04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 MART 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 Moody’s’e göre siyasi kargaşa ve piyasalardaki oynaklık Türkiye’nin risklerini yükseltti Kırılganlık artıyor Yerel seçimlere az bir zaman kala siyasi riskler had safhaya ulaşırken yurtdışından Türkiye’ye uyarılar gelmeye devam ediyor. Moody’s’e göre yüksek cari açık, dış borçlar ve düşük döviz rezervinin yanı sıra artan siyasi çalkantılar Türkiye’yi daha kırılgan hale getiriyor. Ekonomi Servisi Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, siyasi çalkantı ve piyasalardaki oynaklık nedeniyle Türkiye’nin dış kırılganlıklarının arttığı uyarısında bulundu. Moody’s, piyasalardaki oynaklığın gelişmekte olan ülkeleri nasıl etkilediğine yönelik bir değerlendirme raporu yayımladı. Türkiye’nin yanı sıra Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Rusya, Güney Afrika ve Ukrayna’ya sermaye akımlarının değerlendirildiği raporda, incelenen yedi gelişmekte olan ülkenin finans piyasaları ve para birimlerindeki oynaklık nedeniyle bu ülkelerin “uzun sürebilecek belirsizlik dönemi” boyunca kırılgan olacağına dikkat çekildi. Raporda şunlar ifade edildi: * Dış fonlamaya bağımlı, politika altyapısı zayıf olan ve dış dengesizlikleri bulunan ekonomiler, algıdaki değişimlere, sermaye akışların Ciddi yavaşlama olabilir Ekonomi Servisi Merkez Bankası (TCMB), iktisadi faaliyetin ılımlı seyrini korumasına rağmen, tüketim ve yatırım eğiliminde göreli bir zayıflama olduğuna dikkat çekti. Bankanın 18 Mart Para Politikası Kurulu toplantı özetlerinde “Kurul üyeleri, talep göstergelerindeki zayıflamanın henüz iktisadi faaliyete belirgin olarak yansımadığını ifade etti. Bununla birlikte, yaşanan belirsizliklerin ve risk primindeki artışın uzun süreli olması durumunda ekonomide güven ve bilanço kanalı üzerinden ciddi bir yavaşlama gözlenme olasılığının Erdem göz ardı edilmemesi Başçı gerektiği vurgulandı” denildi. Öte yandan Merkez, Türk Lirası zorunlu karşılıklara faiz ödenmesinin gerekli görülürse ileride gündeme alınabileceğini belirtti. Banka, “Para politikasının normalleşme sürecinde TL zorunlu karşılıklara faiz ödenmesini değerlendirdi. Bu aşamada olmasa da gerekli görülürse ileride gündeme alınabilecek” dedi. Açıklamanın ardından bankacılık hisselerinin yükseliş yüzde 2.84’ü aştı. Borsa yüzde 1.55 yükseldi. Türkiye İstatistik Kurumu ise mart ayı Sektörel Güven Endeksleri’ni açıkladı. Buna göre mevsim etkisinden arındırılmış hizmet sektörü güven endeksi martta şubata göre yüzde 1.7 azaldı. Mevsim etkilerinden arındırılmış perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 1.9 azalışla 101.6, inşaat sektörü güven endeksi yüzde 4.1 azalışla 78.2 değerini aldı. daki ayarlamalara ve düzensiz piyasa tepkilerine karşı kırılgan olmaya devam edecek. * Gelişmekte olan piyasalarda özellikle de son dokuz aydır yaşanan kırılganlığın büyük bölümü ABD Merkez Bankası’nın (Fed) sıra dışı parasal genişleme operasyonlarını azaltacağı beklentisinden kaynaklandı. Yılın ilk dönemlerindeki volatiliteyi, Çin imalat verisinin zayıflamasından kaynaklanan büyüme endişeleri de artırdı. Rapora göre dış kırılganlıkların temel göstergelerinden bazıları şöyle: Yüksek cari açık, düşük döviz rezervi, vadesi gelen uzun vadeli borç, hükümetin brüt borçlanma gereksiniminin yüksek olması ve döviz cinsinden borç miktarının genel hükümet borcu içindeki payının yüksek olması. Moody’s raporunda Türkiye ile ilgili olarak ise şu açıklamalar yer aldı: “Baa3, durağan notuna sahip olan Türkiye’de siyasi türbülans ile piyasa volatilitesi dış kırılganlıkları artırıyor. Ancak, döviz borcunun GSYH’nin yüzde 13’ü olması görece düşük bir oran. Hükümetin faiz oranlarındaki olası değişimlere karşı hassasiyeti de yerel ve dış borç profilinin ortalama vadelere uzatılması için süregelen çabalar ile azalıyor. Dahası, mali politikanın ekonomiye yönelik şokların bir kısmını absorbe edebilecek yetkinlikte olması beklenmektedir.” Ekonomi Servisi Merkez Bankası’nın sitesine dün yaklaşık 2 saat ulaşım sağlanamadı. Merkez Bankası yetkilileri sitenin çökmediğini, teknik bir arızadan kaynaklanan sorunun giderilmeye çalışıldığını belirtti. Yetkililer sitenin en kısa sürede normale döneceğini ifade etti. Merkez 14.30’da reel kesim güven endeksi ve kapasite kullanım oranı verilerini açıklayacaktı. Veriler saatler sonra yayımlanabildi. Buna göre kapasite kullanımı 0.4 puan, reel kesim güveni 4 puan arttı. Neoliberalizm, İslami Sermayenin ve AKP Merkez Yükselişi Tam zamanında yetişen bir kitap: Neoliberalizm, Sermayenin Yükselişi ve AKP, (Yordam Kitap, Bankası’na İslami 423 sf.). Artık giderek ulusal bir foruma dönüşmüş bulunan ve AKP’nin yürütücülüğündeki neoliberal hesaplaşma fırsatını da içinde barındıran ulaşılamadı projeyle 30 Mart yerel seçimleri öncesinde, belleklerimizi Türkiye kara parada ‘gri listeden’ kurtulamadı Ekonomi Servisi Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Mali Çalışma Grubu’nun (FATF) tara para aklama listesi “Gri liste”de Türkiye yer almaya devam etti. FATF, Gana ve Nijerya’yı geçen yıl, Kenya ve Tanzanya’yı ise dün listeden çıkardı. OECD ülkelerinin kurduğu FATF’nin hazırladığı rapor dün yayımlandı. Raporda, Kenya ve Tanzanya’nın gerçekleştirdiği reformlarla giri listeden çıkmayı başardığı belirtilirken, Türkiye, Cezayir, Ekvador, Etiyopya, Endenozya, Myanmar, Pakistan, Yemen ve Suriye ile birlikte listede yer almaya devam etti. Üye ülkeleri, yükümlülüklerini yerine getirmeyen ve yasal eksiklikleri gidermeye niyetli olmayan Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ülkelerin yaratabilecekleri riskleri dikkate almaları konusunda uyaran FAFT’nin raporundaki Türkiye ile ilgili bölümde; “Para aklamada yasal düzenlemeleri tamamlamayan Türkiye, uluslararası finansal sistem için risk taşıyor” ifadeleri yeraldı. Turcas, Star Rafinerisi’den çekiliyor İş Bankası Ekonomi Servisi Turcas Grubu, yüzde 18.5 paya sahip olduğu Star Rafinerisi’ndeki hisselerin tamamının satışı için görüşmeler yaptığını duyurdu. Turcas, geçen ay yüzde 13.5’lik payın devri için görüşmelere başlandığını bildirmişti. Şirket dünkü açıklamasında kalan yüzde 5’lik payın da devredilmesinin amaçlandığını duyurdu. Satışın gerçekleşmesi durumunda Turcas, 5.5 milyar dolarlık bir yatırımla 2018’de tamamlanması planlanan projeden bütünüyle çekilmiş olacak. Bu durumda Socar’ın yüzde 41.5’lik payı yüzde 60’a ulaşacak. Yeni şube açıldı Bağdat’ta Aviva hisselerini sattı Öte yandan Aviva Plc, Türkiye’deki genel sigortacılık birimi Aviva Sigorta’yı EMF Capital Partner liderliğindeki girişim sermaye ortaklığına sattığını duyurdu. Açıklamaya göre bu karar şirketin odaklandığı alanları daraltma stratejisinin bir parçası niteliğinde. Ancak Aviva, AvivaSA adıyla Sabancı Grubu ile ortaklığını sürdürecek. Yahya Arıkan’a ‘fahri doktor’ unvanı Ekonomi Servisi Azerbaycan Cumhuriyeti ‘VEKTOR’ Uluslararası İlimler Akademisi Bilimsel Genel Kurulu üyelerinin kararıyla, İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) Başkanı Yahya Arıkan’a ‘fahri doktor’ unvanı verildi. Arıkan bu unvana, “Türk ekonomisine ve kültürüne üstün hizmetlerinden ve Azerbaycan Türkiye kardeşlik ilişkilerinin gelişmesindeki faaliyetlerinden” dolayı layık görüldü. Dünyanın 20’yi aşkın ülkesinde, 50’den fazla tanınmış devlet adamı, ülke başkanları, sosyalsiyasi, edebi ve bilimsel kişilere verilen unvan töreninde konuşan Vektör Ku rucu Başkanı ve Rektörü Prof. Dr. Elçin İskenderzade, nitelikli mesleki ve akademik çalışmaları nedeniyle İSMMMO’nun şahsında Yahya Arıkan’ın unvana layık görüldüğüYahya nü vurguladı. Arıkan Ekonomi Servisi Türkiye İş Bankası, yurtdışı şube ağına bir yenisini daha ekleyerek Irak’ın başkenti Bağdat’ta şube açtı. İş Bankası açıklamasına göre Bağdat şubesi, nakdi ve gayri nakdi kredi kullandırmak, dış ticaret işlemlerine aracılık etmek ve döviz havalesi gerçekleştirmek gibi hizmetleri de sunacak. İş Bankası Bağdat şubesi için Irak’ta faaliyet gösteren Türk firmaları başta olmak üzere Türkiye ve Irak arasında dış ticaret işlemi yapan Iraklı firmalar hedef kitleyi oluşturacak. Şubede müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere bir bankamatik bulunacak. Bağdat’ta, 2013’te yatırım ve müteahhitlik hizmetleri (proje tutarı) toplamı 590 milyon dolar seviyesinde gerçekleşen, tescilli yaklaşık 50 Türk firması bulunuyor. Bağdat şubesinin, Türkiye ile Irak arasındaki dış ticaret hacminin yıllar itibarıyla artış göstermesi, Türkiye’nin Irak’ta en büyük tedarikçi konumunda olması ve Irak bankacılık sektörünün gelişmeye açık yapısı göz önüne alındığında, İş Bankası’nın ‘bölgesel lider banka’ olma vizyonu doğrultusunda önemli bir konuma sahip olması hedefleniyor. Gelir vergisinde süre uzatıldı Ekonomi Servisi Maliye Bakanlığı, yoğun talep üzerine gelir vergisi beyannamelerinin verilme süresini uzattı. Maliye’den yapılan açıklamaya göre, yoğun iş yükü konusunda bakanlığa iletilen sorunlar nedeniyle, dün akşama kadar verilmesi gereken gelir vergisi beyannamelerinin verilme süresi, 28 Mart 2014 Cuma günü mesai bitimine kadar uzatıldı. Açıklamada, beyanname verme süresinin uzatılmasının ödeme süresini etkilemeyeceği, bu nedenle mükelleflerin beyan etmiş oldukları vergileri kanuni süresinde ödeyecekleri belirtildi. Gri yok ortada uzun süreden beri, ya siyah ya beyaz... Ya da “Biz” ve “Onlar”... Yerel seçimleri bir yana bıraktık, hatta genel seçim havasını da bir yana attık; referandumdayız bir anlamda. Tayyip mi Kılıçdaroğlu mu? Otoriterlik mi demokrasi mi? Başbakan’ın artık akla havsalaya sığmayan söylemi, meydan okumaları ve icraatları bu noktaya sürükledi ülkeyi... Hepimizin bildiklerini sıralamanın gereği yok. Benim sorum bu ülkenin insanı ile ilgili? 4 gün sonra, 30 Mart akşamı sandıklar açıldıktan ve oylar belli olduktan ne olacak? Yok; siyasetten değil, bu ülkenin insanlarından bahsediyorum. 31 Mayıs Pazartesi günü işbaşı yapacak, otobüs kuyruklarında bekleyecek, özel araçlarında yoğun trafikte yol almaya çalışacak insanlarından, gündeliğe gidecek Ayşe’den, fabrika işçisi Salih’ten, bankacı Murat’tan, doktor Gül’den... Bu ülkenin çocuklarından, öğretmenlerinden, esnafından, köylüsünden, işsizinden, işadamından... Sosyoekonomik ve kültürel anlamda birbirinden çok farklı toplum yapıları için ne değişecek? Ya Seçim Sonrası?.. rasi, adil yargı, insan, hayvan hakları talebi ile sokaklara çıkan, “artık yeter” diyen, Berkin’lerin peşinden yürüyen “bizler” ve AKP mitinglerini dolduran, otoriteye, Tayyip’in esip gürlemesine bayılan, kendi kitle medyaları ne derse “he” diyen, inanan; sorgulamayan “onlar”. Asıl mesele burada yatıyor. Bu iki farklı toplum arasındaki uçurumun bir türlü kapanmamasından... Eğer geleceğe bakacaksak bunu göz ardı edemeyiz, etmemeliyiz... 2009’da ilçe olan Ataşehir örneği bu bağlamda ilginç. Önemli dersler var, çıkarılması gereken... 17 mahallesi var, 13’ü varoş. Yani Ataşehir dendiği zaman gözümüzde canlanan gökdelenlerin, devasa sitelerin olduğu yer Ataşehir’in sadece görünen yüzü. Modern çehresi. Madalyonun öbür yüzünde deniz yüzü görmemiş, hayatlarında sinemaya, tiyatroya gitmemiş insanların yaşadığı mahalleler var; bir evde 1520 kişinin oturduğu... 3 eşli ve 27 çocuklular... Ataşehir Belediye Başkanı ve CHP adayı Battal İlgezdi ile bir grup kadın gazeteci sohbet ediyoruz. Özellikle varoşlardan oyları nasıl aldığını anlamaya çalışıyorum. Aslında bir araya geliş amacımız, Ataşehir Belediyesi’nin Kadın Adayları Destekleme Derneği’nin (Ka.Der) hazırlayıp tüm belediye başkan adaylarına gönderdiği; bir kenti, bir beldeyi kadınlar için yaşanabilir ve güvenli mekânlara dönüştürecek maddelerden oluşan Yerel Yönetimler Sözleşmesi’ni imzalaması. İstanbul’da bu sözleşmeyi imzalayan 5 belediyeden biri Ataşehir. Türkiye genelinde şu ana kadar ne yazık ki 38 belediye imzalamış. İlgezdi, “2009 seçimlerini kazanabilmek için 3 bin kişi sahada çalıştık, kendimizi anlattık ve sözümüzü tuttuk” diyor. 2009 öncesinde CHP’nin 50 bin, AKP’nin 73 bin oyu varken CHP bu oyun 35 bin daha artırmış. Ataşehir CHP’nin kazanacağına kesin gözüyle bakılan ilçelerden. İlgezdi bunun nedenini “herkesi kucaklamayı başardık, herkese dokunabildik bu yüzden” diye açıklıyor. Semtlere açtıkları ve sayısı 7’yi İki farklı Türkiye gerçeği var Biri tarafta özgürlük, demok bulan Ataevleri tam anlamıyla kültürel ve sosyal dayanışma merkezleri... Ayrıca semt poliklinikleri, eğitimin ardından istihdam da sağladıkları meslek edindirme kursları, gençlik birimleri, yeşil alanlar, parklar... Parklara halkın eğilimi tespit edilerek isim veriliyor. Bu yüzden Deniz Gezmiş Parkı da var, Erbakan Parkı da, Bülent Ecevit Parkı da... Dediğim gibi Ataşehir önemli bir örnek. Şu son dönemde yaşananların ardından, mitingleri dolduran kalabalığı görünce “Nasıl olur yaaa, nasıl hâlâ buna oy verirler???” sorusunun yanıtı da burada yatıyor. AKP’ye oy verenleri cahil, aptal halk diye hakaretle suçlamayı bırakıp; bu insanların kim olduğuna, neden Tayyip’e oy verdiklerine bakmak gerek. AKP mitingini izleyen bir blog yazarı gözlemlerini aktarmıştı: Eğitimsiz kafalar düalistik çalışıyor. Yani basit “ikilemler” çok etkili... İyi kötü, sıcak soğuk gibi... Tayyip iyi, Kılıçdaroğlu kötü... Tayyip akıllı, Kılıçdaroğlu aptal... Tayyip sağlam irade, Kılıçdaroğlu çürük elma... Onlar için AKP, CHP, MHP filan yok... Yolsuzluklar, tapelerin, internetin kapanması gündemlerinde değil. Bu yüzden “Seçim sonrası olacak” diye sordum.. Ne değişecek ve nasıl? tazeleyen ve kuramsal altyapımızı tarihsel örneklerle zenginleştiren bir kitap. Deyim yerindeyse “Hızır gibi yetişti”. “İslami orta sınıf”; “İslamcı büyük burjuvazi”; “Küreselleşme, AKP, İslamcılık ve neoliberalizm” konularını kapsayan dokuz değerli katkıyı derleyen çalışma, Neşecan Balkan, Erol Balkan ve Ahmet Öncü’nün titiz emekleri sonucunda kitap raflarına ulaşmış durumda. HHH Bu değerli katkıyı kitabın önsözünden derlediğim üç grup alıntı aracılığıyla siz değerli okurlarıma yakından tanıtmak arzusundayım: 1) Türkiye, geçen on yıl boyunca dünya medyasında “piyasa ekonomisini” ve demokrasiyi İslamiyet ile uyumlaştıran özgün bir ülke olarak öne çıkarıldı. Dahası, hem IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların, hem de özel finans/derecelendirme kuruluşlarının raporlarında, dönemin AKP hükümetleri ekonomik mucize gerçekleştirmiş, siyasi başarı örnekleri olarak gösterildiler. Bunlara ek olarak, Türkiye’nin İslamiyet ve kapitalizmi eşine az rastlanır bir uyum içinde bir araya getirdiği, bu nedenle de İslam dünyasının diğer ülkelerine örnek teşkil edebileceği artık sıradan bir yorum haline gelmişti. Aslında, bu sözüm ona “mucizenin” altında, Türkiye’deki sermaye birikimi rejiminin mantık ve yapısında demokratik olmayan yollarla gerçekleştirilmiş köklü bir değişim gizliydi. Bu süreç, Özal hükümetlerinin 12 Eylül askeri rejiminin baskıcı yasal düzenlemeleri sayesinde ciddi bir toplumsal muhalefetle karşılaşmaksızın uyguladıkları “serbest piyasa” odaklı iktisat politikalarıyla 1980’li yıllarda başlamıştı. 2000’li yıllara gelindiğinde, Erdoğan hükümetlerinin icraatlarıyla kamu ekonomisi tümüyle tasfiye edilerek yeni birikim rejiminin iktisadi ve siyasi temelleri sağlamlaştırıldı. Türkiye bu uzun yolun sonunda, ulusal pazara yönelik sanayileşmeye dayalı sermaye birikimi rejiminden küresel ölçekte serbest mal ve sermaye hareketlerine dayalı bir sermaye birikimi rejimine, popüler adıyla neoliberalizme geçişini tamamlamış oldu. 2) İktisadi örgütlenmede otuz yılı aşkın bir zamana yayılan bu köklü yapısal dönüşüm iç içe geçtiği toplumsal ve politik alanlarda da bir dizi ciddi değişime yol açtı. Her şeyden önce toplumsal alanda İslamcı bir burjuva sınıf daha önceki dönemin laik burjuvazisinden farklı bir kültürel oluşum olarak ayrışıp, görünür hale geldi. Daha sonra, bu yeni hâkim sınıf bölüntüsünün (fraksiyonunun) serpilip gelişerek laik burjuvaziyle çıkar çatışmasına girmesinin bir izdüşümü olarak, İslamcı hareketin ideolojik yapısında da bir çatallanma oluştu. 1970’li yıllardan itibaren belirgin bir “Batı” karşıtı konumlanışı benimseyip genel eğilim olarak küçük sermaye sahiplerinin çıkarlarını temsil edegelmiş Milli Görüş hareketinden kopan bir grup, 2000’li yılların başlarında yeni bir İslamcı oluşum olarak ortaya çıktı. Yeni dönemin bu yeni İslamcıları, dünya piyasalarına eklemlenmekten, sermaye hareketlerine (ve dolayısıyla faiz kazançlarına) açık olmaya, AB ile bütünleşmekten, ABD ve NATO’nun Ortadoğu’daki stratejik ortağı konumunu benimsemeye kadar bir dizi İslamcılıkla bağdaştırılması pek kolay olmayan siyasi girişime aday olduklarını ilan etmekten çekinmiyorlardı. Kendilerini “muhafazakâr demokrat” olarak tanımlayan bu başkalaşmış (metamorfoza uğramış) İslamcılar, AKP’yi kurdular ve sonunda iktidara geldiler. 3) AKP hükümetlerinin uyguladığı neoliberal ekonomi politikalarının sonucunda dış şoklara açık, kırılgan bir ekonominin yaratılacağı birçok eleştirel iktisatçı tarafından uzunca bir zamandır dillendirilmekteydi. Eleştirel sesleri bastıran “büyüme performansı” ise kısa dönemli sermaye girişleriyle beslenen dış borçlanmaya dayanıyordu. Dışarıdan yeni borç bulundukça tüketim ve yatırım artıyor; ulusal gelir büyüyordu. 2013 Mayısı’nın sonlarına yaklaşırken Türkiye ekonomisinin kırılgan yapısı da aniden su yüzüne çıktı. Ana akım medya bile daha önce sessizliğe terk edilmiş olan eleştirel iktisadi analizleri sunmaya başladı; küresel piyasalarda Türkiye’nin dünyanın en kırılgan ekonomisi olduğu duyuruldu. Türkiye’deki ekonomik büyümenin sürdürebilmesi yeni borç bulunmasına, yani sermaye girişlerine bağlıydı. Bu olmadığı takdirde ufukta büyük bir Türkiye krizi görünüyordu. HHH Daha önce farklı bakış açılarından ayrı ayrı incelenmiş olan neoliberalizm ve İslamcı sermaye olguları kitapta ilk defa bir arada kapsamlı bir içerikte ele alınıyor. Böylelikle, son yirmi yıla özgünlüğünü kazandıran İslamcı sermaye birikiminin neoliberal politikalarla ilişkisi ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan yeni sınıf oluşumları ciddi bir şekilde inceleniyor. Buna ek olarak derlemede Türkiye’de ve dünyada gayet gevşek ve içeriği tanımlanmamış, içine her şeyin doldurulabileceği bir kavram olarak kullanıldığı düşünülen “orta sınıf” kavramına, daha iyi tanımlanmış, daha bilimsel, daha somut bir içerik ve bundan türeyen kuramsal ve ampirik tartışmalara yeni bir boyut kazandıracağı amaçlanmış. Türkiye üzerine yapılan çalışmaların bu açıdan zenginleştirilmesi Gezi ve benzeri siyasi olaylar sırasında gündeme getirilen sınıfsal yorumlar ve çözümlemelere eleştirel olarak yaklaşılabilmesine de olanak sağlayacak nitelikte. Küresel büyük sermayenin Türkiye ve yakın coğrafyasına ilişkin iktisadi ve sosyal dönüşümlerini ve neoliberal projelerini daha yakından tanımak için büyük bir fırsat içeren Neoliberalizm, İslami Sermayenin Yükselişi ve AKP derlemesinin hazırlığında emeği geçen tüm yazarlara ve Yordam Kitap çalışanlarına teşekkür borçluyum. Dedik ya, gerçekten “Hızır gibi yetişti”... Bank Asya’ya dev ortak geliyor Ekonomi Servisi Türkiye’de katılım bankalarından Bank Asya’nın, Katar’ın en büyük İslami bankası olan Qatar Islamic Bank (QIB) ile stratejik ortaklık amacıyla görüşmelere başladığı açıklandı. Açıklamada, görüşmelerin QIB’nin Bank Asya’da stratejik ortak olması amacıyla yapıldığı ve kısa sürede neticelendirileceği belirtildi. 1996’da kurulan Bank Asya, 2013 sonu itibarıyla 900 milyon TL ödenmiş sermaye, 2.5 milyar TL özkaynak, 29 milyar TL aktif toplamı, 21 milyar TL nakdi kredi, 19 milyar TL toplanan fonları, 181 milyon TL net kârı ile aktif büyüklüğü sıralamasında Türkiye’nin 13. büyük bankası.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle