05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 NİSAN 2014 CUMA 8 GÜNCEL n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK savaşı başarıyla sonuçlandırdıklarını her fırsatta öven Başbakan RTE… … Aynı erdemi bugün gösteremiyor ve hâlâ ısrarla seçim öncesi muhalefet partilerinin dış odaklarla (hangileriyle?) işbirliği yaptığı gafletini yineliyor ve… … Tabii birlik ve beraberliğin hiç değilse bir gün olsun ulusal Meclis’te yaşanmasını engelleyecek bir siyasal konuşma yapıyor. Ortaya çıkan gerçek; iktidar sahibi olmaktan başı dönen, bu ülke insanlarına hiç değilse bir gün olsun siyasal gerginlikten uzak, huzur içinde bir bayram kutlamasını bile çok görüyor. Bu adamla gelecek yıllarda barış ve huzur olacağını sananların aklına şaşarım. On satırlık şu haber RTE Türkiye’sinin gerçek yüzünü yansıtıyor: “Meclis’in açılışının 94’üncü yıldönümü nedeniyle TBMM’de gerçekleştirilen tebrik kabul töreninde iktidar ve muhalefet liderleri birbiriyle ne tokalaştı ne de selamlaştı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da Twitter ve HSYK kararları nedeniyle gerilim yaşadığı Başbakan RTE’ye sırtı dönük biçimde yargı organı başkanlarıyla sohbet etti.” İktidar kudretini, kendi kişisel amaçları ve partisi için kullandığı yasalardan alan bir Başbakan’ın, bu ülkenin muhalefeti ve en üst düzeydeki yargı organı karşısında düştüğü şu acınası duruma bakınız ve… Bu tabloyu yaratanın kendisi olduğunu söyleseniz inkâr ve reddedecek bu Başbakan’ın… … Bu ülkeye daha ergin ve etkin gerçek demokrasi getireceğine nasıl inanabilirsiniz? HHH Tezatlar ülkesi burası... Genel Kurul’da 23 Nisan’ın anlamını partisinin anlayış ve görüşüne göre anlatan konuşmasında CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu; şöyle diyordu: “23 Nisan bayramını temel hak ve özgürlükler için canlarını feda eden gençlerimize ve bir sabah evinden çıkarak Türk halkının kalbine gömülen Berkin Elvan’ın güzel anısına adıyorum” dedi ve… … O sırada İstanbul’da Berkin için pankart açan üç çocuğu polis, kaba elleriyle yaka paça sürükleyerek karakola götürüyordu. Zaten hak ve özgürlükleri savunurken öldürülen gençler için bir kez olsun başsağlığı dilemeyen bu Başbakan için, bu olaylar üzerinde durulacak konular değil. O hâlâ çağdaş dünyada gençliğin yerini kavramış değil. Bir elinde Kuran, öteki elinde de peygamberin hayatı dindar bir gençlik hayal ediyor. HHH Çankaya ihtirasını artık bilmeyen genç, yaşlı gazeteci varmış gibi, “kardeşim” dediği Abdullah Gül’ü bile harcayarak Köşk’e çıkacağı olasılıklarını sözüm ona yalanlıyor... Gazetecileri ve medyayı başka yollara sürüklemek amacıyla, “Bizim sağımız solumuz belli olmaz. Bakın ters köşeye de düşebilirsiniz ha” diyerek, kıt espri anlayışına bir örnek veriyor. Ya da kamuoyundaki yukarı çıkmaya hazırlandığını içeren kesin kanıyı şimdilik, tabii kendine özgü bir siyasal manevrayla, sanki cumhurbaşkanı adayı olmayacağı olasılığından söz ediyor. Resmi bir açıklama olmadıkça, kimsenin bu martavala inanacağı, güveneceği yok! Hele Çankaya’dan, aşağıda dönen fırıldakları yakın dostları vasıtasıyla öğrenen A. Gül gibi deneyimli bir siyasetçi, tabii RTE’yi herkesten iyi tanıyan birisi için olanaksız. HHH RTE’nin her türlü yasal olanak yanında olmasına karşın, bir ülke gerçeğini yalnız MHP lideri Devlet Bahçeli söyledi: “Başbakan, cumhurbaşkanı olmamalı” dedi. Bu söylem öyle bir vurgulama içeriyor ki, gelecek günlerde bu ülkenin ve insanlarının başına gelecek olası bütün olumsuz sorunları ve rejimsel açmazları topyekun ifade ediyor. Ama yankı bulmadı. Söylendi ve orada kaldı! İşkenceye ‘sıfır’ dava 12 Eylül dönemi işkenceleri ile Hopa olayları ve Gezi Direnişi’ndeki polis şiddetine ilişkin yürütülen soruşturmalarda sorumlu asker ve polislere dava açılamadı ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Hükümet, işkenceye karşı “sıfır tolerans” politikası izlediğini savunurken, adalet sistemi buna karşılık vermedi. Ankara’da yürütülen 12 Eylül dönemi işkenceleri, Hopa protestosu ile Gezi Direnişi sırasındaki polis şiddetine ilişkin soruşturmalar bir türlü tamamlanamadı. Üç ayrı soruşturma yürüten Ankara Başsavcılığı, şu ana kadar tek bir kişi hakkında bile dava açmadı. Güvenlik güçlerinin halka yönelik işlediği suçlara karşı yargı sisteminde “cezasızlık politikası” izlendiği görülüyor. Güvenlik görevlilerinin yurttaşlara karşı işlediği işkence ve kötü muamele olayları adaletin önüne çıkartılamıyor. Bunun en somut örneği Ankara’da yaşanıyor. Ankara Adliyesi’nde bilinen üç ayrı işkence ve polis şiddeti dosyası bulunuyor. Bunların başında 12 Eylül darbesi döneminde cezaevi ve karakollarda yapılan işkencelere yönelik soruşturma geliyor. 2010’daki referandum sonrasında başlatılan bu soruşturmada ara YÜZLERCE MAĞDUR YURTTAŞ AYLARDIR ADALET BEKLİYOR Yakın dönemde yaşanan Gezi eylemlerinde yaşanan polis şiddetine ilişkin de Ankara Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturmadan sonuç alınamadı. Memur Suçları Soruşturma Bürosu’nun yürüttüğü soruşturmada, polisin orantısız müdahalesi ile atılan biber gazı fişeklerinden yaralanan eylemcilerin şikayetleri ele alınıyor. Ancak şuana kadar tek bir polise dahi dava açıldan 4 yıl geçmesine karşın bir sonuç alınamadı. Savcı Kemal Çetin’le başlayan soruşturma dosyası daha sonra Murat Demir’e devredildi. Savcı Demir, Sincan’a atanınca dosyayı Abdullah Bulgen aldı. Bulgen’in de görev yeri değişince 12 Eylül işkence soruşturması uzun bir beklemeden sonra Şaban Yavuz’a verildi. Ancak savcı Yavuz, yaklaşık bir yıldır elinde bulundurduğu soruşturmaya ilişkin bir iddianame düzenlemedi. Darbe döneminde Mamak Askeri Cezaevi ile Ankara Emniyeti’nde yapılan işkenceleri konu alan soruşturmanın şüphelileri arasında Cezaevi Müdürü Raci Tetik, dönemin Emniyet Müdürü madı. En somut örnek Ethem Sarısülük’ün cenaze töreninin yapıldığı gün Kurtuluş Parkı’nda başının arkasından biber gazı fişeği ile vurularak ağır yaralanan Dilan Dursun olayında yaşandı. Dilan’ı vuran Akrep aracının görüntüsü olmasına karşın savcılık, bir türlü şüpheli polisi tespit edemedi. Eylemlerde biber gazı fişeğiyle yaralananların dosyaları hâlâ adalet bekliyor.w büslerinde bekletilmiş, bu sırada içeri giren polisler eylemcilere şiddet uygulamıştı. Bazı kadın eylemciler sözlü ve fiziksel tacize uğramış, tecavüzle tehdit edilmiş, bazı eylemcilerin de adliyeye çıkartılırken yüzlerinin, gözlerinin mor olduğu görülmüştü. Kamuoyunda tepki oluşması üzerine Ankara Başsavcılığı, gözaltında işkence yapan polisler hakkında soruşturma başlatmıştı. Ankara Emniyeti, teşhis için polislerin göreve başladıkları resimleri göndermiş, müdahale anına ilişkin görüntüleri ise uzun süre yollamamıştı. Bu soruşturma da 2011’den bu yana devam ediyor. Ancak şuana kadar bir dava açılmış değil. Eski Tabular Öldü, Darısı Yenilerine 23 Nisan gününün haberleri şunlardı: Başbakan Erdoğan, 1915 olaylarıyla ilgili taziye mesajı yayımladı, “Acımız ortak” dedi. Ataşehir’de 11 anaokulundan 520 öğrenci, topluca namaza götürüldü. Meclis’te konuşan Pervin Buldan, “Sayın Öcalan’la başlatılan diyalog süreci artık müzakereye dönüştürülmelidir” dedi. Başbakan’ın koltuğuna oturan öğrenci, törene başörtülü öğretmeni ile geldi. HHH Yaşayanlar hatırlar: 1990’lar Türkiyesi’nde bu haberlerin her biri bir darbe gerekçesiydi. Ermeni meselesi... Çocuklara din eğitimi meselesi... Kürt meselesi... Türban meselesi... Önceki gün, Türkiye’nin zihnindeki tüm tanıdık tabular, adeta geçit töreni yaptı. Kıyamet kopmadı. Daha önce dehşetle karşılanan “Sayın Öcalan” ifadesine Meclis aldırmadı. Başbakan’ın 99 yıldır yok sayılan “acı” hakkındaki taziyesi, “Hayırlısı olsun” diye geçiştirildi. 28 Şubat döneminde “Şeriat kapıda” manşetiyle karşılanacak toplu çocuk namazı, haberden bile sayılmadı. Yıllarca devrim kanunları hatırlatılarak karşı çıkılan türbanlı öğretmen de örtüsüyle değil, merdivende düşüşüyle haber oldu. HHH Ne oluyor? Türkiye tabularından arınıp normalleşiyor mu? Yoo.. Sadece yeni tabular, eskileriyle yer değiştiriyor. Cumhuriyeti korumakla görevli askerlerin tabuları farklıydı. Cumhuriyetle sorunu olanların tabuları farklı... 28 Şubat’ta askerin merkez medyadan beklentisi, kendi hassasiyetlerinin topluma yansıtılması, kendi müdahalelerinin saklanmasıydı. Merkez medya, emredileni yaptı. Bugün “merkez”i, Erdoğan teslim aldı. Aynı medya, inanılmaz uyum yeteneği ve yeni patronunun talimatıyla aynı işleve soyunuyor: Dünün öcüleri, “başörtülü öğretmen”di, “zorla namaza götürülen çocuklar”dı, “Sayın Öcalan”dı. Bugünün öcüleri “çapulcular”, “paralel devlet”, “faiz lobisi”, “vaiz lobisi”, vs... Dün, askerin yargıya, medyaya, üniversiteye, bürokrasiye müdahalesi görmezden gelinirdi; bugün aynı ayrıcalıktan Erdoğan yararlanıyor. Dün, “Askerin morali bozulmasın” diye TSK’nin hataları kamuoyundan gizlenirdi; bugün askere vurmak serbest, polisin moralini bozacak haber yapmak yasak... Ve yeni tabu: “Yolsuzluk”... “Gülen kasetleri” ile 28 Şubat sürecini inşa eden medya, bugün Erdoğan’ın yolsuzluk kasetlerini gizlemekle görevli... O konuya dokunan, yanıyor. HHH Yani tabusuz kalmış değiliz; eski tabular yıkılırken yeni dönemin yeni tabuları yaratılıyor. Ama yine de bu süreç, bize bu ülkenin, ne kadar hızla tabu eskitebildiğini de gösteriyor. Dünün mağrurları bugün mağdur koltuğunda... Bugünün mağrurları, yaptıklarına bakıp yarın başlarına gelecekleri görmeli. Yolsuzluk tabusu da devrildiğinde, savunmalarını yazacak gazete bulamayacaklar çünkü... Ünal Erkan, DAL grubunu yöneten Kemal Yazıcıoğlu gibi isimler bulunuyor. Dava açılmayı bekleyen bir diğer işkence dosyası ise Hopa olaylarına ilişkin. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın miting için gittiği Hopa’da emekli Metin Lokumcu’nun ölümüyle sonuçlanan polis müdahalesi 31 Mayıs 2011 tarihinde AKP Ankara İl Başkanlığı önünde protesto edilmişti. Polis, bu eyleme çok sert müdahale etmiş, çok sayıda gözaltına alınan genç olmuştu. Gözaltına alınan 50’nin üzerindeki kişiler, uzun saat elleri arkadan kelepçelenmiş şekilde polis oto Hopa dosyası Gözaltında öldürüldü ÇANAKKALE KARA SAVAŞLARININ 99’UNCU YILDÖNÜMÜNDE TÖRENLER DÜZENLİYOR Yıllar mezarı olacak ADNAN AVUKA MARDİN Mardin’in Kızıltepe ilçesinde yapılan bir kazıda bulunan kemiklerin 1995’te JİTEM tarafından gözaltına alınarak öldürülen Mehmet Emin Abak’a ait olduğu kesinleşti. Baba Halil Abak, dönemin İlçe Jandarma Komutanı Atilla Uğur ve Şeref Çakmak’ın yargılanmasını istedi. Mehmet Emin Abak ve kuzeni Mahmut Abak, 1995 yılında Mardin İl Jandarma Komutanlığı’na görevliler tarafından gözaltına alındıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınmadı. Abak’a ait olduğu öne sürülen kemikler geçen yıl Kızıltepe’ye bağlı Aysun köyünde bir kuyuda bulundu. Kemiklerin Mehmet Emin Abak’a ait olduğu İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda yapılan DNA testiyle kesinleşti. İHD Mardin Şube Başkanı Erdal Kuzu, Abak ailesiyle birlikte İHD şube binasında dün basın toplantısı düzenledi. Kuzu, sadece Mardin’de 55 kişinin faili meçhul cinayete kurban gittiğini Abak’ın kemiklerinin bulunduğu kazıda 32 kişinin daha kemiklerine ulaşıldığını bunlardan 13’ünün kimliklerinin tespit edildiğini anımsattı. Baba Halil Abak, oğlunun dönemin İlçe Jandarma Komutanı Atilla Uğur ve Şeref Çakmak tarafından gözaltına alındığını iddia ederek, “Kemiklerinin bulunmuş olması tesellimizdir. Aynı zamanda faillerinin de yargı önüne çıkarılması gerekir. Adalet arayışı içindeyim” diye konuştu. Avusturalya’dan Anzak ların torunları anma töreni için Çana kkale’ye geldi. Ortak dilek barış ÇANAKKALE (Cumhuriyet) Çanakkale Kara Savaşları’nın 99. yıldönümü dolayısıyla Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı’ndaki Şehitler Abidesi’nde 32 ülkenin temsilcilerinin katıldığı uluslararası anma töreni düzenlendi. Tören, Çanakkale Savaşları’na katılan ülkelerin çelenklerinin Şehitler Abidesi holündeki Atatürk anıtına koyulmasıyla başladı. Temsil edilen ülkelerin bayrakları, önceden göndere çekildi. Savaşta yaşamını yitiren askerlerin anısına saygı duruşunda bulunuldu, saygı atışı yapıldı, İstiklâl Marşı okunup göndere Türk bayrağı çekildi. Törende konuşan 18’inci Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral İsmail Gürgen, “Çanakkale, savaşanların birbirine saygı duyduğu, öldükten sonra koyun koyuna yatıp dost olan kahramanların savaşıdır. Onun içindir ki Gelibolu’da hayatını kaybedenlerin anısı için dünya barışı adına dualar okunur, dilekler edilir” dedi. Törende, Türk Hava Kuvvetleri’ne ait F16 uçağıyla “SOLOTÜRK” adlı gösteri uçuşu yapıldı. Anma programı kapsamında Fransız ile İngiliz milletler topluluğu anıtlarında törenler yapıldı. Dün ayrıca Gelibolu Yarımadası’ndaki 57’nci Alay Şehitliği’nde tören yapıldı. Bugün yapılacak törenlerde ise gençler, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere savaşlarda canlarını ortaya koyan “dedelerini” anacak. Etkinlikler kapsamında ilk olarak “Ata’nın Yolunda 57’nci Alay Yürüyüşü” yapılacak. Türkiye’nin dört bir tarafından gelen izciler ve öğrenciler, yürüyüş programı kapsamında saat 06.00’da Bigalı’dan yola çıkacak. 10 kilometrelik yürüyüşün ardından izciler ve öğrenciler, Conkbayırı’ndaki Atatürk anıtına ulaşacak. Saat 08.30’da burada gerçekleştirilecek törende, 57’nci Alay Temsili Sancağı’nın devir teslimi yapılacak. Çanakkale Kara Savaşları’nın 99’ncu Yıldönümü Anma Törenleri 10.00 11.00 saatleri arasında Avustralya “Lone Pine” ve 11.45 12.35 saatleri arasında Conkbayırı’ndaki Yeni Zelanda Anıtları’nda yapılacak törenlerle sona erecek. Dedelerini anacaklar İstanbul’da HIV tehlikesi n İstanbul Haber Servisi İstanbul’da fuhuş operasyonu düzenleyen polis, erkeklerle para karşılığı fuhuş yapan 3 Uganda uyruklu kadını daha gözaltına aldı. Son günlerde Afrika kökenli fuhuş yapan kadın sayısında artış yaşandığı belirtilirken, son 6 ayda yakalanan 15 kadında HIV virüsü tespit edildiği öğrenildi. Kadınlar sınır dışı edilmek üzere işlemler yapıldı. Çatışmada öldürülen PKK’linin ailesinden 495 bin lira tazminat istendi Cinayet zanlıları yakalandı n İstanbul Haber Servisi Beyoğlu’nda 3 gün önce bir trans bireyin yaşamını yitirdiği, bir trans bireyin de yaralandığı olayla ilgili bir güvenlik kamerasına ait görüntüleri inceleyen polis ekipleri, sokaktan uzaklaşan iki kişinin H.T. (17) ve T.M. (19) olduğunu belirledi. Bahçeşehir’de bir adreste saklandığı belirlenen H.T, silahla birlikte yakalandı. Arkadaşı T.M de gözaltına aldı. ‘Dünyamızı karartılar’ MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Van’ın Erciş ilçesinde 2005’te öldürülen PKK’li Yücel Yorgun’un ailesinden devlet 495 bin TL tazminat istedi. Mahkeme kararıyla ailenin tüm mal varlığına el konulurken çobanlık yaparak geçimini sağlayan 70 yaşındaki baba İsmet Yorgun, “Bizi hem canımızdan hem de malımızdan ederek dünyamızı kararttılar” dedi. PKK’ye katılan “Dıjwar Devrim” kod adlı Yücel Yorgun, 21 Temmuz 2005’te Van’ın Erciş ilçesinde çıkan çatışmada öldürüldü. Evlat acısı yaşayan Yorgun ailesi İçişleri Bakanlığı tarafından açılan tazminat davasıyla büyük şok yaşadı. Çatışmada şehit olan ve yaralanan askerlere ödenen tazminatlar nedeniyle Yorgun’un anne ve babasıyla 9 kardeşinden 45’er bin lira olmak üzere toplam 495 bin TL tazminat istendi. Mahkeme, İçişleri Bakanlığı’nın talebini haklı bulurak ailenin bu parayı ödemesine hükmetti. Van’ın Özalp ilçesine bağlı Aşağı Turgalı köyünde yaşayan ailenin tüm mal varlığına el konuldu. İki göz kerpiç bir evde yaşayan ve çobanlık yaparak geçimini sağlamaya çalışan 70 yaşındaki baba İsmet Yorgun, “Elimizde avucumuzda bir şey yok. Başımızı koyduğumuz evimiz ve birkaç koyunumuz dışında hiçbir şeyimiz yok. Çocuklarım sürekli polis baskısına maruz kaldı. Baskıdan dolayı şehir dışına çıkmak zorunda kaldılar. Bunu ne Allah kabul eder ne de peygamber. Hem oğlumu öldüreceksin hem de bana ceza vereceksin” diye konuştu. 33 Kürt siyasetçiye tahliye Sadece çocuklarını sormuştu DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Diyarbakır’da, 6 çocuk annesi Makbule Özbek’in iki çocuğu 1993 ve 1994 yıllarında terör örgütü PKK’ye katıldı. Özbek, 1998 yılında çocuklarının akıbetini öğrenmek için örgüt üyeleriyle görüşünce tutuklandı. 2 yıl 3 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen Özbek, yardım ve yataklık suçundan 3 yıl ceza aldı. Yargıtay kararı bozunca Özbek’e bu kez örgüt üyeliğinden 7.5 yıl hapis cezası verildi. Hasta ve yaşlı olduğu için cezaevine girmek istemeyen ve yakınlarının yanında kalmaya başlayan Özbek, kalp, şeker ve yüksek tansiyondan dolayı defalarca tedavi gördü. Özbek, son olarak bir hastanede tedavi olurken verdiği avuç izi nedeniyle yakalandı ve cezaevine konuldu. Özbek’in avukatı Gülşen Özbek, “Sağlık nedeniyle tahliyesi veya infazının geri bırakılması için başvurduk. Adli Tıp raporu gerektiği için süreç çok uzun sürüyor. Af için Cumhurbaşkanı’na da başvuracağız” dedi. KCK’de tutuklu sanık kalmadı İstanbul Haber Servisi KCK İstanbul ana davasında tutuklu bulunan 33 Kürt siyasetçi hakkında İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucu dün tahliye kararı verildi. Böylece 205 kişinin yargılandığı davada tüm tutuklu sanıklar tahliye edilmiş oldu. KCK İstanbul ana davasında 2011 yılından bu yana tutuklu olarak yargılanan 33 siyasetçi hakkında, İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından aylık tutukluluk durumu incelemesinin ardından tahliye kararı verildi. Aralarında BDP PM üyeleri, BDP yöneticileri ve BDP İstanbul Siyaset Akademisi çalışanlarının da bulunduğu 33’ü tutuklu 205 siyasetçi ve insan hakları savunucunun yargılandığı davada, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasının ardından dava dosyası Özel Yetkili İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nden İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilmişti. Dosyanın devredilmesinin ardından İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından geçen ay verilen tensip kararı ile 37 kişi serbest bırakılmıştı. Şarj aleti TIR’ı yaktı n ADANA(Cumhuriyet) Seyhan’da TIR şoförü Mehmet Nurullah Kaymaz, cep telefonunu şarj etmek için cihazı çakmaklığa taktı. Şarj aleti kısa devre yaptı ve TIR’ın elektrik aksamında yangın çıkardı. Uyuduğu için yangını fark etmeyen Kaymaz, çevredekilerin yardımıyla kurtarılırken araç kullanılamaz hale geldi. Süper Loto devretti n ANKARA (AA) Süper Loto’da numaralar “5, 14, 16, 26, 30 ve 46” oldu. 6 bilen çıkmayınca 1 milyon 110 bin 828 lira haftaya devretti. 5 bilenler 4 bin 375, 4 bilenler 78 lira ve 3 bilenler 6 lira seksener kuruş ikramiye kazandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle