08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 ŞUBAT 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 19 sesleniyor Yuja Wang Her kuşağa 42. İstanbul Müzik Festivali 31 Mayıs27 Haziran tarihleri arasında İstanbul Modern’in 10 yılı İstanbul Modern Sanat Müzesi Tophane’deki 4 numaralı Gümrük Antreposu’nda kapılarını açalı 10 yıl olmuş. İstanbul Modern 11 Aralık 2004 tarihinde açıldığında 17 yıllık bir düş proje hayata geçmiş oldu. Daha sonra İstanbul Bienali olarak anılacak olan 1. Uluslararası Çağdaş Sanat Sergileri’nde 1987’de ilk fikir ortaya çıkmış. Serginin gördüğü ilgiden etkilenen İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın kurucusu Nejat Eczacıbaşı, İstanbul’da bir modern sanat müzesi kurmak üzere harekete geçmiş. Yıllar içinde çeşitli girişimler yapılmış, hatta restore edilen Feshane binasının müzeye tahsis edilmesi söz konusu olmuş, ama sonuç alınamamış. 2003’te 8. İstanbul Bienali’nin 4 numaralı Gümrük Antreposu’nda gerçekleştirilmesi müze olarak kullanılabileceği görüşünü doğurmuş. 8000 m2’lik bina bir yıl gibi kısa bir sürede süreli ve sürekli sergi salonları, fotoğraf galerisi, eğitim ve sosyal programları, kütüphane, sinema, restoran ve mağazası ile modern bir müze haline getirilmiş. Sürekli serginin temelini Türk resim sanatının örneklerinden oluşan Eczacıbaşı ailesi kolesiyonu oluşturuyor. Bu nedenle müze açıldığında genel görünüm büyük boyutlu bir resim sergisi gibiydi. “Gözlem – Yorum – Çeşitlilik” başlıklı sürekli sergiden Türkiye’de resmin nasıl bir evrim geçirdiğini anlamanız mümkündü. “20. Yüzyıl Türk Resminde Etkileşimler, İlişkiler, Karşıtlıklar” alt başlığını taşıyan, 100 ressamın eserlerinin yer aldığı serginin sunumu bu mantığı aşmaya çalışsa da ortaya çıkan buydu. Koleksiyonun bir müze oluşturacak büyüklükte olmadığı ve günün sanat eğilimlerini yansıtmadığı temel eleştirilerdi. Devletin o gün de bugün de hâlâ “İstanbul Resim ve Heykel Müzesi”nin kapılarını açamadığı bir sanat ortamında diğer koleksiyonlardan desteklerle bir özel koleksiyondan oluşturulan bir müzeye böyle eleştirmek haksızlıktı bence. Yanlışın müzenin adlandırılmasından kaynaklandığını ve “İstanbul Modern Sanat Müzesi” adının altında yapılan işin ezilmesi tehlikesi olduğunu düşündürüyordum. Üstelik Türkiye’deki ilk modern sanat müzesiydi kurulan. Beklenti yüksekti. New York’taki MoMa, Londra’daki Tate Modern ya da Paris’teki Pompidou Merkezi’ndeki gibi Dünya çağdaş sanatından örnekler görmeyi umuyordunuz ama koleksiyonda böyle eserler yoktu. İstanbul Modern, ana koleksiyonundan kaynaklanan handikapını süreli sergilerle aşarken bir yandan da koleksiyonu zenginleştirecek yeni alımlar yaptı. Heykel eksiğini kapamaya çalıştı. Fikret Muallâ, Cihat Burak ve geçen yıl sonuna dek süren Erol Akyavaş retrospektifleri hemen aklıma gelen sergiler. Fotoğraf, video gibi alanlarda yapılan sergilerle, sinema gösterileri, edebiyat söyleşileri ile bakış açısının genişliğini gösterdi müze. Uluslararası işbirlikleri kurdu, destekler aldı. Koleksiyonunu diğer müzelerle paylaştı. Yurtdışında sergiler açtı. Bubi’nin bir işinin sansürlenmesi gibi tatsızlıklar, küstürülen sanatçılar da var bu tarihte. 10 yıl uzun bir süre gibi görünse de bir müze için çok kısa. İstanbul Modern’in 10 yılda yaptıklarına baktığımızda sürekli ilgi gören, yaşayan bir müzede olması gereken çoğu şeyi yaptığını görüyoruz. Yaşayan bir müze, daha çok da çağdaş sanat merkezi oldu İstanbul Modern. İstanbul Modern 10 yılını komşu coğrafyalardan sanatçıların yapıtlarını bir araya getirdiği “Komşular Türkiye ve Çevresinden Güncel Anlatılar” sergisi ile kutluyor. “Geçmiş ve Gelecek” adlı yeni koleksiyon sergisi, fotoğraf sanatçıları Barbara ve Zafer Baran’ın retrospektif sergisi, dünyanın farklı yerlerinden güncel video, kısa film ve hareketli görüntüleri bir araya getiren Artists’ Film International / Uluslararası Sanatçı Filmleri programı süren diğer etkinlikler. Nazilerin yağmaladığı pek çok sanat yapıtı daha ele geçirildi Oyuncu Marlalı yaşamını yitirdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Devlet Tiyatrosu (DT) sanatçılarından Haluk Marlalı (88) yaşama veda etti. Son olarak İzmir DT’de görev yapan oyuncu İzmir’deki Konak Sahnesi’nde önceki gün düzenlenen törenle Kuşadası’nda son yolculuğuna uğurlandı. 1926 yılında İstanbul’da doğan Marlalı, 1950 yılında DT’de stajyer olarak göreve başladı. 1991’de yaş haddinden emekli oldu. Yağmanın ardı geliyor Kültür Servisi 2012 Martı’nda Almanya’nın Münih kentindeki evinde 1.35 milyar dolar değerinde 1400’den fazla sanat yapıtı bulunan Cornelius Gurlitt’in, Avusturya’nın Salzburg kentindeki evinde de çok sayıda sanat yapıtı ortaya çıktı. Münih’teki evde ortaya çıkarılan tablolarda olduğu gibi yeni bulunan tabloların önemli bir bölümü arasında da Nazi döneminde yağmalanmış ve çalınmış çok sayıda sanat yapıtı olduğu sanılıyor. Alman koleksiyoncu Gurlitt’in Salzburg’daki evinde bulunan tablolar arasında Renoir, Monet ve Picasso gibi ünlü sanatçıların yapıtlarının da olduğu açıklandı. Seksenlerinde olan Gurlitt’in basın sözcüsü, uzmanların, aralarında Nazi döneminde çalınmış yapıtlar bulunup bulunmadığını anlamak için tabloları incelemekte olduklarını söyledi. Bilindiği gibi, 2012 Martı’nda Gurlitt’in Münih’teki evinde, yüzlercesinin Naziler tarafından yağmalanmış yapıtlar olduğu sanılan 1400’den fazla tablo ele geçirilmiş, ancak olayın ayrıntıları geçen yıl ortaya çıkmıştı. Gurlitt’in babası Hildebrand Gurlitt’in bir zamanlar Naziler için sanat tacirliği yaptığı, ama pek çok yapıtı kendine sakladığı öğrenilmişti. 42. İstanbul Müzik FesSinfonia Varşova ve tivali iki hafta önce açıku Festivalin programına Varşova Filarmoni korosuylandı ve biletleri satışa çıkla katılacağı bir başka konsebakınca göğsüm tı. Bu yılki programa bakınrin solisti viyolacı Yuri Başkabardı. Her kuşağa ca göğsüm kabardı. Her kumet. Programda Rus besteci şağa seslenen, çağdaşla tariAlexander Raskatov’a festiseslenen, çağdaşla tarihi hi harmanlayan, Türk bestevalin ısmarladığı “Crying in harmanlayan, Türk ci ve yorumcularının gönlüthe Wilderness” adlı yapıtı besteci ve yorumcularının da çalınacak. nü alan, dünyanın nice üngönlünü alan, dünyanın lüsüyle yeni yola çıkanlaOda müzikleri ve oda toprı birleştiren, İstanbul’un lulukları da birbirinden renknice ünlüsüyle yeni yola dört bir yerindeki mekânları li. Günümüzün çok duyuçıkanları birleştiren, kullanan, yaşayan, yaşalan sopranolarından Diaİstanbul’un dört bir tan, dolu dolu bir festival. na Damrau ile arpist Xa31 Mayıs’tan başlayarak 27 vier de Maistre’nin birleyerindeki mekânları Haziran’a dek, her bir konse kullanan, yaşayan, yaşatan, şimi; İspanyol soprano Nure gitmek için herkese göre ria Rial’in Avusturya Badolu dolu bir festival. bir neden bulunabilir. rok Topluluğuyla konseZubin Mehta ve Gülsin ri; Eric Le Sage’ın derlediOnay yaşam boyu başarı ödülü alacaklar. ği parlak isimlerle Brahms’ın piyanolu kuZorlu Center, Aya İrini, İş Sanat, Boğavartetleri; İngiliz çellist Steven Isserlis’in, ziçi ÜniversitesiAlbert Long Hall, Surp Şensoy yönetimindeki Milli Reasürans Vortvots Kilisesi, Süreyya Operası değişik Oda Orkestrası’yla birleşmesi; flütçünoktalardaki mekânlar. müz Halit Turgay’ın İngiliz barok topluBeni en çok heyecanlandıran program, luğu London Octav’la çalması; Isabelülkemize ilk kez gelen piyanist Nelson le van Keulen’in Pelin Halkacı, Nil KoFreire’nin İDSO ile çalacağı Grieg konçer camangil ve İris Şentürker’le kuvartetosu. BİFO yine ev sahibi orkestra: Açılışti, Pera Ensemble’ın kontrtenor Sabatus ta Aykal yönetiminde çellistimiz Dorukve soprano Mazzulli ile 16. yüzyıl Türk han Doruk’a; kapanışta Goetzel yönetimüziğibarok müzik dinletisi; Il Giardiminde piyanist Yuja Wang’a eşlik edeno Armonico’nun soprano Lezhneva ile cek. Venezüella Teresa Carreno Gençseslendireceği erken dönemin müziği; ünlik Orkestrası, El Sistema’dan yetişme şeflü kemancı Papavrami’nin “Yıldızlarla leri Christian Vasquez ile 240 kişilik orOda Müziği” projesi, müzik çevrelerinin kestrasını getiriyor. Sinfonia Varsova’nın yeni dahi piyanisti Yuja Wang’ın Kirill Penderecki yönetimindeki ve kemancı JuTroussov ve Gautier Capuçon’la çalmalian Rachlin solistliğindeki konseri festisı, hep heyecan verici buluşmalar. valin doruk noktalarından biri. Aynı topluBu arada gitarseverler için Pepe luk ikinci kez şef Jakub Hrusa yönetiminRomero’nun 70. yaşını kutlaması ayrı bir de günümüzün bir başka efsane piyanistianlam taşıyacak. Fazıl Say’ın Sait Faik ne, Piotr Anderszewski’ye eşlik edecek. esinli yeni bestesi ise merakla beklenecek. Kuzey’den kopup gelen Jaga Jazzist, Cemal Reşit Rey’i dansa kaldırdı Dokuz Kuyruklu Tilki MURAT BEŞER İlk kez olmuyor, bundan iki yıl önce yine uğramış, Tamirane’de çalmışlardı. Sanırsınız ki, Norveç’in başkenti Oslo’dan değil, mitolojik bir hikâyeden kopup geliyorlar. Dokuz Kuyruklu Tilki ya da Jaga Jazzist. Dünyadaki tüm bilgilere sahip yüksek rütbeli bir tilki o; zaten anlatılanlara göre insan kılığına girebilme yetenekleri de varmış. Onları görmek için sabırsızlanan kalabalığı, CRR sahnesini tıka basa doldurmuş çalgılar karşılıyor. Zira topluluğun bir de ön grubu var: Stian Westerhus & Pale Horses, Tilki tarafından destekleniyor ve gezdiriliyor; Øystein Moen ortak klavyecileri. Bir saatlik eklektik nordkakafonisinin ardından sahne yeniden hazırlanıyor ve Dokuz Kuyruklu Tilki’nin dansı başlıyor. Sahnedeki dokuz müzisyenin tamamı multienstrümantalist. İçlerinde en takdire şayan olanı da Mathias Eick, zira bu mucizevi müzisyen nadir rastlanan bir biçimde trompet, kontrbas, klavye ve vibrafonu eşit ustalıkta kullanabiliyor. u Sahneye kilitlenmiş ve zevkini damıtmış bir seyirci var içeride. Kendilerini müziğin büyüsüne kaptırarak hipnotize olmuşlar. En az yüzde ellisi oturduğu yerde kendini zor tutuyor ayağa fırlayıp dans etmemek için. Ancak sabırları tükendiğinde onu da yapıyorlar. Topluluğu sahnede arada bir ayağa kalkarak ve İstanbul diye bağırarak çalan hiperaktif davulcu Martin Horntveth orkestra ediyor. O yüzden davul sol başa ve hepsini dikine görecek şekilde kurulmuş. “Bananfluer Overalt” çalarlarken aynı anda (biri elektrikli diğeri akustik) iki bas birden eşit adımlarla yürüyor. Eskilerden o kadar çok şey çağrıştırıyor ki; Philip Glass minimalizminden Tangerine Dream ambient’ine, Soft Machine cazından Gentle Giant senfonikprogresif rock’ına… Ancak bir o kadar da orijinalliği inkâr edilemiyor. Geniş bir tarz aralığını yakalayan topluluğa NME dergisinin, “Sanki Charles Mingus ile Aphex Twin yan yana çalıyorlar” demesi müstahak. Kalabalık bir çalgı konfigürasyonuyla çalan sanatsal cazrock fusion ekibinin doğaçlama duygusu yüksek, kumaşı sağlam. Her enstrüman vazifesini fazlasıyla yapıyor, maksimum katkı koyuyor. Başrol oyuncusu dakika dakika değişiyor; “Prungen” ve “Kitty Wu” çalarken kimin ne yaptığını izlemek baş döndürüyor. “OneArmed Bandit” ise notalarla birlikte dans eden “Kuzey Işıkları” altında geçiyor. Sahneye kilitlenmiş ve zevkini damıtmış bir seyirci var içeride. Kendilerini müziğin büyüsüne kaptırarak hipnotize olmuşlar. En az yüzde ellisi oturduğu yerde kendini zor tutuyor ayağa fırlayıp dans etmemek için, “Music! Dance! Drama!” sırasında. Ancak sabırları tükendiğinde onu da yapıyorlar, çünkü sahneden final sinyalleri geliyor. Kapanışı geleneksel olarak çaldıkları yerin ismini verdikleri parçayla yapıyorlar: “İstanbul Skyline”. Hikâyeye göre bu akşam salonda bulunanlar mutluluktan 1000 yıl yaşayacak, ancak dolunay çıkmadan eve dönmek şartıyla; hikâyeye göre tabii… STAATSKAPELLE BERLİN’İN KONSERİ MAYISTA Kültür Servisi İstanbul Kültür Sanat Vakfı, 2009 İstanbul Müzik Festivali Yaşam Boyu Başarı Ödülü sahibi ünlü şef Daniel Barenboim ile 450 yıllık geçmişiyle dünyanın en eski ve saygın orkestraları arasında gösterilen Staatskapelle Berlin’i mayıs ayında İstanbul’da ağırlıyor. 50 yılı aşkın süredir hem piyanist hem şef olarak klasik müziğin zirvesindeki yerini koruyan virtüöz Daniel Barenboim yönetimindeki Staatskapelle Berlin, 15 Mayıs Perşembe akşamı saat 20.30’da Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde sahnede olacak. Konserde Wagner ve Elgar’dan eserler seslendirilecek. Bir saray orkestrası olarak kurulan Staatskapelle Berlin, Grammy, Echo gibi pek çok ödül Daniel Barenboim İstanbul’da kazandı ve Opernwelt tarafından pek çok kez Yılın Orkestrası seçildi. Staatskapelle Berlin’e Yaşam Boyu Daimi Şef seçilen Daniel Barenboim ise yirmi iki yıldır topluluğun müzik direktörlüğünü yapıyor. Barenboim, 1999 yılında Filistinli Edebiyat Profesörü Edward Said ile birlikte İsrail ve Arap ülkelerinden genç müzisyenleri bir araya getiren DoğuBatı Divanı Orkestrası’nı kurmuş ve İsrail ve Filistin arasında barış için bir örnek oluşturabilmesi açısından Onursal Filistin Vatandaşlığı’nı kabul etmişti. Sanatçı kimliğinin yanı sıra dünya çapında bir barış elçisi olarak da tanınan Barenboim, 2007’de BM Barış Elçisi ilan edildi; ayrıca klasik müzik dünyasının en saygın ödüllerinden Kraliyet Filarmoni Derneği Altın Madalyası’nın da sahibi oldu. Biletler 22 Şubat’ta satışa sunulacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle