29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 TEMMUZ 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 nce, Cumhurbaşkanı seçimine, Ö ramazana ve zamanın ruhuna uygun bir girizgâh: “Tanrı’nın Hz. Muhammet’e Cebrail aracılığı ile verdiği ilk buyruk neydi?” “İkra (Oku!)” Hz. Muhammet, ne yazık ki ümmi! Okuma yazması yok... Yüce Tanrı elbette, peygamber yapacağı kişinin okuma yazma bilmediğini bilmez mi? Bal gibi biliyor. Ama buna rağmen “Oku” diyor. Yani bir tür “risk” alıyor Kılıçdaroğlu’nda mı? Ecevit, ekonomiyi Kemal Derviş’e emanet ederken “risk aldığını” söylemişti. Ama Derviş’in verdiği risk ekonomiye değil, “hükümetin kendisine” olmuştu. Ecevit’in daha sonra “Derviş en büyük hatamdı” demesi bundandı! CHP’de Risk Almak mı Zor, Vermek mi? O sadece okuyor. Daha çok da bildiğini okuyor. Ve bu haliyle müritlerini daha çok etkiliyor. Öteki liderler de onun etkilemesinden etkileniyorlar. Oysa, onlar ümmi değiller. “Yazabiliyor”... “Okumayı” da biliyorlar. Ama onlar da ya toplumu yanlış okuyorlar ya da partilerini... Bazen de tıkanıp bildiklerini okuyorlar. Doğru okuduklarını göstermek için de “risk aldım!” diyorlar. Bu “risk aldım” sözü çok “riskli”... Aslında lider “risk aldım” derken riski “veriyor”. Partisine ve tüm topluma veriyor. Tayyip Bey ise “risk aldım” demiyor. “Bu yola kefenimizle çıktık!” demekle yetiniyor. Ve elbette daha çok etkiliyor. Ve müritleri de bu kez karşısına “kefen giyip çıkıyor!” Merhum pederin otuz yıl önceki bir öngörüsü de böylece gerçekleşiyor. “Her meczup kendisine hayran olacak başka meczupları her zaman, her yerde bulabilir!” müritler partisi. Sadece risk alınabilir. Risk zaten CHP’nin biraz da fıtratında var. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “risk aldım!” demesi bundan. İsmet Paşa’nın da “Milli Şefliği” bir yana itip, cumhurbaşkanlığından 12 yıl sonra Adalet Partisi ile ülkemizin ilk koalisyon hükümetini kurması bir risk idi. Çok pişman olmadı. Ama pek mutlu da olmadı. Ki çok geçmeden bir ikincisini CKMP ile kurdu. Bülent Ecevit de risk alma geleneğini sürdürdü. Yüzde 42 oy ile hükümet kuramayınca o da risik alarak Güneş Motel’de “kumar borcu olmayan” bağımsız milletvekilleri ile “koalisyon” yaptı. O bağımsızlardan bazıları “ağır cezalık suçlar” işleyince Ecevit yıllarca eleştiri yağmuruna tutuldu. Sonunda daha da büyük risk alarak CHP’den istifa edip DSP’yi kurdu. Vefat ettiğinde CHP’li değildi. Tıpkı İsmet Paşa’nın da öldüğünde kurduğu partinin üyesi olmadığı gibi. O da son kurultayında risk almış, Ecevit için “Ya o, ya ben!” demişti. Kaybedince de istifa etmişti. CHP’de acaba risk almak hem bulaşıcı, hem de kaçınılmaz mı? Öyleyse bu kez de sıra isk’ yine de yaygın ve tanrısal bir etkinlik değil Muhammet, 40 yaşında yetişkin bir adem. Okuma yazma bilmese de, okumak zorunda. Çünkü peygamber demek, “mucize” demek. Nitekim mucize gerçekleşiyor. İnsanlığın, bizim de dahil olduğumuz kesimin dini olan ve “Hükmü kıyamete kadar baki İslamiyet” ile macerası böyle başlıyor. Günümüzde siyasetin peygamberleri de, söz meclisten dışarı, “liderler”! Halkımız, kurtuluşu yani, mucizeyi onlardan bekliyorlar. Onlara yetki veriyorlar. Yetkiyi ele geçiren bazıları da bu yetkiyi istediği gibi, istediği yönde ve biçimde sündürüyor, esnetiyor.... Demokrasi de zaten bir tür yetki alma... Ve bu yetkiyi tepe tepe kullanma oyunu. “Şeyh uçmaz, müritleri uçurur!” sözü de boşuna değil. Oyun fazlası lideri uçuruyor. “Asrın Lideri” veya “Çağın Projecisi” yapıyor. Ama ne yazık ki lider, ümmi değilse bile “yarı ümmi”! Nutuklarını başkaları yazıyor. ‘R Teşbihte hata olmaz Bu geleneği CHP hep seçimlerden sonra uyguladı. Bu kez ilk defa seçimlere giderken “koalisyon kararı” verdi! Bu partinin değil liderinin aldığı risk idi. Kılıçdaroğlu “risk” derken, Ekmeleddin İhsanaoğlu seçilemez ise koltuğu bırakmaktan mı söz ediyor? Riskin çerçevesini çizmedi. Ama buna rağmen, başta Deniz Baykal olmak üzere partinin önde gelen, çoğu da düne kadar yardımcısı olan 21 milletvekili de “karşı risk” aldıklarını açıkladılar. Ve “Cumhurbaşkanı adaylık dilekçesini” imzalamadılar. Ne olacak şimdi? “Risk alanlar” aynı zamanda “risk de vermiş” olmuyorlar mı? Onlardan biri ile dün beraberdik. Oldukça öfkeliydi. “Bizim aldığımız verdiğimiz risk olsa olsa kendimize... Partinin ilkelerine de ülkenin geleceğine de bir zarar vermiyoruz!” “Ama...” diyecek oldum. “Aması yok” diye kesti: “İtirazımız adayın kişiliğinden kimliğinden çok, belirlenme biçimine. Onur kırıcı bir yöntem! Cumhurbaşkanı adayını kendi başına seçiyorsa, yarın da oturup milletvetkili listelerini de kendi başına belirleyecektir!” CHP’de bu tür risk altında siyaset yapmak istemeyenler çoğalırsa şaşırmamak gerek. CHP ve koalisyon geleneği Hayvan Deyip Geçme!.. Yaşamın aslıdır sevgi, bütün canlıların hak ve özgürlüklerine saygı duymak. En temel hak, yaşamak... İnsanın, kurdun, kuşun, kedinin, köpeğin, kelebeğin, böceğin, aslanın, ceylanın, yunusun, fokun, köpekbalığının yaşama hakkı... Özgür, doğal ortamında tutsak edilmeden, işkence görmeden yaşamak... Eşsiz döngüsünde yaşamın, bütün canlıların birbiriyle ilişkisi var çünkü... HHH TBMM’de konu, önemli, hayvan hakları... 21. yüzyılda hâlâ savaşlar, katliam, kan, gözyaşı, tecavüz var. Sömürü, işkence var. Sevgisizlik, acımasızlık sürüyor. İnsan denen canlı türü, hemcinslerini vahşice öldürüyor, tanrısı adına düşman bellediğinin kafasını kesip onunla futbol oynuyor, ciğerini söküp yiyor. Milyonlar açlığın, yoksulluğun pençesinde. Haksızlık, hukuksuzluk coğrafyaları kirletiyor. Bütün bunlara bakıp “İnsanlık ne sorunlarla boğuşuyor, bunlar çözüldü de sıra hayvanlara mı geldi?” diyenler yanılıyor. İnsanlaşmak için diğer canlılar da gerekiyor çünkü.... HHH Yalnız yaşam hakkı değil önemli olan, köleliğe, işkenceye, zulme de karşı çıkmak gerekiyor. Bundan ötürü büyük sömürünün yaşandığı, hayvanların dayakla, işkenceyle eğitildiği sirklere gitmeyin, çocuklarınızı götürmeyin. Acıyla eğlenemez insan, neşelenemez. O sirklerden yükselen kahkahaların altında zulüm yatıyor çünkü... Yunus parklarına da sokmayın yavrularınızı. Çemberden geçerken, insanları taşırken, olağanüstü beceriler sergileyen, şaşırtan, güldüren, eğlendiren yunusların çektiği eziyeti düşünün. İnsanları rehabilitasyon ettikleri, hastalıkları iyileştirdikleri yalanına kanmayın. Saatlerce yüzdükleri, dalıp çıktıkları özgür denizlerden sökülüp havuzlardaki tutsaklığa mahkum edilmelerini kabullenmeyin. Alt komisyonda yunus parklarının yasaklanmasıyla ilgili maddeye karşı önerge veren ve bunu engelleyen AKP’li Mehmet Metiner’e sesleniyorum: Esareti, zulmü nasıl onaylıyorsun? “Parkların ülke ekonomisine katkı sağladığı, önemli sosyal ve kültürel rol oynadıkları” çarpıtmasını nasıl gerekçe olarak sunuyorsun? Hayvan hakları yerine insan çıkarının, zulüm ticarethanelerinin kârını düşünmeyi, nasıl açıklıyorsun? HHH Daha da ileri gideyim. Hayvanat bahçeleri de kapatılmalı! Bir kafeste, dört duvar arasında, sınırlandırılmış bir alanda tutulduğunuzu düşünün bir an. Nasıl olurdu? Esir kamplarından çocuklarınızın öğreneceği bir şey yok ayrıca. Bırakın bütün canlılar, doğal ortamlarında özgürce yaşasın... yapılamaz CHP’de kefen edebiyatı Bu da elbette bir tür risk CHP ne ümmi partisi, ne derviş ne de ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Çizerimiz yıllık izninin bir bölümünü kullanacağından çizgilerine ara vermiştir. Hayal Kırıklığı ve Tarihe Düşülen Not CHP’nin Cumhurbaşkanlığı adayı süreci hayal kırıklıkları ve çam devirme seanslarıyla tüm hızıyla sürüyor. Bir parti, eline geçen fırsatları bu kadar kolay harcayabilir mi? Bunun bir izahını yapabilen var mı? Kitlesel dayanışma ve ortak kurtuluş umudunu bu şekilde yok etmek kime yarıyor söyler misiniz? Kimse bana bu iki örne ğin birbirine benzemediğini söylemesin: Fenerbahçe’de Alex’in Kocaman tarafından uzaklaştırılması taraftarı karpuz gibi ortadan nasıl bölüverdiyse, İhsanoğlu’nun adaylığı da aynı şekilde CHP seçmenlerini resmen dağıttı. Erdoğan’ ı bu ağustosta yenmek kolay bir iş mi? Hayır çok zor, hepimiz biliyoruz bunu. Peki bulunan adayın CHP seçmeninde yarattığı sonuca göz atalım: Kadın dernekleri infial içinde. Alevi dernekleri infial içinde. Sanatçı ve aydınların büyük kısmı infial içinde. ADD net tepkisini ortaya koydu. Dernekler ayakta. Sokaktaki halk, onlar da ikiye bölünmüş durumda, tepkilerin veya tartışmaların önü kesilemiyor. Peki ne gerek vardı? Şaka mı bu? Tüm kalelerinizi dağıtacak bir adayı çok mu aradınız? Aylardır “Çatı Aday çıkarın” diyoruz. Ama şu farkla: Biz size “CHPMHP çizgisinin adayını bulun” dedik; AKPMHP çizgisinin adayını değil! Kılıçdaroğlu’nun bu konudaki hesabı açık: Ben bu adayla AKP torbasından da oy alıp, kazanabilirim. İyi de kendi torbandan çok daha fazla oy kaybedebileceğini göremiyor musun? Her şeyden önce zaten seçmeninin güvenini kaybediyorsun! Ne gerek vardı? Taktik desen taktik değil, kurnazlık desen o hiç değil! Mesela alın size Mansur Yavaş! Ankara CHP Büyükşehir adayı olarak, seçim öncesinde şüpheyle bakılırken, kampanyası ve ardından gösterdiği tavırlarla Yavaş inanılmazı başarıp, ülkücü gençleri sosyalistsosyal demokrat gençlerle beraber sokağa dökmeyi başarmıştı. Birçok benzer güçte ismi de her birimiz zaten önerdik. Peki ya şimdi?? Rahmetli İsmet İnönü’nün deyimiyle “Hadi canım sen de!” Neredeyse diyebiliriz ki, bu adayda tam tersine bölmeyi başararak seçmenleri tersten sokağa döktü! Geçen perşembe yıllardır siyaset üzerine düşünüp tartıştığımız dostlarımızla, kitle örgütleri temsilcilerinin bir araya gelmesine ön ayak oldum. Cumhurbaşkanlığı konusunda malum tepkiler sıralandı. Ardından eğilim yoklaması yapıldı ve açık ara Emine Ülker Tarhan ismi öne çıktı. Böylece sürece ters tepki veren kitleler ve sosyal medya birden olumlu anlamda hareketleniverdi. “Efendim niye bölücülük yapıyorsunuz?” diye suçlama yapanlara verilecek cevap ortada: Bu arkadaşlar henüz iki turlu seçimin ne olduğunu anlayamamışlar. Mesela Büyükşehir Belediye seçimi olsa, tabii ki adayı beğenmeseniz bile oy bölmeye yönelmek bir intihar olur. Ama burada öyle bir durum yok. Hedef Erdoğan’ın ilk turda seçilmesine engel olmak ve çok oy alan iki adayın 2. tura çıkacağını bilerek seçmenlerden destek aramak. Erdoğan ve CHP’nin seçmenleri arasında kesişme, sanılanın aksine bence çok az. Sonuçta İhsanoğlu ve mesela Tarhan aynı anda seçime girseler, seçime katılacak seçmen sayısı net olarak artar ve Erdoğan’ın ilk turda kazanma şansı azalır. Fazla oy alan ise 2. turda Erdoğan’ın karşısına çıkar. Aslında her zaman temenni ettiğim gibi tabii ki gönül isterdi ki böyle bir bölünme yaşanmasın. Ama siz bunu bu akıl almaz adayı öne sürerek tek vücut olarak sokaklara dökülmeyi bekleyen halkını kılıçla ortadan biçenlere soracaksınız. Bu çok yaratıcı (!) buluşunuza gelecek tepkileri hesaplayamadıysanız, biz size nasıl “lider” sıfatını yakıştırabileceğiz? Siz bu satırları okurken, büyük ihtimalle Tarhan alternatifi matematiksel olarak gündemden düşmüş olacak. Evvelsi gün CHP milletvekili arkadaşlarımla sürdürdüğüm telefon trafiği zaten bu neticeyi bana vermişti. Belki 20 imza bulunamadı. Ama tarihe not düşüldü! Genel Başkan’ın her türlü baskısı ve kapıdaki genel seçimlere rağmen CHP ruhuna, tarihine ve hatta bence tüzüğüne aykırı olarak dayatılan bu adaya karşı 21 milletvekili direnerek İhsanoğlu’na imza vermediler. Aralarından yarısı kadarı bir başka aday çıkarmak istediler ama güçleri yetmedi. Keşke diğer arkadaşları da o imzalara katkıda bulunsalardı ama sonuçta bu Parti’nin toptan sahipsiz olmadığını kanıtladılar. Türkiye, dil devrimini kabul etmeyen, Atatürk Devrimleri’ni ve Cumhuriyeti’ni hazmedememiş bir cumhurbaşkanından bence daha iyisini bulmalıydı, şayet Erdoğan’a bir rakip arıyor idi ise... Çünkü İhsanoğlu sadece bir “alternatif”. Kim ne derse desin, bu durum CHP yönetimi için, hanelerine yazılan ağır bir eksi puandır. Kimse bahane aramasın. Bu durumun sorumlusu yalnız Kılıçdaroğlu değildir. İmza veren her milletvekili bu sorumluluğu idrak etmeye mecburdur. Tarih hatırlar... HARBİ SEMİH POROY BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Köksap 1 ları baharat 2 olarak kullanılan ıtırlı 3 bir bitki. 2/ 4 Üye... Giz 5 li anlamları 6 olan işaret ler ve sözler. 7 3/ Edirne’nin 8 Enez ilçesin 9 de bir göl... Bir etkinliğin 1 2 3 4 5 6 7 8 9 geçici olarak dur 1 K A B A L A K K durulduğu süre. 4/ 2 I R A K L E Ç E Çiçeksiz bitkiler 3 R A F de üreme organı... 4 V A T O Z I S N İ M E T Yüce, yüksek. 5/ 5 R A T L A S A Eskiden alkollü İ D U S içkilerden alınan 6 C A R L AME vergi. 6/ Akıl... 7 I Ş I K A L Nikel elementi 8 K U Z İ N E nin simgesi... “Ap 9 R A F İ N E R İ tal, bön” anlamında argo sözcük. 7/ Kökü sürgün kesici olarak kullanılan bir bitki. 8/ Bir renk... Bir haber ajansının kısa yazılışı... Tümör. 9/ Uyuşturucu bir ilaç ya da bir hastalık sonucu vücutta oluşan duyu yitimi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ 12781918 yılları arasında Avrupa’da, özellikle Avusturya’da hüküm sürmüş hanedan. 2/ Osmanlı ordusunda ve donanmasında hafif piyade askeri... Bir sinir hastalığı. 3/ Sırtında büyük dikenleri olan bir balık... Ruh. 4/ Spor salonları ve stadyumlar için kullanılan sözcük. 5/ Soy, sülale... Çok anlamlı bir sözcüğü her seferinde başka bir anlamını öngörerek birbirine yakın birkaç yerde kullanma. 6/ Bakır elementinin simgesi... Utanç duyma... Özel gezinti gemisi. 7/ Sina Yarımadası’nda yaşamış, acayiplikleriyle ünlü bir kabile. 8/ Diyarbakır yöresine özgü, sütle yapılan bir hamur tatlısı... Özbekistan’ın plaka imi. 9/ Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka imi... Aynı ahır adına koşan yarış atlarına verilen ad.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle