03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 13 Son Virajda, Son Uyarı! Faal kurumlar vergisi mükellefi yaklaşık 664 bin işletmenin beyanname vermesi için son günlerdeyiz. Gelen çok sayıdaki sorudan anlıyoruz ki, özellikle “gider” göstermek konusunda bazı hayati hatırlatmalar yapmakta fayda var. Ne yazık ki, vergi mevzuatımız işletmelerin yaptıkları harcamaların tamamının vergi matrahından düşülmesine imkân vermiyor. “Kanunen kabul edilmeyen gider” kavramı işliyor, oysa bu giderlerin beyannamede kazanca ilave edilmesi gerekiyor. Ancak bazı harcamaların gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı da büyük tartışma yaratıyor. Peki, Gelir İdaresi tartışmalı konularda özelgelerde ne diyor? İşte yanıtı… Özelgeler devrede • Yabancı müşterilerin talepleriyle spor kulüplerinden kiralanacak localar için yapılan ödemeler, temsil ve ağırlama gideri olarak dikkate alınmıyor. • Asıl borçlunun borcunu ödememesi dolayısıyla kefil olarak ödenen banka kredisi gider olarak dikkate alınmıyor. • Şirketin yapmakta olduğu iki ayrı kat karşılığı inşaat işine ilişkin olarak, vergi mükellefi olmayan gerçek kişi arsa sahibi ile imzalanan sözleşme dikkate alınır. Buna göre, arsa sahibi adına şirketçe karşılanan tapu, ruhsat ve proje tasdik harçları, yapı denetim ücretleri ile sözleşme damga vergileri ve benzeri ödemeler için düzenlenen belgeler, gider belgesi olarak kullanılamaz ve bu harcamalar kurum kazancının tespitinde gider veya maliyet gösterilemez. • Mahkeme kararına göre yüzde 50 kusur oranı dikkate alınmak suretiyle hesaplanarak ödenen tazminat, geçici iş görmezlik ödeneği ve hastane masrafları da kurumlar vergisi matrahında gider olamaz. • Şirketçe senedin vade tarihinde ödenecek kıdem tazminat tutarları, ödemenin yapıldığı vade tarihi itibarıyla kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılabilir. Yani nakden ödeme yapılmadan gider kaydı yapılamaz. • Dil kursuna katılan personel için dil kursu düzenleyen kuruluşa veya kursa katılan personele ödenecek ders ücretinin bir kısmını şirket karşılamışsa, ücret ödemesi kabul edilerek vergilendirilir. Dolayısıyla, bu kurslara yapılan ödemeleri doğrudan giderleştirmek mümkün değil. • SGK tarafından resen tahakkuk ettiri len sigorta primleri ve fark işçilikleri fiilen kuruma ödendiği tarihte gider olarak dikkate alınabilir. Hesaplanan sigorta primleri nedeniyle söz konusu kuruma ödenen para cezaları ile gecikme zamları ve faizleri ise kurum kazancından indirilemez. • Şirket ortaklarına ait SGK primlerinin kurum kazancından indirilmesi mümkün değil. Ancak anonim şirketlerin kurucu ortakları adına anılan kanun çerçevesinde ödenen SGK primleri, anonim şirkete ortaklık nedeniyle elde ettikleri menkul sermaye iratlarının beyanında yıllık gelirden indirilebilir. Söz konusu primler kurum kazancının tespitinde ise ayrıca gider olarak dikkate alınamaz. Evet, özelgeler böyle diyor. Bu satırlar yetmediği için Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 11. maddesini uzun uzun sıralamıyoruz. İsteyenlerle ayrıntısını da paylaşabiliriz, ama sanırım beyanname öncesi en iyisi “daha fazla dikkat!”. GÖRÜŞ İ. GÜRŞEN KAFKAS Milli Eğitim’de Kadrolaşma Atamalarla eğitim yöneticileri tedirgin, endişeli ve kaygılı bekleyiştedirler. Gökten yağmur gibi atama haberleri can yakıyor. Milli Eğitim’de kadrolaşarak ülkeyi düşünceleri doğrultusunda değiştirmeye çalışmak, restleşmek eğitim ilkeleriyle bağdaşmaz. Eğitim, bilgi, deneyim, sevgi, hoşgörü ve anlayış imgeleriyle olmalıdır. Eğitim yöneticiliğini senden benden ayrımcılığıyla deneyimsiz, yeteneksizlerle doldurmak acı sonuçlar doğuracaktır. Ulusal başarıya giden yol eğitimdir. Eğitime yatırım, ülkenin geleceğine yatırımdır. Eğitimimizdeki bu nedensiz yer değiştirme ve kadrolaşmadaki atamalar, toplumda ruhların çatışması olarak algılanmaktadır. Torba yasası gereği yapılmakta olan ve daha da sürdürüleceği bilinen bu kadrolaşma değişimlerinin çağdaş demokrasiye aykırı olduğu bir gerçektir. Yıllarca eğitim yöneticiliği yapanları, elde ettikleri deneyim, başarı ve donanımları göz ardı edilerek görevden almak demokratik ilkelere aykırıdır. “Demokrasi bir eğitim sorunudur. Eğitim yozlaşırsa demokrasi oligarşiye dönüşür” diyen Eflatun’un (4 yy.) özlü sözünün yerindeliği tartışmasızdır. TBMM’de çoğunluğu sağlayarak, ardıllarımız olan çocuklarımızın geleceği ile ilgili eğitim sistemini aydınlıktan karanlığa doğru yönlendirmek, gerici kararlar alınması benimsenmemektedir. 4+4+4 eğitim sisteminin başarısızlığı, inandırıcı olmaması ve güvensizliği; AB ülkeleri arasında sondan üçüncü oluşumuzla kanıtlanmıştır. Daha iyi bir eğitim; çağdaş, bilimsel ve araştırmacı bir öğretim beklentimizken, kadrolaşarak eğitimi iyice dibe vurmak insafsızlıktır. Günümüzdeki eğitimimiz, yaşamak, yaratarak üretecek insan yetiştirme bilincine uygun olmalıdır. 74 yıl önce aykırı ve gerici güçlerin kapattığı o yarım kalan mucize olan Köy Enstitüleri sistemi gibi... Var olan umutlarımız, ne yazık ki buz kalıpları gibi eritildi durdu. Uygulanmakta olan eğitim sistemi ve onun getirisi kadrolaşma biçimiyle ulusal aydınlanmadan giderek uzaklaşılarak, karanlıklara doğru hızla yaklaşılmaktadır. 21. yy bilim ve teknoloji çağıdır. Bilim ve teknoloji, eğitimdeki başarı ile ölçümlenir. Ülkemiz gençlerinin de çağdaş, bilimsel, yenilikçi ve akılcı bir eğitimle yetiştirilmeleri gerekmektedir. 40 bin yöneticinin görevden alınması, dershanelerin kapatılması toplumu germekte, karmaşa ve ayrımcılık yaratmaktadır. Düzeyli, doğru ve yeterli bir eğitim sistemi uygulandığında, dershaneler kendiliğinden işlevsizleşecektir. Günümüz eğitim ve sınav sistemi, dershane eğitimine hem de yasa ile olanak tanımıştır. Eğitim ciddi bir sorundur. Torba yasasıyla geçiştirilecek, önemsizleştirilecek bir konu değildir. Konfüçyüs’ün (üç bin yıl önce), “Yönetenler düzgünse, yönetilenler de düzgün olmak zorundadır” özdeyişinin yerindeliğini görüyoruz. Eğitimdeki başarısızlığımız önemsenmeden yönetenlerin kendi bildiğini okuması, vatandaşı kul ve ümmetçi olarak görmek istemelerindendir. Çocuklarımıza yazık oluyor. Bilimin ışığı dururken, karanlığın gölgesinde yol almaya sürüklenmek acımasızlıktır, kara komedidir. Toplumun örgün ve yaygın eğitimi ile ilgili kararların alınması; inceleme ve araştırma sonucunda olmalıdır. Ülkemizin üniversiteleri, bilim adamları, eğitim emekçisi yazarları ve düşünce bireylerine sorularak yola çıkılmalıdır. Bir partinin yandaşıdır diye onu eğitim yöneticiliğine atamak, niteliksiz eğitimimizi daha da niteliksizleştirecektir. Çocuklarımızın davranış gelişimi, toplumun aydınlanması ve ülkemizin yenileşmesinde temel unsurun eğitim olduğu bilinmelidir. SOSYAL GÜVENLİK 2013 yılı itibarıyla Türkiye’de engelli sayısı 1 milyon 600 binler civarında. Kayıt altında olmayanlar da eklenince, bu sayının çok büyük rakamlarda olduğu belirtiliyor. Bu rakamlara karşın, Türkiye’de çalışan engelli sayısı kamu ve özel birlikte olmak üzere yalnızca 125 bin düzeyinde. Tablo böyleyken engelli işçi çalıştırmaya teşvik yaşamsal öneme sahip bir konu haline geliyor. Peki, bakalım bu konuda yasalar ne diyor? Halen 50 veya daha fazla işçi çalıştırılan özel sektör işyerlerine ait aynı ildeki işyerlerinde çalıştırılan işçilerin toplam sayısının yüzde 3’ü oranında engelli sigortalı çalıştırması yükümlülüğü var. Bu kişilerin Engelliye ‘teşvik’ nasıl? en az yüzde 40 oranında rapor almış olmaları gerekli. Engelli sigortalıların SGK primlerinin ödenmesinde ise asgari ücret üzerinden hesaplanan sigorta primi işveren hisselerinin Hazine’ce karşılanması hükmü var. Bu teşvikten yararlanabilmek amacıyla aylık prim ve hizmet belgelerinin 14857 sayılı kanun türü seçilerek verilmesi gerekli. 1 Mart 2011 tarihinden itibaren engelli teşvikinden yararlanan personel için, aynı anda beş puanlık prim teşvikinden SORU CEVAP Kapsam genişledi de yararlanılabiliyor. 4857 sayılı kanunun 30/3. maddesine göre; korumalı işyerlerinde çalıştırılan engelli sigortalıların, prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin tamamı ödeniyor. Yine kontenjan fazlası engelli çalıştıran, yükümlü olmadıkları halde engelli çalıştıran işverenler her bir engelli için prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin tamamı da Hazine’ce karşılanıyor. Sağlık primine SGK cezası asgari ücretin yüzde 30’unu Çalışanlarımıza Tamamlayıcı geçmeyen özel sağlık sigortası Sağlık Sigortası yapıp, primini primi ve bireysel emeklilik katkı cebimizden ödeyeceğiz. Ayni payları tutarlarının prime esas nakdi yardıma girer mi, bu tutarkazanca tabi olmayacağını belar için devlete ayrıca SGK primi lirtir. Yani asgari ücretin yüzde ödeyecek miyiz? Cemal Atar 5510 sayılı kanunda “Prim, ik30’undan fazla ödenen tamamramiye ve bu nitelikteki her çeşit layıcı sağlık sigortaları prime istihkaktan o ay içinde yapılan tabi olur. Tablo böyleyken, SGK ödemelerin ve işverenler tarasağlık maliyetlerini düşüren fından sigortalılar için özel sağlık işverenlere destek olmak yerine sigortalarına ve bireysel emekbir de bu işverenlerden SGK lilik sistemine ödenen tutarların primi istenerek adeta cezalandıprime esas kazancın tespitinde rılmaktadır. Anlaşılır gibi değil! dikkate alınacağı” yazar. Sorularınız için [email protected]. Ancak diğer bir madde ise, tr adresine mail atabilirsiniz. Tüm sorular işverenlerce sigortalılar için eposta ile tek tek cevaplanacaktır. ödenen ve aylık toplamı Sokaklarda Yaşayan Çocuklarımız PERİHAN ERGUN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Geleceğimizin temel taşı saydığımız çocuklarımızdan genelde yoksul ailelerden gelen yavrularımızın az sayıda da olsalar yaşamlarını sokaklarda sürdürmeleri, hep içimi yakmış, beynimi sızlatmıştır. Toplumlarda aydınlık kalkınmanın ancak ve ancak ekonomi ile eşdeğerde yer alan eğitimle oluşabileceği bilinirken, bundan yoksun kalan sokak çocuklarımıza Milli Eğitim Bakanlığı’nın gerektiğince eğilmediği görülmektedir. Örneğin; oturduğum yer olan İstanbul’un önemli ilçelerinden Beyoğlu’nun cadde ve sokaklarında onlarca tinerci çocuk kol gezerken ve asayişten sorumlu Emniyet görevlilerinin bunları toparlayıp çocuk korunma evlerine götürmeleri gerekirken, onları kovalamaktan başka işlem yaptıklarını görmedim. Daha doğrusu o görevlilere bu çocukları toplayıp oluşturulan şu barınaklara götürün, diyebilseler onlar da sevaba ulaşmak için bunu canı gönülden yaparlar. Bu üzücü sorun da ortadan kalkmış olur. Bu konuda belediye ile Emniyet’e dayanamayıp telefonla başvurduğumda, “Biz de üzülüyoruz ama mıntıkamızda koruyucu mekân olmadığı için yoldan geçenlerin şikâyetlerini ancak onları kovalayarak halletmeye çalışıyoruz” diye haklı bir savunma yapabiliyorlar. Halkımız da öyle alıştırılmış ki bu önemli sorundan hiç tedirginlik duymuyor, hatta çocukları tiksinerek suçluyorlar. Evvelki gün sağlık sorunum nedeniyle Tepebaşı’ndaki kliniğe gitmişken, İstiklal Caddesi’nde, Oda Kule geçidinin hemen karşısında olan kırtasiyeciye de uğramak için oraya saptığımda gene birkaç kez rastladığım gibi üçdört kişilik 1415 yaşlarındaki üst başları temiz çocukların betonun üstüne attıkları kabanlarına sarılarak uyuduklarını gördüm. Dönüşte pasajın bitimindeki çiçekçi kadına, bunlar hep burada mı, diye sorduğumda; “Evet anacım uyuşturucu da alıp böyle sızıyorlar” yanıtını alınca çaresizlik ve üzüntüyle evin yolunu tuttum. HHH Sokaklarda yaşayan bu çocukların, yaşam ve eği tim haklarının sağlanamayışından söz ederken bir de 21 Nisan günlü gazetemizin haberler sayfasında yürek yakan bir bilgilendirme ile karşılaştım. Şöyle ki; “Gündem Çocuk Derneği”nin Türkiye’de Çocuğun yaşam Hakkı 2013 Raporu’na göre, Ocak 2013 Aralık 2013 tarihleri arasındaki zaman içinde 633 çocuğun yaşam hakkı ellerinden alınmış. Devlet bu akıl almaz olayı görmezden gelirken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) bu haklar için verdiği üç kararla Türkiye’yi mahkum ederek uyarmış. Kamuoyunu da 2014’te bu gibi olayların yaşanmaması için soruna sahip çıkmaya ve hükümeti uyarmaya davet etmiş. Bence de bu sorumsuzlukla içerde ve dışarda kınanacak durumlara düşmemek için özellikle de çocuklarımıza sahip çıkarak, ulu önderimiz Atatürk’ün gösterdiği ilkeler doğrultusundaki sorumluluklarımızla ve elbirliğiyle vatanımızın, ulusumuzun çağdaş Cumhuriyet Aydınlanmasını sürdürmeliyiz. HHH Yazının üzerimize çöken ağırlığını hafifletebilmek için bizlere övünç getiren, ulusumuzu onurlandıran bir başarıya dönelim. Yıllar önce dik duruşu, azim ve iradesiyle Sayın Doğu Perinçek’in, bizim Kurtuluş Savaşı döneminde Ermeni vatandaşlarımızı katlettiğimiz iftirasının emperyalistlerin uydurması olduğunu rahmetli Rauf Denktaş’la birlikte İsviçre’den başlayarak Avrupa’nın dört bir yanında hatta bunu yadsıyanlara ceza getirici kanunları olan Fransa’da bile tüm yürekliliğiyle savunarak yüzümüzü ak etmiştir. Ayrıca bu olay AİHM’ce de kabul görmüştür. Övünç verici bu başarıyı hükümeti yönetenler görmezden gelirken, Türk Amerikan Derneği Kurulu’nca ödüle layık görülerek ABD’de kendisine sunulmak istenmiştir. Gelin görün ki Sayın Perinçek’in yurtdışına çıkma yasağı bulunduğu için ödülün alınması görevi değerli eşi Şule Perinçek Hanım’a düşmüştür. Böylece eşinin altı yıllık zindanda oluş çilesine ortak olan özverili insana, Yaradan bu ödülü almak mutluluğunu bahşetmiştir. Dileğim mutluluklarının ömür boyu sürmesidir. T.C. İSTANBUL 10. İCRA DAİRESİ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI 2013/247 TLMT. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: TAŞINMAZIN Tapu kaydı: İstanbul ili, Sarıyer ilçesi, Mirgün Mahallesi, Mirgün Mektebi Yunus Ağa ve Kestane Sokağı mevkiinde bulunan 811 ada, 13 parsel sayılı 387.75m2 miktarlı kargir ev vasıflı taşınmazın tamamı. Özellikleri: Satışa konu taşınmaz; İstanbul ili, Sarıyer ilçesi, Emirgan Mahallesi, Emirgan Mektebi Sokak ve Akasya Sokak köşesinde, tapunun 811 ada, 13 parsel numarasında kayıtlı, Emirgan Mektebi Sokak’tan 57, Akasya Sokak’tan 11 dış kapı numarası alan 387.75m2 miktarlı kargir ev vasıflı taşınmazın tamamı niteliğindedir. Taşınmazın tamamı 387.75m2 alana sahip arsa üzerinde yer alan bina Emirgan Mektebi Sokak ve Akasya Sokak’tan olmak üzere iki girişe sahip, yol cephesinden girişli bahçe altında kalan bölümde kapalı garaj mahalli ile parsel dahilinde zemin kat+1 normal kat+çatı kattan müteşekkil, B.A.K. tarzda, ayrık nizamda inşa edilmiş olan ana bina yer aldığı tespit edilmiştir. Söz konusu binanın altı oda, salon, üç adet banyo ile çatıda açık teras mahallerinden ibaret, 400m2 civarında kullanım alanına sahip olduğu tespit edilmiş olup, kısmi Boğaz manzarası ile Emirgan Korusu manzarasına sahip olduğu görülmüştür. Bina dahilinde elektrik, sıhhi tesisat, kalorifer tesisatı mevcut, parsel etrafı bahçe duvarı ile ihata edilmiş durumda, alt ve üst yapısı tamamlanmış durumda, belediyenin her türlü hizmetinden istifade etmektedir. Taşınmazın halen borçlu istimalinde olduğu beyan edilmiştir. İmar Durumu: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Boğaziçi İmar Müdürlüğü Durum Harita Bürosu tarafından tanzim ve tasdik edilmiş olan 03.09.2013 tarih, 157983 sayılı imar durum belgesine göre; Sarıyer ilçesi, Mirgün Mahallesi, 40 pafta, 811 ada, 13 parsel sayılı taşınmaz; 22.07.1983 onanlı, 1/1000 ölçekli Boğaziçi Sahil Şeridi ve Öngörünüm Bölgesi Uygulama İmar Planının, 13.06.2011 onanlı sayısallaştırılmış ve güncelleştirilmiş paftalarında “Konut Alanında” kalmaktadır. 2960 sayılı yasanın geçici 4. maddesi uyarınca konut kullanımına ayrılmış ancak yapı yapılmamış yerlerde yeşil alan statüsü uygulanır. Diğer hususlarda onanlı plan hükümlerine uyulacaktır denilmiştir. Kıymeti: 2.900.000,00 TL KDV Oranı: %18 Kaydındaki Şerhler: Dosyasında mevcut tapu kaydı gibidir. 1.Satış Günü: 03/06/2014 günü 11.30 11.40 arası 2.Satış Günü: 03/07/2014 günü 11.30 11.40 arası Satış Yeri: İSTANBUL 10. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ KALEMİ Satış şartları: 1 İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50’sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde, elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50’sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin %20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/247 Tlmt. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 09/04/2014 (İİK. m.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. *: Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın:26175) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Selden ko1 runmak için 2 evlerin önüne 3 yapılan eğik duvar. 2/ Avuç 4 içi... Sinir bo 5 zucu, berbat 6 bir iş ya da du7 rum için kullanılan söz8 cük. 3/ Bir tür 9 otomobil yarışı... Hatay ilin1 2 3 4 5 6 7 8 9 de bir ırmak. 4/ 1 K A F A K A R I Ş Çirozluktan son2 A B U J A A S A ra yağlanmaya baş 3 Y A L A M U K L layan uskumru. 5/ 4 D E N İ K N E Erzurum’un PaS K A L A sinler ilçesinde bir 5 I R A L İ Z E kaplıca. 6/ Olum 6 R U A Ğ suzluk belirten bir 7 A L K A Z A R İ T İ önek... Halk dilin 8 K E M R E de bulgur pilavına 9 T A Ş E K İ N verilen ad... Yayla ya da bahçe kulübesi. 7/ Şeker, pirinç unu ya da nişastadan yapılan çocuk maması... Lantan elementinin simgesi. 8/ Bir atımlık barut miktarı... Gerçekleşmiş eylem. 9/ Boru sesi... Film çekiminde dekorun kurulduğu yer. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Van Gölü’nde küçük bir ada. 2/ Hıristiyan azizlerine verilen san... Tanrı bağışlamasından yoksun kalma. 3/ Teniste, oyuncuların uzun süreli karşılıklı vuruşlarından oluşan seriye verilen ad... İsyankâr. 4/ İtalya’ya ait bir takımada. 5/ Kuşbaşı doğranmış koyun eti ve yufkayla yapılan bir tür kebap. 6/ Sodyum elementinin simgesi... Yemek... Küçük köy. 7/ Saf, katkısız, temiz... Bir nota. 8/ Bezden biçilmiş elbise ya da çamaşır... Kendinden geçmiş, güçten düşmüş kimse. 9/ Titan elementinin simgesi... Yayla.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle