07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 ŞUBAT 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Halkbank eski müdürünün evinden 4.5 milyon dolar, halkın cebinden ise 414 milyon TL çıktı 7 u Başbakan Tayyip Erdoğan, “Halk Bankası, 11 yıl önce millete yük oluyordu, tam 6 kat büyüttük” demişti. Ancak kamu kurumlarının görev zararlarına ilişkin raporlar, Erdoğan’ın Halk Bankası için bir gerçeği atladığını ortaya koydu. Buna göre, bankanın 2013’e ait görev zararı 414 milyon 83 bin TL olarak gerçekleşti. Rakam aynı zamanda son 5 yılın da rekoru. FIRAT KOZOK Görev zararı rekoru 6 kat büyüttük. Piyasa değerini 25 milyar dolara çıkardık” diye övdüğü bankanın görev zararı, AKP’nin son 6 yılında ise 1 milyar 750 milyon TL’ye ulaştı. İstanbul’da geçen yıl sonunda başlatılan rüşvet operasyonu kapsamında eski Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın evinde yapılan aramada, kütüphanedeki ayakkabı kutuları içerisinde 4.5 milyon dolar bulunmuştu. Fotoğraflara göre söz konusu para toplam üç ayakkabı kutusunun içerisinde bulunuyordu. Soruşturma kapsamında tutuklanan müdür Aslan, daha sonra görevden alınmıştı. Yolsuzluk operasyonuyla ilgili “Siz Halk Bankası’ndan ne istediniz. Çıkıp mertçe cevap verin. Kimin adına çalışıyorsunuz?” diyerek sert çıkan Başbakan Tayyip Erdoğan, “Halk Bankası, 11 yıl önce millete yük oluyordu, tam 6 kat büyüttük” demişti. Ancak kamu kurumlarının görev zararlarına ilişkin raporlar, Erdoğan’ın Halk Bankası için bir gerçeği atladığını ortaya koydu. Buna göre, bankanın 2013’e ait görev zararı 414 milyon 83 bin TL olarak gerçekleşti. Rakam aynı zamanda son 5 yılın da rekoru. 2008 yılında 204 milyon 302 bin TL görev zararı gerçekleşen bankaya 2009’da 377 milyon 35 bin, 2010’da 138 milyon 664 bin, 2011’de 248 milyon 915 bin TL, 2012’de 368 milyon 529 bin TL görev zararı ödemesi yapıldı. Yani son 6 yılda bankanın toplam görev zararı 1 milyar 751 milyon 528 bin TL’ye ulaştı. devlet, yaklaşık 2.2 milyar TL’lik bir “ıskalamaya” imza attı. Raporlar, “Peki devletin görev zararını 30 milyar TL’ye dayandıran kalemler hangileri” sorusuna da yanıt veriyor. Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılan ödemeler bu tablonun ana omurgasını oluşturuyor. Kurumun 2013 yılı görev zararı tam 24 milyar 312 milyon TL. Bu rakam 2008 yılında 7.5 Zehirlenmiş Medyanın Panzehiri İktidarın ağır baskısı altındaki medyada “yok böyle bir şey, özgürlüğün tadını çıkarıyoruz” demenin imkânsız olduğunu kabul etmeyen herhalde kalmamıştır. Kalmış mıdır? Kaldıysa onları gazeteci saymama özgürlüğüne sahibiz. Çünkü zaten bildiğimiz, yaşadığımız iktidar baskısı yalnızca açıklanan, yayımlanan telefon konuşmalarının kayıtlarıyla değil, o baskıya birinci elden muhatap olan gazetecinin sözleriyle de kanıtlanmıştır. Biliyoruz artık; Başbakan, danışmanları, bürokratları seçim öncesi muhalefetin sesini tümden kısabilmek için yoğun bir çaba içine girdiler. Bir benzerine dünyanın başka bir yerinde rastlayamazsınız. Rastlarsınız belki ama sonuçları farklı olur. Eski Alman Cumhurbaşkanı Christian Wulff, kendisi ile ilgili küçük bizimkilerle kıyaslıyorum da onun için küçük diyorum bir yolsuzluğun üstü örtülsün diye bir gazeteye “tehdidimsi bir ricada” bulunmuştu; istifa etmek zorunda kaldı. Bizde öyle alışkanlıklar yoktur. Tam tersi olanı biteni büyük bir gürültüyle örtmek her zaman mümkündür. Öyle de oluyor. Peki, neden öyle oluyor? Muhafazakâr seçmen kitlesine duyulan derin güvenden olabilir mi? “Ne yaparsak yapalım yüzde 40 oyumuz garanti” mi diyorlar? Öyle diyor olsalardı, bu kadar paniğe kapılmaz, olmaz işleri oldurmaya yeltenmezlerdi. Demek ki iyi gitmeyen bir şeyler var ve bu işi gitmeyen işleri düzeltebilmek için “zücaciye dükkânına girmiş fil” olmaktan başka çare bulamadılar. Her neyse, bu işin o tarafı. Bir de bu tarafı var. HHH Hep birlikte Fatih Altaylı’ya teşekkür etmek durumundayız! Medya üzerindeki yaygın ve etkili baskı bir gazetenin genel yayın yönetmeni tarafından açıkça ortaya konmuştur. Bir gazetenin genel yayın yönetmeni, baskılar karşısındaki çaresiz kalmış, bir haber nedeniyle arkadaşlarının, yayın grubunun başına geçirilen ve görevini pek güzel yaptığı kayıtlardan anlaşılan “hükumet komiseri” tarafından işten atılmasını önleyememiştir. Altaylı, gerilediğini, ama bunu bu koşullarda bile direnebilmek adına yaptığını söylüyor. Belki doğrudur nereden bilelim, ama aynı zamanda acıdır; zehirlenmiş medyanın gizlenemez, üstü örtülemez görüntüsüdür. Bu zehri temizlemek yine gazetecilerin işi. Kimileri gazeteciliği bir yana bırakıp “iktidarı desteklemek gazeteciliğin hasıdır, iktidarın da medyası olmasın mı” diye yeni tanımlar yazmaya çalışıyor olabilirler, yapılacak iş gazeteciliğin gerçekleri halka duyurmak olduğunda ısrar etmektir. HHH Bu arada şimdilerde birbiri peşi sıra ortaya dökülen dinleme kayıtları ile ilgili tehlikeli ve sakat bir anlayışla da hesaplaşmak gerekecektir. O da kayıtların halktan gizlenmesine ortak olma anlayışıdır. Yasadışı dinlemeleri önlemek her zaman devletin görevidir. Aslında “yasaya uygun” dinlemelerde de iktidarların pek kötü sınav verdiklerini unutmadan söyleyelim; ortaya çıkmış gerçekler yasadışı dinlemelere dayanıyor olsa bile gazetecinin görevi, eğer o dinlemelerde bir gerçek ortaya çıkıyorsa, o gerçeği halka ulaştırmaktır. Gazeteci, “Ben duydum ama halk duymasın” diyemez. Yasadışı dinlemeyi işine geldiği zaman pekâlâ kullanan iktidarlara, karanlık kulaklara değil, ortaya çıkmış olanın gerçekliğine, o gerçeğin duyulmasında kamu yararı olup olmadığına bakmalı gazeteci. Gazeteci kuşkusuz yasadışı dinlemeyi, dinleyenlerin amaçlarını, niyetlerini dikkate almadan haberleştiremez, ama ortaya çıkan olguyu kendi süzgecinden geçirmiş, sahihliğine, doğruluğuna inanmış, kendi kaynaklarıyla doğrulatmışsa ve buna rağmen halktan gizliyorsa tez elden bırakmalıdır gazeteciliği. Evet, medya zehirlendi ve zehri bünyesinden çıkarıp atmak zorunda. Çare; halkın haber alma hakkına saygı duymak, baskıya karşı koymak, nerede olursa olsun gerçeği bulup halka ulaştırmak... Zehirlendi medya, panzehiri gerçektir. milyar TL olarak gerçekleşmişti. AKP’nin bedava kömür projesinde yükün büyük bölümünü omuzlayan Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’nun geçen yılki zararı ise 418 milyon TL. Her yıl ciddi görev zararlarıyla karşılaşan kurum, 6 yıl önce 332 milyon TL zarar etmişti. Kamunun geçen yıl oluşan görev zararı tablosunda dikkat çeken başlıklar şöyle: ANKARA Evinde ayakkabı kutuları içerisinde 4.5 milyon dolar bulunan eski genel müdür Süleyman Aslan’ın yönettiği Halk Bankası’nın görev zararı geçen yıl 414 milyon TL’ye yükseldi. Devlet, oluşan zararı halkın cebinden çıkan vergilerle karşıladı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “11 yıl önce millete yük oluyordu, tam Kamunun zararı 6 yılda 18 milyar arttı Yalnızca Halk Bankası değil, devletin birçok kurumundaki görev zararları da Cumhuriyet tarihinin rekor seviyesine ulaştı. 2008 yılında toplam 9 milyar 494 milyon 510 bin TL olan görev zararları, geçen yıl itibarıyla 27 milyar 966 milyon TL olarak gerçekleşti. Bu rakamı yıl başında 25 milyar 669 milyon TL olarak öngören Toplam (bin TL) Kamu Teşebbüslerine TC Devlet Demiryolları’na Toprak Mahsulleri Ofisi’ne Tekel’e TTK’ye Tarım ve Kredi Koop. TKİ Sosyal Güvenlik K. Ziraat Bankası’na Halk Bankası’na 27.966.127 1.660.951 293.082 927.326 560 14.324 3.418 418.050 24.312.279 1.514.333 414.083 HSYK’DEN TENZİLİ RÜTBE YASA MECLİS’E Savcı Öz Bolu’ya gönderildi ALİCAN ULUDAĞ ANKARA HSYK 1. Dairesi, yaklaşık bir ay önce Bakırköy Başsavcı Vekilliği’ne atadığı Zekeriya Öz’ü bu kez düz savcı olarak Bolu’ya görevlendirdi. Öz’ün buraya atanması HSYK tarafından “hizmet gereği” olarak açıklandı. Deniz Feneri soruşturmasında örgüt suçuna takipsizlik kararı veren Ankara Savcısı Veli Dalgalı ise terfi ederek başsavcı vekili oldu. HSYK kararnamesine göre dönemin Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in makamında arama yapan savcı Mehmet Yazıcı da “hizmet gereği” gerekçesiyle Mersin’den Eskişehir’e atandı. 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının ardından iki üyesi hükümet lehine değiştirilen HSYK 1. Dairesi dün yeni bir kararnameye imza attı. 125’i adli, 43’ü idari olmak üzere toplam 168 kişiyi kapsayan kararname hazırlayan daire, 17 Aralık soruşturmasını yöneten ve bu nedenle 7 Ocak’ta Bakırköy’e başsavcı vekili olarak atadığı Zekeriya Öz’ü tenzili rütbe ile Bolu’ya düz savcı olarak görevlendirdi. Kararname listesinde Öz’ün atanma gerekçesi “hizmet gereği” olarak yer aldı. Öz hakkında 17 Aralık operasyonunda gizliliği ihlal ettiği ve Dubai’deki tatilinin parasının Ali Ağaoğlu tarafından karşılandığı iddiasıyla soruşturma yürütülüyordu. 1. Daire, kararname öncesinde Öz’ü soruşturan müfettişlere bu iddiaları sordu. Müfettişlerin iddiaları doğrulaması üzerine bu kararın alındığı ifade edildi. Öz’ün atamaya ilişkin ilk yorumu “Atamam ile ilgili bilgim yok. Doğruysa da hayırlı olsun” dedi. Kararname kapsamında savcılar Selamettin Celep, Mehmet Salih Sol ve Faruk Erşan Yılmaz, İstanbul’a başsavcı vekili olarak atandı. Ankara savcıları Veli Dalgalı, Ramazan Kaya ve Zafer Ediş ise başsavcı vekilliği görevine yükseltildi. Deniz Feneri soruşturmasında örgüt ve dolandırıcılık suçuna takipsizlik vermesiyle tanınan Dalgalı, Memur Suçları Soruşturma Bürosu savcısı olarak görev yapıyordu. Son dönemde yıldızı parlayan savcılardan olan Dalgalı, telefon dinlemelerinin yönetildiği teknik bürodan da sorumluydu. Dalgalı, Ethem Sarısülük’ü vurarak öldüren polis memuruna meşru müdafaadan dava açmıştı. İstanbul’da İlker Başbuğ için tahliye isteyen Zafer Ediş ise 2010 referandumunun sonrası Yargıtay Başsavcılığı’na Hasan Erbil’in getirilmesinin ardından istenmeyen savcılar arasında yer alıyordu. İzmir’e ise başsavcı vekili yapılan isimler Orhun Sezer, Muvaffak Meşe ve Kazım Araboğlu oldu. Yalova Başsavcısı Osman Kaçar Kırıkkale Başsavcılığı’na, Erzurum Başsavcısı Ramazan Apaçık Kahramanmaraş Başsavcılığı’na, Antalya Başsavcı Vekili Seyfullah Öselmiş Bartın Başsavcılığı’na, Kırıkkale Başsavcısı Musa Durmaz Erzurum Başsavcılığı’na, Kahramanmaraş Başsavcısı Mustafa Küçük Kocaeli Başsavcılığı’na, Bartın Başsavcısı Şaban Yılmaz ise Yalova Cumhuriyet Başsavcılığı’na getirildi. Kararname kapsamında İlhan Cihaner’in makamında arama yapan savcı Mehmet Yazıcı da “hizmet gereği” gerekçesiyle Mersin’den Eskişehir’e atandı. Cihaner, “Hizmet gereği, HSYK için joker bir kavram oldu. Eş durumu, hastalık, kendi talebi gibi gerekçeler olmadığında, bu gerekçeyle hakim ve savcıların yerleri değiştirilir oldu” dedi. Cihaner, Yazıcı’nın o dönemde kendi makamında yaptığı aramayı da “hukuksuz” olarak nitelendirerek arama yapılırken Yazıcı’nın, “kolluk görevlisinin bile yapmayacağı şekilde” hareket ettiğini söyledi. Cihaner, “Hukuksuz bu arama için, HSYK onlar hakkında soruşturma izni vermezken, benim onlara hakaret ettiğim gerekçesiyle, hakkımda dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin, soruşturma izni vermişti. Hakkımda dava da açıldı” diye konuştu. HSYK’ye formül aranıyor EMİNE KAPLAN ANKARA HSYK’de Genel Sekreter ve Teftiş Kurulu Başkanı başta olmak üzere idari yapıda değişiklik isteyen AKP, kurulun iki haftadır toplanamaması üzerine bir süre önce askıya aldığı yasa önerisini bazı değişiklikler yaparak TBMM’den geçirmeye hazırlanıyor. HSYK Genel Kurulu, iki haftadır toplanamıyor. Cemaate yakın üyelerin izin almaları nedeniyle önceki gün de mevcut yasaya göre 15 üyenin hazır bulunması gereken toplantıya 14 üyenin katılması nedeniyle yeterli çoğunluk sağlanamadı. TBMM Genel Kurulu’nda sert tartışmaların yaşandığı HSYK yasa önerisini, kurulun hükümetle uyumlu çalışıp çalışmayacağını izlemek için askıya alan AKP, kurulun iki haftadır toplanamaması üzerine durumu yeniden değerlendiriyor. AKP’de yapılan değerlendirmelere göre, HSYK Genel Kurulu’nun çalışmalarında kilitleme tavrının sürdürülmesi durumunda askıya alınan yasa önerisi yeniden TBMM Genel Kurulu’nun gündemine getirilecek. Muhalefetin engellemesi ve yerel seçim nedeniyle yaşanacak zaman darlığını hesaplayan AKP yönetimi, önerinin HSYK ile ilgili maddelerini daraltmayı düşünüyor. Söz konusu düzenlemelerin 45 maddede toplanabileceği belirtilirken, genel kurulun toplantı yeter sayısı, dairelerin üye sayıları ve görevlerine ilişkin hükümlerin bu maddeler arasında yer alması bekleniyor. AKP, kurulun toplanamaması nedeniyle gerçekleştiremediği HSYK’nin idari yapısındaki değişikliği yasa önerisinin yürürlüğe girmesiyle hayata geçirebilecek. Mevcut yasada HSYK Genel Kurulu, en az 15 üyeyle toplanabiliyor. Ancak HSYK’nin bazı üyelerinin izin ya da rapor alarak genel kurula katılmamaları nedeniyle toplantıların yapılamaması üzerine yasa önerisindeki toplantı yeter sayısının 12’ye düşürülmesi değerlendiriliyor. Başbakan Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında HSYK Genel Kurulu’nun toplanamamasıyla ilgili değerlendirmeler yaptı. Bazı üyelerin rapor ve izin almaları nedeniyle toplantılara katılmadığını kaydeden Erdoğan, “Bunlar devleti çalıştırmamanın adımlarıdır. Siz çalıştırmamak için mi seçildiniz? İş olacağına varacak, gereği yapılacak” diye konuştu. ‘İnsaf’ isteyene de polis şiddeti Türkiye’nin AİHM tarafından “polis şiddeti” nedeniyle mahkum edildiği saatlerde cezaevlerindeki hasta tutsaklar için Adalet Bakanlığı’na yürümek isteyen gruba polis sert müdahale etti. Cezaevlerinde çocukları ağır hasta olan anne ve babaların arasında bulunduğu bir grup, dün Yüksel Caddesi’nde toplandı. Tecride Karşı Mücadele Platformu öncülüğünde yapılan “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın” eylemi kapsamında grup Adalet Bakanlığı’na yürümek istedi. Caddeyi çevik kuvvetle kesen polis, grubun ilerlemesine izin vermeyerek coplarla müdahale etti. Müdahale sırasında bir polis şefinin “Vur, vur, vur” dediği duyuldu. Gezi Direnişi’nde polis kurşunuyla hayatını kaybeden Ethem Sarısülük’ün ağabeyi Mustafa Sarısülük de kasığından tekme yedi. (Fotoğraf: DHA) Adliyenin parlayan yıldızı Yeniden yargılama için ‘komisyon’ önerisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını öngören yargı paketinin görüşmeleri TBMM Adalet Komisyonu’nda başladı. AKP, CHP’nin benzer yönde verdiği yasa önerisinin paketle birleştirilerek görüşülmesine karar verdi. Ancak CHP’nin önerisinde yer alan yeniden yargılama ve tutuklu milletvekilleriyle ilgili düzenlemelerin AKP tarafından kabul edilmesi beklenmiyor. Muhalefet milletvekilleri, AKP’nin öneriyle 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun üzerini örtmeye çalıştığını belirttiler. CHP’li Mahmut Tanal, önerinin anayasaya aykırı olduğunu belirterek “Bu düzenlemeyle 17 Aralık yolsuzluk operasyonunda bazı kişilerin mal varlıklarına tedbir konulması ile ilgili oybirliği kararı isteniyor. Operasyonla tutuklananların malını kurtarma çabasındasınız” dedi. Kendisinin de özel yetkili mahkemelerle ilgili tekliflerinin olduğunu belirten Tanal, “Öğrenci gibi çalışıyor, kanun teklifleri veriyoruz. Ama siz dikkate almıyorsunuz” dedi. Emeğe saygı gösterilmesini isteyen Tanal, yasa önerilerini yırtarak komisyonu terk etti. CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, önerinin yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarını engellemek ve üstünü örtmeye yönelik olduğunu belirterek malvarlığına tedbir koymada MASAK ve BDDK’den rapor istenecek olmasının kara para soruşturmalarını yok edecek nitelikte olduğunu söyledi. Yasa önerisinin görüşmeleri sırasında söz alan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adem Sözüer, ceza yasalarındaki sıkıntıların uygulamadan kaynaklandığını belirterek bazı düzenleme Yargı paketi görüşülüyor lerin ciddi şekilde kötüye kullanıldığını söyledi. Yeniden yargılama tartışmalarıyla ilgili olarak İngiltere ve Hollanda’da uygulanan komisyonu örnek gösteren Sözüer, “Bir yargılamada soruşturmanın gizliliği ihlal edilmişse, kişiler suçlu diye damgalanmışsa, bir komisyon inceler, yeniden yargılama kararı verebilir. Ama şunu unutmamak gerekir ki, bugün şikâyet edilen kararların yeniden verilmeyeceği anlamına gelmez” diye konuştu. İP’den yeni kayıtlar ‘Hizmet gereği’ Eskişehir’e CHP’li Mehmet Haberal, 4 yıl 4 ay cezaevinde kaldığını belirterek “Maalesef uygulamada yaşadıklarımız insanlık dışıdır. Ortaçağda bile böyle bir uygulama yapılmadı. Silivri’de yargılama değil, işkence yapılmıştır” dedi. ‘Y argılama değil işkence yapıldı’ İstanbul Haber Servisi İP Genel Başkan Yardımcısı İlker Yücel, Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki sorgu görüntüleri olduğu iddia edilen kayıtların 6. ve 7. bölümlerini paylaştı. Görüntülerde Öcalan’ın “Talabani ve Barzani tekelinin arkasında büyük güçler var. Önerim Erbil’i almaktır. Şivan türkü söyleyerek kendisini bir Kürt önderi olarak yutturmak istiyor. Türk, ulusun asıl köküdür. Kürtler büyük bir daldır” ifadeleri yer alıyor. Komisyonda Öcalan tartışması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümetin Kürt sorununun çözümüne dönük hazırladığı “demokratikleşme paketi” TBMM Anayasa Komisyonu’ndan geçti. Tasarı üzerinde söz alan MHP’li Faruk Bal, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın “Kabul etsek de etmesek de Öcalan bütün Kürtlerin lideridir” dediğine dikkat çekti. Atalay’a, “Siz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bakanı mısınız, PKK’nin yapamadığını Kürt kardeşlerimiz üzerinde yapmak için görevlendirilmiş biri misiniz? Görevlendirildiyseniz sizi kim görevlendirdi? Türklüğe bu kadar mı düşmansınız” diye sordu. Atalay, Bal’ın kendisine hakaret ettiğini savunarak “Türk düşmanı, millet düşmanı, yıkım milletvekili, yıkım bakanı sizsiniz. Hepsini iade ediyorum” karşılığını verdi. Bal’ın hükümetin “El Kaide”yle ilişkilerine dönük eleştirilerine de dikkat çeken Atalay, El Kaide, El Nusra’nın tam tersine “uğraştıkları örgütler” olduğunu ifade etti. Validen Dersim vurgusu TUNCELİ (DHA) Tunceli Valisi Yusuf Hakan Güner, İl Sağlık Müdürlüğü’nün yeni 5 ambulansı teslim törenine katıldı. Güner burada yaptığı konuşmada, halkın beklenti ve taleplerini yerine getirdiklerini belirterek “Biz de halkın valisiyiz, Dersim’in valisiyiz. Bu nedenle halkın talep ve beklentilerini hep takip ediyoruz” dedi. Güner, kadın garson çalıştıran birahanelere sert tepki gösterip “Akıllarını başlarına alsınlar benim sabrımı kimse taşırmasın” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle