03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 MAYIS 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 64 bin kapandı kepenk TEPAV araştırmasına göre Türkiye‘de esnaf sayısı bir yılda 64 bin azalarak 1 milyon 849 bine geriledi. 24 sektörde yaklaşık 179 bin istihdam azalışı yaşandı. Tarımdaki istihdam kaybı da 179 bin kişi oldu. Ekonomi Servisi Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), Türkiye genelinde esnaf sayısının bir yılda 64 bin yani yüzde 3.4 azalarak 1 milyon 849 bine gerilediğini açıkladı. TEPAV İstihdam İzleme Bültenine göre, mevsimsellikten arındırılmış seride Ekim 2012’de serideki en üst seviyeye ulaşan esnaf sayısı, Ocak 2014’e kadar düşme eğilimini sürdürdü. Ekonomiyi soğutma tedbirleri alınan Ekim 2012’den Ocak 2014’e esnaf sayısı 118 bin azaldı. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Ocak 2014 verilerinin değerlendirildiği bültende şu noktalara dikkat çekildi: 4 Türkiye genelinde, 81 ilin 48’inde geçen yıla göre esnaf sayısı azaldı. En büyük azalış İstanbul, Ankara ve İzmir’de gözlendi. Esnaf sayısı İstanbul’da 31 bin azalarak 441 bine, Ankara’da 8 bin azalarak 118 bine, İzmir’de 7 bin azalarak 108 bine geriledi. 4 Çiftçi sayısı Türkiye genelinde geçen yıla göre 142 bin (yüzde 13.5) azalırken, bir önceki aya göre 20 bin (yüzde 2.2) azaldı. Önceki aylarda da olduğu gibi çiftçi sayısı geçen yıla göre 81 ilin tamamında azaldı. Çiftçi sayısında en fazla düşüş Samsun, Konya ve Antalya’da oldu. 4 Esnaf ve çiftçi sayısı ise geçen yıla göre 243 bin azalarak 2 milyon 721 bine düştü. 24 sektörde binlerce işsiz Geçen yıla göre sigortalı ücretli istihdamı 629 bin artmış görünse de 24 sektörde yaklaşık 179 bin istihdam azalışı oldu. Geçen yıla göre istihdam en çok diğer hizmet faaliyetlerinde (96 bin)azaldı. Bu sektörü, 14 bin istihdam azalışla özel inşaat faaliyetleri, 12 bin azalışla taşımacılık ve insan sağlığı hizmetleri izledi. İstihdamın en çok azaldığı 10 sektörün 3’ünü imalat sanayii sektörleri oluşturdu. İşsizlik ödeneğine başvuru yapanların sayısı geçen yıla göre yaklaşık 4 bin (yüzde 4.2) artarken bir önceki aya göre 13 bin (yüzde 18) arttı. İşsizlik ödeneği alanların sayısı ise geçen yıla göre 180 (yüzde 0.4), bir önceki aya göre 9 bin (yüzde 27) arttı. Türkiye genelinde sigortalı ücretli istihdamı geçen yıla göre yüzde 5.3 arttı. Geçen yıla göre en çok artış 148 bin ilave istihdam ile bina ve çevre düzenlenme faaliyetlerinde oldu. Bu sektörü, 108 bin artış ile perakende ticaret, 67 bin artış ile bina inşaatı ve 54 bin artış ile toptan ticaret sektörü takip etti. Oransal olarak en fazla artış yüzde 87.1 ile ev içi çalışanların faaliyetlerinde oldu. Ekonomi Servisi Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımdan ayrılanlar işçilerin madenlerde, inşaatlarda düz işçi olarak düşük ücretle çalıştığını ifade ederek, “Tarımdan ayrılanlar mesleki eğitimleri olmadığı için kalifiye işçi değil. Son felakette de ölenlerin çoğu tarımdan ayrılan çiftçilerimizdi” dedi. Bayraktar, So ma’daki madende çalışanların, Manisa’nın, Balıkesir’in, İzmir’in sulu tarım yapılmayan köylerinden geldiğini, hububat tarımı yapan bu çiftçilerin ye terli geliri elde edemediğini belirterek şunları söyledi: “Küçük ve verimsiz işletmeler yüzünden tarımda geçimini sağlayamayan çiftçiler, ailelerinin ihtiyaçlarını karşılamak için maden ocakla rında, inşaatlarda çalışıyor. Kırsalda yoksulluk şehirlerden çok daha fazla. Maden işletmeleri de tarımdan gelen ucuz işgücünü tercih ediyor. Yıllar itibarıyla tarımın istihdamdaki payının azaldığını görüyoruz. Bu işyerlerinde iş güvenliği ve işçi sağlığı standardları iyileştirilemezse büyük ölümler kaçınılmaz.” Avrupa’da istihdam geriliyor Ekonomi Servisi AB’de geçen yıl 2064 yaş grubu istihdam oranı yüzde 68.3’e düştü. 5564 yaş grubunun istihdam oranı yüzde 50.1’e yükseldi. Eurostat verilerine göre, AB’de 2064 yaş grubunda, 2002’de yüzde 66.7 olan istihdam, sürekli artış göstererek 2008’de yüzde 70.3’e ulaştı. Daha sonra finansal krizlerle yüzde 68.9’a gerileyen istihdam, bu tarihten itibaren sürekli düşmeye devam ederek geçen yıl yüzde 68.3’e indi. Söz konusu oran geçen yıl Türkiye’de ise yüzde 53.4 seviyesinde gerçekleşti. Türkiye’de kırılganlık artıyor Eski New York Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Bennett’a göre Türkiye ekonomisinin gidişatı pamuk ipliğine bağlı. Avro bölgesinde atılacak tereddütlü adımlar kırılganlığı artıracak. Ekonomi Servisi Eski New York Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Paul Bennett Türk ekonomisi için ana kırılganlık ölçütünün artık Avrupa olacağını söyledi. Bennett, Avro bölgesinde ekonomik büyümeye yönelik atılan tereddütlü adımların Türk ekonomisinin gidişatını olumsuz etkileyeceğini vurguladı. Piri Reis Üniversitesi’nde “Küresel Ekonomi ve Piyasalar” başlığı altında bir sunum yapan Bennett, ABD ekonomisindeki talep düzeyinin düşük seyretmesinin; gelişmekte olan ekonomilerde, Avrupa Birliği ülkelerinde, dolayısıyla küresel çapta; üretimi arttıracak yatırımların yavaşlamasına neden olduğunu ifade etti. 22 Mayıs 2013’te o dönemki ABD merkez bankasının tahvil alım programını sonlandıracağını açıklanması Türkiye’deki piyasalarda tüm dengeleri altüst etmişti. Bernanke’nin tarihi kararının yıldönümü yaklaşırken bu durum artık değişiyor; Avrupa Merkez Bankası’nın kararları ve Avro bölgesi ekonomik büyümesinin hızı Türkiye için daha önemli hale geliyor. Bennett “Avrupa Merkez Bankası’ndan beklenen faiz indirimi Avrupa’daki ekonomik toparlanmanın gecikmesine de yol açabilir. Türkiye’nin önündeki en büyük risk Avrupa reel gayrisafi yurtiçi hasılanın yukarı yönlü trendi yakalamakta başarısız olması. Bu, Türk mal ve hizmetlerine olan talebi düşürür” dedi. Tarımdan ayrılan madende ölüyor Alttakiler Üsttekiler... “Altta kalanın canı çıksın” özdeyişinin geçerliliğini yitirmediği bir toplumsal düzende, İktidarlarının iktidarda büyümelerinin sihirli anahtarı; toplumu çatışmacı, en keskininden cepheleştirerek... Alttakilerle üsttekilerin gelir, kültür, inanç uçurumunu, çaresizliği, biadı, sadakaya muhtaç kılmayı... katlayan siyaset, icraatları sürecinde, kayıtlara 301 olarak geçen madencilerin ölümü... kirli çamaşırların ortalığa saçılmasında deprem etkisi yarattı... İşçi sınıfı örgütlülüğünde dibe vurmuş bir süreçte yakalandığından, solsiyasal dahası demokrasinin çarklarının işleyişinde anlamlı rolleri, işlevleri olan tüm kurumların örgütlülük ve etkinliklerinde, hukuk devleti düzeni, bağımsız yargının işletilebilmesinde en kötü günlerin yaşandığı... bir büyük dağınıklık, dağılma günlerinde... Çoğunluk, “ezikler”, “itilmişkakılmışlar” kavramlarıyla horlanmaya çalışılanların çaresizlik kültürünü, acımasız yaşam kurallarının öğretisiyle toplumsal patlamalarının dilini anlamak zordur... Türkiye işçi sınıfının “gazaba geldiği”tanıklıklarımdan örnekler vermeye kalkışırsam derdimi bu köşede hiç anlatamam... Bir iki cümle ile, gerçek demokrasi, hukuk devleti düzeni, sendikal hakların kalıcı, kurumsallaşmış, sürekli işletilemediği, en temel insan hakları için, yaşam koşullarına yönelik hak aramanın yollarının tıkandığı bir düzende... Yine de toplumsal birikim, deneyimle, dipten gelen dalganın gücü, birikimiyle bağlantılı, düzeni sarsan toplumsal büyük patlamalar söz konusudur... Dünyanın işçi sınıfı tarihinde bilinen, yaşanmış kimi en sarsıcı işçi sınıfı eylemlerinin ülkemizde yazılmış olmasını algılayabilmiş değiliz... 17 yıl gibi kısa bir süreçte demokrasilerle uyumlu sendikal haklar kullanımı sürecinde, 196380, toplam sigortalı çalışanının yarısından fazlasının sendikalı olabildiği, toplu pazarlık düzeninden yararlandığı, üretici köylüsü dahil, emeğiyle geçinenlerin çalışma ve yaşam koşullarının bu süreç içinde sürekli geliştiği bir başka ülke yoktur... 12 Eylül yasaklı düzenin destek verilen, yeni küresel sömürü sürecinde, her şeyin tepetaklak geri gitmesi örneğini de göstermek kolay değildir. Sadece 1516 Haziran direnişleri ile değil, baharyaz direnişleri, büyük Zonguldak madenci direnişleriyle de... Türkiye işçi sınıfının dünyada aynı çaplarda örnekleri olmamış, “gazaba gelme” patlamalarıyla, toplumsal, siyasal dengeleri tersyüz etme başarısını da kendi öznel koşulları içinde verdiğinin altını çimeliyiz... HHH 12 Eylül artı Özalizm’in liberalizmini kıran büyük Zonguldak direnişinde 36 bini bulan sendikalı maden işçisinin grevi, yüz binlerin katıldığı Zonguldak halkı başta, ülke çapında toplumsal desteğiyle, her gün sürdürülen, Ankara’ya doğru çıkılan 50 günlük yürüyüşünün gücü vardı... Bugün Zonguldak’ta örgütlü kalabilmiş işçi sayısı 10 binin altında... Soma’da tablo çok daha trajik, çünkü işletmeler hâlâ TKİ’nin malı, ama Başbakan Erdoğan dünkü söyleminde bile kamu, İktidarlarının sorumluluğunu bilincimizin dışında tutmaya yönelik, kendilerini savunurken “Sahibi kim bilmem, tanımam..” sözcüklerini kullanabiliyordu... “Fıtrat, kader” kavramlarıyla, inanmışların kandırılmaya çalışıldığı, bilerek adam öldürme suçlarından kaçışın arandığı noktadayız... Halkımızın, medyanın yeni bir şeymiş gibi şaşkınlıkla keşfettikleri kölelik, hukuksuzluk düzenlerindeki tabloyu özetlersek... Katliam içerikli patlamanın ilk saatlerinden bugüne sürekli “Soma patronu” olarak pazarladıkları, aslında İktidarlarının ihale yoluyla işletme hakkını devrettikleri taşeron şirketler... Çalışma hakkı, iş güvenliği, insan gibi ücretlerden kaçışın hilesinde, bağımlı milletvekillerinin kaldırdıkları parmaklarla çıkmış, içerikleri halkımız tarafından bilinmeyen yasa hükümleriyle; TKİ işletmesi sahiplik, sorumluluk da kamuda olmak üzere, en ucuza, kârlı işletmek üzere ihalelerle işletme hakkını kazanan şirketlere devrediliyor. Kazanın yaşandığı Soma örneğinde, “Devletin 130140 dolara mal ettiğini, 6 katı farkla 23.80 dolara indirdim...” diye övgünün taşeron patron olgusu böylece yaşanıyor... Siz, dünyanın bu çağda örneği olmayan en acımasız ölümlü kazasıyla öğrendiniz. Oysa aslında güçleri içten içe çürütülmüş sendikacılık hareketleri, en azından uzmanlık raporlarıyla bu sorunları hep gündeme getiriyor, ezilmişlik ya da biatla var olma nedeniyle seslerini gür çıkaramıyorlardı. İktidarlarının, sadece ve sadece kamuoyunu uyardıkları için düşman belledikleri meslek örgütlerinin, TMMOB, özel örnekte Maden Mühendisleri Odası başta, uzmanlık örgütlenmelerinin raporları çığlık veriyor, kulaklar hep tıkanıyordu... Zonguldak TKİ’de kalmış madenlerdeki son büyük kazada bile içeride taşeron çalıştıran şirketin suçu ortaya çıkmamış mıydı? Meğerse Soma’da taşeron patron işletmeciliğiyle yetinilmemiş “dayı” sistemi içinde sınırsız iç taşeronluklar yaratılmıştı... İktidarları madenleri de yağma ederek, üretim alanlarını can pazarı haline getirerek kölelik düzeninde çalıştırmaktan ne kadar çok kömür çıkarsa o kadarını alma garantisi de vermişti... Kirli çamaşırların ortalığa çıkmasında henüz işin başındayız... İktidarlarının gücü, desteği, bu kez kirli çamaşırları saklamaya yetmeyecek gibi... Türkiye’de yaşayan 8.5 milyon engelli birey için en büyük sorunlardan birisi de işsizlik. Engelli bireyler toplam istihdam içinde yüzde 2’lik bir yer bulabilirken, işverenlerin yüzde 70’e yakını yalnızca yasal zorunluluktan engelli istihdamı sağlıyor. Roubini: En büyük risk Çin Ekonomi Servisi New York Üniversitesi Ekonomi Profesörü Nouriel Roubini küresel piyasalar için yeni risk listesini sıraladı. Las Vegas’ta hedge fonların SALT konferansında konuşan Roubini, endişe listesinin başında Çin’deki sert bir iniş beklentisinin yer aldığını belirtti. Gelişmiş ekonomilerin hepsinde deflasyon riskinin gündeme geldiğini ifade eden Roubini, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) hataları olduğuna dikkat çek ti. Ünlü ekonomist, Fed’in parasal genişlemeden fazla erken çıkış yapabileceği uyarısında bulundu. Roubini Arjantin, Venezüella, Tayland, Ukrayna, Rusya ve Macaristan’ı da kırılganlar kategorisine ekledi. Çin ve Japonya arasında gerilimin arttığına da dikkat çekti. İşsizlik ‘engel’lenemiyor ŞEYMA YILDIRIM Son yıllarda Türkiye’de engelli bireyleri toplumsal hayata katmayı hedefleyen pek çok proje başlatılsa da, Türkiye’de nüfusun yüzde 12.29’unu oluşturan 8.5 milyon engelli yurttaşın önünde hâlâ pek çok sorun var; ulaşım, eğitim, toplumsal bilinçsizlik ve istihdam. Engelli bireylerin topluma kazandırılıp istihdamının sağlanması gelişmiş ülkelerde olmazsa olmaz istihdam koşulları olurken, engellilerin iş hayatında yer almasında Türkiye’nin durumu oldukça iç karartıcı gözüküyor. İşverenlerin yüzde 70’e yakını engelli istihdamını yalnızca yasal zorunluluk olarak görürken, istihdam edilen yüzde 29.8’lik oran ise niteliksiz işlere yerleştiriliyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yaptığı araştırmaya göre yaklaşık 24 milyonu bulan toplam istihdam içinde engelli payı sadece yüzde 2.1. Türkiye’de, şirketler engelli bireyleri istih dam ederken yüzde 66’sı yasal bir zorunluluk, yüzde 24’ü sosyal sorumluluk, yüzde 10’u ise işe uygunluk olarak işe alıyor. Firmaların, yüzde 48’i kota altında çalışan sayısını, 31’i sektörün uygun olmaması ve yüzde 11’i engelli başvurusu olmadığını gerekçe göstererek engelli istihdam etmiyor. Engellilerin istihdam payını arttırmak üzere yapılan devlet teşviklerinde de Türkiye, Avrupa ülkelerinin oldukça gerisinde kalıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün Dünya Bankası ile ortaklaşa yayımladığı 51 ülkeyi kapsayan “2011 Dünya Özürlüler Raporu”na göre; toplam istihdam oranı yüzde 76.6 olan İsviçre, istihdam ettiği yüzde 62.2 özürlü birey ile özürlü istihdamında ilk sırada. Onu aynı oranla Zambiya takip ediyor. 2002 verileri ile dikkate alındığında Türkiye, yüzde 12’lik değeri ile özürlü istihdamının en düşük olduğu ülke durumunda oluyor. Türkiye yüzde 6.7’lik bir oranla özürlü kadın istihdamında dünya ortalamasının üç kat gerisinde kalıyor. İslami finansta Türkiye’nin rolü artacak Türkiye’de katılım bankalarının kârının küresel sektör ortalamasının üzerinde olduğunu vurgulayan EY raporuna göre Türkiye, küresel İslami finansın gelişmesinde kilit rol oynayacak. Ekonomi Servisi Denetim ve danışmanlık şirketi EY Türkiye’nin hazırladığı “Dünya İslami Bankacılık Rekabet Raporu”na göre, Türkiye’nin de dahil olduğu QISMUT ülkeleri (Katar, Endonezya, Suudi Arabistan, Malezya ve BAE) İslami finans sektörünün küreselleşmesinde kilit rol oynayacak. Türkiye katılım bankası aktiflerinin 2018’de 121 milyar dolara ulaşacağının vurgulandığı rapora göre, Türkiye’deki katılım bankalarının kârlılık oranları küresel sektör ortalamasının üzerinde seyrediyor. Raporda, dünya İslami bankacılık aktif büyüklüğünün 2013’te 1.7 trilyon doları aştığına dikkat çekilirken, 2012’de 567 milyar dolar olan Türkiye’nin de içinde yer aldığı QISMUT ülkelerindeki İslami ticari banka aktiflerinin 2013 ila 2018 döneminde yılda yüzde 19.7’lik büyüme ile 1.6 trilyon dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. QISMUT ülkelerinde 2012’de tahmini İslami banka kârları 9.4 milyar dolar oldu. Öngörülere göre 2018’e kadar, QISMUT ülkelerindeki İslami banka kârları 26.4 milyar dolara ulaşacak. EY Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Bölüm Başkan Selim Elhadef “Ardı ardına gerçekleştirilen sukuk ihraçları, Türkiye’nin dünya İslami finans haritasında güçlü bir konum edinmesini sağladı. Türkiye’nin katılım bankacılığı aktif büyüklüğü 39 milyar dolar ve pazar payı yüzde 5.6 seviyesinde. 2013’teki toplam sukuk ihraç tutarı ise 4.77 milyar dolar. Türkiye’nin de içinde yer aldığı QISMUT ülkeleri İslami finanstaki bir sonraki büyük dalganın tetikleyicisi olacak” dedi. ECB ve 20 merkez bankası altın için anlaştı Ekonomi Servisi Avrupa Merkez Bankası (ECB), 20 ülkenin merkez bankasıyla “4. Merkez Bankalaları Altın Anlaşması” imzaladı. AB üyesi 19 ülkenin merkez bankaları ve İsviçre Merkez Bankası’nın dahil olduğu anlaşma, 27 Eylül 2014’ten itibaren geçerli olacak, beş yıl sonra tekrar gözden geçirilecek. Anlaşma kapsamında alınan kararlara ilişkin “Sözleşmeyi imzalayan taraflar, piyasa bozukluklarını önlemek amacıyla altın işlemlerine devam edecek. Ayrıca, tarafların henüz önemli miktarlarda altın satmak için planı yok” denildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle