06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 MART 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 13 Beyanname İçin Yol Haritanız Mayıs ayı boyunca satırlarımız yettiğince, gelir vergisi ile ilgili hatırlatmalar yapmaya çalıştık. 25 Mart’ta ise beyannameler verilecek. Özellikle beyanname üzerinde uygulanabilecek indirimler üzerinde önemli noktaları bir kez daha vurgulamakta yarar var. Örneğin dönem içinde gider olarak dikkate alınmayan bazı harcamaların beyanname üzerinde indirim olarak uygulanması mümkün. Tabii ki bu indirimleri doğru uygulamak, yapılacak harcamanın vergi oranına isabet eden kısmının devlet tarafından üstlenilmesi anlamına gelir. Bu köşede belki bu indirimlerin tamamı üzerinde durmak mümkün değil, ama “daha kapsayıcı” olanları özetlemek kimi hak ve avantajların doğru kullanılmasına yol açacağı için milyonlarca mükellefe de yol gösterici olabilir. Durumun fotoğrafını çekmeden önce, bir şeyi belirtmekte yarar var. Bu da söz konusu indirimlerin en fazla “kâr” rakamı kadar uygulanacağı, zarar yaratmayacağı ve sonraki yıllara devredilemeyeceği gerçeğidir. Şimdi madde madde ilerleyelim. 2013 yılı beyannamelerinde bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı paylarının indirilmesi mümkün değil. Bu indirim en son 2012 yılı beyannamesinde uygulanmıştı. Mükellefin kendisi, eşi ve küçük çocukları adına hayat sigortası ödemelerinin yarısı indirim konusu yapılabilir. Ancak tutar, beyannamedeki kâr rakamının yüzde 15’ini ve asgari ücretin yıllık brüt tutarını, yani 12 bin 60 kuruşu aşamaz. Diğer özel sağlık sigortalarına yapılan prim ödemelerinin tamamı da indirim kapsamında. Ancak, üst sınır yine var ve indirime tabi tutar, beyannamedeki kâr rakamının yüzde 15’ini ve asgari ücretin yıllık brüt tutarını aşamaz. BağKur primi diye ifade edilen, 4/B primleri yukarıda belirtilen sınırlarla bağlı olmaksızın beyannamede indirim kapsamındadır. Ticari, zirai veya mesleki kazanç elde eden gelir vergisi mükellefleri bu primlerinin tamamını “kâr” rakamını aşmamak şartıyla beyannamede indirime tabi tutabilir. Hatta geçmiş dönemlere ilişkin prim borcu 2013 yılında ödenmişse bu primlerin tamamı indirim konusudur. Mükellefler, kendileri, eşi ve küçük çocukları ile ilgili eğitim ve sağlık harcamalarını indirim konusu yapabilir. Harcamanın Türkiye’de bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinden yapılması yeterli. Ayrıca indirim tutarı beyan edilen kâr rakamının yüzde 10’unu aşamaz. Bu kapsamda, özel okul (vakıf üniversiteleri hariç), özel hastane, okul tarafından verilen yemek, servis, özel yurt, dershane vb. harcamaları da indirimde haktır. Devlete ait kurumlara, Bakanlar Kurulu’nca vergi muafiyeti tanınan vakıflara veya kamuya yararlı derneklere yapılan bağış ve yardımlar, kâr rakamının yüzde 5’ini aşmamak şartıyla indirim imkânı içindedir. Okul, sağlık tesisi ve öğrenci yurduyla çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi, bakım ve rehabilitasyon merkezi ile mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak yaptırılacak ibadethaneler (genel olarak camiler) ve Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin (genel olarak Kuran kursları) yaptırılması için yapılan harcamaların veya yaptırılması için yapılan bağışların ya da bu tesislerin faaliyetine devam edebilmesi için yapılan bağış ve yardımların tamamı indirim kapsamına dahildir. Fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin maliyet bedelinin tamamı aynı şekilde indirim konusu yapılabilir. Son hatırlatmamız Kızılay ve Yeşilay ile ilgili. İktisadi işletmeleri hariç, Türkiye Kızılay Derneği ve Türkiye Yeşilay Cemiyeti’ne yapılan nakdi bağış ve yardımların tamamının beyan edilen kazançtan indirilmesi mümkün. İşin inceliği Bir Masal Ülkesi! Merhaba “Bir varmış, bir yokmuş” diye başlar ya masallar, bizim masalımız adalet üzerine olduğu için “Bir yokmuş, hiç yokmuş”la başlamak durumundayız ne yazık ki... “Bir yokmuş, hiç yokmuş” adalet bir ülkede. Aslında varmış da, ona adalet denilemezmiş. Mahkemeler varmış o ülkede, kırmızı yakalı cüppeleriyle, koca koca hâkimleriyle, koca koca adalet sarayları içerisinde. Avrupa’nın ve dünyanın en büyük adalet saraylarına sahip olmakla övünen bu ülkede “adalet”in yerlerde sürünmesi garip bir çelişki olsa da çok uzaklarda bir ülkeden, İtalya’dan, hem de Mussolini denilen dünyanın ilk faşist diktatörünün elinden çıkmış ceza kanununun geçerli olduğu bir ülkede, mahkemelerden adil bir kararın çıkması zaten mümkün değilmiş. Ülkenin başında bulunan hükümetin başı, “yürütme”yi bilerek tabii yanlış anlayarak evinin tüm odalarını çil çil dolarlarla, Avro’larla dolduruyormuş gizli gizli. Eskiden müridi olduğu bir sahtekâr hocayla, iktidarda 11 yıl boyunca hem din tüccarlığından hem de bizzat tüccarlıktan epeyce siyasi, ekonomik rant elde etmişlerse de görünüşte “medreselerde” kim patron olacak kavgasına tutuşarak bozmuşlar arayı “yürütme”nin başı ile sahtekâr vaiz! Vay efendim bir kavga, bir dövüş ki sormayın! Ortaya ne pislikler saçılmış, ne ahlaksızlıklar, ne hırsızlıklar, ne rüşvetler, ne yolsuzluklar, çok affedersiniz ne b.k saçılmış da kokudan herkes burnunu tıkayıp da dolaşır olmuş... Meğer ne mahirmiş iktidardakiler. Öyle ki, boz ayının balını, koşan atın nalını, rallideki arabanın tekerini, karakaçanın semerini, uçan kuşun teleğini, fırıncının eleğini, uyuyan aslanın derisini, eşinen tavuğun gerisini, arabın gözündeki sürmeyi, balıkçının ayağındaki çizmeyi aşırırlarmış da kimsenin ruhu duymazmış... Bir de sütten çıkmış ak kaşığı bile beğenmezlermiş; ahlakta, namusta birincilermiş; bir bağırdılar mı yer gök inlermiş... Gelin de bu ülkeden adalet bekleyin. Hırsızın en arsızı adil olabilir mi? Baklava çaldı diye 7.5 sene hapis cezası alırsa bir çocuk ve dudak uçuklatan paralar çalanlar daha 60 gün bile hapiste kalmadan çıkıyorsa dışarı varın gerisini siz düşünün. Bu masal çağrıştırdı ise size başka bir ülkeyi bilemem. Ama benim anlattığım masaldaki hiçbir kişi, kurum gerçek değildir, ben uydurdum bunları. Zaten böyle bir ülkenin gerçek olamayacağı, olsa bile böyle bir iktidarın bir gün bile hükümette kalamayacağı ortada. O nedenle vazgeçin benzetmekten ve masalın tadını çıkarın. Nasıl? Masal pek mi tatsız? O vakit, gelin baştan yazalım bu masalı hep beraber! Hatta masalı boşverin, gerçeği yazalım. Onurun, namusun, ahlakın, iyiliğin, güzelliğin sarıp sarmaladığı; arsızın, hırsızın, namussuzun olmadığı bir ülkeyi yazalım. Bir ekmek kadar aziz olan ADALET’e doyuralım koca halkı... Sevgilerimle... Veysel Şahin 1 No’lu F Tipi Hapishanesi A22 Tekirdağ ‘Kamu’ etkisi SOSYAL GÜVENLİK 15 milyon kadın ve emeklilik 50. maddesi gereğince ev hanımlarına bu hak tanınmış. İsteğe bağlı sigortalı olmak isteyen ev hanımları, isteğe bağlı işe giriş formu ile ikametgâhlarının bulunduğu SGK merkezine başvurmalılar. Ev hanımlarının ödemesi gereken prim miktarı ise asgari ücretin yüzde 32’si ile bu tutarın 6.5 katı SORU CEVAP Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre Türkiye’de ev hanımı sayısı 14.7 milyon civarında. Ev hanımları, Türkiye’de işgücüne dahil olmayan 29 milyon kişinin de yüzde 50’sini oluşturuyor. Kadın istihdamında gerilerde olan Türkiye’de, dünyanın en ağır işini yapmalarına karşın ev kadınlarının büyük çoğunluğunun sosyal güvencesi yok. Ancak yasaya göre ev hanımları isterlerse, emeklilik haklarını “isteğe bağlı sigorta” ile sağlayabilir. 5510 sayılı kanunun Ne yapmalı? arasında kişinin isteği doğrultusunda belirlenebiliyor. Yani ev kadınları 2014’ün ilk yarısında 343 ile 2 bin 228 lira arasında diledikleri tutar üzerinden prim ödeyebilir. Hem sağlık hem de emeklilik haklarını da devam ettirebilir. İsteğe bağlı sigortaya ödenen primler ise 4/B yani BağKur kapsamında kabul edilir. Malul şartı gerekli 1935 doğumluyum ve SSK emeklisiyim. ‘Yaşamını çalışarak sürdüremez’ raporuma istinaden “yüzde 50 engelli/ özürlü” kartım var. 1976 yılında vefat eden asker emeklisi babamın maaşından pay alabilir miyim? Teoman Sipaher Erkek çocuklarının hak sahibi olarak babalarının aylığını alabilmeleri için, malul sayılmaları gerekir. Verdiğiniz bilgiye göre bu tanımda değilsiniz. Yeni bir sağlık kurulu raporu alarak bu yönde talepte bulunabilirsiniz. Sorularınız için [email protected] adresine mail atabilirsiniz. Tüm sorular eposta ile tek tek cevaplanacaktır. Berkin Elvan Dramından Alınacak Dersler PERİHAN ERGUN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Memlekette ortalık tozduman. Bu durumda hangi konuya öncelik vereceğimi bilemiyorum. Benim de evlat sahibi bir ana olmam nedeniyle içime acısı çöken Berkin’in şehadetine öncelik vermek istedim. Bu olayın siyaset açısından da dikkate alınmasının gereğini gördüm. Günlerdir basına ve ekranlara konu edilen bu kınanası olaydan duyarlı, muhakemeli yurttaşlarımız ülkenin siyasi geleceği yönünden herhalde ders çıkarmışlardır diyorum. Öğrendiklerimize göre; Haziran 2013 Gezi Direnişi günlerinden birinde Berkin, evinden ekmek almak amacıyla sokağa çıkıyor. Polisin orada toplanan küçük bir grubu dağıtmak için attığı gaz kapsüllerinden biriyle, o toplulukla hiç ilgisi olmayan 14 yaşındaki bu yavru “Atma” dediği halde hedef alınarak başından yaralanıp komaya giriyor. Kurtarılabilmesi için hastaneye götürülüyor. Hekimlerin tüm çabalarına ve 269 gün yoğun bakımda kalmasına karşın umulan kurtuluş yerine gelmiyor. Bedeni 16 kiloya inene değin yaşam savaşımı veriyor. Yazık ki geçen haftanın sonunda ailesinin umutlarını da yakıp kül ederek yaşam savaşımını yitirip Hakk’a yürüdü. Cenazesi adli tıptan ve cemevinden alınıp Feriköy Mezarlığı’nda toprağa verilmek üzere yola çıkarıldığında milyona yaklaşan insanımızın kolları üstünde kabristana taşındı. Mezara konurken annesi çok tutkunu olduğu cam bilyelerini “Belki orada oynarsın” diye kabrine bıraktı. Yüreği tanımı olanaksız acılarla yanan anacığı yavrusunun ardından ağıtlar yakarken o ruh haliyle “Evladımın canını Allah değil, Erdoğan aldı” feryadını dillendirdi. Nedeni; oğlunun polis kurşunuyla yaralanıp ömrünü yitirdiği Gezi olayları döneminde polis kurşunuyla veya linç edilerek öldürülenler için Başbakan’dan sorumluların cezalandırılmaları istendiğinde, “Emri ben verdim” demesi. Başbakan yetmezmiş gibi bir de bu cinayetleri işleyen polisleri “Benim polisim kahramanlık destanları yazdı” dedikten sonra onları ek maaşla ödüllendirdi. Bunları bilen içi yaralı bir ananın Başbakan’ın asayişi sağlamak yerine suçluları ödüllendirmesine duyduğu öfkeyle isyanı haklı değil mi? Bu beklentilere karşın Başbakan bir de Berkin’in ailesine başsağlığı dilemediği gibi şehit sayılan yavrumuzu, Gaziantep mitinginde “yüzü poşulu cebindeki demir bilyelerle ve sapanla ortalığı karıştıran bir terörist” olarak tanımladı. O renkli cam bilyeleri (benim oğullarımın da torba dolusu oyuncaklarıydı) demire çevirerek acılı ananın duygusallıkla onları oğlunun mezarına bırakmasını kinayeli biçimde anlayamadığını da ekleyerek topluluğa anne ve babayı yuhalattı. Töre ve inançlarımıza göre Hakk’a yürüyenler günahkâr kişiler olsalar bile arkalarından kötü söz söylenmez. Dini imanı dilinden düşürmeyen RTE, galiba artık kurtuluşunu kinle kavgayla sağlama çabasında... HHH Berkin’in acısı yetmedi bir de askerden yeni terhis olmuş 22 yaşındaki Burak Can Kahramanoğlu, sokaktaki topluluğu merak ederek onlara yaklaşırken birdenbire elektriğin kesilmesiyle kararan sokakta sırtından, atıcısı belli olmayan bir kurşunla canını yitirdi. Anadolu toprağının inançlarının getirdiği sağlam ve ahlaklı yapılarıyla Berkin Elvan’la Burak Can’ın babaları verdikleri kararla yavrularının kaybını nefret ortamı yaratarak siyasete alet etmemek kararıyla büyük özveri sahibi olduklarını kanıtladılar. İşte bu bizim insanımızın asaletidir. Yaradan iki aileye de sonsuz sabırlar versin. HHH Bu iç sızlatan günleri yaşarken iki gün önceki 18 Mart 1915’teki Çanakkale/ Anafartalar Zaferimiz’in anma gününün görüntüleri tesellimiz oldu. Ögretmenlik yıllarımda aralıksız öğrencilerimle birlikte 18 Mart’la 10 Kasım’ı hiç unutmadan önemini yansıtacak biçimde hep anmışımdır. Öğrencilerim ülkemizde büyük tarih yazan bu iki güne verdiğim önemi sorduklarında; 18 Mart’ın Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal’in Osmanlı döneminde müttefikimiz olan Alman komutanından yönetimi güçlükle devralarak Mehmetçiğin kahramanlığı eşliğinde zafer sağlamadaki yüceliğini kabul ettirerek tarih yazdığı hiç unutulur mu, derdim. Aynı 10 Kasım 1938’de Hakk’a yürüyüşünü unutmadığımız gibi. HHH Bir de bugün Nevruz (yeni günün arifesi). Tüm Orta Asya ve Azerbaycan’daki soydaşlarımız günlerce sürecek şenliklerine başlamışlardır. Bizlere de kutlu olsun. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com BULMACA HARBİ SEMİH POROY SEDAT YAŞAYAN Bir çocuk daha okusun diye... AN MA 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel : 0212.274 15 02213 74 02 Fax : 0212.275 52 44 www.yekuv.org [email protected] Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi 00158007287986476 Prof. Dr. Cemal YILDIRIM’ı Eşimi, babamızı giderek artan bir özlemle vefatının beşinci yılında sevgi ve saygı ile anıyoruz. Eşi Suzan YILDIRIM Oğulları Cem Yalçın YILDIRIM, Hüsnü Elçin YILDIRIM SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ “Menek 1 şebalığı” 2 da denilen ufak bir ba 3 lık. 2/ Kon 4 go Demok 5 ratik Cum6 huriyeti’nin eski adı... 7 Doğu Kara 8 deniz dağ 9 larının yüksek kesimle1 2 3 4 5 6 7 8 9 rinde yaygın ge 1 G E L İ N T Ü L Ü çici kırsal yerleş 2 Ü L E Ş AMA Ç me tipi. 3/ Balçık... 3 N İ L S L İ P Karabük’ün Ye 4 E Z E L İ T İ K nice ilçesinde bir L A kanyon. 4/ Utanç 5 Ş A M A M A EM İ R A L İ duyma... Balı 6 L AM İ N alınmış petek. 5/ 7 İ F N A A D İ K A A Tokat’ın bir ilçe 8 si. 6/ Buğday tane 9 P R İ Z M A A T sinin olgunlaşmış içi... Tantal elementinin simgesi. 7/ Macaristan’da üretilen ünlü bir şarap... Kastamonu yöresinde yufka ekmeğine verilen ad. 8/ Halaylarda karşılıklı söylenen mâniye verilen ad. 9/ Sarhoş ya da külhanbeyi bağırması... “ ektim biçemedim / Bir düş gördüm seçemedim” (Türkü). YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İçilmiş sigara artığı. 2/ Voltaire’in bir trajedisi... Bölmeli göçebe çadırı. 3/ Türlü işlerde kullanılan ince ve uzun metal çubuk... “Diyabet” de denilen hastalık. 4/ Yüz metrekare tutarında yüzey ölçüsü birimi... Gürültü, patırtı. 5/ Datça Yarımadası’na verilen bir başka ad. 6/ Bir şeyin içindeki öz... Uzaklık anlatmakta kullanılan söz. 7/ “Geko” da denilen iri bir kertenkele... Deriden sızan tuzlu sıvı. 8/ Halk dilinde kartala verilen ad. 9/ Çanakkale Boğazı’nda, pek çok deniz kazasının meydana geldiği bir burun... Osmanlılar döneminde kullanılan bir ağırlık ölçüsü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle