04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 MAYIS 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA Hangi 29? Eski CHP Sivas Milletvekili Mustafa Kemal Palaoğlu, cumhurbaşkanı seçimi sürecinin; Türkiye’yi, siyasal sistem, rejim ve ulusalüniter yapı değişikliğine; parlamentarizmden başkanlığa, Missuri demokrasiciliğinden İslamcıetnik bölücütotaliter bir “cemahiriyye”ye sürüklediği kanısında. Karşıdevrimin, içte ve dışta bütün kollarıyla ördüğü piramite son taşı koymaya hazırlandığını, bu durumun da Başbakan’ın “taşı son gediğine koymak” sözüyle açıkça ifade edildiğini belirtiyor. Cumhuriyetin kuruluş felsefesinde ve temelyapısal değerlerinde buluşan siyasal partilerin aynı nitelikleri taşıyan ortak aday çıkarmasını doğru bulan Palaoğlu, asıl sorunun böyle bir uzlaşma sağlanamazsa CHP’nin nasıl bir aday belirlemesinde olduğunun da özenle altını çiziyor: “Sayın CHP Genel Başkanı, içinde, asker olmayacak anlamında ‘sivil’ sözünü özellikle kullandığı bir çerçeve çizdi. Bu, cumhuriyetin kurucu güçlerinin yarattığı tarihe farklı bir bakışın ve bir zihniyetin dışavurumudur ve anayasanın eşitlik ilkesine de aykırıdır. Ortak aday, ‘tevazu ve cesaret’le değil, özgüven ve cesaretle aranmalıdır. 29 Ekim 1923 Pazartesi günü Cumhuriyetimiz ilan edildi ve aziz Atatürk Cumhurbaşkanlığı’na seçildi. TBMM’nin o birleşimine başkanlık Yeni Başbakanlık binası için aransa Ankara’da binlerce metrekarelik kamu arazisi bulunabilir. Aranmıyor ama gidiliyor, Atatürk’ün halka armağan ettiği Orman Çiftliği’nin tam yüreğine, yıllanmış ağaçları kökünden söktürerek başkanlık sarayı yaptırılıyor. Atatürk kurmuş ya; Devlet Tiyatrosu’nu, Opera ve Bale Genel 13 MYK Kesmez CHP örgütündeki etkin isimlerle konuşuyoruz, “MYK değişikliği kesmez” diyorlar. Ya ne olmalı? Artık açık seçik dillendirilmeye başlanan ifade, “Genel başkan da değişmeli” oluyor. Görünen köye baktığınızda; Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasına doğru, yani sonbaharda Kemal Kılıçdaroğlu’nu da kapsayan bir hava değişikliğine yönelik çok güçlü bir yel esiyor CHP’de. Daha önce bu köşede dile getirdiğimiz “CHP’yi geri alacağız” diyenler çok kararlılar. 2015’teki genel seçimlere yeni genel başkan ile girmeyi ve CHP seçmeninin özlemlerini kucaklayacak bir kadroyu işbaşına getirmeyi amaçlayan bir hareket beklentisi örgüt düzeyine yayılmış gibi gözüküyor. Kemal Kılıçdaroğlu da bu esintiyi ensesinde duyumsamış olmalı ki; MYK’yi değiştirme yoluna gitti. Ancak dediğimiz gibi bu değişiklik örgütü kesmeyecek. Eleştiriler şimdiden başladı bile. Duyduklarımız, hedefin kime yöneldiğini açıkça gösteriyor: “Genel başkanda hiç mi kabahat yok?”, “MYK’deki ‘evet efendimciler’ kaldı”, “Genel başkan paniklemiş gözüküyor”, “Altıncı kez MYK değiştiriyor ama kendisi değişmiyor.” Mustafa Kemal’in Askerleri Bu yazıma özür dileyerek başlamak istiyorum. Birazdan yazacaklarıma muhatap olacak kişilerin, “köşeden ahkâm kesmek kolay” demesinden çekiniyorum. Her birine ayrı ayrı saygı duyduğum kişilerin bu yazıyı, onlara akıl vermek olarak algılamasından korkuyorum. Ama yine de gördüklerimi yazmayı onlara bir görev olarak görüyorum. Türkiye’nin zaman zaman yaşamış olduğu demokrasi kesintilerinin ardından, kim hakkını aramak için bir mücadeleye girse “Adaleti yeni mi hatırladınız?” diye onlara söylenen bir söz vardır. Sanki her adalet arayan kişiye, önceki adaletsizliklerin sorumlusuymuş gibi yüzsüzce hep bu soru sorulur. Adalet arayıp da bulamayanlardan belli bir kesim, daha sonra başka adalet arayanların da adaleti bulmamaları için ekstra bir çabaya girerler. Hatta kendileri, adalet katillerinin peşine düşmek yerine, daha sonra o ağa takılanları hep işin sorumlusu yapmaya çalışırlar. Özgür olmak için sahibine isyan eden köle arkadaşının yanında yer almak yerine, diğer köleler çoğunlukla, sahiplerinin yanında yer almıştır. Sizce, özgürlük mücadelesi vermek için yola çıkan köle, diğer kölenin tavrına bakar mı? Her mücadele tek başına doğar ve etrafına aynı çaresizliğe uğrayan insanları toplayarak büyüyebilir. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi önünde adaletin peşine düşenler, neden birkaç yüz kişi olduklarını sorgulamasınlar. Bunu sorgulamaya kalkarlarsa, haklılıklarını sayısal değerlere bağlarlar. O birkaç yüz kişi, güçlerini kalabalıktan değil, adalet duygularından almalıdır. “İnsanlar bizi neden yalnız bıraktılar” diye haykırmak yerine, adaletsizliğin nedenini sorgulayıp söylemeliler. Mustafa Kemal, her mücadele için yola çıktığında, “arkamdan kaç kişi geliyor” diye arkasına dönüp bakmış mıdır sizce? Arkasına dönüp bakanlar, yollarına devam etme cesareti olmayanlardır. Sayısal üstünlükler haksız davalarda erir; haklı davalar ise direndikçe şahlanır. Mustafa Kemal’in askerleri diye yola çıkanlar, arkasına dönüp bakmamalıdır. Başkasından merhamet ve anlayış beklememelidir. Anayasa Mahkemesi’nin önünde, adalet nöbetinde bekleyenlerin isimleri, bir zaman sonra, gerçek Mustafa Kemal askerleri olarak tarihe geçecektir. Hayat insana ne garip oyunlar oynuyor. Canını seve seve vermeye hazır olduğun bir vatanda askeri hapishanede ölümü karşılıyor, adalet aramak için mahkeme kapılarında beklemek zorunda kalıyorsun. Cezaevinde tek tutuklu milletvekili olarak yalnızca asker olan Engin Alan kalıyor. Dünya tarihindeki birçok mücadelede telaffuz edilen bir rakam vardır, “bin inanan adam ile tarihe şekil verebilirsin”. Bence bu adalet nöbetinde gerçekten inanan bin yürekli insan var. Bu yürekli insanlar; hayat mücadelesi yüzünden arkadaşlarını yalnız bırakan silah arkadaşları, siyasi nedenler yüzünden orada olmayı kendilerine yakıştıramayanlar ve adaleti, intikam alma aracı olarak görenlerin yerine de orada nöbet tutuyorlar. Bu mücadelenizdeki yalnızlığı “insanlığın ölümü” olarak sakın algılamayın. İnsanlık, çok uzun zaman önce bitkisel hayata girmişti. Bu tür adalet mücadeleleri sayesinde inşallah insanlar, insan olduklarını hatırlayacaklar. Uçurtmalar rüzgâr gücü ile değil, o güce karşı koydukları için yükselirler ( Winston Churchill). Sav, Haklı Çıkıyor CHP’de, Önder Sav döneminde olduğu gibi “güçlü genel sekreterliğe” dönüş düşünülüyormuş. Belleğimiz bizi yanıltmıyorsa; Deniz Baykal’ın, tüzüğün değiştirilerek genel başkan yardımcılıklarına sorumluluk verilmesi, genel sekreterin de yalnızca bürokratik işleri yürütmek üzere yetkilendirilmesi istemine Önder Sav karşı çıkmıştı. Sav ve arkadaşları, önerilen tüzük değişikliğinin AKP’nin örgütsel yapısına uyduğunu savunmuş, sol partilere böyle bir yapının ters geleceğini ileri sürmüşlerdi. Ancak Baykal direnince, tüzük genel başkan yardımcılarını güçlendiren biçimiyle yenilenmişti. Baykal’ın liderlikten ayrılışı sonrası Kemal Kılıçdaroğlu döneminde Önder Sav, genel sekreterliği yeniden güçlü hale getirmek istemiş, Kılıçdaroğlu ile Sav arasındaki tartışma da bu yüzden çıkmış, Önder Sav parti yönetiminden tasfiye edilmişti. Özetle... Eğer CHP “güçlü genel sekreterliğe” dönüş yaparsa, Sav yıllar sonra haklı çıkmış olacak. Üniversiteden Yazın Ödülü Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (ÇOGEM) eşgüdümünde Ankara Üniversitesi, yetişkin ve çocukgençlik edebiyatı alanlarında ödül vermeyi kararlaştırdı. Çocuk ve gençlerin okuma kültürü edinmelerine katkı sağlayacak ve bu yıl her iki alanda da romana verilecek ödüllerle ilgili geniş bilgi almak isteyenler www.cogem.ankara.edu.tr adresine başvurabilirler... yapan Çorum Milletvekili İsmet (Eker) Bey, seçim sonucunu şu sözlerle açıkladı: ‘Oybirliğiyle Ankara Milletvekili Mustafa Kemal Paşa hazretleri Cumhuriyet reisliğine seçilmişlerdir.’ Bu bir üslup ayrıntısı değil. ‘Cumhuriyet Reisliği.’ İşin özü bu. Atatürk, ‘Seçimlerde, temel ideoloji, yol ve karakter değiştirilemez!’ diyor. Bugün CHP’nin önünde iki 29 var: Mecelle’nin ‘Ehveni şer tercih olunur’ diyen 29. maddesi mi, 29 Ekim 1923 mü?” Palaoğlu, sorunun yanıtını da veriyor: “Elbet 29 Ekim 1923.” Müdürlüğü’nü, kapatmak için yasa taslakları Utanç hazırlatılıyor. Atatürk’ün en büyük devrimi Cumhuriyet; cadı ateşinde yakılıyor. Hınç, kin, intikam, nefret, garaz, bitmez tükenmez düşmanlığa bulanmış bir barbar çağa girdik. İnsanlığımızdan utanmamız, ondan... GÖRÜŞ AKKAN SUVER KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Haydar Aliyev 91 Yaşında Büyük milletlerin, büyük evlatları olur. Büyük milletler, dar ve zor günlerinde büyük evlatlarını göreve davet ederler. Onlar da hiçbir karşılık beklemeden davete icabet ederler. Fransa’nın anarşiyle baş edemediği ve ülkenin sokaktan yönetildiği günlerde, Colombeyles Deux Eglises köyünde emekliliğini geçiren De Gaulle’ün Fransa’nın davetine uyup ülkenin başına geçip Fransa’yı karanlıktan aydınlığa çıkardığı gibi... Hitler, İngiltere’yi tehdit ettiğinde Kent şehrindeki evinde otururken İngiltere’nin başına davet edilen Churchill’in, İngiltere’yi savaştan galip çıkardığı gibi... Tıpkı emekli Mareşal Mac Arthur’un Kore Savaşı’nın başkomutanlığına çağrılıp savaşı bitirdiği gibi... Bu şahsiyetler, lazım olduklarının farkındadırlar. Dolayısıyla büyük ülkelerin sıkıntı içinde olduğu günlerde, ülkeye lazım olduklarının idraki içinde hiçbir talepleri olmadan göreve icabet etmişlerdir. Haydar Aliyev de Azerbaycan’ın zor günlerinde lazım olduğunun farkında olarak, ülkesinin davetini kabul etmiş, Nahçıvan’dan Baku’ya gelmiştir. O, Baku’ya geldiği zaman Azerbaycan’da kardeş kavgası vardı. Kan vardı. Kargaşa vardı. Sınırlar tehdit altındaydı. Kısacası devleti devlet yapan unsurların hiçbiri mevcut değildi. Ülkeyi nizama sokacak bir şahsiyete ihtiyaç vardı. O şahsiyet Haydar Aliyev’di! Haydar Aliyev, önce ülkesine devleti getirdi. İstikrar sağladı. Sonra Azerbaycan’ı dünya devleti kılmanın yol haritasını çizdi. Kafkas coğrafyasına barışı, Türk dünyasına da birlik ve beraberlik ruhunu aşılayan Haydar Aliyev, ülkesi Azerbaycan’a bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünü getirmiş bir devlet adamıydı. Yaşasaydı Haydar Aliyev bugün 91 yaşında olacaktı. Ondan emaneti alan İlham Aliyev ise geride bıraktığımız on bir yıl içinde Azerbaycan’ı büyük devlet kılmanın bütün vecibelerini hayata geçirdi. 2014 yılını sanayileşme yılı ilan eden İlham Aliyev, Haydar Aliyev’den 7.3 milyar dolar iken devraldığı yurtiçi gayrisafi milli hasılayı bugün 76 milyar dolara çıkarmış ve geçen yıl ekonominin yüzde 3.5 oranında büyümesini sağlamıştır. Haydar Aliyev döneminde 6.6 milyar dolar olan Azerbaycan’ın dış ticaret hacmi bugün 35 milyar dolara ulaşmış, dış ticaret dengesi ise dün 400 milyon dolar açık verirken bugün 13.2 milyar dolar tutarında fazla vermiştir. Bunlar Haydar Aliyev’den devir alınan mirasın kat ettiği olumlu grafiğin işaretleridir. Haydar Aliyev, BakuTiflisCeyhan Boru Hattı’nı gerçekleştirerek Türkiye ile Azerbaycan’ı kalın halatlarla birbirine bağlamış, demiryoluyla Kafkas coğrafyasını Türkiye’yle birleştirmiştir. Haydar Aliyev, “bir millet, iki devlet” demiş, İlham Aliyev, SOCAR Şirketi’yle Türkiye’ye 35 milyar dolarlık bir yatırım yolunu açmıştır. Dolayısıyla Haydar Aliyev’in medeniyet, barış ve insanlık yolunda başlattığı büyük yürüyüşü bugün İlham Aliyev sürdürmektedir. İnanıyorum ki; doğumunun 91. yılında Haydar Aliyev, büyük eseri Azerbaycan Cumhuriyeti’nin ulaştığı bu güzel tabloyu yattığı yerden seyretmenin gururu içindedir. HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ “Anlam 1 sız, önem 2 siz, değer siz” anlamın 3 da argo söz 4 cük... Bir no 5 ta. 2/ Tavır, 6 davranış... Davut Pey 7 gamber’e 8 gönderildi 9 ğine inanılan kutsal kitap. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 3/ Canlıları ben 1 K O C A Y E M İ Ş zerlik ve farklılık 2 E B E R M O L A larına göre sınıf 3 R A B landıran bilim. 4/ 4 Y A B A N İ L İ K H A Bir dilin sözcükle5 S A R I Y E M İ Ş rini ses yapısı ba6 A R K E B E kımından inceleT A R O T yen dilbilgisi da 7 D O K B A B A lı. 5/ Mercan resif 8 A M O R lerinden oluşmuş 9 K A R A Y E M İ Ş ada... Yaşamsal sıvı. 6/ Kedi ya da köpek yavrusu... Yapısına girdiği sözcüğe “yeni” anlamı katan yabancı önek. 7/ Fenike mitolojisinde en büyük tanrı... Boş. 8/ Rize yöresinde dokunan çamaşırlık ince bez. 9/ Emirlik, beylik... Tavlada “iki” sayısı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ “Kıç” anlamında argo sözcük... Kabadayı. 2/ Serbest meslek adamlarını içinde toplayan resmi birlik... Pulluğun toprakta bıraktığı iz. 3/ Bakır, nikel ve çinkodan oluşan gümüş görünüşünde bir alaşım... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 4/ Tek başına oynanan bir iskambil oyunu. 5/ Ağır kokulu bir gaz... Bir tür çörek. 6/ Çam ağacından yapılmış su testisi... Liste başı olmuş hafif müzik şarkısı. 7/ Bitkileri inceleyen bilim dalı. 8/ Lozan Antlaşması’nın yapıldığı saray... Ateş. 9/ “Yaşadım / ağaçları şahidimdir” (B. R. Eyüboğlu)... Trabzon’un bir ilçesi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle