04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 MART 2014 CUMA 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada bakanıyla ilgili savcılık fezlekelerini Meclis’te okutmayacağını biliyorlardı?.. Ahmet Hakan’ın önceki gece Tarafsız programına katılan, AKP’nin savunmanlığına soyunan bir aklıevvel hukuk adamı, fezlekelerin Meclis’te okunması isteminde bulunan CHP’nin sırf RTE’yi ve hükümeti seçim öncesi oy bazında köşeye sıkıştırmak için incelemeye açılmasını dayattığını söylemez mi? Yok yani, neredeyse adam, muhalefet; AKP’nin damarlarına kadar işlemiş rüşvet ve yolsuzlukları, kimin, ne kadar yürüttüğü belli olmasına karşın, rezaletin bir de savcılardan dinlenmesine alet olmamalıydı diyecekti belki, ama diğer konuşmacıların ödün vermeyen hukuksal açıklamaları karşısında nihayet sustu. Şimdi böyleleri pek çok, TV’lerde geceleri boy gösteriyorlar; Ahmet Hakan’ın programını fırsat bilerek diğerleri gibi o da bu fedakârlığımın ödülünü gün gelir alırım diye düşündü ve AKP savunuculuğuna ara verdi... HHH Oysa, muhalefetin RTE’nin ve partisinin ipliğini bir kez daha pazara çıkaracak fezlekelerin Meclis’te okunmasını istemeleri kadar tabii bir şey olamaz. Bakan çocuklarının evlerini polis ararken, oğlu Bilal’le altı kez evdeki Avro’ları, dolarları derhal boşaltmasını isteyen konuşmaları, zaten iktidarın rüşvet ve yolsuzluk batağında olduğunu yansıtan birer belge değil mi?.. AKP sözcüleri Meclis’te fezlekelerin okunmasına karşı çıkarken muhalefete yahu içeriklerini zaten biliyorsunuz. Öyleyse burada okunmalarında neden ısrar ediyorsunuz diye hukuksal bir kılıf uydurdular. AKP’nin, fezlekeleri vekillerin incelemesini engellemesindeki neden; ne hukuk ne de AKP biçimi guguk idi. AKP seçimden önce rüşvetin kanıtlarıyla bir bütün halinde halkın bilgisine sunulmasını istemiyor. Öncelikli çabası; hukukguguk diyerek RTE’nin korkulu rüyası rüşvet olaylarının seçim sonrasına bırakılmasını sağlamak!.. Kamuoyunu ve tabii seçmeni uyutacak kimi formüllerle fezlekelerin okunmasını engellediler. Dört bakana, bir soruşturma komisyonu kurulmasını öneren başvuru bile yaptırdılar. Canım saklayacak bir şeyimiz yok işte; ama soruşturmanın gizliliği kuralına riayet ediyor ve evet, rüşvet olaylarında suçlu varsa Yüce Divan’a gönderelim sözde vaadiyle rüşvetin çıplak yüzünün bugün, Meclis’e değil halka açıklanmasının önünü kestiler... HHH Kamuoyunun gözünden kaçmayan bu AKP kurnazlığının başrollerinden birini ne yazık ki Meclis Başkanı Cemil Çiçek oynuyor. Soruşturma gizli, fezlekeler okunamaz görüşünü ilk C. Çiçek açıkladı ve sonraları gördük ki bu görüşü baştan aşağıya AKP savunuyor. AKP’liler Meclis’te rüşvetin görüşülmesini sağlayan CHP ile muhalefetin olağanüstü oturumun açılmasını sağlayacak çoğunluğu inşallah bulamazlar diye AKP’li vekiller Genel Kurul’a girmedi. Koridorda sonucu bekledi. Olağanüstü oturuma MHP’li Başkanvekili M. Akşener başkanlık edecekti ama Meclis Başkanı, bu sırayı değiştirdi. Yerine böyle oturumlarda muhalefete iktidarı hoşnut edecek engeller çıkaran AKP’li Başkanvekili Sadık Yakut’u görevlendirdi. Meclis’te muhalefet partileri fezlekede yazılanları bilmeden soruşturma komisyonu kurulmasına nasıl oy kullanacaklarını açıklamalarına karşın... Sadık Yakut; “Savcılık soruşturması sürüyor, kanundan kaynaklanan gizlilik söz konusu, soruşturma komisyonu kurulduğunda sadece üyeler inceleyebilir” diyerek fezleke dosyalarını partisinin saptadığı politika doğrultusundakomisyon kuruluncaya dek rafa kaldırdı. HHH Görünen köy tabii kılavuz istemiyor. Seçimden sonra RTE ve kuyruğuna takılı AKP kadroları, dört bakan hakkında Meclis’te soruşturma komisyonu kurulmasına hemen girişebilir. Komisyonda çoğunluk AKP’nin. Dört bakanın rüşvet almadığına, belirlenen ağır suçlamaları işlemediklerine karar verebilir ve bu kararını Meclis’teki AKP çoğunluğuna onaylatabilir. Rüşvetler cebe... Buyrun izleyin işte ak pak RTE’yle ve AKP ile yeni Türkiye yıllarını! Hakikatle haber arasındaki mesafe çok açıldı. Haberlerde hakikat yok; hakikatler haberlerde yok. Tarihimizin en büyük yolsuzluk skandalı ile karşı karşıyayız; medyanın büyük kısmında bu konuda tek satır yok. Ama doğa gibi, medya da boşluk kaldırmıyor. Basının doyuramadığı haber açlığını, internet karşılıyor. İki internet sitesi, peşi peşine rüşvet belgelerini yayımlıyor. Ses bantlarına kulak kabartanların sayısı kısa sürede 20 milyonu aşıyor. Başta görmezden gelen medya kuruluşları bile sonunda kayıtlara kayıtsız kalamıyor. Haber, nihayet hakikate yaklaşıyor. HHH Dinlemelerin bir kısmı illegal... Yayımlamak kimine göre hukuken suç. Ya vicdanen? Batı dünyası bu hesaplaşmayı WikiLeaks skandalında yaptı. İllegal yoldan sızdırılmış gizli bilgiler, gazetelere sızdırılarak Amerikan diplomasisinin maskesi indirildi. Orada da iktidar refleksi, pisliğe değil, sızdırmaya odaklandı. Belgeleri sızdıran sitenin mucidi, bir elçilikte kıstırıldı. Ama toplumsal bellekte, sitede yayım HABERLER Dosya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitti. Mahkeme üç önemli saptama yaptı: 1) İki politikacı arasındaki siyasi konuşma özel yaşama girmez. 2) Devlet kuruluşlarına dair kararlar, kamuyu ilgilendirir. 3) Radyo, kaydın illegal yollardan yapılmasından sorumlu değildir. Kaldı ki, ses kayıtları doğru olmayan ya da çarpıtılmış bir bilgi içermemektedir. Karar: “Radyo ifade özgürlüğünü kullanmıştır. Cezalandırmak, demokratik toplumun gerekleriyle bağdaşmaz.” HHH AİHM’de yıllarca yargıçlık yapmış Rıza Türmen’in bu karara ilişkin yorumu şu: “Bir yanda bireylerin kişilik hakları... Öbür yanda medyanın bilgi verme yükümlülüğü... Bu saflaşmada AİHM, bir denge gözetiyor. Özel yaşamı da, halkın bilgi alma hakkını da koruyor. Özel yaşam değil kamusal çıkar söz konusu olduğunda, hukuka aykırı kayıtlar olsa bile, dengeyi basın özgürlüğü lehinde kuruyor.” HHH Başbakan’ın, “Twitter mıvitır, kökünü kazıyacağız” öfkesi boşa değil. “Twitter mıvitır”, bütün yolsuzluğu ortaya döküp kendisinin kökünü kazıyor çünkü... MAHKEME KARARI: ‘Basın özgürlüğüdür’ Başbakan bir medya grubunun kendisine yakın işadamlarının eline geçmesi için para havuzu oluşturursa bu halkı ilgilendirmez mi? Bence ilgilendirir. Peki buna dair telefonda yapılan pazarlıkların kayıtları haber midir? Bence haberdir. Bu şahsi yorum, hukuki zemine kavuştu geçen gün. Zaman gazetesinde konuya ilişkin yer alan habere, Sabahatv grubu tekzip yolladı. Konu mahkemeye yansıdı. İstanbul 10. Sulh Ceza Mahkemesi tekzip talebini reddetti. Gerekçesi tarihi önemdeydi: “Zaman gazetesinin yaptığı iş, bir şekilde internete düşen, bu şekilde de kamuoyunun bilgisine ulaşan iddiaların okura duyurulmasından ibaret olup, olayın güncel olması, toplumsal ilginin varlığı ve basın kurumunun medyaya yansımış olayları aktarmaktan ibaret eylemi gözetildiğinde söz konusu olayla çatışan değerler bakımından basın özgürlüğüne üstünlük tanınması gerektiği kararı verilmiştir.” Tereddütte olan arkadaşlara duyurulur. Kayıtları Yayımlamak Medyanın Görevidir lanan kirli sırlar kaldı. HHH Benzer bir tartışma, yıllar önce Slovakya’da yaşandı. Slovakya’nın maliye bakanı ile adalet bakanı yardımcısı arasındaki bir telefon konuşması, illegal yoldan kaydedildi. İki yetkili, bir büyük sigorta şirketinde yönetim kurulu üyelerinin kovulup yerine kendi partilerine mensup kişilerin geçirilmesini konuşuyordu. Konuşmanın kaydı, Twist adlı bir radyoda yayımlandı. Bakan yardımcısı, konuşmanın illegal yoldan kaydedildiği ve yayının, kişilik haklarını zedelediği iddiasıyla dava açtı. Mahkeme, radyoyu 2600 Avro tazminata mahkum etti. Hopa davasında örgüt suçuna beraat veren mahkeme, gerekçeli kararını açıkladı: Ne terör var ne terörist DENİZLİ’DE PANKART SUÇ OLDU ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın miting için gittiği Hopa’da emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun ölümüyle sonuçlanan olayları AKP Ankara İl Başkanlığı önünde protesto ettikleri gerekçesiyle haklarında terör örgütü üyeliği suçundan dava açılan 37 öğrenciye verilen beraat kararının gerekçesi açıklandı. Mahkeme, Hopa protestosunun terör örgütlerinin talimatıyla yapılmadığını belirtirken Metin Lokumcu’nun da “terör örgütü üyesi” olmadığını vurguladı. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 22 öğrencinin 6 ay tutuklu kaldığı davada örgüt suçuna verdiği beraat kararının gerekçesinde 31 Mayıs 2011’de Hopa’da meydana gelen olaylarda kalp krizi sonucu hayatını kaybettiğini anımsattı. Bunun üzerine aynı gün olayları protesto etmek amacıyla çeşitli siyasi parti, sendika, dernek, meslek odaları ile sivil toplum kuruluşlarının önderliğinde bir basın açıklaması yapıldığı belirtildi. Kararda, “olayların aynı gün içerisinde cereyan etmiş olup önceye dayalı terör örgütlerinin yazılı veya görsel medya üzerinden çağrılarının olmadığı, yine ölen Metin Lokumcu adlı şahsın yasadışı silahlı terör örgütü mensubu olmayıp yapılan basın açıklaması ve protesto eyleminin terör örgütlerinin amaç ve faaliyetleri doğrultusunda düzenlenmediği gibi önceden planlanmadığı” ifadesi yer aldı. Gerekçeli kararda sanıkların savunmalarında, olaylarda adı geçen siyasi parti, dernek, sendika, meslek kuruluşları vasıtasıyla basın açıklamasını öğrenerek eyleme katıldıklarını belirttikleri kaydedilerek şöyle devam edildi: “Bunun karşısında sanıkların savunmalarının aksi gösterir mahkumiyetlerine yetecek her türlü şüpheden uzak, kesin, inandırıcı ve yeterli delil elde edilemediğinden müsned suçtan ayrı ayrı beraatlarına karar verilmiştir.” ‘Pankarta tahammül edemediler’ MUSTAFA ÇAKIR İHD’den Emniyet önünde eylem İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Tutuklu Aileleri ile Yardımlaşma Derneği üyeleri, hasta siyasi tutsakların tahliye taleplerine “Toplum açısından tehlikelidir” görüşünde bulunduğu gerekçesiyle İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şube (TMŞ) Müdürlüğü’nü pro testo etti. İHD İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu üyesi Sevim Kalman, Adli Tıp Kurumu ve İstanbul Emniyeti’ne bağlı TMŞ’nin şiddeti hasta tutsaklar üzerinde kullandığını söyledi. Asıl tehlikeli olanın adaletsiz sistem, yürütme ve Meclis olduğunu kaydeden Kalman, “Herkesi dayanışmaya çağırıyoruz” dedi. ‘CANLAR KIRILACAĞINA CAMLAR KIRILSIN’ DEMİŞTİ Tunceli Emniyet Müdürü istifa etti Yurt Haberler Servisi Tunceli emniyet müdürü Hayati Yılmaz dün görevinden istifa etti. Bu arada emniyette görevden almalar dün de devam etti. Adıyaman Emniyet Müdürlüğü’nde 8 şube müdürünün, Kayseri Emniyet Müdürlüğü’nde de 6 emniyet müdür yardımcısının görev yerleri değiştirildi. Berkin Elvan’ın ölümünü protesto eden eylemler sırasında bir polis memuru kalp krizi geçirerek hayatını kaybettiği Tunceli’nin Emniyet Müdürü Hayati Yılmaz dün görevinden istifa etti. Tunceli’deki Berkin Elvan gösterileri sırasında, Yılmaz, Twitter’da “Canlar kırılacağına camlar kırılsın” mesajını paylaşmıştı. Bu arada emniyette görevden almalar dün de sürdü. Adıyaman Emniyet Müdürlüğü’nde 8 şube müdürünün, Kayseri Emniyet Müdürlüğü’nde de 6 emniyet müdür yardımcısının görev yerleri değiştirildi. Adıyaman’daki görev yeri değişikliklerinin Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele, Terörle Mücadele, Çocuk Şube, Personel Şube, Özel Güvenlik, Asayiş Şube, Önleyici Hizmetler, Basın ve Halkla İlişkiler ve Özel Kalem Müdürlüğü’nü kapsadığı öğrenildi. Kayseri Emniyet Müdürlüğü’nde de görev yerleri değiştirilen emniyet müdür yardımcıları Mehmet Albayrak, Ömer Güneş, Orhan Dinç, Namık Sülüki, Gaffur Yakar ve Davut Arık’ın Kayseri Polis Meslek Yüksek Okulu’na atandığı öğrenildi. ANKARA KESK, DİSK, TMMOB ve TTB’nin 11 Ocak’ta Ankara’da binlerce kişinin katılımıyla yaptığı “Bozuk Düzende Sağlam Çark Olmaz” mitinginde açılan ve üzerinde “Tek Seçenek Halkın Kendi İktidarıdır” yazısının yer aldığı, yolsuzlukları protesto eden karikatürlü pankart Denizli’de suç sayıldı. KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası (BES) Denizli Şube Başkanı Yusuf Yurdakul hakkında kamu görevlisine hakaretten dava açıldı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “mağdur” olarak yer aldığı iddianamede, “Başbakan’ın da şöhret ve haklarının korunması gerektiğine” dikkat çekildi. Emniyet’in fezlekesine göre günün nöbetçi savcısı ile görüşülerek alınan talimatlar üzerine Başbakan’a haraket suçundan soruşturma başlatıldığına işaret edildi. “Kamu görevlisine hakaret” suçundan yargılanması istenen Yurdakul, gazetemize yaptığı açıklamada şu ifadeleri kaydetti:“3040 bin kişi tarafından taşınan pankartla ilgili Ankara’da açılan dava yok. Denizli’de 10 gün binada asılı kaldı. Emniyet’ten beni aradılar. Pankarta el koyacaklarını söylediler. ‘Alamazsınız’ dedim. ‘İtfaiye ile indiririz’ dediler. ‘Pankartı içeriye alırız’ dedim. Bu kez de ‘sizin dışarıya çıkmanıza izin vermeyiz’ dediler. Sonunda pankartı teslim ettik. Berkin Elvan eylemlerinin ardından Adliye’ye gidince hakkımda dava açıldığını öğrendim. Pankart da suç delili olarak adliyede tutuluyor.” Hükümetin “baskıcı, yıldırmacı” politikalarının devam ettiğini belirten Yurdakul, “Pankarta dahi tahammül edemediler. Bu hukuk fakültelerinde ders olarak okutulmalı” diye konuştu. ‘Hüseyin Avni Paşa Korusu’nda soru işaretleri AYKUT KÜÇÜKKAYA 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının ikinci dalgası kapsamında ifadesi alınan Cengiz İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Cengiz’in Üsküdar’daki 3 bini aşkın ağaçla dolu tarihi “Hüseyin Avni Paşa Korusu”nun tamamını satın aldığının ortaya çıkması “soru işaretlerini” de beraberinde getirdi. ŞİRKET AVUKATI YANILIYOR Mehmet Cengiz’in avukatı Ahmet Mutlu tarafından yapılan basın açıklamasında haberimizle ilgili “sorumlu basın anlayışına aykırı olarak yapıldığını göstermektedir” ifadesi kullanılıyor. Bu noktada Mutlu yanılıyor. Haberimiz 18 Mart’ta gazetemizin manşetinde yer aldı. Bu tarihten tam 11 gün önce 7 Mart günü şirketle yapılan telefon görüşmesi sonucu verilen eposta adresi olan “[email protected]” adresine sorularımızı gönderdik. Sorularımıza 5 gün boyunca yanıt alamadık. Bunun üzerine şirketle yeniden temasa geçtik. Bu kez Cengiz Holding AŞ Yönetim Kurulu Asistanı Sevil Yılmaz’a yönlendirildik. Yılmaz soruları kendi eposta adresine göndermemizi istedi. Bunun üzerine sorularımızı Yılmaz’ın “sevil. [email protected]” adresine gönderdik. 14 Mart günü “Öncelikle sormadan haber yapmadığınız için çok teşekkür ederim” ifadesinin de geçtiği yanıtla sorularımıza yanıt verildi. O BİLGİ NEDEN GİZLENDİ? Ancak Cengiz İnşaat “korunun kaç liraya satın alındığı” sorusuna yanıt vermemeyi tercih etti. Bunun nedenlerinden birisi koru için ödenen paranın düşük olup olmadığı tartışması olabilir. Ki bazı basın organları ve köşe yazarları koruyla ilgili çok yüksek rakamları telaffuz eden haber ve yorumlara yer verdi. Ya da 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasında internete sızan ses kayıtlarında “Milletin .....na koyacağız” diyen ve kamuoyunun büyük tepkisini çeken Cengiz, Boğaz’da halka açık olabilecek 3 bin ağacın bulunduğu bir korunun tamamının sahibi olarak gündeme gelmek istemediği için yanıt vermemeyi tercih etmiş olabilirdi. TARİHİ YAPI 1’DEN 4’E ÇIKTI Cengiz İnşaat, “Tapu kayıtlarında koru olarak gözüken bu alanda bir inşaat firması olarak ne yapmayı planlıyorsunuz?” sorumuza, “İçinde 1 adet tarihi köşk mevcut. Restore edilerek kullanıma açılacaktır” yanıtını aldık. Haberimizde de buna yer verdik. Ancak Mehmet Cengiz’in avukatı Ahmet Mutlu tarafından yapılan basın açıklamasında tarihi yapıların sayısı 4 gözüküyor. Mutlu’nun açıklamasının o bölümü şöyle: “Hüseyin Avni Paşa Korusu ile ilgili hiçbir imar değişikliği talebi veya girişimi olmadığı gibi Boğaziçi ön görünüm içinde olan koruda verilmiş hiçbir imar hakkı söz konusu değildir ve hukuken de olamaz. Bununla birlikte koru alanı içinde bulunan mevcut köşk yapısının ve ilaveten üç adet tarihi yapının restorasyonu ile ilgili T.C. Turizm Bakanlığı İstanbul VI Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ne müracaatımız mevcuttur. Amacımız bu tarihi yapıların bir an önce restore edilerek metruk yapıdan kullanılabilir duruma getirilmesidir.” PARA KARMAŞASI Cumhuriyet’in haberinin ardından kamuoyuna hem Cengiz İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz’in açıklaması hem de Mehmet Cengiz’in avukatı Ahmet Mutlu’nun basın açıklaması yansıdı. Cengiz, koru için “50 milyon dolar” ödediğini belirtirken çok sayıda işadamının isminden bahsetti. Avukat Mutlu’nun koru için açıkladığı TL rakamları ise dönemine göre hesaplandığında “3540 milyon dolar” civarında tutuyor. Mutlu’nun ise yalnızca işadamlarından Erdem Holding yöneticilerinin isimlerini söylemesi dikkat çekiyor. 88 sanık 4. Ağır Ceza’da İstanbul Haber Servisi Balyoz davasında aldığı mahkumiyet kararları bozulan 88 sanık ile ilgili davanın hangi mahkemede görüleceği belirlendi. Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 10. maddesiyle görevli özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasının ardından Balyoz davasında aldığı mahkumiyet kararları bozulan 88 sanık ile ilgili davanın hangi mahkemede görüleceği belirlendi. Dava Anadolu Adalet Sarayı’ndaki 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Bu kapsamda Balyoz davasına da bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi de dava dosyasını hafta içinde Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Dava kapsamında Yargıtay tarafından bir kısmı onaylanan dosyada 88 sanıkla ilgili bölüm ise bozulmuştu. AVUKAT MUTLU’DAN ‘0 TL’ AÇIKLAMASI Cengiz İnşaat’ın avukatı Ahmet Mutlu’nun açıklamasının “0” TL bölümü şöyle: “08.03.2013 tarihli tapu ise yukarıdaki işlemlerden sonra (2007’de TMSF’den korunun yüzde 65’inin, 2009’da da Erdem Holding’den yüzde 35’inin alınmasıyla ilgili işlemler kastediliyor) düzenlenen bir tescil tapusu olup söz konusu tapu T.C. İstanbul Valiliği Kadastro Müdürlüğü Üsküdar Kadastro Mühendisliği tarafından gerçekleştirilen yeni yüzölçüm tespiti işlemi sonucunda tanzim edilmiştir. Resmi tapu kayıtları ile sabit olduğu üzere ve ilgili tapu senedinde de görüleceği gibi bu yeni tapunun düzenlenmesi sırasında açıklanan edinme sebebi ‘teknik hataların (yüzölçümünün) düzeltilmesi işlemidir’. Bu nedenle yukarıda yer alan ve şirketimiz tarafından bedelleri ödenerek satın alınan hisselerin birleştirilmesi sonucunda düzenlenen tapu senedinde satış bedelinin “0”TL olarak gösterilmesi olağan bir tapu müdürlüğü uygulamasıdır.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle