04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 HAZİRAN 2014 PAZAR CUMHURİYET [email protected] SAYFA KÜLTÜR 19 Başbakan Erdoğan’ın ‘Artist müsveddeleri’ dediği sanatçıların tepkisi ağır oldu ‘Dengesi kaymıştır, ondan’ Şebnem Sönmez, ‘O edepsizliğe aynı seviyeden cevap veremem’ derken; Akbayram, ‘Benim başbakanım olmadığı için ciddiye almıyorum’ dedi. Genco Erkal ise Twitter’dan, ‘Morali bozuktur, onun için mazurdur. Dengesi kaymıştır, ondandır” sözlerini paylaştı. Kültür Servisi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Gezi Direnişi’nin yıldönümüyle ilgili olarak hazırlanan bir videoda Gezi hakkında görüşlerini sunan sanatçılara ağır hakarette bulunması tepki çekti. İstanbul’da önceki gün “Fetih Ruhu, Fatih ve Gençlik” konulu kompozisyon yarışması ödül töreninde konuşan Başbakan Erdoğan, videoda konuşan sanatçılara yönelik “Artist müsveddeleri yeni ölümler yaşansın diye isyan çağrıları yapıyorlar” demişti. Videoda konuşan sanatçılardan Edip Akbayram “Benim başbakanım olmadığı için ciddiye almıyorum” derken, oyuncu Şebnem Sönmez de “Taksim Dayanışması’nın videosunda hiçbir şekilde Gezi’ye çağrı yapılmamakta. Videoda Gezi hakkındaki görüşlerimizi bildirdik. Konuşmalarda çağrı, davet niteliği yok. Başbakan’ın söyledikleri büyük edepsizlik. O edepsizliğe aynı seviyeden cevap veremem” diyerek tepkisini gösterdi. Müzisyen Nejat Yavaşoğulları ise “Başbakan’ın sözleri kendisinden beklenebilecek sözler. Arkamızda bıraktığımız eserler, bu yaklaşıma verilecek en büyük cevaptır” dedi. “Evet, bir sanatçı müsveddesiyim! Taslak halindeyim henüz...” diyen yönetmen Ezel Akay da “Kimseyi şiddete davet etmedim, etmem... Beni halkın tepkisi ilgilendiriyor, siyasetçilerin değil” dedi. Akay, Gezi Direnişi’nin yıldönümüyle ilgili olarak da “31 Mayıs Gezi Direnişi’nin en büyük önemi demokrasi kavramının halkın gündelik hayatının ayrılmaz bir bütünü haline getirmesidir” yorumunu yaptı. Genco Erkal da Başbakan’ın demecinin ardından Twitter hesabında “Az bile söylemiş! Başbakanımızdır, döver de söver de! Sevgisindendir! Ayrıca morali bozuktur, onun için mazurdur. Dengesi kaymıştır, ondandır” sözlerini paylaştı. Hava Kurşun Gibi... 25 bin polis ve 50 TOMA... 25 bin polis ve 50 TOMA... 25 bin polis ve 50 TOMA... 31 Mayıs sabahının erken saatlerinde bu yazıyı yazarken, içimde bu sözcükler büyüdükçe büyüyor. Tiyatroda bir kural vardır. Eğer sahnede bir silah varsa, oyun bitmeden önce o silah patlayacaktır. Her ne kadar iktidardaki zihniyet, tiyatroyu her fırsatta aşağılamaya çalışsa da, yaşamla tiyatro birbirinden ayrı şeyler değildir. Hatta yaşam çoğu kez sahici sanatın peşinden gider. Sanattır ona öncülüğüyle yol gösterecek olan. Gün boyu yaşanacakları, bu yazıyı yazarken henüz bilmiyorum. Yeni ölümlere mi uyanacağız ertesi sabah? Katliamlara? İşkenceye? Gözaltılarına? Kör etmelere? Biber gazına? Travmalara? Zulme? Henüz yaşayacaklarımızı bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var. Çok korkuyorlar. 25 bin polis ve 50 TOMA, orada kâh açılıp kâh kapatılan bir parkı korumak için bulunmuyor. 25 bin polis ve 50 TOMA, orada, izne bağlı olmayan, her yurttaşın hakkı olan “gösteri hakkı” için bulunmuyor. Bu gösteriye katılanların kılına zarar gelmemesi için bulunmuyor. (Öyle ya göstericileri korumak olmalı görevleri!) 25 bin polis ve 50 TOMA, Başbakan çok korktuğu için ve Başbakan’dan çok korkan hık deyiciler de korktuğu için orada bulunuyor. Korku imparatorluğu yarattılar ve kendileri korkunun tutsağı oldular. Polis şiddetiyle öldürdükleri gençlerden korkuyorlar. Onların o korkusuzluğundan, gülen yüzlerinden, direnme gücünden, daha güzel bir dünya ve ülke umudundan ve azminden korkuyorlar. Yaşam biçimine, düşünce biçimine müdahale kabul etmeyen gençlerden korkuyorlar. “Ya bendensin ya düşman” anlayışını reddedenlerden, biat etmeyenlerden, kulluğa karşı çıkanlardan korkuyorlar. Geçen yıldan beri süregelen katliamların sorumluları ortaya çıkacak diye korkuyorlar. Yolsuzlukların, talanların, yağmaların, hırsızlıkların peşine düşenlerden korkuyorlar. “Elleriniz kanlı, geceleri nasıl rahat uyuyorsunuz” sorusundan korkuyorlar... Hukukla adaletle öyle oynadılar ki, kendi adaletsizliklerinden korkuyorlar. Suç işlediklerini gördüğümüz polisleri bile öyle korudular ki, polis şiddetini daha çok, daha çok kışkırtır oldular. Bunca yalan söylemeleri, korktukları içindir. Yalanları, yalan olduğunu bile bile binlerce kez tekrarlamaları (“Camide içki içtiler” yalanı; “Başörtülü bacıma saldırdılar” yalanı vb) korktuklarındandır. 25 bin polis ve 50 TOMA, sadece parkı ya da Taksim’i “korumak” için değil, AKP zihniyetinin baskıcılığını, dayatmalarını, despotluğu, tiranlığı korumak için orada... Demokrasiyi, dayanışmayı, özgür düşünceyi, çoğulculuğu, yaratıcılığı ablukaya almak için... 25 bin polis ve 50 TOMA, vatandaşın haklarını yok etmek için orada. Devlet olarak altına imza attığımız anlaşmaları yok sayan bir zihniyetle orada. Şiddeti, gerilimi tırmandırmak için... Şimdi, şu anda bu yazıyı yazarken ben, tarih 31 Mayıs 2014, günlerden cumartesi... Sabahın erken saatleri... Hava kurşun gibi ağır... Gün boyu neler olacak bilmiyorum. Ama bildiğim Gezi ruhu sinmeyecek. Önümüzde: 31 Mayıs 2015, 31 Mayıs 2016, 31 Mayıs 2017... Bakanlık, aynı tiyatroya 6 oyunda destekte sakınca görmedi Bakanlık kendi kendini akladı! u Kültür ve Turizm Bakanlığı, Oyuncu Tayfası topluluğunun 6 farklı oyunla destek yardımı almasına ilişkin soruşturma talebi üzerine açtığı soruşturmayı, ‘suç unsuruna rastlanmadığı’ gerekçesiyle sonlandırdı. CEREN ÇIPLAK 42. İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ BU AKŞAM BAŞLIYOR Kültür ve Turizm Bakanlığı, “Oyuncu Tayfası” adlı tiyatro topluluğunun 6 farklı oyunla devlet yardımı almasında bir suç unsuru bulunmadığını bildirdi. Türkiye’nin önde gelen özel tiyatrolarının önemli bir bölümünün bu yılki devlet desteğine “Gezi Parkı Direnişi’ne destek verdikleri” gerekçesiyle değer bulunmayışına tiyatro dünyası tepki göstermişti. Bu tepki sonrası, Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu (BGST) ile Nedim Saban’ın kurucusu olduğu Tiyatro Kare, “Oyuncu Tayfası” adlı tiyatro topluluğunun 6 farklı oyunla devlet yardımı almasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan soruşturma talep etti. Bakanlık, herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı gerekçesiyle soruşturmayı sonlandırıldı. Oyuncu Tayfası, 201314 sezonunda sahnelenen “Sürgün Sultan”, “Çılgın Cenaze”, “Şekerpare”, “Püf noktası”, “Bilge Kral Aliya” ve “Benim Adım Necip” adlı toplam 6 oyuna Kültür Bakanlığı’ndan destek yardımı almıştı. BGST’nin avukatı Fırat Kuyurtar Kültür Bakanlığı’nın “usulsüzlük yok” yanıtını ilginç olarak niteledi. Kuyurtar, Bakanlığın “Ödenek yetersiz / sınırlı olduğu için her gruba yardım etme şansı olmamıştır” şeklinde savunma yaptığını belirtti. Tiyatro Kare’nin kurucusu Nedim Saban ise Bakanlığın tutumunu gazetemize şöyle değerlendirdi: “Açıkçası Kültür Bakanlığı’nın değerlendirir gibi yapmasına bile şaşırdım, hiç değerlendirmemesini ve suç işlemeye devam etmesini bekliyordum. Beklentilerimin üzerinde performans gösterdiler, beni ve kamuoyunu şaşırttılar… Kendi kendilerine biz suçluyuz diyecek halleri yok tabii… Şimdi devreye savcılıklar ve hâkimler girecek. Halkın vergilerini hükümetin parası gibi harcayanlar adalet tarafından cezalandırılacaklar ya da en azından tarihin utanç sayfasına yazılacaklar. Kim bilir kendi kendilerinin nezdinde kendilerini nasıl akladılar, hangi gerekçeleri sundular.” söyleyecekler Kültür Servisi İKSV’nin düzenlediği 42. İstanbul Müzik Festivali, bugün saat 20.00’de Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda piyanist Gülsin Onay’a Onur Ödülü’nün sunulmasının ardından Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın vereceği konserle açılıyor. Şef Gürer Aykal yönetimindeki BİFO’nun bu akşamki konserinin solisti çellist Dorukhan Doruk. Konserde Ahmet Adnan Saygun’un “Bir Orman Masalı”, Çaykovski’nin “Rokoko Teması Üzerine Çeşitlemeler” ve Mendelssohn’un 3 No’lu “İskoç Senfonisi” seslendirilecek. Sponsorluğunu 2006’dan bu yana Borusan Holding’in üstlendiği İstanbul Müzik Festivali’nin bu yılki teması “Doğanın Şarkısı”. Festival aralarında Steven Isserlis, Isabelle van Keulen, Alexander Raskatov, Nelson Freire, Pepe Romero, Krzysztof Penderecki, Xavier de Maistre, Yuja Wang gibi isimlerle dünyanın önde gelen orkestralarından Sinfonia Varsovia ve Venezüella Teresa Carreño Gençlik Orkestrası’nın da aralarında bulunduğu 800’e ‘Doğanın Şarkısı’nı yakın yerli ve yabancı sanatçıyı İstanbul’da ağırlayacak. Programında senfoni ve oda orkestraları, vokal konserler, resitaller olmak üzere toplam 26 konserin yer aldığı festival, bu yıl farklı mekânlarda dinleyicilerle buluşacak. 42. İstanbul Müzik Festivali’nde, 2014 yılında kutlanan PolonyaTürkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin tesisinin 600. yıldönümü ile ilgili kutlamaların kültür programı çerçevesinde üç konser düzenlenecek. Festivalin Yaşam Boyu Başarı Ödülü ise yaşayan en büyük orkestra şeflerinden biri olan Zubin Mehta’ya verilecek. İstanbul Müzik Festivali’nin siparişi üzerine Alexander Raskatov’un bestelediği “Crying in the Wilderness” adlı yeni yapıtının dünya prömiyeri, 13 Haziran Cuma akşamı Aya İrini Müzesi’nde gerçekleştirilecek. İstanbul Müzik Festivali, festivalin 40. yılında gerçekleştirilen “Mezopotamya Senfonisi”nin ardından Fazıl Say’la tekrar bir araya gelerek çok özel bir projeye imza atıyor. Fazıl Say festivalin eser siparişi üzerine, Türkiye edebiyatında bir dönüm noktası sayılan Sait Faik Abasıyanık’ı ölümünün 60. yılında notalarda ölümsüzleştirilecek özel bir eser hazırladı. Eserin dünya prömiyeri 25 Haziran Çarşamba akşamı Sait Faik’in yaşamının büyük bir bölümünü geçirdiği Burgazada’da yapılacak. Eser, 26 Haziran Perşembe akşamı da Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde seslendirilecek. Açılış konserinden önce piyanist Gülsin Onay’a Onur Ödülü sunulacak. Gürer Aykal’ın yöneteceği BİFO’nun vereceği konserin solisti ise çellist Dorukhan Doruk. Belgeselcilerin gözüyle Suriye Kültür Servisi 7 12 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek Documentarist 7. İstanbul Belgesel Günleri’nin bu yıl konuk ülkesi Suriye. Hamiş Suriye Kültür Evi ortaklığıyla hazırlanan “Mercek Altında Suriye” bölümünde, altı filmle ülke gerçeği belgeselci gözüyle masaya yatırılacak. Festivalde ayrıca 8 Haziran Pazar günü “Geçiş Döneminde Suriye Sineması” başlıklı bir de panel düzenlenecek. Kültür Servisi Daha önce İstanbul ve İzmir’de açılan “Bir Daha Asla!: Geçmişle Yüzleşme ve Özür” sergisi 4 29 Haziran tarihleri arasında Diyarbakır Sümerpark Amed Sanat Galerisi’nde izlenebilir. Proje koordinatörlüğünü Asena Günal, Önder Özengi, Özlem Yalçınkaya ve Kubilay Özmen’in yaptığı sergi, geçmişle yüzleşme deneyimlerini ve özür dileme eylemini, toplumların ortak demokrasi kültürünü oluşturma mücadelesi bağlamında ele alıyor. Sergi, 4 Haziran’da saat 18.30’da açılıyor. Geçmişle Yüzleşme ve Özür sergisi Diyarbakır’da Bakırköy’deki derneğimizde çalışacak Halkla İlişkiler Uzmanı aranıyor. İlgili kişi telefon:  0532 612 26 36
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle