04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 ARALIK 2014 CUMA CUMHURİYET [email protected] SAYFA SİVRİ DİLLİ VEGAN ŞARKICI, VOLKSWAGEN ARENA’DA BİNLERCE HAYRANIYLA BULUŞTU KÜLTÜR 17 ‘Entelektüel Tarihimizde Kırılma Noktası: Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi’ Nâzım’dan günümüze ışık Matthew Walker ve keyboardcu Gustavo Manzur. 10 gün rötarlı konsere bir de acımasız yağArkadaki sinemaskop ekranda, şarkının mur ve soğuk hava eklenince, her şey olduiçeriğine uygun (Morrissey’in ilham kaynakğundan daha melankolik bir hale geldi. larına dayanan) videolar dönüyor. Özellikle Sivri dilli ikonik şarkıcı, yalnız İngiliz “Meat is Murder” esnasında endüstriyel et Morrissey’in, hastalığını açıklamasının arüretiminin mutfağını gösteren vegan manidından, bunun son turne olabileceği konufestosu gardırobun en ürpertici parçası. sunda hayli spekülasyon vardı. “Hayvanları öldürmeyin, onlar arkadaşBuna bağlı olarak konserin anlamı delarınız” dedikten kısa bir süre sonra, izleyiğişti ve 4 binin üzerinde insan Volkswagen cinin üzerlerine fırlatılan Morrissey gömleArena’yı doldurdu. ği için birbirlerini ite kaka yerlere düşürdüğü Tam 21.30’da Dalton sıraan teatral performans burleskten sıyla yürüyerek geliyor, tadrama geçiyor. u Kin dolu, takıntılı, raftarı önünde galibiyet yeHayranları tarafından konan çelişkili ve aykırı; belki de mini eden takım gibi ortada üzerindeki dokunulmazlık yasaçember oluşturarak birbirleri onu halen cazip kılan şey sı, yine onlar tarafından kaldırıbu sözcükleri yan yana lıyor; sahne önünde tokalaşmak, ne sarılıyorlar. Perdeyi açan, “The Queen azından minicik bir temas getiriyor olması. Tabii, en is Dead”. Sahneye izleyiellerini uzatanlardan çok azı bütün bunlar olmasaydı, için ciler tarafından uzatılan Osamacına ulaşıyor. Morrissey olmazdı. car Wilde ile özdeşleşmiş çiGüvenlik tarafından sırayçek demetinden bir sap alıyor la sahneye çekilen bir iki izleMorrissey. yici, göz açıp kapama süresinHız kesmeden bir ağızdan söylenen “Suece Morrissey’e sarılmaya çalışıyor, ardından dehead” geliyor, sonra Türkçe “Merhaba” hemen aşağı gönderiliyor. diyerek “Istanbul” şarkısını müjdeliyor. Hasta oluşuna rağmen (bir iki ufak teAlbüme adını veren “World Peace is Nofek fiziki aksama ve ses falsosu dışında), ne of Your Business” dahil, sıra yenilere ge hem fiziken hem performans olarak iyi göliyor. Sadece araya “How Soon is Now?” sı rünüyor Morrissey. Bisteki “Asleep” ve kışmış ki, izleyici (repertuvarda sadece dört “Everyday is Like Sunday” tercihleri ise, tane bulunan) The Smiths şarkılarına çok bir veda olarak anlamlı. kıymet veriyor, Morrissey bundan pek hazKin dolu, takıntılı, çelişkili ve aykırı; belzetmese de! ki de onu halen cazip kılan şey bu sözcükleri Ünlü bir Yeşilçam repliğini anımsatan yan yana getiriyor olması. Tabii, bütün bun“Yes, I’m Blind”ı söylerken kabare oyuncular olmasaydı, Morrissey olmazdı. su gibi dramatik bir şekilde dönüyor ve müOnu görüyor, dinliyor olmanın neşe ve sezisyen arkadaşlarını tanıtıyor titrek bariton: vinci, bunu belki son kez yaşıyor olma ihtiGitarcılar Boz Boorer ile Jesse Tobimalinin gölgesinde kalmıyor. as, solak basçı Solomon Walker, davulcu ([email protected]) MURAT BEŞER Morrissey’in son turnesi mi? Boğaziçi Üniversitesi, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi hafta başında açıldı. Sevinçle karşılanacak bir girişim. Keşke... Keşke, sadece Boğaziçi Üniversitesi’nde değil, ülkemin tüm üniversitelerinde, Türkçemin bu dünya şairiyle ilgili araştırma merkezleri gerçekleştirilse... Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı kurucularından biri olarak böyle girişimlere vakfın her zaman olumlu baktığını ve bu kez olduğu gibi, her seferinde el vermeye hazır olduğunu belirtmeliyim... Merkezin açılış törenine ilişkin tepkileri ve sonuçlarını Aslı Uluşahin’in haberlerinde okuyorsunuz. Tepkilere katılıyorum. Açılış konuşması için Orhan Pamuk seçimi, yanlış bir seçimdi. Benim o açılıştan vurgulamak istediğim Zafer Toprak küratörlüğündeki sergi. “Entelektüel Tarihimizde Kırılma Noktası: Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi” başlığını taşıyor... Nâzım Hikmet’in haksız yere tutuklanıp mahkum edilmesine karşı verdiği mücadelede malum 1950’deki açlık grevi var. Şairin “Millete verdiğim açık istidaya canımı pul yerine kullanıyorum” dediği olay! Zafer Toprak, sergi konseptini ilkler üzerine ve salonun ortasına yerleştirdiği bir hücre üzerine kurmuş. Bu açlık grevini, “İnsan hakları ve entelektüel tarih açısından Türkiye’de bir milat” olarak niteliyor ve bu olayla birçok “ilk”in yaşandığına dikkat çekiyor. İlk kez açlık greviyle sesleniş; ilk kez aydınların bir bireye dönük davaya sahip çıkması; ilk kez dünya kamuoyunun böylesine güçlü harekete geçmesi... Sergi alanını oluşturan “hücrede” ise bir hücrenin içi, bir de dışı var... Açlık grevi sürecinde Nâzım ve Türkiye’deki dayanışma hücrenin iç duvarlarında; dünyada aynı tür “entelektüel kırılmalar”, dış duvarlarda yansıtılıyor. Anımsatayım: Nâzım Hikmet’in açlık greviyle ilgili belgelerin, mektupların tıpkıbasımı ve geniş kapsamlı bir kitap, Turgay Fişekçi ve Kıymet Coşkun’un katkılarıyla Bilgi Üniversitesi tarafından 2011 tarihinde yayımlanmıştı. Sergide, Celile Hanım’ın elinde pankart, oğlu için Galata Köprüsü’nde imza toplarkenki fotoğrafı görünce ve bu eylemi sırasında polis tarafından “trafiğe engel oluyor” gerekçesiyle yaka paça önce emniyet müdürlüğüne, sonra savcılığa sevk edildiğini anımsayınca inanın artık gülmeye başladım... Bazı şeyler hiç değişmiyor. Yani bunca yıl sonra al işte yine trafiği engellediği için gözaltına alınıyor gençler ya da yaşlılar! Trafiği engellemeseler her hakları olacak! Gezi protestolarında polis neden onca şiddet kullandı sanıyorsunuz: Trafik engellenmesin diye! Serginin bir gösterdiği de iktidarın, İktidar gelir geçer güç sahiplerinin nasıl gelip geçici olduğu... Ama sanatın, edebiyatın kalıcılığı... Gerçek yetenek, gerçek deha, gerçek sanatçı hükümet, iktidar ne karar alırsa alsın yok edilemiyor. Dün de böyleydi. Bugün de böyle! (Bunları biz ve siz okurlar biliyor da, bir de başımızdakiler öğrenebilseler!) Açlık grevi bir milat BİFO ile barış için müzik buluşması Geçen haftanın bence en muhteşem olayı Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO) ile Barış İçin Müzik Orkestrası’nın Sacscha Goetzel ve Samuel Matus’un yönetiminde Lütfi Kırdar’da verdiği konserdi. O gençler ve çocuklardan oluşan orkestranın, o en yetkin abla ve ağabeyleriyle yan yana, omuz omuza, yürek yüreğe konser vermeleri dolu salonda benim gibi herkesi ağlattı! Muhteşemdiler. Konserin solisti piyanist Kaan Baysal, 11 yaşına onca duygu ve düşünce yoğunluğunu nasıl sığdırdı aklım durdu! Bu tarihi işbirliğinin ikinci konseri Gürer Aykal yönetiminde önceki gündü. Bu akşam ise Mercan Dede ile Sinatra’dan Beatles’a; baroktan klasik döneme sürprizli bir konser var. Bunu da kaçırmayın! M. MELİH GÜNEŞ DE NÂZIM HİKMET KÜLTÜR VE SANAT ARAŞTIRMA MERKEZİ’NDEKİ GÖREVİNDEN İSTİFA ETTİ ‘Orhan Pamuk yanlış biliyor’ Fikret Otyam’la ‘Doksan’a Bir Kala’ Kültür Servisi Maltepe Belediyesi, ünlü yazar ve ressam Fikret Otyam’ın 89. yaşını “Doksan’a Bir Kala” etkinliğiyle kutlayacak. Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilecek doğum günü kutlamasına, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanı sıra ünlü tarihçi İlber Ortaylı, Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü’nün de aralarında bulunduğu çok sayıda davetli katılacak. Etkinlikte, Maltepe’de kurulacak olan “Fikret Otyam Müzesi” ve “Fikret Otyam Vakfı” projesi de açıklanacak. ASLI ULUŞAHİN Nâzım Hikmet üzerine araştırmalarıyla tanınan, yazar, mimar M. Melih Güneş, Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde 15 Aralık’ta açılan Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi’nin danışma kurulundan, önceki gün istifa etti. Güneş istifasında, merkezin yönetimini, merkezin yönetmeliğine uymamakla eleştirdi. Ayrıca açılış töreninin içeriğine ilişkin de eleştirileri vardı. Öncesinde, Prof.Dr. Ayşe Buğra ile yazar Gündüz Vassaf da yönetim kurulundan ayrılmıştı. Melih Güneş istifa ederken, törende video kaydı yayımlanan, yazar Orhan Pamuk’un konuşmasındaki “bilgi yanlışlarına” dikkat çekti. Pamuk, “Hapse gönderilmesine rağmen Atatürk’ü sevmeye devam eden Nâzım Hikmet’in, 1950’de hapisten çıktıktan sonra ‘Kuvayi Milliye Destanı’nı yarım bıraktığını” aktarmıştı. Kendisindeki bilgi ve belgelere göre, “Ve biz de burda bitirdik destanımızı” diyen Nâzım Hikmet’in bu destanı 1941 yılında Bursa Hapisanesi’nde tamamladığını belirten Güneş, merkezin ilk işlerinden birinin “bu yanlışı düzeltmek ve kanıtlamak” olduğunu vurguladı. Melih Güneş’in diğer eleştirileri, merkezde açılan “Entelektüel Tarihimizde Kırılma Noktası: Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi” adlı sergi ile öğrencilerin tören salonuna alınmamasınaydı. Güneş, gazetemize yaptığı açıklamada ise danışma kurulundan adının kaldırılmasını istese de “Nâzım Hikmet’e olan bağından dolayı, merkeze her zaman, her türlü yardım ve desteğe, hep hazır olduğunu” söyledi. İstifaların ardından merkezin yönetim kurulunda artık yazar Murat Gülsoy, Doç.Dr. Duygu Köksal, Yrd.Doç.Dr. Jonathan Ross ile serginin küratörü Prof.Dr. Zafer Toprak bulunuyor. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle