarılarıyla ortak oluyoruz. HHH Öyle bir başbakanımız var ki cumhurbaşkanı olmaya soyunuyor ve lakin hükümetinin cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk olaylarının örtbas edilmesinden habersiz görünüyor. Ama babam olsa rüşvet alanı, yolsuzluk yapanı derhal yargıya teslim ederim, diyen bu Başbakan’ın; davranışlarına bakınız. Dört bakanı ile ilgili Meclis’te araştırmasoruşturma komisyonu kurulmasını ertelemeye çalıştı. Emrindeki AKP Grubu’ndan dokuz vekille kurulan komisyonun kurulmasını aylarca savsakladı, engelledi. Fakat kurulan komisyona üye olan muhalefet partileri üyelerinin; mademki bu dört bakanının rüşvet alıp almadığını araştıracağız... ... Öyleyse savcılığın hazırladığı, Meclis komisyonuna gelen fezlekeleri incelemesine olanak sağlanması isteklerini ertelemek için; bu kez komisyonun AKP başkanı, dosyalarda dizin yok diye savcılığa geri gönderdi. Şeytanın aklına gelmeyecek savsaklama önlemleri… HHH Ve.. rüşvet alan babasını bile affetmeyeceğini halka açıklayan bu Başbakan’ın, mutlaka ya emri ya da onayı ile dört bakanla ilgili komisyon bir türlü çalışamıyor. Şayet rüşvete ve yolsuzluklara bu denli duyarlı ise Başbakan; dosyaların muhalefet tarafından incelenip savcıların saptadığı rüşvet gerçeklerinin bir kez daha kamuoyuna açıklanmasının neden önüne geçiyor? Bu soruya yanıt arayarak kafayı yormayın: Zira işte Başbakan budur. Halka söylediğini uygulamaya sıra geldi mi türlü siyasal ayak oyunları ve emrindeki çoğunluğa emir vererek aksini yapan ve yaptıran adam!.. Dünü ile bugünü ortalıkta olan ve tartışılan bir Başbakan, cumhurun başkanı olacak ha? Değiştirme korkusu MAHMUT LICALI ANKARA 17 Aralık operasyonuna adı karışan bakanlar hakkındaki fezlekelerin soruşturma komisyonu kurulduktan sonra dizi pusulası olmadığı gerekçesiyle savcılığa iade edilmesi komisyonun kurulmasını esas olan fezlekelerin değişmesi anlamına gelirken bu durum çeşitli hukuki tartışmalara neden oldu. Fezlekelerin yeni tarih ve sayıyla gönderilecek olmasının yanı sıra daha önce üye vekillere hiç açılmayan dosyaların içeriğinde olası bir değişikliğin de tespit edilemeyecek olması tepki çekti. Muhalefet üyeleri toplantı çağrısı yaparak fezlekelerin üyelere açılmadan gönderilmesine itiraz etmeye hazırlanıyor. Eski AB Bakanı Egemen Bağış, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar hakkındaki rüşvet ve yolsuzluk iddiaları üzerine kurulan soruşturma komisyonunun ilk icraatının bütün dosyayı savcılığa iade etmesi; komisyo Bakanlar hakkındaki fezlekelerin savcılığa gönderilmesini eleştiren CHP’li Aksünger, ‘Yeni gelecek fezlekenin ilk gelen fezleke olduğunu nereden bileceğiz’ sorusunu gündeme taşıdı GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada oluşturma zemini olarak da değerlendiremez miyiz? Konuya salt muhalefet bir aday ortaya attı, bakalım ne çıkacak diye değil de, AKP’nin yarattığı fay hatlarına karşı toplumun birbirinden uzak duran kesimlerinin ortak paydalarda buluşması çabasıyla bakarsak bunu başarabiliriz. AKP 2002 yılında bu anlamda büyük bir fırsat yakalamıştı. Başlangıç olarak pek çok kesimi de etkilemişti. Yönü AB’ye dönüktü, herkes için demokrasi diyordu, Meclis’in parmak hesabıyla yönetilmeyeceğini söylüyordu. Yolun devamında bütün bunların tersini yaptı. Eğer başarabilseydi, bugün siyaset çok farklı bir yelpazede, geçmişteki gerilimli tartışmaların gerçekten geçmişte kaldığı bir ortamda yapılıyor olurdu. AKP Türkiye’nin bütün temel sorunlarını aldı, çözmek için değil kullanmak için elinden geleni ardına koymadı. Fıtratı gereği “düşmansız” yapamadığı için şimdi yıllarca beraber yürüdüklerinden, hukuksuzluklar dahil geçmişte her şeyi birlikte yaptıklarından düşman üretmeye çalışıyor. HHH AKP’nin yukarıda özetlediğimiz dönemi geride kalmıştır. Cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte sonuç ne olursa olsun yeni bir dönem başlayacaktır. Ya Erdoğan kendine ait yeni Türkiye’sini kuracaktır ya da Türkiye kendi içinde yeni bir sentez yapmanın iklimine kavuşmuş olacaktır. Böyle bir senteze gereksinim var. 1991’de Sovyetler Birliği’nin çökmesinin ardından buzların aniden eriyip ortalığın en çok kaynadığı bölge bizim etrafımız oldu. 20. yüzyıl boyunca Türkiye’nin etrafındaki tüm sınırlar en az bir kez, tüm rejimler de iki kez değişti. Soğuk savaş sonrasındaki değişim ise sözcüğün tam anlamıyla baş döndürücüydü. Bu sürecin başlangıcındaki en önemli değerlendirmelerden biri Berlin Duvarı’nın yıkıldığı günlerde Amerikalı stratejistin şu sözüydü: “Bin devletli dünyaya hazır olun...” Artık kutuplar eriyor ve küresel aktörlerin de yönlendirmeleri doğrultusunda yeni ülkeler art arda tarih sahnesine çıkıyordu. O günlerde Türkiye de ciddi bir tartışma konusuydu; nereye evrilecekti? Doğunun batısındaki, batının doğusundaki Türkiye bu karmaşa içinde nasıl bir yön çizecekti? AKP dönemi bu tartışmaları daha da alevlendirdi. Gelinen noktada AKP, Türkiye’yi AB’ye sokacağım derken birbirine soktu. Ortadoğu’da ataklık yapacağım derken bataklık yarattı. Komşularla sorunları sıfırlayacağım derken Türkiye’nin tüm dünyadaki ağırlığını sıfırladı. Seçimi kazanmak için her yol mübah derken sandığa olan güveni de sarstı. HHH Çankaya seçimlerine bu anlamda daha geniş pencereden bakıp geçmişte AKP’ye oy veren kesimlerin olabildiğince geniş bir bölümünü de kapsayan bir uzlaşma aramak gerekiyor. Bunu başarabiliriz. CHP ve MHP’nin attığı adım, siyasal olarak bir seçimliktir, ama değerlendirilebilir ve üzerine iyi bir plan kurulabilirse bu adım çok büyüktür. Aya ilk çıkan kişinin ayda attığı ilk adım için söylediği, “bir insan için küçük ama, insanlık için büyük” sözünü anımsatacak önemdedir. Avrupa Birliği hedefi de Avrasya Birliği hedefi de Türkiye’nin önüne koyabileceği gelecek öngörüleridir. Ancak bütün bunlardan önce Anadolu’nun birliği gelmelidir. Bu yönde ilerleyebilirsek soğuk savaş sonrası Türkiye üzerine yapılan pek çok küresel plan ikinci plana düşecektir. Böylece Türkiye, soğuk savaş döneminden köklerini sağlamlaştırarak küresel dünyadan da kopmadan çıkmış olacaktır. Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu bu sentezin neresindedir sorusunun yanıtını da yarına bırakalım. ‘Hukuki temeli olmayan işlem’ Aksünger, fezlekelerin içeriği hakkında kamuoyuna yansıyanların buzdağının görünen kısmı olduğunu belirterek, “Fezlekelerin üyelere açılmadan ve Soruşturma Komisyonu’nda bu yönde bir karar alınmadan gönderilmesi hukuki temeli olmayan bir durumdur” dedi. Fezlekeler üyelerin bilgisine açıldıktan sonra dosyalarda eksiklik görülmesi halinde bunun giderilmesi için karar alınması gerektiğini söyleyen Aksünger, “Belgelerin tasnifini alt komisyon yapabilirdi. Fezlekelerin birer örneğinin bizlere verilmesi ondan sonra gönderilmesi gerekirdi” dedi. nun bundan sonra yapacağı çalışmaları tartışmalı hale getirdi. AKP’nin “dizi pusulası eksikliği bahanesiyle” fezleke kapsamındaki bütün klasör ve dosyaları savcılığa göndermesi soruşturma komisyonunun kurulmasında esas olan fezlekelerin de değişmesi ihtimalini gündeme getirdi. Savcılık kanadından dizi pusulası düzenlenerek yeniden Meclis’e gönderilecek fezlekelere “yeni sayı” ve “yeni tarih” verilecek olması; eski sayı ve eski tarihli fezlekeler üzerinden kurulan komisyonun hukuki dayanağını da tartışmalı hale getirdi. AKP’nin çeşitli taktiklerle fezlekelerin içeriğini bugüne kadar milletvekillerinin bilgisine hiç açmaması da soruşturma komisyonu kurulduktan sonra savcılığa gönderilen dosyaların içeriğinde olası bir değişikliğini tespit edilememesine neden olacak. Bu durumda eski fezlekeler tespit edilemez Değişiklik üzerinden bugüne kadar yürütülen sürecin silbaştan yenilenmesi ihtimali de doğdu. Komisyonun çalışmasını ertelenmek için bütün dosyaların bir bahaneyle savcılığa gönderilmesinin soru işaretlerini artırdığını belirten Komisyon üyesi CHP’li Erdal Aksünger, fezlekelerin üyelere açılmadan savcılığa gönderilmesinin komisyonun faaliyetlerini tamamen durdurmak anlamına geldiğini ifade etti. Aksünger, şunları dile getirdi: “Bizim elimizde herhangi bir dosya yok. Yeni gelecek fezlekenin ilk gelen fezleke olduğunu nereden bileceğiz? Şu anda kara lekeyi dosya üzerine kendilerini düşürdüler. Komisyon üyelerine verilmeden fezlekelerin değiştirilme olasılığı ciddi bir soru işareti. Bunların hepsi er ya da geç açığa çıkacak. Ben soruşturma komisyonunda savcı görevi yapacak bir üyeyim, ancak dosyayı göremiyorum. Bundan sonra her şeye bir soru işareti diye bakıp dosyanın değişmiş olma ihtimaliyle hareket edeceğiz.” 17 Aralık tepkisi Çağlayan’a saati sordu, işinden oldu Haber Merkezi Ankara’da bir restoranda istifa eden eski Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan’a “saat” sorduğu için darp edilmek istenen özel bir hastanenin departman yöneticisi H.E, işini kaybetti. İstanbul’da 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasında tutuklandıktan sonra serbest bırakılan işadamı Rıza Sarraf’ın 700 bin liralık hediye saat aldığı ileri sürülen eski Çağlayan’a karşılaştıkları bir restoran da “saatin kaç” olduğunu sorduğu için darp edilmek istenen H.E’nin özel bir hastanede departman yöneticisi olduğu işinden çıkarıldığı öğrenildi. Odatv sitesine açıklamalarda bulanan H.E, “Olay mesai saati içinde değil, akşam saat 11.00 civarında oldu. Biz onların masasına gitmedik. Onlar restorandan çıkıyorlardı. Tam bu sırada ‘Sayın bakanım saatiniz kaç’ diye sordum. Zafer Çağlayan ironiyi önce anlamadı. Dönüp saati söyledi. 3 adım attıktan sonra mesele dank etti. Yanındakiler saldırmaya çalıştı. Ancak darp edemediler. Araya girenlerle ortalık sakinleşti. Hastanede departman yöneticisiydim. Ertesi gün sabah hastaneyi aramışlar. Öğlen saatlerinde işten çıkarıldım. İşten çıkarılan diğer kişinin bu olayla ilgisi yok. Olay sırasında yanımda değildi, başka birisiydi. Benden sonra gelen yönetici kendi ekibini kurarken onu işten çıkarmış. Yani ‘saat kaç’ sorusunu sorup işten çıkarılan tek kişi benim” dedi. İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel, Tolon’a Hasan Tahsin heykelciği armağan etti. ‘Mahkemeye kendileri gitmeliydi’ Hurşit Tolon, Özkök ve Yalman’ın tanık olarak dinlenmesini değerlendirdi HAKAN DİRİK İZMİR Ergenekon davasından yargılanan eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hurşit Tolon, yeniden görülecek Balyoz davası kapsamında eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök ile eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman’ın “tanık” sıfatıyla mahkemeye çağrılmasını, “doğru ama gecikmiş bir karar” olarak nitelendirdi. İzmir Gazeteciler Cemiyeti’ni ziyaretinde soruları yanıtlayan Tolon, iki eski komutanın mahkemeye kendi istekleriyle gitmeleri gerektiğini kaydetti. Tolon, “Son derece doğru ama çok gecikmiş bir karar. Aslında Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı, mahkemeye de gerek yoktu, kendiliklerinden duruşma salonuna gelip de ‘biz tanığız’ deselerdi, mahkeme de geldikleri halde dinlemeseydi, bu yüzde 100 bozma sebebidir. Çünkü yasa, ‘getirilen tanık dinlenir’ der. Dinlemeyi mahkemenin iradesine bırakmaz ama gecikmiş bir karardır. Çok doğru bir karardır. Dinlenildiği zaman ne olduğu anlaşılacaktır” diye konuştu. Ege Ordu Komutanı olarak görev yaptığı dönemde irtica ve bölücülük tehlikesine dikkat çeken ve Amerika’ya yönelik tepkiler içeren çıkışlarının anımsatılması üzerine Tolon, şunları söyledi: “Türkiye’deki irticai oluşuma ait endişelerle bölücülüğe ait endişeler ön plandaydı. Eşimle beraber bir devir teslim törenine katılmak için Amerika Florida’ya gönderilmiştim. O gün Irak’ın kuzeyindeki askerlerimizin başına çuval geçirildiğini öğrendim. Devir teslim törenine gittiğim komutanın birlikleri tarafından... TSK’nin o şerefli üniformasını giyeceksiniz, o haberi duyduktan sonra o törene katılacaksınız. Böyle bir şey olabilir mi? Döndük geldik. İzmir’de gittiğimiz köylerde bunlar sorulduğu zaman da fikrimi söyledim. Düşünmek suç değildir.” Tolon, ayrıca, Türkiye’de ulusalcı olmayı suçmuş gibi gören bir mantık oluştuğunu dile getirerek “Bu konuda endişe duyanlar Türk Dil Kurumu’nun sözlüğüne baksınlar. Ulusal, milli demek. Türk ordusu milli bir ordudur. Sahte, dijital delillerle TSK’ye kumpas, katakulli düzenlenmiştir” diye konuştu. 2 rapora rağmen tahliye edilmiyor HAZAL OCAK Kandıra 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Abdullah Kalay, yüzde 70 kalp yetmezliği teşhisine ve Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı heyeti tarafından ikinci kez verilen “Cezaevinde kalamaz” raporuna karşın tahliye edilmedi. 12 yıldır tutuklu bulunan Kalay’ın kalbi yüzde 35 oranında çalışıyor ve cezaevinde kalp krizi geçirdi. KOÜ heyetinin 30 Aralık 2013 tarihli raporunda, Kandıra 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde kalan Kalay’ın sağlık durumu nedeniyle tahliye edilmesi gerektiği kaydedildi. İkinci raporda da kalp yetmezliği tanısı anımsatılarak, Kalay’ın tahliye edilmesi gerektiği vurgulandı. Ancak Kalay’a yine tahliye çıkmadı. günlük 20 tl ödeyecek Felç eden polise Kopya iddialarına neden olan sınavda yüksek puan alan 73 avukatın, HSYK tarafından atandığı ortaya çıktı şaka gibi ceza ADANA (Cumhuriyet) Adana’da Seyhan ilçesinde polis memuru M.Y’nin motosikleti 7 Kasım 2008’de çalındı. M.Y ve meslektaşı Suat Bayrakçı çalınan motosikleti ararken, 9 Kasım günü aynı motosikletin üzerinde 3 genç görüldü. İhbar üzerine harekete geçen polisler, kaçan motosikletli gençlere “dur” ihtarında bulundu. Bayrakçı, gençlerin kaçmaya devam etmesi üzerine tabancasıyla ateş etti. Arka tarafta oturan 20 yaşındaki Ahmed Yıldırım yaralanıp düşerken, motosiklette bulunan 16 yaşındaki Ş.K. ile aynı yaştaki E.A. ise yara almadan kurtularak kaçtı. Yıldırım’ın felç kaldığı olayla ilgili Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesi polis memuru Suat Bayrakçı’ya “olası kast altında öldürmeye teşebbüs” suçundan 10 yıl hapis verdi ancak itiraz üzerine Yargıtay, 10 Temmuz 2012’de kararı bozdu. Yeniden yargılanan Bayrakçı’ya tahrik indirimi uygulandı bu kez 5 yıl hapse çarptırıldı. Sanık avukatının itirazı üzerine Yargıtay davayı bir kez daha bozdu. Yerel mahkeme Bayrakçı’yı bu kez “taksirle yaralama suçundan” önce 375 gün adli para cezasına mahkum etti. Bu da günlüğü 20 TL’den 7 bin 500 TL para cezasına çevrildi ve paranın 12 eşit taksitte ödenmesine karar verildi. Tekerlekli sandalyeye mahkum olan Ahmed Yıldırım, “Hayatım gitti, karşılığı 7 bin 500 TL mi? Ama maalesef geldiğimiz nokta, adaletin bittiği nokta” dedi. Şaibeli atamalar ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Avukatlıktan hâkim ve savcı adaylığına geçiş sınavında soruların çalınarak kopya çekildiği iddiasına ilişkin soruşturmada çarpıcı ayrıntılar ortaya çıktı. Soruşturma dosyasını yeniden açan Ankara Başsavcılığı, kopya çekildiği iddia edilen sınavı 80 ve üzerinde puanla kazanarak ataması yapılan hâkim ve savcıların isimlerini HSYK’ye sordu. Kurul da sınava girip kazanan 73 hâkim ve savcının atamasının yapıldığını bildirdi. 6 Mayıs 2012 tarihinde ÖSYM tarafından yapılan avukatlıktan hâkim ve savcı adaylığına geçiş sınavında kopya iddiaları üzerine önce soruşturma başlatılmış, ardından takipsizlik kararı verilmişti. Ancak Fethi Şimşek’in Ankara Başsavcılığı’na atanmasının ardından 17 Aralık sonrası süreçte bu takipsizlik kararı kaldırıldı ve dosya yeniden açıldı. Sınava giren dört evli çiftin birbirine yakın yüksek puanlar alması, aynı büroda çalışan avukatların yüksek puanlar çıkarması kopya iddialarını güçlendirmişti. CHP’li Atilla Kart’ın suç duyurusunda bulunduğu olaya ilişkin ÖSYM de, “kopya var” tespitinde bulunmuştu. Soruşturmayı yürüten savcılık, dosya kapsamında önce ÖSYM’ye yazı göndererek sınava girenler ve sonuçlarına ilişkin ayrıntılı bilgi istemişti. HSYK’ye de bir yazı gönderen savcılık, sınavda 80 ve üzerinde puan alarak ataması yapılan hakim ve savcıların isimleri ile görev yerlerinin bildirilmesini istedi. HSYK, savcılığa söz konusu sınavda 80 ve üzeri puan alan 73 hâkim, savcı adayının ismi ile görev yerlerinin listesini gönderdi. Listede yer alan hâkimsavcı adayı olan M.D’nin adı ÖSYM’nin ilk soruşturma sürecinde savcılığa yaptığı suç duyurusu dilekçesinde geçmişti. HSYK, 2 bin 500 kişilik adli yargı yaz kararnamesinin ardından “müstemir yetki” kararnamesini tamamladı. Cumhuriyet’in aldığı bilgiye göre son yargı paketiyle kaldırılan sulh ceza mahkemesinde görevli hâkimler yeni görev yerlerine atandı. Binden fazla yargı mensubunu kapsayan kararname ile sulh ceza hâkimliklerine de atamalar gerçekleştirildi. Ankara’da 7 hâkim görevlendirildiği öğrenildi. Bu hâkimler, soruşturma aşamalarındaki tutuklama, yakalama, gözaltı, arama ve el koyma kararlarına imza atacak. Kararnameyle cemaate yakın olduğu öne sürülen ve ağır ceza mahkemeleri gibi etkili konumlarda olan hâkimlerin daha pasif görevlere atanacağı kaydedildi. Benzer bir operasyon adli yargı adalet komisyonu başkanlıklarına gerçekleştirildi. Birçok komisyon başkanının görevden alındığı öğrenilirken, bunlar arasında İstanbul Anadolu, İzmir ve Samsun’un da bulunduğu ifade edildi. konferansında Cemaate yetki tırpanı Bulut’un protestoculara dayak İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanı Yiğit Bulut’u bir konferansta sunum yaptığı sırada protesto eden 2 kişiye salonda bulunanlar saldırarak feci şekilde darp etti. Odak dergisi çalışanı olan 2 protestocuya saldıranlar arasında polislerin de bulunduğu belirtildi. Protestocular darp edilmelerine karşın gözaltına alındı. Bir kişinin kameraya kaydettiği olay görüntüleri internette yayımlandı. Kürsüdeki Bulut’un defalarca “Bırakın dokunmayın”, “Arkadaşlar bir dakika. Arkadaşlar vurmayın. Bir durur musunuz? Arkadaşlar provokasyona gelmeyin” diye seslenmesine karşın saldırganlar yumruklamaya devam etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle