22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR 15 Gezi, gözümüzü açtı MÜGE KAYGUSUZ 55. sanat yılını Hobi Sanat Galerisi’ndeki sergiyle kutlayan Muhsin Kut: Çocuk Sen! Çocuk, sen, şu günlerde art arda yayımlanan raporlarda, istatistiklerde sadece bir sayısın. Ülke nüfusunun yüzde 30’unu oluşturan ama ülke gelirinden yüzde 30 pay alamayansın…. Ülkemde çocuk, adına çocuk gelin denen ama aslında ülkemdeki heriflerin pedofili hastalığının mağdurudur. Gelin yapılan, kaçırılan, tecavüz edilen, öldürülen, yaralanan, gaza maruz kalan, dövülen, okutulmayan, işe koşulan, çalıştırılan, dilendirilen, sokakta bırakılandır… Çocuk sen, “Türkiye’de dört çocuktan biri yoksul” diye raporlara yazılan o tümcenin son sözcüğünde tutsak kalansın. O tutsaklığın bizim ayıbımız. O yoksulluk seni suça itiyorsa bil ki utanması gerekenler seni o tutsaklığa itenlerdir. 2002 ile 2010 arasında hakkında dava açılan çocuk sayısı tam iki kat arttıysa, vebali bu ülkede sadece kendi çocuklarını zengin etme peşinde olan yöneticilerdir. Ceza sana değil, onlara kesilmelidir. Çocuk sen, bebekken ölmediysen kendini şanslı sayabilirsin. Ülkem, bebek ölümlerinde başı çekendir. Bakmayın Başbakan’ın kadınlara şu kadar çocuk doğur demesine, kürtajı yasaklamasına… Türkiye’de 2012’de 14 bin 845 bebek, bir yaşını doldurmadan öldü. Bizde bebek ölüm hızı binde 11.7; bu oran AB’de binde 3.9. Çocuk sen, eğer bebekken ölmediysen ve yoksulluğa, bakımsızlığa, açlığa ve hastalığa karşın okula gidebildiysen, ucube eğitim sistemimize getirilen 4+4+4 uygulamasıyla, ilk dört yıldan sonra okumayabilirsin. Hele hele kırsal alanda yaşayan bir kız çocuğuysan, küçük kardeşlere bakmak, evdeki yaşlılara bakmak, senin görevin olacaktır… Cinsel taciz, tecavüzden sıyırdığında bile bir gün kendini “Her 3 kadından biri çocuk evliliği yapmaktadır” yani pedofili kurbanıdır cümlesinin içinde bulabilirsin. Çocuk sen, ülkemde tırmanışa geçen çocuk işçiliğinde, en çok sömürülensin, hakkını alamayansın, iş kazalarında yaşamını ya da çocukluğunu kaybedensin. Ülkemdeki her beş çocuktan birisin. 1999’dan bu yana çalışan çocukların, tüm çocuklar içindeki oranının yüzde 41’den yüzde 56’ya çıktığını, her geçen gün okulu bırakan çocukların çoğaldığını, sokakta çalışan çocukların arttığını belki bilen belki bilmeyensin…. Çocuk sen ülkemde her gün kaybolan 33 çocuktan biri olabilirsin! Geçen yıl her gün 24 çocuk kayboluyordu bu ülkede! Bugün 33! Günde 33 çocuk! 20082011 arasında kaybolan çocuk sayısı 27 binden çok! Çocuk sen ister “dindar ve kindar gençliğe” namzet ol, ister yeryüzünün en sağduyulu, en masum, en barışçı çocuğu, bu ülkedeki şiddetten payını alacaksın! Belki 15 yaşındaki Berkin Elvan gibi, bir gün ekmek almaya giderken bir gaz fişeğiyle düşeceksin, yani katledileceksin… Belki 13 yaşındaki Uğur Kaymaz gibi yargısız infaz edileceksin… Belki 14 yaşındaki Ceylan Önkol gibi koşar oynarken kara mayına basıvereceksin… Belki de Silopi’deki gibi okul bahçende oyun oynarken polisin gazabına uğrayıp gaz bombalarıyla hastanelik edileceksin. Daha üç gün önceydi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ndan 2 gün önce… Bir çocuk “Akrep”e taş attı gerekçesiyle, okul bahçesinde oynayan çocukları gazladılar. 1012 yaşında 12 çocuk hastaneye zor yetiştirildi. Dün 23 Nisan’dı. Çok nutuk dinledik… Benim aklımdan ve yüreğimden geçen ise… Sen çocuk, Nâzım Hikmet’in 1961’de yazdığı şu şiiri bilir misin? Zülfü Livaneli bestesiyle dillerden düşmeyen şarkıyı… “İleri demokrasimizde”, hastalık adları değişti, cop yerini TOMA’lara bıraktı, ama bu şiir hâlâ geçerliliğini koruyor ya, sen ona bak! “hoş geldin bebek yaşama sırası sende senin yolunu gözlüyor kuşpalazı boğmaca kara çiçek sıtma ince hastalık yürek enfarktı kanser filan işsizlik açlık filan tren kazası otobüs kazası uçak kazası iş kazası yer depremi sel baskını kuraklık falan karasevda ayyaşlık filan polis copu hapisane kapısı falan senin yolunu gözlüyor atom bombası falan hoş geldin bebek yaşama sırası sende senin yolunu gözlüyor sosyalizm komünizm filan.” (Tüm sayılar TÜİK ve DİSKAR raporlarından alınmıştır.) 2009’da Türk resmine önemli katkıları nedeniyle 19. İstanbul Sanat Fuarı’nın “Onur Sanatçısı” ödülüne değer görülen Muhsin Kut’un Nişantaşı Hobi Sanat Galerisi’ndeki son sergisi, sanatçının 55. sanat yılını kutlama niteliğinde. Kut ile elinde eskiz defteri, sırtında fotoğraf makinesiyle gezip görerek tuvallere yansıttığı resimlerinden oluşan sergiyi konuşuyoruz. l Resme başladığınız dönemi anlatır mısınız? Daha çok genç bir ressam çırağıyken, 18 yaşındayım. Kabataş Lisesi’nde okuyorum. İlk paramı Tef, Dolmuş gibi dergilerde karikatürden kazandım. Merhum İlhan Selçuk benim ilk patronum. Turhan (Selçuk) Ağabey, Oğuz Aral çok gençtiler. Karikatür çok ciddi bir şey. Ödül kazanmama rağmen karikatürü bıraktım. Resme devam edemeyecektim çünkü. l Peyzaj yapmaya nasıl başladınız? Resme başladığımda Kemal Künmat’ın söylediklerini hiç unutmam. Resim yaparken yalnızsın, sadece kendin için resim yapacaksın, başka hiç kimse için değil. Şimdi içinden ne geliyorsa onu yap dedi. Ortaya bir peyzaj çıktı. Peyzajı yaparken de İstanbul olmuş, Prag olmuş, Paris olmuş fark etmez. Endişem az renk, çok ton kullanmak. l Son dönemlerde Türkiye’deki iktidarın sanat ve sanatçıya bakış açısını bir sanatçı gözüyle değerlendirir misiniz? Değerlendiremem. Çünkü öyle bir bakış açıları yok. İlkokuldan itibaren resim dersine önem verilmiyor. Doğal olarak bu adamlar bu eğitimden geçip başbakan, ya ilk gün gidermiş ya da son gün. Son gün gittiğinde soruyor. Bakanlar geldi mi diye. Gelmediklerini duyunca bakanları sergiye gönderiyor. kültür bakanı olunca durum bu oluyor. Sanata ayırdıkları bütçe de çok az oluyor. 2009’da onur sanatçısı seçildim TÜYAP’ta. Yanıma Ertuğrul Günay geldi. Beraber fotoğraf çektirdik. Ağzını açıp bana tek bir soru bile sormadı. Kültür bakanısın. Yok adamın soracak bir şeyi bana. Atatürk bir sergiye ya ilk gün gidermiş ya da son gün. Son gün gittiğinde soruyor. Bakanlar geldi mi, diye. Gelmediklerini duyunca bakanları sergiye gönderiyor. l Gezi olayları ile birlikte hız kazanan, Duran Adam performansı, renkli u Atatürk bir sergiye basamaklar gibi orantısız zekâlı sokak sanatı hakkında bakış açınız nedir? Akıl almaz bir potansiyelimiz var. Sokak zekâsı olağanüstü. Adamların elinden su sıkmaktan, gaz bombası atmaktan başka şey gelmiyor. Zekâya aynı düzeyde cevap veremeyince kaba kuvvete başvuruyor. Gezi olayları hepimizin gözünü açtı. Çocuklar hakikaten çok doğru bir şey yaptılar. Ayağa kalkıp, hey burda biz de varız diye bağırdılar. Bu çok önemli. Biz de resim yaparak yıllardır, hey biz de varız, diyoruz. Ama Gezi olaylarındaki bu sessiz çığlığı herkes duydu. l Akademi’de aldığınız eğitimden söz eder misiniz? Seramik eğitimi aldım. Hatta akademide her yıl yapılan bir ödül vardı. Ahmet Andiçen Ödülü’nü aldım. Resim tahsili yapmaktan özellikle kaçındım. 64’lü yıllarda girdim Akademi’ye. O zamanlar bana sorarsan bir tane hoca vardı. Bedri Rahmi Eyüboğlu. Diğer hocalar, örneğin Cemal Tollu kadın kalçasını dört köşe çiziyorsa sen de dört köşe çizeceksin. Hocanın doğrultusunda gitmek zorundasın. l Daha öğrenciyken, Sabri Berkel’in önerisiyle resimleriniz Resim ve Heykel Müzesi’ne alınmış… Evet. Ama itiraz ettiler. “Bu adam öğrenci, nasıl müzeye alırsınız?” dediler. Hoca, “Kendisi ressamdır, ben resimlerini biliyorum. 59’dan beri sergi açıyor. 64’te akademiye girmiş. 5 yıl geçmiş. Ben kalksam grafik okusam benim resmimi grafik öğrencisiyim diye almayacak mısınız, ben ressam değil miyim bu durumda?” dedi. Bu şekilde kabul edildim müzeye. yapmamayı öneriyorlar!’ Emre Kınay, Duru Tiyatro’yu Adana’daki festivale kabul etmeyen DT’ye tepki gösterdi. SELDA GÜNEYSU ‘Bize tiyatro Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri’nin jüri başkanı Tijen Par: ASLI ULUŞAHİN ‘Her aşaması adil’ ların jüriden dışlanması mümkün olamaz. Jürideyken işlerini bırakmalarını da isteyemeyiz. Ancak hiç kimse kendi topluluğuna oy vermedi” dedi. Par, oyunların izlenmediği eleştirisi içinse “Bütün oyunlar izlendi. Yapı Kredi Bankası kimin ne kadar oyun izlediğini, hangi oyunlara oy verdiğini biliyor. Basın toplantısında da bu rakamlar açıklandı” şeklinde konuştu. Tijen Par, komedi türünün ödül dışı bırakılmasının da mümkün olmadığını söyledi. Bu yıl komedi ve dram türünün tek dal içinde değerlendirildiğini kaydeden Par, aday sayısının bu nedenle 3’ten 5’e yükseltildiğini belirtti. Son olarak Par, “Yapı Kredi tiyatroyu kullanıyor ifadesi de çok yanlış. Onlar iyi niyetle bu ödüle katkı koyuyorlar. Afife Tiyatro Ödülleri büyük titizlikle, her aşaması adil hareket ederek hazırlanıyor. Adaylar arasında ödülü kimin alacağı da yine aynı titizlikle ve adil olarak belirlenecektir” dedi. ANKARA Tiyatro sanatçısı Emre Kınay, Ahu Türkpençe ile birlikte sahneye taşıdıkları ödüllü oyun “Sondan Sonra”nın Devlet Tiyatroları’nca (DT) Adana’da gerçekleştirilen “DT Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro Festivali” kapsamında sahnelenmesine izin verilmeyişine, “Bakanlıktan sonra siz de mi özel tiyatrolardan desteğinizi çek tiniz? Bakanlık la ters düşmek mi istemediniz?” sözleriyle tepki gösterdi. Kınay, oyunlarını festival tarihlerinde Adana’da farklı bir yerde sahnelediklerine ve salonun tıklım tıklım dolu olduğuna da işaret etti. DT yönetimi ise “Festivaller için pek çok başvuru yapılıyor. Her kesimden tiyatroyu ağırlamaya çalışıyoruz. Davetimizi hiçbir tiyatroyu kırmadan yapmaya çalışıyoruz. Duru Tiyatro için ‘özellikle davet edilmeme’ gibi bir durum yok” açıklamasında bulundu. Kınay, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, DT’nin Adana’da düzen lediği tiyatro festivali için başvu ruda bulunduklarını, ancak kendilerine “Yoğun ilgiden dolayı size festivalde yer veremiyoruz” açıklamasının yapıldığını söyledi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca, bu yıl, destek yardım larından kimi özel tiyatroların “Gezi eylemlerine katıldıkları gerekçesiyle” mahrum bırakıldığını anımsatan Kınay, “Bakanlığın 16 tiyatroyu ‘tek ayak üzerinde durma cezası’ vermesinin ardından, tiyatroları festivale çağırmayarak böyle çaktırmadan da ceza verilmek isteniyor” görüşünü dile getirdi. İstanbul Bahçelievler’de “Bahçelievler Belediye Tiyatrosu” adı altında, AKP’li belediyenin de desteğiyle faaliyet gösteren tiyatronun bir projeyle bakanlığa başvurması gerekirken, ayrı isimler altında 6 farklı projeyle başvuru yaptığı ve bu tiyatroya 6 projeden de bakanlıkça destek verildiğinin altını çizen Kınay, Tiyatro Kare’nin de bu durum hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na başvuruda bulunduğunu anımsattı. “Kimse bu duruma ses çıkarmıyor. DT’nin de bu tür şeylere alet olduğunu görmek acı veriyor” diyen Kınay, şöyle konuştu: “Seyirci bile bizim oyunumuzu festival kapsamında sahnelediğimizi düşündüğünden, festivalin gişesine telefon etmiş. Biz de seyircimize zorunlu olarak bir duyuru yaptık. ‘Festival kapsamında oynamıyoruz’ dedik. Çivisi çıktı gerçekten bu işin. Artık Londra’da tiyatro kurmaya karar verdim.” Kınay ayrıca Türkiye’deki sanat kurumlarının bakanlıkça hazırlanan, kısa adı TÜSAK olan “Türkiye Sanat Kurulu” yasa tasarısı taslağı ile kapatılmanın eşiğinde olduğunu da vurgulayarak “TÜSAK denilen ucube, hangi hükümet olursa olsun sanat için bir risktir” dedi. Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri’nin bu yılki jüri başkanı Tijen Par, aralarında Ali Poyrazoğlu, Nilgün Belgün, Levent Özdilek gibi isimlerin olduğu sanatçıların, ödüllerle ilgili öne sürdüğü iddiaları yanıtladı. Par, tüm suçlamaların asılsız olduğunu belirterek, “Arkadaşlarımız yanılıyorlar. Bunlar çok üzücü ve yanlış değerlendirmeler. Afife Ödülleri’nin çok titizlikle hazırlanan, büyük bir ödül olduğu için eleştirildiğini düşünüyorum” dedi. Tijen Par, ödüle aday tiyatro topluluklarından isimlerin jüride yer aldığı iddiasıyla ilgili olarak “33 kişilik jürimiz tiyatroculardan oluşuyor. Tiyatrocu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle