28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 MAYIS 2014 CUMARTESİ 6 HABERLER Balyoz’da 5 No’lu harddisk ile ilgili TÜBİTAK raporundan sonra Adalet Bakanlığı’nın Anayasa Mahkemesi’ne gönderdiği ‘görüşe’ Cumhuriyet ulaştı Samimiyet sınavları! SAVCI YARGILANIYOR BARKIN ŞIK TYS ile Kırk Yıl Türkiye Yazarlar Sendikası kırkıncı kuruluş yılını kutluyor. Bu kırk yıllık tarih hem yazar örgütümüzün, hem ülkemizin, hem de sendikaya 1974’teki kuruluşundan bugünlere emek vermiş herkesin kişisel yaşamlarının tarihidir. Çünkü bütün bu tarihler, birbirinden ayrılamazca, birlikte, iç içe yaşandı… HHH 1974 Eylülü’nde 4 yıllık yurtdışı serüveninden döndüğümde TYS kurulalı birkaç ay olmuştu. Doğal olarak hemen üyesi oldum ve bugün meslek örgütümüzün kuruluşundan bu yana üyesi olma onurunu taşıyan az sayıda kişiden biriyim. İlk başkan Yaşar Kemal’di. Sonraki başkan Aziz Nesin ise Türkiye Yazarlar Sendikası’nın gerçek anlamda yaratıcısıdır. Gerek yazarlık mesleğine ilişkin sorunlarımızın çözümü, gerek düşünce özgürlüğü alanında bitip tükenmez savaşımlarımız, gerekse başka ülkelerin yazar örgütleriyle bağlantılar konusunda ona borcumuz sonsuzdur. Aziz Nesin’in başkanlığının sanırım ikinci döneminde sendikanın genel sekreteri olmuştum. Daha sonra da onun ardından iki dönem TYS başkanı olmanın paha biçilmez onurunu yaşadım. Kendisinden çok şey öğrendiğim Aziz Nesin’e ilişkin anılarım, ölümünün hemen ardından yazdığım “Aziz Nesin’li Anılar” adlı kitabımdadır… HHH Türkiye Yazarlar Sendikası ve özellikle de Aziz Nesin denince aklıma ilk gelen yapıtlar Demirtaş Ceyhun’un anılarıdır. Başkaca da kitap oylumunda çalışmalar yapıldı mı, anımsamıyorum ve pek sanmıyorum. Bu konuda yazabilecek pek çok yazarımız bugün ne yazık ki hayatta değil... Bence şu anda bu konuda en geniş kapsamlı ürün verebilecek olan kişi, TYS’nin Aziz Nesin’den sonra belki en büyük emekçisi Adnan Özyalçıner’dir. Adnan Özyalçıner, MÜZE BELGELİK BOŞALTTIRILAMAZ! henüz hayatta olan en eski üyelere de danışarak, görüş ve destek alarak böyle bir çalışmaya girişmelidir… HHH 1970’li yıllarda, üç beş metrekarelik emanet odalarda her an öldürülme tehdidi altında sendika çalışmalarını sürdürdük… 1980’de kapısına kilit vuruldu ve 12 Eylül mahkemelerinde ağır hapis cezaları tehdidiyle yargılandık… 12 Eylül belası sonrasında bu kez köktendinciliğin tırmanmasına karşı yine özellikle Aziz Nesin’in öncülüğünde bir başka savaşım başladı… Sivas’ta Aziz Nesin ölümden kıl payı kurtulurken sendikaya sonsuz emek vermiş Asım Bezirci, yanı sıra da TYS üyeleri Metin Altıok, Behçet Aysan, Uğur Kaynar gerici kudurmuşluğun kurbanı oldular. Yetmişli yıllarda ve sonrasında katledilen ve çoğunluğu hiç kuşkusuz TYS üyesi olan yazarlarımızla birlikte Türkiye Yazarları Sendikası şehitler vermiş bir örgüttür ve onu gözümüz gibi korumamız gerekiyor… HHH Gelgelelim kırkıncı kuruluş yılı kutlanmaktayken Türkiye Yazarlar Sendikası yeni bir tehditle karşı karşıyadır. Günümüz Kültür Bakanlığı, sendikanın genel merkez olarak yararlandığı (F. Sağlar’ın bakanlığı döneminde elde edebildiğimiz) bir odacığın bulunduğu Yıldız Sarayı ek binalarından birinin arka cephesini oluşturan, Arabacılar Dairesi diye anılmaktayken TYS tarafından yazarlarımıza ilişkin anı ve belgelerin korunup sergilendiği bir müze belgeliğe dönüştürülen bölümü boşalttırmak istiyor… Belgelik boşaltıldığında, bugün hayatta olmayan seçkin yazarlarımızın yaşamlarına ve yapıtlarına ilişkin değerli belgeler çeşitli müzelere dağıtılacakmış… Tabii inanırsanız!.. HHH Bütün uygar ülkelerde sanatçıların, yazarların yaşayıp ürettikleri yerler müzelere dönüştürülürken, birçoğunda yazar örgütleri kendi mülkleri olan görkemli yapılara ve profesyonel sekretaryalara sahipken, nice emek ve özverilerle kırkıncı yılına ulaştığında hâlâ emanet bir odacıkta çalışmalarını sürdürmekte olan Türkiye Yazarlar Sendikası’na destek olmak yerine, edebiyat müzesine dönüştürülen koridorumsu bir bölüm, bir Arabacılar Dairesi çok görülüyor... Sendikanın bu konuda açtığı davanın sonucunu da beklemeksizin Edebiyat Müzesi’nin boşaltılmasını dayatan Kültür Bakanlığı ısrarını sürdürmeye devam ederse, bu büyük çelişkiyi ve yasa tanımazlığı uygar dünyaya açıklamakta çok güçlük çekecektir. ‘İşte son G.Kurmay Başkanı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Balyoz davasında yaptığı soruşturma kapsamında hazırlattığı bilirkişi raporuyla askerlerin ceza almasına neden olduğu öne sürülen eski askeri savcı Bülent Münger’in askeri Yargıtay’daki yargılamasına dün de devam edildi. Savcı Münger hakkında şikâyetçi olan Silivri, Mamak, Hasdal ve Sincan’daki tutuklu askerler de duruşmaya katıldı. Tutuklular cezaevi aracından inerken, Balyoz davası nedeniyle görevinden istifa eden 27. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner için “İşte son Genelkurmay Başkanı” dedi. Hazırlattığı raporlar sonrasında Balyoz sanıklarının savcı Münger hakkında “görevi kötüye kullanma, soruşturmanın gizliliğini ihlal, adil yargılamayı etkileme ve yönlendirme” iddiasıyla açtıkları davayı, CHP Milletvekilleri Mehmet Haberal, Mustafa Balbay, eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner de izledi. Davacılardan Cemal Temizöz, “Bülent Münger gerçekleri ortaya çıkarmamak için adeta direnmiştir” dedi ve Münger’in mal varlığının araştırılmasını istedi. Balyoz davası sanığı Ali Yasin Türker de Kara Kuvvetleri Komutanı Hulusi Akar’ın tanık olarak çağırılmasını istedi. Balyoz davasından 18 yıl hapis cezası alan emekli Tuğgeneral İzzet Ocak, konuşmasında, savcı Bülent Münger ve bilirkişi Ahmet Erdoğan’ın orduya kurulan kumpasın asker kanadındaki 2 kişi olduğunu savundu. Savcı Münger, askeri Yargıtay’daki davanın sürdüğü sırada emekliye ayrılmıştı. Davayı izleyen Balyoz sanıkları ve aileleri geçen hafta hayatını kaybeden Balyoz davasının tutuklu sanıklarından Murat Özenalp’in fotoğrafının olduğu tişörtlerle duruşma salonuna geldi. Tişörtte “Kalbimizdesin, unutturmayacağız” yazısı yer aldı. ANKARA Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Balyoz davasında sahte delil iddialarının odağındaki 5 No’lu harddisk ile ilgili “kanun yararına bozma” ilkesini uygulayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuracaklarını açıkladı. Adalet Bakanlığı’nın Balyoz davası ile ilgili 25 Mart’ta Anayasa Mahkemesi’ne gönderdiği mütaalada ise delillerin değerlendirilmesi ile ilgili yerel mahkemelerin yetkili görüldüğü ortaya çıktı. Bakanlık görüşünde, “Delillerin kabul edilmesi ve yorumlanmasına ilişkin takdir yerel mahkemelere aittir. Başvurucunun delillerle ilgili benzer şikâyetlerini yargılama aşamasında ileri sürdüğü ve yerel mahkemenin gerekçeli kararı ile Yargıtay ilamında değerlendirmeye tabi tutulduğu görülmektedir” denildi. Adalet Bakanlığı’nın Anayasa Mahkemesi’ne gönderdiği bu görüş, 5 No’lu harddisk ile ilgili 20 Ocak’ta ortaya çıkan ve “Bazı dosyaların 28.07.2009 tarihinden sonra, sistem saati daha eski olan bilgisayarlardan aktarıldığı değerlendirilmektedir” tespitini içeren TÜBİTAK raporundan sonra hazırlanması açısından dikkat çekici bulunuyor. Balyoz sanığı Yavuz Kılıç tarafından Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuru için Adalet Bakanlığı’nın yaptığı değerlendirmeye Cumhuriyet ulaştı. Adalet Bakanı adına hâkim Nurullah Yamalı tarafından hazırlanarak Anayasa Mahkemesi’ne Balbay’dan ‘adalet nöbetine’ destek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde Balyoz hükümlüleri için tutulan “Adalet Nöbeti”ne destek veren yazarımız CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, mahkeme önündekileri selamlayarak, “AYM köprüden önceki son çıkış” dedi. Son dönemde ki hukuksuzluklara değinen Balbay, “Yargının üç ayağından biri olan ‘savunma’ ayağını oluşturan barolar, çok iyi bir sınav verdiler. Kendilerini dik duruşlarından ötürü tebrik ediyorum” dedi. Balbay, içerde yatan masumların olduğu sürece özgür olmayacağını vurguladı. iletilen görüşte, delillerin değerlendirilmesi konusunda yerel mahkemelerin yetkili görüldüğü anlaşıldı. Değerlendirmedeki önemli satırbaşları şöyle: l Bireysel başvuru yoluyla, Anayasa Mahkemesi, yerel mahkeme kararlarını gözden geçiren 4. derece bir yargı organına dönüştürülemez (Garcia Ruiz/İspanya, [BD], no:30S44/96, par. 28, 21 Ocak 1999). l Delillerin kabul edilebilirliği veya değerlendirilmesi gibi konular öncelikle yerel mahkemeleri ilgilendirmektedir. (Bkz. AİHM, Garcia Ruiz/ İspanya davası [BD], no. 30544/96, par. 28, 21 Ocak 1999). Bu sebeple, yerel mahkemelerce olguların veya hukukun değerlendirilmesindeki farklılıkların, anayasa ve AİHS tarafından güvence altına alınan haklar ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece, bireysel başvuru konusu yapılamayacağı değerlendirilmektedir. l Başvurucunun yerel mahkemece yapılan delillerin değerlendirilmesine ilişkin şikâyetlerinin 4. derece (fourthinstance quatriemeinstance) türünden olup olmadığı ile derece mahkemesinin delilleri takdirinde açıkça keyfilik bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinde yukarıda açıklanan hususların takdirinin Anayasa Mahkemesi’ne ait olduğu düşünülmektedir. Balyoz davası avukatları, Adalet Bakanı’nın “kanun yararına bozma” ilkesini uygulaması durumunda, başvuruyu mahkumiyet kararlarını onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından görüşüleceğine vurgu yapıyor. Adalet Bakanı’nın bu yetkiyi kullanması durumunda CMK’nin 310. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın mahkumiyet kararlarına itiraz yolu ise tamamen kapanacak. CMK 310 tedirginliği Hükümet ‘basın özgürlüğü’ için ‘algı yönetimine’ karar verdi Basının sorunu algıymış! Pınar Türenç, Füsun Erdoğan ve Turgut Kazan ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, Türkiye’deki basın özgürlüğünün Kuzey Kore ile aynı kategoride yer almasını eleştirdiği AB Reform İzleme Grubu (RİG) basın toplantısında 4 bakana sadece 2 soru sorma izni verildi. Sorular ise Anadolu Ajansı muhabirlerine sorduruldu. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve AB Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun katıldığı RİG toplantısı Ankara Palas’ta yapıldı. Toplantı öncesinde soruları kimin soracağı da bakanların danışmanları tarafından belirlendi. AA’nın ilk sorusu Türkiye’yi “kısmen özgür ülkeler”den “özgür olmayan ülkeler” kategorisine düşüren Freedom House’un raporuyla ilgili oldu. AA muhabiri, “Freedom House’un tek taraflı ve kasıtlı bir tutum içerdiğini gördük. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?” sorusunu yöneltti. İkinci soru yine AA muhabiri tarafından, Çavuşoğlu’na yöneltildi. Basına raporu reddetmeleri için çağrıda bulunan Davutoğlu, “Yanlış anlaşıldığımı gördüm” derken raporda tutuklu gazetecilerle ilgili geçen yıla ait rakamların kullanıldığını ve basın kartı sahibi sadece 5 gazetecinin tutuklu olduğunu savundu. Davutoğlu, “Ben Türk basın mensupları bu konuda seslerini yükseltmeliler derken ülkede ‘basın özgürlüğü konusunda adım atmaya gerek yok, özgürlükler tam ve mutlaktır’ demedim. Gerekli adımlar atılır. Ama Türkiye’yi serbest seçimlerin olmadığı, serbest basının olmadığı Kuzey Kore’yle zikretmeye gerek yok. Eleştirip bize muhalefet edebilirsiniz içeride ve dışarıda muhalefet edenler çıkabilir ama Türkiye’nin basın özgürlüğünün ulaştığı düzey konusunda kimse hakaret edemez” dedi. Toplantıda basın özgürlüğü konusu da ele alındı, bakanlar Türk basınıyla ilgili “algı sorunu” olduğu tespitine vardı. Davutoğlu atılacak adımları şöyle anlattı: “Bir algı problemi varsa, bu algı problemini ortadan kaldırmak için bütün bakanlıklarımız, birlikte yurtdışında basın kuruluşlarıyla, basın organlarıyla, gazetecilerle daha yakın temasa geçirmek, Türkiye gerçeğini daha doğrudan görmeleri için onları Türkiye’ye davet etmek gibi bazı adımlar atmakta mutabık kaldık.” Öte yandan Bakan Davutoğlu, Adana’da MİT TIR’larını çevirenleri ‘kara vicdanlı’ diye tanımladı. Davutoğlu, “Suriye’ye giden yardımları engellemeye çalışanlar da bilsinler ki adları tartihte Suriye rejimiyle birlikte yazılacak” dedi. AVRUPA KOMİSYONU HSYK’ye tartışmalı ziyaret ANKARA(Cumhuriyet Bürosu) Avrupa Komisyonu’ndan bir heyetin, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu ziyareti sırasında, 2. Daire Başkanı Nesibe Özer, HSYK Yasası’na yaptığı eleştiriler üzerine diğer üyelerle yaptığı tartışma sonrası toplantıyı terk etti. Avrupa Komisyonu’nda görevli yargı mensuplarından oluşan bir heyet HSYK’yi ziyaret etti. HSYK’nin çalışmaları hakkında bilgi alan heyet, tek tek dairelerle toplantı yaptı. HSYK 2. Dairesi’ndeki toplantıda, Daire Başkanı Nesibe Özer, Anayasa Mahkemesi’nin kısmen iptal ettiği HSYK yasasına değinerek yasayı eleştirdi. Bunun üzerine 2. Daire üyeleri Başkan Özer’le tartışmaya başladı. Üyeler, Nesibe Özer’e “Siz Türkiye’yi yabancı bir heyete mi şikâyet ediyorsunuz?” diyerek tepkilerini dile getirdi. Eleştirilerin dozunun artması üzerine Özer toplantıyı terk etti. Özer’in toplantıyı terk etmesinin ardından, HSYK 2. Daire üyelerinden Ulvi Yüksel, olanlar için AB heyetinden özür diledi ve toplantıya, başkan olmadan devam edildi. Füsun Erdoğan, cezaevinde yaşadıklarını anlattı ‘Leblebi dağıtır gibi ceza dağıtıyorlar’ yargılandığı davadan müebbet hapis cezasının dışında 789 yıl 8 ay hapis ve 1 milyon 263 bin TL para cezası aldığını kaydeden Erdoğan özetle şunları söyledi: “2 bilgisayar çıktısı ile bunca yıl ceza aldım. 17 Aralık soruşturması sonrasında herkes adalet ve hukuk dedi. Adalet ve hukukun sadece bana dokunması gerekmiyor çünkü herkes için gerekli. Görevden alınan savcılar Çağlayan Adliyesi’nde hukuk için bildiri dağıtmışlardı. Dilerim gerçekten bütün hukuksuzca davranan savcıların hepsi bildiri dağıtmak zorunda kalır, adalet ve özgürlük için kapı kapı adalet ararlar.” İstanbul Haber Servisi Gazeteci Füsun Erdoğan cezaevinde kaldığı süre boyunca, kendisini yalnız bırakmayan Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç ve yüksek kurul üyelerini ziyaret etti. Hukukçulardan haksız yere cezaevinde yatanlara sahip çıkılmasını isteyen Erdoğan, “Türkiye’de en kötü şey herkesin baştan mahkum edilmesi. En acısı ise cezaevine düşenin içeride pek dostunun olmaması. Leblebi dağıtır gibi ceza dağıtıyorlar” dedi. 17 Aralık soruşturmasının ardından adliye kapısı önünde bildiri dağıtan savcılara da değinen Füsun Erdoğan, “Dilerim gerçekten hepsi bir gün öyle bildiri dağıtmak zorunda kalır. O savcıların hepsi gerçekten adalet ve özgürlük için kapı kapı adalet ararlar” dedi. Eski Özgür Radyo Genel Yayın Yönetmeni Füsun Erdoğan tahliye olduktan sonra dün ilk kez Basın Konseyi’ni ziyaret etti. Şişli’deki binada Erdoğan’ı Pınar Türenç’in yanı sıra 2. Başkan Murat Önok ve Basın Konseyi Yüksek Kurul üyeleri Hüsamettin Cindoruk ile Turgut Kazan karşıladı. İyi halden l İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında 25 yıl 6 ay hapse mahkum olduktan sonra tahliye edilen gazi Üsteğmen Serdar Öztürk, dava aşamasında heyete hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılan avukatı Demet Reçber’i savundu. Dün görülen duruşmada sanık ve avukat yer değiştirmiş oldu. Avukat ve sanık yer değiştirdi ‘Özgürce baharı yaşayacak’ Pınar Türenç ise bundan sonraki süreçte içerideki gazetecilerin serbest bırakılması için mücadeleye devam edeceklerini vurguladı. Avukat Turgut Kazan da Erdoğan’ın yargılandığı mahkemenin bir suç örgütü gibi çalıştığını, hukuksuz kararlara imza atanların adil biçimde bir gün yargılanmasını istediklerini kaydetti. l ADANA (AA) Siirt Ağır Ceza Mahkemesi’nce “resmi belgede sahtecilik” ve “zimmet” suçlamasıyla hakkında verilen 7.5 yıl hapis cezası Yargıtay tarafından onanarak kesinleşen Şırnak Vali Yardımcısı T.İ, Adana’da yakalandı. T.İ nöbetçi mahkemece tutuklanarak Adana E Tipi Kapalı Cezaevine konuldu. Vali yardımcısı tutuklandı ‘Kara vicdanlılar’ l DİYARBAKIR (AA) Diyarbakır’da görülen KCK ana davasında, tutuklu yargılanan 43 sanığın avukatlarının tahliye talebini değerlendiren 2. Ağır Ceza Mahkemesi Nihayet Taşdemir’i 5 yıllık tutukluluk süresini doldurduğu gerekçesiyle tahliye etti. Mahkeme diğer 42 sanığın ise tutukluluğunun devamına karar verdi. KCK davasında tahliye
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle