14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET kultur@cumhuriyet.com.tr 1 HAZİRAN 2014 PAZAR 18 KÜLTÜR Orhan Kemal ‘Kış Uykusu’ 13 Haziran’da gösterimde Kültür Servisi Nuri Bilge Ceylan’ın 67. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü kazanan filmi “Kış Uykusu” Türkiye’de 13 Haziran’da gösterime giriyor. Filmin yapımcılığını Zeyno Film’in kurucusu Zeynep Özbatur Atakan’ın üstlendiği filmin başrollerinde Haluk Bilginer, Melisa Sözen ve Demet Akbağ yer alıyor. Büyük kısmı Kapadokya’da çekilen “Kış Uykusu”nun oyuncu kadrosunda ayrıca, Nejat İşler, Nadir Sarıbacak, Ayberk Pekcan gibi isimler de bulunuyor. n Doğumunun 100. yılında sesleniyor… hazırlanmada kalmayıp hayatı insanlarla birlikte yaşamakla mümkündür. Türkiye’nin sanatçısının halkıyla birlik yaşamasını diliyorum. Sanatçı toplumsal konuları ele alıp ön plana çıkararak, toplumu ileri götürücü bir güce ulaşır. Dünya ve ülke koşullarını beğenmeyen kişi, sanatı ve bedeniyle bunun mücadelesini yapmalıdır. Sanatçının hası, halka önderlik eden, baskılara karşı duran kişi olmalıdır. Ulusal sanat, bir milletin, mahalli renklerini, havasını veren sanat demektir. Her milletin kendine özgü, öteki milletlerden ayrı bir havası vardır. Ulusal olmadıkça evrensel olunabileceğini sanmıyorum.” “Çok sevdiğim, hiç unutamadığım bir fıkra var: Eşekler semerciden şikâyetçi. Allah’a dua ederler, semerci ölsün de onları rahatsız eden semerler yapılmasın ve kurtulsunlar. Allah dualarını kabul eder. Semerci u Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü’nün seçtikleriyle, büyük usta, yüz yaşında, geçmişten bugüne sesleniyor; bize yaşamıyla sanatı arasındaki bağlardan, yaşama ve sanata bakışından söz ediyor, bir de çok sevdiği, hiç unutamadığı bir fıkra anlatıyor. “Hayatımın eserlerime tesir ettiğine şüphe yok. Zaman zaman düşünürüm: 16 yaşımdan itibaren ekmeğimi kazanmak zorunda kalmasaydım ne olurdu? Mesela baba evinin rahat ekmeğiyle tahsilimi normal şartlar altında yapıp yüksek bir diploma sahibi olsaydım. Belki de herhangi bir memur olur, dümdüz bir hayat sürerdim. Yahut gene yazar olur; ihtimal hikâyeler, romanlar yazardım ama konularım herhalde bugünkü konular olmaz, rahat ekmekle yetişip yaşayan insanların hayatları, yahut da o insanları eğlendirmek, onlara hoşça vakit geçirtmek endişesini güden konular olurdu. Çünkü bilip, tanıdığım çevreler bu çevreler olacaktı. Çoğu zaman kahvede bir masaya oturur, başlarım yazmaya. İnsanlarla beraber, onların gürültülü havası içinde yazmak ne güzeldir! Bu kadar çok yazı yazdığına göre ‘hiç kuyruğa girmiyor’ diye düşünebilirsin. Ama kim demiş kuyruğa girmiyorum? Memleketimde bugün kuyruğa girmeden yaşanabilir mi? Kâh ben, kâh benim hanım, kâh çocuklar, başkaları gibi kuyrukta sıra bekledikten sonra öteberimizi alabiliyoruz. Bu hiç fena olmuyor. Halkın, yaşantının tam içinde bulunuyorsunuz, değişen şartlar ve insanlarla burun buruna. Gerçekçi bir yazar için bulunmaz fırsat. Ne zaman kuyruğa girsem, ‘Kuyruktaki Adam’ isimli bir roman yazmak geçer içimden. Halk elbette yazarın bitmez tükenmez konusudur. Bir yazar kötü yaşadığını gördüğü halkına yalnız kötü yaşadığını göstermekle kalmamalı, bunun nedenlerini de göstermelidir.” “Sanatçının gayet tabii olarak dünyanın sosyal, ekonomik ve politik meselelerine ilgisi olması gerekir. İnsanlara bir şeyler söyleyecek bir insanın bir dünya görüşü olacak ve hadiseleri bu açıdan değerlendirecektir. Sadece tanık olmayı yeterli bulmuyorum. İnsanı anlayacak, savaşını anlayacak, buna katılacak sanatçı, kolaylıkla aldatılan kişilerin aldanmalarına karşı duracaktır. O zaman hâkim sınıfın bu sanatçıları öldürmesi dahi yetmeyecektir. Tanık olmak namusluluktur, hâkim sınıfla birlik olmamaktır, ama yeter şart değildir. Tanıklığı aşabilmekse teorik Eşeklikten kurtulmak ölür. Eşeklerde bir sevinç sevinç. Gel gelelim sevinçleri uzun sürmez. Ölen semercinin çırağı ustasından boşalan yere geçer, semerleri o yapmaya başlar. Tabii felaket. Ustası kadar usta olamayan çırağın yaptığı semerler felaket. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olur fukaralar. Zavallı hayvanların sırtlarında dayanılmaz yaralar açar. Eşeklerde hoşnutsuzluk, feryat, figan. Bu yeni durum karşısında ne yapmaları gerektiğini düşünürlerken, gün görmüş, yaşlı bir eşek de bir kıyıda kıs kıs gülermiş. Sormuşlar neden güldüğünü. Filozof hayvan şu karşılığı vermiş: ‘Semercinin ölmesine dua ettiniz, öldü. Yerine gelen çırağı daha berbat çıktı. Şimdi de onun ölmesi için duaya kalkışıyorsunuz. Nafile. En iyisi, semercilerin değişmesi için değil, sizi eşeklikten kurtarması için Allah’a dua edin.’” Yüzüncü yaşın kutlu olsun Orhan Kemal, nice yüzyılları aşar, o yüzyıllardaki insanları da ışıldatırsın… ORHAN KEMAL ROMAN ARMAĞANI ÖDÜL TÖRENİ ‘Orhan Kemal Türkiye’dir’ Kültür Servisi 43. Orhan Kemal Ro han Günay (Orhan Kemal Roman Arman Armağanı’nı “Çıplak ve Yalnız” mağanı), Handan İnci (Edebiyatımızadlı yapıtıyla kazanan Hamdi Koç’a da Orhan Kemal), Adil İzci (100. Yaödülü yarın saat 10.30’da başlaşında Orhan Kemal’in Düşünyacak bir törenle verilecek. dürdükleri), Etem Çalışkan Orhan Kemal Kültür (Tanıdığım Orhan Kemal), u ‘Çıplak Merkezi tarafından Beİnci Aral (Orhan Kemal ve Yalnız’ın yazarı yazıt’taki Orhan Kemal 100 Yaşında), Nebil ÖzKütüphanesi Konferans Hamdi Koç’a ödülü törenle gentürk (Orhan Kemal Salonu’nda düzenleneverilecek. Törende Orhan Türkiye’dir), Bengisu cek törende, edebiyatıRona (Orhan Kemal’i Kemal çeşitli yönleriyle mızın büyük ustalarınÇevirmek) ve Doğan anlatılacak. dan Orhan Kemal doğuHızlan (Orhan Kemal’den munun 100., ölümünün 44. Hamdi Koç’a) birer konuşyılında anılacak. ma yapacaklar. Mehmet Önder’in sunacağı ve SüÖdülün Nâzım K. Öğütçü tarafınheyla Acar’ın açılış konuşmasını ya dan sunulmasının ardından 2014 Orpacağı törende, Işık Öğütçü (Doğumu han Kemal Roman Armağanı’nın sahibi nun 100. Yılında Orhan Kemal), Tur Hamdi Koç da bir konuşma yapacak. Tanıklığı aşabilmek Leyla Gencer anılıyor Pera Palace Hotel Jumeirah’da 4 Haziran’da Kültür Servisi Pera Palace Hotel Jumeirah her ay düzenlediği “klasik müzik” temalı etkinlikler kapsamında 4 Haziran Çarşamba günü, altı yıl önce 79 yaşında kaybettiğimiz ünlü Türk soprano Leyla Gencer’i anacak. Orient Bar’daki ücretsiz etkinlik saat 13.00 15.00 saatleri arasında gerçekleşecek. Opera sanatının en büyük yorumcuları arasında adı daima ön sıralarda yer alan Leyla Gencer’i sağlığında yakından tanımış Zeynep Oral, Alp Ulusoy gibi isimler anılarını anlatırken; Caner Akgün, Caner Akın gibi La Diva Turca’nın izinden giden genç opera sanatçılarımız da onun anısına minik dinletiler sunacaklar. Andante dergisi işbirliğiyle gerçekleşecek etkinliğin moderatörlüğünü ise derginin genel yayın yönetmeni Serhan Bali üstleniyor. ‘Her Yıl Kuşlar Geri Gelir’ 19. İSTANBUL TİYATRO FESTİVALİ’NDE BUGÜN Yolun başındaki gençler yaratıcılıklarını gösterdi Kültür Servisi Yaratıcı Çocuklar katür dalında farklı yaş gruplarından beş kaDerneği’nin (YÇD) karikatür, öykü ve fotoğ tegoride Elif Beril Okay, Emir Umut, Cem Barış Çelik, Doğa Yılmaz raf yarışmaları sonuçlandı. ve Kaan Saatçi; öykü yaKüçük yeteneklere ödülleri rışmasında dört kategoride dün Kozzy Kültür Merkezi ve farklı yaş gruplarından Gönül Ülkü Gazanfer ÖzMehmet Furkan Şaşma, can Sahnesi’nde düzenleAyşe Nur Tanal, Berfin nen törenle verildi. Derneğin Saime Sarı, Fatma Nur ilk kez düzenlediği “Yolun Savruk; fotoğraf ödülleBaşındaki Genç Çizerler” rinde ise üç kategoride Bukarikatür sergisi de önceki rak Şenbak, Gamze Özgün Galeri 5’te açıldı. Sertürk ve Zeynep Konyalı gi, 28 Temmuz’a dek Galebirinci oldu. ri 5’te izlenebilecek. KariKarikatür: Doğa Yılmaz Kültür Servisi 19. İstanbul Tiyatro Festivali’nde bugün saat 20.30’da Kenter Tiyatrosu’nda “Her Yıl Kuşlar Geri Gelir” sahnelenecek. Jez Butterworth’ın yazdığı, Ahmet Levendoğlu’nun yönettiği “Her Yıl Kuşlar Geri Gelir” adlı oyunda Şebnem Sönmez, Ziya Kürküt ve Şerif Erol rol alıyor. Oyun, kutu kutu evler ve avuç içi bahçelerde yaşayan insanların hayatlarına odaklanıyor. Festivalde, ayrıca, “Kara Düzen” saat 18.30’da Karaköy İkincikat’ta, “Kırmızı Siyah ve Cahil” 20.30’da Bisahne’de izleyiciyle buluşacak. Fethi Okutan ‘Fethi Okutan’ (Proses) Hem emekçi, hem kalifiye eleman hem de üst düzey müzisyen. Pop yıldızlarının arkasında dolanmamış, kendini piyasaya sürükleyen anafordan uzak durmuş bunun yerine genç, hevesli ve idealist rock topluluklarına karşılık beklemeden destek vermiş; Labirent, In Rock, Riskk gibi Ankaralı topluluklarda bas tutmuş, alternatif tutumuyla ilgi görmüş, tekniğiyle itibar kazanmış. Pop çalarken caz esprileriyle, rock çalarken funk dokunuşlarıyla bulunduğu yere heyecan katmış. Aynı işi şimdi kendi hesabına yapıyor 43 yaşındaki bas virtüözü Fethi Okutan, adını taşıyan ilk albümüyle. Güç ve gövde gösterisi yapan, aşırı üst düzey teknik sergileyen sıkıcı müzisyenlerden değil Fethi; duyguları ihmal ettiği zaman, iyi müzik yapamayacağını bilenlerden. Bu yüzden üst üste kayıt yapmamış; mümkün mertebe taze ve canlı çalmış, eline ayağına hâkim müzisyen dostlarıyla birlikte. Metalik ya da klasik hardrock soundları slap ve tapping tekniği ile elde etmiş. S t a n ley Clarke ’ın “School Days” kubbesinden tınlayan “Pabucu Yarım” nahif ruhunu temsil ederken, solo çaldığı parçalar “Med Cezir” ve “Eflatun Sevgili” Jonas Hellborg kertesindeki gelişkinliğinin altını çiziyor. Ticari bir albüm değil, hakiki sahibinin sesi marka… ninde, dumanlı dağlara keskin bakışlar fırlatan ses manzaraları. Ana parçalar kadar yer tutan remiksler ise (son parça hariç) bütünlüğü zinhar bozmuyor. Eşit espasta çözümlenmişler, elektroakustik dünya görüşüne uygun biçimde. Hayal perdesindeki manevi gerçeğin peşinde (koşmaya olmasa da) yürümeye devam ediyorlar, derviş sabrıyla… muratbeser@muratbeser.com Yakaza Ensemble ‘Gen’ (A.K. Müzik) Kısaçalara yakın bir format. Üç parça var, uzun uzun; bir de ilk ikisinin birer, üçüncünün iki remiksi. Yakaza Ensemble’ın üçüncü albümü “Gen”in içeriği bu. İlk albümleri “A’makı Hayâl”, memlekette üretilenler arasında halen ayrıksı bir yerde. 2012 yılındaki “İçbükeydış” Japon ataşesinden tescilli… Evet, daha ziyade farklı bir coğrafyadan besleniyorlar; o yüzden onlara romantik diyebiliriz. Underground müzik camiamızın Uzakdoğu kanaat önderleri; gitar, vokal ve tampurada Eray Düzgünsoy, shakuhachi ve ryutekide M. Fakih Kademoğlu, viyolonselde Ceren Düzgünsoy, elektronik ve basta Ömer Sarıgedik. Uzakdoğu ile DoğuBatı arasına sıkışmış bir kültürün ortaklığı açılıştaki “Çiğ”. “Düş” daha önce onlarda rastlamadığımız türden lirik bir şarkıyla muhatap ediyor bizi. Son olarak “Dal” pastoral sesleri metropol yaşamına taşıyor. Hepsi newage, ambient, elektronika üçge
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle