02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 TEMMUZ 2014 ÇARŞAMBA 4 HABERLER CHP lideri Kılıçdaroğlu, gizleme talimatının Erdoğan tarafından verildiğini söyledi ‘Fezlekeler nerede?’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bir söyleşide 1980 öncesi siyasi çalışmaları nedeniyle gece geç saatlerde eve döndüğü dönemde kızı Esra (Erdoğan) Albayrak’ın “Babacığım bir geceni de bize ayır” diye kapıya not bıraktığını anlattığını anımsatarak “Peki büyük kızının doğum tarihi ne biliyor musunuz? 14 Ekim 1983. Doğmadan üç yıl önce sıfır yaşında kapıya not yazmış. Eğer bir kişi çocuklarını yalana ortak ediyorsa, çocuklarının üzerinden kişisel kariyer oluşturuyorsa o kişi cumhurbaşkanı adayı olmaz” diye konuştu. Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu, Soma işçilerine “Somalı kardeşlerime sesleniyorum: Size söz verdiler. Şimdi verilen sözler tutulmadı. Sana söz veren kişi cumhurbaşkanı adayı olpış tıpış gideceksin oyunu kullanacaksın. Ben de gidip tıpış tıpış oyumu kullanacağım” dedi. Erdoğan’ın zaman zaman şantajdan söz ettiğini, Cumhurbaşkanı Gül için de şantaj kasetleri olduğunu söylediğiErdoğan’ın yalan söylemeni anımsatan Kılıçdaroğlu, “Sayın Gül’den yanıt bekliyorum. yi alışkanlık haline getirdiAcaba bu kaset birilerinin elinde olduğu için mi sesini kesti, ğini ve kişisel kariyeri için hiç konuşmuyor Sayın Gül?” diye konuştu. her şeyi yaptığını kaydeden Kılıçdaroğlu, “Yalanın usdu. Sandığa gideceksin onu mesi için talimat veren kişinin tası” dedi. sandığa gömeceksin” sözleri cumhurbaşkanı adayı olduğunu Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ile seslendi. Kılıçdaroğlu, ma kaydeden Kılıçdaroğlu, “Elini adayların hesaplarına ayrı ayrı denlerde yaşam odalarını zo zi vicdanınıza koyup sandığa 1000 TL yatırdığını söyleyen Kırunlu hale getiren önergenin gideceksiniz, hırsızlık yapana lıçdaroğlu, “Erdoğan o parayı AKP’liler tarafından masraflı prim verecek misiniz, verme küçük bulmuş. Ekmeledolduğu gerekçesiyle reddedil yecek misiniz?” dedi. din Bey Bilal’e soracakdiğini belirterek “Her şeyi patı kaç lira gerekli diye” en de tıpış tıpış rayla ölçen bir anlayışa desdedi. Erdoğan’ın IŞİD’e gideceğim’ tek verecek misiniz?” dedi. “Ne olursun bizim reKılıçdaroğlu, soruşturma koKılıçdaroğlu, “Kendinizi bir hineleri serbest bıramisyonu kurulmasının ardından koyun Ali İsmail’in annesi ve kın” diye yalvardığını fezlekelerin gönderilmesine tepki babasının yerine. Senin çocu kaydeden Kılıçdaroğgöstererek “İstersen dünyanın ğun öldürüldüğünde ‘Polis des lu, Filistin Gazze’de öbür ucuna gönder o fezleke tan yazıyor’ diyen adama hâlâ çocukların öldürüldüleri. Burada oturacağız adam oy verecek misin? Oğlunu, kı ğünü ve Erdoğan’ın gibi bakacağız. Nereye kadar zını, çocuklarını, Türkiye’yi se bu konuda hiçbir gizliyeceksiniz” sorularını yö viyorsan, adam gibi tatil yap şey yapmadığını neltti. Fezlekelerin görüşülme mak istiyorsan; adam gibi tı ifade etti. Biraz da İnsanlığın Geleceği... Yine ulus, mezhep, etnik grup çıkarları, siyasetçilerin ihtirasları, bölgesel sorunlar üzerinde yoğunlaştık. Tüm bunlar “gerçekçiliğin” bir gereği. Ne de olsa yaşamımızı bugünden yarına doğrudan etkiliyorlar. Ancak “gerçekçilik” var olanı veri alarak bizi bugüne hapsediyor, hayal etme kapasitemizi azaltıyor. Bu yüzden kimi zaman “gerçekçilikten” tatile çıkmaya çalışmak yararlı olabilir. Bu bağlamda gidecek çeşitli yol seçenekleri var. Örneğin, kapitalizmin, kâr, verimlilik, işçiden kurtulmak için otomasyon saplantısının, doğal çevre üzerindeki etkilerinin geleceğini düşünmeyi deneyebiliriz ya da son dönemde gittikçe artan sıklıkta tartışma konusu olan yeni teknoloji, robotlar, “yapay zekâ” alanlarındaki tartışmaları ziyaret edebiliriz. Ben, teknolojik gelişmeyle, genel olarak gelişmeyi neredeyse eşanlamlı gören bir kuşaktan gelmiş birisi olarak ikinci yolda tatile çıkmanın akıl sağlığıma iyi geleceğine inanıyorum. “Bir gün yapay ya da genel (salt bir işlemde uzmanlaşmamış) zekâya sahip bilgisayarlar yaratırsak bize ne olacak?” sorusu sanatı (Bkz: Space Odyssey 2001; Terminator; Matrix; I, Robot), çeşitli alanlardan bilim insanlarını yıllardır meşgul diyordu. Bu alanda gelişmeler, bilgisayarların bellek kapasitesinin, işlem hızının ulaştığı düzeyin, dijital ağların, giderek karmaşıklaşan algoritmaların (yazılımların) etkisiyle hızlanmaya başladı; tartışmalar da... Geçtiğimiz aylarda bir bilgisayar kendisiyle iletişim kuranları, 13 yaşında bir çocuk olduğuna inandırmayı başarınca (Turin’in yapay zekâ testini geçince), yapay zekâ alanında bir eşik daha aşıldı, tartışmalar yeni bir ivme kazandı. Bu tartışmaların üzerinde yoğunlaştığı senaryo şöyle özetlenebilir: Bir gün insanlardan daha hızlı düşünebilen bir “yapay zekâ” üretilirse, bu yeni “zekâya” sahip bilgisayarlar kendilerini daha üst düzeylerde geliştirmeye başlarsa, insan ikinci sınıf canlı konumuna düşer. Bu bilgisayarlar, uygarlığı egemenlikleri altına alarak kendi mantıklarına, önceliklerini uygun biçimlerde yeniden düzenlemeye başlar. Bugünkü insan uygarlığını yok edecek bir makine uygarlığının oluşma olasılığın önüne geçilebilir mi? Bu sorunun iki cevabı var. Birincisi: Sorun makinelerde değil, makinelere sahip olanlarda. (Örneğin: Jacobin, 25/06/14) Bir ölçüde doğru ama senaryo zaten mülkiyet kavramını aşmaya başlayan bir “yapay zekâ” ortamının sonuçlarına ilişkin; bu senaryoda kolektif mülkiyet de sorunu ortadan kaldırmıyor. İkincisini de Oxford Üniversitesi’nde, İnsanlığın Geleceği Enstitüsü’nün kurucusu Nick Bostrom’un bu temmuz ayında yayımlanan Paths, Dangers, Strategies, başlıklı kitabında bulabiliyoruz. Bostrom, bu bilgisayarlara daha baştan “insani değerler” yerleştirelim, diyor. (Spielberg’in yeni kurgu bilim dizisi Extant da bu olasılığı sorguluyor.) Ancak, “insanı değerler”, aslında bir “bağımlı değişken” olarak karşımıza çıkıyor; insanın yaşam koşulları (üretim tarzı) değiştikçe bu değerler de sürekli değişiyor. Örneğin bugün egemen “insanı değerler”, önceki üretim tarzlarından tortuları üzerinde, kapitalist gerçek[çi]liğin içinde şekillenmiş, sahiplenmeyi, bireyciliği, sömürüyü, egemenlik bağımlılık ilişkilerini, yoksulluğu, “kutsal” adına katliamı, savaşları onaylayan değerler. Yapay zekâya sahip süper bilgisayarların bu değerleri benimsediğini düşünebiliyor musunuz? Kapitalist gerçekçilik, bir gün kapitalizmin yerini bir başka “üretim tarzına” bırakma olasılığını değil, en fazla insanlığın kapitalizm altında yok olma senaryolarını düşünmeye izin veriyor. Bu gerçekçilik, yapay zekâ üzerinden düşünürken tümüyle ağlara bağlı, rasyonel olarak örgütlenmiş, kıtlık sorununu aşmış bir toplum olasılığı ile karşılaşınca elinde olmadan, kapitalizm sonrasını, “komünizmi” düşünmüş olduğunun ayırdına varıp hemen insanı bu senaryodan çıkararak rahatlıyor. Bu iki cevabın dışında bir cevap daha var sanırım: Teknolojik gelişme durdurulabilir, denetim altına alınabilir, gelişme süreci kapitalist önceliklerden başka bir yola sokulabilir. Çok geç olmadan kapitalist toplumdan kurtulmak gerekiyor. Yoksa yakında robotlar karşımıza önce kapitalizmin savaşlarındaki askerler sonra da insanlığı “irrasyonal”, “zararlı” bulan otonom varlıklar olarak çıkacaklar... GÜL’E ŞANTAJ KASETİ SORUSU ‘B Yapay zekâ ve insanın geleceği Başbakan Erdoğan suçlamıştı İsrailli vekil Erdoğan’ın grup toplantısına gelişinde partililer yine kuyruk oldu. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) o sözleri yalanladı Haber Merkezi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün partisinin grup toplantısında İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına tepki gösterirken, İsrailli bir kadın milletvekilinin “Bütün Filistinli kadınların öldürülmesi gerektiğini ve bir daha başka çocuklar doğurmalarının önlenmesi gerektiğini” söylediğini iddia etti. Erdoğan’ın iddiaları üzerine açıklama yapan milletvekili Ayelet Şaked, “Ben böyle şeyler söylemem. Bu benim inançlarıma da aykırı” dedi. Başbakan Erdoğan, AKP grup toplantısında yaptığı konuşmada sert bir dille İsrail’i eleştirirken İsrailli bir kadın milletvekilinin ‘Filistinli anneler de ölmeli’ dediğini öne sürdü. Konuyu araştıran Odatv yazarı Rafael Sadi, milletvekili Ayelet Şaked’e ulaşarak bir makale kaleme aldı. Konuyla ilgili haberi yazan Independence yazarı Mira Bar Hillel ile görüştüğünü ve Hillel’in milletvekili Ayelet Şaked’in söylediği iddia edilen sözleri “elektronik intifada” isimli bir blogdan aldığını öğrendiğini belirten Sadi, blogu incelediğinde Erdoğan’ın gündeme getirdiği sözlerin Ayelet Şaked tarafından söylenmediğini, 12 sene önce yazar Uri Elitsur tarafından yazıldığını fark ettiğini dile getirdi. Daha sonra Ayelet Şaket’e ulaştığını belirten Rafael Sadi, “Bahse konu olan sözleri söylediniz mi” sorusunu yönelttiği Şaked’in “Hayır, ben böyle şeyler söylemem. Bu benim inançlarıma da aykırıdır. Hiçbir ölümü de tasvip edemem. Keşke savaşlar olmasa ve kimse de ölmese” dediğini aktardı. Sadi, “Peki bu yazar bu lafı nereden buldu” diye sorunca, Şaked’in yıllar önce tanıştığı yazar Uri Elitzur’un makalesinde benzer söylemler olduğunu ve bu ifadelerin kendisine atfedildiğini ancak kendisinin böyle şeyler söylemediğini tekrar tekrar üzerine basa basa beyan ettiğini ve “Erdoğan’ın ofisinden bana ulaşsalardı gerçeği öğrenebilirlerdi. Tabii amaçları gerçeği öğrenmek olsaydı” diye de eklediğini yazdı. Erdoğan’dan Kılıçdaroğlu’na: Senden güzel diktatör olmaz ‘Tıpış tıpış’a diktatör yanıtı yettir. Nâzım Hikmet’e vatandaşlık hakkını iade eden Ak Parti iktidarı olmuştur. Aramızdaki fark budur. Şu andaki CHP zihniyeti, Sabahattin Ali’yi katleden CHP’ye tek laf edebildi mi? Ahmet Kaya’nın gurbette ölmesine yol açanları görmezden geldiler. l Muhalefet partileri ve adaylar, cumhurbaşkanı seçiminde şartların eşit olmadığını çok sık ifade ediyorlar. Doğrudur. Diğer adaylarla eşit bir yarışın içinde değiliz. Bütün muhalefet, Ak Parti karşıtlığında bir araya geldiler. Bize karşı saf tutmuş durumdalar. Yani iki adayla değil, çok geniş bir bloka karşı biz bu yarışı sürdürüyoruz. l Suriye’den ülkemize sığınmış olan insanlardan dolayı Maraş’ta yapılan eylemler, bu ülkenin evladına yakışan eylemler değildir. Mavi Marmara konusunda CHP genel müdürü gitti İsrail’in yanında durdu. Pensilvanya ile CHP genel müdürü, tam bir fikir birliği içindeler. 2012’de Sosyalist Enternasyonel’de Filistin davasıyla Türkiye’deki terörist örgütü aynı bildiriye imza attı. Biz ne zaman Tel Aviv’e eleştiri getirsek cevabını ordan değil CHP genel müdüründen aldık. l Filistin’de çocuklar katledildikçe ilişkilerimizin normalleşmesi asla mümkün değildir. Ateşkes yetmez, Gazze’ye uygulanan insanlık dışı ambargonun derhal kaldırılmasını istiyoruz. Yeni ABD elçisi de Başbakan’ı kızdıracak Bass: Erdoğan otoriterleşiyor Haber Merkezi ABD Başkanı Barack Obama tarafından, görevi bu ay sona erecek ABD’nin Ankara Büyükelçisi Frank Ricciardone’nin yerine aday gösterilen John Bass’in ABD Senatosu’ndaki onay oturumuna, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tartışması damga vurdu. Salona karısı Holly Holzer, kız kardeşi Kristin Bass ve kayınvalidesi Mary Holzer ile birlikte gelen John Bass, yaptığı konuşmada “Eğer onaylanırsam, hem Türkiye hem de sınırlarının ötesinde beraber çalıştığımız yerlerde güvenlik, refah, demokrasi ve insan haklarını koruyup ilerletmek için hepinizle beraber çalışacağıma söz veriyorum” dedi. Konuşmasında Ortadoğu tablosu çizen ve Türkiye ile yakın çalışma içinde olacağını belirten Bass, sorucevap kısmında beklemediği bir soruyla karşılaştı. Senatör John McCain, “Anayasayı değiştirme niyeti olan, sosyal medyayı, YouTube’u, Twitter ve medyayı baskı aldığını alan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın otoriterliğe doğru giden diğer davranışlarından endişeli misiniz” diye sorması üzerine Bass, “Bunların farkındayım. Bizim konseptimizle uyumsuz” yanıtını verdi. Cevaptan tatmin olmayan Senatör John McCain’in, soruya “Evet” veya “Hayır” yanıtı alamadığı takdirde Baas’ı veto edeceğini söylemesi üzerine Bass, “Bu doğrultuda bir kaymadır evet” yanıtını verdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, kendisine yönelik sarf edilen “diktatör” sözünü, “Tıpış tıpış sandığa gideceksiniz, demokrasinin gereğini yapacaksınız ve bir diktatör bozuntusunun cumhurbaşkanı seçilmesine izin vermeyeceksiniz” açıklaması üzerinden CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu için kullandı. Erdoğan, “Kendi mesai arkadaşlarıyla bir kez adayın istişaresini yapmayan, sonra da seçmenine tıpış tıpış sandığa gideceksiniz diye kükreyenden daha başka bir diktatör olamaz” dedi. Erdoğan, Türkiye’nin İsrailFilistin konusunda tarafsız olması gerektiğini ifade ettiğini ileri sürdüğü çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu’na da “O da efendisinin gözüne girmeye çalışıyor” sözleriyle tepki gösterdi. Erdoğan, parti grup toplantısında şunları söyledi: l Sanatçılara mahalle baskısı yapıyorlar (Vizyon tanıtım toplantısına katılan sanatçılarla ilgili): Kılıçdaroğlu’nun davetine gidiyorsa alkış, Erdoğan’ın davetine gidiyorsa yuh. Böyle bir mantık olabilir mi ya? Sen ne zamandan beri sanatçının iradesine ambargo koyma kabiliyetini kendinde bulabiliyorsun? Kimin dikta faşizm yanlısı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Bu CHP zihniyeti Nâzım Hikmet’i istismar eden ama ölene kadar sürgünde kalmasına yol açan zihni Soma’ya 46.5 milyon lira Erdoğan, Soma için nakdi hesaplarda 46.5 milyon lira toplandığını belirterek “46.5 milyon lirayı hayatını kaybeden 301 madencinin ailesine 154 bin 450 lira olarak paylaştıracağız. Kazanın meydana geldiği Eynez işletmesinde şehit olan 301 madencimizin 630 yakınına ve halen o işletmenin sigortalısı olan 2 bin 640 madencimize 6 ay boyunca son aldıkları net ücretleri kadar ücret bu hafta içinde İŞKUR tarafından ödenmeye başlanıyor. Soma bölgesinde bulunan ve faaliyetleri Çalışma Bakanlığımızca durdurulan Eynez, Atabacası ve Işıklar maden işletmelerinde çalışan toplam 5 bin 522 madencimize üç ay boyunca işverenin ödeyemediği ücretleri İŞKUR tarafından ödenecektir” diye konuştu. ‘Başbakan tabii sevilmez’ AKP Genel Merkezi’nde AKP Dış İlişkiler Başkanlığı 7. Geleneksel Büyükelçiler İftarı’na katılan Erdoğan İsrail’e yönelik eleştirilerini sürdürdü. Erdoğan, “BM bu işin bir numaralı sorumlusudur. Ben soruyorum, ey BM sen ne işe yararsın. Türkiye Başbakanı sevilmez, tabii sevilmez. Doğruları söyleyen bu dünyada nedere sevilir” dedi. İsrail’in Hamas ile El Fetih’in kurduğu ulusal mutabakattan rahatsız olduğunu söyleyen Erdoğan, “Türkiye olarak bağımsız bir devlete sahip olma mücadelesinde Filistin’in yanında olacağız” dedi. TARAFLAR İKİYE BÖLÜNEN PARTİNİN ADINI VE AMBLEMİNİ KULLANMAMA KONUSUNDA ANLAŞTI TKP’de beklenen oldu SERTAÇ EŞ ANKARA Türkiye Komünist Partisi’nde yaşanan görüş ayrılığı dün yapılan görüşmelerle noktalandı. Varılan ortak karara göre geçen hafta sonu İstanbul’da toplanan ve iki ayrı kongrenin tarafları, “TKP” adını ve amblemini kullanmayacak. Kemal Okuyan ve Aydemir Güler önderliğinde toplanan Atılım Kongresi adına yapılan açıklamada, “Partinin merkezi fonksiyonlarının tamamı yani yayınlarımız, derneklerimiz, bürolarımız Atılım Kongresi’nin iradesinin parçasıdır” değerlendirmesi yapıldı. TKP’deki ayrışma kesinleşti. Geçen hafta sonu İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde 12. Kongre, Bostancı Gösteri Merkezi’nde ise Atılım Kongresi toplanmıştı. Kongreler sonucunda önceki gün ve dün de temaslar sürdürüldü. Temaslar sonucunda Atılım Kongresi adına yapılan açıklamada, “TKP adının iki hareket tarafından da kullanılmayacağı” açıklandı. Kongrelere gelen sürecin anlatıldığı açıklamada, Atılım Kongresi’ne katılanların Haliç toplantısındakilere göre 300’ün üzerinde sayısal üstünlüğe sahip olduğu, “irade beyanı” ile bunun 3500 üyeden hayli fazlasına denk düştüğü belirtildi. Açıklamada, kilitlenmenin aşılması için şu ortak kararın alındığı dile getirildi: “Türkiye Komünist Partisi adı ve tüzelkişiliğinin denetim misyonunu üstlenmiş bulunan yoldaşlara ve üstünde mutabakata varılacak bir heyete teslimine ve onlar tarafından korunmasına, her iki iradenin TKP adı ve amblemini kullanmamasına, kendi kongre kararları uyarınca siyasal faaliyetlerini sürdürmek için kendi belirleyecekleri biçim ve adlandırmalar altında yollarına devam etmelerine karar verilmiştir.” Açıklamada, Atılım Kongresi iradesinin kendisini hızla siyasi parti olarak organize edeceği dile getirildi. Yaz ortasında kömür rüşveti! İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) AKP cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi İzmir’in varoş bölgelerinde kömür dağıtmaya başladı. CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel bu duruma tepki göstererek “Seçim rüşveti mi veriyorsunuz” diye sordu. Yüksel, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü’nün Karabağlar’da cumhurbaşkanlığı seçimine günler kala ihtiyaç sahibi vatandaşlara kömür dağıtmasına tepki göstererek, “Biz bu senaryoyu referandum öncesi gördük. AKP yoksul vatandaşın oyunu ipotek altına almaya çalışıyor. İzmirliler bu oyuna gelmez” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle