03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 MAYIS 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 OECD Türkiye için bu yılki büyüme tahminini yüzde 3.8’den yüzde 2.8’e indirdi Riskler gittikçe artıyor T ürkiye’de cari açık yüksek olmayı sürdürecek. İç ve uluslararası güvenin sürdürülmesi yaşamsal diyen OECD’ye göre, maliyetler belirgin şekilde yükselirse finansal istikrar tehlikeye girecek. O ECD, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve 2015’te yapılacak genel seçimlere kadar Türkiye’de makroekonomik politikaların şeffaf ve öngörülebilir bir şekilde sürdürülmesi gerektiğini vurguladı. Piketty ve 21. Yüzyılın Kapitalizmi 21. yüzyılın sermayesi nasıl olacak? “Sermaye”, Marx’tan bu yana biliyoruz ki, sadece “teknolojik” bir olgu değil; aynı zamanda “sosyal bir ilişki”. Sermayenin “sermaye” olabilmesi için iktisadi artığın yaratılması ve yeniden birikime yönelmesi gerekli. Bütün bunlar da sömürüyü ve eşitsizliği gerektiriyor. Dolayısıyla, sermaye, 21. yüzyılda da sermaye olarak varlığını sürdürecek ise sömürü ve eşitsiz gelişme bunun bir parçası olmak zorunda. Bu savlar, Marxgil kuramın dışından, ana akım (neoklasik) iktisat yazınına dayanan bir kavramsal çerçevede Thomas Piketty’nin yeni kitabı Yirmibirinci Yüzyılda Sermaye (Capital in the TwentyFirst Century) içinde ele alınıyor. Piketty’nin kitabı belki malumu (bilinen) yeniden, yepyeni sözcük ve kuramsal yaklaşımlarla ele almakta; ve hemen bütün Avrupa ülkelerinde ve ABD’de çoksatanlar listesine girmeyi başarmış durumda. 685 sayfalık bu entelektüel çabanın en ayırt edici özelliği, küresel gelir eşitsizliği üzerine bir yandan son derece kapsamlı ve titiz çalışmaya dayalı bir veri seti üretmiş olması, diğer yandan da yakın tarihe ilişkin son derece ilginç hipotezler ile okuyucunun karşısına çıkması. Önce verileri anımsayalım. 19 Mart 2014 tarihli yazımızda da değinmiş idik: Yirminci yüzyıl boyunca başta ABD olmak üzere hemen tüm gelişmiş kapitalist ülkelerde gelir dağılımının önce bozulduğu, sonra 1940’lar ile 1980’ler arasında göreceli olarak daha eşitlikçi hale dönüştüğünü, 1980’lerden başlayarak ise hızla yeniden bozulduğunu gözlüyoruz. Piketty, bu olguya en üst gelir grubunun (nüfusun en zengin yüzde 1’lik ve yüzde 0.01’lik kesiminin) milli gelirden aldığı paya bakarak işaret ediyor. (Aşağıda 1 No’lu Şekil). Veriler ABD’de yüzde 0.01’lik (binde 1’lik) zengin nüfusun ortalama yıllık gelirinin 1.2 milyon dolara ulaşırken, nüfusun yüzde 90’ının gelirinin 50 bin dolar civarında yerinde saydığını gösteriyor (Şekil 2). Gelir dağılımındaki bu önce bozulma, sonraları görece düzelme, daha sonra yeniden bozulma eğilimin ardındaki nedensel ilişkileri Piketty, sermayenin getiri oranının büyüme hızına görece büyük olmasına bağlıyor. Buna göre sermayenin kârlılığı büyüme hızından daha yüksek ise toplumda sermayedarların göreceli ağırlığı daha artmakta ve kârlardaki artış, ücretlerdeki artışı aşmakta. Böylelikle kâr oranlarının büyüme hızından yüksek olduğu dönemler (19101940 ve 1980 sonrası) eşitsizliğin derinleştiği; tersi olan dönemler ise (19501970’ler) eşitsizliğin azaldığı yıllar. Söz konusu dönemin en önemli özelliği ise refah devleti kavramının ortaya çıktığı Fordist birikim tarzı ve kalkınmacı/düzenleyici devletçiliğin belirleyici olduğu kapitalist birikim rejimi idi. Bir yanda sosyalist ülkelerin rekabeti, diğer yanda bağımsızlığına yeni kavuşmuş genç gelişmekte olan ülkeler topluluğu, kapitalizmin azgın sömürüsüne gem vurmaktaydı. 1980’lerde yeni sağ, muhafazakâr iktisat paradigması güçlendi ve çoğunlukla baskı ve şiddet içeren müdahaleler ile sosyal refah devletinin tasfiyesine girişildi. Eşitlik, sosyal adalet gibi kavramlar, piyasanın kuralsızlaştırılmasına ve etkinlik muhasebesine tercih edilir hale geldi. İktisat eğitimi giderek “sosyal” bir bilim olmaktan çıkarılarak, matematiksel beceri ve söz oyunlarına dayalı bir teknik akrobasiye dönüştürüldü. Örneğin, 1995 Ekonomi Nobel ödülü sahibi ve bazılarınca “yirminci yüzyılın son çeyreğinde en etkili iktisatçı” unvanıyla anılan Robert Lucas 2004 yılında yaptığı bir söyleşide şu savı ortaya atıyordu: “Sağlam bir iktisadi analizin önündeki önemli engellerden, en baştan çıkarıcı ve zehirli olanı da gelir dağılımı üzerine sorularla uğraşmaktır.” Piketty’nin çalışması söz konusu tarihsel süreçleri hızlıca geçerek, ana akım iktisadının kavramsal kurgularıyla ampirik verileri ve kuramsal çözümlemeleri bağdaştırma çabası içerisinde. 21. yüzyılda yeniden kurgulanacak bir vergi sistemiyle sermayenin dizginlenebileceğini ve daha “hakkaniyetli” bir kapitalizmin yaratılabileceği umudunu yaşatıyor. Ancak sermaye artık “20. yüzyılın sanayileşmeci/modernleşmeci” sermayesi değil; finansallaşma ve tekelleşme aşamasını geçmiş ve rantiyerliğin tadını alarak “kumarhane kapitalizmine” dönüşmüş bir sermayenin birikim öncelikleri, kuramsal kalıplara kolay kolay sığmıyor. Ekonomi Servisi Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), ABD para politikasının olası normalleşmesi sırasında meydana gelecek ek finansal piyasa çalkantıları ve iç siyasi gerilimlerde yoğunlaşmanın Türkiye için iki büyük risk olduğunu vurguladı. OECD, “Bu ikisinden herhangi birinin gerçekleşmesi durumunda güven duraksayabilir ve dış fonlamada gerilim artabilir” değerlendirmesi yaptı. OECD Ekonomik Görünüm Raporu yayımlandı. OECD raporda Türkiye için bu yılki büyüme tahminini yüzde 3.8’den yüzde 2.8’e indirdi. Örgüt, 2015 büyüme tahminini de yüzde 4.1’den yüzde 4’e revize etti. Raporda Türkiye’de piyasa gerginlikleri faizi yukarı iterken 2013’te Türk ekonomisinin ivme kaybettiği, kredilerle özel talepte düşüş kaydedildiği belirtildi. İhracat artışının özellikle altın satışlarındaki ani azalışa bağlı olarak düştüğü, siyasi gerilimin güvenin çökmesine neden olduğu, sermaye çıkışlarını kışkırttığı ve Merkez Bankası’nın 2014 başlarında faiz oranlarını ani şekilde yükseltmeye zorladığı belirtilen raporda, “Cari işlemler açığı çok yüksek olmayı sürdürürken büyümenin 2015 ortalarına kadar baskılanmış kalacağı tahmin ediliyor” denildi. OECD, Türkiye’ye “İç ve uluslararası güvenin sür dürülmesi yaşamsal. Parasal, mali ve finansal politikalar ihtiyatlı olmaya devam etmeli” tavsiyesinde bulundu. Raporun Türkiye bölü münün ‘Riskler aşağı yöne çevrildi’ bölümünde ise şöyle denildi: “ABD para politikasının olası normalleşmesi sırasında meydana gelecek ek finansal piyasa çalkantıları ve iç siyasi gerilimlerin yoğunlaşması iki büyük risk. Bu ikisinden herhangi birinin gerçekleşmesi durumunda güven duraksayabilir ve dış fonlamada gerilim artabilir. Ayrıca maliyetler belirgin şekilde yükselirse finansal istikrar, tehlikeye girebilir. Türkiye aynı zamanda Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki ek jeopolitik gerilimlerden ya Ekonomi Servisi Türkiye otoEkonomi Servisi OECD dünyanın da ihracatının mobil ve hafif ticari araç toplam en mutlu ülkelerini sıraladı. Liste kodörtte birini pazarı, bu yılın ilk 4 ayında, genut, gelir, istihdam, eğitim, toplum, çevre, yaptığı Russivil katılım, sağlık, yaşam memnuniyeti çen yılın aynı dönemine göre ya ve Ukgüvenlik ve işyaşam dengesi gibi kriterler yüzde 25.47 küçülerek 168 bin rayna’dadikkate alınarak hazırlandı. Listenin birinci 557’ye geriledi. ki zayıf büsırasında Avustralya yer alırken, Türkiye yaOtomotiv Distribütörle yümeden şam memnuniyetinin yapıldığı listede son ri Derneği’nin (ODD) 2014 olumsuz sırada yer aldı. Türkiye kalemlerin çoğunNisan ayı Otomobil ve Hafif da en düşük ya da en düşüğe yakın değeretkilenebiTicari Araç Pazar sonuçlarına ler alarak değerlendirilen 35 ülke arasınlir. Yukarı göre, Türkiye’de otomobil ve da sonunculuğa yerleşti. OECD’nin lisyönde ise iç hafif ticari araç toplam pazarı tesinin ikinci sırasında Norveç, üçüncü ve uluslara2014 yılı ocaknisan döneminsırasında İsveç, dördüncü sırasında rası güvenin de bir önceki yılın aynı dönemiDanimarka, beşinci sırasında Kadaha sıkı şekilne göre büyük bir daralma yaşanada yer aldı. ABD listenin yede yeniden inşadı. 2013 ilk dört ayında toplam sadinci sırasında yer alırken sı ve uluslararası tış 226 bin 179 adet olmuştu. OtomoYunanistan 33. sırada ticarette daha güçbil satışları bu yılın ilk 4 ayında, öncekendine yer bullü bir toparlanma büdu. ki yılın aynı dönemine göre yüzde 22.93 yümeyi destekler.” Çok mutsuzuz Oto pazarı yüzde 26 küçüldü azalarak 132 bin 116 adete geriledi. Bu yıl nisanda otomobil ve hafif ticari araç pazarı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 27,5 küçülürken, toplam pazar 53 bin 305 adede geriledi. ODD Genel Koordinatörü Hayri Erce, “Otomotiv sektörü, 800900 binlik banda ulaşmak için çok yıllar harcadı ve 2011’den itibaren ancak 800900 binlik banda oturdu. Şimdi birdenbire 600700 binlik banda geriledi, senenin sonunu, 650 bin civarında kapatacağını söyleyebilirim. Çok ciddi bir geri çekilme. Kaybedilmiş yıllar söz konusu. Bu anlamda ‘kırmızı’ diyemeyeceğim ama ciddi bir ‘sarı alarm’ söz konusu. Alınmış tedbirlerin sert. Gerek kredi kullanımına yönelik tedbirler, gerek ÖTV artış ve gerek konjonktürel etkilerle bunlar birleştiğinden daralma, ciddi boyutlara ulaşmış durumda” diye konuştu. Yiğit Bulut’a Telekom kıyağı Ekonomi Servisi Gezi Parkı eylemlerinin arkasında “faiz lobisi” ve “dış güçler”in olduğunu savunan, ardından Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “başdanışmanı” olan Yiğit Bulut, bu kez de Türk Telekom Yönetim Kurulu üyesi oldu. Atama ile ilgili olarak Kamu Aydınlatma Platformu’na (KAP) henüz resmi bildirim yapılmadı, ancak Ulaştırma Bakanlığı kaynakları atamayı doğruladı. İçişleri Bakanı Efkan Ala da Başbakanlık Müsteşarı iken Türk Telekom’un bağımsız yönetim kurulu üyesi olarak görev yapıyordu. Ala, İçişleri Bakanı olBaşbakan duktan sonra bu görevinden istifa etmek zorunda kalmıştı. Recep Efkan Ala’nın yerine BaşTayyip bakanlık Müsteşarı olarak Erdoğan’ın atanan Fahri Kasırga da başdanışmanı müsteşarlık görevine getirilmesinin ardından kısa Yiğit Bulut’a bir süre sonra Türk Teleaylık 40 bin lira kom Yönetim Kurulu üyekazandıracak liğine atanmştı. Türk Telekom Yönetim ballı görev. Bulut, Kurulu üyelerine aylık 11 Türk Telekom bin TL maaş ödeniyor. AnYönetim cak bunun dışında her yılın sonunda yönetim kurulu üyeKurulu üyesi lerine ‘huzur hakkı’ olarak 350 oldu. bin TL gibi bir rakam ödeniyor. 2013 Aralık ayında yeniden yapılanmaya giden şirkette, Türk Telekom Grubu Üst Yöneticisi (CEO) Hakam Kanafani ve Türk Telekom CEO’su Tahsin Yılmaz görevlerinden ayrıldı. CEO koltuğuna Rami Aslan oturdu. Türk Telekom’da geçen günlerde 6 üst düzey yönetici ile yollar ayrılmış ve yerlerine yeni atamalar yapılmıştı. Türk Telekom’daki yeniden yapılanmalar kapsamında, Şükrü Kutlu, Mehmet Atalay, Can Esen, Timur Ceylan, Gökhan Kayalıbay, Haktan Yaşar Kılıç görevlerinden ayrılmıştı. Dev ihale Türk şirketlerinin Ekonomi Servisi STFA ve Yapı Merkezi 4.4 milyar dolarlık, Katar Doha Metrosu kapsamında en büyük hat olan ’Gold Line’ ihalesini kazandı. Gold Line ihalesi, 2022 Dünya Kupası’na hazırlık olarak yapılan yatırımlar arasında, bu amaçla yapılan en büyük proje olma özelliği taşıyor. Doha Metrosu ihalesi için 700 firma ilgi göstermiş, 290 firmanın oluşturduğu 70 ortak girişim yeterlilik dosyası sunmuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle