29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 TEMMUZ 2014 SALI 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada AKP’nin değil, Başbakan’ın her alanda bir numaralı taraftarlarından olan, son aylarda TV programlarında ve haberlerin yorumlanmasında acaba RTE ne düşünüyor diye aranan yalaka gazetelerden Yeni Şafak yazarı Abdül, başbakan olarak Gül’ü işaret ediyormuş. İyi de, son gelişmeler pek öyle değil. İstanbul Huber Köşk’ünde RTEGül arasındaki görüşme 40 dakika sürdü. Devletin tepesiyle ilgili aylardır süregelen görüşmelerin sonuncusunun bu denli kısa sürmesinde şaşılacak bir taraf yok. Zira Gül, kesin kararı görüşmeden önce, üstelik aylardır RTE’nin beklediği kararı açıkladı: “Köşk’e aday değilim” dedi ve sonra bilmecenin bu bölümünün çözümüne yardımcı olmayan bir yanıt verdi. Pek çok parti içi ve dışı çevrenin hiç değilse ima yoluyla açıklanmasını beklediği başbakanlık konusuna gelince, gülerek soruyu “Başbakanlığı aramızda daha sonra konuşacağız” diye karşıladı. HHH Ne ret ne de evet! Öyle bir yanıt. Öyleyse ne anlama geliyor bu yanıt? Gül, başbakanlığa RTE’nin atadığı bir başbakan olarak gelmek istemiyor. AKP’nin yeni genel başkan ve başbakanını, RTE’nin Çankaya’ya çıkmasından hemen sonra ola ki bir ay içinde toplanacak AKP olağanüstü kongresi seçinceye kadar iki görevi geçici bir genel başkan ve başbakan olarak istemiyor olabilir. Büyük kongreye kadar RTE’nin uygun göreceği bir isim, geçici olarak gene başkanlık ve başbakanlık görevini yürütebilir. Bu süre içinde Gül, parti içinde tabii delege bazında genel başkan ve başbakan olması isteğinin daha da yoğunlaşmasını bekliyor da olabilir ve.. ...AKP kongresinin oylarıyla, RTE’nin emri ve tercihiyle değil, bu görevlere gelen eski bir cumhurbaşkanı ve yeni başbakan olarak göreve başlayabilir. HHH Tabii bu sürede RTE’nin kendinden sonra genel başkanlığa ve başbakanlığa kongre kararıyla kimin gelmesi konusunda Çankaya’dan nasıl bir tavır sergileceği önem taşıyor. Bugüne dek parti üst kademelerinde, basındaki kısa haberlere bakılırsa, örgütte Gül’ün adı öne çıkıyor. Kuşku yok Gül’ün kongre kararıyla bu görevlere gelmeyi yeğlemesi, kişiliği açısından çok doğal ve olumlu karşılayabilir ama.. ...RTE’den, Demirel gibi genel başkan ve başbakanın kim olacağı konusundaki bir davranış beklenir... Lakin Demirel, DYP genel başkanı ve başbakanken Özal’ın sürekli şikâyetçi olduğu davranışlarına benzer bir siyaset izleseydi; yukarıdan tıpkı Özal gibi partiyi ve başbakanı yönetmeye girişiyor diye yoğun eleştirilerle karşılaşacaktı. Ama böyle bir olgu RTE için geçerli değil. O, yukarıda hem partiyi hem de hükümeti yönetmek istiyor. HHH RTE’nin parti genel başkanlığı mücadelesinde delegeler üzerindeki etkisini Gül’ün aleyhinde mi yoksa lehinde mi kullanacağını ya da Demirel’inkine benzer bir davranış mı sergileyeceğini bugünden kestirmek zor. Üstelik bu soruya olumlu veya olumsuz bir karşılık bulmak, tek adamlık sevdasında olan, bu ülke benden sorulur kafa yapısındaki bir insana bakarak bir yanıt bulmak olanaksız. Bugüne dek örneğini görmediğimiz bir süreç başlıyor. Tahterevallinin bir ucunda RTE, diğer ucunda Gül! HHH Orhon Arıburnu bir şiirde “İki cambaz bir ipte oynamaz” diyor. Rahmetli bugünleri görseydi bir ipte iki cambazın oynadığını şaşırarak izlerdi... HABERLER Kuddusi Okkır, ölümünün 6. yılında 6 Temmuz’da anılacak ‘Ayakkabı kutuları Sabriye Okkır: Kuddusi yaşasaydı, bugün o da tahliye olmuştu. Ergenekon ve Balyoz davaları baştan sona hak ihlalleri ile dolu. İnsanların hayatlarını çaldılar. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada Bütünleşmenin Güçlendirilmesi Yasası” olarak konan çalışma için ilk şu söylenebilir: Zamanlama manidar! Cumhurbaşkanlığı seçimi takvimine koşut olarak “terör sorununu” çözme mevsimi de gelmiş görünüyor. AKP döneminde konu genel olarak “çözüme” değil “kullanıma” odaklı olarak ele alındı. Seçimden önce “çok önemli bir adım” atılıyor, böylece seçim süreci “tam bir barış içinde” geçiyor. Seçim bittikten sonra çözüm zamana yayılıyor. Tarafların birbirlerini suçlamaları bazen dozu aşsa da yeni bir seçim takvimine dek dalgalanma devam ediyor. 12. cumhurbaşkanı ilk kez halk tarafından seçilecek. Başbakan daha ilk turda işi bitirebilmek için akla gelen gelmeyen her şeyi deneyecek. Bunun güncel örneği 26 Haziran Perşembe günü Meclis’e getirilen, girişte sözünü ettiğimiz çalışma. Bu yeni çalışma ne kadar yeni? HHH 15 Şubat 1999’da Öcalan’ın Türkiye’ye getirilip yargılanmasının ardından düşük düzeyde seyreden terör sorununun tümüyle çözülmesi, iç barışın kalıcı bir biçimde toplumun tüm katmanlarında hissedilmesi için değişik çalışmalar gündeme geldi. Ancak o dönem koalisyon hükümetinin ömrü bunu tamamlamaya yetmedi. 3 Kasım 2002 seçimleriyle işbaşına gelen AKP hükümeti de dönemin İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu’nun açıkladığı “Topluma Kazandırma Yasası”nı getirdi. Amaç, dağa çıkışları durdurmak, dağdakileri indirmek, yeni bir toplumsalsiyasal iklim yaratmaktı. AKP, o dönem önceliği kendi varlığını güçlendirmeye verdi. Terörün yükselmesi pahasına bu hedefinin önüne başka bir şey koymadı. Sonraki yıllarda ise öncelik bu kez AKP’nin istediği bir toplumsal maya yaratmak oldu. Devlet organları adeta AKP’nin yan kuruluşuymuş gibi kullanılarak toplumda ciddi şüpheler uyandıran adımlar atındı. Artık “asla”ların yerini “Oslo”lar almıştı! HHH 2009 yılından bu yana “eve dönüş”, “topluma kazandırma”, “etkin pişmanlık” sözlerini yerini “açılım” aldı. Öylesine geniş bir kavram ki açılım, aç babam aç, içine istediğini koy babam koy... O günden beri Beşir Atalay’ın haşır neşir olduğu açılımda son perde Köşk seçimleri öncesine denk getirildi. 6 temel maddeden oluşan bu açılımın özünü şu oluşturuyor: Sorunun çözümü için tek karar verici hükümet olacak, bu alanda çalışanlar dokunulmazlık hakkına sahip olacak, kesinlikle yargılanmayacak! Burada iki temel sorun var. Birincisi, Meclis sanıldığı gibi devrede olmuyor; yetkisini hükümete devrediyor. Ne devrettiğini de bilmiyor. Çünkü yasaya göre çözümü hükümet bulacak, bunun ne olduğunu da açıklamak zorunda olmayacak. İkincisi de çözüm için çalışanların hiçbir yasal sorumluluğu olmayacak. Yasaya böyle bir madde koyuyorsanız, toplum katında “suç” sayılabilecek bir şeyler düşünüyorsunuz demektir. Güneydoğu’dan tabutların gelmemesi elbette güzeldir ve bunun sürmesi sağduyu sahibi herkesin özlemidir. Ancak bunu “ben iktidarsa isem kalıcıdır yoksa karışmam” mantığına indirgemek daha ciddi sorunları tohumlayacaktır. Başta KCK soruşturmaları çerçevesinde olmak üzere AKP iktidarı döneminde yıllarca tutuklu kalanların Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla özgürlüğüne kavuşmasından sonra sorunun çözümü için adresin hâlâ AKP olacağını düşünmesi ne kadar akılcıdır? Hükümetin Meclis’e gönderdiği son açılımın adı eve dönüş değil başa dönüştür. Bunca gidip gidip başa dönmekten insanın başı döner. Bakalım HDP her şeye, kendisinden önceki partiler gibi AKP ekseninde mi bakacak, yoksa çabaladığı gibi Türkiye ekseninden mi... bizim evimizden mi çıktı?’ SİBEL BAHÇETEPE Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan, cezaevindeyken akciğer kanserine yakalanan ve tahliyesinden 5 gün sonra yaşamını yitiren Kuddusi Okkır’ın ölümünün üzerinden 6 yıl geçti. Eşinin ölümü ile birlikte hukuk mücadelesi başlatan, çok sayıda dava açan Sabriye Okkır, Ergenekon tahliyelerinin olduğu gün “Kuddusi yaşasaydı tahliye olacaklar arasındaydı. Çok kötü oldum, benim için Kuddusi o gün öldü” dedi. Ergenekon ve Balyoz davalarının baştan sona hak ihlalleri ile dolu olduğunu vurgulayan Okkır “Devlet, hem kumpasa alet oldu, hem de hak ihlali yaptı. İhlaller sonucunda da bu insanların kimisi öldü, kimi 6 yıl içeride kaldı. İnsanların hayatlarını çaldılar” diye konuştu. Eşinin “Ergenekon’un kasası” olarak nitelendirilmesini sert bir dille eleştiren Sabriye Okkır, davalar açabilmek için kredi çektiğini anımsattı ve “O ayakkabı kutuları benim evimden mi çıktı” diye sordu. Kuddusi Okkır, 6 Temmuz Pazar Beyoğlu’ndaki Bindallı Sanat Galerisi’nde saat 14.00’te düzenlenen törenle anılacak. pasa alet oldu hem de hak ihlali yaptı. İhlaller sonucunda bu insanların kimisi öldü, kimi yıllarca içeride kaldı. İnsanların hayatlarını çaldılar. Eşim sağ olsaydı o da tahliye olmuştu. Savcı, uzun tutukluluklarla ilgili dilekçe verin dediğinde iki gün kendime gelemedim. Ergenekon ve Balyoz tahliyelerinin olduğu günler, Silivri’ye gittim. Bu davalardan tutuklular kamu vicdanlarında temizlendiler. Bunların hesabını vermek zorundalar.” Davalar için kredi çektim Yürüttüğü hukuk mücadelesinin yalnızca eşi için değil cezaevlerindeki tüm hasta tutuklu ve hükümlüler için de olduğunu anımsatan Okkır, “Ergenekon’un kasası” söylemlerini eleştirerek, özetle şunları kaydetti: “Sırf davaları açabilmek için çektiğim kredinin borcunu bu yıl nisan ayında bitirebildim. Bir tek emekli maaşı ile geçiniyorum. Bu ayakkabı kutuları benim evimden mi çıktı? Kasa derken neye dayanıp bunu dediler. Bunu hiçbir zaman açıklama getirmediler. Cenazeyi artık rahat bıraksınlar. Cenaze ile ilgili hiç kimse üstüne düşeni yapmadı. Mücadelemi sürdüreceğim. Daha önce dava açılmasına izin verilmeyen konular hakkında da AİHM’ye gittim. Dava dosyası açıldı. 6 Temmuz’da tüm yurtseverleri İstanbul’daki anmaya bekliyorum.” hayatlarını çaldılar Ergenekon operasyonu kapsamında 20 Haziran 2007’de “örgüte finansal destek sağlama” suçundan tutuklanan Kuddusi Okkır, tutuklandıktan kısa bir süre sonra cezae İnsanların vinde akciğer kanserini yakalandı ve 6 Temmuz 2008’de yaşamını yitirdi. Gözaltına alınırken kısa kollu kareli gömleği, kırmızı pantolon askıları ve sağlıklı görüntüsü basına yansıyan 60 yaşındaki Okkır, yaşamını yitirdiğinde 40 kiloya düşmüştü. Sabriye Okkır, eşinin ölümünün 6. yılında gazetemize konuştu. Hukuk mücadelelerini sürdüren Okkır’ın açtığı davalardan bugüne dek olumlu sonuç çıkmadı. Eşinin ölümün de ihmali olduğunu öne sürdüğü hâkim ve savcılar için dava açmak isteyen Sabriye Okkır’ın bu girişimine Adalet Bakanlığı’ndan izin çıkmadı. Ergenekon ve Balyoz davalarının kumpas olduğunu, tahliyelerin bunun bir göstergesi olduğunu belirten Okkır şöyle devam etti: “Bu davalar kumpas, baştan sona hak ihlalleri ile dolu davalardı. Devlet, hem kum Hak ihlalleri yapıldı CHP’DEN ‘DÜNYA EMEKLİLER GÜNÜ’NDE ÇARPICI EMEKLİLİK RAPORU: Emekli yardıma muhtaç AYŞE SAYIN 13 ASKER YARALANDI TSK’nin ‘Kirpi’si yine takla attı BARKIN ŞIK ANKARA Cumhuriyet’in 3 Nisan 2013 tarihinde “Mayın değil viraj vuruyor” diyerek haber yaptığı TSK’nin Mayına Dayanıklı Aracı “Kirpi” yine kaza yaptı. Şırnak’ın Uludere ilçesindeki Andaç Taburu’na ait kirpi aracı, Musa Tepe üst bölgesine giderken şarampole yuvarlandı. 13 asker yaralandı. Bu son olayla birlikte 6 ayda Kirpi araçlarının karıştığı kazalarda toplam 32 asker yaralanırken, 3 asker de şehit oldu. Uludere’de şarampole yuvarlanan araç içerisinde bulunan 13 asker, helikopterle Şırnak Asker Hastanesi’ne kaldırıldı. Askerlerin sağlık durumunun iyi olduğu belirtiliyor. Mayıs ayında meydana gelen Kirpi kazasına konu olan askerler ise bu kadar şanslı değildi. Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde devriye görevi yaparken devrilip takla atan Kirpi tipi askeri araçtaki askerlerden 3’ü şehit oldu, 8’i ise yaralandı. 5 Aralık 2013 tarihinde ise Van Başkale’de 5 araçlık konvoyda yine Kirpi yan yattı. 11 asker yaralandı. Basına yansıyan bu kaza haberlerinin yanı sıra Kirpi araçlarının başka kazaları olduğu da öğrenildi. BMC tarafından üretilen Kirpi adlı “Mayına Dayanıklı Araçların” karayolunda ilerlerken ciddi denge problemleri yaşadığı ve bu yüzden araçların virajlarda takla attığı öğrenilmişti. BMC, mali krize girmesi nedeniyle TSK’ye teslim edilmesi gereken 468 araçtan yalnızca 293’ünün teslimatı gerçekleşmişti. BMC’yi Ethem Sancak’ın alması ile birlikte Kirpi araçlarının teslimatı yeniden başlayacak. ANKARA CHP Genel Başkan Yardımcısı Sencer Ayata’nın hazırladığı rapor, emeklilik yaşında AB standardını yakalayan Türkiye’nin, aldıkları aylıklar konusunda ise “Afrika” standartlarında kaldığını ortaya koydu. Ayata’nın raporunda İtalya, İspanya, Yunanistan’daki emekliler ortalama 17002 bin Avro civarındaki emekli aylığı alırken, Türkiye’de bu rakam 318 Avro. Ayata, Türikye’de emekli yurttaşların yüzde 72’sinin maaşıyla “gıda giderini” bile karşılayamadığına dikkat çekti. CHP Bilim Yönetim ve Kültür Platformu başkanlığını da yürüten Genel Başkan Yardımcısı Sencer Ayata, 30 Haziran Dünya Emekliler Günü nedeniyle hazırladığı raporda, Türkiye’deki emeklilerin ekonomik sosyal durumunu, AB ülkeleriyle karşılaştırarak ortaya koydu. Raporda, şu saptama ve değerlendirmelere yer verildi: Türkiye’de açlık sınırı, 2014 Mayıs ayı itibarıyla 1157 TL, yoksulluk sınırı ise 3 bin 770 TL’dir. Temmuz ayında yapılacak zamla birlikte SSK tarım emeklisine ödenecek en düşük emekli aylığı 911 TL, BağKur tarım emeklisine ödenecek en düşük emekli aylığı 611 TL, Emekli Sandığı emeklilerinin alacağı en düşük aylık ise yaklaşık 1273 TL olacaktır. Türkiye’de yaklaşık 318 Avro olan en düşük emekli aylığı İtalya’da 1772, İspanya’da 1843, Yunanistan’da ise 2 bin Avrodur. Türkiye Emekli Profili Anketi’nin sonuçlarına göre, emeklilerin yüzde 84’ü gelirlerinin kesinlikle yeterli olmadığını vurgulamaktadır. Her on emekliden CHP ne öneriyor: Onuncu Kalkınma Planı’nın hedefleri gözetilerek, emeklilerin aylıkları iyileştirilmeli, sağlık hakları geliştirilmeli ve yaşlılık hukuku ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Emekliler için yapılacak tüm düzenlemeler, kapsamlı bir “Yaşlılık Politikası” ile birlikte yürütülmelidir. üçü geçinmek için başkalarından yardım almak durumundadır. Emeklilerin yüzde 73’ünün geliri gıda maddelerini satın almaya yetmemektedir. Çoğunluğu yakınlarından, yüzde 6’sı kurumlardan ve yüzde 5’i belediyelerden gıda yardımı almaktadır. Emeklilerin en çok tükettiği gıdalar arasında yüzde 87’si ile ekmek ilk sırada yer alırken, kırmızı et yüzde 27 ile en son sıradadır. Kademeli geçiş ve kademeli yaş koşulu uygulamasıyla, 1999’dan önce işe başlayan sigortalıların emekli olacakları yaş, 3 ile 10 yıl arasında uzatılmıştır. Emeklilik için gerekli olan sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlamış, emekliliğine hak kazanmış çok sayıda yurttaşımız, yaş koşulu nedeniyle emekli olamamakta, emekli maaşı alamamaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Mart 2013’te bir açıklama yaparak, emeklilikte yaşa takılan vatandaşların düşük emekli maaşını kabul etmeleri halinde emekli edilebileceklerini söylemiştir. Bu konuda henüz yasal bir düzenleme yapılmamıştır; ancak yaş koşulunu bekleyenlerden hak ettiği aylığın belli bir bölümünü kabul edenlere daha erken emeklilik hakkı verilmesi, ileride daha büyük sıkıntılar doğuracaktır. Ülkemizde emekliler, aylıkları ile geçinemedikleri için özel kurumlarda çalışmak ya da serbest bir iş yapmak zorunda kalmaktadır. Bu durumda olan emeklilerden devlet, haraç alıyormuşçasına “Sosyal Güvenlik Destek Primi” (SGDP) kesmektedir. Örneğin bir bakkal dükkanı açan emekli, ayda 375 TL’yi bulan bu primi ödemek zorundadır. 2008 yılında SGDP’yi ödemeyen çalışan emeklilere prim ödememekten dolayı idari para cezası kesilmiş, gecikme zammı ve prim borcu çıkarılmıştır. Sayıları 600 bini bulan çalışan emekliler bu cezayı taksitlerle ve emekli maaşlarından yapılan kesintilerle ödemekten kurtulamamıştır. EMEKLİ ALBAY Avrupa’nın en düşüğü Üçok da artık özgür İstanbul Haber Servisi Balyoz Davası’ndan serbest bırakılmasına karşın başka bir davadan hükümlü olduğu için cezaevinden çıkamayan Emekli Hava Hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok’un yattığı süre gözönüne alınarak tahliyesine karar verildi. Ankara Sincan Açık Cezaevi’nden dün serbest bırakılan Üçok’u cezaevi önüne gelen yakınları ve Vardiya Bizde Platformu üyeleri karşıladı. Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Ahmet Zeki Üçok’un Balyoz davasından tutuklu kaldığı süreyi, Hipnoz davasında çarptırıldığı cezadan düşerek tahliyesine hükmetti. Üçok, Kayseri 2. Hava İkmal ve Bakım Merkezi Komutanlığı’nda “Fethullahçı örgütlenme” iddiasıyla yürütülen soruşturmada, 3 astsubayın kendilerine “hipnoz ve işkence ” yapıldığını iddia etmeleri nedeniyle “Hipnoz davası” olarak bilinen davada 7.5 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Üçok, Sahte Çürük Raporu davasından 26 Eylül 2009’da tutuklanıp 10 Haziran 2011’de tahliye edilmiş, Balyoz davasından ise 1 Haziran 2011’de tutuklanıp ve 16 yıla cezaya çarptırılmıştı. Anayasa Mahkemesi’nin 18 Haziran tarihli hak ihlali kararının ardından Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararıyla sanıklar tahliye edilirken Üçok, hükümlü olması nedeniyle cezaevinde kalmıştı. Emeklilikte yaşa takılanlar Gelirleri yetersiz Hem çalış hem öde Gazete, kitap alamıyorlar Türkiye Emekli Profili Anketi’nin sonuçlarına göre emekliler boş zamanlarında en çok televizyon izlemekte, ibadet etmekte, gazete okumakta, yürüyüş yapmakta ve müzik dinlemekte. Emeklilerin yüzde 72’si günlük gazete, yüzde 88’i kitap satın alamamakta, yüzde 86’sı tiyatroya, yüzde 81’i ise sinemaya hiç gitmemektedir. Ekonomik olumsuzluklar yüzünden kültür ve sanat etkinliklerinden mahrum kalan emeklilerin yüzde 96’sı, “Mutlu bir yaşam sürdürebildiğinize inanıyor musunuz” sorusuna “hayır” yanıtı verdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle