22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 HAZİRAN 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Polis, kentin hemen her noktasında bir araya gelmeye çalışan halkı gaza boğdu İstanbul gaz altında ALİ AÇAR / KAYHAN AYHAN Haziran’ın Sürekliliği Gezi ya da Haziran, Türkiye tarihinin en önemli direnişlerinden birisidir. Toplumsal hareketlenmelere, hak arayışlarına ilham verdiği, onların her alanda yaygınlaşmasını sağladığı, ortak itiraz ruhunu canlandırdığı ve bu nedenle siyasetçiler ve devlet için korkutucu olmaya başladığı da ortadadır. Halkın bu direnişine en fazla saldıran, ona hakaretler yağdıran, herkesin bildiği gibi Başbakan Erdoğan’dır. O, direnişin şiddetle bastırılması hedefinden hiç vazgeçmedi. Cumhurbaşkanı Gül’ün “Başta iyiydi, sonradan illegal örgütler devreye girdi” türünden gerçeklerden uzak, Gezi’nin yığınsallığını, taleplerinin haklılığını dikkate almayan yaklaşımlar ise ne Gezi’nin amacını ne de topluma aşıladığı cesareti anlayabilmişti. Ülkenin birkaç il dışında neredeyse tümünü kapsayan ve milyonların katıldığı Haziran eylemlerini “illegal” diye tanımlamanın ya da katılanların yüksek bir bilinçle onayladıkları, kendi sesleri, hareketleriyle gösterdikleri amaçlarını görmezden gelmenin gerçeğin üstünü örtmeye çalışmaktan başka ne amacı olabilir? Bu soru, Soma’da kendini hatırlatan sömürü çarkını, insan haklarını, özgürlükleri ve nihayet devlet ile insanın ilişkilerini, sınıfların güç ve konumlarını, siyasetin çok kapsamlı doğasını ele almayı gerektirir. HHH Cuma günkü yazıda, iktidar partisi ve liderinin devletle ilişkisini ele almıştım. Devlete tümüyle hâkim olarak baskıcı, otoriter siyasi programları yürürlüğe koyabilmek için sınırları zorlayan, sistemi maceraya sürükleyen eğilimlerin başarı şanslarını tartışmayı denemiş ve şöyle demiştim: “Zayıf bir ideolojik temel ve yanıltıcı bir kitle desteği ile sırf kendini kurtarmak için sistemin devletiyle oynayanların şansı yoktur.” Öyledir; bu gibi durumlarda sistem kendini korumaya alıyor ve partilerin, kişilerin eğilimlerini değil, sistemin bekasını birinci planda tutuyor. Ama sistemin kendini yalnızca otoriter eğilimlerin yarattığı tehlikelere karşı savunduğunu düşünmek büyük hata olur. Kapitalist sistemin devleti, her şeyden önce sistemi savunmaya kurgulanmıştır. O nedenle de devlet hakkında konuşurken onun Gezi Direnişi, talepleri, sistemin sınırlarını zorlayan yığınsal ve yaygın halk hareketleri karşısındaki konumunu da hesaba katmak gerekir. HHH Yığınsal ve yaygın Gezi Direnişi benzeri gelişmeler, şimdilik şaşkınlık yaşayan devletin ne yönde evrileceğini de belirleyecektir. Devlet, sistemi layıkıyla savunabilmek, koruyabilmek için “herkesin devleti” olduğu iddiasını, kurumlarının eylemiyle ve sık sık sınırları belirterek yineler. Bu sınırların esnetilmesi yığınsal halk hareketinin gücüne bağlıdır. Devletlerin ömrü kitlelerin eylemlerinden bağımsız değildir ve bu nedenle sömürüye son vermek ve özgürlük amaçlarında birleşenler devlet ile dar anlamda siyaset arasındaki çelişkiyi dikkate almalıdırlar. Bu durum, uzun erimde devleti dönüştürmenin, yani devrimin ve en sonunda insan doğası karşısında yenik düşürmenin kapısını açabilir. Devlet kendini ve sistemi korumaya alırken, daha akıllı davranmaya, sistemi tehlikeye atmamaya, “keskin zekâlara” karşı önlem almaya çalışır. Çünkü İbni Haldun’un Mukaddime’de dediği gibi “idare başında bulunanların bu derecede keskin zekâlı olmaları zulmün bir kaynağını teşkil eder, bundan dolayı devletin düzeni bozulur.” Gezi’nin belki de en önemli ve sürekliliği umut yaratan kazanımlarından birisi devlet ile otoriter eğilimli siyaset arasındaki çatışmayı açığa çıkarmış olmasıdır. Bu çelişki ve çatışmanın halkın yararına sonuçlar doğurup doğurmayacağı, artık halk için siyasetin önemli bir bileşeni haline gelmiş Haziran hareketinin sürekliliğine ve siyasal hedeflerle kendini yenilemesine bağlı olacaktır. l İZLENİMLER Polis aracında ARİF KIZILYALIN başörtüsü tacizi Tam 1 yıl önceydi... Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı eylemleri sırasında gerçekleştiği varsayılan bir olayı gündeme getiriyor, “Benim başörtülü bacıma saldırdılar, görüntüler elimizde...” diyordu. Bir kısım medya da olayları manşetlerine taşıyor, ne var ki o kaydedildiği varsayılan taciz görüntüleri bir türlü ortaya çıkmıyordu. Ve 365 gün sonra... Bu kez yer Taksim’in göbeği. Gezi Parkı eylemlerinin 1. yıldönümünde Melek Bilgili isimli genç bir kadın sadece slogan attığı için gözaltına alınıyor. Başörtülü, 20’li yaşlarda bir öğrenci... 2 erkek polis ellerini bileğinden büküp polis aracına götürürken CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal olayın farkına varıyor. “Vatandaşa eziyet yapamazsınız. Kadın polis gözaltına alsın bu genç kardeşimizi” diye çıkışıyor. Ama dinleyen kim? Genç kadın karga tulumba meydan girişindeki polis midibüsüne alınıyor. Tanal ise Bilgili’yi gözaltına alan polislerce itilip kakılıyor hatta milletvekilinin gözlüğüne darbe geliyor. Kapı kapandıktan sonra içeriden genç kızın bağırışları ortalığı inletiyor. Bunun üzerine Tanal yeniden midibüse dönüp, “Kapıyı açın. İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesiyim, hepinizden davacı olacağım” diye bağırıyor. Kapı neden sonra açıldıktan sonra Melek Bilgili’nin, “Başörtümden size ne? Çekin ellerinizi başörtümden... Faşit polis” sözlerini duyuyoruz. Tanal ise gördüklerinden şaşkın şu açıklamayı yapıyor: “Polis aracının içinde açık olması gereken kamera kapalıydı. Ben ikinci kez girdikten sonra açtırdım.” Evet, Türkiye 1 yıl arayla bu iki sahneye tanıklık etti. Elbette dünkü polis şiddeti sadece Melek Bilgili’yle sınırlı değildi Taksim’de. 14 yaşındaki küçük bir çocuk Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü’nde görevli rütbeli bir polis tarafından yaka paça gözaltına alınırken, Mahmut Tanal’la diğer CHP milletvekilleri Müslim Sarı ve Hüseyin Aygün’ün araya girmesiyle serbest bırakıldı. Ancak Beyoğlu Belediyesi’ndeki bazı sol görüşlü işçiler küçük çocuk kadar şanslı değildi, “Hem ekmeğimizi yiyor hem de eylemcilere alkış tutuyorsunuz” diye gözaltı minibüslerine götürüldü. Olayların merkezi konumundaki Meşelik Sokak girişine gelen çok sayıda politikacı polise “Sakin olun. Demokratik hak kullanan vatandaşlara eziyet etmeyin” dese de Emniyet görevlileri saat 19.00’u gösterdiğinde biber gazı ve TOMA’yla orantısız şiddet kullandı. CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kağan Salıcı, Bihlun Tamaylıgil, Erdal Aksünger, Sezgin Tanrıkulu, Süleyman Çelebi ve Ertuğrul Kürkçü, polisle vatandaşlar arasına geçti. Milletvekilleri, halkın yasaklara karşın son derece ölçülü bir 31 Mayıs anması yaptığını söylerken bir vekilin, “Polis herkesi durdurdu, yüzleri örtülü bir gruba izin verdi. Çünkü onlara yasadışı eylem gerekçesi lazımdı. Milletvekilini itip kakmaya cesaretlenen polis halka her eziyeti yapar. Bunlara kimin yüz verdiğini tüm Türkiye biliyor. Bunun adı demokrasi değil” dedi. Polisin, TGC’nin uyarısına karşın sarı basın kartı bulunan gazetecileri meydana ve gerginliğin yaşandığı alana almaması yine CNN muhabiri Ivan Watson’un canlı yayındayken darp edilip gözaltına alınması ve serbest bırakılması, polisin uyguladığı orantısız ve antidemokratik girişimin kanıtlarıydı. Onca önleme karşın Cumhuriyet Anıtı’na bakan bin binaya asılan ‘Korkmuyoruz 3h’ yazılı pankart ise özellikle polis müdürlerini telaşlandırdı. “Göstericiler oraya nasıl girmiş?” tartışmasının telsizlere yansıdığı da duyuldu. Olayı görüntüye alan bir kişinin el kamerasına ise sivil polisler el koydu. Okmeydanı, Gazi Mahallesi, Beşiktaş’tan Taksim’e ulaşmak isteyenleri polis, tazyikli su ve gaz bombasına boğdu, çok sayıda eylemciyi gözaltına aldı. Müdahale sırasında gazdan etkilenenler ve yaralananlar oldu. Okmeydanı’nda göstericilerin molotofkokteyli attığı TOMA alev aldı. Halk Cephesi’nden bir grup, akşam 18.00 sıralarında Okmeydanı Mahmut Şevket Paşa Mahallesi Sağlık Ocağı önünde bir araya geldi. Grup, sloganlarla Piyalepaşa Bulvarı üzerinden Taksim’e doğru yürüyüşe geçti. Grubun önü Akrep ve TOMA’larla kesilerek biber gazı ve tazyikli su sıkıldı. Göstericiler de polise havai fişek, molotofkokteyli ve taşlarla karşılık verdi. Grubu havadan polis helikopterleri takip etti. Grup, zaman zaman ara sokaklarda toplanarak Taksim’e çıkmayı denedi. Polisgösterici kovalamacası geç saatlere kadar sürdü. Yurttaşlar da evlerinin balkonlarında tencere ve tavaları birbirine vurarak eylemci gençlere destek verdi. Beşiktaş Çarşısı içindeki Kartal Heykeli önünde 17.00’den itibaren Beşiktaş Çarşı grubu öncülüğünde aralarında Halkevleri, Kolektif, Genç Türk, HDP üyelerinin de bulunduğu yüzlerce yurttaş bir araya geldi. Gruplar saat 19.00’dan sonra sloganlarla Taksim’e yürümek istedi. Bunun üzerine polis Beşiktaş çarşısının giriş ve çıkışlarını kapatarak yürüyüşe izin vermedi. Gruplar Beşiktaş’ın ara sokaklarından yürüyerek Teşvikiye’ye çıktı. Gruplara yürüyüş boyunca yurttaşlar evlerinden tencere tava çalarak destek verdi. Teşvikiye Camii’ne gelen grupların önü burada Niğde ve Kahramanmaraş’tan getirilen çevik kuvvet polisi tarafından kesildi. Çarşı grubunun temsilcileriyle polis amirleri arasında anlaşma sağlanmasıyla gruplar tekrar Osmanbey’e doğru yürüyüşe devam etti. Gruplara bu noktada TOMA ve biber gazıyla müdahale edildi. Polisin müdahalesi sırasında Nişantaşı’ndaki bazı evlerden polise yumurta atıldı. Müdahale sonrası bazı Çarşı üyeleri gözaltına alındı. Mecidiköy’de toplanmak isteyen Öğrenci Kolektifleri üyesi bir gruba da müdahale eden polis, 3 üniversiteliyi gözaltına aldı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, milletvekilleri , il başkanı Oğuz Kaan Salıcı ve Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar, akşam saatlerinde CHP Beşiktaş İlçe Başkanlığı’na geçti. Burada toplanan gruba seslenen Sa lıcı “Sizlerden ricamız, ülkede bir karşıtlık, kutuplaşmaya neden olacak herhangi bir olayın içinde biz CHP’liler olarak olmayacağız” diye konuştu. Beşiktaş’ta toplanan Çarşı grubunu ziyaret eden, AKP’den istifa eden Kütahya Bağımsız Milletvekili İdris Bal, insanların baskıcı uygulamalara karşı çıktığını ifade etti. Bal, Çarşı Grubu’nu tebrik etti. Kadıköy’de toplanan binlerce kişi Taksim’e çıkmak üzere köprüye doğru yürümeye başladı. Polis grupları gaz bombalarıyla dağıttı. Akşam saatlerinde Bahariye’de toplananlara da polis, gaz ve ses bombalarıyla müdahale etti. Gazi Mahallesi’ndeki müdahale sırasında suyu biten TOMA’ya itfaiye aracından takviye yapıldı. Köprüye yürüyüş ‘Türkiye gözünden vuruldu’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) “Gözdağı”nın Ankara gösterimi de Ankara Sanat Tiyatrosu’nda, dün akşam yapıldı. Yazarımız Can Dündar, gösterimden önce yaptığı konuşmada, şunları söyledi: “Bugün (dün) Gezi eylemlerinin yıldönümü. O nedenle başta belgeseli gösterip göstermeme konusunda kararsız kaldık. Çünkü dışarıda yine bir belgesel çekiliyor. İnsanlar acı çekiyor. Türkiye tam görmeye başlamıştık ki gözünden vuruldu. Belgeselde kolektif ve paylaşımcı bir yaratım süreci oldu. Bunu bir TV ya da sinemada göstermek doğru olmayacaktı. O yüzden ücretsiz olarak parklarda, her yerde gösteriliyor.” ‘Bizi yenemeyecekler’ KAYHAN AYHAN SEDA KARATABANOĞLU Gazetemiz yazarı Can Dündar’ın, Gezi Direnişi’ni ve eylemler sırasında polisin müdahalesi sonucu gözlerini yitiren yurttaşların öyküsünü anlattığı “Gözdağı” belgeselinin ilk gösterimi önceki akşam Caddebostan Kültür Merkezi’nde yapıldı. Belgesel tüm yurtta ve yurtdışında ücretsiz olarak gösterilecek. Müziklerini Fazıl Say’ın yaptığı “Gözdağı” belgeselinin ilk gösterimine Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, sanatçılar Hilmi Yarayıcı, Leman Sam, Barış Atay, Cansel Elçin, Deniz Gezmiş’in ağabeyi Bora Gezmiş, Taksim Dayanışması’ndan mimar Cem Tüzün, eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan’ın da aralarında bulunduğu yüzlerce kişi katıldı. Salona sığmayan yurttaşlar, belgeseli salon dışında kurulan barkovizyondan seyretti. Gecede konuşan Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, 31 Mayıs 2013 günü Taksim’de yaşananları anlatarak, “Bu süreç içerisinde 7 insanımız hayatını kaybetti. İnsanlar gözlerini kaybettiler ve ciddi bir şiddete maruz kaldılar. İstekleri evrensel değerlere uygun, demokratik ve çok insancıldı. Bu süreç içerisinde tüm yaşamını kaybedenleri saygıyla selamlıyorum” dedi. Gezi Direnişi’nde gözlerini kaybeden Çağdaş Küçükbattal, Okan Özçelik, Volkan Kesanbilici, Sepehr Vahabi, Semih Sağlam ve Semih Polat’ın hikâyesinin anlatıldığı “Gözdağı” belgeseli büyük ilgiyle izlenirken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmaları yuhlandı ve “Katil Tayyip Erdoğan” sloganı atıldı. Belgeselin gösterimi sırasında, dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’in Gezi Parkı’na yapılmak istenen Topçu Kışlası’nın ihalesini alan Orhan Cemal Kalyoncu ile yaptığı telefon görüşmelerinde polisi Taksim’den çekmek istediği ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın buna şiddetle karşı çıkarak, grupların dağıtılmasını istediğine ilişkin ses kayıtlarının dinlenirken izleyiciler tepki gösterdi. Sık sık “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganının atıldığı gösterimin ardından sahneye çağırılan Can Dündar, “Burada izlediğiniz vahşete rağmen bize Gezi’den kalan en önemli şey umut oldu. O umudu sizlerle paylaştığım için bütün ekibim adına çok ama çok mutluyum” diye konuştu. Elindeki gaz kapsülünü gösteren Dündar, “Gördüğünüz kapsül bize Gezi’den kaldı. Bu kapsülle gözümüzü aldılar, evlatlarımıza kıydılar, ama bunu yendik. O park hâlâ orda. Biz hâlâ buradayız, bizi yenemeyecekler” diye konuştu. Ardından Gezi Direnişi sırasında gözlerini kaybeden yurttaşlar sahneye çağırıldı. Okan Özçelik yaptığı konuşmada “Gezi kültürü asla bitmeyecek. Gözümü kaybetmenin utancını değil gururunu yaşıyorum” dedi. Gezi Direnişi sırasında hayatını kaybeden yurttaşların ailelerinin mesajlarını okuyan Volkan Kesanbilici de, “Bizimle empati kurmanız için bir elinizle gözünüzü kapatmanıza gerek yok. Zaten ülkenin bir yanı aydınlık, bir yanı karanlık” diye konuştu. Belgesel, yurtiçinde ve yurtdışında da çok sayıda salon ile parkta da ücretsiz olarak gösteriliyor. Bize kalan umut l İstanbul Haber Servisi Gezi Direnişi’nin yıldönümü nedeniyle polis, eylemlere katılacaklarını düşündükleri siyasi parti üyelerine ve yurttaşlara operasyon düzenledi. Polis, Gülsuyu’nda Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) üyeleri Çağrı Aydoğan, Duygu Tuna ve Adnan Boyraz ile Gülensu Spor Kulübü Başkanı Volkan Uyar’ın evlerine baskın yaptı. Adnan Boyraz ve Volkan Uyar gözaltına alındı. Aramalar sırasında polis ile ESP üyeleri arasında sık sık tartışma yaşandı. ESP’lilerin evi basıldı Elif Çermik sonsuza uğurlandı İstanbul Haber Servisi Kadıköy’de 22 Aralık 2013’te yapılan “Kent Mitingi” sırasında polisin attığı biber gazından etkilenerek kalp krizi geçiren ve 159 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra hayatını kaybeden 65 yaşındaki Elif Çermik dün son yolculuğuna uğurlandı. Çermik için Kâğıthane’deki Nurtepe Cemevi’nde düzenlenen törende eşi ve 2 çocuğu taziyeleri kabul etti. Cenazeye Çermik’in ailesi ve yakınlarının yanı sıra ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy, İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu, TTB Merkez Konseyi üyesi Doç. Dr. Hüseyin Demirdizen, Taksim Dayanışması’ndan avukat Can Atalay, sanatçılar Ferhat Tunç ve Pınar Aydınlar da katıldı. Törene CHP Genel Başkanı Kemal Kı Kadıköy’deki mitingde polisin attığı biber gazı nedeniyle kalp krizi geçirmişti Devletin refleksi hukuk dışı lıçdaroğlu, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç ve Başkan Yardımcısı Sevgi Atalay ile Mimarlar Odası da çelenk gönderdi. Cenazeye gelen bazı katılımcılar üzerilerine “Metin Lokumcu” ve “Gezi birinci yıl” yazılı tişörtler giydi. Öğle saatlerinde kılınan cenaze namazının ardından Çermik son kez helallik alınmak üzere Sarıyer’deki evine götürüldü. Çermik daha sonra Kilyos Mezarlığı’nda toprağa verildi. Çermik, İstanbul Forumları, Kent Hareketleri ve Kuzey Ormanları Savunması’nın çağrısıyla 22 Aralık 2013’te Kent Mitingi’ne katılmıştı. Mitingde eşi Mustafa Çermik’le “Artık Yeter” dövizi taşıyan Çermik, miting başladığı sırada polisin sıktığı biber gazından etkilenerek fenalaştı. 159 gün yoğun bakımda tutulan Çermik, cuma günü hayatını kaybetti. l İstanbul Haber Servisi Yargıçlar Sendikası tarafından Gezi Direnişi’nin yıldönümü nedeniyle yapılan açıklamada “Bir yıl geçmiş olmasına karşın aynı düşmanca tavrın, ötekileştirmenin sürdürüldüğünü, hukuk dışı, demokrasi karşıtı hükümet ve devlet refleksinin devam ettiğini üzülerek görmekteyiz” denildi. Açıklamada Gezi Direnişi’nin “İnsanların yaşam biçimlerine müdahaleden kaç çocuk doğuracaklarına karışmaya kadar varan baskılara, tek tipleştirmeye, düşman gibi görülmeye karşı” halkın “haysiyet mücadelesi” olduğu belirtildi. Ortak mücadele çağrısı l İstanbul Haber Servisi HDP Merkez Yürütme Kurulu, Gezi Direnişi’nin birinci yıldönümü nedeniyle siyasi iktidara karşı ortak mücadale çağrısında bulundu. HDP Merkez Yürütme Kurulu’nun açıklamasında Gezi Direnişi sürecinde, tüm Türkiye halkının, sermayenin topluma dayattığı rant projeleri karşısında, yaşanılır kent talebi, daha fazla özgürlük ve demokrasi talebiyle birleştiği ifade edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle