04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 NİSAN 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 Özel yatırım ve ihracat büyümeye katkı yapmadı, Türkiye ikinci yarıda kademeli olarak yavaşladı Yatırımsız büyüme u Türkiye 2013’te yüzde 4 büyürken büyümenin ana kaynağı tüketim ve kamu harcamaları oldu. Artan ithalata karşın yatırımların sıfıra yakın gerçekleşmesi nedeniyle cari açığın GSYH’ye oranı yüzde 6.2’den 7.9’a çıktı. Ekonomi Servisi Türkiye 2013’te yüzde 4 büyürken veriler bu oranın sürdürülebilir olmadığını gösteriyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) dün açıkladığı verilere göre dördüncü çeyrekte Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) bir önceki çeyreğe göre yüzde 0.5 artarken, 2013 genelinde 4 büyüdü. Geçen yılın aynı çeyreğine göre ise artış yüzde 4.4 oldu. Türkiye 2012’de yüzde 2.1 büyümüştü. Ekonomi yılın ilk yarısında önemli ölçüde canlanırken, ikinci yarıda büyüme hızı kademeli olarak yavaşladı. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin “Yatırımsız Büyüme” başlıklı analizine göre; 2013’te büyümenin ana kaynağı tüketim ve kamu harcamaları oldu. Yukarıdaki grafikler Türkiye İstatistik Kurumu verilerini kaynak alan BETAM Raporundan alınmıştır. Savaş Suçlusu Blair Bile Aklanmıştı... Yeri geldiğinde, medya çağında, güdümlü, sandığa dayalı güncel ölçümlemelerde; sandık, çoğunluk iradesinin haklılık, demokrasi ile çelişkili çarpıcı örneği olarak, savaş suçlusu Blair’in sandıktan aklanmasını, bilinçlerimize kazınması için anımsatıp dururum... İnsanlığın demokrasi tarihinde en anlamlı yeri almış ülkeler arasındaki İngiltere’de, söz konusu olay öncesi solemek örgütlülüklerinin gücüne, evrensel insan haklarından yana duruşlarına, eylemlerine tanıklık etmişken... Sol adına iktidara gelen bir liderin, göz göre göre Irak işgali kirli savaşında, bölgeden sorumlu emperyal ülke kimliğiyle rehberlik, başrol üstlenmesinin, ülkesinde seçimle aklanmasını hiç unutamadım... Çoğunluğu partisine oy vermiş yüz binler meydanlarda savaş karşıtı eylemler yapmışlarken kirli savaşın boyutları göreceli bizden çok daha özgür, bağımsız medyası olan ülkelerinde kamuoyuna sergilenmişken... Elbette sandıksız demokrasi olmaz. Demokrasilerin işlerliğinde sandıkla iktidara getirme götürme dışında bir araç da yoktur. Seçmenin seçim iradesi, özgür birey olarak kendi değerler terazisinden geçirdiği oyunu özgürce kullanabilmesi mutlaktır... Ama demokrasinin olmazları yasama, yürütme, yargı bağımsızlığı, hukuk devleti düzeni işleyişi, evrensel insan haklarının geçerliliğine koşulsuz duyarlılık... Demokrasinin vazgeçilemez örgütlenme, kamuoyu oluşturma haklarının, bireyler ve örgütlenmeler için sonuna kadar kullanılabilir, işler oluşları... dahi, sandıktan çıkan iktidarların, elde edilmiş büyük gücü, evrensel insan hakları, demokrasi ilkelerine aykırı kullanmayacaklarının güvencesi değildir... Yukarıdaki örnekte görüldüğü üzere de, seçmenlerin insanlık, demokrasi suçu oluşturan iktidar icraatlarını onaylayarak oylarıyla akladıkları örnekler en demokratik ülkelerin tarihlerinde de çoktur... Yüzyıllar sömürgecilik düzeninden alınan payların tadını bilinçaltlarında taşıyan İngiliz seçmenlerin, güncel, evrensel insan hakları değerleriyle Blair politikalarıyla hesaplaştıkları kuşkuludur. Bush’un Irak petrollerinin, savaş ganimetlerinin paylaşılması ortaklığının dayanılmaz çekiciliğinde, işlenen insanlık, savaş suçlarını görmezlikten gelerek oy kullanmış seçmenler gerçeği hafife alınabilir mi? HHH 30 Mart seçim sonuçlarında, kaçınılmaz Başbakan Erdoğan’ın diktatörlere özgü bir üslupla kendisine eleştiri getiren her kesimi tehdit ederken, tek başına her yaptığına onay isterken sınırlı oy kaybı sorgulanıyor... Demokratik bir düzende bir iktidarın ayakta kalmasını olanaksız kılacak kirli çamaşırlar ortalığa saçılmışken, dudak uçuklatan insan hakları, hukuk ihlalleri, baskılar, medyanın, tüm kamu kurumlarının ele geçirilmesi, mutlak otorite, yolsuzluklarla hesaplaşılmadan... anlamlı bir oy kaybının yaşanmamasının şoku öne çıkıyor. Başbakan Erdoğan’ın en çok seçim sürecinde, seçmenine çok çarpıcı bir biçimde kendi seçim kampanyası boyutunda başarılı anlatabildiği, mutlak iktidar gücünün elinde olduğu, nasıl kullandığı, kullanacağı gerçeği görmezlikten geliniyor... 17 Aralık operasyonları gündeme geldiğinde, olağan demokrasilerde olduğu üzere hükümet istifa etmiş olsa ya da hükümet içinden yine demokrasilerde olması gereken biçimde yolsuzluklara ilişkin yargılamanın şaibesiz gerçekleşebilmesi için gereken önlemler alınmış olsaydı. Yolsuzluklarla hesaplaşmaya yönelik İktidarları iradesi konsaydı. Seçmenin bir itirazı mı olur, yoksa daha bir şevkle seçim sandığına koşar, belki de oyların aslında anlamlı kaybı yerine artışı mı yaşanırdı? Bile bile, göre göre yüzlerle yargı, binlerle polis, kamunun ilgili her alanından on binlerle kilit görevde kendi yerleştirmiş oldukları kadrolardan operasyonlarla, yolsuzluk, kirliliklerle, işlenmiş suçlardan kaçış operasyonları sağlandıktan sonra seçmen verdiği oylarla işlenen bu suçları aklamış mıdır? Siyaset bilimcileri dünyanın her yerinde yaşandığı üzere, seçmenin kısaorta vadeli çıkar algılamaları içinde, iyi gidecek ekonomiden payını alma umudu varken rüşvet ve yolsuzluklara karşı çok da duyarlı davranmadığını, ancak asla affetmediğini, uzun süreçte mutlaka hesaplaştığını savlıyorlar. AKP seçmeni üzerinden bir de bu işin özeli var ki... Siyasal İslamcı siyaset üzerinden yıllardır yapılmış kara propaganda ile, Cumhuriyet, laiklik, Atatürk devrimleri, devlet icraatlarının bütününde Müslümanların inançları üzerinden insan haklarının gasp edildiği, mağdur edildikleri yargılamaları var ki... On yılı aşmış İktidarları sürecinde işte bu siyasal İslamcı kriterlerle, iktidar kaynaklarının örneği görülmemiş bir ayrımcılıkla paylaştırılmasında örülmüş bir kendine özgü örgüt çıkar ağı var ki... Nimetlerden pay aldığına inanan İktidarlarının seçmen kitlesi için, İktidarları ile kendi çıkarları adına çatışabilme algılamasının oluşması çok zor... Cepheleşme, haksızlık, hukuksuzluk üzerinden kurulu kirli çıkar düzeninin, bilinçlerine kurtarıcı olarak kazınmış İktidarları düzeninin, artık kendilerine de verdiği zararları, ödenen bedelleri görmek öyle kolay bir iş değil... Seyfettin Gürsel, Zümrüt İmamoğlu ve Barış Soybilgen’in imzalarını taşıyan analizde yer alan değerlendirmelere göre, özel yatırım ve ihracat büyümeye yok denilecek kadar az katkı yaparken, stok değişimleri büyümeye pozitif katkı yaptı. İthalat katkısı ise negatif oldu. Böylece geçen yıl azalan iç talep 2013’te tekrar artışa geçti. Yine geçen yıl pozitif olan net ihracat katkısı ise altın ithalatının etkisiyle negatife döndü. Cari açığın GSYH’ye oranı yüzde 6.2’den 7.9’a çıktı. Yüzde 4 olan yıllık büyümede kamu katkısı 1.6 yüzde puan olarak gerçekleşti. Canlanan tüketimin katkısı ise 3.1 yüzde puan oldu. Stok değişimleri de büyümeye 1.6 yüzde puan katkı yaptı. 2012’de yüzde 4.9 düşen özel yatırım 2013’te yüzde 0.7 arttı, ancak büyümeye katkısı yalnızca 0.1 yüzde puan oldu. Böylece özel yatırımlar büyümeye neredeyse hiç katkı yapmamış oldu. İhracattaki artış geçen seneye göre yüzde 0.1 düzeyinde gerçekleşti ve büyümeye katkısı sıfıra yakın oldu. İthalat ise yüzde 8.5 artarak büyümeye 2.4 yüzde puan negatif katkı yaptı. Takvim etkisinden arındırılmış sabit fiyatlarla GSYH 2013 yılı dördüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 4.7’lik artış gösterirken, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH değeri bir önceki çeyreğe göre yüzde 0.5 arttı. İmalat sanayii, 2013’te bir önceki yıla göre sabit fiyatlarla yüzde 3.8 arttı. Kişi başına düşen milli gelir geçen yıl 10 bin 782 dolar oldu. Sabit fiyatlarla hanehalklarının nihai tüketim harcamaları 2013 yılında yüzde 4.6 artarken devletin nihai tüketim harcamaları yüzde 5.9 arttı. Piyasalar biat etti u Güne hızlı başlayan borsa yüzde 1.95’lik yükselişten sonra yatay kapandı. Dolar 3 ayın, Avro 1.5 ayın en düşük seviyesine indi. Ekonomi Servisi Yerel seçimler sonrası borsa güne hareketli başlasa da bunun etkisi uzun sürmedi. Güne yüzde 1.95 artıda başlayan Borsa İstanbul ilk seansta 19 Aralık’tan bu yana en yüksek seviyesi olan 70 bin 464 puanı gördükten sonra gelen kâr satışlarıyla yükseliş hız kesti. Öğle saatlerinden itibaren yatay seyreden Borsa İstanbul günü yüzde 0.9 yükselişle 69 bin 736 puandan kapattı. Borsada hükümete yakın olduğu düşünülen şirketlerin hisseleri hızla değer kazanırken, cemaate yakınlığıyla bilinen şirketlerin hisseleri sert düştü. İhlas Ev Aletleri yüzde 14, İhlas Madencilik yüzde 21, İhlas Yayın Holding yüzde 19, İhlas Gazetecilik yüzde 13 civarı yükselirken; Taraf Gazetecilik yüzde 8, Bank Asya yüzde 8, Koza Madencilik yüzde 2.2, İpek Doğal Enerji yüzde 4 civarı düştü. Dolar 2.15 liranın altına inerek TL karşısında son üç ayın, Avro da 2.97 TL ile 1.5 ayın dibini gördü. Analistler AKP’nin yüzde 40 ve üzerinde oy almasının piyasalarda olumlu algılanmasını bekliyordu. Serbest piyasada dolar 2.1510 TL, Avro 2.9660 TL’den günü tamamladı. Öncelikle seçim sonuçlarına baktığımızda yurttaşlarımızın yolsuzluk ekonomisi ve rant paylaşımındaki adaletsizliğe aldırış etmediğini görüyoruz. Milletimiz günlük yaşamındaki standardına bakıyor. Henüz boğazını sıkan bir ekonomik kriz hissetmediği için cari açık tehlikesi, büyümedeki ciddi düşüş, enflasyonun artacağı gibi hususlara kafa yormuyor ve tercihini değiştirmiyor. Sosyal yardımlar, dolaylı yardımlar, seçim armağanları nedeniyle şu anda keyfi yerinde olan vatandaşın tercihlerine, “bizim demokrasi bilincimiz” bu diye saygı göstermekten başka çaremiz yok. Tuzaklara dikkat! u Türkiye büyük bir gerilim sonrası girdiği yerel seçim sürecini tamamladı. İş dünyası artık gerilimin bitmesini ve Türkiye’nin yeniden büyümeye ve ekonomiye odaklanmasını istiyor. Ekonomi Servisi Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanı Süleyman Onatça, Türkiye’nin artık geçmiş tartışmaları bir kenara bırakarak orta gelir ve orta demokrasi tuzaklarından kurtulmaya, ekonomik istikrar ve büyümeye odaklanılması gerektiğini söyledi. Onatça’nın değerlendirmesinin satır Güler Sabancı başları şöyle: l Toplumsal gerilim, kutuplaşma ve siyasetteki sert En büyük yara üslup devam ettiği sürece, ekonomide büyümenin hızlanması mümkün değil. Yerel seçimler önve İstanbul Hazır Giyim cesinde gerginliğin çok yükrı ıla atç ac İhr n nfeksiyo sek noktalara tırmanmasının, Koliği (İHKİB) Başkanı HikBir yılın ilk çeyreğinde büyüme met Tanrıverdi’ye göre arhızını yüzde 4’ün de bir hayli tık Türkiye’nin bu oy oranlaaltına çektiğini düşünüyoruz. rıyla gerginliği bitirmesi lal Bir an önce ekonominin zım. Bundan sonra da ekoverimliliğinin artırılması, enerji nomiye odaklanmanın önebağımlılığının azaltılması, böl mine dikkat çeken Tanrıvergesel kalkınma farklılıklarının di, “Bu dönemde en büı. ald i om on ek ı ray ya azaltılması gibi alanlarda bek yük ler var. leyen önlemlere odaklanılma Yapılması gereken onlara de kil şe bir lı Çok hız sını temenni ediyoruz. lazım. UmaAnadolu Grubu Yönetim Ku odaklanmak biter. Şu an ik rulu Başkanı Tuncay Özilhan, rım gerginl nda büyüarı civ 2 e bundan sonra gerginliğin düşüp yüzd cak gibi görünüola düşmeyeceğinde tarafların tavır me Türyor. Yüzde 2 büyüme ve tutumlarının etkili olacağını kiye için çok olumsuz bir söyledi. Herkesi kucaklayan bir senaryo. Çok hızlı bir şeyaklaşımın gerginliği düşürece kilde Türkiye’nin üretimğini anlatan Özilhan, “Gerginlik de büyüyeceği bir modele sürerse ekonomi etkilenir diye geçmek lazım” dedi. düşünüyorum” dedi. Burcu Akdarı Toprak Hikmet Tanrıverdi Süleyman Onatça Gerginlikler son bulsun 4 TÜSİAD “Son dönemlerde kaygı verici düzeye yükselmiş bulunan, kutuplaşmayı ortadan kaldıracak bir siyasi tutumun ve söylemin oluşmasına siyasetin tüm taraflarının katkı vermesini umut ediyoruz” açıklamasını yaptı. 4 Güler Sabancı Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı: Çok yıpratıcı bir seçim sürecini geride bıraktık. Bu ülkenin, hepimizin olduğu ve birlikte barış içinde yaşamamız gerektiği bilinci ile seçim sürecinde yaşananları arkamızda bırakmalıyız. 4 Cem Negrin Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı: Bir gün bile gecikmeksizin bu kasvetli havadan çıkıp daha çok üretim, daha çok çalışan, daha çok ihracat için yeniden dört elle işimize sarılmamız gerekiyor. 4 Mehmet Büyükekşi Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı: Seçim gündeminin ardından bugünden itibaren tüm Türkiye’yi tekrar ekonomi ve ihracat gündemine yeniden dönmeli. 4 Nazmi Durbakayım İstanbul İnşaatçılar Derneği Başkanı: Seçim öncesi ertelenmiş satınalma taleplerini fırsat bilip tüketiciyi mağdur edecek zamlar yapmadan yeni proje ve kampanyaların devreye girmesi herkese fayda sağlar. 4 Burcu Akdarı Toprak Genç Yönetici ve İşadamları Derneği Başkanı: Şimdi birlik ve beraberlik içinde yeniden insanımıza iş, aş ve refah getirecek çalışmalara odaklanmamız gerekiyor. Yerel yönetimlerden, ülke vatandaşlarımızın özellikle refah seviyesini yükselten politikalara yoğunlaşmasını ve demokratik bir Türkiye talep ediyoruz. çözümlerden söz etmedi. Başbakan nasıl ki gerilim yaratarak bizi yorduysa CHP lideri de gerilime gerilimle cevap vererek yordu. Oysa CHP Atatürk’ün partisi olarak farklı bir strateji izlemeliydi. Ekonomiyi öne çıkarmalıydı. Gülen Cemaati ile sempati ilişkisi algısını yaratmamalıydı. MHP lideri Türk milliyetçiliği üzerinden siyaset yaptığı için heyecanların partisi olması gerekirken donuk ve hedefsiz bir parti vizyonunu ortaya koydu. MHP de ekonomiyi öne çıkarmadı. Seçim Sonuçlarına Aldanmayalım! kişiliğin öne çıkmasının seçim kazandırmadığı oldu. Konuşmak ve eleştiri yapmak değil “eleştirilenin yerine nasıl yapılacağının ortaya konulmasının” seçim kazanmak için gerekli olduğunu bir kez daha bize gösterdi. Ama muhalefetin başarısızlığından kaynaklanan AKP’nin aldığı başarılı sonuç, ekonomideki olumsuz gelişme tehlikelerini bertaraf etmeyecek. Üstelik AKP’nin sorumluluğu daha da artmıştır. yenildi Muhalefet partileri Kürt milliyetçiliği Batı’da prim yapmıyor Kürt milliyetçiliği üzerinden siyaset yapan BDP bölgesel başarı elde ederken, Türkiye’yi kucaklayacak bir sol parti edasıyla hareket eden, aslında BDP’nin batı versiyonu HDP’nin aldığı sonuçlar da batıda Kürt milliyetçiliğinin prim yapmadığını bize göstermiş oldu. Bu seçimin çarpıcı sonuçlarından biri de dürüst, mert, namuslu Ancak esas irdelenmesi gereken şey CHP ve MHP’nin yenilgisi. CHP lideri seçim stratejisini Başbakan’ın düşman yaratma ve kutuplaşma politikasına cevap verme şeklinde oluşturunca, yeni bir şey söylememiş oldu. Ekonomi oldukça kırılgan ve AKP’nin yumuşak karnı olduğu halde ekonomi ve projelerden, halkın günlük hayatına etki yapacak risk altında Ekonomimiz ciddi FED değiştirdiği para politikasına devam edecek. İleride yapacağı faiz artırımını piyasa fiyatlıyor. Bu gelişmekte olan ülkeler için para bulmada sorun yaratacak. Cari açık oldukça tehlikeli seviyesini koruyor. Bu ekonominin kırılganlığını gösteren en önemli durum. S&P, Türkiye’nin görünümünü durağandan negatife çevirdi (7 Şubat 2014). Fitch ve Moody’s’den, özellikle de bankacılık sektörüne ilişkin gelen açıklamalar da çok olumlu değil. 4 ve 11 Nisan’da Fitch ve Moody’s’in gözden geçirmeleri var ve görünümü negatife çevirmesi bekleniyor. Bütün bunlar Türkiye’nin dış kaynak bulmasında sorun yaratacak hususlar. Enflasyonun yüzde 10’u geçmesi bekleniyor. İşsizlik ve özellikle genç işsizler oranı oldukça yüksek. Yüzde 10’larda olan işsizlik oranları ile Türkiye ekonomisinin yürümesi mümkün değil. Türkiye’nin her yıl en az yüzde 5 büyümesi gerekiyor. Bu da gelecek iki yılda olası görülmüyor. Bu yıl ödenecek 210 milyar dolar nereden bulunacak? Bu, borçlanmanın artarak devam edeceğini gösteriyor. Halk boğazı sıkıldığında tercihini değiştirir Bu ekonomik gidişin halkın günlük yaşantısına olumsuz etki yaptığı gün, halk RTE diye şarkılar söylemeyi bırakıp başka şeyler söyleyecektir. Bu nedenle bu seçimlerin sonuçlarına aldanıp ortamı güllük gülistan görmeyelim. Çünkü ekonomik depreme dayanacak hiçbir iktidar yoktur. Ekonomimiz de bir deprem arifesindedir. KISA... KISA...KISA... Şubat ayında dış ticaret Muhalefetin kendine gelmesi şart Bu depreme hazırlık yapacak, halkın umudu olacak seçeneklerin de şimdiden ortaya çıkması lazım. Bu nedenle muhalefet yapma şartlarının en elverişli olduğu bir dönemde muhalefet yapmayı beceremeyen partilerin özeleştiri yaparak onlardan medet uman seçmenlerini daha da üzmemeleri gerekir. Özellikle CHP’nin, bozduğu kimyasını yeni formüllerle düzeltmesi lazım. Gelecek dönemin en önemli gündemi ise ekonomi ve hukuk olacaktır… Şubat ayında geçen yılın şubatına göre ihracat yüzde 6.2 artarak 13 milyar 150 milyon dolara çıkarken, ithalat yüzde 5.9 azalarak 18 milyar 250 milyon dolara geriledi. Dış ticaret açığı yüzde 27.2 azalarak 5 milyar 100 milyon dolara indi. Bankaların kredi hacmi Bankacılık sektörünün toplam kredi hacmi, bir haftada binde 17 azalarak 21 Mart’ta 1 trilyon 99 milyar 239 milyon liraya düştü. Bu rakam, 14 Mart’ta 1 trilyon 101 milyar 117 milyon lira indi. Tarımsal ihracat arttı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 yılı OcakŞubat döneminde tarımsal ihracatın, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11.6 artarak 3 milyar 165 milyon dolara yükseldiğini açıkladı. TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Sektör, hem büyümede hem ihracatta üzerine düşeni fazlasıyla yaptı” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle