04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 HAZİRAN 2014 CUMA 4 HABERLER Erdoğan’dan Karabekir tabelasını Ağrı’dan kaldıracağını açıklayan Sakık’a tepki Şu Garip İspanyollar! İspanya, bir ayağı o ülkede olan, birkaç yıl orada yaşayıp, çalışan Nilgün Cerrahoğlu sayesinde, Cumhuriyet okurlarının iyi bildikleri bir ülkedir. İspanya, Franco’nun 1975’te ölmesinin ardından kısa sürede, çoğulcu bir demokrasiye geçmeyi başarırken de doğrusu ya bizleri şaşırtmıştı. 1970’li yılların ikinci yarısı ve 80’lerin başlarında, “İspanya demokrasisi” örneğini hayretle, gıptayla izlemekte ve şu soruyu sormaktaydık: “Nasıl oluyor da, İspanya 39 yıllık Franco diktasından sonra, böylesine çoğulcu bir demokrasiye başarıyla geçiyor da, Türkiye 2530 yıllık çok partili deneyimine rağmen çoğulculukta yaya kalıyor?” Gerçekten de soru ilginçti. Üstelik İspanya’da özgürleşme ile “öteki”ne saygı yalnız siyaset sahnesinde değil, yaşamın tüm kesimlerinde kendini gösteriyordu. Öyle ki, zengin İspanyol sinemasına yeni bir soluk getiren, bütün tabulara saldırmakta bir an bile tereddüt etmeyen Pedro Almadovar gibi biri, “maço” kavramının anavatanında simge haline gelebiliyordu. İspanya’nın yaşadığı bu baş döndürücü değişimi yalnızca Franco’nun son dönemlerindeki turizm patlamasının etkisine bağlamak kolaycılık olur. HHH Şurası bir gerçektir ki, o sırada ön planda olan İspanyol siyasi kadrosunun da, bu büyük toplumsal uzlaşma ve açılmanın yaşanmasında büyük etkileri olmuştu. Performansıyla herkesi şaşırtan, iktidara gelemese bile demokratikleşmede, belirleyici etkisi olan İKP lideri efsanevi Santiago Carrillo’nun yanı sıra, ilk seçilmiş başbakan sağcı Adolfo Suarez ile ilk sosyalist Başbakan Felipe González’in birbirlerini tamamlayan, uzlaşma çabalarının büyük rolü olmuştu. Ama İspanya’nın demokrasiye geçişinde 23 Şubat 1981 tarihinin çok önemli belirleyici yeri vardır. O gün Yarbay Tejero İspanyol Parlamentosu’nu (Cortes) bastığında, Kral Juan Carlos, başkomutanı olduğu ordunun bütünüyle meşru yönetimin arkasında olduğunu söyleyerek, darbeyi bir anda püskürtüyordu. Bu tavır üzerine, Santiago Carrillo, bir zamanlar “kısa sürede gider” dediği Juan Carlos için şunları söyleyecekti: Tanrı Kral’ı korusun! Kral ülkenin demokrasiye geçişinde önemli bir rol oynamıştı ve Cumhuriyet için mücadele etmiş olanların bir kısmı bile kendilerini monarşist, daha doğrusu kendi deyişleriyle “Juancarlist” olarak tanımlamışlardı. HHH Franco ertesi İspanyol demokrasisinin ünlü figürleri artık siyaset sahnesinde değiller. Carrillo ve Suarez öldüler, González artık köşesine çekilmiş bir ihtiyar. Bir zamanlar demokrasi lehine koyduğu tavırla Cumhuriyet için savaşmış olanların bile desteğini sağlayan Juan Carlos ise dillere destan çapkınlıklarının yanı sıra, ondan da fazla yolsuzluklara karşı yeterince titiz davranmaması yüzünden popülaritesini yitirmiş durumda, bu hafta oğlu lehine tahttan çekildiğini açıklamak zorunda kaldı. Bu feragatte, Kralın kendi sarsılmış itibarının yanı sıra kocası ile birlikte adı yolsuzluk skandalına karışan kızı Prenses Cristina’nın monarşi protokolünden uzaklaştırılması kaygısının da rol oynadığını görüyoruz. Prenses Cristina da, kocası İnaki Urdangarin de şimdi yargıç önünde hesap veriyorlar. Bir zamanlar dikta diyarı olan İspanya’da ise ne kraliyet ailesinin fertlerini yargılayan yargıca bir şey oluyor ne de saray bir komplodan söz ediyor. Kral tahttan feragat ediyor. Bazı İspanyollar, sokaklarda, cumhuriyet lehine gösteri yapıyorlar. Şu garip İspanyollara bakın! Oyunu kurallarına göre oynuyorlar. Kim olursa olsun ne gerekiyorsa yapıyorlar, bir zamanlar kahraman olan Kral bile gitmek zorunda kalıyor. Bizde ise bu tür olaylarla suçlananlar, seçimle gelen Kral olarak sorumluluktan sıyrılma yolunu tutuyorlar. Ve biz de hâlâ soruyoruz: Neden İspanya çoğulcu demokrasiye, hoşgörülü topluma geçti de biz geçemedik? ‘İşin proje, Karabekir’le uğraşma’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, Ağrı belediye başkanlığına seçilen HDP’li Sırrı Sakık’ın Kazım Karabekir sokak tabelasının kaldırılacağı yönündeki açıklamalarına tepki gösterdi. Erdoğan, “Ağrı’da belediyecilik konusunda vereceği hizmetlerle, geliştireceği projelerle gündeme gelemeyenler Kazım Karabekir’i dert edinmişler, şimdi onunla uğraşıyorlar. Tarihimize mal olmuş böyle bir ismin sokak tabelasını kaldırmakla milletin gönlündeki izi, muhabbetini mi sileceğini zannediyorsun? Bu karşı atakları getirir” dedi. Erdoğan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Dünya Çevre Günü nedeniyle düzenlediği “Katı Atık Düzenli Depolama Tesisi” toplu açılış törenine katıldı. Sakık’ın açıklamalarına tepki gösteren Erdoğan “Erzurum’u, Kars’ı, Ağrı’yı düşmandan kurtaran orduya komutanlık eden Kazım Karabekir’in ismi her şeyden önce milletimizin gönlüne, kalbine kazınmıştır. Bizim tarihimize mal olmuş böyle bir ismin sokak tabelasını kaldırmakla milletin gönlündeki izi, gönlündeki muhabbetini mi sileceğini zannediyorsun. Bu karşı ataklarını getirir, o tabelanın daha büyüğünü, daha görkemlisini, daha kalıcısını millet getirir, yarın oraya yeniden diker. Sen tabelalarla uğraşmayı bırak, hizmetine bak, daha mazbatanı bile almadın veya yeni aldıN, kalkıp da işe buradan başlanır mı?” Erdoğan, polis şiddeti için kullanılan “devlet terörü” eleştirilerine de “Kalkıp da ‘devlet terörü’ ifadesini kullananların bizden tebrik beklemeleri de hiçbir zaman hakkı olmayacaktır. Şu anda bu devletin başında Başbakan olarak Tayyip Erdoğan var” diye tepki gösterdi. ‘Geziciler ağaç katliamı yaptı’ Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı Direnişi’ne katılanları ağaç katliamı yapmakla suçladı. Erdoğan konuşmasında, “Bozguncular ne kadar uğraşırsa uğraşsın Türkiye’yi yolundan döndüremeyecektir. Bunların çevrecilikle alakası yok, bu Gezicilerin safiyane havasına girmek suretiyle 12, 13 tane ağaç söküldü, bir başka yere dikilecek, bunlar ağaç katliamı yapıyor diye başlattıkları olaylarda, sadece o eylemler esnasında oradaki yaptıkları çevre katliamını kimsenin unutması mümkün değil, Taksim’de, Dolmabahçe’de yaptıkları ağaç katliamı, hepsi ortada, dozerlerle, loderlerle bütün çevre düzenlemesini tahrip ettikleri ortadadır. Bunların adında çevrecilik var. Türkiye’de çevrecilik adına ne yaptınız diye sorun, ortaya koyacakları ciddi bir eser göremezsiniz” dedi. ‘Devletin başında Erdoğan var’ Binali Yıldırım, artık Erdoğan’ın danışmanı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na adayı olup CHP’ye karşı kaybeden eski Ulaştırma Bakanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ı, “genel başkan danışmanlığına” atayarak cumhurbaşkanı adayı olması halinde partide kendisine bağlı yapılanmanın ilk adımını attı. Erdoğan’ın milletvekili olmasına karşın Yıldırım’ı “danışman” olarak ataması, cumhurbaşkanı adayı olup seçilmesi durumunda olası parti yönetimini atayacağı danışmanlarıyla da kuşatıp yönetmeyi hedeflediği şeklinde yorumlandı. Yıldırım, “Ulaştırma, haberleşme, altyapı ve yatırımlardan sorumlu genel başkan danışmanlığı” görevini yürütecek. Binali Yıldırım, AKP hükümetlerinde en uzun süre görev yapan, Erdoğan’a en yakın isimler arasında sayılıyor. Yıldırım da 3 dönemi tamamladığı için yapılacak ilk seçimde milletvekili adayı olamayacak olan 73 isim arasında bulunuyor. Yıldırım’ın 25 Aralık operasyonunda “Urla villaları” ve “havuz medyası” iddialarında adı geçmişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle