05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN 2014 ÇARŞAMBA 4 HABERLER ‘Yürütmede başarılı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 1 Haziran’da yenilenen Yalova seçimlerinden alınan sonucu, “Milli irade rüşveti kabul etmedi” sözleriyle değerlendirdi. İstanbul’daki “sel manzaraları”nın fotoğrafını gösterip Başbakan Tayyip Erdoğan’a göndermede bulunarak “Yeni İstanbul’da Fatih’ten daha zeki biri var, çünkü otomobili denizde yürütüyor, deniz minibüsü mucidi” sözleriyle eleştiren Kılıçdaroğlu, 51. ölüm yıldönümünde “Vasiyet” şiiriyle andığı Nâzım Hikmet’in, Gezi Parkı’nda bir çınar ağacının altına gömülmesini istedi. Kılıçdaroğlu, köyündeki HES’e karşı oturma eylemi yaptığı gerekçesiyle coplanan Havva Bir adlı kadının da fotoğrafını göstererek “Bu başörtülü kadın için niye sesini çıkarmıyorsun” dedi. Kılıçdaroğlu’nun partisinin grup toplantısındaki konuşması, ana başlıklarıyla şöyle: Yeni terörist Havva: Ben size bir fotoğraf göstereceğim. Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni teröristi bu. Başörtülü bir Anadolu kadını. Gezi’ye de katılmıştı. Rize İkizdere ilçesinde. Başı örtülü Anadolu kadını. Başına neler geldi bu kadınımızın? Rize İkizdere’de HES yapılıyor. Köy susuz kalıyor. “Bizim suyumuzu kesmeyin” diyorlar. Sen misin yolun kenarında oturan? Bakın ne diyor Havva Bir: “Yapılması planlanan santral için zaten az olan suyumuzu elimizden almak istiyorlar. Karayolunun kenarınnasıl yürütüldüğünü hep beraber gördük. 30 yıldır İstanbul’u yönetiyorlar. Erdoğan bir mucit. Neydi Erdoğan, jinekolog, merkez bankası başkanı, vantrolog (karnından konuşan), şimdi de bir mucit. Deniz üzerinde giden dolmuş. Onun mucidi. Morun tonları Erdoğan’ın yüzünde: Yalova’ya gittim. Her tarafta Erdoğan’ın posterleri. Belediye başkan adayı yok. Recep Tayyip Erdoğan’a karşı bir yarış vardı orada. Ama Yalovalılar dik durdular, onurlu durdular ve oylarına sahip çıktılar, teşekkür ediyorum onlara. Yalovalılar rüşvete teslim olmadılar. İnandığımız bir şey var, başkana güveniyoruz, dediler. Bir başka şey de inatla, dirençle durabilirsek, çalışırsak başarıyı elde edebiliriz. Yalova seçiminden sonra şuna da bir bakın, mor rengin pek çok tonu vardır. Mor rengin tonlarını görmek istiyorsanız Yalova seçimlerinin ardından Erdoğan’ın yüzüne bakacaksınız. Balyoz yalanı: Erdoğan Balyoz raporumuzu eleştirmiş. Ama onu da okumamış. Yalan söylüyor. Diktatörlerin iki özelliği vardır. Birincisi korkak olurlar, ikincisi yalan söylerler. Efendim bizi neden suçluyorsunuz diyor. İyi de ülkeyi sen mi yönetiyorsun başkaları mı yönetiyor? Yalancıdan başbakan olmaz, elbette yalancıdan cumhurbaşkanı hiç olmaz. Hırsızdan, devleti soyandan başbakan da cumhurbaşkanı da olmaz. Erdoğan’ın en tipik özelliği korkak ve yalancı olması. 17 ve 25 Aralık’ta devlet hazinesinin nasıl yürütüldüğünün görüldüğünü belirten Kılıçdaroğlu, sel manzaralarına işaret ederek ‘Fatih’ten daha zeki biri var çünkü otomobili denizde yürütüyor’ dedi ‘Gezi Olayı’ ve ‘XI. Tez’ Gezi Olayı’nın 1. yılında “Filozoflar dünyayı yalnızca, çeşitli biçimlerde yorumladılar. Esas önemli olan değiştirmektir” diyen “XI. Tez”in (“Feuerbach üzerine tezler” K. Marx) uyarısını bir kez daha anımsamak yararlı olabilir. “Gezi” sözcüğünün yanına çeşitli, “isyan”, “direniş”, “hareket” gibi betimlemeler konularak anlamlandırılmaya çalışılan toplumsal sarsıntıyı ben, “Olay” kavramı kapsamında analiz etmeye çalışmıştım. “Gezi Olayı”nın ardından “Ne oldu?”, “Neydi?”, “Bitti mi?”, “Tekrarlanabilir mi?”, “Peki ne değişti” sorularını hep birlikte cevaplamaya çalıştık, hâlâ da çalışıyoruz. Bu durum verili bilgi sisteminin içine bir delik açan yeni soruları getiren “şey”lere ilişkin “olay” kavramının kullanımını da destekliyor. “Olay”ın yarattığı zaman içinde kalmaya devam ettiğimiz sürece, “olay”ın izlerini silmek isteyenler, “olay”ı sıradanlaştırarak, “önerdiği” değişimden korunmak isteyenler ve “olay”ı sadakatle savunan, anlamını evrenselleştirmek için mücadeleye atılanlar arasındaki tartışmalar, çatışmalar da devam edecek. “Olay”ın dönümüne de benzer bir süreç damgasını vurdu. Komplo diyerek şiddetle saldıranlar, tekrarlamak isteyenler, ne değişti tartışmaları... Ben “olay”ın ardından gelen bu tartışma, anlamlandırma çabalarını, akşamın alacakaranlığında ortaya çıkan “Minerva’nın Baykuşu”nun ötüşüne benzetiyorum. Hayır, küçümsemiyorum, yalnızca filozofların etkinliklerine gönderme yapıyorum. Anlamak çok önemlidir ama daha da önemli olan anlamanın sonucunda oluşan bilgiyle ne yapılacağıdır. Şimdi artık tartışmayı, “anlamlandırmaktan”, “ne yapmalı” konusuna kaydırmak gerekiyor. Toplumsal muhalefetle her karşılaştığı noktada, AKP iktidarı, fiziksel ve simgesel şiddetin dozunu biraz daha arttırıyor, kapsamını genişletiyor, kurumsal yapısını çeşitlendiriyor. Bu bağlamda dört gelişme önemli: yeni MİT Yasası; üniformalı ve sivil polislerin yanı sıra “Güven Timi” denen şeyin oluşması; Alevileri, genelde seküler muhalefeti hedef alan söylemin sertleşmesi, komplo ve hain söyleminin yaygınlaşması. Bu gelişmeler AKP’nin liderliğinde temsil edilen siyasal İslamın, kendi içinde oluşmaya başlayan çatlaklar, dışında yükselen muhalefet karşısında, “çemberi kapama”, kendi projesini tamamlama çabalarını hızlandırdığını gösteriyor. Bu tür rejim inşası süreçlerinde bir geri dönülemezlik noktası vardır. O noktadan sonra muhalefet hızla erirken rejime destek, özellikle korkunun, kazananın yanında olma refleksinin etkisiyle hızla artar. Henüz bu noktada değiliz. Bu “restorasyon” rejimi istikrarını koruyamıyor, baskının dozunu arttırmaya, kapsamını genişletmeye devam ediyor. Bu “durum” içinde siyasi aktörlerin “Gezi”yi anlamlandırma çabaları hızla; “Ne yapmalı?” sorusuna cevap aramaya yönelmek zorundadır. Ben burada yalnızca, yardımcı olabilecek bazı noktalara dikkat çekmeye çalışacağım. “Gezi Olayı”na katılanların “resmi” sayısı, seçim sonuçları, bu iktidarın desteğinin aslında bir azınlık, büyük de olsa bir azınlık olduğunu gösteriyor. Ancak bu iktidar, kendisine verilen desteğin bir bütünsel blok oluşturarak matematik toplamından daha büyük bir etki yapmasını sağlıyor. İktidar muhalefetin parçalı, projeden bir ortak dilden yoksun olmasından da besleniyor. Muhalefet kim zaman iktidarın gücüne katkı yapabiliyor. Parçalı ve ortak bir dil, proje yoksunu olmanın getirdiği zaafları aşabilmek için muhalefetin iki ana parçasının birbirini “görmesi” gerekiyor. Bunlardan biri CHP diğeri de sosyalist hareketin tanımlanabilir yapılarının kümesidir. CHP, sosyalist hareketi, kendi solunu, en önemlisi sokağı (demokratik haklarını kullananlar ve bunlara saldıran 25.000 polisi) dikkate almadan, hatta küçümseyerek muhalefeti birleştirecek söylemi oluşturamaz. Sosyalist hareket de CHP’yi sürekli karşısına almak yerine, sosyal demokrat parti olma yolunda zorlamadıkça, bu arada kendi “doğasına” özgün ortak bir muhalefet dili oluşturmayı başaramadıkça toplumsal muhalefet, “bugünkü durumda”, kendi blokunu oluşturamaz. Halbuki “Gezi Olayı” hiçbir şeyi olmasa, en azından, çok farklı bayrakların, sadakatlerin, emekçi sınıfların farklı kesimlerinin kendiliğinden bir araya gelebileceğini, şiddete inatla göğüs gerebildiğini gösterdi. Tarih de bize gerçek toplumsal ittifakların önce pratikte kitleler arasında kendiliğinden oluşmaya başladığını, bunu görebilen ve siyasi ifadesini inşa edebilen “öznenin” yol alabildiğini gösteriyor... Gezi’de bir çınarın altında.. Nâzım Hikmet’in cenazesi Türkiye’de olmalıdır. Bana soracak olursanız Gezi Parkı’nda olmalıdır. Bir çınar ağacının altında. Gezi’ye gidenler kendilerini bir ağaç gibi tek ve hür yaşamak istiyorlardı. Ve onlar kavgadan, kutuplaşmadan değil barıştan, uzlaşmadan yanaydılar ve diyorlardı ki bir orman gibi kardeşçe yaşamalıyız. Onun vasiyetini yapabilmeliyiz. CHP lideri, partisinin grup toplantısında Erdoğan’ı sel içinde kalmış minibüs fotoğrafını göstererek eleştirdi. (Fotoğraf: NECATI SAVAŞ) da bekliyorduk. 20 kadın oturuyorduk. Kalkmamız için hiçbir uyarı yapmadılar. Komutanın ‘saldırın’ dediğini duydum. Sonra copla bize vurmaya başladılar. Ben artık askere de polise de güvenmem.” Havva Bir, bir Anadolu kadını. Suyuna, köyüne sahip çıkmak istiyor. Coplarla üzerine gidilip dövülüyor. “Başörtülü bacımıza saldırdılar” diyordu değil mi? Başörtülü bacımızı ne hale getirdiklerini görüyor mu acaba? Bütün Anadolu kadınlarına sesleniyorum: Havva’nın başına gelenler yarın sizin başınıza da gelebilir. Kime karşı, bir diktatör bozuntusuna karşı. Deniz minibüsü mucidi: Fatih Sultan Mehmet 29 Mayıs 1453’te İstanbul’u fethetti. O aynı zamanda bilime, sanata büyük önem veren bir devlet adamıydı. Müthiş yaratıcı zekâya sahipti. Bir devleti imparatorluğu dönüştürdü. İlk üniversitelerin kuruluşuna da imza attı. (Sel içinde kalmış minibüs fotoğrafını göstererek) Yeni İstanbul’da Fatih’ten daha zeki biri var, çünkü otomobili denizde yürütüyor. Biliyorsunuz yürütme konusunda çok başarılı. 17 ve 25 Aralık’ta devlet hazinesinin İç savaşı göze aldı Gezi sırasında bir diktatör bozuntusunun karizması çizildi. Ve bunu içine sindiremedi ve hâlâ içinde bir kin var. Ne kadar çok insan ölürse o kadar zevk alıyor. Kandan, şiddetten bu kadar zevk alan bir başka politikacı yoktur herhalde 21. yy’da. Bir iç savaş çıkarmayı bile göze aldı. Merak ediyorum; iç çatışma olsaydı, yüzlerce insan ölseydi ne kazanacaktı acaba? l Kürkçü’den Erdoğan’a l MHP lideri Bahçeli ‘Olsa olsa ‘Ğ’ planın vardır’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) HDP Eş Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kutuplaşma üzerinden oy toplamaya çalıştığı için HDP’yi hedef aldığını belirterek “Ne B planı? Senin olsa olsa ‘Ğ’ planın olur, ondan da bir şey çıkmaz” dedi. Kürkçü, Cumhurbaşkanlığı seçimi için ilk turda aday çıkaracaklarını; ikinci turda da zalimlere oy vermeyeceklerini belirtti. AKP’nin itirazı üzerine 1 Haziran’da 2 il ve bazı ilçelerde yenilenen seçimleri muhalefetin kazandığını belirten Kürkçü, Ağrı’dan AKP’ye ‘ağrı çıktığını’ belirterek “Başbakan o nedenle avaz avaz bağırıyor. Seçim kazanmak oraya 70 vekil yığmak değildir. Seçim kazanmak gönül işidir” dedi. Çözüm sürecinin önünde dört büyük engel olduğunu belirten Kürkçü, bunları kalekol inşaatı, hükümetin Rojava siyaseti, dağa çıkan çocuklar meselesi ve AKP’nin hâkimiyet mücadelesi olarak sıraladı. Kaçırıldığı belirtilen çocuklar tartışmasına değinen Kürkçü, hükümetin “çocuk asker kullanımının denetlenmesi” konusundaki uluslararası protokolü benimsemediğini belirterek “Aslında savaştırılmadıkları belli olan çocukların sığınmış oldukları bir kurumu yola getirmek için, onunla yukarıdan bir ilişki kurmak için HDP ve BDP’nin kapısına dayanmasında anlaşılacak bir şey yok” dedi. “Askere alma görevi yapmadığımız gibi çocukları bulma kurumu da değiliz” diyen Kürkçü, ancak ailelerin sıkıntılarını anlatıklarını belirtti. Dağdan indikten sonra 45 yılla yargılanan çocuklar bulunduğunu belirten Kürkçü, AKP’nin BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne anadili konusunda koyduğu çekinceyi kaldırmasını istedi. Kürkçü, Diyarbakır’daki eylemin “Made in AKP” icraatı olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Başbakan’ın kutuplaşmayla oy toplamaya çalıştığını söyleyen Kürkçü, Erdoğan’ın “B ve C planımız var” açıklamasına atıf yaparak “Ne B planı? Senin olsa olsa ‘Ğ’ planın olur, ondan da bir şey çıkmaz” dedi. ‘B ve C planı boş’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Gezi’de gereğinin A’den Z’ye yapılmasını isterken, PKK’ye karşı sessiz kaldığını belirterek, “Neyi vaat etmiş, hangi sözü almıştır? Önce cumhurbaşkanı olabilmek, sonra da başkanlık sistemini kurabilmek için BDPHDPPKK ve İmralı canisinden icazet ve onay mı ummuştur?” diye konuştu. Gezi Parkı olaylarının yıldönümünde yaşanan ilkelliklerin her yönüyle rahatsız edici olduğunu söyleyen Bahçeli, Başbakan’ın henüz kabuk bağlamış yaralarla oynadığını, insanların birbirine düşmesi için kışkırtmalardan medet umduğunu kaydetti. Bahçeli, “15 yaşındaki Berkin için ‘Ölmüştür, geçmiştir’ derken, Mısırlı Esma için aylardır neredeyse ağıt yakmadığı kalmıştır. Böylesi bir kişinin Başbakanlık yapması mahzurlu, geleceğimiz açısından vahamet habercisidir” diye konuştu. VIP aklama CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, duruşma sonrası yaptığı açıklamada “Sayın Topbaş, önceki duruşmalara katılmamıştı. Kendisine herhalde ‘duruşma sona erecek’ bilgisi geldiği için zahmet etti, geldi. Bir VIP yargılama yapıldı ve aklanmış oldu” dedi. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) Topbaş’ın yargılandığı metrobüs davasında karar 2 yıl sonra ilk kez geldi, beraat etti CANAN COŞKUN İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, 500 adet metrobüsün alımında usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla yargılandığı davada beraat etti. “Görevi kötüye kullanmak” suçundan 1 yıl ile 3 yıl arasında hapis cezası istemiyle yargılanan ve 2 yıl aradan sonra dün ilk kez katıldığı duruşmada hâkim karşısına çıkarak beraat eden Topbaş kararın ardından, “Birileri davalar açmak suretiyle kendilerini tatmin ediyor. Türkiye Cumhuriyeti yargısına güveniyoruz. Sonuç ortada, mahkeme beraatımıza karar verdi” dedi. Davanın müştekisi Hakkı Sağlam ise karara itiraz edeceklerini söyledi. İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmanın başlangıcında Topbaş’ın sanık sandalyesine oturması üzerine hâkim Mustafa Erdoğan, Topbaş’a avukatının bulunduğu bölümü göstererek yanına oturabileceğini söyledi. Bunun üzerine Topbaş, avukatı Fahir Biçer’in yanına oturdu. Kimlik tespiti yapılan Topbaş’a mahkeme kâtibi, eğitim durumunu, işini ve aylık gelirini sordu. Evli ve 3 çocuklu olduğunu belirten Topbaş’ın gelir durumunu söyleyeceği esnada hâkim Erdoğan “Gerek yok” diyerek yazdırmadı. Topbaş savunmasını yazılı olarak verdi. Topbaş savunmasında İETT’nin müstakil bir kuruluş olduğunu kaydederek, “Satın alınması aşamasında görev yetkim ve imzam yoktur. Sorumluluğum söz konusu değildir” dedi. Hâkim Mustafa Erdoğan, suçun unsurları itibarıyla zarar koşulunun oluşmadığı gerekçesiyle tüm sanıklar hakkında beraat kararı verdi. oko Haram neyse PKK de aynısı’ PKK’nin işi dağa çocuk kaçırmaya kadar vardırdığını söyleyen Bahçeli, Diyarbakır’da evlatlarını geri isteyen annelerin meşru yakarışlarının saygıdeğer olduğunu kaydetti. Çocukların terör baronları tarafından ölüme çekildiğini belirten Bahçeli, “Şurası kesindir ki, Nijerya’da kız çocuklarını kaçıran, sonra da köle pazarında satacağını açıklayan Boko Haram örgütü neyse, PKK de aynısıdır” dedi. Bahçeli, “Başbakan’ın villada para eriten zekâ abidesi evladı ‘ya hak’ diyerek ok atarken, garibanın, fukaranın çocuğu ya sabır çekmekte, Kürt kökenli kardeşimin çocuğu dağa, bayıra kandırılarak götürülmektedir” diye konuştu. Erdoğan’ın “B ve C planlarının fos ve boş olduğunu” söyleyen Bahçeli, “Başbakan; yüreği varsa, gücü yetiyorsa bir gece Kandil’de görünmeli, ne var ne yok temizleyip atmalıdır” dedi. ‘B alimlere oy yok’ Kürkçü, Cumhurbaşkanlığı seçimi için kendi adaylarını çıkaracaklarını belirterek “Kimseyle anlaşmamız yok. Herkes elinden gelenin en iyisini yaparsa AKP birinci turu geçemez. İkinci tur için geri kalırsak, bizim desteğimizi arayacaklar. Biz Kürt düşmanı, gençlik düşmanı, kadın düşmanlarına, zalimlere bir tek oy vermeyiz. Bizi ayrıca milliyetçi blokuna da dahil etmeye çalışmayın” dedi. ‘Z ‘Kılıçdaroğlu tanık olsun’ Konsey’de gündem ifade özgürlüğü DUYGU GÜVENÇ ANKARA Avrupa insan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanmasını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nde, Türkiye, Rusya ile birlikte kararlara en fazla uymayan ülkeler arasında yine başı çekti. Türkiye, AİHM’nin verdiği 3 Kıbrıs kararının yanı sıra ifade özgürlüğü konusunda “Incal, Gözel ve Özer ile Ürper ve diğer gruplar” kararları nedeniyle de izleme altına alındı. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin tüm üye ülkelerin daimi temsilcilerinin katılımıyla dün başlayan toplantısı 3 gün boyunca sürecek. Komitenin gündeminde, Türkiye’de ifade özgürlüğünün kısıtlanmasıyla ilgili AİHM kararları da var. İnsan Hakları Akademisi Başkanı Hüsnü Öndül, üç ayrı davanın ‘ifade özgürlüğünün kısıtlanması’ çerçevesinde komite gündeminde yer almasını “Türkiye’nin hep başvurduğu yöntem aykırılıklarının hepsini birden çözmemek” sözleriyle değerlendirdi. Öndül, komitenin gündeminde yer alan “Ürper ve diğer gruplar” davalarının Özgür Gündem gazetesi ile ilgili olduğunu ve TMK’nin 6/5. maddesindeki, “gelecekte gerçekleştirilecek yayınların durdurulması”nın kaldırılmasını öngördüğünü belirtti. Öndül, Türkiye’nin bu değişikliği 2012 yılında 3. yargı paketi ile yaptığını ve ilgili maddeyi tamamen yürürlükten kaldırdığını anımsattı. Incal davasının, DGM’ler ve mahkemelerde askeri savcı ve yargıçların bulunmasıyla ilgili olduğuna ve yıllar önce kalktığına işaret eden Öndül, şöyle dedi: “Gözel ve Özer davası ise 4. yargı paketi ile kaldırıldı. Karar terör örgütü olarak nitelendirilen örgütlerin açıklamalarını her ne olursa olsun yayımlamayı suç sayıyordu. AİHM ‘yargı pratiğine bakmamız gerekir’ diye değerlendirmeli ve izlemenin devam etmesi gerekir.” enelkurmay, iktidarın dümen suyunda’ Genelkurmay’ın terör eylemlerinin istatistiğini tutmaktan başka ne yaptığını soran Bahçeli, askerlerin savunmasız bir şekilde karakollara ve taburlara sığındığını ifade etti. Bunun öncelikle hükümetin, daha sonra Genelkurmay’ın kusuru olduğunu belirten Bahçeli, “Genelkurmay Başkanlığı hükümetin suyuna girdi. Jandarma’nın Öcalan’ın isteği doğrultusunda Güneydoğu’dan çekileceği konuşulmaktadır. PKK Başbakan’ın yumuşak karnını gördü. PKK ile gayri meşru bir ilişki içinde bulunan kişi bu ülkede Başbakan’dır. Ama böylesi bir kişi ne yaparsa yapsın bu ülkede cumhurbaşkanı olamayacaktır” diye konuştu. ‘G ESKİŞEHİR (Cumhuriyet) Afyonkarahisar’da 25 askerin şehit olduğu mühimmat deposu patlamasıyla ilgili 3 askerin yargılanmasına Eskişehir 1. Hava Kuvvet Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde devam edildi. Mahkeme Başkanı Binbaşı Ahmet Mithat Acar, olayda sabotaj ihtimaline dikkat çeken CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na elindeki bilgi ve belgeleri göndermesi için müzekkere gönderildiğini kaydetti. Şehit ailelerinin avukatları, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun dinlenmesini istedi. Erdoğan’la ilgili talebi reddeden askeri mahkeme, müzekkereye cevap verilmesi halinde Kılıçdaroğlu’nun tanık olarak dinlenip dinlenilmeyeceğine karar vereceklerini belirtti. Mahkemeye sunulan İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü tarafından hazırlanan özel mütalaada askerlere ait dokuların gelişigüzel toplandığı, 215 adet dokudan 15’inin kaybolduğu belirtildi. YALOVA (Cumhuriyet) Yalova’da pazar günü yenilenen seçimlerde 228 oy farkla belediye başkanı seçilen CHP’li Vefa Salman, dün Yalova Adliyesi’ne giderek mazbatasını aldı. AKP Yalova Milletvekili Coşkun da seçim sonuçlarına itiraz etmeyeceklerini belirterek “CHP’nin Yalova’da seçimi kazandığı ortada” dedi. AKP, Yalova’da itiraz etmeyecek
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle