02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 ARALIK 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 3 l Hüseyin Gültekin’in 6 yaşındaki yeğeni, dayısının tabutunu okşarken Ali Haznedar’ın tabutuna da baret ile doğacak bebeğinin patikleri kondu. (Fotoğraflar: AA/DHA)) Sorun Tarihte Değil, Gelecekte! Türkiye, hangi amaçla “tarihiyle yüzleşiyor”? Eski hataları tekrarlamamak, düzeltmek, demokratik ve laik bir hukuk devletinde, bütün kültürel farklılıklarla birlikte barış ve refah içinde yaşamak için mi... Yoksa farklılıkları derinleştirmek, devlet karşısında eşit vatandaşlık haklarına sahip olan değişik etnik, dinsel grupları birbirine düşürmek, halkı bölmek ve birbirine düşmanlaştırarak ayrıştırmak, intikam çığlıkları attırmak için mi? HHH Ali Sirmen, 23 Kasım Pazar günü harika bir yazı yazdı... Önce, bütününün mutlaka okunması gereken o yazıdan bazı bölümleri alıntılamak istiyorum: “...Sübjektivist ulus kavramının teorisyeni Ernest Renan, ulusun, ortak bir geçmişten kaynaklandığını söyler. Bununla da yetinmez, üstelik bu ortak geçmişin, gerçekte yaşanan geçmiş değil, ‘varsayılan’ bir ortak geçmiş olduğunu belirttikten sonra da ekler: ‘Yoksa, her an geçmişi olduğu gibi ansak işin içinden çıkamayız. Unutmayın ki merkezi iktidar, Fransa’nın güney bölgelerini kendisiyle bütünleştirmek için elli yıl süren vahşet ve zulüm girişimlerinde bulunmuştur ama artık insanlar bunu hatırlamazlar’ der. Gerçekten de öyledir, tarihimize bakarken Anadolu birliğinin sağlanması için, Osmanlı’nın Anadolu Türk Beylikleri’ne karşı uyguladığı politikanın, zulmün ayrıntılarını ne hatırlayan vardır, ne de hatırlatan.... ...Kısacası tarihlerine, kendi birlikte yaşama arzularını güçlendirecek, ortak bir geleceğe yönelme emelini pekiştirecek şekilde bakabilenler ulus oluyorlar... ...Cumhuriyeti desteklemek demek Dersim’de her olanı desteklemek değildir. Aynı şekilde demokrasiyi desteklemek demek, devletin isyanları seyretmesini istemek demek değildir. Unutmayalım, her ulus devletin yaşamında utanılacak olaylar olmuştur. Bunun tek istisnası yoktur... ...Önce sen Cumhuriyete nasıl baktığını, hangi geleceği istediğini söyle, sonra Dersim’deki yanlışları kınamak, işin kolay yanı.” HHH Ali Sirmen haklıdır; Tunceli/Dersim tartışması, sadece tarihte ne olduğu konusunda, dün özetlediğim farklı görüşlerden dolayı değil, başka iki güncel nedenle de gündeme oturmuştur: Birinci ve görünür neden, AKP’nin, rüşvet ve yolsuzluk olaylarından bunaldıkça, otoriterleştikçe, gündemi saptırmak ve yaklaşan seçimlerde muhalefeti zayıflatmak, olanaklı ise bölmek için, tarihte yapılan haksızlıkları ve katliamı CHP’ye fatura etmek istemesidir. İkinci ve asıl neden ise Türkiye’de Alevilere uygulanan ayrımcılığın ve baskının bugün de devam etmesi, Kürt sorununun ise zaten ülke gündeminin başına oturmuş olmasıdır. Genellikle bu iki soruna bakış açımız, tarihe bakışımızı da etkilemektedir! HHH Yarın devam edeceğim. Arkadaşım Eşek Cumhurbaşkanı eşekleri seviyor. Yaptıklarını anlatmak için “Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri” diyor sıklıkla. Maazallah seçim barajına bir şey olur korkusuyla da Anayasa Mahkemesi’ne “Bizim, kitap yüklü merkeplere değil, kitabın içindekini sindiren insanlara ihtiyacımız var” diyerek yine eşekleri anıyor. Ekranda beyefendiyi izlerken insanın içinden “yürü be” demek geliyor. Neticede ben de bu memleketin bir evladıyım. Bu tarz sinirsel ergenlikler, kostak kostak efelenmeler kanımı kaynatıyor. Yani o an bir Anayasa Mahkemesi hâkimi yanımda yöremde olsa kefenime büründüğüm gibi cüppesine yapışır Erdoğan yerine kendisinden hesap sorarım. Cumhurbaşkanı, “kitap yüklü merkep” ifadesini Peyami Safa’dan ilhamla sarf ettiğini söyledi. Benim Peyami Safa bilgim biraz azdır. Nâzım Hikmet’in Peyami Safa’yı çırak çıkarttığı polemiklerini okuyalı beri bir türlü kendisini ciddiye alamadım. O söz onun mudur bilemem. Ama Erdoğan’ın hayattaki en hakiki mürşidi Necip Fazıl’ın bir şiirinde benzer bir dize var: “Bizde profesör derler. Kitap yüklü merkebe”. Aslında muhtemelen mürşit Necip Fazıl’ın da mürit Tayyip Erdoğan’ın da kitap yüklü merkeplerden bahsederken akıllarında olan Kuran’ın Cuma suresi: “Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir.” Elbette Kuran, Anayasa Mahkemesi’nden ya da Necip Fazıl’ın yakındığı profesörlerden bahsetmiyor. Allah’ın emrine uymayan Yahudi kavmi söz konusu. Ama şimdi Haşim Kılıç’ı Allah’ın emrine uymayan bir münafık ilan etmek biraz aşırı olacağından Erdoğan şimdilik Peyami Safa soslu bir Necip Fazıl uyarısıyla yetinmiş. Dini siyasete alet etmekte ustalaşmış bir siyasetçiye de bu ince yaklaşım yaraşırdı ve yaraştı da... (Burada reise hafifçe göz kırpıyorum, o anlamıştır.) Erdoğan’ın kendine özgü ve fakat kabak tadı veren belagatine takılmayalım. Ortada yeni bir vaziyet yok. Memleketin sağı Anayasa Mahkemesi’ni de yargı denetimini de sevmez. Celal Bayar’dan bu yana hem de. Bakkal hesabına dayalı bir çoğunluk toplamını demokrasi zanneden iki yüzyıl öncesinden kalan bir anlayıştır bu ve bizde pek revaçtadır. Hem kahraman milli irade, yargı vesayetine karşı müsameresini oynar hem de milli iradenin kafasına yüzde on balyozuyla vurulmasını yine milli iradeyle savunur. Milli iradecilik değil basit bir popülizm yapıldığı anlaşılmasın diye popülizmde vites artırılır. Antientelektüalizmin ipine sımsıkı sarılınır. “Okudun da adam mı oldun” seviyesinde bir böbürlenmeyle Kuran’dan çarpıtılarak alınmış sözlerle insanlar “eşek” ilan edilir. Eninde sonunda kendi okumuş arkadaşları için bile “Çok okuyan, kütüphaneleri olan, okurken hep 10 alan arkadaşlar, şimdi sefilleri oynuyor” demiş biri Erdoğan. Biri keşke o arkadaşlarla röportaj yapsa. Buna karşı çıkanı nasıl olsa vesayetçi, monşer, elitist, halktan kopuk diye damgalamak kolaydır. Yargı alerjisi ve entelektüel karşıtlığı totaliter rejimlerin ortak özelliğidir. Bir de Amerikan muhafazakârlarının. Şu anda bile danışmanlarının internette harıl harıl “juristocracy” makaleleri aradığına eminim. Neyse eşek demişken. Açgözlülüğü sebebiyle dokunduğu her şey altın olsun isteyen kral Midas, dokunduğu ekmek bile altın olduğundan aç kalmış. Midas’ın kulakları da eşek kulaklarıymış. Bir de dilediğin kadar görkeme sığın, ne demiş Ziya Paşa: “Zerduz palan vursan eşek yine eşektir”. (Köşe yazarlığında Ziya Paşa’dan bahsetme eşiğini de böylece aşmış bulunuyorum.) Baret, patik, acı Yurt Haberleri Servisi Karaman’ın Ermenek ilçesinde 28 Ekim’de su dolan maden ocağından önceki gün cenazelerine ulaşılan son 5 madenci Kamil Yaman (36), Hüseyin Gültekin (28), Mehmet Özcan (35), Hasan Tuncer (35) ve Ali Haznedar’ın (31) cenazesi dün törenle toprağa verildi. Türk bayrağına sarılan 5 tabut yan yana konuldu. Ali Haznedar’ın tabutunun üstüne madende kullandığı bareti ile 5 aylık hamile eşi Fadime Haznedar’ın isteğiyle doğacak bebeğinin patikleri konuldu. Facianın olduğu gün doğum yapan Ayşe Gültekin, eşini de ilk evlilik yıldönümlerinde toprağa verdi. Aynı faciada diğer oğlu Kerim Haznedar’ı yitiren ve ikinci acıyı yaşayan baba Şükrü Haznedar, oğlunun fotoğrafını taşıdı. Törende Hüseyin Gültekin’in kız kardeşi de ağabeyinin acısına dayanamayıp tabutu başında ağladı. Gültekin’in 6 yaşındaki yeğeni Naci Bozdağ dayısının tabutunun başına gelip fotoğrafını okşadı. Madenci Mehmet Özcan’ın 10 yaşındaki oğlu Hüseyin Özcan tören sırasında baygınlık geçirdi. Cenaze törenine katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Benim oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı” diyerek acının sembolü olan Ayşe Gökçe ve oğlunun cenazesindeki delik kara lastikleriyle katılan Recep Gökçe ile madencilerden Mehmet Tokat’ın ailesini ziyaret etti. Karaman Müftüsü Nuri Değirmenci, işçilerin şehit hükmünde olduğunu belirtti. Törene Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay, Atilla Kart, Süleyman Çelebi, AKP Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, MHP Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, madencilerin yakınları ve yaklaşık 8 bin kişi katıldı. Törenin ardından Ermenek’te bir çay bahçesine giderek yurttaşlarla sohbet eden Kılıçdaroğlu, siyasilerin hesap vermesi gerektiğini söyledi. Ermenek’in son 5 madencisi de törenle toprağa verildi 800 madenci işsiz kalacak ZONGULDAK (DHAAA) Türkiye Taşkömürü Kurumu’ndan kiraladığı sahada kömür üretimi yapan Hema Kömür İşletmeleri’nin sözleşmede yazılan kömür rezervinin yeraltında bulunmadığı gerekçesiyle üretimi durdurduğu ileri sürüldü. İşgücü fazlalığı nedeniyle daha önce işçi de çıkaran işletmenin, sadece tamir ve tarama işi yapılan ocağı tamamen kapatacağı iddia edildi. Ocakta üretilen kömürün yıkandığı tesisin dün itibarıyla sökümüne başlandığını gören yaklaşık 800 işçi dün sabah 2 saat ocağa girmeyerek iş yavaşlatma eylemi yaptı. Genel Maden İşçileri Sendikası Armutçuk Şube Başkanı İsa Mutlu, “İşletme, kömür yıkama tesisinin sökülmesi yönünde aldığı kararı uygulamak istiyor. İşçilerimize yasal süreç ve yasal hakları ile ilgili bilgiler verdik” dedi. Binler uğurladı Orion uzay kapsülü Pasifik Okyanusu’na indi. (Fotoğraf: AP) 2’Sİ ÖLDÜ 1’İ YARALANDI Mars’a doğru Dış Haberler Servisi İnsanoğlunun Mars yolculuğunda önemli bir kilometre taşı olan, Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi’nin geliştirdiği Orion uzay kapsülü ilk deneme uçuşunu başarıyla tamamladı. Florida’daki Cape Canaveral Uzay Üssü’nden mürettebatsız olarak fırlatılan Orion, yaklaşık 6 bin kilometre irtifada 4.5 saat süren yolculuğunun ardından saatte 30 bin kilometre hızla yeniden atmosfere girerek, paraşütler yardımıyla Meksika’nın Baja California Yarımadası açıklarında Pasifik Okyanusu’na indi. Uzay kapsülünün fırlatılması önceki gün yakıt tıpasında sorun çıkması ve sert rüzgâr nedeniyle ertelenmişti. Orion, asıl yolculuğuna çok daha gelişmiş bir roketle 2020’de başlayacak. büyük adım Kâğıt toplayan kadınlara otomobil çarptı İstanbul Haber Servisi Kâğıthane TEM Otoyolu yan yolda dün akşam saatlerinde kâğıt ve hurda toplayıcılığı yapan İkbal Uygaş, halası Suna Nar ile yengesi Çiğdem Uygaş ile birlikte karşıya geçmek için yan yola çıktı. Bu sırada Edirne istikametine ilerleyen Hakan Ş.’nin kullandığı otomobil kadınlara çarptı. Çarpmanın şiddetiyle kadınlar bariyerlere doğru fırladı. Olay yerine ambulans ve polis ekibi sevk edildi. Sağlık ekipleri, İkbal Uygaş ile Suna Nar’ın olay yerinde hayatını kaybettiğini belirledi. Ağır yaralı olan Çiğdem Uygaş ise ambulansla Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Tedavi altına alınan Uygaş’ın hayati tehlikesinin devam ettiği öğrenildi. Kazayı haber alan ölen kişilerin yakınları olay yerine koştu. Sinir krizi geçirerek bayılan bir kişi ambulansla hastaneye sevk edildi. Kazazede yakınları uzun süre olay yerinde gözyaşı döktü. Cesetler, gerekli incelemelerin ardından olay yerinden kaldırıldı. Kadınlara çarpan otomobilin sürücüsü Hakan Ş, ise gözaltına alındı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle