04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 NİSAN 2014 SALI CUMHURİYET [email protected] SAYFA DOT’un yeni oyununu Murat Daltaban yönetiyor KÜLTÜR 15 16. ADANA TİYATRO FESTİVALİ ‘Dövüş Gecesi’nin galibi kim? Türkiye’de tiyatroların ezeli ve ebedi sorunlarından biridir mekân sorunu. Ödenekli ya da özel, fark etmez… DOT da, sezonun ortasında, Maçka GMall’daki ana salonundan çıktı. Çünkü, binanın birinci el kiracısı olan Mars Grup artık o katı ofisler kompleksi olarak kullanma kararı almış. Tabii ki DOT’a da maddi ve manevi bir hayli emek vererek bir karakutuya dönüştürdükleri mekânı boşaltarak çalışmalarını giriş katındaki küçük salonlarında sürdürmek kalmış. İçerde yapılan tadilatla seyirci ve oyun alanı u Seviye olarak biraz genişlemiş. Özlem ve herhalde bu kadar Murat Daltaban ve de DOT beteri yaşanmamış ekibi için hayat artık, yine aynı heyecanla, bu küçük saolan yerel seçimler londa sürüyor. Kültür Servisi Sabancı Vakfı ile Devlet Tiyatroları işbirliğiyle düzenlenen Adana Tiyatro Festivali, 16. kez, 14 Nisan16 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek. Festivalde bu yıl, Türkiye’den 16, yurtdışından 5 tiyatro topluluğu 21 farklı oyun sahneleyecek. Festivalin açılışını, “Suya Yansıyan Düşler” adlı gösterisiyle Fransız şov tiyatrosu Ilotopie yapacak. Festivale, İspanya’dan Yllana Tiyatrosu “Muu”, Romanya’dan PassePartout Tiyatrosu “Biz İkimiz”, İran’dan Inruzha Tiyatrosu “Kuraklık ve Yalan” ve Azerbaycan’dan Milli Akademik Dram Tiyatrosu “Lenkeran Han’ın Veziri” adlı oyunları sahnelenecek. Festival kapsamında, Türkiye’dense İstanbul Devlet Tiyatrosu, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyat 21 farklı oyun sahnede Şehir Düştü Yirmili yaşlarının sonundaki bir arkadaşım seçim günü, “Ben kendimi bildim bileli belediye hep onların elinde. Eğer İstanbul’da CHP kazanırsa, bu şehirde bundan böyle bizim hiç bilmediğimiz farklı bir yaşantı mı olacak?” diye sordu. “Umarım” dedim “Olmadı, öncesini ben anlatırım sana...” Sonra bu şehrin eskiden nasıl bir şehir olduğunu; hatta bu ülkenin nasıl bir ülke olduğunu hatırlamaya çalıştım. Bizim neslin, 1950’lerde minicik eteklerle stadyumlarda 19 Mayıs gösterilerine çıkan anneleri vardı. 1930’larda Üsküdar’da mayoyla denize girebilen anneanneleri... Ama ben büyürken, yani 1980’lerde her şey çoktan değişmeye başlamıştı. Bugün iktidarda olan zihniyetin tohumları o yıllarda çoktan atılmıştı. İstanbul’u da ülkeyi de belli ki daha yıllarca aynı zihniyet yönetecek. Şu durumda arkadaşım nezdinde bu seçimlerde oy kullanıp hayal kırıklığına uğrayan ve yaşları gereği başka bir İstanbul’u hayal bile edemeyenlere başımıza gelenleri, gelmeyenleri ve gelebilecekleri meşhur bir heykelin hazin hikâyesiyle anlatmak istiyorum. Hikâyemizin kahramanı “Güzel İstanbul”. Sanatçısı dünyaca ünlü ve çok kıymetli bir Türk heykeltıraş, Gürdal Duyar. Gürdal Duyar 1974 yılında, 7 ton ağırlığında ve 4.80 metre yüksekliğinde bir kadın heykeli yaptı. Taş bir bloka yaslanarak oturan kadın, göğsünü gökyüzüne açarak başını ve kollarını geriye atmıştı. İri memelerinden biri dikti, diğeri biraz yana yatmıştı. Dizlerinden büktüğü bacakları yarı aralıktı. Ve çırılçıplaktı. Bu “Güzel İstanbul” heykeli “Cumhuriyetin 50. Yılını Kutlama Komitesi” tarafından 1974 yılında Karaköy Meydanı’na dikildi. Ve ülke ayağa kalktı. İktidarda CHPMSP koalisyonu vardı; Bülent Ecevit başbakandı, Necmettin Erbakan da onun yardımcısı. Erbakan bu heykel yüzünden kıyameti koparttı. “Karaköy’e dikilen bu heykel kaldırılacaktır. Devletmillet kaynaşması bu demektir. ‘Siz istemeseniz de ben bu heykeli tutarım’ diyen hükümet iktidarda kalamaz” dedi. CHP’li belediye başkanı Ahmet İsvan “Heykeli ben de beğenmedim; çıplak olduğu için değil, zevksiz olduğu için” diyerek ona destek verdi. Ve nihayetinde vali Namık Kemal Şentürk “Heykeldeki sanatçılığa bir şey denemez, ama yeri doğru değil” diyerek heykeli Karaköy Meydanı’ndan söktürüp Yıldız Parkı’na gözlerden uzak bir kuytuya koydurttu. Millet, hükümet ve devlet elbirliğiyle o heykeli hızla ortalıktan kaldırdı. Ve şehir düştü. O gün bugündür de bir daha ayağa kalkamadı. Her yeltenmesinde yeni bir tekme yedi. Bundan tam kırk yıl önce şehrin en kalabalık meydanına dikilmesi kısa bir süre için de olsa mümkün olabilen o kadın heykeli hâlâ Yıldız Parkı’nda bir köşede saklanıyor. Bir gün bir hükümet, bir belediye ve bu millet o heykeli oradan alarak yeniden Karaköy Meydanı’nın ortasına dikerse, gerçekten İstanbul da Türkiye de düştüğü yerden kalkmış demektir. “Güzel İstanbul” heykeli o meydanda 40 gün değil 40 yıl kalabilseydi... İktidarlar varlıklarını sürdürebilmek için karanlık akıllara prim vermek yerine her şeyi göze alıp aydınlık bir geleceğin derdine düşseydi... İşte o zaman hem İstanbul, hem de bütün ülke bugün gerçekten güzeldi. Yeni neslin hayal bile edemeyeceği kadar güzeldi. roları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, Bursa Devlet Tiyatrosu, Mersin Devlet Opera ve Balesi, İzmir Devlet Tiyatrosu, Ankara Devlet Tiyatrosu, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, Kenter Tiyatrosu, Tiyatro Kedi ve Van Devlet Tiyatrosu çeşitli oyunlar sahneleyecek. L ON DRA Kİ T AP FUAR I 10 NİSAN’ A KAD AR SÜR ECEK Türkiye 100 yayıneviyle fuarda Bugün başlayan ve 10 Nisan’a kadar devam edecek Londra Kitap Fuarı’nda Türkiye 100’den fazla yayınevimizin katkılarıyla temsil ediliyor. 117 m2’lik alanda Türkiye’den 2 bin eserin sergileneceği fuar standı İstanbul Ticaret Odası’nın katkılarıyla hazırlandı. Türkiye geçen yıl da Londra Kitap Fuarı’nın onur konuğuydu. Türkiye ulusal standında aralarında Can, Doğan Kitap, Yapı Kredi, Boyut Yayınları’nın olduğu yayınevleri yer alırken, bu yıl fuara Türkiye’den 5 ayrı telif hakları ajansı da katılıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı standında ise yayınevlerimiz için ayrılan görüşme üniteleri ve genel kitap sergisine ek olarak Türkçe ve yabancı dillerde yayımı gerçekleştirilen kitaplardan oluşan bir sergi ve TEDA Çeviri ve Yayın Destek Programı kapsamında yayımı desteklenen eserleri içeren bir başka kitap sergisi de yer alacak. menin adaya sempati duyması mı gerekir? Onun dış görünümü mü, kibarlığı mı, bıçkınlığı mı, sempatikliği mi ya da üstün konuşma yeteneği mi? Kısaca dış görünüş, duruş, kişisel söylem seçmenleyarışı sırasında ri yönlendiriyor. Öte yandan, bu Sistem nasıl işliyor? başlayan “Dövüş seçimde adaylar arasındaki çeSeviye olarak herhalde bu Gecesi” tartışmalı kişmede kişilerin birbirlerinin üskadar beteri yaşanmamış olan tüne basarak hedefe varmak gibi ve sürprizli bir yerel seçimler yarışı sırasınbir hedefleri olmadığı da hemen seçim oyunu. da başlayan “Dövüş Gecesi” görülüyor. Ayrıca, projeleri ve tartışmalı ve sürprizli bir seprogramları ile değil, kişisel niteçim oyunu. Adayseçmenara liklerini paylaşarak yönlendirmedinamik(ler) üçgeni üstüne kurulmuş, koca ye çalışıyorlar seçmeni. Seçilmek için giriman laflar etmeyen, ama o denli de alaycı, len yarış elbette adım adım kızışacaktır. Bu eleştirel bir bütün. Seyircinin oylarıyla yol yarışta, oy kaybetmemek ya da kaybedilen alan ve yön değiştiren bir demokratik sisoyları geri almak için gerekirse aykırı uçlar tem simülasyonu olarak tanımlanıyor oyun buluşacak, koalisyonlar kurulacak, koalisDOT tarafından. Evet, yıpratıcı bir seçim yonlar bozulacaktır. sürecinden daha yeni çıkmış bir toplum Sınırlı güç olarak bu akış ve sonuç ilgiyle izleniyor. Genç yazar Alexander Devriendt’in Oyunun yönetmeni Murat Daltaban seç“Dövüş Gecesi” sahneyi ve seyirciyi iç içe menadaysunucu ilişkisini akıcı bir temgeçiren bir oyun. Elinizde bir küçük kupoda işliyor. Kullanılan değişik format olamandayla salona girdiğiniz noktadan itibaya farklı bir açılım getiriyor. Oy kullanma ren sahneseyirci ayrımı ortadan kalkıyor. anlamında, seçmenin sahip olduğu “sınırlı Onun yerini adaylar ve seçmenler alıyor. güç” nasıl manipüle edilir ve seçmen buna Seçilmek için mücadeleye hazır adaylar; nereye kadar izin verir ya da vermez sorusu Ece Dizdar, Gizem Erdem, İbrahim Seortaya çıkıyor. Ya da seçmen bu demokralim, Serkan Altunok, Tuğrul Tülek. Hep tik seçim sisteminde gücünün sınırlı oldusi de kendi eksenleri çevresinde dönen iyi ğunun bilincinde midir? Bir yanda, rakiplebirer yarışmacı… Adaylarla seçmenler ararini eleyerek tek aday kalan ve seçmeni oy sında köprü kuran Sunucu ise Mert Öner. kullanması için ikna etmeye çalışan ve buBir bakıma, heyecanı tırmandırmakla yünu yaparken de giderek otoriterleşen tek kümlü olduğunun bilincinde bir “ara dinaaday Gizem; öte yanda, tek adaya oy vermik”. Seçimler, öncelikle bu beş adayın fimemenin ne denli sağlıksız olduğunu vurzikleri, giysileri, hal ve tavırları üzerinden gulayan ve seçmeni bu yönde ikna etmeye yapılıyor. Daha ilk turda, adaylar hem bu çalışan aday Serkan… Onun peşinden çıözellikleri hem de davranış ve konuşma üs kanlar ve yerlerinde kalarak oylarını kullaluplarıyla nerede durdukları, neler yapıp nanlar… Sonuçta, kazanan kim? yapamayacakları hakkında bir ön bilgi veriBu arada, hemen söylemeliyim ki seçim yorlar. Seçmenler, yani bizler, sahnede yer sonuçları izleyici profiline göre her akşam alan bu beş adaydan hangisini seçecek vedeğişiyor… Sürprizlere gebe bir oyun “Döya devre dışı bırakacağız? İlk bakışta seçvüş Gecesi”. İzleyin… ERİKEL, ‘NUH: BÜYÜK TUFAN’ HAKKINDA MAHKEMEYE BAŞVURDU ‘Filmin kurgu olduğunu söyleyin’ Kültür Servisi Avukat Yusuf Erikel, “Nuh: Büyük Tufan” filmi hakkında, sinemalardaki gösteriminden önce “Filmin, senaristin kurgusu olduğu ve Kuranıkerim’de bahsedilen Hz. Nuh ile alakası olmadığına” ilişkin bir metnin yayımlanması için İstanbul Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurdu. Başvuruda, geçen hafta gösterime giren filmin “Allah’ın peygamberi Hz. Nuh’un şahsiyetini rencide ettiği ve inançlara aykırı olduğu” belirtildi. Yusuf Erikel, “filmin bir kurgu ürünü olduğunun” söylenmesini istediği metininde “İslam inancına göre peygamberler günah işlemekten münezzehtir” ifadeleri yer aldı. İhtiyati tedbir talebinde “karşı taraf” Kültür ve Turizm Bakanlığı ile filmin yayın hakkı sahibi şirket olarak gösterilirken mahkemeden, kararın bir nüshasının bakanlık, bakanlığın il müdürlükleri ve RTÜK’e gönderilmesi de talep edildi. Avukat Erikel’in dilekçesinin sonunda, “Davacı, talepte bulunan, Hz. Nuh’un sonraki kuşaktan torunu olan, inanan mümin” ifadeleri dikkat çekti. Film daha önce Katar, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Malezya’da yasaklanmıştı. Rooney yaşamını yitirdi Kültür Servisi Hollywood’un efsanevi aktörlerinden Mickey Rooney, 93 yaşında yaşamını yitirdi. Yetkililer, uzun süredir rahatsız olan Rooney’in Hollywood’daki evinde hayatını kaybettiğini açıkladı. Oyunculuk kariyerine çocukken ailesinin tiyatrosunda başlayan aktör, çok sayıda sessiz film, Shakespeare oyunları, Judy Garland müzikalleri, Broadway oyunları ve televizyon dizilerinde rol aldı. İki kez Oscar ödülüne değer görülen Rooney, 1939 yılından orduya katıldığı 1942’ye kadar sinema dünyasının en çok para kazandıran aktörü olarak da tarihe geçmişti. Rooney, en son 2011’da “The Muppets” filmi ile seyirci karşısına çıkmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle