04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 MART 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA CHP Kadıköy Belediyesi başkan adayı Aykurt Nuhoğlu LEYLA TAVŞANOĞLU YEREL SEÇİME DOĞRU 9 duyurulması, bunun bir AKP operasyonu olduğunu gösteriyor. Hükümet oy uğruna ülkeyi savaşla burun buruna getiriyor. Savaş politikalarını kabul etmiyoruz. AKP oy alacak diye Türk savaş uçaklarının seçim kampanyasına katılmasını kesinlikle hata olarak değerlendiriyoruz. Savaş uçağıyla seçim kampanyası olmaz.” ‘Kolektif bir akıl Trafik yeniden planlanacak oluşturacağız’ Hedef İstanbul’un sanat başkenti olmak Nuhoğlu önceki akşam tiyatro, sinema, müzik, edebiyat dünyasından önemli isimlerin de aralarında yer aldığı 100’e yakın sanat ve kültür insanıyla buluşarak Kadıköy’ün geleceğinde kültür ve sanatın yeri hakkındaki görüşlerini paylaştı. Kültür sanat hayatının gelişmesinin o kentte yaşayan sanat insanlarının yerel yönetimin aktif paydaşlarından biri haline gelmesi ile mümkün olacağını belirten Nuhoğlu, projelerinin başında Kadıköylü kültür sanat insanlarından oluşacak bir “Kültür ve Sanat Meclisi’’ kurmak olduğunu belirtti. Demirtaş: Uçak Düşürme Oy Operasyonu ERCİŞ BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Suriye uçağının düşürülmesi ve Süleyman Şah Türbesi’ne yönelik tehditlerin ‘AKP’nin seçim operasyonları’ olduğunu ileri sürdü. 30 Mart seçimleri sonrasında BDP’li belediyelerde ‘demokratik özerkliği’ hayata geçireceklerini belirten Demirtaş, pratikte bunun ‘çokdilli eğitim’, ‘üretim ve pazarlamada kooperatifçilik’, Suriye ve Irak’taki Kürt bölgeleriyle daha fazla ticaret anlamına geleceğini belirtti. Başbakan Erdoğan’ın Köşk adaylığına ‘Toplumu kucaklayacak kişilik değil’ diye soğuk bakan Demirtaş, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na ise zeytin dalı uzattı. Demirtaş, “Kılıçdaroğlu’nun ‘Barış süreci CHP iktidarında da devam edecek’ açıklaması önemli. Seçim sonrasında istikrarlı bir politika izlerlerse barışı AKP’nin elinde rehin olmaktan kurtarırlar” dedi. Demirtaş, Van’ın büyük ilçesi Erciş’teki BDP mitingi öncesinde yaptığımız görüşmede Suriye uçağının düşürülmesi ve radikal dinci unsurlardan Süleyman Şah Türbesi’ni koruyan Türk birliğine yönelik tehditler konusunda şu değerlendirmeleri yaptı: El Kaide AKP’ye kafa tutmaz Aykurt Nuhoğlu CHP’den Kadıköy’ün belediye başkan adayı. İnşaat mühendisi. SHP kadrolarında siyasete başlamış. Daha sonra CHP’li olmuş. 1999’da milletvekili adayı olmuş. Ama CHP baraj altında kalınca TBMM’ye girememiş. 2000’li yılların başında Deniz Baykal’ın genel başkanlığı döneminde CHP’den kopmuş. Ama Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçilmesiyle partisine geri dönmüş. Bir süre İstanbul İl Başkan Yardımcılığı yapmış. Şimdi bütün gücüyle 30 Mart Pazar günkü seçimlere hazırlanıyor. Nuhoğlu’nun “Bizim Aklımızdaki Kadıköy” isimli projesi var. Bunu şöyle anlatıyor: “Bu projenin en temel şartlarından biri bireyin yönetim hakkını kullanmasıdır. Bireyden başlayarak mahalle, sendikalar, dernekler, örgütlü ya da örgütsüz tüm yapıları kapsayan, bunları kucaklayan bir yönetim anlayışı. Kadıköy’ün 506 bin nüfusu, 21 mahallesi var. Kadıköy çok tanınmış sanatçıların yaşadığı bir sanat kenti. Tüm bu insan zenginliğini yönetime aktarmamız lazım. Bizim aklımızdaki Kadıköy böyle bir yönetim anlayışı. Tüm insanlarımızın katılımıyla kolektif bir akıl oluşturacağız. Belediye başkanı da bunları koordine edecek. Belediye başkanı bir onay makamından çok bir araya getiren, yerel örgütlenmeyi teşvik eden makam olacak. İşin temeli bu.” cı insanların ihtiyaçlarını karşılamaktır. Vatandaş bu organizasyonun kendisi için olduğunu ve kendi yaşam ve refah kalitesini yükseltmeyi amaçladığını hissetmeli, o güveni duymalıdır.” çok uzun bir sahili var. Dolayısıyla ilçemizin denizle ilişkisini daha çok artırmayı planlıyoruz. Öğrencilerin yüzme olanağını bulacakları havuzlar yapmayı tasarlıyoruz. Bir de Kadıköy emekli ve yaşlı nüfusu da yüksek olan bir kent. Bunların desteğe ihtiyaçları var. İnsanlar yalnız. Artık eskisi gibi büyük aileler kalmadı. Dolayısıy la yerel yönetimlerin bu yalnız insanlara ellerini uzatmaları gerekiyor. Onların sosyalleşmeleri, daha fazla yaşama bağlanmalarını sağlamak için onlara kolaylıklar getirmeliyiz. İlçemizde yaşayan birey, doğumundan ölümüne kadar yerel yönetimle ilişkide olmalıdır. Sonuçta bu organizasyonun temel ama Kadıköy’de trafiğin kilitlenmesinin en büyük nedeninin inşaat yoğunluğunun artması olduğuna dikkat çeken Nuhoğlu diyor ki: “Nüfus artışıyla birlikte trafiğin yeniden planlanması gerekiyor. Ama bu soruna çözüm bulacak yerde şehrin kuzeyine doğru genişlemeyi uygun gördüler. Şimdi orada üçüncü köprü yapılacak. Köprüyle birlikte oraya iki tane şehir düşünülüyor. Ayrıca üçüncü havaalanı da oraya yapılacak. Böylece 15 milyonluk şehrin nüfusunu 25 milyona çıkarmayı planlıyorlar. Şunu söylemem lazım: Kadıköy’ün bu sorunlarını tek başına Kadıköy içinde çözemezsiniz. Bunların İstanbul çapında düşünülüp doğru planlanması gerekir. Bu son yirmi yılda tüm sorunlarımızın karmaşık hale gelmesi için uygulamalar yapıldı. Doğru dürüst bir plan yapıp bu plan dahilinde uygulamalara geçerseniz kentin sorunlarını çözersiniz. Aksi halde sorunlar çok daha karmaşık hale gelir. İşte, bu uygulamaların sonucunu da İstanbul’un bugünkü halinde görüyoruz.” “Süleyman Şah Türbesi’ndeki askeri birliğe tehdit konusunda da şüphelerim var. Oradaki El Kaide grupları kolay kolay AKP’ye kafa tutmazlar. Üç yıldır AKP’den lojstik destek aldılar, geçiş kolaylığı desteği aldılar. Diplomatik destek aldılar. Yaralıları tedavi edildi. Türkiye’de kamplarda eğitim gördüler. Şimdi bunlar AKP’nin bu iyiliğini tabii ki unutmayacak. AKP seçim kampanyasına destek mahiyetinde bu ‘tehdit’ yapılıyor. Bu, İslami kesimde hassasiyet yaratmak için yapılan bilinçli bir operasyon. Seçim kampanyasının bir parçası. Esad birlikleri tehdit etse anlarım ama AKP’nin beslediği El Kaideciler niye tehdit etsin ki?” Hukuk dışıysa yayımlanmasın Demirtaş ile seçim sürecine damgasını vuran 17 Aralık yolsuzluk soruşturmalarıyla ilgili dinleme kayıtları ile hükümetin bunlara karşı Twitter’ı kapama hamlesini de konuştuk: “Bu hükümet bu kadar yasaklamayı ‘komploları’ önlemek için değil, pisliklerin üzerini örtmek için yapıyor. Yolsuzluk yapıldığını artık tüm Türkiye biliyor. Yeni bilgi, kayıt gelmese bile herkes gerekli demokratik tutumu AKP’ye karşı almalıdır. Yayımlanacağı iddia edilen kasetler konusundaki en önemli hassasiyetimiz ise özel hayata asla müdahale edilmemesidir. Ve tabii hukuk dışı elde edilmiş dinlemelerin asla yayımlanmamasıdır. Bunlar siyaseti kirletir, kimseye de bir şey kazandırmaz.” Uçak düşürme AKP operasyonu “Biz Suriye uçaklarının Türkiye hava sahasını ihlal edip etmediğinden emin değiliz. İhlal etmişlerse bu ihlalin ilk kez olup olmadığından da emin değiliz. Uçağın bir kahramanlık edasında düşürülmesi ve miting meydanından CHP’ye Zeytin Dalı Demirtaş ile ‘çözüm süreci’ konusunda seçim sonrası olasılıkları da konuştuk. AKP hükümetinden beklentisini şöyle ortaya koydu: “Konunun zamana yayılması ve muhatabımız AKP’nin yıpranıyor olması kalıcı barış umutlarını azaltıyor. Sürece yönelik algıyı olumsuz etkiliyor. Seçimden sonra canlanmasını bekleriz. İki üç hafta içinde Öcalan’ın istediği müzakere süreci başlamalı.” 30 Mart seçim sonuçlarının AKP dışında yeni iktidar olasılıklarını gündeme getirmesinin de muhtemel olduğunu belirten Demirtaş, CHP’ye de önemli bir mesaj gönderdi: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Tunceli’de yaptığı “Barış süreci AKP’nin tekelinde değil. CHP iktidara gelince de asla bitmeyecek. Biz barıştan yanayız” açıklamasını çok önemsediklerini belirten Demirtaş şöyle konuştu: “Sayın Kılıçdaroğlu’nun o mesajı çok önemli. Belki bu seçim döneminde o mesajları tekrarlaması zor olabilir. Ama seçimden sonra CHP, istikrarlı bir barış çizgisi oturtursa bu tüm Türkiye’nin yararına olur. Eğer CHP bunu yaparsa, çözüm sürecinin ve barışın AKP’nin elinde rehin kalmasını da engellemiş olur.” Demirtaş’ın CHP’ye gösterdiği bu sıcak yaklaşımı ‘cemaat’ konusunda sergilememesi dikkat çekici. Fethullah Gülen’in son röportajında ‘çözüm sürecine’ destek veren açıklamaları konusunda şunları söyledi: “Çok rahatlatıcı gelmiyor. Çünkü o sözlerin pratikte yansımasını görmüyoruz. Cemaate yakın olduğunu bildiğimiz hâkimler KCK dosyalarında tahliye vermediler.” Kadınlar ve gençler siyasette olmalı Nuhoğlu kadınların, gençlerin siyasete katılımına çok önem veriyor. Kadınların daha fazla siyasete katılımları için onların ekonomik durumlarının iyileştirilmesine özen göstereceklerinin altını çiziyor. Nuhoğlu şu noktalara da dikkat çekiyor: “Kadıköy çok tarihi bir yerleşim yeri. Çok farklı bir nüfus yapısı vardı. 1900’lü yılların başları, ortaları Kadıköy’de Rum ve Ermeni nüfusunun çok yüksek olduğu bir dönemdi. Bugün Kadıköy’de kiliselerin yanında camilerimiz var. Kadıköy’ün geçmişle bağlantılı kimliğinin korunarak geleceğe taşınmasına özen gösteriyoruz. Bunların hepsi birer yönetim modeli. Projemiz bu. Kadıköy’ün denize ‘Kadıköylü metrodan yararlanamıyor’ Bir belediye başkanının birinci görevinin, partili olmasına rağmen seçildikten sonra parti kimliğini bir tarafa bırakıp bölgesindeki bütün halkı kucaklamak olduğuna vurgu yapan Nuhoğlu, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bize oy versin ya da vermesin, biz bütün halkın belediye başkanı olacağız. Bir belediye başkanı vatandaşlarına eşit yakınlıkta durmalıdır. Zaten kolektif akılla Kadıköy’ü yönetmeye talip olduğumuzu söylediğimiz zaman tüm insanlarımızla birlikte diyoruz, sadece CHP’lilerle birlikte demiyoruz.” Kadıköy’ün ana arteri Bağdat Caddesi’ndeki trafik kilitlenmesine ne gibi çözümler getireceğini de Nuhoğlu şöyle anlatıyor: “Biliyorsunuz ulaşım koordinasyonu büyükşehire bağlı. Bir ilçe belediyesi büyükşehirle koordinasyon içinde trafik sorununun çözümüne katkı verir. 1994’te Kadıköy Belediyesi’nin yönetimi yine CHP’deydi. O zaman trafik sorununun çözümü için bir proje üretilmişti. Hatta kredisinin bile bulunduğunu biliyorum. Ama aynı yıl Tayyip Erdoğan büyükşehir belediye başkanlığına seçilince, ‘Hayır, siz bunu yapamazsınız. Biz yapacağız’ demişti. Ama aradan 20 yıl geçti. Bu projeyi yapmadılar. Kadıköy Belediyesi’nin yapmasını da engellediler. Şimdi Kadıköy’e metro yaptıklarını söylüyorlar. Ama bu metro da sadece transfer istasyonu görevi görüyor. Çünkü E5 karayolundan geçiyor. O dönem Kadıköy Belediyesi’nin, trafiğin çok yoğun olduğu Ziverbey yolundan geçirilmesi gerektiği uyarılarına rağmen bunlar önemsenmedi. Bence Kadıköylü metrodan yararlanmasın diye bu yapıldı. Dolayısıyla metro E 5 üzerinden geçirildi. Bu çok haince bir davranıştır. Bugün Kadıköylü metrodan yararlanamıyor.” Gülen rahatlatmadı Erdoğan’dan Cumhurbaşkanı Olmaz BDP lideriyle seçimlerin sonrasını da konuştuk. “31 Mart’ta nasıl bir Türkiye olacak” sorumuza şu yanıtı verdi: “Birbirine öfke duyan, daha kamplaşmış, ayrışmış bir Türkiye çıkacak. Liderlerin kullandığı dil zaten buna hizmet ediyor. Özellikle Başbakan herkesi tahrik ediyor ve kutuplaştırıyor. Seçimi kazanabilmek için akıl almaz hukuksuzluklar yapıyor. İçeride HSYK, internet, Emniyet’e operasyon derken dış dünya ile de selamı sabahı kesti.” Demirtaş özellikle de Berkin Elvan’ın ölümü sonrasında Erdoğan’ın üslubuna içerlemiş: “Oy için, Sünni tabanını konsolide etmek için Alevi bir annenin evlat acısını yuhalatmak, ahlaksızlıkta dibe vurmaktan başka bir şey değildir.” BDP, Cumhurbaşkanlığı seçiminde kimi destekleyecek? İzleyecekleri taktik belli: “Biz ilk turda kendi adayımızı çıkaracağız. İkinci tura kalamazsa kimi destekleriz konusunda henüz bir parti kararımız yok.” Erdoğan aday olursa, destek verecekler mi? “Henüz böyle bir durum ortada yok. Partinin vereceği bir karar. Ama ben kişisel olarak Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı gibi tüm toplumu kucaklayacak bir makamı temsil etmekten uzak bir isim olduğu kanaatindeyim. Tam tersine, toplumu kutuplaştırıcı ayrıştırıcı bir siyaset izliyor...” Peki ya Abdullah Gül’e nasıl bakıyorlar? “Daha mutedil, diyaloğa açık. Ama o da risk almayan, sorunlara çok az müdahale eden bir isim...” DİYARBAKIR’DA 16 İLÇEYİ ALMALARININ KESİN OLDUĞUNU SÖYLEYEN BDP EŞBAŞKAN ADAYI ANLI: Sandıktan statü talebi çıkacak ÇİĞDEM TOKER Oy için anne yuhalattı DİYARBAKIR Seçim izlenimi için Diyarbakır’a gittiğim gün, BDP Büyükşehir Belediyesi başkan adayı Gültan Kışanak kentte değildi. Eşbaşkanlık modelini yerel seçimlere de aktaran eşbaşkan adayı Fırat Anlı’ya ulaştık. Anlı, o gün Ergani’nin köylerini dolaşacağını belirtip “Bizimle olursanız seviniriz” deyince “Körün istediği bir göz” misali yollara düştük. Düşer düşmez de 12 yıldır iktidarda bulunan AKP’nin, yolsuz, susuz köy kalmadığı iddiasının, bir şehir efsanesinden ibaret olduğunu gördük. Eskiden “stabilize yol” denilen silindirle sıkıştırılmış taş, çakıl karışımı yoldan dahi nasibini almamış köylerde “feodal” ilişkilere capcanlı tanıklık ettik. Hiç şüphesiz bu canlılığa, Diyarbakır halkının temel karakteristiği “ölümüne konukseverlik” dahil... Çamura bata çıka ilerlediğimiz her köy girişinde, tertemiz yeni şalşepikleriyle konuğunu bekleyen köylüler, sıcak gülüşleri, hal hatır soruşlarıyla içimizi ısıttı. Programdaki köyler: Akçakale, İncehıdır, Tortün’dü. (Tortün, o coğrafyada adı değiştirilmiş binlerce yerden biri. Bir köylüye “resmi adı”nı sorduğumda gülerek yanındakilerden yardım istedi: Akçoban’mış. Ama kimse bilmezmiş...) Ne istiyorlar? İçme suyu. Ne istiyorlar? Yol. Ve bölge kültüründe çok önemli bir yeri bulunan “Taziyeevi” için biraz kum, üçbeş torba çimento. Diyarbakır’da bir seçim yarışı yok! Çünkü kimsenin 30 Mart ak Özerklik talebi bizim sadece BDP için değil, bütün muhalefet partileri için anlamlı ve sağlıklı sonuçları getirecek. ANLI: yor” diye sordum. “Statü arayışı. Yani özerklik” yanıtını verip şu değerlendirmeyi yapıyor: “Kürt meselesi 90 yıl içinde hep derinleşti. Son 30 yıldır da savaş vardı. Geldiğimiz noktada yasal sınırları zorlayarak ama meşruiyet sınırları içinde yerel yönetimlerin güçlendirilmesi için çalışıyoruz. Siyasi, mali ve idari özerklik.” “Demokratik özerklik” talebinin, “bir kopuş” olarak algılandığını hatırlattığımda ise “Hayır, kesinlikle kopuş değil” diyor. Bir muhalefet partisinin yerel seçimden zaferle çıkması, bütçe kaynaklarının kullanımı açısından soruna işaret eder. Anlı’ya Ankara ile ilişkileri nasıl sürdüreceklerini sorduğumda şu ilginç yanıtı verdi: “İşte özerklik talebi bunun için önemli. Tıpkı Diyarbakır gibi İzmir de yatırımlar açısından 13 yıldır cezalandırılmadı mı? Bizim bu talebimiz sadece BDP için değil, bütün muhalefet partileri için anlamlı ve sağlıklı sonuçları getirecek.” Dönüş yolunda Anlı’nın “statü talebi”ne dair sözlerini not alırken, aracına konuk olduğumuz Ergani Belediye Meclis üyesi Mikail Alkan, dökük, eski bir yapıyı işaret ediyor. Binayı gösterirken söyledikleri; buralarda seçim havasının neden başka yerlere hiç benzemediğini açıklarken, toplumsal bellekteki ayrışmanın, duygudaki bölünmenin altını da kalın kalın çiziyor: “İşkencehaneydi burası. Aklınızın alamayacağı, anlatamayacağım işkenceler yapıldı burada yıllarca.” ‘Özerklik’ Hayata Geçiyor Demirtaş BDP’nin seçimlerden büyük zaferle çıkacağı inancında. 20 günde yaklaşık 70 miting konuşması yapmış. Yüze tamamlama çabasında. Öncelikle BDP ve HDP oy toplamının tüm Türkiye’de yüzde 10’u bulacağı iddiasında. Şu anda 98 olan BDP’li belediyelerin sayısını da 150’ye çıkaracaklarını, 4 büyükşehir kazanacaklarını ve kendilerinde olmayan Kars, Erzurum, Ağrı, Muş, Bitlis, Bingöl, Mardin ve Şanlıurfa gibi belediyeleri kazanacaklarına inanıyor. BDP’nin seçim sonrası gündemi ise ‘demokratik özerklik’ olacak. Ülkenin geri kalan bölümünde endişe yaratan bu demokratik özerklik nasıl işleyecek? Demirtaş’a göre, “Sadece yol kanalizasyon yapan ‘müteahhit belediyecilik’ yapılmayacak. Katılımcı yerel yönetim ilkesi hayata geçirilecek.” Atacakları adımları şöyle sıraladı: Çokdilli belediyecilik olacak. Anadilinde eğitimin altyapısı hazırlanacak. Örneğin ders kitapları Kürtçe, Arapça, Türkçe, Süryanice basılacak. Kooperatif tipi üretim, tüketim ve pazarlama aşamaları desteklenecek. Irak ve Suriye’deki Kürt bölgeleriyle ticaret ilişkilerinin geliştirilmesi teşvik edilecek. Güneydoğu’da BDP’li belediyelerde uygulamaya geçirilecek ‘demokratik özerkliğin’ Türkiye’nin bölünmesine neden olacağı kaygılarına ise Demirtaş şöyle karşılık verdi: “Ayrışmayı değil bütünleşmeyi getirecek. Biz ‘Her yerde Kürtçe dilini ve kültürünü hâkim kılacağız’ demiyoruz. Mesela Mardin Büyükşehir Belediyesi’ni kazandığımızda orada etnik olarak Araplar, Kürtler, Türkler, Mıhalmiler yaşıyor. İnanç temelinde ise Aleviler, Sünniler, Süryaniler bir arada. Hepsinin inancına ve kimliğine uygun hizmet verilecek. Dolayısıyla aslında tek yürek gibi olacağız. Barış ve kardeşliğe yaklaştığımızı Türkiye hissetsin istiyoruz.” İzmir de bedel ödedi Her yer Kürtçe olmayacak şamı BDP’nin “doğum yeri” olan Diyarbakır’dan zaferle çıkacağından oranın tabiriyle “zerrrei miskal” şüphesi yok. AKP adayı Galip Ensarioğlu’nun beklenmedik bir sürpriz yapma ihtimalini sorduğum herkes “tebessüm ederek” yanıt veriyor. CHP ile MHP’nin adını anan zaten yok. O kadar ki, Fırat Anlı, kentte seçim çalışması için yanlarına uğradıkları herkesin “Bizimle vakit kaybetmeyin, köylere gidin” dediğini aktarıyor. Toplumsal ve siyasi dinamikleri keskin bir karşıtlık içerse, dahası biri ötekini dışlayıcı potansiyel taşısa da, Diyarbakır’ın BDP ile ilişkisi, “saf tutku ve sadakat” açısından CHP’nin İzmir ile ilişkisini hatırlatıyor. Partilerine laf söyletmek şöyle dursun, “namus” benzetmesini dahi duymanız mümkün. “Oy”un “gündelik hayat refahına” tahvil edilmediği eski zamanlardaki “inanç ve gönül bağı” bu; başka bir şey değil... Diyarbakır’ın 18 ilçesi, mezralar dahil 2 bine yakın da köyü var. Anlı, “16 ilçeyi almalarının kesin olduğunu” feodal yapısı dolayısıyla “ortada” görünen Çermik ile Çüngüş’ü de 18’i tamamlamamın hedef olduğunu söylüyor. Bu hedef kapsamında da “doğal AKP seçmeni” olan korucu köylerine özel önem verdiklerini de. Nitekim birkaç dakika sonra İncehıdır’daki korucubaşına “Bize oy vermeseniz de size hizmet gelecek” sözünü veriyor. Asıl mesleği avukatlık olan Anlı’ya 30 Mart’taki yerel seçimlerin, bu kez hiç olmadığı kadar kritik bir hale geldiğini hatırlatarak “BDP ne bekli Çokdilli eğitim Korucu köyleri önemli BDP Mitinginde de Gündem ‘Yolsuzluk’ Erciş, Van’ın en büyük ilçesi. Belediye AKP’de. Ancak Demirtaş’ın dünkü mitingine katılım öylesine yüksek ki 31 Mart sabahı tablo değişebilir. Mitingden gözlemlerimiz şöyle: İmralı’daki görüşmeler sırasında çekilen ve Adalet Bakanlığı tarafından dışarı verilen Abdullah Öcalan fotoğrafları poster haline getirilip dağıtılmış. Alanlarda çok fazla ve çok coşkulu bir kadın kalabalığı dikkat çekiyor. Afiş ve pankartlarda ‘yolsuzluk’ teması neredeyse ‘Öcalan’ teması kadar kuvvetli: “Ben Barış Dedim, Sen Parayı Yedin”, “Seni Sıfırlayacağız, Az Kaldı Tayyip”, “Talana Hayır” meydanda göze çarpan birkaç örnek. Demirtaş da hükümete ‘yolsuzluk’ üzerinden vuruyor: “Bunların müteahhitleri Van depreminden bile para kazandı. Batı’da 40 bin liralık TOKİ konutu, burada olmuş 80 bin lira!”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle