03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 MART 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 13 er şeyin bir anda bitip H başladığı hayat, tüm insanlar için sürprizlerle dolu olup, hep “eğer”li gelecek içerir. Eğer bir dakika, bir gün ya da yıllarca sürpriz olmayacaksa geçerlidir, yaşama ilişkin projeler, planlar… Ama dünyada, “eğer”ler daha çok kişiler içindir. Devlet, hükümet ya da politika temelinde bir anda her şeyin değiştiği çok azdır. Oysa Türkiye’de, toplumsal yaşama ilişkin bu yapılar da kişiler kadar sürprizlere ve tepetaklak olmalara, hatta dün varken, bugün olmamalara bile açık! Gezi miladından beri hemen her gün, hatta günde birkaç kez yaşadığımız ve hepsi kötü sürprizler, bu saptamanın kanıtıdır. İşte bu anlamda, eğer önümüzdeki birkaç gün içinde ölmez sağ kalırsak, eğer yine ülkecek tepetaklak olunacak bir şeyler yaşanmazsa, eğer 30 Mart’ta öngörülen seçimler yapılırsa... 31 Mart günü, yerel yönetim kadroları yenilenmiş ya da eskileri tazelenmiş olacak. HHH Belediyeler, toplumsal çevrenin düzenleyicisi olarak, insanların bire bir yaşamını etkileyen, hatta özgürlüklerini genişletip kısıtlayan alan yönetimleri. Gündelik yaşama, hükümet politikasından çok, belediyenin politikası yön veriyor. Eğer inşaat ve imar rantı uğruna yeşil alanların talanından bıktıysak, eğer toplumsal özgürlüğü kısıtlayan yasaklar ve mahalle baskısından usandıysak, 30 başkanı olduğu aile şirketi ve bireysel başarılarıyla, pırıl pırıl, sporcu disiplini taşıyan bir genç adam, Ekrem İmamoğlu. “Beylikdüzü’nün olağanüstü güzel bir sahili vardır, ne hale getirdiler, görseniz ağlarsınız!” derken, inandım ona. Beylikdüzü’nde 2019’a kadar yapılacak düzenlemeleri içeren Kentsel Gelişim Planı da çok ciddi ve ayakları yere basan bir çalışma. Umarım Beylükdüzü’ne başkan olur. HHH CHP’nin İstanbul büyükşehir adayı Mustafa Sarıgül’ü ise zaten yıllardır tanımayan yok. Şişli Belediye Başkanı olarak gösterdiği başarıyı, kimse tartışmıyor. İBB başkanı sıfatına çok hazır olduğu belli ve Şişli’de neler yaptığı, İstanbul’da neler yapacağına ölçü alınabilir. Ancak Mustafa Sarıgül’ün HHH benim açımdan en değerli Çalışkan arkadaşım Aylin iki niteliği var: Özgürlüklere Kotil’in, idealleri kadar çözümcü iradesiyle Beyoğlu’na saygılı bir barış alanı yaratır. Sarıgül’ün yönettiği yerde çok yakışan bir başkan ve herhangi bir “mahalle baskısı” yıllardır Ankara’daki baş olmadan yaşanır, bir. İkincisi, muktedirin hem rant, hem de halkın istemediği hiçbir proje yasak taşeronluğunu yapan yapmaz, dayatmaz, Sarıgül. Ahmet Misbah Demircan’ın Yaşadığımız koşullarda, bu iki bu ilçede açtığı yaralara nitelik bana yeter hale geldi, merhem olacağına eminim. doğrusu… Kadıköy’de Aykurt Nuhoğlu, Ayrıca bu seçimlerde, hepsi mühendislik birikimi, kadın konusunda uzman kişilerin erkek eşitliğini tam sağladığı hazırladığı akılcı projelerle ekibi, toplumsal katılımcı karşımıza çıktı, Sarıgül. Her projeleriyle olduğunca, şeyi bilmekten çok, bilenleri alçakgönüllü ulaşılırlığıyla da toplayıp bilenlerle çalışmanın güven veriyor. önemini vurgulayan biri için, Hiç ilgim ve bilgim olmayan bu anlamda sözünü tuttuğu bir ilçenin, Beylikdüzü’nün söylenebilir. CHP adayı Ekrem Özetle, 31 Mart sabahı İmamoğlu’nu tanımak ise halkın her istediğini olmasa gerçekten güzel bir sürpriz bile istemediğini zorla oldu. Siyasal adanmışlığı, yapmayan yerel yönetimlere dürüst geçmişi, yönetim kurulu uyanmak dileğiyle! “Politikada her hata, bir cürümdür.” EUGENE CHATELAI N Yazarımızın yazısı elimize ulaşmadğından yazısını yayımlayamıyoruz. Yerel Umutlar, Yeni Ufuklar Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN E Mart’ta yaşamsal alanımızı ya rantçı yasakçılardan korumak ya da kurtarmak için oy vereceğiz. Ben Türkiye’nin yaşanılır bir yer kalması için AKP’nin iktidardan düşmesi, kentlerin de insanları özgürce yaşatabilmesi için AKP’li belediyelerden korunması ya da kurtulması gerektiğine inanıyorum. Çoğu yerde bunu başarmak, muhalif oyların bölünmemesine bağlı. Dolayısıyla oyumu, yaşadığım il, ilçe ve mahallede, seçimleri kazanma şansı en yüksek muhalif adaylar için kullanacağım. Seçimler öncesi, CHP’nin İstanbul’daki başkan adaylarından bazısını zaten tanıyordum, bazısını da tanımak, sorgulamak fırsatım oldu. ğer kentleri, kamu çıkarına göre tasarlayan ve yöneten belediyelerimiz olsaydı; benim de özelinde İstanbul, genelinde tüm kentlerimiz için bir önerim olurdu, başkanlarına: Her belediyenin, kaldırım döşeyecek, asfalt dökecek, hatta çukur kazacak ustaları ve işçileri yetiştireceği bir eğitim merkezi açması. Belki böylece göçüksüz kaldırım, çukursuz asfalt sahibi kentlerimiz olur, üstü kartonla örtülmüş çukurlara da düşmezdik… Bir de özelinde İstanbul, genelinde büyük nüfuslu tüm kentlerimizi saran kubur kokusu, gerçekten kader midir, yoksa önüne geçilebilir mi, diye düşünür dururum, yıllardır… Acaba kanalizasyon altyapısını yönettiği il ya da ilçeyi kokutmayacak biçimde ıslah edecek bir babayiğit çıkar mı yeni başkanlar arasından? Olmayacak duaya amin dediğimin farkındayım; ama denizlerin bile koktuğu yerde yükselen gökdelenlere “bok üstünde badem” denilmesine de ramak kaldı! Adalet İstiyorum! Merhaba, Size Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi’nden yazıyorum. Nasılsınız? Çalışmalarınızı gönül rahatlığı ile yürüttüğünüzü umarım. Size yaşadığım hukuksuzluğu anlatmak üzere yazıyorum. Ben, 19 Şubat 2013’te KESK’e yapılan ve yüzlerce kamu emekçisinin soruşturmaya dahil edilip onlarcasının tutuklandığı operasyonla birlikte tutuklandım. Basında, memurların DHKPC örgütüne istihbarat sağladıkları ve büyük silahlı eylemlere yardım ettikleri için tutuklanan doktor, öğretmen ve diğer kamu görevlilerinden söz ediliyordu. 8 ay sonra nihayet dava açıldı. Gözaltına alındığımız sırada sanki gündemdeki silahlı eylemlerle ilgili bir operasyon yapmış gibi lanse etmişlerdi, ancak iddianamede bunlardan eser yoktur. Size bunları anlattığımda beni de bir kamu görevlisi olarak düşünmüş olabilirsiniz. Hayır ben kamu görevlisi değilim. Hiçbir memuriyetim olmadı. Size daha şaşırtıcı bir şey söyleyeyim. Memuriyetle ilgim olmamasına rağmen beni memur kişilerin yöneticisi olmakla suçluyorlar. Oysaki ben bir özel anaokulunda yönetici olarak çalışıyordum. Delil mi arıyorsunuz. Hemen hazır. Gizli tanık. Yürüsen örgütsel adım, konsere gitsen örgüte yardım, hapşırsan örgütsel hasta sayıldığın bir dönemde, çok alışıldık bu gizli tanık hikâyeleri. Varolduğu bile şüpheli birinin sizi suçladığını öğreniyorsunuz ve bu kişinin yalan söylediğini ispat etmek için elinizde hiçbir bilgi yok. Belki düşmanınız, belki o bilgiyi edinmesine fiziksel bir engel var, ama sizin bunları ileri sürme olanağınız elinizden yasal iradeyle alınmış. Bu nasıl bir adaletsizlik. Sonrası hikâye; çalıştığım radyo suç, oturduğum mahalle suç, gittiğim kurs suç, yaz tatilim suç... Görünen o ki ben elimi kutsal kitaba dokundursam bile örgütsel amaç diyecekler. Üstüne üstlük ben tutukluyken polis aileme hakkımda yalan yanlış bilgiler veriyor ve onları tehdit ediyor, gizlice evime birileri giriyor ve resimlerimi yırtıyor, görüşüme gelen kardeşimi de tutuklayacaklarını söyleyerek babamı korkutuyorlar... Kimliği belirsiz kişiler mahallemizde bulunan derneğe ve çalıştığım kreşe benimle ilgili mektuplar yazıp özel hayatıma müdahale ediyor. Onlar için hayat polisiye bir film olabilir, ama benim için değil. Hayatımız ve özgürlüğümüz onlar için yalnızca siyaset malzemesi. Şimdi o son dakika haberleriyle büyük bir başarıymış gibi gösterdikleri dev operasyonlardan geriye iddianameye ne mi kaldı? Sendikaların, önünde basın açıklamalarında çekilen fotoğraflarla, günlük telefon görüşmeleriyle dolu binlerce sayfa. Lütfen bir 1923 Şubat tarihli haberlere bir de iddianamemize bakın! Hayatımızdan, özgürlüğümüzden gasp ettikleri zamanın hesabını soracak bir yer var mı? Adalet istiyorum, nerde nasıl bulacağım bildiğiniz yer var mı? Songül Coşkun Kapalı Kadın Hapishanesi Bakırköy GÖRÜŞ Kasım AVCI / Eğitimci KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK G NOKTASI [email protected] Acıyı Yenmek Bal Eylemek Acıyı yenmek; bal eylemek kolay mı? Hele can kıyımı anlarında; savaş yapımı zamanlarında!.. Tozun dumana karıştığı; dostun düşmanlaştığı; düşmanın dostlaştığı günlerde! Eğrilerin “doğru”, yanlışların “gerçeğim” diye yarıştığı zamanda!... Güzellik duygularının çirkinleştiği, iyilik erdemlerinin silinmeye dönüştüğü zamanlarda... Acıyı yenmek, bal eylemek için.. Zoru yenmek, acıdan bal üretmesini bilmek, öğrenmek gerek... Arılar gibi birlik olmak... Aynı acıyı duymak, sevinci yaşamak.. Canımıza, balımıza, malımıza; bizi biz yapan değerlerimize dokunanlara, saldıranlara karşı birlik olmak... Aynı acıyı, sevinci duymak... Özgür yaşamayı hak etmek... Yüzyıllardır varlığını korumasını, özgür yaşamasını bilen halkımız zor günler yaşamaktadır... Canını, malını, arısını, balını; ağacını, dalını, kazanılmış haklarını; çağdaş uygar değerlerini koruma çabası içindedir... Yaşatma, geliştirme bilincindedir... Yer tanık, dağ tanık, gök tanıktır buna... Güneş halkımızın yolunu aydınlatmaktadır... Gelecek adayımız, güzellik, özgürlük umudumuz Elvan için sokaklar ağlamakta; yollar gözyaşı dökmektedir.... Gözler damla damla acı akıtmaktadır... Ağaçlar aydınlık uğruna cansuyu vermektedir!.. Acıyı yenmeye, geleceği bal eylemeye çalışmaktadır... Eskiyi yıkmak yerine daha iyisini, yapmak; kiri silmek yerine temizi koymak; çirkini önlemek yerinde daha güzelini yaşatmak da acıyı yenmektir... Eskiden, yeni; kirliden temiz çirkinden güzel yaratmaktır... Tüm ileriye dönük, özgürlüğe yönelik devrimler acıyı yenmişler, uygarlığa yeni katkılarda bulunmuşlardır... “İnsan, insanın ‘kurdu’ olduğu kadar da insan insanın dostudur...” Canıdır, kanıdır, yüz akıdır... Gökte arayıp yerde bulduğudur.. Gönül verip sevdiğidir... Evimizde, köyümüzde, kentimizde, yurdumuzda ne çok dostumuz var; kurdumuz var!.. Bilmek, tanımak; acıyı yenmek, bal etmek gerek... Günler aydınlık... Gerçekler çıplak.. Ağaçlarımızı kesenler, köklerinden sökenler, yapraklarını öldürenler havamızı kirletmektedir... Kuşlara yuva yapma, özgür uçma hakkı tanımamaktadır... Arıların, bal yapması önlenmektedir... Konut dikmekte, AVM yapmaktadır.. Yasa tanımamakta; yargı kararlarını çiğnemektedir... Devletin gücünü kullanmaktadır... Kendisini yurdumuzun Tanrısı sanmaktadır... İktidar aymazlığı, sapkınlığı içindedir... Atatürk’ün Türk ulusuna armağanı Atatürk Orman Çiftliği’ni talan etmiş, yağmalamış bulunmaktadır!.. Yiğit, erdemli Türk halkına: “yaptıklarıma sıkıysa bir dokunun!” diyebilmektedir. Yüzyıllardır varlığını koruyan, egemen kalmasını sağlayan yüce Türk halkı, kendisinin seçtiği, kendisine belli bir süre hizmet etmekle görevlendirdiği Başbakan’a dokunamaz mı? Dokunur elbet... Hem de bal gibi dokunur... Egemen Türk halkına “sıkıysa dokunun!.” demek tarihe ters düşmektir... Yönetme hakkını yitirmektir... Şimdiye dek insanlar ne yıkımlar gördü... Ne savaşlar yaptı... Yer çatladı.. gök patladı.. depremler oldu.. Yan basınçlarla dağlar oluştu... Nice canlar yandı.. Ocaklar söndü... Umutlar kurudu, sarardı soldu.. . Dağlar eridi, düz yol oldu... Verimli ovalar çöle döndü... İnsan yıka yapa yıka yapa daha güzelini yapmasını öğrendi... Savaşın çözüm olmadığını gördü... Barışı öğrendi... Acıyı yendi, bal etti... Karanlığı yendi, aydınlık etti... Acıyı yenmek, bal yapmak; başarılı olmak, güzel yaşamak, özgür, uygar kalmak kolay değil... Biliyorum... Güzel yaşamayı, özgür, uygar kalmayı bilgimizle, bilincimizle, birikimlerimizle, üreten emeğimizle, seven yüreğimizle kazanalım, hak edelim istiyorum... Acıyı yenmeyi, bal etmeyi öneriyorum.. Yarınlar, güzel, aydınlık günler acıyı yenenlerindir... Bal edenlerindir... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Beslenme 1 bozukluğu ve 2 büyümenin duraklama 3 sıyla tanım 4 lanan, sindi 5 rim sistemin6 deki emilim bozukluğu 7 hastalığı... 8 Uzaklık işa 9 reti. 2/ Kırsal kesimde 1 2 3 4 5 6 7 8 9 büyük toprakla 1 S P E S İ F İ K rı olan varlıklı ve 2 T İ R A N K O L sözü geçer kimse... 3 R A L E G O R İ Dik yokuş, uçu 4 A S T B O N U S rum. 3/ Aşırı koR OM N E nuşma eğilimi. 4/ 5 F İ Doğu Karadeniz 6 O R T A L A M A U L U U yöresinde akarsu 7 R O L K O İ A Ş U R ların üstüne kuru 8 lan bir tür ilkel te 9 K O S T A K T A leferik. 5/ Halk dilinde tarladaki sebzeye verilen ad... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 6/ Bir soru sözü... Yanıcı, renksiz ve az kokulu bir gaz. 7/ Endonezya’ya özgü, vurmalı çalgılardan oluşan orkestraya verilen ad. 8/ Bir tür pasta... Vilayet... Kenar süsü. 9/ Küçük mağara... İyilik, ihsan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Şelale... Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı. 2/ Bir tümceyi oluşturan birimlerden her biri... Et yememenin yanı sıra süt, yumurta gibi her türlü hayvansal yiyeceği de yemeyen kimse. 3/ Birçok hayvanın yumurtadan çıktıktan sonra ve erişkin biçimini almadan önce geçirdiği gelişim evresi... Bir zaman birimi. 4/ Devlet memurlarının maaşlarını düzenleyen sistem ya da çizelge. 5/ Müzikte üç ya da daha çok sesin bir arada tınlaması... Çayın etkin maddesi. 6/ Bir büyük yetke sahibini perde arkasından yöneten kimse. 7/ Kızıldeniz ve Basra Körfezi’nde kullanılan yelkenli bir ticaret gemisi. 8/ Pirinç, buğday, mısır gibi bitkilerin tohumu... Boynun arkası. 9/ Boya sanayisinde kullanılan zehirli bir madde... Telli bir çalgı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle