29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 MART 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET kultur SAYFA TRT koleksiyonundaki iki tablo sırra kadem bastı @cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR 19 Tablo kayıp, fotoğraf verelim! SELDA GÜNEYSU ANKARA Cumhuriyet döneminin iki önemli ressamının tablolarının, TRT Ankara Radyosu’nun bünyesinde bulunması gerekirken, akıbetleri belli değil. Klasik anlayışla yaptığı figüratif resimlerle tanınan, Cumhuriyet döneminin en önemli ressamlarından biri kabul edilen Halil Dikmen’in “Şadırvan” adlı tablosu, yıllardır TRT Ankara Radyosu’nun koridorundaki yerinden kaldırılarak başka bir birime taşındı. Yerine Ankara Radyosu’nun fotoğrafı asıldı. Cumhuriyet döneminin bir başka ressamı Selahattin Teoman’ın tablosu ise artık TRT’nin kayıtlarında bile yer almıyor. Selahattin Teoman’ın çoğunluğu İstanbul peyzajlarından oluşan resimlerinde izlenimci anlayışın izleri görülüyor. Halil Dikmen’in bir özelliği ise 1937’de Galatasaray Lisesi’ne atandıktan sonra aynı yıl Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Halil Dikmen’in talimatıyla Dolmabahçe SaAnkara Radyosu rayı Veliaht Dairesi’nde açılan Resim Heykel Müzekoridorundaki si Müdürlüğü’ne atanmış ol‘Şadırvan’ adlı tab ması. Ancak TRT, bu koleksilosunun yerine AnTeoman’ın 1999kara Radyosu’nun yonlardaki 2000 yılları arasında Hafotoğrafı asıldı. san Mutlu tarafından restore edilen bir tablosuna sahip Selahattin Tablo uzun zaTeoman’ın tablosu çıkamadı. mandır kayıp ve söz konuise artık kayıtlarda su eserin izine TRT envanterinde de rastlanmadı. TRT bile yok. yönetimini bugünlerde söz konusu tablonun kurumun diğer birimlerinde olup olmadığının izini sürüyor. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Yılmaztürk, iktidarın kent suçlarını anlattı Kente ve ülkeye ihanet ‘İstanbul’u sattılar. İnşaat yapılamaz hükmü olması gereken alanların hepsi inşaat alanı olarak kullanılıyor, çünkü AKP’nin varlık nedeni bu. Bugün kutulardan çıkan paralar, bir türlü sıfırlanamayan o paraların hepsi emlaktan sağlanan kara paralar. Kamu arazilerinin özel mülkiyete dönüştürülmesinden kazanılan paralar... Kendi arsası gibi satıyor. Aldığı parayı da benim hakkım deyip cebe atıyor.’ CEREN ÇIPLAK Bir ‘Sülün Osman’ vardı! Peki kentsel dönüşüm yasası adı altında neler yapılıyor? Kentsel dönüşüm yasası, kent merkezlerinde arsa üretme yasasıdır. Hem arsa yaratma hem de yoksulu kent dışına atma projesidir. Kent içinde gettolar yarattılar. Bu bir AKP şehirleşmesidir. “Sülün Osman” vardı bir zamanlar. 60’ların meşhur dolandırıcısıydı. Millete köprüyü satmıştı. Bu işi şimdi de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı yapıyor. Sülün Osman köylü kurnazıydı; insanların saflığını, cahilliğini kullanırdı. Bugün devlet ise bu işi yaparken ordusuyla, mermisiyle, polisiyle saldırıyor. Eşkıya köyü basardı, herkesi öldürür malına el koyardı. Bugün, Başbakan’ın yaptığının bundan farkı ne? Taksim Gezi’de yaşadığımız bu değil mi? Başbakan, helikopterle gezerek 3. köprünün yerini belirlemişti. İstanbul gibi bir kentin planlaması böyle mi olur? Öncelikle bir kentin planlaması başbakanın işi değil. Bu kentin bir başkanı var. İBB Başkanı’nın dur bakalım demesi gerekirken, Başbakan’ın köprü projesini plana işleyip, köprüyü savunmaya soyunuyor. Bu kentte üniversiteler, uzmanlar ve meslek odaları var. Halk ve onların örgütleri var. Katılımcı bir süreç ile planlamanın yapılması ve kentin tüm değerlerinin yaşamın sürekliliği açısından korunması planlamanın temel fikri olması gerekir. Başbakan yeni inşaat alanları çıkarmak için kamu hazinelerini dolaşıp, karar veriyor ve yeni projelerini açıklıyor. Bu kente, ülkeye, demokrasimize ve insanlığa ihanettir. İstanbul’un siluetini bozduğu gerekçesiyle eleştirilen Zeytinburnu’ndaki 16:9 kuleleri. Değerli tablo yerine fotoğraf! Halil Dikmen’in yıllardır TRT Ankara Radyosu’nun koridorlarını süsleyen “Şadırvan” isimli tablosunun da geçen aylarda bulunduğu yerden kaldırıldığı ve başka bir birime gönderildiği ortaya çıktı. Dikmen’in tablosunun yerine koridora TRT Ankara Radyosu’nun bir fotoğrafının asıldığı belirtildi. Söz konusu değişiklik TRT çalışanlarında da tepki uyandırırken, Cumhuriyet’in ulaştığı TRT yetkilileri, “tablonun yerinden kaldırılıp başka bir yere konulduğunu” doğruladı. Soruşturma başlatılacak Yetkililer, “Şu anda başka birimde” dedikleri tablonun en kısa zamanda yerine asılacağını bildirirken, diğer önemli tablonun TRT’nin koleksiyonundaki kayıtlarda yer almadığını, akıbetinin ne olduğu konusunda bir fikirlerinin bulunmadığını kaydettiler. Yetkililer, söz konusu durum üzerine hemen bir soruşturma başlatacakları bilgisini de paylaştılar. Yeşil alanlardaki hukuk dışı yapılaşmalar, kentin kaldıramayacağı büyüklükte inşaat alanları, tarihi yapıların koruma ilkelerine aykırı restorasyon adı altında yok edilmesi, port projeleri, Haydarpaşa ve Sirkeci garlarının devre dışı bırakılması, Tarihi Yarımada’da plansız inşaat yapılması... Ve bunlar gibi yüzlerce projeyle kent, kimliğini yitiriyor.. İstanbul “çılgın projeler”le her gün ölen bir şehir oluyor. TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Sami Yılmaztürk ile son dönemde işlenen kent suçlarını konuştuk. Bugünkü siyasi iktidarın kentleşmeye yaklaşımı nasıl? Siyasi iktidar kent topraklarından maksimum rant elde etmeyi ve bunu elde ederken etrafında rantı paylaşabileceği ve kendi iktidarını her koşulda destek leyecek yeni bir sermaye grupları oluşturmayı hedefliyor. Kente bakışı tamamen bu düzeyde. Her büyük ihale öncesinde ya da sonrasında bir mevzuat değiştiriliyorsa, her yargı kararını aşabilecek yeni bir düzenleme yapılabiliyorsa kente bakışını başka türlü açıklamak mümkün mü? Mesela kamu arazilerinin imara açılması bir kent suçudur. Kamu yöneticileri, korumakla sorumlu oldukları kamusal alanları adeta bir emlakçı misyonu ile pazarlıyorlar, yok pahasına. Kamu iradesinde geliştirilen tüm projeler, plan bütünselliğini bozucu, “ayrıcalıklı” yapılara döndü. Başta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olmak üzere TOKİ ve belediyeler, “barınma” hakkını emlakkonut sektörüne dönüştürdü. İmar hileleri yapıldı; örneğin, bir alana önce turizm alanı kararı veriliyor, ama o plan üzerinden lüks konutlar yapılıyor. Daha çok, hatta sadece inşaat sektörüne yatırım yapılan bir kentleşme var. Bu durum ne kadar doğru? AKP ile birlikte artık inşaatkonut sektörüne bir müteahhit felsefesiyle yaklaşılıyor. Kentleşmeyi bir araç olarak kullanıyorlar. Eskiden bir yerin planı belliydi. O planın dışına çıkıldığı zaman kaçak yapı ortaya çıkıyordu. Artık kaçak kavramı yok, çünkü planlama kültürünü proje kültürüne dönüştüren bir siyasi anlayış var. Bölgede yapılacak olan binaya göre plan yapılıyor. O yüzden kaçak yok, ne yapmak isteniyorsa yapılıyor. Bu AKP’yle başladı. Bir Başbakan, her kentte yapı Müteahhit felsefesi ‘İstanbul’u sattılar’ lacak her inşaatla ilgileniyor! En büyük dert kamu arazilerinin özelleştirilmesi sanırım... İstanbul’u sattılar. Kamu arazileri, yeşil alanlar imara açıldı. Kamu arazilerini özel mülkiyete geçirdiler. İnşaat yapılamaz hükmü olması gereken alanların hepsi inşaat alanı olarak kullanılıyor, çünkü AKP’nin varlık nedeni bu. Varlığını sürdürebilmesi için sürekli inşaat yapmak zorunda. Buradan yarattığı rantla ekonomiyi döndürüyor. Bugün kutulardan çıkan paralar, bir türlü sıfırlanamayan o paraların hepsi emlaktan sağlanan kara paralar. Kamu arazilerinin özel mülkiyete dönüştürülmesinden kazanılan paralar... Kendi arsası gibi satıyor. Aldığı parayı da benim hakkım deyip cebe atıyor. Bu alanlar, yeşil alan, su havzası, kamu arazisi, Türkiye’nin geleceği bu alanlar. ‘Başbakan’ın işi değil!’ ‘Sanatçı son sözü karanlığa bırakmaz’ Kültür Servisi Tiyatro ve sinema oyuncusu Levent Üzümcü, önceki gün Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin önünde 27 Mart Dünya Tiyatro Günü için hazırlanan ‘Alternatif Bildiri’yi okudu. 16 Mart’ta Kültür SanatSen İstanbul Şubesi’nin çağrısıyla toplanan sanat örgütlenmeleri, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü için ‘Alternatif Bildiri’ yayımlama kararı almıştı. “Sanat kurumlarımızın yok edilmesi girişimine sonuna kadar karşı çıkacağız! Susmayacağız, çünkü sanatçı son sözü karanlığa bırakmaz!” denilen bildiride şu ifadeler de yer alıyor: “Gün geçmiyor ki sanat alanlarımız, gerici bir zihniyetin alelacele çırpıştırdığı yıkımcı buyruklarla karşılaşmasın. Gözdağı, baskı, tehdit, sansür, rant ve yıkım, sanat alanlarımızın ve kurumlarımızın Alikıran başkeseni oldu. Dans belden aşağı, heykel ucube, resim müstehcen, edebiyat sakıncalı, opera lüks, orkestra zulüm, sinema ayıp, tiyatro tehlikeli, kitaplar bomba sayılıyor. İnsanlığın ortak mirası olan kültürel ve tarihi dokular, saygısız bir talan furyası ile karşı karşıya. Sansür gündelik olay halini aldı.” Yücel Erten’in kaleme aldığı bildiride, Dünya Tiyatro Günü’nün yeryüzünün dört bir bucağında şenliklerle kutlandığı ancak Türkiye’deki sanatçıların ise şenlik düzenlemek bir yana, kaygı ve isyan duygusu içinde oldukları vurgulanıyor: “Destek fonuna kabul edilemez, çağ gerisi bir ‘ahlaki ve milli değerler’ kapanı kuruldu. Yerel yönetim tiyatroları belediye memurlarının meşrebine mahkum edildi. Adına TÜSAK denilen bir fetva ile Cumhuriyet’in gözbebeği sanat kurumları için idam fermanı düzenlendi.” Levent Üzümcü ‘Alternatif Bildiri’yi okudu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle