25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN 2014 ÇARŞAMBA 8 HABERLER GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Balyoz raporunu hazırlayan isimlerden CHP’li Ağbaba ve Özel, iddialarında ısrarlı GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada dolayında artmış. CHP, MHP oylarının desteğinde seçimi kazanmış. Hem oyları artıyor hem de seçimi yitiriyor. Bu ne iş? Ha, ağzında başka bakla var sözcünün. CHP ile MHP Cumhurbaşkanlığı seçiminde patronun karşısına bir aday çıkarma çabasındalar ya; bu olasılığın ilk provasını Yalova’da yapmışlar. İki partinin yönetim kadrolarının Yalova’da CHP adayını desteklemek gibi kararları yok. Yok ama, iki partinin tabanı bu birlikteliği sağlayarak Yalova’da AKP adayının yitirmesini ve CHP adayının seçilmesini sağlamışlar. Gerçek bu ise cumhurbaşkanına çatı aday arayışı içinde olan iki partinin tabanı, iki partinin üst düzey yöneticilerine mükemmel bir ders vermişler. Şayet iki partinin tabanı gerçekten Yalova’da birliktelik göstererek tek aday üzerinde oyları topladılarsa, bravo CHP ve MHP Yalova örgütlerine... Civar illerden sağladığı kendi adayları lehine onca yardım ve baskıya karşın AKP’nin seçimi yitirmesini sağlayan Yalova halkına da! HHH Fakat Bay Sözcü iki partiyi karalayayım derken, bir gerçeği kabul ettiklerinin farkında bile değil. Şayet Yalova’da iki partinin tabandaki işbirliği Çankaya seçiminde de işlerse, milletin oyları peşimde, var mı bana yan bakacak gibi bir hava içindeki RTE’nin işi zor, zordan da öteye belki de olanaksız... Partilerin ayrı çıkaracakları adayları umursamıyor bile... Lakin Yalova’da tabandaki çatı anlayışı gerçekleşir, iki parti bir aday üzerinde uzlaşarak tek bir adayla Çankaya seçimine girerlerse... ...Bahçeli’nin çatı aday üzerinde yola çıkarken bir üçgenle açıkladığı sonuç pekâlâ gerçekleşebilir. Çatı aday RTE’yi sandıkta deviremese bile, öyle rahat biçimde, hele ilk turda yüzde 50’yi aşarak Çankaya’ya çıkması olanağı zora girecektir. HHH Muhalefet partileri demokratik bir sınav geçiriyorlar. Ne ki ortak bir aday ismi hâlâ ortada yok. Hâlâ cumhurbaşkanı adayının nitelikleri üzerinde tam anlamıyla anlaşmış değiller. Bu bir savsaklama mı? Üstelik akla, acaba partiler, çatı aday üzerinde sonradan uzlaşmadıklarına bu nitelikleri bahane mi edecekler diye bir soru takılıyor. HHH AKP liderinin daha başbakanlık sürecinde uyguladığı, sergilediği tek adam uygulamalarını, Çankaya’ya çıkarsa, üstelik mevcut anayasaya karşın dilediği gibi demokratik rejim üzerinde oynayacağını bilen, inanan muhalefet partilerinin, RTE’nin yukarıya çıkmasını engellemek için ellerinden ne geliyorsa, ilk başta bir aday üzerinde anlaşarak, elbette yasal yollardan yapmaları gerekmiyor mu? Gün; particilik duyarlılığını bir yana bırakma ve RTE’nin Köşk’e çıkmasının önüne geçmek için muhalefet partilerinin birlik ve beraberlik sergilemeleri günüdür. Muhalefetin uzlaşamadığı bir ortamda zaten pusuda bekleyen RTE, Çankaya’ya doğru rakipsiz, Çankaya seçimini hatta ilk turda mutlaka kazanacağından emin adımlarla yola devam edecektir. Muhalefetin çatı aday üzerinde uzlaşması, RTE’ye seçilse de seçilmese de sindiremeyeceği bir darbe vurmaya fırsat. Bugün, muhalefet partileri bu fırsatı kullanmak zorunda. Yoksa? HHH Çankaya’dan yasama, yargı ve yürütmeyi avucunun içine alacak RTE’nin uygulamalarından yakınmanın, şikâyetçi olmanın beş paralık değeri olmayacak! ‘Özel panikledi’ AYŞE SAYIN ANKARA CHP Cezaevi Komisyonu Üyeleri Veli Ağbaba ve Özgür Özel, haklarında dava açan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in, Balyoz mağduru subaylara, “Başbakan benim hulus ve saffetimden yararlandı” mesajını Başbakan Tayyip Erdoğan’la 30 Ocak 2014’te yaptığı zirve sonrasında gönderdiği iddiasında bulundu. Özel ve Ağbaba, Necdet Özel’in “bu ifadelerin doğru olduğunu bildiği için paniklediğini” belirterek, “Kendisine güveniyorsa 30 Ocak’ta ne konuşmuş anlatsın. Geçen aylarda son olarak gittiğimiz bir askeri cezaevinde, bir tutuklu subay bize aynen, Özel ‘Başbakan beni de kandırdı, benim iyi niyetimden yararlandı’ diye mesaj gönderdiğini söyledi” diyerek iddialarında ısrarlı olduklarını belirttiler. CHP’liler, çok sayıda subayın açılan davada şahitlik yapabileceklerini söylediklerini aktardılar. CHP’li Özel’in, Balyoz mağduru subaylara önce “Hiç merak etmeyin, bu konuyu kendi yöntemlerimle çözeceğim” diyen Necdet Özel’in daha n Baştarafı 1. Sayfada başlangıcı sonrasında yayılan madencilik, insan emeğinin en hor kullanıldığı alanlardan biri olmuştur. Madenlere ulaşma hırsı sadece insan ömrünü değil, çevreyi de tüketen önü alınması zor bir süreçtir. Bugün bile dünyanın akciğeri olarak kabul edilen yeryüzündeki bütün oksijenin tek başına beşte birini üreten Amazon ormanları saatte 250 metrekare küçülmektedir. Bunun başlıca nedeni maden işletmeciliğidir. Özellikle 18. yüzyıl boyunca madenlerde çalışanların ortalama ömrü 35 ila 40’ı geçmemiştir. Bir maden işçisi yerin altında ortalama 7 yıl çalıştıktan sonra yaşamını yitiriyordu. Bugün uygar dünyanın görsel zenginliklerinde biraz da o maden işçilerinin kanı var dersek abartmış olmayız. İnsan hakları kavramı geliştikçe madende çalışanlar da en az ölçülerde olmasına karşın bundan payını aldı. 18. yüzyılda günde ortalama 15 saati bulan maden mesaisi, adım adım azaltıldı, çalışma koşulları iyileştirildi, teknolojinin gelişimiyle birlikte de kol emeğinin yerini robotlar aldı. HHH Soma faciasıyla birlikte Türkiye’deki maden işletmeciliğinin neredeyse 18. yüzyılın koşullarını anımsatacak kadar kötüleştiği ortaya çıktı. Hükümetin vahşi kapitalizmin bir parçası olarak kabul edilen taşeron işçiliğe göz yummasından ne pahasına olursa olsun üretim artışını hedeflemesine kadar bir dizi nedenle maden işçilerinin yaşamı tehdit altında. Çoğu yaşamını sürdürse bile ilerleyen yıllarda meslek hastalıklarının kurbanı oluyor. AKP iktidarı döneminde adım adım kötüleşen çalışma yaşamı için “çatışma yaşamı” desek abartmış olmayız. Soma faciasının travmasını üzerinden atamayan hükümet, son çareyi maden işçilerinin çalışma koşullarını görece olarak iyileştirmekte buldu. Meclis’e getirilen son çalışmaya göre, maden işçilerinin ortalama çalışma süresi 6 saate iniyor, emeklilik yaşı 50’ye düşürülüyor. Çalışma yaşamının öteki alanlarındaki olumsuzlukları aynen bırakıp sadece böyle bir düzenleme yapmak göz boyamak bile değil. Gelinen noktada soralım: Örneğin inşaat işçilerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesi için bir şantiyenin çökmesi ve altında 4050 işçinin kalması mı gerekiyor? HHH Madene giren işçilerin çalışma ve emeklilik koşullarındaki iyileştirmenin, bugünkü hükümetin mantığını benimsemiş zihniyetçe hayata nasıl geçeceğini özetleyelim... Torpilini bulan kişiler kendilerini maden altında çalışıyormuş gibi gösterip bu haklardan yararlanacaklar, işsizlik kıskacındaki insanlar o işçiler adına madene girip yine en kötü koşullara razı olarak çalışacaklar... Eğer çalışanlar arasında böylesi dengesizlikler yaratırsanız, doğuracağı sonuç bundan başka bir şey değildir. Yukarıdaki öngörümüz masa başında oturup olsa olsa diye yaptığımız bir tahmin değil. Yakın geçmişte çalışma koşullarından kaynaklanan ücret farklılaştırması verdiğimiz örnekteki gibi torpillenmişti. Altını çizmek gerekirse önceki hükümetler de çalışma yaşamındaki insan haklarına aykırı farklılıklara kalıcı çözümler getiremediler. Örneğin aynı özelliklere sahip iki mühendis Merkez Bankası’nda farklı, Köyişleri’nde farklı ücret alıyordu. AKP hükümeti bunları düzeltmek yerine daha da bozdu ve vahşileştirdi. Ankara’da bir devlet dairesinin orta büyüklükteki odasında çalışan ve aynı işi yapan beş memur beş ayrı statü ve ücret yapılanmasıyla görevini yapıyor. Köklü bir personel reformundan kaçınan hükümetler bu ve benzeri sorunlara çözüm bulamadılar. AKP’nin zaten devlet çarkına saygısı olmadığı için kendine has yöntemler uygulaması elbette şaşırtıcı değil. ERDOĞAN’A ‘PARALEL YAPI’ YANITI Veli Ağbaba, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın raporda, “paralel yapıdan hiç söz edilmediği” yönündeki açıklamalarına tepki gösterdi. Ağbaba, “Başbakan raporu ve basın açıklamasını okumuş olsaydı böyle olmadığını görürdü. 12 yıldan beri yapmış olduğu iyi şeyleri kendine, kötü şeyleri cemaate atıyor. Yaramaz mahalle çocuğu gibi ‘ben yapmadım o yaptı’ diyor. Geçmişte Erdoğan’ın yaptığı açıklamalarda da görülecektir ki, Balyoz davasının yönetmeni kendisidir. Balyoz davasını açan, kurgulayan Başbakan’ın ta kendisidir. Bunu, eşbaşkanı Fethullah Gülen’e havale ederek, bu işin sorumluluğundan kurtulamaz. Bu işin gerçek sorumlusu eşbaşkanla kendisidir” dedi. sonra ise “Başbakan Benim hulus ve saffetimden yararlandı” mesajı gönderdiği iddiası tartışılıyor. CHP’li Ağbaba ve Özel, Genelkurmay Başkanı Özel’in kendilerine dava açmasına neden olan sözlerinin ise arkasında olduklarını bildirdiler. Yaptıkları görüşmelerin ayrıntılarını Cumhuriyet’e anlatan milletvekilleri şu bilgileri verdi: Orgeneral seviyesinde: Genelkurmay ile ilgili söylediğimiz sözlerin fazlası yok eksiği var. Orgeneralliğe kadar yükselmiş insanlardan aldığımız bilgiler bunlar. Halen Genelkurmay karargahında görev yapan rütbeli personel, aracı sıfatıyla cezaevine giderek Özel’in mesajlarını tutuklu komutan ve ailelere ilettiklerini biliyoruz. Cezaevindeki askerler bu konuyla ilgili zaten açıklama yaptılar. Nusret Güner’i örnek alsın: Genelkurmay Başkanı hükümeti suçlamak yerine muhalefeti suçluyor. Peygamber ocağından almış olduğu erdem varsa görevini derhal bırakır. Kendisine Işık Koşaner’i, Erdal Ceylanoğlu’nu, Nusret Güner’i örnek alsın. Bu işin sorumlusu hükümettir, paraleldir ama onlar kadar bu işe sessiz kalanlardır, sadece kendi ikbalini düşünüp ses çıkarmayan Genelkurmay Başkanı ve karargâhıdır. Birçok davada kurumlar kendi mensuplarına sahip çıkarken Genelkurmay Başkanı, Et Balık Kurumu Genel Müdürü kadar olamamıştır. Askeri Casusluk davasında Hazine, Maliye Bakanlığı personeline sahip çıkmıştır ama Genelkurmay çıkamamıştır. 2012’de Hadımköy’de: Mayıs 2012’de Hadımköy’de görüştüğümüz bir general, “Özel bize, ‘Genelkurmay Başkanlığı’nı ben ikbalim için kabul etmedim, bu sorunu çözmek için kabul ettim. Kendi yöntemlerimle bu işi çözeceğiz, biraz sabredin’ dedi. Aradan geçen iki yılda Balyoz davasında tutuklu bulunan emekli ve muvazzaf askerlerle 20’nin üzerinde ziyarette bulunduk. Her ziyarette görüştüğümüz askeri tutsaklar, Genelkurmay Başkanı’nın pasif tutumunu, sessiz kalmasını eleştirdi, kendilerine sahip çıkılmadığını anlattı. Hatta komutanlar, “Bir komutanın görevi astlarının haklarını korumaktır ancak bizim haklarımızı bunlar korumadı. Bizim haklarımızı koruyan emekli komutanların orduevlerine girişini engelleyeceklerine, davamızda bizi yalnız bırakmamalarını beklerdik” diye sersenişte bulundular. Gerçek olduğunu bildiği için: Geçtiğimiz aylarda son olarak gittiğimiz bir askeri cezaevinde, bir tutuklu subay bize aynen, “Genelkurmay Başkanı Özel ‘Başbakan beni de kandırdı, benim iyi niyetimden yararlandı’ diye mesaj gönderdi” dedi. Özel’in bu mesajı bütün komutanlara gönderdiğini biliyoruz. Bu ifadelerinin gerçek olduğunu bildiği için paniğe kapılıyor. 30 Ocak zirvesinden sonra: Başbakan Erdoğan’ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın “Milli orduya kumpas yapıldı” açıklamasından bir süre sonra 30 Ocak günü Özel ile Erdoğan görüştü. Özel, Başbakan’ın kendisini “kandırdığı” mesajını da bu tarihten sonra gönderdi. Bu zirvede ne konuşuldu? Bunun açıklanmasını bekliyoruz? Genelkurmay Başkanı Balyoz’daki insanların masumiyeti için bugüne kadar neler yaptı bunu açıklayabiliyor mu? Cezaevi Komisyonu’nun çalışma koşulları gereği elimizde ses kaydı yok, ancak bugüne kadar yayınladığımız bir tane rapora itiraz gelmedi. Elimizde kanıt, belge yok, biz konuşulanları söylüyoruz, askerler eminiz ki bu lafın arkasında duyacak. Genelkurmay Başkanı kendisine güveniyorsa 30 Ocak’ta ne konuşmuş anlatsın. Şahitlik için aradılar: 2013 yılında verilen karardan sonra Balyoz ailelerinde ve Balyoz sanıklarında Genelkurmay Başkanı’na karşı bir kırgınlık vardı. Bizlere “Komutanın ‘halledeceğim’ ifadesine güvenip savunmayı bile uzatmadık” dediler. Ama 30 Ocak toplantısından sonra Genelkurmay Başkanı’ndan ailelere ve komutanlarına iletilen mesaj ailelerde infial yarattı. Biz sözümüzün arkasındayız. Genelkurmay açıklamasının ardından, çok sayıda emekli ve muvazzaf komutan bize ulaşıp, Genelkurmay’ın hakkımızda açtığı davayada şahitlik yapabileceklerini aktardı. l Abdullah Cömert anıldı Özgürlük için canını verdi AKIN BODUR HATAY Gezi Direnişi sırasında öldürülen Abdullah Cömert, Hatay’da düzenlenen törenlerle anıldı. Abdullah Cömert için Armutlu mezarlığında düzenlenen törende TMOBB tarafından yaptırılan anıtmezar açıldı. Abla Meryem Cömert, “Kardeşim Nâzım Hikmet ile aynı gün öldü. Ülkemizdeki özgürlüklerin kazanılması uğruna canını verdi. Akıtılan bu kanların yerde kalmayacağını ve bunların hesabının sorulacağına inanıyoruz. Bizleri şimdiye kadar hiç yalnız bırakmadınız” diye konuştu. Makine Mühendisleri Odası Genel Sekreteri Ercüment Çervatoğlu ise “Gezinin çocuklarına sözümüz var bu ülkeye özgürlük getireceğiz” dedi. Öte yandan İstanbul’da, Bakırköy Belediyesi Meclisi tarafından geçen yıl alınan kararla Abdullah Cömert adı verilen park Cömert’in 1. ölüm yıldönümünde Kartaltepe Mahallesi’nde açıldı. Törene katılan Abdullah Cömert’in annesi Hatice Cömert, “Her gece oğlum Abdocan’ı bekliyorum” diye konuştu. Üniversite öğrencisini bayıltana kadar dövdüler ESKİŞEHİR (Cumhuriyet) Ali İsmail Korkmaz’ın polislerin de aralarında bulunduğu bir grup tarafından dövülüp beyin kanaması geçirmesinin yıl dönümünde, Eskişehir’de Demokratik Haklar Federasyonu üyesi C.Ü., kaçırılarak bayılana kadar dövüldü. Anadolu Üniversitesi öğrencisi C.Ü, “1 Haziran gecesi çalıştığım kafeden çıkıp arkadaşlarımla yemek yedim. Arka masamızda sivil polislerin oturduğunu söylediler. Eve giderken bir araç önümü kesti. 4 kişi üzerime çullandı. Beni arabaya bindirdiler. Issız bir tarlada dövüldüm. Biri sopalı; diğerleri tekme ve tokatla darp etmeye başladılar. ‘Geçmişini biliyoruz, ayağını denk al, bu ikinci uyarımız’ diye tehdit ettiler. Son hatırladığım enseme inen sopa darbesiydi. Oturduğum apartmanın girişinde kendime geldi” dedi. Daha önce de sivil polisler tarafından takip edildiğini belirten C.Ü, suç duyurusunda bulundu. Ethem’in annesini suçlayamadılar Marmaray’da kalp krizinden 2. ölüm SELDA GÜNEYSU ANKARA Marmaray tüp geçidinde önceki gün ikinci makinist ölümü yaşandı. 46 yaşındaki makinist Gürkan Kazel, geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. 29 Ekim 2013’te hizmete giren Marmaray’ın açılışından kısa süre sonra makinist Yusuf Adalı kalp krizi geçirerek yaşamını yitirmişti. Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) Genel Sekreteri Hasan Bektaş, 25 bin voltluk yüksek gerilim hattı ile 3 adet GSM şirketinin varlığının makinistler üzerinde etkili olduğunu düşündüklerini belirtti. Marmaray’da 6 ay içinde ikinci kez ölüm vakası yaşandığına dikkat çeken Bektaş, “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğü’ne başvuruda bulunduk ancak henüz tam bir ölçüm yapmadılar. Ölümlerin nedenlerinin araştırılması gerekir. TCDD çalışanlarının tamamına toplu görüşme sonucu imzalanan toplusözleşme hükümleri gereği aylık 25 TL katener tazminatı ödenmekte. Bu ödeme bile elektrikli hatlarda çalışan makinistlerin daha fazla etkileşim altında kaldığının idarece zımnen kabulüdür” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ethem Sarısülük’ün öldürülmesine ilişkin 23 Eylül 2013’te görülen dava sırasında, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nı çiğnedikleri ve görevli memurlara hakaret ettikleri iddiasıyla anne Sayfı Sarısülük ile kardeşleri Mustafa ve İkrar Sarısülük hakkında yürütülen soruşturmada takipsizlik kararı verildi. Aynı gün çıkan olaylar nedeniyle iki kişi hakkında iddianame hazırlandı. İddianamede, sanıklardan Burhan Çoban’ın polislere hakaret ettiği, Sema Yayla’nın da adliye kapısına kırmızı boya attığı kaydedildi. İddianamede, Yayla’nın “adalettin kan aktığını simgelemek amacıyla adliyenin giriş kapısını kırmızı boyayla boyadığını, bunun performans sanatı olduğunu” bildirdiği aktarıldı. İddianamede Yayla için 6 yıla, Çoban için de 3 yıl 6 aya kadar hapis cezası istendi. Yaka paça gözaltına alınan Yatağan işçilerinden suç duyurusu: Kasten yaralamak istediler MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Yaklaşık iki aydır Özelleştirme İdaresi Başkanlığı önünde Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallarının satılmasına karşı eylem yapan Yatağan işçileri, Enerji Bakanlığı önündeki eylemleri sırasında gerçekleştirilen müdahaleyi yargıya taşıdı. Türkiye Madenİş Sendikası Yatağan Şube Başkanı Süleyman Girgin, suç duyurusu dilekçesinde, “kurbanlık koyun gibi” başından tutularak müdahele edildiğini, işçilerin “üzerlerine basılarak” gözaltına alındıklarını vurguladı. Girgin suç duyurusu dilekçesini işçilerle birlikte Ankara Nöbetci Cumhuriyet Savcılığı’na sundu. Girgin, kendilerine biber gazı, cop gibi maddi güç kullanılarak orantısız müdahale edilmesinin demokratik bir toplumda beklenilmeyeceğini bildirdi. Kendisine ve arkadaşlarına, gerek olmadığı halde “kasten yaralama kastıyla” biber gazı sıkıldığını dile getiren Girgin, “Kurbanlık koyun gibi başımdan tutularak müdahale edilmeye çalışılmıştır” dedi. Girgin şöyle devam etti: “Ayrıca biber gazı direkt suratımız hedef alınarak sıkılmıştır. Bazı arkadaşlarım sürüklenerek ve üzerlerine basılarak, cop kullanmak suretiyle ikaz yapılmadan dağıtılmaya çalışılmıştır.” ‘Sol’ davası başladı İstanbul Haber Servisi Sol Gazetesi Sorumlu Müdürü Hafize Kazcı’nın, gazetede yayımlanan Gezi eylemlerine ilişkin haberler nedeniyle 2 yıl 6 aydan 21 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmasına başlandı. Hatay’daki protesto eylemleri sırasında yaşamını yitiren Ahmet Atakan’ın ölümüne ilişkin 1213 Eylül 2013 Eylül tarihlerinde “Sorumlusu Erdoğan” ve “Gazcı Bakan halkı suçladı” haberlerinden dolayı yargılanan Kazcı, “AKP hükümeti meşru protestolarla sokağa çıkan halka adeta savaş açtı. Sol’da çıkan tüm haberler Gezi Direnişi’nin yansımasıydı” dedi. İddianamede yer alan şikâyetçi Mustafa Doğan İnal ise 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması şüphelilerinden Yasin el Kadı ve Usame Kutub’un avukatlığını yapıyor. Öte yandan Sol Gazetesi Emekçileri imzasıyla yapılan açıklamada gazetenin bugün son sayısının yayımlanacağı duyuruldu. Arkadaşları için 301 baret EMRE DÖKER İZMİR Soma’da önceki gön düzenlenen yürüyüşte maden faciasında arkadaşlarını yitiren emekçiler, ilçedeki Madenci Anıtı önüne 301 baret bıraktı. Facia sürecinin, hükümetin, yeraltı işletmeciliğinden çekilme kararıyla başladığını dile getiren CHP Soma İlçe Başkanı Murat Bayramoğlu, “AKP, bu yöntemle kömür sahalarını ihalesiz patronlara vermeye ve onlara her istediğini yaptırmaya başladı. Soma Kömürleri Şirketi’nin genel müdürünün eşini AKP’den belediye meclis üyesi seçtirdi. Madencilere siyaseten nereye oy vermeleri gerektiği noktasında mesaj vermekten de kaçınmadı” dedi. Her gün yeni kaza Haber Merkezi Şırnak’ta kaçak olarak çalıştırılan kömür ocağında dün göçük meydana geldi. 27 yaşındaki İbrahim Saknak, AFAD, sivil savunma ekiplerinin çalışmaları sonunda ağır yaralı olarak çıkarıldı ancak yapılan tüm müdahaleye rağmen kurtarılamadı. Kaçak ocağın daha önce valilik tarafından kapatıldığı belirtildi. Zonguldak’ta Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) maden ocağında meydana gelen göçükte işçi Halim Yıldız mahsur kaldı. Yıldız, TTK ekipleri tarafından kurtarılarak hastaneye kaldırıldı. Erzurum’da da 3 işçi toprak altında kaldı. İşçilerden ikisi kurtulurken, Zekeriya Güngör’ü çevredekiler kurtardı. Güngör, tedavi altına alındı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle