05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 ŞUBAT 2014 SALI 6 HABERLER Kamu kurumlarının 17 Aralık operasyonu sonrası medyaya dağıttığı reklamlar ‘pes’ dedirtti Yandaşa tatlı para YENİ ‘ALO FATİH’ KASETİ ÇIKTI FIRAT KOZOK ANKARA Halkın ödediği vergilerle beslenen kamu kurumları, 17 Aralık yolsuzluk operasyonun ardından para musluklarını “yandaş medya organlarına” çevirdi. Uğruna işadamlarının seferber olduğu “Sabahatv” grubu ile iktidarın koşulsuz destekçisi Star gazetesi ve 24 televizyonu, tiraj ve izlenme oranlarıyla uyuşmayan bir şekilde aslan payını alırken, muhalif gazetelerle cemaate yakınlığıyla bilinen medya organları görmezden gelindi. Türkiye’nin en fazla reklam veren 6 kamu kuruluşunun 17 Aralık sonrası televizyon ve gazetelere verdiği reklamlar, iktidaryandaş medya ilişkilerinin nasıl örüldüğünü ortaya koydu. Nielsen Company tarafından kurulan ADEX sisteminden çıkan sonuçlara göre kurumların reklam uygulamalarından bazı şaşırtıcı örnekler şöyle: Halkbank: Banka, 17 Aralık11 Şubat arasında toplam 7 bin 968 saniyelik televizyon reklamı yayımladı. Bu reklamların 5 bin 19 saniyelik “aslan payı” iktidarın en önemli destekçilerinden 24 televizyona giderken, 1802 saniyesini de Sabahatv grubunun parçası olan A Haber televizyonu aldı. Ülke TV 971, Show TV ise 176 saniyelik reklam yayımladı. Bu dört kanalın dışında Türkiye’nin reyting sıralamasında önde gelen televizyon kanallarının hiçbiri Halkbank reklamı alamadı. Banka ve kuruluşları; 17 Aralık14 Şubat arasında gazetelere 17 reklam verdi. Bu reklamların 13’ünü Sabah, 2’sini Yenişafak alırken; 1’er tanesi Hürriyet ve Milliyet’e gitti. Gerilimi Düşürürse Çöker Size bugün “Bir siyasi ayakta kalışı anlama denemesi” sunacağım... Epey zamandır aklıma şu soru takılı: RTE neden durmadan geriyor ülkeyi... Üstelik ikiye parçalarcasına, milleti birbirine düşürürcesine ve düşman edercesine, kendinden milyonlarca insanı nefret ettirircesine... Nefret ne kelime!? Gidin gidin, gidebildiğiniz kadar... Yıllardır böyle... Hemen her önemli olayda başrole çıktı.. Gerdi de gerdi... Gezi’de Türkiye’yi neredeyse birbirine kırdıracak kadar ileri gitti... Kazlıçeşme’de, Ankara’da ve başka yerlerde milleti Gezi’ye karşı ayaklandıracak konuşmalar yaptı... “Milletin yarısını evinde zor tutuyorum” dedi... “Geziciler, Dolmabahçe Camii’nde içki içtiler, başka neler yaptılar neler” dedi. Dahası, bunların görüntüleri olduğunu söyledi. Ama bu iddiası fos çıktı.,. “Allah var, ben yalan söyleyemem, içki içilmedi” diyen muezzin, pişmiş tavuk yapıldı... Sadece bu olay bile din ve Tanrı kavramlarının tamamen siyaset aracı olduğunu apaçık gösterdi... Camide içki içildi lafının, anormal zamanların kıyıma çağrı etkisi yaptığına Anadolu tanıktır... Çorum’dan Sivas’a ve Kahramanmaraş’a kadar yakın tarihin en kanlı olayları... Gezi’ye karşı tezgâhlanan diğer olay Kabataş’ta 100 kadar çıplak ve başı bantlı erkeğin bebekli, türbanlı bir kadına saldırdıkları, üzerine işedikleri palavrasıydı... Görüntüler var dendi ama görüntülerde Kabataş en sakin günlerinden birini yaşıyordu ve türbanlı kadın da bebek arabasını sürerek kocasıyla buluşuyordu! Fakat RTE, asla hiçbir geri dönüş yapmadı... Ne gerçekler onu yolundan çeviriyor ne de başka bir şey... Millete bir yalan üzerinde hayat sürdürülüyor! HHH Dünyada başka hiçbir örneği olmayan, politik gerilimkorku filmlerinin baş aktörü veya senaristi rolünü en azından 78 yıldır neden sürdürüyor bu politik baş figür? Dünkü “Yüzde 90’ı Aptal mı?” başlıklı yazımda çıtlattım: “Gerilim onu ayakta tutuyor.” HHH Evet, artık kesin kanaatim bu. Gerilim bir insanı nasıl ayakta tutar, diye sormayın. Kastettiğim, siyasi ayakta kalış öyküsüdür. RTE, “kendi seçmen kampı”nın aslında kapılarını, bu gerilim politikasıyla sıkı sıkıya “kapatıyor”. Bu yolla “kamptan dışarıya sızma” olmayacağına inanıyor. Onlara her konuşmasıyla aslında diyor ki: “Sakın kafanı dışarı çıkarma... Dışarısı allahsızlarla, kurtlarla, çakallarla, dinsiz imansızlarla, Yahudilerle, düşmanlarla, dininecaminetürbanına saldırmaya hazır olanlarla dolu… hepsi seni ham yapar...” Kendi “kampındaki toplumu” yıllardır kendi dışındakilere karşı biliyor. Kamplaşmanın kendisine, seçmenini bir arada tutma olanağını verdiğini düşünüyor. Bu amaçla, her türlü demagojiyi, gerçekdışı her şeyi kullanıyor. Söyletmeyin bana işte, ne gerekiyorsa onu... Her önemli görünen olay, iktidarına, “milletin (yani kendi kampının) iktidarına” karşı bir darbe girişimi... Bu bazen faiz lobisi, bazen Gezi protestosu… Bazen bir TIR bile olabilir! Veya bir “Aydın Doğan” medyasıdır... Bazen TÜSİAD’dır, Koç’tur... Kendisine “siyasi gerginlikten, yabancı yatırım korkar, gelmez” demeye yeltenen Muharrem Yılmaz da, iktidarını yıkacak düşman kategorisinde yerini alır... Bütün onlar “yaratılmış düşmanlar”dır! Kendi seçmen kampını onlara karşı zırhlar... RTE’nin bu amaçla sürekli düşmanlara ihtiyacı vardır... Medyası da onun bu politikasının on kat fazla dozda uygulayıcısıdır, büyük medyaya, medyayı denetime de bunun için ihtiyacı vardır... Hatta, yolsuzluk ve rüşvet davaları da palavradır, “düşmanların iktidarına karşı darbe girişimidir.” Bu gerilim politikasıyla aynı zamanda, iktidarın batağını gizlemeye çalışır... Seçmen kampını “düşmanın yalanına, darbe girişimine karşı” korur!!! HHH Şimdi RTE’nin milleti kamplara ayırma politikası izlemediğini varsayalım: Doğal bir bütünlük ve sakinlik olacak. Normal bir toplum... Seçmeninin (tabii bir kesiminin, yüzde 50 diyelim) kulağı “karşı tarafa” da, en azından olayların gerçek yüzüne de açık olacak... Yaa diyecek, merak edip öğrenecek... Şüphe edecek, tartışacak... O zaman “tel örgüler” olmayacağı için seçmen içinde gidiş gelişlerakışlarkayışlar doğal seyrini izleyecek... Vay canına diyecek, iktidarı eleştirecek vb. RTE, kamplara bölerek milleti, kendi kampının gerçeklerle yüzleşmesini önlüyor aynı zamanda! En fütursuz davranarak, ataraktutarak... Veee bu kamplaşma sonucu, “düşmana karşı” diktatörlüğünü, yani iktidar kalesini örüyor da örüyor... inşa ediyor. Dün savcı, bugün yargı, yarın internet... Biliyorsunuz bunların hepsi de bizim için, daha büyük özgürlükler için... HHH Bütün bunlardan sonra gelen soru şudur: RTE, Türkiye’yi gerektiğinde Mısır’a döndürecek kadar da “Sağlam İrade”ye sahip mi? Türkiye’den bir Mısır çıkar mı çıkmaz mı... Bence bunu tartışacağımız günler çok da uzak değil... OKURDAN NOT: Dr. Ertan Kılcıgil. 6 Şubat tarihli “İktidarın Büyük Taarruzu” başlıklı yazınızı okuyunca, kayınpederimin Trabzon’da tanık olduğu ve bana anlattığı Menderes’in bir miting konuşması aklıma geldi. Büyük kalabalığa Menderes şöyle seslenir: “İnönü asker kaçağıdır.” Sizin de yazınızda belirttiğiniz gibi “böğürtü şeklinde”, vatandaşlar “eveeet” diyerek büyük bir alkış koparır. Sanki İsmet İnönü’nün, Atatürk’ün yakın silah arkadaşı ve asker olduğunu inkâr edercesine. İşte siyasi demagoji taaa o zamanlardan beri değişmemiştir. Reklam kayırması bankacılık sırrıymış Cumhuriyet, haberi hazırlarken, Vakıfbank, Ziraat Bankası, Halkbank ve THY’yi tek tek arayarak reklam harcamaları konusunda bilgi istedi. Kurumlardan yalnızca Vakıfbank talebe yazılı karşılık verirken o da reklamların “rasyonel” dağıtıldığını savunmakla yetindi. Bankadan yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi: “Her kurum, kendi bütçe kullanımını ve kenZiraat Bankası: Bankanın söz konusu dönemde televizyonlarda toplam 7 bin 180 saniyelik reklam filmi yayımlandı. Burada da aslan payı yine A Haber, 24 TV ve ATV’nin oldu. Toplam sürenin 4 bin 833 saniyesi A Haber’e verilirken, 1209 saniyesi 24 TV’ye, 982 saniyesi de atv’ye gitti. GS TV 125, atv Avrupa 24, TRT Belgesel kanalı da 7 saniyelik Ziraat Bankası reklamı yayımladı. Bankanın reklam pastasını nasıl “keyfi” dağıttığı gazetelere ilişkin tabloda daha net bir şekilde ortaya çıktı. 14 Şubat’a kadar yayımlanan 67 gazete reklamından 2’si Posta gazetesine verilirken, 10 tanesi Hürriyet’e gitti. Buna karşın Sabah 39, Star 16 reklam aldı. Vakıfbank: 17 Aralık11 Şubat arasında toplam 37 bin 815 saniyelik reklam filmi yayımladı. İzlenme oranlarında ilk sıralarda adı bile okunmayan 24 TV, bankanın reklam sıralamasında ikinci olurken, toplam 3 bin 281 saniyelik reklam yayımladı. İlk sırayı ekonomi kanalı CNBCE’nin aldığı sıralamaya 20 kanal girdi. Banka 14 Şubat’a di mecra tercihlerini stratejik görmekle birlikte, talep edilen bilgiler 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun ‘Sırların Saklanması’ başlıklı 73’üncü maddesi çerçevesinde ‘bankacılık sırrı’ kapsamına girmektedir. Ancak tüm reklam kullanım ve harcamalarımız, bankamızın iş ihtiyaçlarına uygun olarak rasyonel bir biçimde planlanmaktadır.” kadar banka, Hazine Bonosu ve ihtiyaç kredisi konularında 43 gazete reklamı verirken, bunların 9’unu Sabah, 6’sını Akşam, 4’er tanesini Milliyet, Türkiye ve Star, 3’er tanesini, Dünya, Fotomaç, Takvim ve Vatan, 2’şer tanesini Habertürk ve Güneş gazeteleri aldı. Emlak Konut: Kurumun 17 Aralık11 Şubat tarihleri arasında televizyonlarda 7 bin 263 saniyelik reklamı yayımlanırken, A Haber ve 24 TV dışında kurumun reklamını alabilen medya organı çıkmadı. Kurum 14 Şubat’a kadar toplam 7 gazete reklamı verdi. Bu ilanlar da Hürriyet, Milliyet, Sabah, Habertürk, Star, Türkiye ve Yenişafak gazetelerinin oldu. Çaykur: Çaykur, 17 Aralık11 Şubat arasında 19 bin 758 saniyelik reklamının büyük bölümünü Lig TV’ye verdi. Ancak kurumun en fazla reklam verdiği kanallar arasında üçüncü sırayı A Haber, beşinci sırayı da TV Net aldı. Kurumun 3 gazete reklamı da Akşam, Güneş ve Milliyet gazeteleri arasında dağıldı. Erdoğan’ın Sarıgül rahatsızlığı Haber Merkezi Hükümet ile cemaat arasındaki kavganın ardından her gün gündeme düşen kasetlere bir yenisi daha eklendi. Paylaşılan ses kaydında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Haber Türk Yöneticisi Fatih Saraç’ı arayarak CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı Mustafa Sarıgül’ün haberlerine fazla yer verdiği uyarısında bulunuyor. Twitter’daki HARAMZADELER adlı hesaptan dün akşam yeni bir ses kaydı paylaşıldı. Yeni ses kaydında Saraç’ı arayan Başbakan Erdoğan, Haber Türk’ün Sarıgül’ün reklamını yaptığını iddia ediyor. Ses kaydında, Başbakan Erdoğan, Sarıgül’ün hem gazete hem de televizyonda çok önde verilmesiyle ilgili sitemini dile getiriyor. Saraç’ın Erdoğan’a verdiği ‘Size eksik bilgi vermiş olabilirler’ sözlerine ise Erdoğan, ‘Ben kendim bakıyorum; her gün gazetelere, televizyonlara bakıyorum’ diyerek yanıt veriyor. Saraç’ın daha hassas olacağını söylemesi üzerine Başbakan’ın cevabı ise ‘O zaman gereğini yapın’ oluyor. Saraç’ın, konuşmanın devamında Gürsel Tekin’i öne çıkarıyoruz şeklindeki ifadesine ise Başbakan’ın kızdığı anlaşılıyor. Konuşmalarda Fatih Saraç’ın “Biz burada önüne Gürsel Tekin’i çıkartıyoruz kasten” şeklindeki sözlerine Erdoğan’ın “Ya bırakın” diye cevap verdiği, Saraç’ın ise “Sürekli olarak Gürsel’i alıyorum önüne” dediği duyuluyor. Savcılığın daha önce takipsizlik kararı verdiği hâkimsavcı sınavıyla ilgili iddialar yeniden incelenecek Kopyaya yeni soruşturma ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, daha önce takipsizlik kararı vererek kapattığı 6 Mayıs 2012 tarihli avukatlıktan hâkim ve savcı adaylığına geçiş sınavında kopya iddiasına ilişkin soruşturma dosyasını yeniden açtı. Kopya olayında cemaat üyelerinin suçlandığı belirtilirken soruşturma hamlesinin 17 Aralık operasyonundan sonra gelmesi dikkat çekti. Avukatlıktan hâkim ve savcı adaylığına ilişkin sınav, 6 Mayıs 2012 tarihinde yapıldı. Sonuçların açıklanması ile kopya iddiaları ortaya atıldı. Sınava giren 4 evli çiftin birbirine yakın yüksek puanlar alması kopya iddiasını güçlendirdi. CHP Milletvekili Atilla Kart, soruların belli bir gruba servis edildiğini belirterek suç duyurusunda bulundu. Kopya iddiasına hak veren ÖSYM, 10 adayın isimlerini ve durumlarını savcılığa bildirdi. “Bu kişilerin soruları önceden aldığını” belirten ÖSYM; bazı adayların kitapçıklar üzerinde hiçbir işlem yapmadan matematik sorularını yüzde yüz doğru yaptığını kaydetti. Ankara Memur Suçları Savcısı Ömer Faruk Tezel, somut tespitlere karşın takipsizlik kararı verdi. Kararda, ÖSYM’nin iddiaları varsayım olarak nitelendirilirken eşlerin aynı puanı almalarına ise sınava beraber hazırlanmaları gerekçe gösterildi. Bu karar alındığında başsavcı İbrahim Ethem Kuriş’ti. Yeni Ankara Başsavcısı Fethi Şimşek, Mart 2012’de verilen takipsizlik kararının kaldırılması için geçen hafta sürpriz bir talimat verdi. Bunun üzerine Memur Suçları Soruşturma Bürosu, kopya iddialarına ilişkin yeni bir soruşturma başlattı. Soruşturmanın yeniden açılmasında savcılığa gelen yeni bilgi ve belgeler gerekçe gösterildi. Sarıgül: Son çırpınışları Şişli Belediye Başkanı ve CHP İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı Mustafa Sarıgül, ortaya çıkan ses kayıtlarıyla ilgili Twitter’dan yaptığı açıklamada, “Bugün ortaya çıkan ses kayıtları ülkemizde demokrasinin nasıl katledildiğinin en somut göstergesidir. Halkın iradesine sansür ile ambargo koyabileceğini sanmak, kendini dünya lideri sanan zavallı bir diktatörün son çırpınışlarıdır” dedi. SARIGÜL’DEN TOPBAŞ’A SORU: ‘Tapu sendeyse maketler niye masada’ İstanbul Haber Servisi CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Sarıgül, Etiler Polis Okulu arazisi üzerinden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a yüklendi. Sarıgül, Kadir Topbaş’a “Etiler Polis Okulu’nun tapuları sende ise 360 Bosphorus proje maketleri neden masada” diye sordu. 17 Aralık Yolsuzluk Operasyonu’ndan sonra Etiler Polis Polis Okulu arazisinin Yasin el Kadı’nın oğlu Muaz Kadı ve Mısırlı işadamı Usame Kutub’un da aralarında bulunduğu bir şirkete ihalesiz verildiği iddia edilmiş, bu iddialar üzerine İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş, yaptığı basın toplantısında bu iddiaları yalanlayarak tapuları göstermişti. Topbaş’ın bu sözlerine karşın sosyal paylaşım sitesi Twitter’da Yasin el Kadı ve oğlu Muaz Kadı başta olmak üzere şirketin diğer ortaklarının proje maketi üzerinde inceleme yaptıkları görülen fotoğraflar paylaşılmıştı. CHP İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı Mustafa Sarıgül bu fotoğrafları hatırlatarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş’ı eleştirdi. Kadir Topbaş’a sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından “Etiler Polis Okulu’nun tapuları sende ise 360 Bosphorus proje maketleri neden masada” diye soran Sarıgül, “Sn. @KadirTopbas siz İstanbul’un kalkınması ile, İstanbul’a hizmet ile meşgul değilsiniz! Siz Ankara’dan gelecek talimatlarla meşgulsünüz” şeklinde konuştu. İstanbul’un Ankara’dan gelen talimatlarla yönetildiğini belirten Mustafa Sarıgül, “İstanbul artık uzaktan kumandayla Ankara’dan yönetilmeyecek. İstanbul bizimle birlikte artık İstanbul’dan İstanbullular için yönetilecektir. Hiçbir şeyden korkmayın; hiçbir şeyden çekinmeyin! Bu sıradan bir yerel seçim değildir: Değiştirme gücünüzü kullanın! 20 yıldır İstanbul’un sorunlarına Ankara’da çözüm arayanlar görecekler ki İstanbul, İstanbul’dan yönetildiğinde hiçbir sorunu kalmayacaktır. İstanbul’u 20 yıldır mahvettiler! Buna 30 Mart’ta ‘Dur’ diyeceğiz. İstanbul’u yağmacılardan kurtaracağız ve hak ettiği yere taşıyacağız” ifadelerini kullandı. Yurttaş aç bakan şeytan taşlıyor Yurt Haberleri Servisi İçişleri Bakanı Efkan Ala, Erzurum’un Hınıs ilçesinde esnafı ziyaretinde bulundu. Bir pastaneye giren Bakan Ala, 4 çocuk babası Hikmet Çerçi’nin asgari ücret tepkisi ile karşılaştı. Mevsimlik işçi olduğunu ve 800 lira ile geçinemediğini vurgulayan Hikmet Çerçi, “Açız aç. 4 çocuk var geçinemiyoruz. ‘Çocuk yap’ diyor nasıl yapacağız. 800 lirayla nasıl geçinilir? 3 ay çalışıyoruz sonra çıkış veriliyor” dedi. Bunun üzerine Bakan Ala, “Beni dinleyeceksen söyleyeyim, dinlemeyeceksen bağır. Sen bağıracaksan bağır, ben onu dinlerim. Bak oy veriyorsun kardeşim. Senin bildiğin daha iyi bir çare varsa söyle. Ben de başkasına 800 liraya iş bulmaya çalışıyorum. Allah rızası için bir iş yapmaya çalışıyorum. Biz de istiyoruz ki daha fazla yapalım ama ekonomimizi büyüteceğiz. Şimdi biz büyütürken siyasi istikrar, ekonomi büyüsün,olsun derken, Ankara’larda orada burada nelerle karşılaştığımızı sen de görüyorsun değil mi? Bak biz sadece sizin problemlerinizle bir yere getirelim diyoruz. Bir de şeytan taşlamakla uğraşıyoruz” dedi. Mahkeme yolsuzluk zanlısı 5 kişinin Sarraf ve tutukluluklarının devamına karar verdi bakan çocuklarına ret İstanbul Haber Servisi 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması kapsamında tutuklu bulunan işadamı Rıza Sarraf, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler ve eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Kaan Çağlayan’ın da aralarında bulunduğu 5 kişinin tutukluluk halinin devamına karar verildi. Sanık avukatlarının yaptığı başvuruyu değerlendiren 29. Sulh Ceza Mahkemesi, kararına gerekçe olarak, şüpheliler hakkındaki mevcut delil durumu, ceza alt ve üst sınırı ile kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların bulunmasını gösterdi. Öte yandan 14 Şubat’ta serbest bırakılan 8 kişinin tahliye kararında “kaçma ihtimalleri ve delilleri karartma şüpheleri bulunmadığı” belirtildi. Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in kardeşi Sebahattin Demir’in de aralarında bulunduğu 8 sanık hakkındaki kararda “Şüphelilerle aynı konumda olup soruşturma kapsamında adli kontrole tabi tutulan başka şüpheliler olduğu, şüphelilerin sabit ikametgâh sahibi olmaları nedeniyle kaçma ihtimalleri ve delilleri karartma şüphelerinin bulunmadığı” denildi. Atilla Kart sordu savcılık doğruladı Konunun medyaya yansıması üzerine CHP’li Kart, Ankara Başsavcılığı’na dilekçe vererek, böyle bir soruşturma olup olmadığını sordu ve varsa dosyanın örneğinin kendisine gönderilmesini istedi. Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Ramazan Kaya da Kart’a aynı gün yanıt göndererek kopya soruşturmasını doğruladı. Takipsizlik kararı verilen dosyadaki mevcut bilgi ve belgelerden hareketle başsavcılığın resen soruşturmaya devam ettiğini açıklayan Kaya, soruşturma evrakının iki klasör olması sebebiyle bizzat adliyeye gelinmesi halinde örneğinin verileceğini bildirdi. ‘İstanbul, Ankara’dan yönetiliyor’ ACAR İSTİFA ETTİ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 17 Aralık operasyonunun ardından Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı görevine atanan Ünal Acar, ani bir kararla istifa etti. Bu kararın ardından yıllık izne çıkan Ünal’ın istifası Emniyet tarafından kabul edildi. Acar’ın istifasının arkasında son dönemde Emniyet’te yapılan görevden almalara ve yer değişikliklerine gösterdiği tepkinin olduğu öne sürüldü. Ayrıca bu istifanın İstihbarat, TEM ve KOM dairelerinde müfettişlerin inceleme yaptığı döneme denk gelmesi de dikkati çekti. ÇEÇEN İFADE VERDİ İstanbul Haber Servisi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın şüphelileri arasında yer aldığı 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması kapsamında 3. köprü konsorsiyum ortaklarından IC Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Çeçen, şüpheli sıfatıyla ifade verdi. Çeçen’in, Turkuvaz Medya Grubu’nun satışını açıktan fonlamakla suçlandığı iddia edilmişti. İşadamı İbrahim Çeçen’in sahibi olduğu IC Holding, İtalyan ortağı Astaldi firması ile birlikte 3. köprü ihalesini kazanmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle