04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 HAZİRAN 2014 CUMA CUMHURİYET [email protected] SAYFA Sidi Larbi Cherkaoui farklı kültürler, farklı disiplinleri harmanlıyor, dansı düşünce boyutunda irdeliyor. KÜLTÜR 17 ‘Başbakan’a ASLI ULUŞAHİN teşekkürlerimle!’ TYB’nin Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri sahiplerine sunuldu Aşk ve erotizm Sidi Larbi Cherkaoui... Bu isim bu sayfanın okurlarına yabancı gelmeyebilir. Fırsat buldukça, herhangi bir eserini izledikçe, ona duyduğum hayranlığı sizlerle paylaşıyorum. Sidi Larbi Cherkaoui, bence günümüzün en heyecan verici koreograflarından, dans ustalarından biri. 30 Mayıs’ta “Milonga” adlı yeni eserini İstanbul’da izlemek eşsiz bir deneyimdi. Önce kısa bir anımsatma: Tolstoy’un ölümsüz eserinden Joe Wright’ın gerçekleştirdiği “Anna Karenina” filmini görenler balo sahnesini herhalde unutmadılar. O sahnede Anna ve Vronzky bildiğimiz hiçbir dansa benzemeyen bir vals yaptılar. O danstan aşk yarattılar. Elleriyle, kollarının içiyle seviştiler. Birbirlerine çok az değerek, devinimleriyle seviştiler. Müthiş bir sahneydi. İşte o filmin koreografı Sidi Larbi’ydi. Yine 2010’daki İstanbul Tiyatro Festivali’nde onun Budist rahiplerle hazırladığı “Sutra” dansıyla büyülenmiştik. Orada da geleneksel olanla çağdaş yaklaşımı buluşturuyordu. Devinim ve tasarım ile müziği, ayinle gösteriyi, Doğu ile Batı’yı buluşturuyordu. Ama aynı zamanda ironik ve mizahi bakışla klişeleri yıkıyor ve sahnede farklı bir gerçeklik yaratıyordu. Belçikalı anne, Faslı babadan doğma Sidi Larbi’nin dans geçmişinde  Martha Graham   ve Jose Li mon  ile  “çağdaşlık”  konusunda aydınlanmak var…  Alain Platel’in yanında uzmanlık var… Ustalara hayranlık ve etkilenme var: Pina Bausch’tan (sahnedeki insan ilişkileri); Trisha Brown’dan (hareket ve anatomi); William Forsythe’dan (matematiksel yapı)… Milonga: Sahnede Buenos Aires Sidi Larbi Cherkaoui farklı kültürler, farklı disiplinleri harmanlıyor, dansı düşünce boyutunda irdeliyor. Bu kez ondan Arjantinli sanatçılarla gerçekleştirdiği “Milonga”yı izledik. Muhteşemdi. İKSV, Okan Üniversitesi’nin 15. kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında bu gösteriye ev sahipliği yaptı. “Milonga” Arjantin’de, tango yapanların bir araya gelerek dans ettikleri gecelere verilen ad. Zorlu’da büyük salonda izlediğimiz “Milonga”, Londra’daki ünlü sanat merkezi, çağdaş dans mabedi Sadler’s Wells yapımıydı. Sahnede 5 kişilik Ar jantinli orkestra... Astor Piazzolla’nın müzikleri... Sahnenin arka fonunda çe şitli katmanlardan oluşan dev panolar. Birbirinden bağımsız sahneye derinlik katıyor; birleşip dev bir perde oluşturduklarında üzerine Buenos Aires sokakları gelip yerleşiyordu. Ve o sokaklar sanatçıların ayaklarının altından kayıp gidiyordu. Perdedeki film bizi de içine çekiyor, başımızı döndürüyordu. Sahnede 12 usta. Hem usta tangocu hem de usta çağdaş dansçı... Her biri fiziksel olarak birbirinden çok farklılar. Görüntüleri farklı, boy bos farklı, sarışın esmer, şişman, zayıf. Ama tümünün ortak bir yanı var. Ustalıkları ve duyarlılıkları. Tepeden tırnağa duygu yoğunluğu içindeler. Bedenlerinin her zerresi o duygunun hizmetinde. Erotizmin sınırlarında, aşkı yaşatıyorlar. Birbirlerine sarılışları kadar birbirlerinden uzaklaşmaları da tutku doluydu. Giysilerin örttüğü ya da örtemediği gerilmiş bedenler... Siyah dantel arasından sıyrılan fildişi ten... Ayak bileğini kavrayan el, bir bacağa sarılan bir başka bacak... Yüksek topuklu bilekten atkılı ayakkabılar... Uzayıp giden bacaklar... Derin mi derin yırtmaçlar, dekolteler... Briyantinli saçlar, dişinin de dişisi bedenler... Bütün bu görsel özelliklere meydan okuyan hareketler... Gözün, yakalamaya yetişemediği uçan ayaklar... Her şeye egemen olan duygu yoğunluğu... Sessizce konuşan yüzler, çığlık çığlığa bedenler... Birleşmeler sanki sonsuza dek sürecekti. Kopmalar da öyle... Kadın ya da erkek olmaları değildi önemli olan... Önemli olan birbirlerinin bedenlerini dinlemeleri, duymaları, solumalarıydı... Sahnedeydiler. Dans ediyorlardı. Hayır, sevişiyorlardı. Dansın adı, sevişmenin adı tangoydu, “Milonga”ydı. Eşsiz bir şölene tanıklık ettik. Ustalık ve duyarlılık Türkiye Yayıncılar Birliği’nce, bu yıl 20’ncisi verilen 2014 Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri, önceki gün Taksim Point Otel’de düzenlenen törenle sahiplerine sunuldu. Ödüle, İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Yaman Akdeniz ve Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Kerem Altıparmak, Twitter yasağının kalkması için Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları bireysel başvuru nedeniyle değer görülmüştü. Törende ayrıca, 39 yıllık kitapçı Ahmet Atilla Gözendor, 17 yıldır hücre hapsinde yaşayan, orada çeşitli yabancı dilleri öğrenerek çeviriler yayımlayan Tonguç Ok ile Mezopotamya Kültür Merkezi’nde kitap sattığı gerekçesiyle hapis cezasına çarptırılan Mülkiye Demir Kılınç’a özel ödül sunuldu. Yayıncılar Birliği Başkanı Metin Celâl törende yaptığı konuşmada, 20 yıl öncesinden daha karanlık bir dönemden geçtiğimizi, ilerisinin de karanlık göründüğünü belirterek “Hep söylüyoruz, biz bu ödülleri vermeyi istemiyoruz, ama belli ki devam edeceğiz. Bizlere çok iş düştüğünün bilincindeyiz. O bilinçle klasik sloganı tekrarlayalım: Bu daha başlangıç, mücadele devam ediyor” dedi. Her yıl düşünce ve ifade özgürlüğü nedeniyle yargılanan kişilere verilen ödülleri, ilk kez dava açarak kazanan akademisyenlerden Kerem Altıparmak, Türkiye’de paradigmanın de Soldan sağa: Ahmet Atilla Gözendor, Mülkiye Demir Kılınç, Kerem Altıparmak, Yaman Akdeniz ve Sibel Ok u Twitter yasağının kalkması için Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı bireysel başvuru nedeniyle ödül alan Yaman Akdeniz, “bu ödülü almasını sağlayan” Başbakan ile “kendi koyduğu kuralları çiğneyen” Telekomünikasyon Başkanlığı’na teşekkür etti!.. ğiştiğini söyleyerek “Türklük, Atatürk, askerin yerini, İslam, Tayyip Erdoğan ve peygamber aldı” diye konuştu. Devletin paradigması ve metotları değiştiğinde, ona uygun mücadele yolları üretilmesi gerektiğini söyleyen Altıparmak, bu ödülün metotlarını ödüllendirdiğini ifade etti. Akademisyen Yaman Akdeniz ise “oyunun kuralları” çerçevesinde 2009’dan bu yana yasak ve sansürlere karşı mahkemelere birçok başvuru yaptıklarını belirterek, “bu ödülü almasını sağlayan” Başbakan ile “kendi koyduğu kuralları çiğneyen” Telekomünikas yon Başkanlığı’na teşekkür etti. Törende, Tonguç Ok’un ödülünü alan Sibel Ok, eşinin hapishaneden gönderdiği mesajı okudu. “Anayasal düzeni değiştirmek” suçundan 17 yıldır tutuklu bulunduğunu söyleyen Ok, bugün Kenan Evren’in de aynı gerekçeyle yargılandığını anımsattı. Ok, mesajında, Gezi Direnişçilerine de teşekkür ederek, “Ali İsmail’in, Berkin Elvan’ın önünde saygıyla eğiliyorum. Onlar karamsarlığa hakkımız olmadığını bize öğrettiler. Ödüllerin gereksiz olduğu bir ülke dileğiyle” dedi. Mülkiye Demir Kılınç ise karşı karşıya kaldığı durum nedeniyle artık ülkede her şeyin yaşanabileceğine inandığını belirterek “Umarım yıllar sonra bunları gülümseyerek anarız. Umarım ödül almak için böyle süreçler yaşamayız” diye konuştu. Törende son özel ödülü alan, Cağaoğlu’nun emektar ismi Ahmet Atilla Gözendor da ödülünü Gezi Direnişi sırasında ve Soma’da yaşamını kaybedenlere adadı. Venedik Bienali 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu açıldı ZORLU CENTER PSM YENİ SEZON PROGRAMINI DUYURDU New York City Balesi geliyor Kültür Servisi West End ve Broadway’in müzikalleri ile dünyaca ünlü pek çok performans sanatçısını sahnesinde ağırlayan Zorlu Center PSM yeni sezon programının ilk bölümünü açıkladı. 201415 sezonunun öne çıkan gösterilerini açıklayan Zorlu Center PSM Genel Müdürü Ray Cullom, dün düzenlenen toplantıda, “201415 sezonunda yine Türkiye’de daha önce görülmemiş, geniş kitleler tarafından kabul gören sanatçı ve prodüksiyonları sunmaya devam edeceğiz. Yine dev isimler ve topluluklar PSM sahnesinde olacak. 300 gece 300 etkinlik sahneleyeceğiz. Önümüzdeki sezon hedefimiz, seyirci sayımızı iki katından fazlasına çıkarmak” dedi. 4 Eylül’de “Silk Road Ensemble with YoYoMa” adlı etkinlik ile açılacak olan PSM sahnesi dünyaca ünlü çellist YoYoMa ve 20’den fazla ülkenin seçkin sanatçı ve bestecilerini bir araya getiren Silk Road topluluğunu ağırlayacak. PSM, müzikal sezonunu 919 Ekim tarihlerinde Disney’den “Beauty and the Beast” ile açacak. 8 26 Nisan tarihleri arasında ise bir efsane konuk olacak. Cats ve Miss Saigon gibi ünlü müzikallerin bestecisi Sir Andrew Lloyd Weber’in eseri “The Phantom of the Opera”, izleyicileri ile PSM’de buluşacak. 18–24 Ocak’ta ise dünyanın en sevilen operalarından Puccini’nin ‘ La Bohème’ i Royal Opera’nın prodüksiyonu ile ağırlayacak. 1214 Mart tarihlerinde ise dünyaca ünlü dans topluluğu “New York City Balesi”, aynı gecede üç farklı koreograf ile PSM’ye konuk olacak. PSM’de tüm bu gösterilerin yanı sıra ilk sezondaki gibi, Fazıl Say ve Sezen Aksu’nun da aralarından bulunduğu pek çok ülkemiz sanatçısı da hayranlarıyla buluşacak. Kültür Servisi Dünyanın en önemli güncel sanat ve mimarlık etkinlikleri arasında yer alan Venedik Bienali’ndeki Türkiye Pavyonu’nun açılışı dün gerçekleşti. 7 Haziran 23 Kasım tarihleri arasında Schüco Türkiye ve VitrA eş sponsorluğunda gerçekleştirilen Venedik Bienali 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi’nde bu yıl ilk kez yer alan Türkiye Pavyonu’nda “Places of Memory” (Hafıza Mekânları) başlıklı projenin açılışı, proje küratörü Murat Tabanlıoğlu, proje koordinatörü Pelin Derviş, Venedik Bienali Başka nı Paolo Baratta, İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ve sergi ekibi Ali Taptık, Alper Derinboğaz, Candaş Şişman, Metehan Özcan ve Serkan Taycan’ın katılımıyla gerçekleşti. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın girişimi ve 21 destekçinin katkılarıyla, Venedik Bienali’nin iki ana mekânından biri olan Arsenale’de 2014 2034 yılları arasında tahsis edilen bu mekân sayesinde Türkiye, bu yıl ilk kez ulusal bir pavyonla Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergisi’nde de yer alıyor. Kültür Servisi 1993’te Sivas katliamında öldürülen Metin Altıok anısına yedi yıldır Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından verilen Metin Altıok Şiir Ödülü’nün bu yılki kazananı “Beni Sorarsan” adlı kitabıyla Gülten Akın oldu. Doğan Hızlan başkanlığında Hilmi Yavuz, Güven Turan, Talat Sait Halman, Ali Cengizkan, Haydar Ergülen ve Eray Canberk’ten oluşan seçici kurul, ödülü “şiiri hayatın ‘anlam’larından biri kılan tutumuyla, her türlü yalnızlığımızdan yeni bir dil kurabilme yeteneğiyle ve Türkçenin büyük şiir geleneğini daha da büyüten şiirinin derinliği” nedeniyle Akın’ın kitabına değer gördü. Ödül töreni 13 Haziran Cuma günü, saat 19.30’da, Fulya Sanat Merkezi’nde yapılacak. Metin Altıok Şiir Ödülü Gülten Akın’ın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle