03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 TEMMUZ 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 Hükümet, Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantılarında sendikalara verdiği sözleri tutmadı Memuru aldattılar! u Sonuncusu 20 Mart’ta gerçekleştirilen Kurul toplantılarında üzerinde anlaşmaya varılan birçok hüküm torba tasarıya sokulmadı. MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Hükümet, Kamu Personeli Danışma Kurulu (KPDK) toplantılarında memur konfederasyonlarına verdiği sözleri tutmadı. Üzerinde uzlaşmaya varılan birçok başlık, çalışanları kapsadığı savunulan “torba tasarıya” konulmadı. Memurlar dün enflasyon farkı ödenmesi için iş bırakırken Maliye Bakanı Mehmet Şimşek aylık ve ücretlerdeki artışların enflasyonun “oldukça üzerinde gerçekleştiği” yolundaki açıklama yaparak bu konudaki beklentilere tamamen kapıyı kapattı. Uzlaşılan konular Hükümetin 2012 yılında çıkardığı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Yasası’na göre, toplusözleşme masasında ele alınamayan konular KPDK toplantısında görüşülüyor. Kurul bu kapsamda 2012’den bu yana 5 kez toplandı. Sonuncusu 20 Mart’ta gerçekleştirildi. Toplantılarda 161 konu başlığı ele alındı. Birçoğunda uzlaşmaya varıldı. Hükümet bu konularda adım atma sözü verdi. Bunların bazıları şöyleydi: “2005’ten sonra göreve başlayan personele bir derece verilmesi, disiplin cezalarının affı ve yeniden düzenlenmesi, yardımcı hizmetler sınıfına ek gösterge verilmesi, yıllık izinlerin işgünü esasına göre düzenlenmesi, özel sektörde geçen hizmet sürelerinin tamamının kazanılmış hak aylığında değerlendi rilmesi, 4C’li personele kadro verilmesi, emekli ikramiyelerinin hesaplanmasında 30 yıllık hizmet süresi sınırının kaldırılması, öğretim elemanlarının ücretlerinin iyileştirilmesi, iş ve meslek danışmanlarının kadroya geçirilmesi nedeniyle oluşan ücret düşüklüğünün giderilmesi.” Ancak uzlaşılan konular “torba tasarı ya” eklenmedi. Tasarıda sadece aday memurlar, araştırmacılar, mahkemelerde çalışan personele fazla mesai, Sümer Holding’de çalışan personelin sorunları konusunda değişiklikler yapıldı. Diğerleri görmezden gelindi. Türkiye KamuSen Genel Başkanı İsmail Koncuk, milletvekillerine mektup göndererek KPDK toplantılarında uzlaşılan maddelerin “torba”ya eklenmesini ve memura enflasyon farkı verilmesi için düzenleme yapılmasını talep etti. Taleplerini sıraladılar BES Genel Başkanı Fikret Aslan taleplerini, “Kamuda en düşük ücret yoksulluk sınırı olan 3 bin 772 liraya çıkarılmalı. 2014’ün enflasyon farkı verilmeli. Taşeron çalışma yasaklanmalı, güvencesiz çalışanlar kadroya geçirilmeli. Ek ödemeler emekliliğe esas aylıklara dahil edilmeli. Ücret adaletsizliği giderilmeli, eşit işe eşit ücret verilmeli. SGK ve İŞKUR emekçilerinin ikramiyeleri ödenmeli. SGK’de yıllık, hastalık, refakat ve doğum izinlerinde ek ödemelerde kesinti yapılmasına son verilmeli. Sendikal faaliyetlerimize yönelik idari ve adli soruşturmalara son verilmeli” diye sıraladı. Üniversitelerimizde Tercih Dönemi İki haftadır üniversitelerimiz yeni öğrencilerimizle buluşma telaşı içerisinde. Sayıları yüz binlerle ifade edilen genç üniversite öğrenci adayları, kendilerini mesleklerine hazırlayacak “en uygun” okul arayışında iken, üniversitelerimiz de en “iyi” öğrenci adayını kapma telaşındalar. Bu telaş artık akademik bir yarışma sınırlarını çoktan aşmış, milyonlarca liralık reklam bütçeleri, müzikleri, koreografileri ve akıl almaz vaatleri ile birlikte devasa bir medya şölenine dönüştürülmüş durumda. Türk yükseköğretim sisteminde yaşanan bu süreç, kuşkusuz ülkemize özgü değil. Bu dönemi izlerken son çeyrek yüzyılda ülkemizde ve küresel coğrafyada yaşananları düşünmeden edemedim. Anımsanacağı üzere, iktisadi ve sosyal politikaların tamamıyla piyasa koşullarına terk edildiği ve devletin ekonomiye müdahalesinin en aza indirgenmesinin tartışılamaz bir doğru olarak kabul edildiği 1990 sonrası dönem, “tarihin sonu” olarak ilan edilmişti. Bu dönemde “küreselleşme” adı altında, kalkınma ve sanayileşme politikaları sadece ve sadece kâr amacı güden piyasa kararlarına terk edilmişti. Başlıca amacı kâr elde etmek olan “piyasaların”, kârın çoklaştırılmasının önünde durabilecek her türlü engeli, bu arada devletin “kamu yararı” ve “sosyal fayda” gibi kavramlarını ya da emeğin “güvenceli ve insan onuruna yakışan iş” ve benzeri taleplerini akıl dışı ve popülist israf olarak görmesi son derece doğaldı. Aslında çokuluslu tekellerin dar çerçevede kâr elde etme amacını temsil eden bu politikalar, “küreselleşme” kisvesi altında sanki bütün toplumun çıkarınaymış gibi sunulmaktaydı. Bu süreçte, sosyal devletin kazanımları teker teker terk edilmekte; yurttaş, müşteriye; kamu kurumları kâr amacıyla çalışan işletmelere dönüştürülüyordu. Kalkınma kavramının yerine, “yükselen piyasa” getirilmiş; sanayi yatırımlarının ve ulusal refahın yerini, borsafaizdöviz üçgeninde paradan para kazanmayı amaç edinen spekülatif finans oyunları almıştı. Uluslararası ilişkiler, artık “kumarhane kapitalizmi”nin spekülasyon hesaplarına dönüştürülmüştü. Bu kırılmalar ile birlikte üniversiteler de dönüşüme uğradı. Üniversiteler, bilimin, sanatın, edebiyatın, felsefenin yeşerdiği özgün bilim ve yaratıcı düşünce kurumları olmaktan hızla uzaklaştırıldı; uluslararası finans dünyasının ve ulusötesi tekellerin stratejik sorunlarına acil yanıtlar arayan ve buralara eleman yetiştirmeyi biricik hedef olarak gören teknik meslek okullarına dönüştürüldü. Üniversiteler bilimsel kuşkunun ve yaratıcılığın merkezleri olmaktan uzaklaşarak tekdüzeleştirilmiş ve “mesleki eğitim ile sınırlandırılmış” müfredatları ile ticarileşmeyi hedefler hale geldiler. Yükseköğretimin bir “pazar” haline dönüştürüldüğü ve piyasanın kısa vadeli kârzarar prensiplerine bağımlı, anarşik yapısına teslim edildiği bu yapı, bir yandan da “sanayiüniversite işbirliği”, “girişimci kuluçkalar” gibi cilalı kavramların ardına sığındırılarak toplumda meşruiyet kazandırılmaya çalışıldı. HHH Bu şartlar altında, ülkemizin sayıları iki yüze yaklaşan üniversitelerinin, 21. yüzyılın çağdaş, kuşkucu, sorgulayan ve yaratıcı beyinler yetiştirebilen bilim kurumları olarak işlev görmesi mümkün olabilecek mi? Bu sorunun yanıtı, elbette sadece üniversite eğitiminin değil, aynı zamanda ilkokulda temel eğitimden başlayarak ortaöğretimimizin çarpık ve ezberci niteliklerine dayanmakta. 4+4+4 sisteminin parçalanmış ve medreseleştirilmiş eğitim altyapısına dayalı, siyasallaştırılmış ve ticarileştirilmiş bir yükseköğretim anlayışı, 21. yüzyılın Türkiyesi için umutlu olmayı güçleştiriyor. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) Kamu emekçileri iş bıraktı u MemurSen’in imzaladığı toplusözleşme ile ilk defa bu yıl temmuz ayında enflasyon farkı alamayan kamu emekçileri iş bırakarak meydanlara çıktı. ANKARAİSTANBUL (Cumhuriyet) Hükümet ile MemurSen’in imzaladığı toplusözleşme nedeniyle bu dönem ilk kez enflasyon farkı alamayan memurlar dün Türkiye genelinde iş bıraktı. Ankara’da Kızılay’da toplanan KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası (BES) üyesi memurlar, “Tarihte bir ilk. AKP ile MemurSen işbirliği iftiharla sunar: Temmuzda zam yok” pankartı açtı. MemurSen’in devletin önerdiği zammın da altında kalan rakama imza attığına dikkat çeken emekçiler sık sık “Sefalete teslim olmayacağız; AKP güdümlü sendikaya hayır” sloganları attı. “Temmuzda zam yok. Bizim maaşları da sıfırlamışlar” yazılı pankartlar taşıyan memurlar oturma eylemi de yaptı. İstanbul’da Kadıköy İskele Meydanı’nda eylem yapan emekçiler de “AKP ve onun memur kollarının emek düşmanı politikalarına direneceğiz” mesajı verdi. Memurlar, “Güvenli iş, güvenli gelecek için iş bırakıyoruz”, “Zam yok eylem var”,“Dilenenler değil, direnenler kazanacak” dövizleri ile meydana yürüdü. Şimşek ümit kırdı Öte yandan KESK’e üye memurlar dün enflasyon farkı için eylem yaparken Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, MHP Balıkesir Mil letvekili Ahmet Duran Bulut’un “enflasyon farkları maaşlara yansıtılacak mı” sorusuna, emekçileri kızdıracak bir yanıt verdi. Şimşek, 2002 ile 2014 yılı arasında aylık ve ücretlerdeki artışların “enflasyonun oldukça üzerinde” gerçekleştiğini, döviz cinsinden reel olarak yükseldiğini, çalışanların satın alma güçlerinin arttığını savundu. ‘Adı Torba içeriği zorba yasa’ AKP ve MemurSen arasında imzalanan toplusözleşmenin “ibret vesikası” olarak tarihe geçtiğini söyleyen KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası 3 No’lu Şube Başkanı Salih Aksoy, “AKP iktidarı tahammül sınırlarımızı zorluyor. Ayrıca TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen adı ‘torba’ içeriği ‘zorba’ olan yasa ile ülkemiz taşeron bir cumhuriyete dönüştürülüyor. Zorba yasa ile özellikle vergi, SSK primlerine yönelik çıkartılacak afla sermaye kesimlerine birçok imtiyaz getirirken büro emekçilerini 3 yıl sürecek ilave iş yükünün altına sokmaktadır” dedi. Aksoy, 2015 yılında verilecek yüzde 3+3’lük zammın da bu yılın enflasyon farkını karşılayamayacağını belirtti. Gebze’de 800 işçi grevde KOCAELİ (Cumhuriyet) Gebze’deki Mondelez Şekerleme Fabrikası’nda, Tek Gıda İş sendikası ile işveren arasındaki görüşmelerin olumsuz sonuçlanması üzerine 800 işçi dün sabah greve başladı. Tek Gıda İş Sendikası Anadolu Yakası Şube Başkanı Zeynel Öztaş, “İşçiler açlık sınırı altında yaşıyor. Şartların biraz olsun iyileştirilmesi için mücadele ediyoruz” dedi. 21 yıldır fabrikada çalıştığını söyleyen Salih Gümüş, 1.300 TL aylık ücret aldığını söyleyerek, “Bu da en eskilerden biri olduğum için arkadaşlarımdan biraz daha fazla. Ne ev kirasına, ne yiyecek içeceğe yetiyor. Şaşırdık kaldık ” diye konuştu. İşçilerden Elif Güven ise “Eşim de ben de aynı fabrikada 870’şer liraya çalışıyoruz. Kiradayız, yetmiyor. Eşimle boşanma aşamasına geldik. Bugün greve çıktık umarım şartlarımız düzelir” dedi. Irak’a ihracatta kayıp yüzde 30’u buldu u Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi, “Irak, Almanya’nın ardından ikinci büyük pazarımız. 12 milyar dolarlık mal satıyoruz. Gerileme yüzde 30 oldu. Bunun ihracatın bütününe etkisi en az 2.5 puan” dedi. Ekonomi Servisi Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, Irak’ta yaşanan çatışmaların ardından bu ülkeye yapılan ihracattaki gerileme oranının yüzde 30’u bulduğunu açıkladı. Bu oran haziran ayı sonu itibarıyla yüzde 21 idi. Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği’nin (TASD) düzenlediği iftar yemeğinde konuşan Büyükekşi, Türkiye’nin komşu ülkelerde yaşanan her türlü gerilimden olumsuz etkilendiğini vurgulayarak şunları söyledi: “Irak, yıllık 12 milyar dolar ihracat ile Almanya’nın ardından ikinci büyük ihracat pazarımız. 2014’ün ilk 5 ayında Irak’a ihracatımız yüzde 11 artışla 5 milyar 40 milyon dolara yükseldi. Ancak haziran ayında aylık ihracat yüzde 21 geriledi. Bugün ise ihracattaki gerileme yüzde 30’a yükseldi. Bu son derece önemli bir oran. Irak’a yaptığımız ihracatın olağan seyrinde devam etmemesinin ihracat artışına 2.5 puan negatif etkisi var.” Büyükekşi, bir milyar doların altında kalan ayakkabı ihracatının yukarı çekilebilmesi için de sektörün 6. bölgeye yatırım teşviklerinden yararlanmasını önerdi. Söz konusu teşvikler için başvuru süresi bir yıl uzatılmış bulunuyor. IŞİD belası, bölge coğrafyasını ortaçağ zihniyetinin çok daha derinliklerine sürükleyen ölümcül karanlık yanı başımızda iken teknolojik devrimleri, yaşam alışkanlıklarımızın sil baştan tanımlandığı yeni süreçleri konuşuyoruz. Intel’in yeni teknolojilerden sorumlu Başkan Yardımcısı Ayşegül İldeniz ile 8 ay aradan sonra yine beraberiz. Daha önce Intel’in Türkiye, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi Başkanlığı’nı yürüten İldeniz, geçen yıl Silikon Vadisi’nde yeni görevine başlamıştı. Çalışkan, heyecanlı ve azimli bir kadın. Daha doğrusu, dünya teknolojisinin kalbinin attığı Silikon Vadisi’ndeki en kıdemli Türk kadın yöneticisi. Sabah kahvaltısında buluşuyoruz. Moğolistan’da Gobi Çölü’nde aralarında Nasuh Mahruki’nin de bulunduğu bir grup arkadaşı ile birlikte motosikletle çıktığı tatilden yeni dönmüş. Yol yorgunluğuna karşın alabildiğine enerjik. Yanındaki poşetten bir oyuncak bebek, bir kol saati, bir kulaklık ve bir şarj kâsesi çıkartıp masanın üzerine koyuyor; “İşte biz bunların üzerinde çalışıyoruz” diyerek. Bahsettiği konu artık literatüre “nesnelerin interneti” olarak girmiş bir kavram. Nesnelerin internetinin temelinde algılayıcılar (sensörler) var. Örneğin kol manşetinde kalp atışını ölçen akıllı gömlek... Ya da cep telefonuna gelen bütün bilgileri, mesajları görebildiğiniz akıllı bilezik... Veya bebeğin giysisine takılan, nefes alışını, hareketlerini izleyen, uyandığını anneye içtiği kahve fincanının rengini değiştirmek suretiyle haber veren, aynı zamanda süt ya da mama ısıtıcısını devreye sokan bir çip. Peki akıllı kulaklığa ne dersiniz? Siz Ortaçağ Karanlığı ve Teknolojik Devrim araba sürerken size o gün annenizin doğum günü olduğunu hatırlatan, hatırlatmakla kalmayıp yol güzergâhınızdaki en yakın çiçekçiyi kendiliğinden tespit eden bir minik alete... İldeniz, “Bugün dünyada 78 milyar akıllı nesne var. 2025 yılında bu sayının 30 ila 50 milyara varacağını öngörüyoruz. İnsanlar ve nesnelerin birbirlerinin farkında olduğu, birlikte bir işlev kazandığı bir dünyadan bahsediyoruz” diyor. Deloitte tarafından hazırlanan “Elektronik Haberleşme ve Eğilimler 2011” raporuna göre de 2020 yılına kadar cep telefonu, sabit telefon, bilgisayar, ev ve araba içi cihazları, müzikçalar, TV, elektronik kitap okuyucu ile endüstriyel makine ve algılayıcılardan oluşan 50 milyar kadar cihaz yaygın iletişim ağları üzerinden haberleşecek. Bu da dünyadaki her bir insana karşılık altı aygıttan fazlası anlamına geliyor. Bireyleri ise yaşam alışkanlıklarının baştan tanımlanacağı bir süreç bekliyor. Teknoloji devi Intel, nesnelerin internetini günlük yaşama yerleştirmek için ciddi bir çalışma içinde. İldeniz, “Ekibimin içinde etnolog ve antropologlardan oluşan bir çalışma grubu da bulunuyor. Onlar insanların davranışlarını gözlemliyorlar, geleceğin teknolojilerini buna göre oluşturuyoruz” diyor. Örneğin, Jarvis; “sürekli online” bir kişisel asistan.  Kulağınıza takıyorsunuz, herhangi bir konuda yardım istemek için telefona uzanmak gerekmiyor, sadece sormak yeterli.  Bu derhal akıllara son dönemin en başarılı bilimkurgu filmlerinden olan “Her”ü getiriyor.“Akıllı kâse” bir diğer örnek; şarjı biten telefonunuzu ve diğerlerini, “akıllı kâse”nin içine atıveriyorsunuz ve kendi kendine şarj oluyor. Kısacası priz, şarj kablosu aramak da yakında tarih olacak ve evet, buna hiç üzülmeyeceğiz. Giyilebilir teknolojilerin bir de “moda” ayağı var. İldeniz bunu da “insanlar artık teknolojiyi estetik görüntü ile birlikte istiyorlar” diye açıklıyor. Intel ve tasarım evi Opening Ceremony, tasarımı Opening Ceremony tarafından yönlendirilecek ve Intel teknolojisi üzerinde çalışacak bir akıllı bileklik için birlikte çalışıyorlar. Bu akıllı bileklik, Barney’s New York’ta satılacak. Keza spor yaparken müzik dinlediğiniz kulaklığın kullandığı enerjiyi müzikten elde etmesi... Tüm bunların hepsi bu yılın son çeyreğinde piyasaya çıkacak. Intel bünyesinde 4 bin mühendis bu yeni fikirleri ürüne dönüştürüyor. Bu arada Intel’in geçen mayıs ayında İstanbul’da İTÜ (İstanbul Teknik Üniversitesi) içinde açtığı yeni ArGe Merkezi hakkında da konuşuyoruz. Burası Intel’in Avrupa’daki üçüncü açık ArGe yani Paylaşılan ArGe merkezi. Başında gencecik bir bilim kadını var: Aslı Eşme Aslan. Burada mühendis ve yazılımcılar hem yeni yazılımlar üzerinde Avrupa’daki merkezlerle ortak çalışıyorlar hem de gelişmekte olan pazarlara yönelik farklı ürünlere odaklanacaklar. Tüm bunlar iyi hoş da nesnelerin interneti ile birlikte zaten şimdiden fazlasıyla ihlal edilmiş olan özel yaşamlar tamamen açığa çıkmış olmuyor mu? İldeniz, 2 ayda bir bir araya geldikleri moda devlerinin “sattığımız ürünün ne sıklıkla ve nasıl kullanıldığını keşke bilsek” diye taleplerinin olduğunu söylüyor. Düşünsenize, satın aldığınız bir çantanın içine takılan bir çiple her an izleneceğinizi... Hadi bunlar masumane diyelim ama ya ötesi? Teknolojik devrim tamam iyi de yeni dijital dünya hukuk, kişisel yaşama saygı ve güvenlik gibi bir dizi düzenlemeyi de beraberinde getiriyor. Onların olmaması ve teknolojik gücün kötü ellerde kullanılması, bugün yaşadığımız dünyayı daha iyiye götürmek yerine çok daha derin bir karanlığın içine de sürükleyebilir. Ne yazık ki henüz hukuk teknolojik gelişim hızının hayli gerisinde. Bu yüzden aman dikkat... ‘Varsa anlaşma, Irak’la olur’ u Maliye Bakanı Şimşek, seçimler öncesinde Kürt Bölgesel Yönetimi’ne borç verildiği iddialarını yalanlamadı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Irak seçimleri öncesinde Türkiye’nin Kürt Bölgesel Yönetimi’ne borç verdiği iddialarını yalanlamadı. Şimşek, “Genelde uluslararası ilişkilerde, varsa da böyle bir ödeme, Hazine bu tür anlaşmaları yapıyor, bu tür anlaşmalara taraf” dedi. Şimşek, Milli Piyango’nun özelleştirilmesi konusunda da “Devleti kumar oyunları oynatmaktan” çıkaracaklarını söyledi. “Makro Ekonomik Gelişmeler ve OcakHaziran 2014 Dönemi Merkezi Yönetim Bütçe Uygulama Sonuçları” konulu basın toplantısı düzenleyen Maliye Bakanı, yılın ilk 6 ayında bütçe gelirlerinin geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10.2 artarak 210.5 milyon liraya ulaştığını, bütçe giderlerinin yüzde 13.8 artışla 213.9 milyar lira olduğunu açıkladı. Ocakhaziran döneminde 3.4 milyar liralık bütçe açığı gerçekleştiğini anlatan Şimşek, bunun geçen yılın aynı döneminde 3.1 milyar liralık fazlaya göre bir miktar kötüleşme arz ettiğini, haziranda 613 milyon lira bütçe açığı oluştuğunu bildirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle