30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 ARALIK 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 10 ayrı bölgede yapılan toplantılarından 45 maddelik beklenti listesi çıktı 5 CHP’nin iktidar formülü FIRAT KOZOK Hırsızlığın Ufak Tefeği! TBMM Genel Kurulu’nda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinde, Bakan Fikri Işık’ın AKP Adapazarı İlçe Kongresi’nde yaptığı konuşmadaki “Yolla yolsuzluk bir arada olmaz. Eğer bir yerde yolsuzluk yapılıyorsa yola kaynak bulamazsınız. Eğer bir yerde yol varsa demek ki kaynaklar yolsuzluğa değil yola gidiyordur. Varsa ufak tefek hırsızlıkları falan filan, onu da büyütüp şey yapmaya çalışıyor. Ona da karşıyız. Onunla ilgili de her türlü mücadeleyi veriyoruz” sözleri de gündeme geldi. MHP’li Lütfü Türkkan, 17 Aralık operasyonunun yıldönümü olduğunu anımsatarak Bakan Işık’a yüklendi: “Bu önemli haftanın arifesinde, hisleri malum çok kuvvetli olan Sanayi Bakanımız tarihe geçecek laflar etti. ‘Varsa ufak tefek hırsızlıkları falan filan onu da büyütüp şey yapmaya çalışıyorlar’ diyor. Bakan beyin sarf ettiği bu sözleri oldukça manidar karşılıyorum.” Türkkan, “Madem söyledin, devamını da oku” diye itiraz eden Bakan Işık’a hırsızlığın büyüğünün nasıl olacağını sordu: “Ayakkabı kutularından çıkan paralar, evlerde insan boyu kasaların içinde bulunan dolarlar ‘ufak tefek hırsızlık’ mıdır sayın bakan? Diyelim ki bu sizin ve hükümetiniz için ufak tefek hırsızlık, bu ufak tefek hırsızlıksa eğer, sizin büyük hırsızlık kavramınız nedir sayın bakan? Size göre hırsızlık hangi miktarda olursa büyük hırsızlık olur?” ANKARA CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl’ün koordinasyonunda, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun katılımlarıyla 10 ayrı bölgede yapılan toplantılardan 45 maddelik beklenti listesi çıktı. Yarın yapılacak parti meclisi (PM) toplantısına sunulacak listeye göre, örgütün partiden beklentileri arasında, “sağı ve solu birleştirecek politika ve adaylarla seçime gidilmesi”, “ev ziyaretlerinin yoğunlaştırılması”, “parti içi disiplinin korunması”, “seçimlerde sandıklara sahip çıkılması” gibi unsurlar yer aldı. Yarın Kılıçdaroğlu başkanlığında yapılacak PM’ye sunulacak raporda, partinin Haziran 2015 seçimlerine yönelik hazırlıkları kapsamında 10 ayrı kentte gerçekleştirdiği hazırlık toplantılarına ilişkin sonuç bildirgesi de yer alıyor. Bingöl kaleme aldığı bildirgede, “Tek hedefimiz 2015 yılında iktidar olmaktır. Ülkeyi yeniden özgür bir Türkiye’ye dönüştürmek; Türkiye’de huzuru, birliği, beraberliği, kardeşliği, dayanışmayı tesis edecek CHP iktidarının önünü açmak adına yoğun bir şekilde çalışmalarımızı tüm hızıyla sürdürüyoruz” dedi. 45 maddelik bir beklenti listesine de yer verilen beklentilerden bazıları şöyle: Kiğı’ya gönül köprüsü CHP’nin 3 genel başkan yardımcısı, Parti Meclisi üyeleri ile Kadıköy ve Bakırköy belediye başkanları “Doğudan Batıya Kardeş Belediyeler Buluşuyor” sloganıyla Bingöl ve Erzurum’a çıkarma yaptı. Bingöl Yayladere ve Kiğı’daki çocuklara Galatasaray ve Fenerbahçe formaları götürecek heyet, yoksul ailelerin ihtiyaçlarını saptayacak. Çocuklar ve kadınlar daha sonra İstanbul’a getirilip gezdirilecek. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Bingöl Yayladere Beldesi ile Kiğı ilçesinin İstanbul Kadıköy ile kardeş ilçe yapıldığını belirtirken, her iki ilçenin ardından Erzurum’un Çat ilçesine gideceklerini söyledi. Ağbaba,“Kiğı’da deniz görmeyen çocukları Kadıköy’e götüreceğiz. Yayladereli kadınlara Kadıköy ve Taksim’i gezdireceğiz. Mesela Bülent Kerimoğlu, Erzurum Çat’taki yoksul çocukları İstanbul Florya’da ağırlayacak. Belediyelerimiz, oradaki insanların da yaşam kalitelerini yükseltmek için parklar, projeler yapacak. Bunu biz iki belediyenin değil, bölgelerin kardeşliği olarak görüyoruz” dedi. politikaların geliştirilmesi. 4Kamuda çalışan kesimin sorunlarının CHP tarafından çözüleceğine yönelik söylemlerin geliştirilmesi. 4İşsizlik sigortası fonunun siyasi amaçlar için kullanılmasına engel olunması. 4Türkiye’nin AKP tarafından oluşturulan etnik ayrıştırma, kişisel inanca müdahale ve yaşam tarzına müdahale eksenindeki şeytan üçgeninden kurtarılması. 4Yolsuzluklarla mücadele için somut çalışmalar yapılması. 4Özeleştirilerin dozunda tutulması. Örgüt çalışanlarının birbirlerine daha çok güven duyması. Örgüt içinde yapıcı eleştirilerde bulunulması. Parti içi disiplinin korunması. Parti içi sorunların halkın önünde tartışılmaması. 4Üye sayımızı çoğaltmak için daha çok çalışılması. Ev ziyaretlerinin yoğunlaştırılması. Engelli vatandaşlarımızın sorunlarına birebir çözümler bulunması. 4Seçimler için yeni ve etkili sloganların geliştirilmesi ve bu sloganların tüm örgüte yayılması. 4Ön seçim konusunda üyelerimize güvenilmesi. 4Sağı ve solu birleştirecek politika ve adaylarla seçime gidilmesi. 4İktidar olacağımıza ve davamıza olan inancımızın korunması. ‘Eleştiriler dozunda tutulsun’ ‘Kırsal için politika’ CHP’li Başkan, halka küfreden Cengiz’in rekor maliyet artışıyla bir ihale daha almasına itiraz etti. HAZAL OCAK 4Kadınerkek eşitliğinin tüm hukuki ve kurumsal altyapısının oluşturulması. Çalışan kadın emekçilere sahip çıkılması, aile sigortası, kreşler ve benzeri destekler sağlanması. 4Sosyal yardımların artırılması için somut projeler üretilmesi. Sanayiciyi ve esnafı destekleme ye yönelik politikalar geliştirilmesi. Kırsal kesimin sorunlarına yönelik politikaların geliştirilmesi. Çiftçinin, tarımın ve tarım arazilerinin korunması. Mevsimlik işçilerin güvenceli çalışması için proje geliştirilmesi. 4İşçiyi ve emekçiyi destekleyen Hileli ihaleye karşı durdu başına gelmedik kalmadı nun baraj alanı dışına çıkarılma ihalesini Özaltın, Samsung C&T Corporation ortaklığı aldı. Kısa süre sonra TCDD Palu Genç Muş Ovası Demiryolu Deplase (Taşıma) Projesi maliyetinin yükseltilmesini istedi. Bu aşamada toplam yatırım tutarı 700 milyon lira olan projenin maliyeti yüzde 133 arttı. Şimdi projenin “ikmal inşaatı işleri” ihaleye açıldı. İhaleye başvuran firmalar arasında Cengiz İnşaat da bulunuyor. Kurban ihalelerde hile yapıldığını belirterek suç duyurusunda bulundu. Kurban yaptığı açıklamada, “HES Projesi dahilinde demiryolu güzergâhı değişim giderlerinin barajı yapım işini üstlenen yapımcı firmalar tarafından yapılması gerekir. Giderler hazineden karşılanmıştır. Türkiye’de üç bin HES Barajı Lisansı’nı alan firmalar yapişlet, devret yöntemi ile Göl Sahası’nda kalan kamu, özel kurum ve şahısların tüm giderlerini karşılamak ile yükümlü iken bu firmalara tanınan ayrıcalık hangi hukukla yapılmaktadır” dedi. Savcılığa suç duyurusunda bulunduktan sonra başına gelmeyenin kalmadığını söyleyen Kurban “30 işçinin çalıştığı yirmi yıllık işletmem hukuk hiçe sayılarak bir günde kapatıldı. Milli Savunma Bakanlığı arazisinde kiracı olarak yürüttüğümüz faaliyetler 20 yıl normal iken bu olaydan sonra bir gecede tehlikeli olduk” diye konuştu. Bir kırık kalp ve bir ok... Kalp “aşk”ın simgesi... Her yerde, bazen bir ağacın gövdesinde, bir kafedeki masada, deniz kıyısında gözümüze çarpan ve “aşk çarpıntısını” anlatan o kalp, genel seçimlere 6 ay kala MHP için başka bir anlam daha taşıyor. Bu kalp MHP’nin aynı zamanda seçim için kullanacağı sembol olacak. Türkiye’nin olduğu kırık, parçalanmış bir kalp ve ortasına uzanan bir ok... “Aşkı değil, kalbi yaralayan yolsuzlukları, ayrışmayı” temsil eden bir ok... MHP’nin özellikle bu sembolü kullanmasının iki önemi var: Biri MHP’nin genel seçimlerde stratejisini “yolsuzluk ve rüşvet” ile “çözüm süreci” üzerinden götürecek olması, diğeri ise “Türkiye’nin kalbinin çözüm süreciyle ikiye bölündüğü” görüşü... MHP’liler için bu kalp aynı zamanda “Türkiye’ye duyulan aşk” anlamını da taşıyor. MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın da MHP’nin “çözüm süreci” yerine “ayrışma süreci” demeyi tercih ettiğini, bu deyimin “daha doğru olduğunu” söylüyor ve ekliyor: “Düzenlediğimiz 1725 Aralık Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Haftası kapsamında, 9 ilde gerçekleştirdiğimiz konferanslardan hareketle diğer illerimizde de seçim hattı mahallinde bu faaliyetleri yürüteceğiz. Vatandaşımızın sorunlarını da dinleyeceğiz, biz de onlara anlatacağız. Çözüm süreci dedikleri o ayrışma sürecini yurttaşlara izah edeceğiz. Biz, bu hususta halkı bilgilendirmek zorundayız. Sandığa giden insanların 12 yıldır bu ülkenin ne hale geldiğini idrak etmesini istiyoruz.” MHP’li vekiller de “Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli ‘Türkiye parçalanırsa, bu kalp durur’ demişti. Biz de halka bu kalbin durmaması için hepimizin atması gereken adımları anlatacağız” diyor. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu kapsamında ortaya çıkan tapelerde halka küfrettiği ileri sürülen Cengiz Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Cengiz’in, PaluGençMuş demiryolları yapım ihalesini almasının ardından yüzde 133’lük maliyet artışıyla “ikmal inşaatı işleri” ihalesini almak istemesine itiraz eden CHP Bingöl İl Başkanı Mustafa Kurban’ın başına gelmeyen kalmadı. İşyeri kapatılan Kurban, “Yolsuzlukla mücadelenin bedeli budur” dedi. Kurban’ın itiraz ettiği ihale süreci şöyle gelişti: Elektrik Piyasası Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’a Plan Bütçe Komisyonu’nda eklenen düzenlemeyle, Kamu İhale Kanunu ve diğer ihale mevzuatı tümüyle bypass edilerek, “İçinden demiryolu geçen barajlarda demiryolu güzergâhının değiştirilmesi işinin baraj projesini üstlenen firmaya yaptırılması, bedelinin de devlet tarafından üstlenilmesi” kararlaştırıldı. Yasaya konulan bu özel hükümden yararlanmak için sadece 25 Aralık operasyonu şüphelisi Mehmet Cengiz’e ait Cengiz İnşaat ve Özaltın İnşaat’ın içinde yer aldığı konsorsiyum başvurdu. Bingöl’deki Murat Nehri üzerine Kale 1, Kale 2, Beyhan 1 ve Beyhan 2 isimlerinde dört adet HES yapımı üstlenen Cengiz İnşaat 2011 yılında barajların inşaat alanlarında bulunan 114 km’lik PaluGençMuş demiryolu ‘Hile yapıldı’ İşyeri kapatılan CHP Bingöl İl Başkanı Kurban, “Yolsuzlukla mücadelenin bedeli budur” dedi. Devlet yeni yılda ‘kriptolanacak’ Yakın tarihte yaşanan telekulak skandalları Türkiye’de siyasetin gündemini belirlerken, dinlemeler öyle bir hal aldı ki toplumda “Beni de dinliyorlar” endişesi taşımayan kimse kalmadı. Telekulak skandalları muhalefetiktidar ayrımı olmaksızın bütün siyasi kesimleri vurdu. Mahkeme kararı olmadan yapılan yasadışı dinlemelerin yanı sıra mahkeme kararıyla yapılan yasal dinlemeler bile siyasi iklime göre servis edildi. Telekulak skandallarına karşı yasalar değişti, araştırma komisyonları kuruldu ancak devletin en tepesinin dinlenmemesi için hâlâ bir önlem alınmadığı da ortaya çıktı. Telekulak skandallarının ayyuka çıktığı geçen yıl, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Devletin kriptolu telefonlarını bile dinliyorlar” diye yakınmasının ardından TÜBİTAK bünyesinde geliştirilen “yeni kriptolu telefonlar” henüz kullanıma sunulmadı. Başka bir deyişle devletin tepesinin yakındığı dinlemelere karşı hemen alınması gereken hayati bir önlem bir yıldır devreye sokulmadı. CHP Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in Plan ve Bütçe Komisyonu’nda dinlemelere karşı devletin tepesine yeni kriptolu telefon verilip verilmediği yönündeki sorusuna yazılı yanıt veren Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık; Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a güncellenmiş kriptolu cep telefonlarının dağıtımının henüz yapılmadığını açıkladı. Bakan Işık, yılbaşı itibarıyla kriptolu cep telefonlarının dağıtımının yapılmasının hedeflendiğini bildirdi. Devletin tepesinin kullandığı “kriptolu telefonların” bile dinlendiği bir ortamda; yeni kriptolu telefonların bir yıldır dağıtılmaması yeni skandalların habercisi olur mu bilinmez, ancak 77 milyon insana kriptolu telefon dağıtılsa bile toplumda oluşan “Beni de dinliyorlar” algısının kırılmayacağı ortada. Bu yazı bir hafta önce, 14 Aralık sabahı da yazılabilirdi. Ama yakışık almazdı. Aylardır, hatta yıllardır “İnlerine gireceğiz… Kollarını koparacağız” yaygarasından; kabağın bile lezzet ifade etmeye başladığı “Ne melanet işlendiyse valla billa biz yapmadık, hepsi paralel yapının marifeti” mavalından sonra Cemaat’e karşı açılan bir soruşturmada karşımıza çıkara çıkara dört yıl öncesinde yaşanmış “Tahşiyeciler operasyonu” kondu. Gazete yöneticileri, yazarlar, TV yöneticileri, hatta dizi senaristleri, yönetmenleri, yapımcıları gözaltına alındı. Dört günlük gözaltı süresi boyunca sorgular yapıldı. Ardından akşam olunca kepenkleri kapatan bizim bakkal gibi yargıç da dükkânı kapattı ve “Kararımı yarın saat 14.00’te açıklayacağım” dedi. Dediğini yaptı. Kimileri tutuklandı, kimileri tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Siyasal ve ideolojik çizgisi ne olursa olsun insanlar “hukuksal bir linç” saldırısı altındayken “Bir de ben vurayım” gibi algılanabilecek bir yazı yazılmamalıydı. Yazılmadı. Ancak bu gecikmiş yazıyı yayımlamakta artık meslek ahlakımıza yakışmayacak bir sakınca kalmadı. Buyrun. HHH AKP elebaşılarına dönüp, “Dört yıl önce Tahşiyecilere yapılan hukuksuzluk üstüne bilginiz yoktu da yeni mi öğrendiniz” diye sormak anlamsız. Onların küçük bir dini gruba yapılan hukuksuzluğun hesabını sormak gibi sahici bir hukuk devletine yakışan bir niyetleri, duyarlıkları olduğuna inanmak için epey saf olmak Bahane Kıtlığında Tahşiyeciler ve Cemaat gerek. AKP dört yıl önce de iktidardaydı. O gün ile bugün arasında tek fark var: Dört yıl önce “1725 Aralık” bombası patlamamıştı. Cemaat’le AKP tepeleri 2002’den beri yaşadıkları balayının tadını çıkarıyorlardı. 1725 Aralık bombası patladı; alttan alta sürdüğü anlaşılan itiş kakış gün ışığına çıktı; öküz öldü, ortaklık ayrıldı ve “Cadı avı ise cadı avı” naraları ile kavga gitgide kızışarak siyasetin merkezine oturdu. Usame bin Ladin’e hayranlığını ve sevgisini gizlemeyen mütekait imam Mehmet Doğan’ın kurduğu söylenen Tahşiyeciler grubuna karşı bir operasyon yapılmış; tutuklanan Mehmet Doğan 17 ay hapiste yatmış. Bu operasyon sahte kanıt üretilerek olmayan silahlar ve terörist ilişkiler kurgulanmış, falan filan. Devletin dizginlerini sımsıkı elinde tutan AKP iktidarı da dört yıl sonra (hemen değil, dört ay sonra da değil, dört yıl sonra) kolları sıvayıp Tahşiyecilerin hakkını korumaya karar vermiş; Kaçaksaray’da ikamet eden zat “Bunlar gözleri görmeyen bir din âlimini 17 ay hapiste tuttular” diye vıcık vıcık bir merhamet bezirgânlığına soyunmuş. Yemezler… Kuzuyu yemek için mazeret uyduramayan kurdun “Suyumu bulandırıyorsun” meseli kadar inandırıcı… Geçelim… HHH Gelelim Cemaat’e… 14 Aralık gözaltı dalgası başladığında bizim Ahmet Şık’ın sahiden de şık tweet’ine karşı “Ah, evet, biz sana sahip çıkamadıydık Ahmet. Hakkını helal et” tweet’leri, Zaman gazetesi sayfalarına yansıyan mesajlar bir “özeleştiri” filan değil. Olsa olsa inandırıcılıktan çok uzak bir günah çıkarma kadar değerli ve anlamlı. “Sahip çıkamadık” dendiğinde “Yanınızda saf tutacağımıza seyirci kaldık” denmiş olur. Ama siz seyirci kalmadınız ki… Ahmet Şık ve Nedim Şener arkadaşlarımıza yönelen operasyonun sahibisiniz. Aradan yıllar geçti. Olup bitenler toplumsal belleğin derinliklerine itildi. Ancak arşiv unutmaz; söz uçar yazı kalır. İki meslektaşımız, Ahmet Şık ve Nedim Şener’in gözaltına alındıkları 3 Mart 2011 ile “Ergenekon örgütüne üye oldukları” gerekçesiyle tutuklandıkları 6 Mart 2011’e kadar geçen üç gün boyunca, evet sadece üç gün boyunca, Cemaat medyasının utanç verici bir çabayla Ahmet Şık ve Nedim Şener’in sahiden de Ergenekon örgütü üyesi olduklarını, terörist etkinliklerde bulunduklarını kanıtlamak için gazetelerinde yazdıkları çizdikleri, ekranlarında söyledikleri, gösterdikleri bizim belleklerimize silinemezcesine kazındı. Cemaat ve medyası sadece o üç günün bile hesabını utangaç bir “Pardon” ile geçiştiremez. Tutuklama sonrası yazılıp çizilenler de cabası… Cemaat sözcüleri “Ama o en kritik günlerde darbecileri tutuklayıp içeri tıktığımızı unutuyorsunuz. Bunu biz göze aldık” yollu açıklamalarla adeta alkış bekliyorlar. Onlara verilecek cevap pek yalın: Hayır, siz Türkiye’nin darbecilerle hukuk düzleminde hesaplaşabileceği bir fırsatı, kör bir intikam histerisi ile sizin ve o zamanki ortağınız AKP’nin karşıtlarını aynı çuvala doldurup tutuklayarak darbecilerle mücadele filan etmediniz. Tersine darbecilerin ekmeğine yağ sürdünüz. İdeolojik tercihleri ne olursa olsun suça bulaşmamış ama Ergenekon davalarına dahil edilerek yıllarca hapislerde yatırdığınız, geleceklerini kararttığınız insanların yanı sıra sahiden darbe girişiminde bulunmuş, kimilerinin eline kan da bulaşmış olanları bugün mağdur ve kahraman haline getirdiniz… Ahmet Şık ve Nedim Şener işte bu bağlamda birer simgedir ve bunu pardon ile geçiştirme pişkinliğine göz yumacak değiliz. Evet, size yönelen operasyonlar hukuksuzsa bilin ki bizler seyirci kalmayız. “Oh olsun… Eeeee, etme bulma dünyası bu… Yiyin birbirinizi” yollu ilkel bir intikamcılığa kapılmayız. Ama hukukun yerine intikamcılığı, darbecilerin yerine (yanına) siyasal ve ideolojik karşıtlarını eklediğinizi de unutmayız. Şimdi o “Pardon”u geri alın ve varsa ciddi bir cevabınız, gerekçeniz bize onu söyleyin. Yoksa susun!.. Emine KAPLAN, Mahmut LICALI, Fırat KOZOK, Selda GÜNEYSU [email protected] C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle