04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 NİSAN 2014 SALI 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada bakmayın. Oysa bu seçimlere ve RTE’ye dış dünyanın bakışı, yorumu kuşkusuz daha gerçekçi. Sandıkların kapanmasından hemen sonra Batı’dan değil, yalnız Rusya Cumhurbaşkanı Putin’den RTE’ye öylesine içten ve hararetli bir kutlama mesajı geldi ki… ...tabii Batı kaynaklarında alaylı tebessümlere neden oldu. Elbette içeride açıkça söylenmedi, yazılmadı ama dışarıda acaba Putin, pek çok açıdan, öncelikle başta medya, iç siyasette uyguladığı baskı rejiminin benzerlerini Türkiye uyguladığı için mi RTE’ye böylesine acele, içten biçimde kutlayan bir mesaj gönderdi, diye soranlar oldu. Moskova’ya son gezilerinden birinde RTE, Putin’e Avrupa Birliği’nin ona göre Türkiye’yi tam üye yapmak için nazlanmasından yakınırken.. şaka yollu, bizi İran’ın, Çin’in de bulunduğu Şanghay Beşlisi’ne almalarına Putin’den ister ve istekli görünmesi Batı kaynaklarında son günlerde kuşkuların giderek yoğunlaşmasına neden oluyor... RTE ile Putin arasındaki derin muhabbete bu mesajın bir işaret olduğunu öne sürenlere de rastlanıyor. Şakaların altında asıl amacın gizli olduğu varsayılıyor ve RTE’nin asıl amacının AB’den kopmayı içerdiği yorumlarına neden oluyor. HHH Batı kaynaklarına göre 30 Mart bir zafer değil; ancak RTE oyları gerilemeyip yerinde sayıyor. Elbette bu yoruma içeride rastlanmıyor. Sonuçların henüz açıklanmasının ardından ABD, Putin gibi hızlı bir kutlama mesajı göndermedi. Zira ABD’de hem Beyaz Saray hem de Amerikan medyası bu sonucu RTE’nin hangi koşullarda sağladığını biliyor ve… …örneğin ABD’de medya, ilim bilim dünyası, 30 Mart ile Türkiye gerçeğinin üstelik artık saklanamayacak biçimde ortaya çıktığını yazıyor, söylüyorlar. ABD’nin de AB’nin de üzerinde ittifak ettiği görüş şöyle özetleniyor: “Genel duruma bakınca Türkiye’de giderek otoriterleşen bir hükümet var ve iktidarda kalabilme koşullarını tüm baskı araçlarını kullanarak sağlıyor.” Tabii başta bizde medya ve muhalefet partileri dışında diğer söz sahibi kesimler, devekuşu gibi korku belası başlarını kuma gömdüğü için içeride bu gerçek, bu denli açık seçik yazılamıyor, tartışılamıyor. HHH Düşünebiliyor musunuz; hukuk devletine sözüm ona saygılı, bağlı olduğunu savunan bu ülkenin başbakanı; kapattığı Twitter’in açılmasını sağlayan Anayasa Makemesi’nin kararına saygı duymadığını beyan ediyor. CHP’den bir iki eleştiri dışında başka bir çevreden de çıt yok! Halis demokrat, Batı’yla entegre olmaya çalışan bir başbakanımız var diye övünenler, acaba Avrupa’da; Türkiye, İran, Çin ve Rusya ile aynı lige mi düşüyor sorusu, kaygısı varmış… YouTube’u Facebok’u hâlâ kapalı tutmak özgürlüğe darbe oluyormuş diye kaygılanıyor, eleştiriyormuş… …RTE’nin umurunda bile değil!.. HHH Ha bir de çıplak gerçek var: 60 yıldır ekonomi ile yatıp kalktığını yazan Prof. Güngör Uras; Türkiye değişti, eskinin pek çok sorununu geride bıraktı diyen genel yargıyı doğrulamayan son yazısında şöyle diyor: “Pek çok şey değişmedi. Altmış yıl önce de fakirlik vardı. Üretim yetersizdi. Döviz açığımız başımızın derdi idi. İşsizlikten herkes yakınırdı. Nasıl bundan önce önemli değişim gerçekleşmedi ise kısa sürede ekonomide iyileşme bekleyenler yanılır. ‘Ekonomi düzelsin sonra keyfimize bakarız’ bekleyişinde olanların muratlarına ermeleri mümkün görülmüyor.” HHH Demokratik rejimden ekonomiye dek olumsuz gerçekler yüzüne söylenmeye, yazılmaya başlandığında RTE nasıl bir tavır alıyor? İnanmayacaksınız, ola ki son değerlendirmelerini de görmediniz: Tecahülü arifaneden geliyor. Sanki demokratik rejimi böylesine kaba ve kapalı biçimlerde yöneten o değilmiş gibi... ...eleştiri yapan, gerçekleri saptayıp söyleyenlere şöyle dedi: “Önce tahammülü öğreneceksin!” HABERLER Türkiye, demokrasi performansında 41 ülke arasında 39. sırada GÜNDEM n Baştarafı 1. Sayfada içindeki duruşma salonu önüne gelen on binlerce yurttaş, hak, hukuk, adalet istemini haykırmıştı. Bunun karşılığı da cop, gaz, tazyikli su olmuştu... Önce 13 Aralık 2012’de yüz binlerce kişi Silivri’ye gelmiş, hapisteki yurtseverlerin özgürlük mücadelesine omuz vermişti. O gün Silivri davalarının toplum katında çöküşünü ortaya koyan büyük bir kırılma yaşanmıştı. Soğuk bir kış gününde, hafta içinde, İstanbul’un 100 kilometre ötesindeki bir kırsal alanda, Türkiye’nin dört bir yanından yüz binler toplanmıştı. Yüz yüze olamasak da hep yürek yüreğe olduğumuzu bildiğimiz insanlar tüm engelleri aşarak bize ulaşmışlardı. O gün, bizim özgürlüğümüzdü. Halkın vicdanında özgürlüğü yakalamak her şeye değerdi. O gün, toplumdan kaçırılarak sürdürülmek istenen davaların gerçek amacının halkın beynine kazındığı gün olmuştu. HHH 13 Aralık sonrasındaki ikinci büyük buluşma da 8 Nisan’da yaşanmıştı. Türkiye’nin yine dört bir yanından yola çıkan yurtseverlerin önüne her türlü engel konmuş ama pek çoğu Silivri Cezaevi önüne gelmeyi başarmıştı. Son birkaç aydır özgürlük buluşmalarında karşılaştığım insanlardan Silivri’ye ulaşma öyküleri dinliyorum. Bazılarını içeride de öğrenmiştim, mektuplarla anlatmışlardı. Yüz yüze dinlemenin tadı elbette başka... O büyük buluşmalarda Silivri’ye doğru yola çıkan otobüslere öylesine engeller çıkarmışlar ki, sadece o yolculuklar bile ayrı belgesel olur. Kentin dışına kadar özel araçlarla gidip ücra bir köşede otobüste buluşanlardan başka bir yere gidiyormuş gibi tabela asıp sonradan rota değiştirenlere kadar pek çok yöntem dinledim... İlginç olanlardan biri otobüse düğün aracı süsü verenlerdi... Otobüsün ayna kenarlarına havlu bağlamışlar, iki de çeyiz sandığı koyup yola çıkmışlar... Bugün demir kapılar aralandıysa bunda en önemli pay, hapisteki yurtseverleri unutmayan, her türlü engellemeye karşın onlarla olduğunu gösteren duyarlı insanlarındır. Hukuku halkla birlikte aramak o insanların katılımıyla vücut bulmuştur. 13 Aralık’ları, 8 Nisan’ları yaratan insanlar bugün içinde bulunduğumuz her türlü olumsuzluğa karşın mücadelenin sürdürülmesi gerektiği inancını diri tutanlardır. HHH Dün bir başka adalet arayışı vardı. Ankara’da faili meşhur bir cinayetle öldürülen Ethem Sarısülük’ün davası görüldü. Dün, Ankara’nın göbeğinde kalan adliye sarayı başkentlilerden o kadar uzaktaydı ki... Dün, Ankara’da adalete giden bütün yollar kapalıydı. Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi tarafından Maltepe tarafına kadar adliye sarayının tüm kapıları barikatlarla örülüydü. Bütün bunlara rağmen adliye önüne gelebilenler de ayrıca kordon altına alınmıştı. 2 Aralık’ta çekilme kararı alan mahkeme heyeti, bakanlığın da devreye girmesiyle yeniden kürsüdeydi. Avukatların ısrarlı talepleriyle olması gerekende karar kılındı; sanığın duruşmaya getirilmesine karar verildi. Heyetin havası, önceden verilmiş bir kararın bir an önce ilanı yönündeydi. Sarısülük ailesi ve avukatlarının kararlı tutumu, hukuk ışığını bir ölçüde açık tutuyordu. Yaşadıklarımız gösteriyor ki, nasıl demokrasi halkın katılımıyla güçlenecekse, hukuk da halkın arayışa katılmasıyla güç bulacak. Ayırmadan tüm hukuksuzluklara karşı çıkma erdemine ulaşmış on binle, gelecek umudumuzun en önemli yapı taşlarıdır. 8 Nisan yolcularına bir kez daha selam olsun... MUSTAFA BALBAY ‘İleri demokrasi’ yine sınıfta kaldı BERLİN (ANKA) Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu OECD ile AB üyesi 41 ülkenin ekonomik, sosyal ve çevre politikalarının kalitesini ve sürdürülebilirliğini irdeleyen Alman Bertelsman Stiftung Vakfı’nın raporunda demokrasi performansında Türkiye sonuncu oldu. Raporda genel politika performansı açısından İsveç, Norveç ve İsviçre ilk üç sırada yer alırken Türkiye 39. geldi. Alman Bertelsman Stiftung Vakfı tarafından yayımlanan “OECD ve AB’de Politika Performansı ve Yönetişim Kabiliyetleri. 2014 Sürdürülebilir Yönetim Göstergeleri” adlı raporda, 2011 yılının ortasından 2013 yılının ortasına kadar geçen iki yıllık dönemde 41 ülkenin politikalarının kalitesi ve uzun vadede sürdürülebilirliği yer aldı. 100’den fazla uzmanın katılımıyla gerçekleştirilen çalışma sonucunda hazırlanan çeşitli endekslerden “Politika Performansı Endeksi”nin ilk üç sırasında İsveç, Norveç ve İsviçre’de bulunuyor. Almanya’nın 5. İngltere’nin 8. geldiği endekste ABD ancak 28. olabildi. Endekste Türkiye ise Kıbrıs (Rum kesimi) ile eşit puanda; 39. Yunanistan ise 41. sırada yer aldı. “Demokrasi Endeksi”nin başında sırasıyla İsveç, Finlandiya ve Norveç’e yer alırken Almanya 6, ABD 8, İngiltere 24. oldu. 41 ülke arasında en zayıf performansı gösteren Türkiye sonuncu oldu. Rapora göre, Türkiye, İsviçre’nin 1. olduğu “Ekonomik Politikalar”da 23, İsveç’in başı çektiği “Sosyal Politikalar”da ise 39. sırada yer aldı “İcra Kapasitesi”nde 28. sırada yer verilen Türkiye ile ilgili olarak yapılan değerlendirmeler de dikkat çekiyor. Raporda Türkiye’nin “demokrasi kalitesi” konusunda “önemli açıkları”nın olduğu vurgulanırken “Partilerin finansmanı şeffaf değil, hükümetin medyaya erişimi orantısız ve gazeteciler hükümetin tehditlerine maruz kalıyor” değerlendirmesinde bulunuldu. Raporda Türkiye’ye ilişkin şunlar sıralandı: “İfade ve toplantı özgürlüğü ihlalleri var. Sünni olmayan Müslümanlarla Kürtler, ayrımcılıkla karşı karşıya ve kadınlara yönelik şiddet sorun oluşturuyor.” ABD: Suriye’deki Sarin gazı saldırısını Esad rejimi gerçekleştirdi AKP lehine yalanlama Dış Haberler Servisi ABD’li gazeteci Seymour Hersh’in, Suriye’deki sarin gazı saldırısının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bilgisi dahilinde Türkiye tarafından yaptırıldığı ve bu “acı gerçeği” son anda öğrenen ABD’nin Şam’a karşı harekât düzenlemekten vazgeçtiği iddialarına Washington’dan yalanlama geldi. Pulitzer ödüllü gazeteci önceki gün London Review of Books’ta yayımlanan makalesinde, 2013 Ağustosu’nda Şam’ın Doğu Guta semtinde gerçekleştirilen saldırının arkasında Ankara hükümetinin olduğunu iddia etti. Amerikan istihbarat kaynaklarına dayandırdığı haberinde gazeteci, saldırının El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi tarafından gerçekleştirildiğini, militanlara gerekli malzeme ve eğitimin Türk hükümeti tarafından temin edildiğini yazdı. Hersh’e göre, ABD kimyasal saldırının arkasında Beşşar Esad yönetiminin değil, radikal isyancıların bulunduğunu son anda öğrenerek Suriye’ye askeri müdahaleden vazgeçti. Makalede Başbakan Erdoğan’ın, El Nusra ve öteki cihatçı örgütlere desteğinin bir süredir istihbarat çevrelerinde bilindiği vurgulandı. Bir Amerikan dış politika uzmanı Hersh’e, ABD Başkanı Barack Obama’nın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Mayıs 2013’teki ziyareti sırasında verdiği yemeğe ilişkin ayrıntıları anlattı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve ABD’li mevkidaşı John Kerry’nin yanı sıra ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Tom Donilon’un katıldığı yemekte Türk tarafı Suriye’nin kırmızı çizgiyi geçtiğinde ısrar ederken, Obama bu konuda bir şey yapmaya istekli görünmüyordu. Yemeği Donilon’dan dinleyen uzmanın Hersh’e anlattıklarına göre, Erdoğan sürekli, konuşmaya Fidan’ı katmaya çalışırken Obama “biliyoruz” sözleriyle araya giriyordu. “Ama kırmızı çizginiz aşıldı”yı savunarak müdahale isteyen Erdoğan’a Obama’nın yanıtı ise “Biliyoruz, Suriye’deki radikallerle ne yaptığınızı biliyoruz” oluyor. Dış ilişkiler uzmanı Donilon’un, Erdoğan’ın sinirlenerek Obama’ya parmak salladığını “Lanet olsun! Erdoğan Beyaz Saray’da Başkan’a parmağını salladı” diye belirttiği de Hersh’ün haberinde dikkat çeken bir nokta. Buna rağmen Erdoğan’ın eli boş dönmediğini kaydeden Hersh, Türkiye’nin İran’a altın ihracatına yönelik başkanlık kararnamesindeki bir boşluğu kullanmaya devam ettiğini kaydetti. İran’dan doğalgaz ve petrol alan Türkiye, TL enerji ödemelerini Türkiye’de bir İran hesabına yatırdığı bu fonları İran’a ihraç etmek üzere Türk altını almakta kullandı. 21 Ağustos’u inceleyen ABD’li istihbarat uzmanları, Suriye’nin gaz saldırısının arkasında olmadığını anlamıştı diyen Hersh, nasıl olduğu sorusu ortaya atılınca, ilk şüphelinin Türkler olduğunun, çünkü bunu yapacak parçalara sahip olduklarını belirtti. Sonraki kanıtlar da bunu destekliyordu. “Bunun, Erdoğan’ın adamlarınca Obama’yı kırmızı çizgiye itmek için yapılan gizli bir operasyon olduğunu biliyoruz” diyen eski istihbarat yetkilisi, BM denetçileri ordayken gaz saldırısının planlandığını ifade etti. Dikkat çekici eylem planlandığını belirten yetkililere göre, sarin Türkiye’den ve yalnızca Türkiye desteğiyle gelmiş ‘Teröristlere Türkiye’den araç’ Müslüman Kardeşler’in silahlı kanadı olarak bilinen Tevhid Tugayı tarafından video paylaşım sitelerine yüklenen görüntülerde, militanların Grad füzesini Türkiye’den getirdikleri bir aracın üzerinden fırlattıkları görülüyor. Batı Halep’te çekilen görüntüde, teröristler grad roketleri atarken görülüyor. Roket rampasının monte edildiği aracın üzerindeki Türkçe yazılar dikkat olabilirdi. Türkler ayrıca sarin üretimi ve nasıl kullanılacağı konusunda da eğitim vermişti. Bu bilgilerin bir kısmı Türklerin telefon görüşmelerinden öğrenildi. Türkiye’nin saldırı sonrası “keyfi” de dikkat çekmişti. Yazıda, Türkiye’nin Suriye manipülasyonuna örnek olarak seçim öncesi YouTube’a sızan son tape de gösterildi. Beyaz Saray’dan ABD’de yayımlanan POSTA 212 gazetesine yapılan açıklamada iddialar yalanlandı. Açıklamada şöyle denildi: “Gazeteci Hersh’in son yazdığı haberi gördük. Bu haber sadece isimsiz kaynaklara dayanan bilgiler ışığında 21 Ağustos’ta Suriye’de meydana gelen kimyasal silah saldırısı hakkında tamamen yanlış sonuçlara ulaşmaktadır... Libya’dan silahların taşınması hakkındaki sorunuzla ve başkalarının (başka ülkelerle kastı Türkiye) 21 Ağustos kimyasal silah saldırısından sorumlu olabileceği hakkındaki fikirlerinizle ile ilgili olarak Shawn Turner’in cevabı şudur: ‘Kimyasal silah saldırısı ile ilgili her yanlış yöne yorum yapmayacağız ama 21 Ağustos kimyasal silah saldırısından sadece ve sadece Esad rejimi sorumlu olabilirdi. Bu sonuca istihbarat sayesinde ulaştık. Bu görüş, uluslararası toplumun büyük çoğunluğunca paylaşılmaktadır ve bu görüş birliği daha önce görülmemiş bir ortaklık ile Esad’ın kimyasal silah depolarının ortadan kaldırılmasına götürmüştür. İstihbaratın baskı altına alınması veya değiştirilmesi hakkındaki imzalarınız en basitinden yanlıştır. Aynı şekilde, ABD’nin Libya’dan Suriye’ye silah yardımı yaptığı da yanlıştır.’” Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise “Külliyen yalan ve iftiradır. Beyaz Saray, saldırıların tek sorumlusunun Esad rejimi olduğunu bizzat belirtti” yanıtını verdi. çekiyor. Tevhid Tugayı Suriye’de devlet güçlerine karşı savaşan İslami Cephe altındaki gruplardan biri. Bu ittifakın içinde yer alan Ensar elŞam ve Ahraru’ş Şam grupları Lazkiye kırsalına Türkiye’den sızarak başlatılan “Enfal” saldırısının ortakları olarak biliniyor. Tevhid komutanı Abdülkadir Salih yaralandığında Türkiye’ye getirilmiş ancak ölmüştü. Eli boş dönmedi AYRI AYRI KUTLAMA YAPILACAK Emekçi 1 Mayıs’ta yine birleşmedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Önceki yıllarda 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü ortak kutlamak için arayış içerisine giren ancak anlaşamayan işçi konfederasyonları, bu yıl da farklı farklı alanlarda olacak. DİSK Başkanlar Kurulu geçen cuma günü yaptığı toplantıda kutlamaların İstanbul Taksim’de yapılması yönünde karar aldı. DİSK, ortak kutlamak için KESK, TMMOB ve TTB ile de görüşüyor. DİSK’in Türkİş ve Hakİş ile de görüşme yapacağı öğrenildi. Hakİş ise 1 Mayıs’ı Kayseri’de kutlayacağını açıkladı. Türkİş, 1 Mayıs kutlamalarının yeri konusunda son kararı yarın saat 15.00’te toplanacak Türkİş Başkanlar Kurulu’nda verecek. Sendika başkanlarının da görüşleri alınacak. Kutlamaların İstanbul Kadıköy’de yapılması yönündeki görüşün ağırlık kazandığı, İstanbul Taksim Meydanı’nın ise Türkİş’in gündeminde olmadığı öğrenildi. Türkİş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak “Kutlamalar için DİSK Taksim, Hakİş Kayseri diye açıklama yaptı. Eskiden bu açıklamalardan önce Türkİş’te görüşmeler olurdu. Şimdi bu açıklamalar yapıldığına göre uzlaşma çıkmaz” dedi. KESK ise İstanbul’daki kutlamaların Taksim’de, diğer illerdeki kutlamaların da kent meydanlarında yapılması kararı aldı. DIŞİŞLERİ’NDEN REYHANLI YAZILARI Skandal savunma DUYGU GÜVENÇ Dağ başında biber gazı BDP Hakkâri İl Başkanı Mustafa Miraz Çallı, İHD Hakkâri Şubesi Başkanı İsmail Akbulut ile bazı sivil toplum örgütü temsilcileri ve bir grup BDP’li, HakkâriÇukurca karayolunun 50. kilometresindeki Meskan Dağı’nda TSK tarafından operasyon başlatıldığı ve yeni karakollar yapıldığı iddiasıyla bölgeye gitti. Yaya olarak Meskan Dağı’na çıkmak isteyen grup, jandarma tarafından durduruldu. Dağda barış nöbeti tutmak istediklerini belirten gruba izin verilmedi. Bu sırada, gruptaki bazı kişiler ile askerler arasında gerginlik yaşandı, askerlere taş atanlar oldu. Bunun üzerine askerler, kalabalığı biber gazı kullanarak dağıtmaya çalıştı. Olayda 3 kişi yaralandı. Askeri yetkililerle Çallı ve İHD’nin çağrısı üzerine olaylar yatıştırıldı. ANKARA Türkiye’nin AGİT Daimi Temsilcisi Tacan İldem’in Reyhanlı’da 52 kişinin hayatını kaybettiği Türkiye’deki en büyük terör saldırısına ilişkin hükümetin Suriye yönetimini suçlayan görüşüne karşın saldırının arkasında El Kaide’nin olduğuna ilişkin açıklaması büyük tartışma yarattı. İldem’in, AGİT’te 27 Mart’ta yapılan toplantıda yaptığı belirtilen bu açıklamaya Dışişleri, 9 gün sonra iki ayrı açıklamayla yanıt verdi. Dışişleri, Reyhanlı’nın Suriye desteğiyle gerçekleştiği yönünde ‘kuşku bulunmadığını’ savunurken, AGİT’e de bildirimde bulundu. Dışişleri AGİT’e, “11 Mayıs 2013’te Reyhanlı’ya yönelik saldırının, ilk olarak El Kaide ile bağlantılı olduğu belirtilmiş fakat daha sonra Türk güvenlik kurumları bu terörist saldırının Suriye rejimince desteklenen güçlerce yapıldığını ortaya çıkartmıştır. Arka planı ve failleriyle ilgili gerekli tüm açıklamalar kamuoyuna ilgili Türk güvenlik kurumları tarafından yapılmıştır. Bu açıklamalar geçerliliğini korumaktadır” bildirimini yaptı. Dışişleri Bakanlığı da haberin yayınlanmasının ardından yaptığı açıklamada da Ermenistan Daimi Temsilcisi Kirakosyan’ı suçladı. Dışişleri, Kirakosyan’ın “Lazkiye/Keseb bölgesine Türkiye’de üslenmiş ElKaide terör örgütü unsurlarınca saldırılmakta olduğu yönünde gerçekdışı bir iddiada ve çirkin bir iftirada bulunduğunu” belirtti. ‘Güvenlik güçlerine inanın’ 4 KİŞİ KAÇIRILDI ‘İlk şüpheli Türkler’ Güneydoğu’da gerilim işaretleri ŞIRNAK/ANKARA (Cumhuriyet) Şırnak’ın Güçlükonak ilçesinde kaybolan ve akraba oldukları belirtilen 3 kişiden dünden bu yana haber alınamıyor. Çevrimli köyü muhtarı İbrahim Özbey, akrabası olan 3 kişinin PKK mensuplarınca kaçırıldığını iddia etti. Öte yandan TSK’den yapılan açıklamaya göre dün DiyarbakırBingöl karayolunu kesen bölücü terör örgütü mensupları iki kamyonu yaktı. Önceki gün akşamüstü ise Mardin ili Dargeçit ilçesi Kısmetli köyü sınırlarında bulunan sivil bir petrol arama şirketine ait şantiyeyi basan silahlı beş terörist, beş bekçi ile 2530 işçiyi etkisiz hale getirdi. 4 Nisan’da da Van Başkale’deki bir inşaatta görevli bir şantiye şefi de terör örgütünce kaçırıldı. Yayladağı’na 4 havan mermisi HATAY (AA) Yayladağı ilçesine bağlı Kösrelik Mahallesi’ne Suriye’den atıldığı değerlendirilen 4 havan mermisi düştü. 3 havan topu mermisi boş araziye, bir mermi de mahalledeki bir evin bahçesine düştü. Evin yaklaşık 10 metre uzağına isabet eden mermi, bazı evlerin camlarının kırılmasına ve elektrik tellerinin kopmasına neden oldu. Jandarma ekipleri, boş araziye düşen mermilerden birinin patlamamış olduğunu belirledi. Mahalle sakinleri, çok tedirgin olduklarını belirtirken Kesap’tan atıldığı tahmin edilen havan mermilerine sınır birliklerince karşılık verildiği öğrenildi. Arınç: İftira
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle